Etiket: İsmet Uluğ

  • Fahir Yeniçay

    Fahir Yeniçay

    Türk Halkını Fenerbahçe’ye Aşık Eden Takım‘ın futbolcusuydu, Fahir Yeniçay.

    41 yıl sonra bir araya geldikleri akşam, arkadaşları “Onun kadar sinirsiz, sakin oynayana rastlamadık” demişler, Yeniçay da asla sert oynamamış olmasını şöyle açıklamıştı : 
    “Ben sahada 22 arkadaş birlikte spor yapıyoruz, diye düşünür ve hiç kimseyi rakip görmezdim”

    Cem Ertuğrul’un kayıtlarına göre 1921-1924 arası 24 resmî maçta forma giydi.

    Sözü biraz da fizikciler.info.tr” sitesine bırakalım.

    Hayatı

    Fahir Yeniçay 1902 yılında İstanbul’da doğdu.

    Orta öğrenimini İstanbul Kadıköy’deki Saint Joseph Lisesi’nde tamamladıktan sonra 1922 yılında İstanbul Darülfünunu’nun (1925 yılında yapılan değişiklikle bugünkü Fen Fakültesi’ne dönüşen) Fen Medresesi’nde fizik ve kimya öğrenimine başladı.

    Yüksek öğrenimini 1925 yılında tamamlayan Yeniçay 1927 yılında Fransa’ya gitti ve Paris’teki Sorbonne Üniversitesinde, Fransız Fizikçisi Nobel ödüllü J. B. Perrin’in yönetiminde doktora çalışmalarına başladı. Bu çalışmalarını 1930 yılında tamamlayarak Su ve Cıva Üzerinde Tek Moleküllü Filmler adlı teziyle doktor ünvanını aldı. Bu, bir Türk bilim adamı tarafından yapılan ilk fizik doktorasıdır.

    Ankara’daki Gazi Enstitüsü’nde, lise öğretmenlerine verdiği kurslar sırasında, 31 Mayıs 1933’de kurulan yeni İstanbul Üniversitesi’nin öğretim kadrosunda yer aldı. Böylece Prof. Dr. Yeniçay, İstanbul Darülfünu’nun öğretim kadrosundan olup, İÜ Fen Fakültesi’nde Ali Yar (Matematik) ve Hamit Nafiz Pamir (Jeoloji) ile birlikte görevde kalan üç öğretim üyesi arasında yer aldı.

    Profesör Oluyor

    Prof. Dr. Yeniçay, 21 Ekim 1938 tarihinde de profesör unvanını aldı ve aynı yıl Feride Hanım ile evlendi. Bu evliliklerinden Hamit Yeniçay dünyaya geldi. 1939 – 48 yılları arasında Fen Fakültesi Dekanlığı, 1953 – 55 yılları arasında da İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yaptı.

    Bilime ve fizik eğitimine olan katkıları, TÜBİTAK’ın 1972 yılında verdiği Hizmet Ödülü’yle değerlendirilen Prof. Dr. Yeniçay’ın sporcu kimliği ve sanata verdiği önem de vurgulanmalıdır. Uzun yıllar, Fenerbahçe ve Türk Milli Futbol takımının formasını taşıyan Prof. Dr. Yeniçay bu özelliğini çalışma yaşamına da taşımıştır. İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt’taki Merkez Kampüsü’nde bulunan spor alanlarını Rektörlük görevi sırasında yaptırmıştır. Kürsüye geliş gidişlerinde, Eminönü – Fakülte arasını yürüyerek kateden Fahir Bey’in kürsüye geldiğinde ilk işi, sporcu kimliğinden gelen bir alışkanlıkla, soluk lacivert renkli eşofmanlarını giymekti. Onu tanımayanlar zaman zaman görevi konusunda yanılgıya düşmüş, bu giysileri içindeki Prof. Dr. Yeniçay’ı, kürsünün temizlik ve bakım işleriyle ilgilenen bir görevli sanmışlardır! Oysa bu eşofmanla sadece çalışma odasında ve laboratuarda çalışır; derslere ve resmi toplantılara ise, takım elbisesiyle katılırdı.

    Prof. Dr. Yeniçay 11 Mayıs 1988 Çarşamba günü aramızdan ayrıldı.

    http://fizikciler.info.tr/index.php/13-fizikciler/134-prof-dr-mustafa-fahir-yenicay-1902-1988


    Fahir Yeniçay’ın vefatından sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Şehsuvar Zebitay’ın (şuradan ulaşabileceğiniz) bir yazısı yayınlandı. Burada Fahir Yeniçay’dan “İlmî Haysiyet Abidesi” olarak söz ediliyordu.

    Son sözleri Ahmet Yüksel Özemre’ye bırakalım…

    Kahraman Bilim Adamı

    Fahir Hoca, Fransızca, Almanca ve İngilizce’ye de bu dillerin edebiyatlarına da bihakkın vâkıftı. Tek çocuğu olan Hamit Yeniçay da kendisi gibi fizikçi olup Kanada’ya göç etmiş ve orada vefat etmiştir.

    Fahir Hoca fevkalade disiplinli, dakik, çalışkan ve titiz bir zattı. Çok belirgin ve objektif bir akademik zihniyet sahibiydi. Bundan asla taviz vermemiştir. Hiç tahammül edemediği şey ilmî objektifliğin şahsî çıkarlar uğruna feda edilmesi ve ilim kisvesi altında üçkağıtçılığa tevessül edilmesiydi. Bu ve buna benzer durumlarla karşılaştığı zaman çok öfkelendirdi; fakat kimseye kin beslediği görülmemiştir.

    Gençliğinde Fenerbahçe futbol takımında uzun süre oynamış olmasının kendisine kazandırmış olduğu atletik bir yapıya sahipti. Uzun boylu ve tezcanlı olmasının verdiği avantajla hızlıca yürür ve merdivenleri bir solukta çıkardı. Az yemek yer; içki ve sigara kullanmaz; bol bol yürürdü. Türk mûsıkisinden de klasik batı müziğinden de hoşlanırdı.

    Matmazel Mazmanyan

    Bu arada Hoca ile 30 yıldan fazla bir zaman çalışmış olan sekreteri Matmazel Makruhi Mazmanyan’ı (1913-2003) da unutmamak gerekir. Matmazel Makruhi, Hoca’nın eşref saatini çok iyi bilen, fevkalade dürüst, gıybetsiz, dedikodusuz, sadık, çalışkan, dirayetli, muhabbetli ve süratli daktilo yazan etkin bir sekreter olarak Hoca’nın eli ayağı mesabesindeydi. Fizik Kütüphanesi’nin 20.000 kadar cildinden o sorumluydu. İyi Fransızca bilirdi. Türkçe diksiyonu ve sesinin edası harikulade güzeldi. Matmazel hepimizin sevgili ablası idi. Allah razı olsun, o yoğun işleri arasında, benim 144 sayfalık doktora tezimi de bir haftada daktilo edivermişti.

    Hoca, tatil günleri hariç, her gün saat 08:30’dan akşam 17:00’ye kadar sırtında kendisine alem olmuş olan lacivert eşofmanı ile laboratuvardan laboratuvara koşar, deney hazırlar, alet imâl veya tamir eder, araştırma yapar veya yönetir, misafirlerini kabul ederdi. İkinci vakti ise mutlaka bir duş alır, çayını içer ve kostümünü giyerdi. Derslerine daima kostüm ve kravatla girerdi. Emekli olduktan sonra fakültedeki odalarını muhafaza eden Fahir Hoca, Salı ve Cuma günleri Teşvikiye’de Kalıpsız Sokağı’ndaki evinden Vezneciler’e kadar, eskiden yaptığı gibi, çoğu sefer yürüyerek gelmiş ve saat 08:30’dan itibaren odasında ya da laboratuvarında çalışmaya koyulmuştur. Bu, vefatına kadar hep bu minval üzere devam etmiştir. (Ahmet Yüksel Özemre, Portreler Hatıralar)

    Tarihe saygı duyan her Fenerbahçelinin ezbere bilmesi gereken o işgal yılları Fenerbahçe on birinin; yani Şekip Kulaksızoğlu, Cafer Çağatay, Hasan Kamil Sporel, Fahir Yeniçay, İsmet Uluğ, Kadri Göktulga, Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Sabih Arca, Zeki Rıza Sporel on birinin bu müthiş üyesine, Harington Kupası kahramanı bu sporcu bilim adamına saygılarımızla…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu

    Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu

    Fahri İkiler, Türk tenis severlerinin yakından tanıdığı ve çok sevdiği bir isimdi. Web sitesinde yayınladığı ve aşağıda okuyacağınız yazı, geride bıraktığı onlarca muhteşem eserden sadece biri… Bize gelince… Sadece “Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu” demek doğru değil, bu tabiri bütün spor teşmil edebiliriz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tevfik Taşçı’nın Tenis Kitabı

    Bununla beraber, tarihin tozlu raflarında unutulan çok fazla değerimiz var… Mesela 9 Mayıs 2020, Fenerbahçe ve Türk tenis tarihinin önemli isimlerinden birisi olan Suat Subay’ın vefat yıl dönümüydü. Tabii yine İzzet İsrael Benyakar ağabeyimiz dışında fazla kimse onu hatırlamadı. Biz dahil…

    Bu ayıbı biraz olsun giderebilmek için, Fahri İkiler’in yazısına geçmeden önce, kuruluş yıllarındaki Fenerbahçe Başkanlarından Tevfik Haccar Taşçı’nın 1926 yılında yazdığı “Tenis” adlı kitaptan bazı görselleri paylaşalım istedik.

    “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Tenis Heyet-i Müttehidesi (Federasyonu) azası ve Fenerbahçe Spor Kulübü müessislerinden tenis kaptanı  Haccarzâde Mehmed Tevfik imzalı kitapta yok, yok…

    Fuat Hüsnü Kayacan, İsmet Uluğ, Galip Kulaksızoğlu, Zeki Rıza Sporel, Muhsin Yeğen, Sait Selahattin Cihanoğlu, Suat Subay ve daha niceleri…

    Günün birinde, birisinin bu güzel kitabı tekrar yayınlayabilmesi dileğiyle…


    Fenerbahçe’de Tenis (Fahri İkiler)

    Türk tenis tarihinde Fenerbahçe’nin önemli bir yeri bulunmaktadır.

    Tenisin İstanbul’da ilk oynandığı yerlerden biri ve en önemlisi İngilizlerin küçük Moda’da yaptıkları kortlar oldu. 1900’lü yılların başlarında bu çevrede oturan bir çok kişi, tenisi bu kortlarda tanıdı.

    Fenerbahçe Kulübü, lokalini 1914 yılında Altıyol’dan Kuşdili’ne taşıdı ve bahçesinde de asfalt bir tekerlekli paten sahası yapıldı. Bu saha, 1918 yılında, Fuad Hüsnü Kayacan’ın öneri ve çabalarıyla tenis kortuna çevrildi.

    1912-1914 yılları arasında İngiltere’de görevli bulunduğu sırada tenis öğrenen ve oynayan Fuad Hüsnü Kayacan, İstanbul’a döndükten sonra Fenerbahçe Futbol Takımı’nda antrenörlük ve genel kaptanlığın yanı sıra tenis hocalığı da yapıyordu.

    O yılların ünlü futbolcuları, Galip (Kulaksızoğlu), Sait Selahattin (Cihanoğlu), Zeki Rıza (Sporel) ve Yavuz İsmet (Uluğ), bu asfalt kortta Hüsnü Kayacan’dan tenis öğrendi. Avrupa’da popülaritesi hızla yükselen tenis ile Fenerbahçe böylece tanışmış oldu ve tenis, sarı lacivertli kulüpte de çok büyük ilgi gördü.

    1920’li yıllarda İngiltere’de öğrenim gören Tevfik Taşçı (Eski FB.Klb.Bşk.), yurt dışından gelen İbrahim Cimcoz, Prens Muhsin Yeğen, Mehmet Reşat (Pekelman) ve Ekrem Rüştü (Akömer) in de katılmasıyla, Fenerbahçe kulübünde tenis, daha da popüler hale geldi.

    İlk Şampiyonluk

    Beşiktaş Jandarma okulu kortlarında 1922 yılında düzenlenen ilk İstanbul Birinciliği Fenerbahçeli sporcuların üstünlüğü ile sonuçlandı. Teklerde Zeki Rıza Sporel, çiftlerde ise Galip Kulaksızoğlu-Tevfik Taşçı birinci oldu.

    1920-24 yılları arasında İstanbul’da çeşitli semtlerdeki arsalarda oluşturulmuş kortlar vardı. Zaman zaman bu kortlarda oynayan tenisçiler kulüp gibi birbirleriyle karşılaşıyordu. Daha tecrübeli olan Fenerbahçeli tenisçiler bu maçlarda kazanan taraf oluyordu.

    Fenerbahçe Kulübü önündeki bu asfalt kort, özellikle 1923 yılından itibaren Türk kadınlarının da tenise başlamalarına olanak sağladı. Vecihe Taşçı, Mediha Baydar, Adriel Sadak ve Hidayet Karacan bu sporun öncüleri oldular.

    1923 yılında asfalt kort, gittikçe artan tenisçi sayısına cevap veremediği için Fenerbahçeliler, yine kulübün yanında bir de toprak kort yapmak zorunda kaldı.

    Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu

    Tüm bu imkanlar Fenerbahçelilerin tenisle tanışmasına, bu sporun gelişmesine, bir çok başarılı tenisçinin kendini göstermesine fırsat tanıdı.

    Türk tenisi, 1930 yılında yaptığı ilk milli karşılaşmada, parlak bir başarıya ulaştı. Fenerbahçeli tenisçiler Sedat Erkoğlu, Suat Subay ve Vahram Şirinyan’dan kurulu milli takım, Atina’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda çiftler şampiyonu oldu.

    1932 yılında Balkan Tenis Şampiyonası, İstanbul’da Fenerbahçe kortlarında yapıldı.

    Yangın Felaketi

    Aynı yıl, Fenerbahçe kulüp binası yandı ve yanındaki tenis kortu da kullanılamaz hale geldi. Bu durum Fenerbahçe’yi tenisten uzaklaştırdı.

    Fenerbahçe’nin mali durumu 1936 yılında futbol dışı şubelere para tahsisine olanak vermediğinden, kulübün tenis şubesi, yıllık 200 lira bütçeyle kapanma dönemine girdi.

    Sarı Lacivertlilerin 1941 yılı kongre raporu, Fenerbahçeli tenisçilerin Moda Deniz Kulübü kortlarından yararlanmalarının sağlanmaya çalışılacağını belirtiyordu.

    Fahri İkiler

  • Fenerbahçe Müessisleri

    Fenerbahçe Müessisleri

    1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. Farklı tarihlerde, farklı sayılarla yayınlanan bu liste, o yıllarda toplam 62 kişiden ibaretmiş. Bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    A-E Arası

    1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik)
    Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.

    2) Alaattin Esat Bey
    Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.

    3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade)
    Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.

    4) Ali Naci Bey;
    Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.

    5) Arif Rıza Bey
    Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.

    6) Asaf Bey
    Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.

    7) Bedri Hakkı Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.

    8) Cafer Ali Bey
    Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.

    9) Celal Bey
    Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.

    10) Emin Ahmet Bey
    Seyrisefain sabık memurlarından

    11) Enver Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.

    12) Enver Cemal Bey
    Büyükdere belediye muhasebecisidir.

    F-H Arası

    13) Fahir Bey
    Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.

    14) Fuat Hüsnü Bey
    Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.

    15) Galip Bey
    Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.

    16) Hakkı Saffet Bey
    Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.

    17) Hakkı Şinasi Paşa
    İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.

    18) Hamdi “Nebizade” Bey
    Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.

    19) Hamit Hüsnü Bey
    Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.

    20) Hasan Kamil Bey
    Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.

    21) Hayri Celal Bey
    İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.

    22) Hikmet Agah Bey
    İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.

    23) Hulki Bey
    Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.

    24) Hulki Bey
    Ticaretle meşguldür.

    25) Hüseyin Hüsnü Bey
    Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.

    26) Hüseyin Sami Bey
    Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.

    27) Hüsnü Bey
    Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.

    İ-N Arası

    28) İsmet Salih Bey
    Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.

    29) Kadri Celal Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.

    30) Kemal Aşkı Bey
    Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.

    31) Kemal Cenap Bey
    Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.

    32) Kenan Hasan Bey
    Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.

    33) Lütfü Cemal Bey
    Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    34) Mahmut Celalettin Bey
    Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.

    35) Mazhar Bey
    Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.

    36) Mehmet Reşat Bey
    Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    37) Muhsin Yeğen Bey
    Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.

    38) Mustafa Bey (Elkatipzade)
    Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.

    39) Muvaffak Rıfat Bey
    Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.

    40) Müfit Şevket Bey
    Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.

    N-Ş Arası

    41) Nasuhi Esat Bey
    Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.

    42) Necip Bey
    Kulübü ilk kuranlar arasındadır.

    43) Ömer Nazıma Bey
    Almanya’da ticaretle meşguldür.

    44) Ragıp Bey
    Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.

    45) Sabih Fani Bey
    Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.

    46) Sabri Bey
    Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.

    47) Saip Şevket Bey
    Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.

    48) Sadi Hayri Bey
    Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.

    49) Sait Selahattin Bey
    Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.

    50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade)
    Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.

    51) Selahattin Manço Bey
    İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.

    52) Servet Bey
    İstanbul belediye mühendislerindendir.

    53) Süreyya Salih Bey
    İş Bankası levazım şefidir.

    Ş-Z Arası

    54) Şakir Bey (Beşe Zade)
    Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.

    55) Şefkati Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.

    56) Şekip Mustafa Bey
    Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.

    57) Tevfik Haccar Bey
    Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.

    58) Vasıf Bey
    Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.

    59) Yahya Berki Bey
    İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.

    60) Zeki Rıza Bey
    Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.

    61) Zeki Mazlum Bey
    Sanayi Maden Bankası memuru.

    62) Ziya Bey
    Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.

  • Onları Tanımak Fenerbahçe Tarihini Bilmek Demek : Müessisler

    1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. O yıllarda toplam 62 kişi olan bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…

    * * * * * *

    1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik)
    Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.

    2) Alaattin Esat Bey
    Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.

    3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade)
    Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.

    4) Ali Naci Bey;
    Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.

    5) Arif Rıza Bey
    Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.

    6) Asaf Bey
    Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.

    7) Bedri Hakkı Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.

    8) Cafer Ali Bey
    Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.

    9) Celal Bey
    Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.

    10) Emin Ahmet Bey
    Seyrisefain sabık memurlarından

    11) Enver Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.

    12) Enver Cemal Bey
    Büyükdere belediye muhasebecisidir.

    13) Fahir Bey
    Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.

    14) Fuat Hüsnü Bey
    Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.

    15) Galip Bey
    Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.

    16) Hakkı Saffet Bey
    Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.

    17) Hakkı Şinasi Paşa
    İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.

    18) Hamdi “Nebizade” Bey
    Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.

    19) Hamit Hüsnü Bey
    Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.

    20) Hasan Kamil Bey
    Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.

    21) Hayri Celal Bey
    İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.

    22) Hikmet Agah Bey
    İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.

    23) Hulki Bey
    Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.

    24) Hulki Bey
    Ticaretle meşguldür.

    25) Hüseyin Hüsnü Bey
    Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.

    26) Hüseyin Sami Bey
    Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.

    27) Hüsnü Bey
    Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.

    28) İsmet Salih Bey
    Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.

    29) Kadri Celal Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.

    30) Kemal Aşkı Bey
    Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.

    31) Kemal Cenap Bey
    Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.

    32) Kenan Hasan Bey
    Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.

    33) Lütfü Cemal Bey
    Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    34) Mahmut Celalettin Bey
    Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.

    35) Mazhar Bey
    Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.

    36) Mehmet Reşat Bey
    Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    37) Muhsin Yeğen Bey
    Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.

    38) Mustafa Bey (Elkatipzade)
    Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.

    39) Muvaffak Rıfat Bey
    Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.

    40) Müfit Şevket Bey
    Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.

    41) Nasuhi Esat Bey
    Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.

    42) Necip Bey
    Kulübü ilk kuranlar arasındadır.

    43) Ömer Nazıma Bey
    Almanya’da ticaretle meşguldür.

    44) Ragıp Bey
    Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.

    45) Sabih Fani Bey
    Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.

    46) Sabri Bey
    Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.

    47) Saip Şevket Bey
    Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.

    48) Sadi Hayri Bey
    Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.

    49) Sait Selahattin Bey
    Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.

    50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade)
    Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.

    51) Selahattin Manço Bey
    İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.

    52) Servet Bey
    İstanbul belediye mühendislerindendir.

    53) Süreyya Salih Bey
    İş Bankası levazım şefidir.

    54) Şakir Bey (Beşe Zade)
    Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.

    55) Şefkati Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.

    56) Şekip Mustafa Bey
    Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.

    57) Tevfik Haccar Bey
    Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.

    58) Vasıf Bey
    Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.

    59) Yahya Berki Bey
    İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.

    60) Zeki Rıza Bey
    Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.

    61) Zeki Mazlum Bey
    Sanayi Maden Bankası memuru.

    62) Ziya Bey
    Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.

  • Türk Halkını Fenerbahçe’ye Aşık Eden Takım

    Türk Halkını Fenerbahçe’ye Aşık Eden Takım

    İşgal yıllarında başarıdan başarıya koşarak “Türk’ün kalbi sende atar” cümlesini gerçek kılan ve Harington Kupası‘nı da kazanan meşhur Fenerbahçe takımı, 41 yıl sonra bir araya gelmiş ve bu güzel buluşmanın detayları 19 Nisan 1964 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanmış. O birbirinden müthiş Fenerbahçelileri okumak büyük keyif… Huzurlarınızda Türk halkını Fenerbahçe’ye aşık eden takım…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Namağlup Şampiyon

    Şampiyonluk güzel şey… Yenilmeden şampiyonluk, daha da güzel… Ama hiç gol yemeden şampiyon olmak, hepsinden güzel…

    İşte bu “en güzel”e 41 yıl önce ulaşmış 10 bahtlı kişi, geçen hafta bir araya geldiler ve 41 yıl önceyi yeniden yaşadılar. Bunlar 1922-1923 mevsiminde İstanbul Şampiyonluğu’nu hiç yenilmeden, hiç gol yemeden kazanan, o günlerin “Harika Takım”ı Fenerbahçe’nin futbolcuları idiler.

    Evet, o günlerin gazeteleri bu takımı yazarken “mutad kadro” demekle yetinirler, teker teker isim yazmazlardı. Çünkü herkes bu “Harika On Bir”in değişmediğini bilirdi. Kalede Şekip, beklerde Hasan Kamil, Cafer, haflarda Kadri, İsmet, Fahir forvette de Sabih, Alaaddin, Zeki Rıza, Ömer, Bedri…

    Bu “on bir”den sadece biri rahatsızdı kutlama gecesinde… Böylece takım sahay sağ beki Hasan Kamil’den mahrum çıkmak zorunda kaldı.

    Fenerbahçeliler Cemiyeti’nin yıllık yemeğinde bir araya gelmek imkanını bulan 41 yıl öncenin şampiyonları Türk sporuna unutulmaz başarılarını armağan etmiş ama 41 yıl sonra kalpten gelen takdirle hatırlandıklarını görmek de onlar için gerçek armağan olmuştu.

    Fenerbahçeliler Cemiyeti’nin organizasyonu ile bir araya gelen bu “Harika Takım” elemanları, 41 yıl önce bir maça çıkıyormuşçasına heyecanlıydılar. Gecenin spikeri Halit Kıvanç, onları takdimden sonra mikrofona çağırmış ve 41 yıl önceyi anmalarına vesile yaratan sorular sormuştu.

    Harika Takım

    İşte Şekip Kulaksızoğlu “Gol yemeyen kaleci olmanın sırrı?” sorusuna verdiği cevapla herkesi hayrette bırakıyordu : “Ben aslında kaleci değildim ki… Takımın esas kalecisi Almanya’ya gidince, kaleye geç, dediler, geçtim. Tesadüf olacak, gol yemedim. Zaten topların çoğunu da elle değil, ayakla karşılardım”

    Sağ bek Hasan Kamil’e acil şifalar dilenirken, mikrofonda sol bel Cafer Çağatay görünüyordu : “Ben mi sert oynarmışım? Doğru… Biraz serttim. Ama ne yapabilirdim ki? Duydunuz. Kalecimiz tesadüfen kaleyi koruyordu. Rakipler bir de beni geçerse, ne olurdu halimiz?”

    Hepsi “Harika Takım” olmak başarısını “basit bir tesadüf”müş gibi, büyük bir tevazu ile anlatıyordu.

    Sağ haf Kadri Göktulga da “Yalnız sert değil kuvvetli imişsiniz de… Bir kavgada siz göründünüz mü, herkes dağılırmış” diyen Kıvanç’ın sorusuna “Bilmem” cevabını veriyordu, “Öyleydim herhalde…”

    Santrhaf İsmet Uluğ’un takımın en arkasında çıkış sebebinin “en çok alkış toplamak” amacına dayandığı o gece açıklanıyor Uluğ’un bokstaki başarıları da dinleniyordu.

    Sol haf Fahir Yeniçay ise, 41 yıl önceki gibi sakindi. Arkadaşları “Onun kadar sinirsiz, sakin oynayana rastlamadık” diyorlar, Yeniçay da asla sert oynamamış olmasını şöyle açıklıyordu : “Ben sahada 22 arkadaş birlikte spor yapıyoruz, diye düşünür ve hiç kimseyi rakip görmezdim”

    Golcüler

    Forvettekilerin bazısı 41 yıl önceden şikayet ediyordu. Mesela sağ açık Sabih Arca “Bütün topları Kaptan Zeki’ye verirdi. Biz gol atamazdık” diyordu. En büyük zevkinin de rakibin bacakları arasından top geçirmek olduğunu söylüyordu.

    Sağ iç meşhur Alâ (Alâaddin Baydar), bilhassa Galatasaray’a attığı golleri unutamadığını belirtiyordu. Önceleri zayıf olan sol ayağını da antrenör Billy Hunter sayesinde kuvvetlendirdiğini sözlerine ekliyordu.

    Zeki Rıza “Kaptan” olduğu için, arkadaşlarının sevgisiyle pasları ekseriya kendisine verdiklerini söylemiş ve Kıvanç’ın “Hiç gol fırsatı kaçırdınız mı?” sorusuna gülerek şöyle demişti : “Hayatta çok fırsat kaçırdım ama sahada hiç gol fırsatı kaçırmadım”

    Sol iç Ömer Tanyeri, kendisine “Beleşçi” denmesinin, beklenmez golleri atışından doğduğunu ifade ediyordu : “Koşarken top hep benim ayağıma çarpar, kaleye giriverirdi. Bir defa da top kafama çarpıp Galatasaray kalesine girmiş ve bu golle Kupa’yı kazanmıştık. Ne bileyim, top beni seviyordu işte..”

    Sol açık Bedri Gürsoy’un saha kenarındaki hanımlara bakmaktan ayağındaki topu kaçırdığı da, gene 41 yıl sonra ortaya çıkıyordu. Gürsoy : “Vallahi” diyordu “Şimdi Zeki Bey’i seyre gelirlerdi, ben de ondan faydalanırdım”

    Büyük Şampiyonlar

    41 yıl öncenin “Harika Takım” futbolcularına Muvaffak Menemencioğlu, Tevfik Taşçı, Sait Selahattin Cihanoğlu ve Doğan Aka madalya takıyorlar. “Kaptan” Zeki Rıza Sporel de takımı adına o günkü idareci ağabeylerine mukabil madalya veriyordu.

    Ve “Büyük Şampiyonlar” ortadan çekilirken, 41 yıl öncekinden de çok alkışlanıyorlardı. Türk futbol tarihinin altın sayfasında yer alan bu isimler, daha nice 41 yıllar unutulmayacaklardı.

    19 Nisan 1964 – Milliyet / Türk Halkını Fenerbahçe’ye Aşık Eden Takım

  • Fenerbahçe’de Yüzük Kardeşliği

    Geçende yayınladığımız “Şakir Beşe ve Fenerbahçe Hazinesi” başlıklı yazıdaki hazine bir yüzüktü. Daha başka kimlerde bulunduğunu merak ettiğimiz, bu kıymetine paha biçilemeyecek hatıranın bu detayına 24 Ağustos 1957 tarihli Milliyet gazetesinin “Yüzüklüler Vaziyete Hakim” haberinde rastladık. “Anlayış içinde başlayan toplantılar ihtilaf ortadan kalkıncaya kadar devam edecek” şeklinde devam eden haberin tam metni aşağıda. Yakın zamanda yapılan kongre sonrasında belli ki ortalık karışmış, kulübün büyükleri işe el atmak durumunda kalmış. Bizim için önemli olan ise Fenerbahçe’deki Yüzük Kardeşliği’nin isim listesi…

    Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Cafer Çağatay, Fikret Arıcan (yüzüğü Ali Naci Karacan’dan almış) Hasan Kamil Sporel, Hayri Celal Atamer, İsmet Uluğ, Kadri Göktulga, Kemal Onan, Mahmut Baler, Muvaffak Menemencioğlu, Mümtaz Kavalcıoğlu, Niyazi Sel, Nurettin Otmar Savcı, Ragıp Ziya Mağden, Sabih Arca, Şakir Beşe, Tevfik Taşçı, Zeki Rıza Sporel

    * * * * * *

    Cemiyet mensupları ile idare heyetini ellerinde tutan grup arasındaki gerginlik geride bıraktığımız hafta içinde had bir safhaya gelmişti. Her an bir hadisenin patlak vermesi bekleniyordu. Cemiyet mensupları siyaset yapmadıklarını söylüyorlar ve bu sebeple Fenerbahçeliler Cemiyeti’ni kapatmayacaklarını ileri sürüyorlardı. Fakat idare heyetinin iddiası tamamıyla aksi idi. Onlara göre Cemiyet siyaset yapıyordu. Hatta kulübün icraatini baltalayacak, tesanüdünü bozacak kadar. Nihayet mütareke takımı harekete geçti. Yüzüklüler artık işe müdahale etmenin sırası geldiğine kâni oldular. Doğrusunu söylemek icap ederse geç bile kalmışlardı.

    Dünün şöhretleri uzun seneler bu işlerden elini eteğini çekmiş olanlar, pürüzleri halletmek için dün akşam kulüp lokalinde toplandılar. Ekserisinin saçları kırlaşmış ve seyrekleşmişti. Aradan geçen zaman mütareke takımının yıldızlarına pek çok şey kaybettirmiş gözüküyordu. Ama kaybolanlar içerisinde saygı, hizmetlere hürmet ve tesanüt yoktu. Oturdular. Bir masa etrafında toplandılar ve anlaştılar. Esasen onların arasında bir anlaşmamazlık yoktu. Kararları şu idi. Artık vaziyete hakim olacaklar, ikiliği kaldıracaklardır.

    Yüzüklülerin teşebbüsleri bilhassa mutedil çevrelere memnuniyet uyandırdı. Bir kısmı Nurenberg mahkemesi diye anılan Haysiyet Divanı’nın bir ihraç makinesi haline işleyemeyeceğini söylerken diğerleri de Cemiyet artık idare heyetini yıkmak için bir yığınak merkezi olmayacak; diyorlardı. Yüzüklüler önümüzdeki günler içerisinde sık sık toplanacaklardır.

  • Yüzük Kardeşliği

    Yüzük Kardeşliği

    Geçende yayınladığımız “Şakir Beşe ve Fenerbahçe Hazinesi” başlıklı yazıdaki hazine bir yüzüktü. Daha başka kimlerde bulunduğunu merak ettiğimiz, bu kıymetine paha biçilemeyecek hatıranın bu detayına 24 Ağustos 1957 tarihli Milliyet gazetesinin “Yüzüklüler Vaziyete Hakim” haberinde rastladık. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin yüzük kardeşliği…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yüzük Sahipleri Kimlerdi?

    “Anlayış içinde başlayan toplantılar ihtilaf ortadan kalkıncaya kadar devam edecek” şeklinde devam eden haberin tam metni aşağıda. Yakın zamanda yapılan kongre sonrasında belli ki ortalık karışmış, kulübün büyükleri işe el atmak durumunda kalmış. Bizim için önemli olan ise Fenerbahçe’deki Yüzük Kardeşliği’nin isim listesi…

    Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Cafer Çağatay, Fikret Arıcan (yüzüğü Ali Naci Karacan’dan almış) Hasan Kamil Sporel, Hayri Celal Atamer, İsmet Uluğ, Kadri Göktulga, Kemal Onan, Mahmut Baler, Muvaffak Menemencioğlu, Mümtaz Kavalcıoğlu, Niyazi Sel, Nurettin Otmar Savcı, Ragıp Ziya Mağden, Sabih Arca, Şakir Beşe, Tevfik Taşçı, Zeki Rıza Sporel

    İlgili Haber

    Cemiyet mensupları ile idare heyetini ellerinde tutan grup arasındaki gerginlik geride bıraktığımız hafta içinde had bir safhaya gelmişti. Her an bir hadisenin patlak vermesi bekleniyordu. Cemiyet mensupları siyaset yapmadıklarını söylüyorlar ve bu sebeple Fenerbahçeliler Cemiyeti’ni kapatmayacaklarını ileri sürüyorlardı. Fakat idare heyetinin iddiası tamamıyla aksi idi. Onlara göre Cemiyet siyaset yapıyordu. Hatta kulübün icraatini baltalayacak, tesanüdünü bozacak kadar. Nihayet mütareke takımı harekete geçti. Yüzüklüler artık işe müdahale etmenin sırası geldiğine kâni oldular. Doğrusunu söylemek icap ederse geç bile kalmışlardı.

    Dünün şöhretleri uzun seneler bu işlerden elini eteğini çekmiş olanlar, pürüzleri halletmek için dün akşam kulüp lokalinde toplandılar. Ekserisinin saçları kırlaşmış ve seyrekleşmişti. Aradan geçen zaman mütareke takımının yıldızlarına pek çok şey kaybettirmiş gözüküyordu. Ama kaybolanlar içerisinde saygı, hizmetlere hürmet ve tesanüt yoktu. Oturdular. Bir masa etrafında toplandılar ve anlaştılar. Esasen onların arasında bir anlaşmamazlık yoktu. Kararları şu idi. Artık vaziyete hakim olacaklar, ikiliği kaldıracaklardır.

    Yüzüklülerin teşebbüsleri bilhassa mutedil çevrelere memnuniyet uyandırdı. Bir kısmı Nurenberg mahkemesi diye anılan Haysiyet Divanı’nın bir ihraç makinesi haline işleyemeyeceğini söylerken diğerleri de Cemiyet artık idare heyetini yıkmak için bir yığınak merkezi olmayacak; diyorlardı. Yüzüklüler önümüzdeki günler içerisinde sık sık toplanacaklardır.

  • Yavuz İsmet Anlatıyor

    Yavuz İsmet Anlatıyor

    Mayıs 1924 tarihli “Resimli Ay” dergisinde, Çelebizade Sait Tevfik, serisine devam ediyor. 1962-1966 yılları arasında Fenerbahçe’de başkanlık koltuğunda da görülecek olan meşhur sporcu, Yavuz İsmet anlatıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Çelebizade’nin Peşrevi

    Geniş göğsü, cakalı yürüyüşü, fiyakalı selamlarıyla her hafta spor çayırlarında gördüğümüz bu sevimli sporcumuzun olimpiyada gideceği şu haftalarda hatıratını dinlemek herhalde karilerimizi fazla alakadar edecektir.

    İsmet Bey hatıratını şu suretle naklediyor :

    Yavuz İsmet Anlatıyor

    Çocukluk ve gençlik devirlerinde, bilerek bilmeyerek, spor namını verdiğimiz şeyler peşinde koşmak ve uğraşmakla dolu hayatımızı birkaç sahnede ihtisar şüphesiz benim için çok güç olacak.

    Şimdiye kadar sporlardan memleketimizde yapılması mümkün ve hatta müşkül olanların bile, hemen hepsiyle uğraştım. Bunlardan futbol, hokey, tenis, boks, güreş sporlarıyla ve nihayet denizcilik ile meşgul oldum. Fakat bugün benden yalnız futbol hatıratım isteniyor. Futbol ki sevdiğim sporların ikincisi sayılabilir.

    9 Yaşında…

    1326 (1910) senesinde henüz dokuz yaşında iken bu sporun ne olduğunu bilmeyerek başlamış, fakat bir sene sonra Osmanlı İttihat Mektepleri’nde bunun peşinde epeyce yürümüş idim. O vakit ben ne oynadığını bilmeyen bir zümrenin namdar kalecisi bulunuyordum.

    O zamanki oynadığımız futbolun kaidesi alîl, cılız, neşv ü neması ikmal etmemiş vücutlarımızı biraz daha hırpalamak, biraz daha ezmekten ibaretti. Ve buna futbol ismini vermek bir hata oluyordu. Nitekim bunu bir sene sonra Fenerbahçeli Mustafa Bey’in hakemliğiyle oynadığımız bir oyunda anlamıştık. Mustafa Bey mütemadiyen düdüğünü öttürüyor (Faul) (Ofsayt) gibi kelimelerle “Taç” ve “Aut”tan başka bir şey bilmeyen bizleri bizar ediyordu. İşte ben futbola on iki sene evvel böyle başlamıştım.

    Kadıköy Numune Mektebi’ne esna-i naklimde orada kıymetli futbolcu bulmuştum ve hemen mektebin ikinci timinde müdafii mevkiine ithal edildim. Bir kere de Fener’e karşı yaptığımız bir maçta -beğenildiğimden olacak- ağabeyimin arkadaşlarından Mustafa Bey’in delaletiyle Galatasaray’a kaydedilerek üçüncü ve dördüncü timlerinde oynamaya başladım. Şimdiye kadar oynadığımız oyunlarda futbolu spor olarak yapmadığımız tabii idi. Çünkü küçücük boyumuz, incecik boynumuz ile her gün güneşin en hararetli zamanlarından pek çok saatlerimizi top peşinde geçiriyorduk.

    Bu fena itiyad beni o hale koymuştu ki herkes teverrüm ederek vefat eden pederime benim de iltihak edeceğimde müttefik idiler. Mamafih bu esnada ben bu alîl vücudumla futbol sahasında mütemadiyen terakki ediyordum. O kadar ki meşhur Oberle, Celal’lerle aynı timde oynamaya başlamıştım. Bu vaziyet spor sahasında yegane küçük bir çocuk olan bana büyük bir zevk ve gurur veriyordu.

    14 Yaşımda Birinci Takımda

    Beni tanıyanlar pek ala bilirler ki 1331 (1915) senesinde birinci timlere dahil olduğum zaman ancak 14 yaşında bulunuyordum.

    (25) kiloluk sikletim, (66) santimlik göğsümle ilk oyuna girdiğim gün Oberle şaşırmış, timin kaptanını çağırarak “Bu küçücük çocuğun ne maksatla time ithal edildiğini” sormuştu. Fakat maçın akabinde hayretle yanıma sokularak daima benim için kullandığı (le petit) ünvanıyla sırtımı okşamış, bana her zaman neşv ü nema için verdiği nasihatlerine başlamıştı.

    O sene ben bu küçücük vücudumla çok terakki etmiştim. Sene sonunda şampiyon çıkan Altınordu’ya karşı ben kulübün yaptığı muhtelit time bizden de Oberle ve timin kaptanıyla ben dahil oluyordum. Hatta küçüklere itiraz eden Anadolu kulübü time oyuncu vermemişti. O zaman maça girerken, eski oyuncu olan bir rakibin kenardan (Ben İsmet’in topa vurduğu kadar maça girdim) dediğini ben işitmiştim. Hiç şüphe yok ki bu benim yerini zaptettiğim bir muavindi, belki hakkı da vardı. Fakat kuvvetli bir genç olan o zamanki Altınordu’nun sol açığı karşısında zayıf vücudumla oynadığım oyun herkesin nazar-ı takdirini celp etmişti. Halbuki bu kadar yorgunluğa vücudumun zaafiyeti de tahammül edemiyordu. Nitekim ertesi sene adım atamayacak bir hale geldim. O zaman böyle olmakla beraber bu çıkmaz yoldan dönemiyordum. Bu esnada Kadıköy Sultanisi’nde zaafım dolayısıyla futboldan men edilmiş ve müdüriyetce de beni kontrol için tenbihat-ı lazımada bulunmuştu.

    Filvaki müdürün bunda hakkı vardı. Çünkü ben deri ve kemikten mürekkep bir ucube kalmıştım. O esnadaki ebadımı şuraya kaydedeyim :

    Sene 332 – yaş 15 – siklet 42 kilo. Boy 148, boyun 30, göğüs 66, kol 19, pazu 21, bel 56, baldır 32 santimdi.

    Cetvel

    Her sene kaydettiğim ebat cetvelinin 332 Teşrinievvelindeki sahnesi işte bu suretle kapanmıştı. Üç sene her gün böyle biraz daha azalarak kaybederek geçti. Bu esnada Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye kabul edilmiştim. Muayene-i Sıhhiyede azamın tamamen mükemmel olduğu sabit oldu. Bununla beraber 49 kilo sikletli, 76 santim göğüslü, 23 santim kollu, zayıf, kavruk bir  çocuktum. Bazı kimselere olduğu gibi, asker ocağı bana da yaradı. Ananeye fevkalade riayetkar olan bu mektepte bilhassa o zamanlarda hak daima sınıf arkadaşları arasında kuvvette görülüyordu. Tabiatın bana verdiği asabi, hadîd ve haşin etvârım neticesi bu mektepte çok belalara maruz kalıyor ve eziliyordum.

    Artık çocukluktan çıkmış, Darülfünun talebesi olmuştum. Spor hakkında bir fikir edinmeye başladığımdan çalışmanın tarzını değiştirerek muntazam bir şekle soktum. 46 kiloluk sikletimle jimnastik yaptığım gün herkes (karga kadar vücutla jimnastik yapıyor) diye benimle istihza ediyordu. Çünkü orada jimnastik yapmaya hakkı olanlar kuvvetli, iri vücutlulardı. Buna rağmen ben azimkarane tam iki sene çalıştım.

    İki sene sonra etrafında alaylar, istihzalar yerine hayretler, takdirler görünmeye başladı. Bu zamana kadar ağabeyimin o kulüpte bulunması dolayısıyla Galatasaray’da oynuyordum. Bu kulübü cidden severdim. Harp senelerinde Galatasaray’ın şayan-ı hürmet azaları vatanı müdafaaya koştuğundan kulüp bir takım spor ruhu taşımayan şahsiyetlerin elinde kalmıştı. Ve nihayet sporculuğun kıymettar bir uzvu olan muhterem reisi Ali Sami Bey bile gücendirilerek istifa ettirildiğinden kulüp bütün bütün çığrından çıkmıştı.

    Fenerbahçe’ye Geliyorum

    Bu hal karşısında biraderim istifa ettiği gibi ben de kulüple olan alakamı kıta ederek ilk defa ve resmen Fenerbahçe kulübüne dahil oldum. Bu esnalarda sporu daha iyi anlamaya ve daha esaslı çalışmaya başladım. Oyunlardan sonra suistimallerden kaçındım. Gıdanın derece-i ehemmiyetini idrak ettiğimden terli terli dört bardak su ve iki lokma ekmeğin o zamana kadar bendeki tesir-i tahripkarisini hissediyordum. Ne çare ki pek geçti.

    Vücudum kuvvetlendikçe futbola da lazım olan malumat ve sürat hassalarını kazanmaya başlıyordum. Fakat bu esnada boks daha ziyade inhimakımı mucip oldu ve futbolda benim için bir devre-i tevakkuf başladı. Birkaç sene evvel Galatasaray’ın Avrupa turnesine iştirakım futbolun terakki ettiği bu memleketlerde ne suretle çalıştığını daha yakından görmeye sebep olduğundan futbolu daha iyi anlamaya başladım. O zaman fikrim şu noktada toplanmıştı : Futbola esaslı olarak çalışılırsa iyi, samimi ve güzel bir spor… Yoksa vücudu bilhassa gençleri tahrip etmek için pek fena bir yol ve en müthiş bir vasıta.

    O zamandan beri İstanbul’da bir çok ecnebi takımlar ile çarpıştık. Ve bunlar bize çok istifadeler bahşetti. Şimdi artık muktedir bir muallimin idaresinde milletimizi temsil etmek üzere Paris Olimpiyatı’na hazırlanıyoruz.

    Ümit ederiz ki Türkler Paris’teki Kolomb Stadı’nda dünyanın şampiyonluğuna namzet Çekoslovaklara karşşı mağlup olsa bile büyük bir muvafakıyyet temin edecektir. Ve bütün gayem orada milletim için iyi bir oyun oynamaktır.

    Yavuz İsmet Anlatıyor


    Not : Bu yazının yayınlanmasından yaklaşık bir buçuk sene sonra, 46. ölüm yıl dönümü olan 26 Ağustos 2021 tarihinde İsmet Bey merhumun torunu Mete Uluğ beyefendi ile temasa geçtik. Kendisi, sağ olsun, hem İsmet Bey’in “Ahmet” olan ön ismi ile beraber, 1 Temmuz 1901 olan doğum tarihini bildirdi, hem de aşağıdaki birbirinden güzel fotoğrafları Fenerbahçe tarihine armağan etti. Sonsuz teşekkürlerimizle…

  • Yavuz İsmet Uluğ Anlatıyor

    Çevirilere devam ediyoruz. Hatalarımız affola… Mayıs 1924 tarihli “Resimli Ay” dergisinde, Çelebizade Sait Tevfik, sözü Yavuz İsmet Uluğ’a bırakıyor. 1962-1966 yılları arasında Fenerbahçe’de başkanlık koltuğunda da görülecek olan bu meşhur sporcu, futbol hatıralarını şöyle anlatıyor:

    * * * * * *

    Geniş göğsü, cakalı yürüyüşü, fiyakalı selamlarıyla her hafta spor çayırlarında gördüğümüz bu sevimli sporcumuzun olimpiyada gideceği şu haftalarda hatıratını dinlemek herhalde karilerimizi fazla alakadar edecektir.

    İsmet Bey hatıratını şu suretle naklediyor :

    Çocukluk ve gençlik devirlerinde, bilerek bilmeyerek, spor namını verdiğimiz şeyler peşinde koşmak ve uğraşmakla dolu hayatımızı birkaç sahnede ihtisar şüphesiz benim için çok güç olacak.

    Şimdiye kadar sporlardan memleketimizde yapılması mümkün ve hatta müşkül olanların bile, hemen hepsiyle uğraştım. Bunlardan futbol, hokey, tenis, boks, güreş sporlarıyla ve nihayet denizcilik ile meşgul oldum. Fakat bugün benden yalnız futbol hatıratım isteniyor. Futbol ki sevdiğim sporların ikincisi sayılabilir.

    1326 (1910) senesinde henüz dokuz yaşında iken bu sporun ne olduğunu bilmeyerek başlamış, fakat bir sene sonra Osmanlı İttihat Mektepleri’nde bunun peşinde epeyce yürümüş idim. O vakit ben ne oynadığını bilmeyen bir zümrenin namdar kalecisi bulunuyordum.

    O zamanki oynadığımız futbolun kaidesi alîl, cılız, neşv ü neması ikmal etmemiş vücutlarımızı biraz daha hırpalamak, biraz daha ezmekten ibaretti. Ve buna futbol ismini vermek bir hata oluyordu. Nitekim bunu bir sene sonra Fenerbahçeli Mustafa Bey’in hakemliğiyle oynadığımız bir oyunda anlamıştık. Mustafa Bey mütemadiyen düdüğünü öttürüyor (Faul) (Ofsayt) gibi kelimelerle “Taç” ve “Aut”tan başka bir şey bilmeyen bizleri bizar ediyordu. İşte ben futbola on iki sene evvel böyle başlamıştım.

    Kadıköy Numune Mektebi’ne esna-i naklimde orada kıymetli futbolcu bulmuştum ve hemen mektebin ikinci timinde müdafii mevkiine ithal edildim. Bir kere de Fener’e karşı yaptığımız bir maçta -beğenildiğimden olacak- ağabeyimin arkadaşlarından Mustafa Bey’in delaletiyle Galatasaray’a kaydedilerek üçüncü ve dördüncü timlerinde oynamaya başladım. Şimdiye kadar oynadığımız oyunlarda futbolu spor olarak yapmadığımız tabii idi. Çünkü küçücük boyumuz, incecik boynumuz ile her gün güneşin en hararetli zamanlarından pek çok saatlerimizi top peşinde geçiriyorduk.

    Bu fena itiyad beni o hale koymuştu ki herkes teverrüm ederek vefat eden pederime benim de iltihak edeceğimde müttefik idiler. Mamafih bu esnada ben bu alîl vücudumla futbol sahasında mütemadiyen terakki ediyordum. O kadar ki meşhur Oberle, Celal’lerle aynı timde oynamaya başlamıştım. Bu vaziyet spor sahasında yegane küçük bir çocuk olan bana büyük bir zevk ve gurur veriyordu.

    Beni tanıyanlar pek ala bilirler ki 1331 (1915) senesinde birinci timlere dahil olduğum zaman ancak 14 yaşında bulunuyordum.

    (25) kiloluk sikletim, (66) santimlik göğsümle ilk oyuna girdiğim gün Oberle şaşırmış, timin kaptanını çağırarak “Bu küçücük çocuğun ne maksatla time ithal edildiğini” sormuştu. Fakat maçın akabinde hayretle yanıma sokularak daima benim için kullandığı (le petit) ünvanıyla sırtımı okşamış, bana her zaman neşv ü nema için verdiği nasihatlerine başlamıştı.

    O sene ben bu küçücük vücudumla çok terakki etmiştim. Sene sonunda şampiyon çıkan Altınordu’ya karşı ben kulübün yaptığı muhtelit time bizden de Oberle ve timin kaptanıyla ben dahil oluyordum. Hatta küçüklere itiraz eden Anadolu kulübü time oyuncu vermemişti. O zaman maça girerken, eski oyuncu olan bir rakibin kenardan (Ben İsmet’in topa vurduğu kadar maça girdim) dediğini ben işitmiştim. Hiç şüphe yok ki bu benim yerini zaptettiğim bir muavindi, belki hakkı da vardı. Fakat kuvvetli bir genç olan o zamanki Altınordu’nun sol açığı karşısında zayıf vücudumla oynadığım oyun herkesin nazar-ı takdirini celp etmişti. Halbuki bu kadar yorgunluğa vücudumun zaafiyeti de tahammül edemiyordu. Nitekim ertesi sene adım atamayacak bir hale geldim. O zaman böyle olmakla beraber bu çıkmaz yoldan dönemiyordum. Bu esnada Kadıköy Sultanisi’nde zaafım dolayısıyla futboldan men edilmiş ve müdüriyetce de beni kontrol için tenbihat-ı lazımada bulunmuştu.

    Filvaki müdürün bunda hakkı vardı. Çünkü ben deri ve kemikten mürekkep bir ucube kalmıştım. O esnadaki ebadımı şuraya kaydedeyim :

    Sene 332 – yaş 15 – siklet 42 kilo. Boy 148, boyun 30, göğüs 66, kol 19, pazu 21, bel 56, baldır 32 santimdi.

    Her sene kaydettiğim ebat cetvelinin 332 Teşrinievvelindeki sahnesi işte bu suretle kapanmıştı. Üç sene her gün böyle biraz daha azalarak kaybederek geçti. Bu esnada Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’ye kabul edilmiştim. Muayene-i Sıhhiyede azamın tamamen mükemmel olduğu sabit oldu. Bununla beraber 49 kilo sikletli, 76 santim göğüslü, 23 santim kollu, zayıf, kavruk bir  çocuktum. Bazı kimselere olduğu gibi, asker ocağı bana da yaradı. Ananeye fevkalade riayetkar olan bu mektepte bilhassa o zamanlarda hak daima sınıf arkadaşları arasında kuvvette görülüyordu. Tabiatın bana verdiği asabi, hadîd ve haşin etvârım neticesi bu mektepte çok belalara maruz kalıyor ve eziliyordum. Artık çocukluktan çıkmış, Darülfünun talebesi olmuştum. Spor hakkında bir fikir edinmeye başladığımdan çalışmanın tarzını değiştirerek muntazam bir şekle soktum. 46 kiloluk sikletimle jimnastik yaptığım gün herkes (karga kadar vücutla jimnastik yapıyor) diye benimle istihza ediyordu. Çünkü orada jimnastik yapmaya hakkı olanlar kuvvetli, iri vücutlulardı. Buna rağmen ben azimkarane tam iki sene çalıştım.

    İki sene sonra etrafında alaylar, istihzalar yerine hayretler, takdirler görünmeye başladı. Bu zamana kadar ağabeyimin o kulüpte bulunması dolayısıyla Galatasaray’da oynuyordum. Bu kulübü cidden severdim. Harp senelerinde Galatasaray’ın şayan-ı hürmet azaları vatanı müdafaaya koştuğundan kulüp bir takım spor ruhu taşımayan şahsiyetlerin elinde kalmıştı. Ve nihayet sporculuğun kıymettar bir uzvu olan muhterem reisi Ali Sami Bey bile gücendirilerek istifa ettirildiğinden kulüp bütün bütün çığrından çıkmıştı.

    Bu hal karşısında biraderim istifa ettiği gibi ben de kulüple olan alakamı kıta ederek ilk defa ve resmen Fenerbahçe kulübüne dahil oldum. Bu esnalarda sporu daha iyi anlamaya ve daha esaslı çalışmaya başladım. Oyunlardan sonra suistimallerden kaçındım. Gıdanın derece-i ehemmiyetini idrak ettiğimden terli terli dört bardak su ve iki lokma ekmeğin o zamana kadar bendeki tesir-i tahripkarisini hissediyordum. Ne çare ki pek geçti.

    Vücudum kuvvetlendikçe futbola da lazım olan malumat ve sürat hassalarını kazanmaya başlıyordum. Fakat bu esnada boks daha ziyade inhimakımı mucip oldu ve futbolda benim için bir devre-i tevakkuf başladı. Birkaç sene evvel Galatasaray’ın Avrupa turnesine iştirakım futbolun terakki ettiği bu memleketlerde ne suretle çalıştığını daha yakından görmeye sebep olduğundan futbolu daha iyi anlamaya başladım. O zaman fikrim şu noktada toplanmıştı : Futbola esaslı olarak çalışılırsa iyi, samimi ve güzel bir spor… Yoksa vücudu bilhassa gençleri tahrip etmek için pek fena bir yol ve en müthiş bir vasıta.

    O zamandan beri İstanbul’da bir çok ecnebi takımlar ile çarpıştık. Ve bunlar bize çok istifadeler bahşetti. Şimdi artık muktedir bir muallimin idaresinde milletimizi temsil etmek üzere Paris Olimpiyatı’na hazırlanıyoruz.

    Ümit ederiz ki Türkler Paris’teki Kolomb Stadı’nda dünyanın şampiyonluğuna namzet Çekoslovaklara karşşı mağlup olsa bile büyük bir muvafakıyyet temin edecektir. Ve bütün gayem orada milletim için iyi bir oyun oynamaktır.

  • Fenerbahçe’de 40 Yıl ve Altın Rozetler

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerinealtın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    * * * * * *

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    İSİMLER :
    Mustafa Elkatip
    Tevfik Taşçı
    Sait Selahattin Cihanoğlu
    Hasan Kamil Sporel
    Zeki Rıza Sporel
    Alaaddin Baydar
    Cafer Çağatay
    İsmet Uluğ
    Muvaffak Menemencioğlu
    Nedim Kaleci
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Ethem Bellisan
    Şekip Kulaksızoğlu
    Burhanettin Belge
    Arif Sporel
    Sabih Arca
    Bedri Gürsoy
    Fikret Arıcan
    Füruzan Şansal
    Sedat Taylan
    Fahir Köseoğlu
    Suat Belgin
    Fahri İşbay
    Şevket Soley
    Rüştü Dağlaroğlu
    Niyazi Sel
    Mehmet Reşat Nayır
    Salim Hamdi Güven
    N. Fikri Arpad
    S. Fikri Arpad
    Rıza Nemli
    Sadık Ceylan
    Nurettin Otmar Savcı
    Hüseyin Hamit Sertel
    Bahattin Moltay
    Osman Pekin
    Abdülazel Nazikoğlu
    Ömer Faruk İpek
    Rami Kalyoncu
    Salih Dinçman
    M. Zeki Alay
    İhsan Tuna
    Ali Talip
    Velit Pepemehmetoğlu
    Kadri Göktulga
    Suat Tokay
    Hayri Başol
    Nurettin Torunoğlu
    Hamit Akbay
    Ziya Denizeri
    Ziya Atamer
    Namık Taptık
    Agah Türkdoğan
    Nevzat Usberk
    Cevat Sayit
    İhsan Dinçman
    Osman Göksu
    Necdet Tokay
    Nimet Selen
    Übeyt Çınar
    Kemal Everi
    Ali Aladar
    Mesut Taylan
    Asaf Öget
    Fethi Öge
    Hakkı Gürtay
    Şevki Ata
    Hüsamettin Baltaoğlu
    İ. Ruhi Derbent
    Refik Şansal