Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin beşinci defteri Fenerbahçe’nin 1989-1990 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri V
Yine bir uzun aradan sonra… Başlangıç kolaya gelsin diye değil; her yazıya aynı girişi yazmak istiyoruz. Zira gerçekten çok büyük iş… Kıymetli büyüğümüz Mustafa Oduncu, Fenerbahçe tarihi için çok önemli bir iş yapıyor ve yurt dışı müzayede sitelerinden Fenerbahçe ile ilgili malzemeleri topluyor. Bu mesaiyi büyüten ve daha anlamlı bir hale getiren şey ise aldıklarını paylaşmaktan bir an bile imtina etmemesi. “Bunda ne var?” demeyin; kimlerin, neler sakladığını bilseniz, inanamazsınız. Halbuki Fenerbahçe tarihini bilmek herkesin hakkı. Daha doğrusu “Dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu” lafının hakkını vermek istiyorsak, tutulması gereken yol bu… Mustafa ağabey, Fenerbahçe Müzesi’ne bağışladığı maç broşürlerini halka açmak ve kolay ulaşılabilir hale getirmek adına bizlerle paylaştı. Huzurlarınızda “Tarihi Maç Broşürleri VI : 13 Eylül 1989 | Sparta Prag – Fenerbahçe” maçı broşürü…Bir yandan, bu gibi belgelere bakıp da adamların yetmiş sene önce geldiği bazı noktalara bizim hâlâ gelemediğimizi görmek de çok üzücü. Keyifli okumalar.
Fenerbahçe: Schumacher, İsmail, Müjdat, Hasan, Nezihi, Sedat (K. Şenol), Hakan, B. Şenol, Oğuz, Aykut, Nielsen (Taygun)
Yedekler: Neşet, Ergin, Erdi
Teknik Direktör: Veselinoviç
Defans Her Zaman Kahraman Olmaz
İslam Çupi – 14 Eylül 1989 – Milliyet Gazetesi
Fenerbahçe, fiziğinin dışında hiçbir teknik zenginliği olmayan varyasyon yoksulu bir Demirperde takımına yenildi…
Fenerbahçe şampiyon olduğu dönemde de bu yılın mevsim başlangıcında da en çok defansıyla eleştirilen bir takımdı. Defans sağlamlığı ve defans yapısı olmayan Fenerbahçe dün Hakan’ın bulduğu süper bir golden sonra kendi üzerlerine kuvveti ile gelecek rakibini durdurmak için bir sürü silaha sahipken, yedi kişi ile oyunu karşılayan bir garip kılığa girdi…
Teknik ustalar oyunu bol pasa boğup, ikili mücadelelerden kolaylıkla çıkacağı yerde, tekniği yok edecek ve fizik gücü sahada egemen kılacak ne kadar saçmasapanlık varsa hepsini birer birer gündeme getirdiler. Hakan’ın dışında topla yumuşak hareketler yapan, ikili mücadeleleri kazanan, futbol topuna teknik birikimler yollayan başka oyuncu yoktu.
Şahsen bu maçın teknik ustaları olacağın tahmin ettiğim Oğuz ve Aykut bu kuvvete dayalı oyun kabalığını güzelleştirerek bambaşka düşüncelere götürecek iki oyuncuydu. Bu iki oyuncu kuvveti ortadan kaldıracak her türlü teknik hünerlere sahip olmasına rağmen zaman zaman yumruk kavgasına, sokak arbedesine benzeyen bu oyunun içinde akıllı birer kafa ve işleyen iki ayak olamadılar.
Hakem iki penaltı kararını birbirini telafi edecek bir ikileme sokarken, FIFA düzeyine nasıl ulaştığı konusunda şüpheler yağdırdı… Bana göre vermediği ilk penaltı penaltıydı da, verdiği penaltıda Müjdat’ın olayı uzak durarak rakibe değil topaydı…
Schumacher’in ilk goldeki dalgınlığı ve müdahale zamansızlığı büyük bir kusur olarak Fenerbahçe’nin yenilgi defterine geçti.
Ama aynı Schumacher’in oyun 3-1 olduktan sonra ve Fenerbahçe defansının müdahale şuurunu kaybettiği anlarda çok kritik iki golü kurtarması bir hezimeti önleyen Hızır ellerdi.
Fenerbahçe’nin markaj birikimi birinci devre oyun ibresinde Fenerbahçe’ye bir avantaj temin etti ama bu sahada sadece fiziğe dayalı oyun ikinci yarıda defansın dikkatini moral kapasitesini ve fizikler arası farkı gittikçe rakibin lehine bir ibreye oturtmuş ve aslında belki berabere, belki tek farklı bir yenilgiyle dönülecek İstanbul seyahati sadece bu savunma merakı yüzünden biraz şüpheli bakılan bir skora Fenerbahçe’yi kendi kendine itmiş olacaktı…
İyi bir başlangıç senaryosu ve sonu kötü biten bir Veselinoviç romanı…
5 Mart 1989 tarihinde oynanan ve Fenerbahçe’nin Trabzonspor’u 5-1 yendiği maçtan sonra Lefter Küçükandonyadis (büyük bir keyifle kaleme alındığı belli olan) “Süper Futbol” başlıklı bir yazı yazmış. Siz de keyifle okuyacaksınız…
Bilmem “İstanbul’a gol, Trabzon’a yağmur yağıyor” diyen şakacı taraftar haklı mıydı?
Yalnız bir gerçek varsa, uzun süreli kuraklıktan ötürü Anadolu’da köylülerin “yağmur duası”na çıktıklarıydı. Fenerbahçe, belki de ilk kez Bordo-Mavilileri böylesine farklı yeniyordu…
1974’lü yıllardan sonra Türkiye liglerinde egemenliğini ilan eden “Karadeniz futbol ekolü”nün bitişi miydi bu? Kuşkusuz bu sorunun yanıtını Trabzonspor’un bundan sonraki maçları verecek…
Yalnız bir gerçek varsa; Trabzonspor, o eski güçlü ekip, Fenerbahçe ise geçen yıl taraftarlarını her maçta üzen takım değil…
Skor tavla oyunuyla karşılaştırılırsa, arabesk bir benzetişle “penç ü yek”…
Şimdi benden bir soru: “Trabzonspor, bu kadar farklı yenilmesine karşın, kötü mü futbol oynadı?”
Asla…
“Fenerbahçe’ye 5-1’lik sonuç yeterli miydi?”
Buna da hayır…
Çünkü hakemin aspirin gibi yuttuğu iki penaltı ve kaçırılan golleri de hesaba katarsak, Trabzonspor, belki de tarihinin en ağır hezimetine uğrardı…
Gelelim oyunun bir başka yönüne… Galatasaray maçından sonra ikinci kez futbolun tüm kurallarını uygulayan ve şahane bir oyun sergileyen Fenerbahçe’yi izledim…
İşte benim farklı galibiyetlere rağmen Veselinoviç’ten arzuladığım oyun düzeni ve görüntüsü budur.
Yugoslav hoca, bu maçta bence gerçek kimliği ile futbola dönmüş ve takımı golcülüğünün ötesinde, özlenen futbolu da seyirciye sunmuştur.
Atılan altı golün hepsi de hazırlanış ve yapılış olarak mükemmeldi. İki takım da futbolun inceliklerini ve güzelliklerini çim sahaya döktü.
Fakat tüm Sarı-Lacivertli takımın süper futbolu içinde güzelliklere ismini yazan bir Hakan vardı… “Şeytan” Rıdvan, “Bilimsel” Oğuz, “Fırsatçı Aykut” ve “Çok Güçlü” Hasan… Oyunun öyküsünü yazan usta ayaklardı.
LefterKüçükandonyadis – 6 Mart 1989 – Milliyet
Hakemler: İhsan Türe, İbrahim Yazıcı, İsmet Dikbaş
Fenerbahçe: Toni Schumacher, İsmail Kartal, Nezihi Tosuncuk (Şenol Çorlu), Müjdat Yetkiner, Şenol Ustaömer, Hakan Tecimer, Oğuz Çetin, Turan Sofuoğlu, Rıdvan Dilmen, Hasan Vezir (Sedat Karaoğlu), Aykut Kocaman
Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin dördüncü defteri Fenerbahçe’nin 1990-1991 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri IV
Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin ikinci defteri ise Fenerbahçe’nin 1987-1988 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri II
11 Temmuz 1988 tarihli Milliyet gazetesinde Fenerbahçe taraftarı (3 yıl uzak kaldıkları için gözlerinden ateş saçtıkları için olacak) “Şampiyonluğa Tapanlar” tabiriyle nitelendirilmiş. Huzurlarınızda 1988-1989 sezonu açılışı!
Fenerbahçe, sevgi ve coşku seli içinde sezonu açtı…
35 bine yakın taraftarın çılgınca tezahüratı altında yeni sezonu açan Sarı-Lacivertli takım sanki şampiyonmuşçasına alkış yağmuruna tutuldu…
Fenerbahçe Stadı’nın tribünleri muhteşemdi. Sarı ve laciverte boyanmışçasına rengarenk, denizin dalgaları gibi hareketliydi. Dün sanki Fenerbahçe mabedinde 35 bin mürid vardı. 3 yıldır yakından bile geçmeyen şampiyonluğa tapıyorlardı…
Geçmişe Ziyaret
Fenerbahçeli futbolcu ve yöneticiler sabah saat 09.30’da toplanıp, kulübün kurucularından Galip Kulaksızoğlu ve Sait Selahattin Cihanoğlu’nun kabirlerini ziyaret ettiler. Daha sonra 2 yıl önce vefat eden futbolcu arkadaşları Hüseyin Çakıroğlu’nun da mezarını ziyaret eden Fenerbahçeli futbolcular, buradan Fikirtepe Tesisleri’nin devir-teslim törenine katıldılar.
Fikirtepe, Fenerbahçe’nin
Kadıköy Belediye Başkanı Osman Hızlan tarafından yaptırılan Fikirtepe Tesisleri dün bir törenle 30 yıllığına Fenerbahçe’ye verildi. Tahsin Kaya’nın rahatsızlığını bahane ederek katılmadığı törende kulüp ikinci başkanı Kemal Baytaş ve Osman Hızlan, ortak protokole imza koydular.
Kadıköy Aden Oteli’nde öğle yemeği yiyen Fenerbahçeli futbolcular, daha sonra taraftarlarıyla tanıştılar.
Muhteşem bir tezahürat altında sahaya çıkan Sarı-Lacivertli takımın oyuncuları omuzlardan inmedi. Tüm amatör şubelerin sporcularının da katıldığı sezon açılışında ilginin odak noktasını toplayan oyuncu Schumacher’di…
Tahsin Kaya ise “Büyük başkan” tezahüratı altında 35 bin seyircinin övgüsünü topladı. Bir ara gözlerindeki yaşları tutamayan Kaya, daha sonra fenalaştı ve bir süre sahadaki yedek kulübesinde dinlendi.
Fenerbahçe yönetim kurulu, divan kurulu üyeleri ve eski başkanlar takım sahaya çıkmadan önce sahanın çevresinde bir tur atarak seyirciyle selamlaştılar. Tahsin Kaya, eski başkanlardan Osman Kavrakoğlu ve Ali Şen’in arasında bu turu tamamladı.
Futbolcu Ordusu
Fenerbahçe, açılışı 32 futbolcuyla yaptı. Oğuz ve Turan Ordu Milli Takımı ile Kıbrıs’ta olduğundan, Hakan ise birliğinden izin alınamadığı için açılışa katılamadı.
Mustafa Yücedağ ile Mustafa Kurt forma giymediler. Yücedağ’ın transferi için ise yöneticiler “Tamam” dedi. Macar libero Arpat ile Yugoslav libero Zavko da açılışı kenardan izlediler. İki futbolcu için karar bugünkü antrenmandan sonra verilecek.
En Yaşlılardan Topbaşı
Fenerbahçe’nin gösteri maçı için başlama vuruşunu en eski iki futbolcusu Alaaddin Baydar (78) ve Cafer Çağatay (77) yaptı.
40 dakika süren karşılaşmayı Schumacher’in takımı Şenol ve Birol’un golleriuyle 2-0 kazandı.
Günde Çift İdman
Fenerbahçe 15 Temmuz’a kadar günde iki antrenman ile hazırlıklarını sürdürecek 15 Temmuz’da Almanya’ya gidecek olan Sarı-Lacivertli takım, 28 Temmuz’da İstanbul’a dönecek.
İslam Çupi, Milliyet gazetesindeki 8 Ocak 1991 tarihli köşesinde öyle bir İsmail Kartal yazısı kaleme almış ki… Anlatılmaz, okunur. Mesut Yavuz’un karikatürü de karikatür hani! En az defansın ucundaki Fener tabiri kadar güzel! Keyifli okumalar.
Not : Yolunuzu, üstadın yazılarının derlendiği IslamCupi.org adresine düşürmeyi unutmayın.
İsmail
Denize jilet kesikleri gibi vurmuş bir poyraz gibi ürkütücü ve korkutucudur İsmail…
Karadeniz, Kefken açıklarından o yosun yeşili rengini petrolleştirip soğuğun en acımasızını, doğanın en haşin sopasını alıp İstanbul Boğazı’nın Rumeli ağzına oturttuğunda, nasıl balık-ekmekçileri bir büyük ve nafakası belirsiz mücadele için küreklerini nasırlamaya başlarlarsa, Fenerbahçeli İsmail için de futbol sahası, kavganın galibi ile mağlubunun çok zor ayrıştığı bir okyanus derinliğidir.
Hemingway’in “İhtiyar Balıkçı ve Deniz” eserindeki “yakalama-yakalanmama” çekişmesi, nasıl ki insan balık arasındaki akla hayale gelmeyen parat ve anti paratların dünya edebiyatına vurmuş şaheserlerinden birisi ise, İsmail’in de futboldaki rakipleri ile yıllardan beri yaptığı “izini bulma ve yok etme” romanı, böyle uzun ve zahmetli bir takibin macerası tehlikeli mısralarını yazar.
İsmail futbolda içine çeliğin suyu iyice verilmiş bir vücuttur. Teknik birikimi sağlam, mücadele hevesi istekli, dikkatini iş ve adale ahlakı ile bütünleşmiş bir vücut…
İsmail’in Fenerbahçe defansının içindeki seyir defteri bazen edebiyatın “günlük” denen türünü kıskandıracak şekilde soluksuz bir kelime disiplini çıkarılarak tutulmuş, bazen de konunun donmuşluğu insana kalemi dışarı çıkılmaz bir bezginliğe iterek rafa kaldırılmıştır.
Yazar olarak futbolun inleyen nağmelerini yazan ben, daktilosu ile Babıali’ye çıkartma yapmış başka benler, futbol tribünlerine Fenerbahçe taraftarı olarak oturanlar, İsmail’e ham maddesi en tehlikeli ve öldürücü kimyalardan oluşan tahrip bombaları atmışlar, onun adının Fenerbahçe takımından silinmesi için insan deterjanları adına en belalı toz atölyelerinin kapılarını aşındırmışlardır.
Fenerbahçe yönetimleri ile birlikte Fenerbahçe’yi takım olarak en sağlıklı vücut şeklinde sürmekle yükümlü teknik tabipler uzun kafa yormalarla, pahalı transferlerle İsmail dışında bir “bek hayatı” için kesintisiz değişik, insan ihtilali yapmışlar, ama ne denizi değiştirebilmişlerdir, ne de o genç ve yorulmasız kaşalot balığının peşine düşmüş o ihtiyar balıkçıyı…
Bu yıl tarihinin en belalı lig denizine düşmüş engin derinlikler yerine hep kayalıklara, hep cürmü görünmez olan mercan adalarına rota tutup her sadmede omurgasında derin yaralar açılmış Fenerbahçe yük şilebinde İsmail, defansın ucundaki FENER’dir.
Deniz fenerleri yalnızdır hep…
O büyük ve şaşmaz yol göstericiliği yaparken kapısını hiçbir gemi ve gemici çalmaz. Belki sancağa dönmüş bir burundan deniz fenerinin hafif gri yeniş beyaz silüetine sesi lodosa harman edildiği için pek boğuntulu fışkıran bir-iki düdük böğürmesi gelir. Bu sahibi görülmeyen gizli bir teşekkürdür sadece…
Sonra deniz feneri azgın lodos dalgalarının belini ıslatan, belini döven acımasızlığı ile baş başa kalır. Delicesine esen rüzgar, çakılmış bir hayatın beton iliklerine girer çıkar.
Birkaç martı aç çığlıklarla konulması mümkün olmayan damının üstünde dönenir durur. Deniz analarını köklerini azgın denizin kopardığı dev yosun hevengleri, belki o Fener’in küçücük yeşil bahçesidir.
Dünya kapkaranlıktır, deniz daha da karanlık… Görebildiği tek aydınlık tepesindeki Fener’dir.
Sakın bu Fener, İsmail olmasın.
İslam ÇUPİ | 8 Ocak 1991 – Milliyet Gazetesi (Defansın Ucundaki Fener)
22 Ağustos 1985 tarihinde oynanan ve 0-0 berabere bitmesine rağmen Fenerbahçe’nin TSYD Kupası’nı kazandığı Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi ardından İslam Çupi kahkaha ihracatı ile bağladığı bir yazı kaleme almış ama okuduğunuz vakit pek de gülemiyorsunuz. Türk futboluna dair karamsar fakat keyifle okuyacağınız bir yazı…
Not : Yolunuzu, üstadın yazılarının derlendiği IslamCupi.org adresine düşürmeyi unutmayın.
Eylül’de Kahkaha İhraç Edeceğiz
Bizim final, bizim şehir İstanbul ve bizim stat İnönü’de, Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynandı…
Çok samimi Çarşamba… El ele biz bize, diz dize bir kalabalık…
Bizim finali bizim şehirden, bizim stadımızdan TIR’a koyup, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun herhangi bir başşehrine taşısa idik; bu final baş merak olmaz, kapı elli dansöze oryantal yaptırıp, lokumun Hacı Bekir’lisini avanta dağıtsa idik, bu finali ancak bir-iki bin adama ya seyrettirirdik, ya seyrettiremezdik…
Ama bizim final, bizim şehir İstanbul, bizim stat İnönü’de olunca, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ı (Tanrı insanı, insansız bırakmasın…) kırk bine yakın insan seyretti…
Shirley Bassey’nin konserini 1000, Fellini’nin filmini 500 kişinin seyrettiği İstanbul metropolünün kültür ibresi, 40 bin kişilik bir ordu ile İnönü Stadı’nın kapılarına koşuyorsa, o zaman “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü, okul girişlerinden kazıyıp, getirip, stadların santralarına yazmak gerekir…
Avrupalı, seyredeceği şey konusunda kılı kırk yarar, kötüyü protesto için kötüye gitmezken, bizim seyirci, işsizlikten olacak geliştirdiği seyir tevazuu içinde, dünkü finalde zevkten altıgen oldu; auta giden şutları, basit ve tesadüfi yapılmış çalımları, oyunu yavaşlatan aklı, geri pas şampiyonlarını çılgınca alkışlayarak, akıl hastanesi ile stadyumu Türkiye’de yeniden tarif edilmesi gereken kavramlar olarak ceza sahasının üstüne getirdi.
Topun şuursuz yuvarlanışı ve bu yuvarlanışı kuran on Fenerbahçeli ve on Beşiktaşlı oyuncu 90 dakika sadece oynadılar, fakat oynadıkları şeyi tüm gayretlerine rağmen, futbolun şiirine ve güzelliğine çeviremediler…
Çünkü oyun, oyun olmaktan çıkıp futbola dönüşse idi, oyuncular oyunculuktan çıkıp futbolcu olabilselerdi, özellikle Beşiktaş’ın kaçırdığı mutlak 5-6 yüzde yüzlük gol pozisyonu kaçmaz, gol olurdu… Kaçan ise, Fenerbahçe’nin elinde kalan kupa olurdu.
Türkiye’nin futboldan çıkıp oyun dönemine girdiği 1985’lerde, mevsimin ilk finali de tarihi determinizme uyarak, futbol olmaktan kaçıp, oyun haline gelmiştir.
Oyunun oyuncuları Beşiktaş’ta, Samet, Kadir, Rıza, Metin, Ali; Fenerbahçe’de İsmail, Abdülkerim, Pesiç ve Şenol’du…
Şimdi Bordeaux’yu, Atletico Bilbao’yu, Lodz’u ve Eylül ortası ile Ekim başını düşünüyorum.
Oyun oynayanlarla, futbol oynayanlar karşı karşıya gelecekler… O zaman Türkiye olarak yine Avrupa’ya kahkaha ihraç edeceğiz. Kahkaha ihracatı, ihracat seferberliğinde, Özal’ın bile düşünmediği yeni bir kalem olacak.
1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.
Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizdetek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.
7 kere şampiyonluk kazanan 2, 6 kere şampiyonluk kazanan 3, 5 kere şampiyonluk kazanan 11, 4 kere şampiyonluk kazanan 17, 3 kere şampiyonluk kazanan 41, 2 kere şampiyonluk kazanan 77, 1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…
Uzun yıllar sonra ve ilk kez dijital bir platformda düzenlenen Fenerbahçe Eşya Piyangosu’nun geçmişi 1933 yılına kadar uzanıyor. O tarihten bugüne bazı eşya piyangolarını konu edindiğim bu yazıda; 1987 yılında kulüpte yaşanan gelişmeler dolayısıyla çekilişi sürekli ertelenen piyangonun ilginç hikayesini de okuyacaksınız
1933 – Hediye Yekûnu 3.000
1932 Yılında gerçekleşen Kuşdili yangınının yaralarını sarmak için düzenlenen ilk eşya piyangosundan günümüze gururla anılacak hikayeler kalmıştır. Geçtiğimiz günlerde bu hikayelerden birini sitemizde yayınlamıştık.
1933 Piyangosu o dönemin şartları göz önüne alındığında kamuoyunda hayli ses getirmiş ve büyük ilgi görmüştü. Bu piyango için 100.000 bilet basılmıştı. Zeki Rıza’nın (Sporel) Milli Spor mağazasında satılan biletlerin fiyatı 50 kuruştu. Seyahatler, otomobil, motosiklet, bisiklet, oda takımları, dikiş, fotoğraf ve daktilo makineleri, elbiseler, yüzükler ile hediyelerin toplamı 3000’e ulaşmaktaydı. Piyango için kayda değer bir reklam kampanyası düzenlenmiş ve gazetelere ardı sıra ilanlar verilmişti. Piyangonun hediyeleri dönemin ünlü piyango gişesi olan Parmakkapı’daki Milyon Gişesi’nin önünde 3 Haziran’dan itibaren sergilenmeye başladı.
Piyango 14 Temmuz Cuma günü Fenerbahçe Stadında yapılan atletizm yarışlarından önce çekilmeye başlandı. Basılan biletlerin yüzde 70’inin satıldığı açıklanan piyangonun ilk günü 1000 adet numara çekildi. Büyük ödül olan Chevrolet marka otomobili kazanan numara belirlendi. Geriye kalan 2000 adet talihlinin ertesi gün belirlenmesi ile Türk spor tarihini o güne kadar ki en büyük piyango organizasyonu tamamlanmış oldu.
1948 – 6 Odalı Villa
1948 yılının eşya piyangosu biletleri Başkan Şükrü Saracoğlu ve Umumi Katip Muvaffak Menemencioğlu imzasıyla 1 liradan satışa çıktı. Biletler Zeki Rıza’nın (Sporel) Milli Spor mağazasından satıldığı gibi, Nimet Abla gişesinde de temin edilebiliyordu. 1933 Piyangosundan farklı olarak bu çekilişte 6 odalı bir villa büyük ikramiye olarak ilan edilmişti. Bunun dışında Dodge marka 2 adet otomobil, Ford marka kamyonet, 1948 Londra Olimpiyatlarına seyahat, motosiklet de verilecek ödüller arasındaydı.
Halil Özyazıcı resimli piyango bileti
1970’lerde Dört Piyango
1970’lerde Fenerbahçe 4 piyango düzenledi.
1975 yılında 25 liradan satılan biletlerin üzerinde, Başkan Emin Cankurtaran ve Genel Sekreter Semih Bayülken’in isimleri vardı. 14 Haziran’da çekilecek piyangonun hediyeleri arasında 1 apartman dairesi, 20 Otomobil, bisiklet, motosiklet, televizyon, buzdolabı, yurt içi – yurtdışı seyahatler bulunuyordu.
1976 yılı piyangosu, Fenerbahçe eşya piyangoları tarihinin fiyasko ile sonuçlanan tek piyangosu oldu. Yeteri kadar bilet satılmaması üzerine kulüp içerisinde bir “Eşya Piyangosu Tasfiye Komitesi” bile kuruldu. Bu komite, satılan biletlerin ücretlerini geri ödeme planını yapmakla görevliydi. Komite geri ödeme tarihlerini sürekli güncellemek zorunda kaldı. Tespit edebildiğimiz ilan edilen son geri ödeme tarihi 31 Ocak 1977’dir.
1976’da yaşanan fiyaskodan sonra 1977 yılında piyango düzenlenmedi. 1978 yılında düzenlenen piyangonun duyurusu ise 3 Kasım 1978’de yapıldı. Bu piyangonun özelliği Fenerbahçeli futbolcuların kampanyada aktif olarak yer alması ve bu kapsamda Pamukbank Şişli Şubesi’nde bilet satmalarıydı. 1979 yılı piyangosu ise 10 Ekim’de çekildi. 0964 numaralı biletin otomobil kazandığı piyangonun en unutulmaz olayı Amigo Birol’un 300 liralık bilet satarak yöneticilerden ödül almasıydı.
1975 Fenerbahçe Piyango Bileti Ön ve Arka Yüzü
Bilet ile Ödenen Transfer Taksidi
80’li yılların ilk piyangosu 22 Kasım 1981’de çekildi. Tofaş marka Murat 131 otomobil, 5’er adet çamaşır makinesi ve buzdolabı piyangonun öne çıkan ödüllerindendi. Dikkati çeken nokta bu piyangonun ödüllerinin geçmiş çekilişlerde verilenlere oranla daha az olmasıydı. Çekiliş sonucunda otomobili kazanan talihli Nahit Kartal, ödülünü Adbullah Acar’dan almıştı. 5 Aralık 1982’de çekilen piyangonun ödülleri bir önceki yılın ödülleri ile aynıydı.
1985 Piyangosu, Türk spor tarihinin en ilginç olaylarından birinin sebebi olarak tarihe geçmiştir. Başkan Fikret Arıcan imzasıyla satışa çıkan biletler 1000 Tl ile fiyatlandırılmıştı. Kampanya süresinde geçmişte olduğu gibi futbolcular aktif rol alarak, Şekerbank ve Garanti Bankası şubelerinde bilet satmışlardı. Piyangonun en ilginç olayı ise gazetelere “Böylesi Görülmedi” başlığı ile haber olan olaydı. Denizlispor’dan Mehmet ve Mahmut adlı 2 futbolcu transfer eden Fenerbahçe yönetimi, transferin son taksidi olan 1 milyon lirayı 1250 adet eşya piyangosu bileti göndererek ödemek istemişti.
1987 : Kaos
Fenerbahçe 1986-1987 sezonunda deyim yerindeyse kaosu yaşadı. Bir yıl ara verilen piyango bu sene yeniden düzenleniyordu. Dolayısıyla kaos, piyango organizasyonunu da etkiledi.
Piyangonun planlaması yılın ilk günlerinde yapılmıştı. Piyasaya 1.000.000 adet bilet sürülmesi ve karşılığında 2 milyar lira gelir elde edilmesi hesaplanıyordu. Bu planlama çerçevesince şubat ayında piyasaya sürülen biletlerin üzerinde Başkan Tahsin Kaya ve Genel Sekreter Semih Bayülken’in imzaları vardı. 9 Nisan’da çekilecek olan piyango için gazetelere Mart ayında ilanlar verilmeye başlandı. Bu ilanlarda 30 adet Renault 9 otomobil, 5 adet Otoyol minibüs piyangonun ödülleri olarak sıralanıyordu.
Arbede
Fenerbahçe için 1987 yılının kaosa dönüşmesine 1 Nisan’da Samsunspor ile oynanan Türkiye Kupası maçı neden olmuştur. 0-0 Berabere biten maç sonunda Fenerbahçe kupadan elenmiş ve futbolcular arasında kavgaya varan arbedeler yaşanmıştı. Bu kavganın sonucunda TFF, 15 Nisan’da kararlarını açıklamış ve Fenerbahçe ilk 11’nin 6 oyuncusu; Abdülkerim, Hasan, Müjdat, İsmail, Sedat ve Zafer’i 3 ile 4 ay futboldan men etmişti. Fenerbahçe yönetiminin “katliam” olarak nitelediği bu cezalar sezonun geri kalanını kulüp için kabusa çevirecekti.
Samsunspor maçından sonra çekilmesi planlanan piyango ise, o güne kadar satılan bilet sayısının azlığı nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. 6 As futbolcusunun cezalandırılmasının ardından genç futbolcuları ile mücadele vermeye başlayan Fenerbahçe futbol takımı, Mayıs ayının ilk günlerine kadar yaptığı üç maçta da sahadan başarısız sonuçlarla ayrıldı. 19 Nisan’da Boluspor deplasmanından 2-1’lik yenilgi ile dönüldü. 25 Nisan’da Kadıköy’de Zonguldakspor ile 0-0 berabere kalındı. 2 Mayıs’ta Sarıyer karşısında alınan 3-1’lik yenilgi ise adeta kazanın altını ateşledi.
Stankoviç Gitti, Ercan Aktuna Geldi
Kulüp içinde karışıklıkların başladığı günlerde Başkan Tahsin Kaya işleri dolayısıyla Ankara’daydı. Yüksel Günay’ın asbaşkan, Aziz Yılmaz’ın da yönetici olarak yer aldığı yönetim kurulu, Tahsin Kaya’yı futbol takımının sorunlarını görüşmek için İstanbul’a çağırdı. 6 Mayıs’ta gerçekleşen yönetim kurulu toplantısından sonra ilk somut karar teknik direktör Stankoviç’in görevine son verilmesi oldu.
Futbol takımını sezon sonuna kadar Yılmaz Yücetürk ve Ercan Aktuna’nın çalıştırılmasına karar verildi. Toplantının yankıları birkaç gün sürdü. Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte Aziz Yılmaz: “Takımı bu hale taraftar getirdi. Seyircimiz cezalı futbolcuların yerine sahaya çıkardığımız gençleri beğenmiyor. Aleyhte tezahürat yapıp, takımın moralmen çökmesine neden oluyor.” diyerek, taraftarı suçladı.
Muhalefetin önde gelen isimlerinden Ali Şen ve Cevher Özden ise yönetime suçlamalarda bulunuyorlar ve Tahsin Kaya’yı “Kulübün en büyük talihsizliği” olarak niteleyerek, istifa çağrısı yapıyorlardı. Tahsin Kaya da bu çağrıya görevi devraldığı zamanki kulübün kötü durumunu hatırlatarak “Fenerbahçe Haliç gibiydi” karşılığını veriyordu.
Yönetim Dağılıyor
9 Mayıs’ta Kadıköy’de oynanan Ankaragücü maçında alınan 1-1’lik skor, yeni hocası ile yeni bir sayfa açmak isteyen Fenerbahçe’nin planlarını alt üst etti. Maçtan hemen sonra açıklama yapan Başkan Tahsin Kaya: “Taraftarlarımıza metanet (sabır) diliyorum, seneye şampiyonlukları yakalayacağız” diyerek ortamı sakinleştirmeye çalıştı. Bu açıklamaya rağmen kriz hafiflemiyor, yönetim kurulu üyesi Ali Ergenç “Bu yönetim Fenerbahçe’ye hizmet edemez” açıklamasını yaparak görevinden istifa ediyordu.
Başlayan yönetim krizi yeni kararların alınmasına yol açtı. Genel Sekreter Semih Bayülgen istifa etti ve görevini Aziz Yılmaz’a bıraktı. Krizin devam ettiği günlerden 12 Mayıs’ta açıklama yapan Asbaşkan ve Basın Sözcüsü Yüksel Günay: “Fenerbahçe kulübü 80 yıllık yaşamının en kritik ve ağır şartlarını yaşamaktadır. Yönetim kurulumuz bu nedenle bütün imkanlarını en iyi şekilde değerlendirip yeni sezonda Fenerbahçe’ye yakışır şekilde tüm branşlarda şampiyonluk iddiası ile yarışacaktır. Yönetim kurulumuz Başkan Tahsin Kaya’ya güvenerek ve inanarak çalışmalarını sürdürecektir” açıklaması ile adeta sorumluluğu Tahsin Kaya’ya bırakıyordu.
Aynı gün eşya piyangosunun 19 Mayıs’a ertelendiğine ilişkin ilan gazetelerde yayınlandı. Kulübün ve takımın içinde bulunduğu durum, piyango biletlerinin satışını doğrudan etkiliyordu. Satışların artması için büyük ikramiye olarak lanse edilen Renault 9 marka otomobil Eminönü Meydanı’nda sergilenmeye başlıyordu.
Gruplar Devrede
Fenerbahçe futbol takımı, 16 Mayıs’ta İnönü Stadı’nda oynanan Beşiktaş maçında sahadan 4-0’lik yenilgiyle ayrıldı. Bu skorla Beşiktaş şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmış oldu. Maçın ardından muhalif gruplardan olan Memduh Eren liderliğindeki “Fenerbahçeliler Grubu” mali kongrede usülsüzlük yapıldığını öne sürerek mahkemeye başvuruyordu. Piyango organizasyonu da bu kaos ortamından nasibini alıyor ve çekiliş 30 Ağustos tarihine erteleniyordu.
Beşiktaş yenilgisinden sonra yeni teknik direktör Yılmaz Yücetürk’e olan inancını yitiren yönetimin, Galatasaray’dan ayrılması gündeme olan Derwall ile ilgilenmeye başladığı gazetelere yansıyordu.
Fenerbahçe ligin son haftalarında artık kanıksanmaya başlanan kötü skolarla sahadan ayrılmaya devam etti. 24 Mayıs’ta Kadıköy’de oynanan Altay maçı 2-2’lik beraberlikle sonuçlandı. Maçın ardından yükselen tansiyon yönetim tarafından peşi sıra açıklanan transferler düşürülmeye çalışılıyordu. Fenerbahçe yeni sezona Altay’dan Erdi, Ankaragücü’nden Durmuş, Rizespor’dan Hakan ile güçlendirdiği kadrosu ile başlayacaktı. Bu isimlerden Hakan’ın (Tecimer) transferi planlandığı gibi gelecek yıl gerçekleşmeyecek, Hakan 1988-1989 sezonunda takıma katılacaktır.
Aynı günlerde Rıdvan’ın (Dilmen) Galatasaray’a transfer olduğu haberleri çıkıyordu. Rıdvan, Galatasaray’a transferi bu kadar yakınken Fenerbahçe’ye katılacak ve sonraki yıllarda Fenerbahçe efsaneleri arasında yer alacaktı. 6 Haziran’da oynanan ligin son maçında Fenerbahçe Kocaelispor’u 2-1 yenerek, rakibini 2.Lig’e gönderiyor, maçın Kocaelispor’a bırakılacağına ilişkin çıkan söylentilere karşılık 2 ay sonra ilk kez galip geliniyordu.
Minibüs
Fenerbahçe için kaos olarak nitelenen bu sezon Galatasaray’ın 14 sene sonra şampiyon olduğu sezon olarak tarihe geçti. Sezonun sonuna yaklaşılırken şampiyonluk ipini göğüslemesine kesin gözüyle bakılan Beşiktaş, ligin bitimine üç hafta kala, Malatyaspor deplasmanında beklenmeyen bir yenilgi aldı ve Galatasaray ile puanlar eşitlendi. Sonraki hafta 31 Mayıs’ta Beşiktaş, kendi sahasında Denizlispor ile yaptığı maç 1-1 sona erdi ve Galatasaray’ın galibiyetiyle son haftaya Galatasaray bir puan önde girdi. Son hafta iki takım da maçlarını kazanınca Beşiktaş’ın, şampiyonluğu kaybediş öyküsü de yazılmış oldu.
1987 Piyangosu futbol takımının aldığı sonuçlarla kaosa dönüşen sezonun sonunda bir kez daha ertelendi. Son kez ertelenen tarih 1 Ekim’di. Bu tarih aynı zamanda çekilişin yapıldığı tarih oldu. Piyangoya ödül olarak konulan 5 minibüsten sadece biri satılan biletlere isabet etti. Minibüsü kazanan talihlinin ödülünü kulübe bağışlamasıyla birlikte piyangonun ödülü 5 minibüs kulüp tarafından satışa çıkarıldı.
1989 : Piyango Fenerbahçe’ye Vurdu
Hikayesini yukarıda anlattığımız 1986-1987 sezonu gibi 1987-1988 sezonu da Fenerbahçe için kötü sonuçlanmıştı. Takım sezonu 8. sırada bitirmiş ve camianın sabır eşiği kırılmıştı.
Yeni sezon öncesi Fenerbahçe yönetimi önemli transferler gerçekleştirdi. Başkan Tahsin Kaya ve futbol şube sorumlusu, geleceğin başkanı, Metin Aşık, Alman Milli Takımı kalecisi Toni Schumacher’in transferini bitiriyor, bu transferin yankıları ülke sınırlarını aşıyordu.
Aynı dönemde Sakaryaspor’dan Oğuz ve Aykut da transfer ediliyor, takımın başına da Todor Veselinoviç getiriliyordu. Fenerbahçe’nin fırtına gibi estiği bu sezonda eşya piyangosu biletleri 5.000 liradan satışa çıktı. Çekiliş tarihi olarak 19 Mayıs belirlense de, çekiliş 19 Ağustos’a erteleniyor, ödül olarak konulan 5 adet ev ve 10 adet otomobilin tamamının satılmayan biletlere çıkması, basında “Piyango Fenerbahçe’ye vurdu” başlığı ile haber oluyordu.
1996
Ali Şen’in başkan olmasıyla futbol takımının 6 yıl aradan sonra şampiyon olduğu 1995-1996 sezonunda piyango organizasyonunu yönetim kurulunun muhasip üyesi Mehmet Ali Aydınlar üstlenmişti. Daha önce yaşanan ertelemeler göz önüne alınarak çekiliş tarihinin 30 Ağustos olarak belirlendiği piyangonun biletleri 500.000 liradan satışa sunulmuştu. 150 Milyar lira gelir beklenen piyango için basılan 400.000 biletin 326.000 adedi piyasaya sürüldü ve çekilişin yapıldığı 30 Ağustos tarihinde yetkililer 142.000 biletin satıldığını açıkladılar. Elde edilen 71 Milyarlık gelir, kulübün hedeflediğinin yarısıydı.
Yüzüncü Yıl Eşya Piyangosu
2007 yılında 100. yaşını kutlayan Fenerbahçe’nin yaptığı bir çok değerli organizasyondan biri de eşya piyangosu düzenlemek oldu. 28 Nisan’da çekileceği açıklanan piyango biletleri 10 yeni lira fiyatla ve üzerinde Başkan Aziz Yıldırım ve Muhasip Üye Murat Özaydınlı imzasıyla satışa çıktı. Toplamda 3 daire ve 11 otomobilin ödül olarak yer aldığı piyango, 11 yıl aradan sonra kulübün düzenlediği ilk piyangoydu. Bu piyangoyu diğerlerinden ayıran en büyük özellik, yenilenen stadyumdan 326 adet kombine biletin de ödüller arasında yer almasıydı.
2021 : İlk Dijital Piyango
2007’den sonra yapılan ilk piyango organizasyonunu diğerlerinden ayıran özelliği, dijital biletlerin satışının www.nesine.com üzerinden yapılıyor olması. Linke tıklayarak satın alınabilecek piyango biletlerinin bedeli ise 5 tl olarak belirlenmiş durumda. Bugün itibariyle satışa sunulan biletlerin yarısının satıldığını, satışın yapıldığı web sitesinde yer alan sayaçtan anlıyoruz.