Etiket: İlyas Tüfekçi

  • 28’in Gol Kralları

    28’in Gol Kralları

    “Fenerbahçe’nin 28 Türkiye şampiyonluğunun en çok gol atan oyuncuları kimlerdi?” sorusunun yanıtını derleyelim, istedik. Huzurlarınızda 28’in gol kralları!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    28’in Gol Kralları

    SezonGolOyuncu
    1932-193317Zeki Rıza Sporel
    1934-193513Fikret Arıcan, Muzaffer Çizer ve Namık Erbay
    1936-193719Esat Kaner
    1939-194051Melih Kotanca
    1942-194319Melih Kotanca
    1943-194431Müzdat Yetkiner
    1944-194531Melih Kotanca
    1945-194621Melih Kotanca
    1949-195024Lefter Küçükandonyadis
    1958-195919Şeref Has
    1960-196117Lefter Küçükandonyadis
    1963-196417Aydın Yelken
    1964-196512Ziya Şengül
    1967-19688Ogün Altıparmak
    1969-19707Ogün Altıparmak
    1973-197415Cemil Turan
    1974-197511Cemil Turan ve Osman Arpacıoğlu
    1977-197817Cemil Turan
    1982-198319Selçuk Yula
    1984-198514İlyas Tüfekçi
    1988-198928Aykut Kocaman
    1995-199622Elvir Boliç
    2000-200114Haim Revivo
    2003-200424Pierre Van Hooijdonk
    2004-200523Alex de Souza
    2006-200719Alex de Souza
    2010-201128Alex de Souza
    2013-201416Moussa Sow
  • Şeref Has Röportajı

    Şeref Has Röportajı

    Yüksek müsaadesiyle, geçmiş yıllarda Fenerbahçe Resmî Dergisi için yaptığı röportajları sitemizde yayınladığımız Sibel Kurt, yine müthiş bir Şeref Has röportajı ile karşınızda… Ağabeyi Mehmet Ali Has’tan sonra, Fenerbahçe’de 5 şampiyonluk yaşayan Şeref Has tarihe geçmiş kahraman bir futbolcuydu. Nur içinde yatsınlar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Özlenen Kaptan

    Biz aramızda “Fenerbahçeli olunmaz Fenerbahçeli doğulur.” deriz her zaman. Peki, siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Şeref Bey?

    Annem, ablalarım ve futbolcu büyüğümüz ağabeyim Mehmet Ali Has hepsi Fenerbahçeliydi. Ben de onların bu sevgisini görerek Fenerbahçeli oldum. Zaman içinde de bu sevgim ve ilgim arttı.

    Spora Beyoğluspor’da başladınız…

    Futbola aşırı bir sevgim ve merakım vardı. Beni Beyoğluspor’a Raif Dinçkök aldı. Kendisi İsmet Uluğ zamanında başkan vekiliydi. 5000 TL’ye aldı, 5000 TL de kendisi verdi. 10.000 TL’ye bir daire geliyordu. İyi bir rakamdı. Beyoğluspor’da bir sene oynadım. Altyapıda yetiştim. Fakat hedefim Fenerbahçe Spor Kulübü’nde oynamaktı.

    Ve hedefinize ulaştınız. Fenerbahçe’ye transferiniz nasıl gerçekleşti?

    Benim futbol hayatım Fenerbahçe genç takımında Sabri Kiraz hocamızla başladı. Can Bartu, rahmetli Avni Kalkavan ve ben genç takımda beraber yetiştik. Kabataş Lisesi’nde okuyordum. 18 yaşında iken Büyük Fikret bizi A takımına aldı. 1956-1957 sezonu. Bizi Moskova’ya götürdüler. O zaman değerli sporcularımızla on beşer dakika oynamıştık. Çok büyük oyuncular vardı, ağabeyim Mehmet Ali Has, Burhan Sargın, Lefter, Küçük Fikret, Donanma Kamiller. O zaman böyle kaliteli bir takımda oynama şansını yakaladık. Çok gençtik. Etap etap Can Bartu ile maç bitimine doğru oyuna girerdik. Fikret Arıcan bizi alıştırıyordu. 14 yıl Fenerbahçe’de oynadım, 7 kez kaptanlık yaptım, 169 gol attım. Ama maalesef sakatlığım nedeniyle Manchester’da oynayamadım. Ogünler, Çevrimler, Ziyalar, Puşkaşlar, Canlar, Şükrüler bu takımla 6 şampiyonluk yakaladık. Fenerbahçe’de bu gördüğümüz üç yıldızdan birini bizim ekibimiz aldı. Müthiş bir duygu öyle bir yaşıyorsunuz ki rüya gibi…

    Şeref Has Röportajı

    Araya vatan hizmetiniz girdi. Ordu milli takımında oynadınız…

    1958’de askere gitmiştim. Askere gittiğimizde hemen ordu milli takımına aldılar. B milli takımına seçildim, oynadım üç maçtan sonra A milli takımına çıktım.

    Milli takımda da hem oynadınız hem kaptanlık yaptınız…

    48 defa milli oldum. 7 defa kaptanlık yaptım. Milli takımın 17. kaptanıydım. En büyük düşüm milli formayı 50 kez giymekti. Sakatlığım nedeniyle 48 kez giyebildim. Kısmet bu kadarmış.

    Kırılamamış gol rekorunuz var… 

    Evet. En büyük gol kralı Zeki Rıza Sporel. O’nun rekorunu Lefter kıramamış. Lefter’in rekorunu da Cemil ile ben kıramadım ama bizim altımızdan gelenler de bizim rekorumuzu hala kıramamış. 

    Kafa golleriniz de çok ünlü…

    Diyebilirim ki 50-60 tane kafa golüm var, diğerleri sağ sol ayak goller…

    Yıl 1966 Fotospor’un açtığı yarışmada yılın sporcusu seçildiniz. Ve yine Güneş gazetesinin yaptığı Fenerbahçe tarihinin altın karmasında yer aldınız. Bu efsane isimleri bir kez daha hatırlayalım: Selahattin – Şeref – Cihat – Basri – Küçük Fikret – Alpaslan – Can – Lefter – Cemil – Büyük Fikret – Zeki Rıza…Bu isimlerin hepsi çok değerli. Bizimle paylaşacağınız anılarınız var mı?

    1963-1964 sezonunda lig şampiyonu olmuştuk. Galatasaray da Türkiye Kupası’nın şampiyonu. Şampiyon olduktan sonra federasyon bir karar aldı. Galatasaray ile Atatürk Kupası oynanacak. Maç başladı. İlk golü yedik. Bazı idareciler eleştirmişti: “Neden bu maçı kabul ettiler” diye. Sonra 2. yarıya çıktığımızda içerde yemin ettik ve hep beraber “Biz Fenerbahçe oyuncusuyuz, her şeyimizi bu maça vereceğiz” dedik. O maçı 3-1 kazandık, ilk ve son golü Ogün Altıparmak, 2. golü de ben atmıştım. Atatürk Kupası’nı aldık. Yine Ankara’da Beşiktaş ile özel bir maç yapıyorduk, gece maçıydı. Ben de böyle 30 metreden falandı kale tarafından gelen topa köşeye doğru müthiş bir şekilde vurdum top takıldı, öyle yere düştü, ben de golü attım. Ankara’da bir gece maçında Ankaragücü ile oynuyoruz. Lefter, Can orta sahada ben forvette bir frikik oldu, hakem düdük çalmadan Lefter golü attı hakem vermedi, tekrarladı bir daha vurdu aynı köşeden gene gol oldu müthiş bir şeydi. Lefter ağabeyimin bu golünü hiç unutamam.

    Şeref Has Röportajı

    Derbi maçlarında neler yaşardınız?

    Biz derbi ve tüm maçlara “Maçı kazanacağız, bu maçı alacağız; taraftarımızı, kendimizi, yöneticilerimizi, teknik heyetimizi mutlu edeceğiz” diyerek çıkardık. Kazanma azmiyle… Futbol bu kazanırsın da kaybedersin de bu her zaman öyle ama hep kazanmak için çıkılır. Birinci yarıda gol yiyip soyunma odasına döndüğümüzde “Çocuklar maç henüz bitmedi, bu maçı kazanacağız, yediğimiz golleri unutun sanki maç yeni başlıyor 0-0’mış gibi tekrardan başlayacağız” diyerek konuşmalar yapardık. Hakikatten kazanırdık. Kaybettiğimiz zaman ise soyunma odasına döndüğümüzde kimse bir diğerini suçlayacak hiçbir laf etmezdi. “Sen hata yaptın da bunu kaçırmasaydın da” diyerek maç hakkında asla konuşmaz, duşumuzu alır eve giderdik.

    En mutlu olduğunuz an?

    Fenerbahçe’de şampiyon olduğumuzda kupayı kaptığımız zaman. Derbi maçlarını kazanmamız da her zaman ayrı bir coşku olurdu.

    Çok teknik direktörle çalıştınız.

    Tabii 13 senede çok teknik direktör geçti. Fikret Arıcan, Abdullah Gegiç, Molnar, Oscar Hold, Kokotoviç, Szekely… Hepsi ayrı bir öğretici, ayrı bir teknikti. Onlarla Balkan Kupaları’na gittik, UEFA maçlarına gittik. UEFA’da 2 maç direnip 3. maçta eleniyorduk. Artık bundan sonrasında yeni oyuncularımızdan beklentimiz bizim alamadığımız UEFA Kupası’nı getirmeleri. Hep birlikte onlara tam desteğimizi vereceğiz.

    Uğurlarınız var mıydı?

    Uğurlarım yoktu. Mesela “13” numara uğursuz derlerdi dolabım “13” numaraydı. “Lütfen değiştirin” demedim. Yalnız sahaya çıkarken hepimiz sağ ayakla çıkardık. Tüm futbolcuların alışkanlığıydı.

    Şeref Has Röportajı

    Örnek aldığınız oyuncular?

    Büyüklerimiz ağabeyim Mehmet Ali Has, Lefter, Küçük Fikret, Burhan Sargın, Suphi Bey, Halit Deringör, Basri Dirimli, Naci Erdem gelmiş geçmiş en iyi futbolcular. Hangisini örnek almazsınız ki.

    1950’li yıllarla bugünü karşılaştırırsak hangi futbol daha kaliteli?

    Formalar yağmur geçiriyordu, karda, buzda, kumda her şartta oynanırdı. Bizim oynadığımız zeminde at koşmazdı. Top sekmezdi. Dolmabahçe Stadı’nda ayağını uzatıyordun, top sekiyor kafana çarpıyordu. Bizim zamanımızda oyuncularımız bu kötü koşullarda bile 20-25 metreden kendi oyuncularının ayağına top atıyordu. Bugünkü oyuncular ise 4-5 metrede büyük top kaybı yapıyorlar, O zamanlar bu kadar top kaybı yoktu, alınmasın şimdiki oyuncular ama bizim zamanımızdaki futbol daha kaliteliydi.

    Ya tribünler…

    Tribünler muhteşemdi, kravatlı gelirler, küfür yok, oyuncuları alkışlarlardı. Takım farkı yoktu, çıkışta Beyoğlu’na yürürlerdi. Sporcular da öyle… Oradan evlerin yolu tutulurdu.

    Tabii Avrupa şartları o yıllarda Türkiye ile kıyaslanamazdı…

    Avrupa çok öndeydi, antrenman sahaları, statları daha bir düzgündü. Biz lig maçlarını Dolmabahçe’de oynuyorduk ama bugün stadımıza ve koşullarımıza baktığımda bunlarla gurur duyuyorum. Avrupa’daki birçok kulüpten bile önde.

    Şeref Has Röportajı

    “Sahada menisküs olsam gam yemeyeceğim. Beni en çok üzen sokakta yürürken menisküs olmam” dediniz. Ve futbolu bırakmaya karar verdiniz. Bu Türk futbolu ve sizin için büyük bir şansızlıktı. O yıllarda tüm spor camiası derin üzüntü içindeydi. Hatta o sıralarda dargın olduğunuz söylenilen Fenerbahçe takımının teknik direktörü Molnar’ın “Şeref, futbolu bırakıyoo. Yazık ediyöö, adam gibi bir futbolcu” demekten kendini alamadığı basında yer aldı. Futbolu daha 4 yıl oynayabileceğinizi düşünüyordunuz fakat sakatlığınızın yakanızı bırakmayacağı inancıyla o yıl (1969) jübilenizi yaptınız. Çok parlak, şovlu ve ihtişamlı geçti… Başlama vuruşunu Sayın Hülya Koçyiğit yapmıştı. Maalesef erken bir “Allahaısmarladık” dediniz… O geceyi anlatır mısınız?

    Dün gibi hatırlıyorum. 29 Haziran 1969. Mithatpaşa Stadı’ndaydı. Şovla başladı. Artistlerle jokeyler arası bir müsabaka gerçekleşti. 1-0 jokeylerin galibiyetiyle başlayan bu maçta artistlerin kalesini koruyan Fikret Hakan ve rahmetli Öztürk Serengil sakatlanarak oyundan çıkmışlardı. Ondan sonra oynanan Galatasaray- Fenerbahçe maçı. Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sona erdi. Sonrasında benim veda törenim başladı. Yine takım kaptanı olarak sahaya çıktım. Almanların “Harika çocuğu” gol kralı Uwe Seeler’i ve o sıralarda Almanya’nın Hamburger SV Takımı’nda oynayan eski Fenerbahçeli kalecimiz Özcan Arkoç’u davet etmiştim. 30.000 kişi gelmişti. Stat doluydu. Kupalar, madalyalar, çiçekler ama en önemlisi bizim takımın ve diğer takımın taraftarlarının, arkadaşlarımın ve yöneticilerimin kucak dolu sevgisi… Unutulmaz bir gece unutulmaz bir jübileydi benim için.

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nde yöneticilik döneminiz başladı.

    1981-1983 döneminde Ali Şen Bey’in başkanlığındaki yönetimde bulundum. Yönetimde Abdullah Acar, Ali Dinçkök, Mesut Dizdar gibi arkadaşlarımız vardı. Bu dönemde beş kupa aldık. Türkiye Kupası, TSYD Kupası, Donanma Kupası, Westfalya Kupası, Vatan Kupası. Takımdan Ali Dinçkök sorumluydu, transferleri kendi yaptı, iki tane Yugoslav yıldız getirdi, teknik direktör ise Branko Stankoviç’di. Almanya’dan İlyas Tüfekçi’yi, Trabzonspor’dan Hasan Yıldızeli’ni aldı. O sezon ne kadar kupa varsa aldık. Fenerbahçe tarihine geçtik. Oyuncularla oturup, oyuncularla kalkıyorduk.

    Sonra Türk Futbol Fedarasyonu’nda (TFF) görev aldınız…

    Bir süre de TFF’de milli takım sorumluluğu yaptım. 2000-2001 sezonunda Fenerbahçe şampiyon olmuştu, federasyon olarak kupayı ben verdim. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım’ın başkanlığındaydı. Kupayı verirken yaşadığım duygular anlatılmaz. O ne haz o ne sevinç ne büyük bir mutluluk olmuştu benim için.

    Federasyon idareciliği ile kulüp idareciliği arasındaki fark nedir sizce?

    Federasyonda çalışmak güzel tabii. Kulüp idareciliği de güzel. Fakat federasyon idareciliği biraz daha farklı çünkü kulüp idareciliğinde sadece kulübünle ilgileniyorsun fakat federasyonda tüm kulüplerle ilgileniyorsun. Amatör ligden tutun da tüm liglerle… Daha zor tabii.

    Sizce yabancı oyuncu sınırlandırılması tamamen kalkmalı mı?

    Aslında bir kriter getirilmesi lazım. Bence serbest bırakmalı. Yabancı oyuncularda da kulüpler daha titiz ve seçici davranmalı. Kalitesiz oyuncular gelince oynayamıyorlar. Oynayamayınca da paralarını alamıyorlar. FIFA’da çok dosya var. Bu da kulüplere kötü oluyor…

    Şeref Has Röportajı

    Ve bugün Fenerbahçe Spor Kulübü artık bir dünya kulübü olarak görülüyor ve örnek alınıyor. Siz neler söyleyeceksiniz? 

    Benim için gelmiş geçmiş en büyük Başkan Aziz Yıldırım. Alt yapı, stat, bütün amatör branşlar hepsi muhteşem. Tarihe geçecek bir başkan ve yönetim. Kim bir tuğla koyduysa hepsini tebrik ediyorum, sağ olsunlar, var olsunlar. Bunlar çok büyük hizmetler.

    Sizlerin deneyimlerinden yeteri kadar faydalanılıyor mu? Eski bir oyuncu olarak beklentileriniz nelerdir?

    Benim dönemimdeki futbolcuların deneyimlerinden, bizlerden epey yararlanıldı. Bugünlere baktığımda eski futbolcular bildiğim kadarıyla çoğunlukla maçları izlemeye gidiyorlar yani altyapıda görev almıyorlar. Altyapıda çoğunlukla yabancı hocalar var. Biraz daha faydalansınlar, gözlemci olarak Anadolu’da genç çocukları gözlemleyebilirler, oradan oyuncu getirebilirler. Kulüp bu arkadaşlara görev verirse bu arkadaşlarımız da kulübün altyapısına yardımcı olurlar. Bir isteğim de huzurevi projesinin gerçekleşmesi.

    Maçları sık sık takip edebiliyor musunuz?

    Ben de 12 numara taraftarımızla birlikte 12. oyuncu olarak stada geliyorum (Gülüyor). Ali Dinçkök Bey ile beraber seyrediyoruz. Kupa maçlarına dışarı gidiyorum. Fenerbahçe’yi Avrupa’da da takip ediyorum. En büyük dileğim Fenerbahçe’nin maçlarını bu sene her zamankinden fazla yurt dışında seyretmek. Fenerbahçe’nin hedeflerinin artık çok büyüdüğünü görebiliyorum. Sanırım bu hedeflerimiz de gerçekleşecek.

    Bugüne baktığımızda sizi etkileyen oyuncular…

    Tuncay ve Rüştü’yü beğenirdim. Şu an takımda değiller. Fenerbahçe ile özdeşleşmiş olduklarını düşünüyordum. Ayrılmaları beni biraz hayal kırıklığına uğrattı ama şimdilerde her şeye daha profesyonel gözle bakılıyor. Bu açıdan fikir üretemiyorum. Gönlüm futbolu Fenerbahçe’de bırakmalarıydı. Ama kim bilir? Alex’i beğeniyorum. Tabii ki dünya starı Roberto Carlos. Hep beraber izleyip göreceğiz.

    Taraftarlarımız için mesajınızı alabilir miyiz?

    Maç başlıyor ve taraftar müthiş. “Non-stop” susmak yok. 12 numara olmayı fazlasıyla hak ediyorlar. Her zaman temennim Fenerbahçe’nin ayrıcalığını hissettirsinler, centilmenlik örneği teşkil etsinler. Tüm branşlarda verdikleri destek için hepsine teşekkür ediyorum.

    Sibel Kurt – Fenerbahçe Resmî Dergisi Röportajı

  • Şampiyonluk Yüzüğü

    Şampiyonluk Yüzüğü

    1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    28 Şampiyonluk

    Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizde tek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.

    7 kere şampiyonluk kazanan 2,
    6 kere şampiyonluk kazanan 3,
    5 kere şampiyonluk kazanan 11,
    4 kere şampiyonluk kazanan 17,
    3 kere şampiyonluk kazanan 41,
    2 kere şampiyonluk kazanan 77,
    1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…


    7 Şampiyonluk Kazananlar

    Esat Kaner

    Naci Bastoncu


    6 Şampiyonluk Kazananlar

    Cihat Arman

    Fikret Arıcan

    Fikret Kırcan


    5 Şampiyonluk Kazananlar

    Halit Deringör

    Lebip Elmas

    Melih Kotanca

    Murat Alyüz

    Müzdat Yetkiner

    Ömer Boncuk

    Selçuk Şahin

    Semih Şentürk

    Şeref Has

    Volkan Demirel

    Ziya Şengül


    4 Şampiyonluk Kazananlar

    Ali Rıza Tansı

    Alpaslan Eratlı

    Can Bartu

    Fazıl Arzık

    Hüseyin Yazıcı

    İbrahim İskeçe

    Lefter Küçükandonyadis

    Mehmet Reşat Nayır

    Ogün Altıparmak

    Osman Göktan

    Rüştü Reçber

    Selahattin Torkal

    Serkan Acar

    Şükrü Birand

    Yavuz Şimşek

    Yılmaz Şen

    Yüksel Gündüz


    3 Şampiyonluk Kazananlar

    Alex de Souza

    Ali Filibeli

    Atilla Altaş

    Birol Pekel

    Cem Pamiroğlu

    Cemil Turan

    Cevat Sayit

    Ercan Aktuna

    Ergun Öztuna

    Erol Keskin

    Fuat Saner

    Halil Köksalan

    Hazım Canıtez

    Hüsamettin Böke

    İsmail Kurt

    Kemal Aslan

    Marco Aurelio

    Mehmet Yozgatlı

    Mustafa Güven

    Muzaffer Çizer

    Müjdat Yetkiner

    Nedim Doğan

    Niyazi Gülseven

    Niyazi Sel

    Nuri Pekesen

    Onur Kayador

    Orhan Canpolat

    Önder Çakar

    Özcan Köksoy

    Özer Kanra

    Rebii Erkal

    Samim Var

    Sedat Karaoğlu

    Selim Soydan

    Serhat Akın

    Şaban Topkanlı

    Şevket Demirtepe

    Tuncay Şanlı

    Ümit Özat

    Yaşar Alpaslan

    Yorgo Angelidis


    2 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Çevrim

    Adil Eriç

    Adnan Tuncay

    Ahmet Erol

    Akgün Kaçmaz

    Ali Güneş

    Ali İhsan Okçuoğlu

    Arif Kocabıyık

    Avni Kalkavan

    Aydın Bakanoğlu

    Aydın Çelik

    Aydın Yelken

    Aykut Kocaman

    Basri Dirimlili

    Bekir İrtegün

    Bülent Büyükyüksel

    Caner Erkin

    Cristian Baroni

    Deniz Barış

    Diego Lugano

    Emin İlhan

    Emre Belözoğlu

    Ender Konca

    Engin Verel

    Erdoğan Arıca

    Ersoy Sandalcı

    Fabio Luciano

    Fatih Akyel

    Gökhan Gönül

    Halil Özyazıcı

    Hasan Özdemir

    Hayati Öney

    Ilie Datcu

    İsmail Alemdaroğlu

    İsmail Kartal

    Joseph Yobo

    Kemal Atakul

    Levent Engineri

    Mahmut Hanefi Erdoğdu

    Marcio Nobre

    Mehmet Topuz

    Mert Günok

    Murat Hacıoğlu

    Mustafa Kaplakaslan

    Muzaffer Ateşçi

    Naci Erdem

    Namık Erbay

    Necdet Çoruh

    Necdet Dalay

    Nedim Günar

    Numan Okumuş

    Numan Uzun

    Nurettin Yıldız

    Oğuz Çetin

    Olcan Adın

    Orhan Menemencioğlu

    Osman Arpacıoğlu

    Önder Mustafaoğlu

    Önder Turacı

    Özcan Arkoç

    Pierre Van Hooijdonk

    Rıfkı Pekşen

    Sabri Kiraz

    Selahattin Karasu

    Selçuk Yula

    Serkan Balcı

    Servet Çetin

    Süleyman Tekil

    Şenol Birol

    Şenol Çorlu

    Şeref Benibol

    Şükrü Ersoy

    Uche Okechukwu

    Yaşar Duran

    Yaşar Mumcuoğlu

    Yusuf Şimşek

    Zafer Göncüler


    1 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Ercan

    Abdullah Sakallı

    Abdülkerim Durmaz

    Ahmet Habiboğlu

    Ali Elgin

    Ali Nail Durmuş

    Alper Akıcı

    Alper Potuk

    Andre Santos

    Argun Nemli

    Aygün Taşkıran

    Bahri Kaya

    Bahtiyar Yorulmaz

    Basri Taşkavak

    Bedii Yazıcı

    Bilal Şar

    Birol Altın

    Bruno Alves

    Burhan Sargın

    Bülent Tanyeri

    Bülent Uygun

    Cahit Zeren

    Can Arat

    Celil Sağır

    Cemal Şıkak

    Cemal Uludağ

    Cemal Uzkes

    Colin Kazım Richards

    Coşkun Demirbakan

    Çetin Aktulgalı

    Dalian Atkinson

    Daniel Guiza

    Deivid de Souza

    Dirk Kuyt

    Durmuş Çolak

    Dusan Pesic

    Edu Dracena

    Egemen Korkmaz

    Elvir Baljic

    Elvir Boliç

    Emmanuel Emenike

    Emre Aşık

    Engin İpekoğlu

    Erdal Kocaçimen

    Erdi Demir

    Erdinç Sandalcı

    Ergin Parlar

    Erhan Albayrak

    Erhan Uyaroğlu

    Erol Bulut

    Eyüp Odabaşı

    Fabiano Lima

    Fabio Bilica

    Fahruddin Zeynelovic

    Faruk Hızer

    Feyyaz Uçar

    Fuat Güngör

    Füruzan Şansal

    Gökay İravul

    Gökhan Ünal

    Günaydın Özyurt

    Güngör Tekin

    Güray Erdener

    Hadi Tarlan

    Haim Revivo

    Hakan Bayraktar

    Hakan Tecimer

    Hakkı Pavli

    Halil İbrahim Kara

    Halil İbrahim Poçar

    Hasan Ali Kaldırım

    Hasan Vezir

    Hasan Yıldızeli

    Hilmi Ardağ

    Hilmi Atakul

    Hilmi Kiremitçi

    Hüseyin Çakıroğlu

    Ion Nunweiller

    Issiar Dia

    Ivailo Petkov

    İbrahim Aydın

    İbrahim Ejder

    İhsan Kavak

    İlhan Eker

    İlker Yağcıoğlu

    İlyas Tüfekçi

    İrfan Denever

    İsmail Güldüren

    İsmail Kurşun

    İsmet Saral

    Jes Högh

    John Moshoeu

    Kadri Aytaç

    Kamil Ekin

    Kamil Güvenal

    Kemalettin Şentürk

    Kennet Andersson

    Kerim Zengin

    Konur Alp Mutlu

    Lütfi Boyer

    Mahmut Aydın

    Mamadou Niang

    Mateja Kezman

    Mehmet Ali Has

    Mehmet Hacıoğlu

    Mehmet Topal

    Mert Meriç

    Michal Kadlec

    Milan Rapajic

    Miroslav Stoch

    Moussa Sow

    Muammer Oraman

    Muhammed Akarslan

    Muhammed İbrahimbegoviç

    Mustafa Arabacıbaşı

    Mustafa Doğan

    Mustafa Özer

    Naci Sarıtaş

    Naim Şukal

    Naki Kinezoğlu

    Nazım Kayar

    Necdet Erdem

    Nezihi Tosuncuk

    Nikola Lazetic

    Nikolas Anelka

    Niyazi Tamakan

    Nusret Özmengü

    Nüzhet

    Ogün Temizkanoğlu

    Oğuz Dağlaroğlu

    Okan Alkan

    Orhan Kapucu

    Osman Denizci

    Ömer Karabacak

    Özcan Kızıltan

    Özer Hurmacı

    Pierre Webo

    Radmilo Ivancevic

    Radomir Antic

    Rafet Atamer

    Rasih Minkari

    Raşit Karasu

    Raul Meireles

    Recep Biler

    Recep Nurcan

    Recep Ölmez

    Rıdvan Dilmen

    Robert Enke

    Sadi Çoban

    Safa Özyurt

    Saffet Akbaş

    Salih Uçan

    Samuel Holmen

    Samuel Johnson

    Sedat Bayur

    Selçuk Hergül

    Semih Arıcan

    Seracettin Kırklar

    Serdar Kesimal

    Serdar Kulbilge

    Serdar Şenkaya

    Sergiy Rebrov

    Serkan Özsoy

    Serkan Reçber

    Sertaç Olcayto

    Srebrenko Repçiç

    Stephen Appiah

    Stjepan Tomas

    Süleyman Köprülü

    Şenol Ustaömer

    Şevki Şenlen

    Tacettin Ergürsel

    Taci Ece

    Tarık Daşgün

    Tayfun Korkut

    Taygun Erdem

    Timuçin Çuğ

    Toni Schumacher

    Tuğrul Duru

    Tuna Güneysu

    Tuncay Becedek

    Turan Akra

    Turan Sofuoğlu

    Turgay Aksu

    Tümer Metin

    Uğur Boral

    Yakup Kordal

    Yaşar Yalçınpınar

    Yenal Kaçıra

    Yıldırım İper

    Zafer Dinçer

    Zeki Rıza Sporel

    Zeki Temizler

    Zihni Kanmaz

    Ziya Atamer

    Zoran Mirkoviç

  • Fenerbahçe’nin Yirminci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Yirminci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 15 Ağustos 1984 tarihinde başlayıp 2 Haziran 1985’de biten Türkiye Ligi’nde, 34 maçta 18 galibiyet, 14 beraberlik ve 2 yenilgi alarak yirminci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Fenerbahçe adına sezonun gol kralı 28 maçta attığı 14 golle İlyas Tüfekçi oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin yirminci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türkiye Ligi Maçları

    15.08.1984 / Zonguldakspor 0 – 1 Fenerbahçe

    26.08.1984 / Malatyaspor 0 – 0 Fenerbahçe

    02.09.1984 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankaragücü

    08.09.1984 / Fenerbahçe 0 – 0 Kocaelispor

    23.09.1984 / Fenerbahçe 1 – 0 Bursaspor

    30.09.1984 / Galatasaray 1 – 1 Fenerbahçe

    07.10.1984 / Fenerbahçe 7 – 0 Denizlispor

    13.10.1984 / Fenerbahçe 1 – 0 Altay

    20.10.1984 / Fenerbahçe 3 – 3 Sarıyer

    04.11.1984 / Gençlerbirliği 1 – 1 Fenerbahçe

    18.11.1984 / Fenerbahçe 0 – 0 Trabzonspor

    25.11.1984 / Sakaryaspor 2 – 0 Fenerbahçe

    01.12.1984 / Fenerbahçe 4 – 0 Eskişehirspor

    09.12.1984 / Boluspor 0 – 1 Fenerbahçe

    16.12.1984 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş

    23.12.1984 / Fenerbahçe 2 – 2 Orduspor

    30.12.1984 / Antalyaspor 3 – 4 Fenerbahçe

    20.01.1985 / Fenerbahçe 6 – 1 Malatyaspor

    27.01.1985 / Ankaragücü 0 – 0 Fenerbahçe

    03.02.1985 / Kocaelispor 0 – 1 Fenerbahçe

    09.02.1985 / Fenerbahçe 5 – 0 Zonguldakspor

    17.02.1985 / Bursaspor 1 – 0 Fenerbahçe

    03.03.1985 / Fenerbahçe 2 – 2 Galatasaray

    10.03.1985 / Denizlispor 0 – 0 Fenerbahçe

    17.03.1985 / Altay 2 – 2 Fenerbahçe

    23.03.1985 / Fenerbahçe 4 – 2 Sarıyer

    07.04.1985 / Fenerbahçe 4 – 1 Gençlerbirliği

    14.04.1985 / Trabzonspor 1 – 1 Fenerbahçe

    20.04.1985 / Fenerbahçe 1 – 0 Sakaryaspor

    05.05.1985 / Eskişehirspor 0 – 1 Fenerbahçe

    12.05.1985 / Fenerbahçe 3 – 0 Boluspor

    20.05.1985 / Beşiktaş 2 – 2 Fenerbahçe

    26.05.1985 / Orduspor 0 – 2 Fenerbahçe

    02.06.1985 / Fenerbahçe 3 – 1 Antalyaspor


    En Çok Forma Giyenler

    33 Maç : Dusan Pesiç, Müjdat Yetkiner

    32 Maç : İsmail Kartal

    31 Maç : Abdülkerim Durmaz

    30 Maç : Srebrenko Repçiç

    29 Maç : Şenol Çorlu

    28 Maç : Cem Pamiroğlu, İlyas Tüfekçi

    26 Maç : Hüseyin Çakıroğlu

    25 Maç : Yaşar Duran

    23 Maç : Erdoğan Arıca

    21 Maç : Önder Çakar

    18 Maç : Hasan Özdemir, Selçuk Yula

    16 Maç : Tuğrul Duru

    12 Maç : Sedat Karaoğlu

    10 Maç : Nurettin Yıldız

    7 Maç : Arif Kocabıyık, Engin Verel

    2 Maç : Birol Altın, Onur Kayador

    1 Maç : Turgay Aksu


    En Çok Gol Atanlar

    14 Gol :İlyas Tüfekçi

    10 Gol : Selçuk Yula

    8 Gol : Dusan Pesiç, Şenol Çorlu

    6 Gol : Srebrenko Repçiç

    5 Gol : Hüseyin Çakıroğlu

    3 Gol : Abdülkerim Durmaz, Hasan Özdemir

    2 Gol : Müjdat Yetkiner, Tuğrul Duru

    1 Gol : Cem Pamiroğlu, Engin Verel, Erdoğan Arıca, İsmail Kartal

    Fenerbahçe'nin Yirminci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Yirminci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1961)

    Fenerbahçe’nin 12. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

    Fenerbahçe’nin 13. Türkiye Şampiyonluğu (1965)

    Fenerbahçe’nin 14. Türkiye Şampiyonluğu (1968)

    Fenerbahçe’nin 15. Türkiye Şampiyonluğu (1970)

    Fenerbahçe’nin 16. Türkiye Şampiyonluğu (1974)

    Fenerbahçe’nin 17. Türkiye Şampiyonluğu (1975)

    Fenerbahçe’nin 18. Türkiye Şampiyonluğu (1978)

    Fenerbahçe’nin 19. Türkiye Şampiyonluğu (1983)

  • İki Kupalı Fenerbahçe Futbol Sezonunu Açtı

    İki Kupalı Fenerbahçe Futbol Sezonunu Açtı

    14 Temmuz 1983 tarihinde, iki kupalı Fenerbahçe futbol sezonunu açtı. Ertesi gün İslam Çupi‘nin muhteşem bir yazısı daha Milliyet gazetesini süslüyordu. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Dün Herkes Birşeyler Açarken, İki Kupalı Fenerbahçe Futbol Sezonunu Açtı

    Fenerbahçe sezonu açtı…

    İstanbul’da dün hava açıktı… Dükkanlar, manavlar açıktı… İstanbul güzellerinin bikiniden dolayı göbekleri açıktı…

    Fenerbahçe sezonu açarken, Fenerbahçe vapuru da bir dolu bayram ziyareti garibancısı varsa, Kadıköy’den alıp Karaköy’e doğru açılmıştı…

    Fenerbahçe sezonu Kurbağalıdere’deki idman sahası yerine, Fenerbahçe sarayında açtı. Sarayın tribünlerinde yine iki-üç bin futbol sezonu susamışı taraftar, takım sahada koşarken “Şam-pi-yon… Şam-pi-yon” diye bağırıyordu. Maçlar başlamadan şampiyonluk ilânı… Taraf olmak, taraftar olmak güzel şey…

    Siftahta Engin Verel yoktu. Uçak onu Paris’ten kaçırmayınca, o uçağa inat, uçağı kaçırmıştı… İlyas o kötü olayın tesirini üzerinden atamamış, ayakları yeşil çimende, kafası ise Almanya’da idi…

    Yöneticiler, “Yahu sezon dün gibi bitti, bugün gibi başlıyor” dediler. “Yine savaşa başladık. Ama biz yorgunuz, nasıl savaşacağız” diye mendil yerine beyaz bayrak çıkardılar.

    Yönetim tribünden sahaya tam kadro ile çıkmadı. Selimpaşa aristokratları başkan Ali Şen, asbaşkan Abdullah Acar, genel sekreter Mesut Dizdar, yönetici Eyüp Karadayı denizi bırakıp, kravatlı grantuvalet karaya çıkıp, açılışa teşrif etmişlerdi.

    Geçen yılın iki şampiyonluğunda iki ayak olan asbaşkanlardan ikisi Ali Dinçkök, Mete Has ve futbolcu gibi yönetici Şeref Has, Sardunya adasında begonya sefasında imişler…

    İster misin, şimdi yönetimin arasını bu ada tatili bir kez daha açsın…

    Fenerbahçe’de her sezon açılıp, sezon devam ettikçe, kurban aranır, kurbanlar aranır. Fenerbahçe devletini iyi bilen yöneticiler, insandan kurban olmayacağını kurban uzmanlarına anlatmak için, dün açılışta koçtan bir kurban keserek, anlamlı bir ultimatom verdiler.

    Fenerbahçe’de milyarderler yönetimi var ya… Kurbanın celladı kör kasap Çetin, Frankfurt’tan bıçağı ile atlar uçağa, gelir Fenerbahçe Stadı’nda dakikada işi bitirir.

    Fenerbahçe futbolcuları, dünkü açılış idmanında hep koştular… Bir tur, iki tur, ben on tur… Yani cetvel gibi üç gündür kapalı duran dükkan kepengi açtı. Yoğurtçulu Emine çok sıcak olduğu için balkon kapısını açtı. Emekli Fahri bir duble rakı almak için buzdolabının kapısını açtı… Biri birini yanlış sollayan iki Anadol taksinin şoförleri ağızlarını karşılıklı açtı.

    İki kupalı Fenerbahçe sezonu açtı.. Tüm bu açıklardan sonra, ben kaleci Yaşar’a, Yaşar bana bakarak gülüştük… Ben ne düşündüğümü söylemeden, o benim ne düşündüğümü araklayarak yüzüme haykırmaz mı?

    “Kurduğun idman yazısını nasıl yazacağını biliyorum”

    Kim aşık olur düzlesen, futbolcular Bostancı’dan öteye çaktırmadan gidip geldiler. Başlarında 63 yaşında sekiz silindirli Chevrolet gibi Stankoviç “Ha şimdi duru, şimdi şişer” diye harika beklentiler içine girenlere, Yugoslav teknik direktör, “O futbolda ömür biter, koşu bitmez” gibi Türk lugatlerinde görülmeyen bir kelamla cevap verdi…

    Fenerbahçe sezonu açtı. Fenerbahçe taraftarı, “Şam-pi-yon, şam-pi-yon” teraneleri içinde ağızlarını keyifle açtı. Başkan Ali Şen, Eczacıbaşı’na sulfat acılığında bir demeç açtı.

    Manav Sulhi, “Ne olursa olsun, ben bu yıl kapalıyım abi…”

    Fenerbahçe sezonu dün açtı. Ben kalemi böyle bir yazı ile açtım. Haydi çok sezonlara…

    İslam Çupi / 15 Temmuz 1983 – Milliyet – İki Kupalı Fenerbahçe Futbol Sezonunu Açtı

  • Ankara Sarı Lacivert Oldu

    Ankara Sarı Lacivert Oldu

    Haziran ayı, Fenerbahçe için Cumhurbaşkanlığı Kupası demekti. 1985 yılı geldiğinde bir kez daha bu sevinç yaşandı. Ankara sokakları sarı lacivert oldu. Tapfereritter‘in kaleminden…


    Cinlik!

    Euro 84’te Alman milli takımıyla yaşadığı başarısızlığın tenzilatıyla Galatasaray’a gelen Jupp Derwall’in “cinliklerinden” biriydi. Penaltı kurtarma ustası Yaşar Duran’ın moralini bozacaktı seri penaltıların ilkinde.

    İlk penaltıyı İsmail Kartal gole çevirip durumu 1-0’a getirdiğinde penaltı noktasına hareketlenen bir Galatasaraylı futbolcu yoktu. İki saniye önce golü yiyen Zoran Simoviç topun başına doğru hareketleniyordu. Derwall gibi, Euro 84’te Yugoslavya’nın kalesini korurken yediği hatalı gollerin tenzilatıyla Galatasaray’a gelen Simoviç, Ligde kötü günler geçiren takımının bir teselli olarak Türkiye Kupası’nda şampiyon olmasında pay sahibi olmuştu.

    İki kaleci birbirine baktı. Bir istatistik, penaltıcıların biraz sonra vuracakları köşeye en az bir kere ve belki bir saliseliğine baktıklarını söyler.. Aynı istatistik, en çok penaltı kurtaran kalecilerin bu bakışı en çok yakalayabilen kalecilerden çıktığını da söyler..

    Baktı Yaşar Duran. Simoviç’in vurduğu köşeye atladı. Ve topu yumruklarken, Simoviç çoktan dövünmeye başlamıştı. Derwall kendi kazığı kuyuya kendi düşmüş, İlyas Tüfekçi bir sonraki penaltı atışıyla durumu 2-0 yaparak kuyuyu derinleştirmişti. Uzatmalarıyla birlikte 1-1 biten maçın Fenerbahçe adına tek golünü enfes bir vuruşla atan Hüseyin Çakıroğlu (o golün ardından çıkan sevinç sesi ile Galatasaray’ın golünden sonra çıkan ses arasındaki fark o dönemde Fenerbahçe’nin ezici taraftar üstünlüğünü gösterir niteliktedir) penaltıyı da enfes bir vuruşla gole çevirdiğinde de kuyu aynı derinlikteydi: 3-1  

    O kuyudan çıkma fırsatını ise Önder Çakar’ın durum 3-2 iken kaçırdığı penaltıyla yakalamıştı Galatasaray. 12 sezonluk kariyerinde hiçbir şampiyonluk görememiş olmanın hırsıyla vurdu Fatih Terim. Ne sol ne sağ köşeye. Direkt ortaya. Yaşar Duran da kurtararak Fatih Terim’in son resmi maçında sezon finalini yazdı.

    Selçuk Yula Yanıltmadı, Ankara Sarı Lacivert Oldu

    Son penaltıyı Selçuk Yula atıyor olsa bile, top yuvarlaktı. Fenerbahçe yedek kulübesinde herkes ayaktayken Erol Togay sırtını dönmüş, Şenol Çorlu’ya sarılmıştı. Totem şarttı.

    Ama Selçuk Yula yanıltmazdı. Ezeli rekabette penaltılara kalan ilk maçta, hem de Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda gülen taraf Fenerbahçe olmuştu.

    Kupayı veren ise TBMM Başkanı Necmettin Karaduman’dı. Zira Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Romen mevkidaşı Nikolay Çavuşesku’nun davetine icabetle resmi ziyaret amacıyla maç günü Romanya’ya gitmişti.

    Türkiye Ligi ve Donanma Kupası’ndan sonra Fenerbahçe müzesine futbolda giren üçüncü kupaydı bu. Fenerbahçe yine çok mutluydu.

    Tapfereritter

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Şampiyonluk Raksı

    Şampiyonluk Raksı

    Tarih 20 Mayıs 1985… Yer İnönü Stadı… Tapfereritter, bir şampiyonluk raksı ile bizleri Fenerbahçe’nin görkemli yılları olan 1980’lere götürüyor. 1933’de başlayan Türkiye şampiyonlukları, 1985’e geldiğimizde 19 olmuştu. 1984-1985 sezonunun sonunda Fenerbahçe 20. şampiyonluğunu kazandı. Sonraki üç sezon zirveden uzak geçecek, 1988-1989 efsanevi bir sezon olacak fakat sonrasında Fenerbahçe, 1996’ya kadar tarihinin en uzun şampiyonluk arasını verecekti. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İnönü’de Beşiktaş ile Şampiyonluk Raksı

    67. dakika.. Beşiktaş Fenerbahçe karşısında 2-1 önde.

    Siyah beyazlı taraftarların “Üç.. üç.. üç” diye bağırdıkları sırada Fenerbahçe savunmasının uzaklaştırdığı topu Metin Tekin Fenerbahçe’nin ceza sahasına doğru dolduruyor. Yugoslav Cevad Şekerbegoviç bir anda kaleci Yaşar Duran’la karşı karşıya..

    Penaltılarda ve karşı karşıya pozisyonlarda inanılmaz reflekslere sahip milli kalecimiz Yaşar Duran vücuduyla Şekerbegoviç’in açısını olabildiğince kapatıyor ve mutlak golü önlüyor.

    Maçın ve hatta ligin kırılma anlarından..

    Ancak bu sonuç bitime iki hafta kalmasına rağmen yine de Beşiktaş’a yarıyor. Zira iki eşit puanlı takımdan Beşiktaş galip gelirse (iki puanlı sistemde) iki puan öne fırlayacak. Beraberlik durumunda ise Fenerbahçe’nin averajı çok daha iyi.

    Yaşar Duran’ın kurtardığı bu golden sonra tempo kazanan maçta Fenerbahçe oyunu dengeliyor. 75 dakikada gelişen organize bir atakta İsmail Kartal’ın sağdan ortasına enfes bir röveşata golü atan İlyas Tüfekçi skoru dengeliyor: 2-2.

    Golün sevincinden yedek kulübesinde bayılan Selçuk Yula’yı masör ayıltıyor. Herkes coşku içinde. Kalan dakikalar Fenerbahçe lehine. Zira 2-2’lik beraberlikle (bir hafta önce eline geçirdiği) liderliğini sürdüren Fenerbahçe son iki maçını da kazanıp 20. Türkiye şampiyonluğuna ulaşacak. 

    İlyas Tüfekçi’nin bu maçtaki golü ise Fenerbahçe’nin ligdeki 60. golü. Çünkü takım Todor Veselinoviç’in takımı. Her zaman golü düşünüyor. Trükiye Ligi’nin gol açısından kısır geçen sezonlarından sonra bu zun bir aradan sonra bir rekor. Zira, 1962’de 64 gol atmasına rağmen ikinci olan Fenerbahçe’den sonra 1985 yılına kadar sadece Eskişehirspor 1971-72 sezonunda 60 gol barajını geçebilmiş..

    Fenerbahçe’nin 1988-89 sezonunda 103 golle tüm zamanların rekorunu kıracağı sezonun habercisi 1984-85 sezonu..

    Tapfereritter / Şampiyonluk Raksı

  • Yıkılan Demirperde’den Gelen Sovyet! Çizgiden Çıkaran Ayak…

    20 Ağustos 1989.. Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda Fenerbahçe ve Galatasaray Başbakanlık Kupası’nda kozlarını paylaşıyorlar.

    Galatasaray’da eksik çok. Onun için maçın favorisi Fenerbahçe’ye karşı kontra-atak futbolu oynuyorlar. Başarılı da olmuşlar: Bülent Alkılıç ve (eski Fenerbahçeli) İlyas Tüfekçi’nin golleriyle henüz 22. dakikada öne geçmişler.

    Ancak Fenerbahçeliler rahat: Daha üç buçuk ay önce 3-0’lık yenilgiden 4-3’lük galibiyete geçmenin anıları taze. Bu maç da çevrilebilir. İlk ateşi 27. dakikada Şenol Çorlu yakıyor. Ardından Aykut Kocaman’ın kaçırdığı penaltı olsa da ikinci yarı için umutlar taze.

    Ancak 51. dakikada tüm Fenerbahçeliler bir anda buz kesiyor: Bir başka Galatasaray kontra-atağında İlyas Tüfekçi kaleci Toni Schumacher’le karşı karşıya kalıyor ve düzgün bir aşırtma vuruşla topu Fenerbahçe kalesine gönderiyor. Herkes “gol” diye bakarken ekranda bir ayak görünüyor. Ve top çizgideyken topu dikiyor havaya.. Fenerbahçelilerin “oh” dediği an.. Ardından da önce Şenol Çorlu, sonra da uzatmada Aykut Kocaman golleri üçlüyor ve Fenerbahçe Başbakanlık Kupası’nda bir kez daha şampiyon oluyor.

    Ancak maçın “gizli” ama bir o kadar da “unutulmaz” kahramanı çizgiden topu çıkaran “ayağın” sahibi İvan Vişnevski.

    11 Mayıs 1996’da 39 yaşında kaybettiğimiz İvan Vişnevski ülkemize bugün tarihe karışmış olan Sovyetler Birliği’nden gelen ilk futbolcu olmuştu 1989 yılında.

    Gerçi ülkemize bir başka “Demir Perde” ülkesi olan Romanya’dan futbolcular gelmiş ve Fenerbahçe’mizde de iz bırakmışlardı (Ion Nunweiler, İlie Datcu ve Mircea Sasu gibi). Ancak “Varşova Paktı”nın başat ülkesi Sovyetler Birliği’nden futbolcu transferi söz konusu olmamıştı.

    Bu transfer de 1989 yılında “Varşova Paktı”nın çatırdaması ve “Soğuk Savaş”ın fiilen bitişiyle mümkün olmuştu. O zaman Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna doğumlu Vişnevski, “Vişne” olarak adlandırılmıştı Fenerbahçe tribününde. Ve 1989-90 sezonunda göğsünde ay-yıldızlı arma bulunan Fenerbahçe formasını geçirmişti sırtına.

    Ve bir anlamda da feda etmişti kendini. Çizgiden çıkardığı topla Fenerbahçe’ye kupayı kazandıranlardan biri olmuş, ama pozisyonun ardından sakatlanarak uzun süre çubuklu formadan uzak kalmıştı.

    Fenerbahçe formasıyla kazandığı son başarı ise bu defa 30 Mayıs 1990’da Beşiktaş’a karşı alınan 3-2’lik galibiyetle kazanılan Cumhurbaşkanlığı Kupası’ydı.

    Ölüm haberi ise Fenerbahçe’nin İstanbulspor’u yenip 1995-96 sezonunda kazanacağı şampiyonluğa bir hafta kala gelmişti. (1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla bağımsız olan) Ukrayna’da kanser tedavisi görmekteydi. 1986 yılındaki “Çernobil Faciası”nın binlerce mağduru gibi..

    İvan Vişnevski de hem “kubbede hoş sadâ” hem de “hatıralarda iz” bırakanlardan. 

    Saygıyla anıyoruz.

    Tapfereritter

  • Çizgiden Çıkaran Ayak

    Çizgiden Çıkaran Ayak

    Tapfereritter bu kez Fenerbahçe’de kısa bir süre kalan fakat gönlümüzde taht kuran bir ismi yazıyor. Bu çizgiden çıkaran ayak, Türkiye’ye Sovyetler Birliği’nden gelen ilk futbolcu olan Vişnevski… Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Ivan Vişnevski

    20 Ağustos 1989.. Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda Fenerbahçe ve Galatasaray Başbakanlık Kupası’nda kozlarını paylaşıyorlar.

    Galatasaray’da eksik çok. Onun için maçın favorisi Fenerbahçe’ye karşı kontra-atak futbolu oynuyorlar. Başarılı da olmuşlar: Bülent Alkılıç ve (eski Fenerbahçeli) İlyas Tüfekçi’nin golleriyle henüz 22. dakikada öne geçmişler.

    Ancak Fenerbahçeliler rahat: Daha üç buçuk ay önce 3-0’lık yenilgiden 4-3’lük galibiyete geçmenin anıları taze. Bu maç da çevrilebilir. İlk ateşi 27. dakikada Şenol Çorlu yakıyor. Ardından Aykut Kocaman’ın kaçırdığı penaltı olsa da ikinci yarı için umutlar taze.

    Ancak 51. dakikada tüm Fenerbahçeliler bir anda buz kesiyor: Bir başka Galatasaray kontra-atağında İlyas Tüfekçi kaleci Toni Schumacher’le karşı karşıya kalıyor ve düzgün bir aşırtma vuruşla topu Fenerbahçe kalesine gönderiyor. Herkes “gol” diye bakarken ekranda bir ayak görünüyor. Ve top çizgideyken topu dikiyor havaya.. Fenerbahçelilerin “oh” dediği an.. Ardından da önce Şenol Çorlu, sonra da uzatmada Aykut Kocaman golleri üçlüyor ve Fenerbahçe Başbakanlık Kupası’nda bir kez daha şampiyon oluyor.

    Ancak maçın “gizli” ama bir o kadar da “unutulmaz” kahramanı çizgiden topu çıkaran “ayağın” sahibi İvan Vişnevski.

    11 Mayıs 1996’da 39 yaşında kaybettiğimiz İvan Vişnevski ülkemize bugün tarihe karışmış olan Sovyetler Birliği’nden gelen ilk futbolcu olmuştu 1989 yılında.

    Yıkılan Demirperde’den Gelen Sovyet!

    Gerçi ülkemize bir başka “Demir Perde” ülkesi olan Romanya’dan futbolcular gelmiş ve Fenerbahçe’mizde de iz bırakmışlardı (Ion Nunweiler, İlie Datcu ve Mircea Sasu gibi). Ancak “Varşova Paktı”nın başat ülkesi Sovyetler Birliği’nden futbolcu transferi söz konusu olmamıştı.

    Bu transfer de 1989 yılında “Varşova Paktı”nın çatırdaması ve “Soğuk Savaş”ın fiilen bitişiyle mümkün olmuştu. O zaman Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna doğumlu Vişnevski, “Vişne” olarak adlandırılmıştı Fenerbahçe tribününde. Ve 1989-90 sezonunda göğsünde ay-yıldızlı arma bulunan Fenerbahçe formasını geçirmişti sırtına.

    Ve bir anlamda da feda etmişti kendini. Çizgiden çıkardığı topla Fenerbahçe’ye kupayı kazandıranlardan biri olmuş, ama pozisyonun ardından sakatlanarak uzun süre çubuklu formadan uzak kalmıştı.

    Fenerbahçe formasıyla kazandığı son başarı ise bu defa 30 Mayıs 1990’da Beşiktaş’a karşı alınan 3-2’lik galibiyetle kazanılan Cumhurbaşkanlığı Kupası’ydı.

    Ölüm haberi ise Fenerbahçe’nin İstanbulspor’u yenip 1995-96 sezonunda kazanacağı şampiyonluğa bir hafta kala gelmişti. (1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla bağımsız olan) Ukrayna’da kanser tedavisi görmekteydi. 1986 yılındaki “Çernobil Faciası”nın binlerce mağduru gibi..

    İvan Vişnevski de hem “kubbede hoş sadâ” hem de “hatıralarda iz” bırakanlardan. 

    Saygıyla anıyoruz.

    Tapfereritter / Çizgiden Çıkaran Ayak