17 Mayıs 1942 tarihli “Vatan” gazetesinde, “Bir Fenerbahçeli” imzasıyla 35. yılında Fenerbahçe’nin kuruluş hikayesi yer almış… Böyle yazılar, unuttuğumuz insanları hatırlamak açısından önemli. Her bulduğumuza burada yer vereceğiz. Huzurlarınızda, Bir Fenerbahçeliden kuruluş hikayesi. Keyifli okumalar.
1907 yılında idi. Türk spor semasında bir güneş doğdu. Kadıköy gençliği başlarında Ziya Nuri, Ayetullah, Enver, Asaf, Yahya olduğu halde Türk spor tarihinde şerefli sayfalar açan, bugün başlı başına bir tarihi olan Fenerbahçe’nin temelini attılar. Bu temiz yuvayı kurdular.
Fenerbahçe’nin ilk kuruluş günlerinde büyük zorluklara rağmen yılmadan çalışan gençler, her türlü müşkülatı yendiler ve memleket sporuna bu eşsiz denecek yuvayı sarsılmaz bir cemiyet haline getirdiler.
Fenerbahçe ismini Kadıköyü’nün, o tabiatın bütün güzelliklerini bir araya getirmiş Fenerbahçe’den, renklerini de o zümrüt çayırları süsleyen baharın ilk çiçeği papatyanın sarı-beyaz renginden aldılar.
İşte bu arada merhum Galip’i, Fuat Hüsnü’yü, meşhur Hasan’ı, Hamit Hüsnü’yü, Tevfik Haccar’ı, Hasan Kamil’i, Kemal Aşki’yi, Mustafa Elkatib’i, Sait Selahattin’i, Yahya’yı Fenerbahçeliler arasına karışmış görüyoruz.
Birinci Dünya Savaşı
Fenerbahçe Umumi Harp’ten evvel çok sıkıntı geçirdi. Fakat azimkar gençlerin çalışmasıyla bu buhranlara göğüs gerildi. Kemal Aşkı’nın verdiği bir tek kulübede çalışmalarına devam etti. Ve Moda, Kadıköy, Strugglers’ın yanında yer aldı.
Fenerbahçe her gün daha kuvvetli bir hale geliyor ve yeni elamanları arasına alıyordu. Elkatip Mustafa’nın geceli gündüzlü çalışmasıyla Türk futbol tarihinde birer yıldız olarak parlayan Zeki’ler, Bekir’ler, Sabih’ler, İsmet’ler, Arif’ler, merhum Sırrı’lar, Ragıp’lar, Fenerbahçe kadrosunda yer aldılar.
Biz yine Fenerbahçe’nin o şerefli tarihine geçelim : Fenerbahçe bu sırada bir buhran devresi geçirdi. Bekir ve Otomobil Nuri de dahil olduğu halde birinci takımın sekiz dokuz kişisi ayrılarak diğer bir kulübü tesis ettiler. Fakat bu buhran Fenerbahçe’yi sarsmadı. Bilakis daha ziyade çalışamaya sevk etti. İşte bu aradadır ki Fenerbahçe takımında yeni yıldızlar parladı.
Umumi harp sıralarında idi, gençler memleket müdafaası için vatan sınırlarına koştular. Spor faaliyeti sekteye uğradı. İşte bu buhranlı devrede merhum Sabri Toprak‘ı Fenerbahçe’nin başında görüyoruz. Bu büyük insanın himmeti ile Fenerbahçe bu arada yeni bir binaya da sahip oldu ve Kuşdili’ndeki yanan binaya yerleşti.
Fenerbahçe asıl tarihini, o ölmez sevgisini mütareke yıllarındaki galibiyetleriyle yaptı. Sevgisini bir mezhep haline getirdi. Her önüne gelen ecnebi takımını yenerek spor tarihimizde şerefli sayfalar açtı.
Fenerbahçe tarihinde Mustafa Elkatip’ten sonra merhum Mocuğu da unutmamak icap eder. Mocuk zamanın Mustafa’sı olmuştu. Onun çalışmasıdır ki Büyük Fikret, Muzaffer, Niyazi, Mehmet Reşat gibi futbol yıldızları parladı.
Bütün Sporlarda Fenerbahçe
Fenerbahçe futbolda olduğu gibi diğer spor sahalarında da başta yer aldı. Bilhassa teniste memlekete, merhum Galipleri, Suatları, Sedatları, Zekileri, Saitleri, Tevfikleri kazandırdı.
Denizde, atletizmde de büyük muvaffakiyetler gösterdi. Fenerbahçe’ye hizmet edenler arasında merhum Sabri Toprak, sporcu Hariciye vekilimiz Şükrü Saracoğlu, eşsiz sporcu Galip, Ali Muhiddin Hacıbekir, Zeki Rıza Sporel, Hasan Kamil, Fuat Hüsnü, Hamit Hüsnü, Tevfik Taşçı, Hayri Celal, Muvaffak Menemencioğlu’nun isimlerini zikredebiliriz.
Fenerbahçe tarihinde açılmış bir şerefli yaprak daha var. O da Ebedi Şef Atatürk’ün kulübü ziyaretinde hatıra defterine kaydettiği birkaç satırdır. Büyük kurtarıcı ihtisaslarını şöyle ifade ediyor:
“Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazharı takdir olmuş bulunan asarı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbabı himmetini tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim”
Fenerbahçe tarihini süsleyen şerefli sayfalar arasında Slavya, El-İttihad galibiyetleri ve daha bunun yüzlerca açılmış zafer sayfaları da vardır.
Fenerbahçe’nin ölmez bir tarihi, şerefli bir mazisi var ve bundan sonra da daha bir çok sayfalar açılacaktır.
Değerli ağabeyimiz Seyhun Binzet, Fenerbahçe tarihinin en muhteşem simalarından biri olan Semai Şatıroğlu ile karşınızda… Geride kitaplar dolusu yazılmamış anı bırakan bu büyük Fenerbahçeliyi her fırsatta anacağız. Keyifli okumalar…
Bugünkü yazımın konusu, kulübe gelenler arasında tanıdığım en renkli adamlardan biri; Semai Şatıroğlu… Kadiköy’deki lakabı ile meşhur, Hırsız Semai.
Semai abi İstanbul Yelken’e akşam üstleri takılır ve devamlı kahkaha atılan içki masalarının baş aktörü olurdu.
Yelkenci değildi ama iyi sporcuydu. Önce boks yapmaya başlamış, sonra futbol oynamış.
Fenerbahçe’ye transfer etmek için birçok sporcuyu kaçırdığı için bu hırsız lakabını almıştır. Kimsenin yerini bilmediği, gazetecilerin bile izini bulamadığı, biri Moda’da, diğeri Sakarya’da iki ayrı zula yeri vardır. Kaçırdığı sporcuları oralarda yok eder, transfer günü ortaya çıkarırdı.
Hır’sız Semai Şatıroğlu
“Hırsız” lakabını başkasına söyleseniz küfür gibi algılanır ama o bu takma adı çok severdi ve iltifat gibi algılardı. “Hır’sız, hır çıkarmayan, sakin, efendi demektir” diye savunurdu.
Akrabalığımız da vardı, halamın kayınbiraderi idi. Kulübe gelince hemen beni çağırır, “Seni takip ediyorum” diye yarışta aldığım sonuçlar ve okul durumum hakkında inanılmaz doğru bilgiler vererek, beni şaşırtırdı.
Sonra gazeteciliğe başladı ve Hürriyet’te Haldun Simavi’nin sağ kolu oldu. Her yere beraber gittiler.
Bir Paris dönüşü yine kulübe gelmişti. Gururla blazer çeketini gösterdi. “Gel, düğmelere bak bakalım, nereden almışım?” dedi. Pırıl pırıl Pierre Cardin amblemli hem önünde, hemde kolunda düğmeler vardı.
“Iyi para vermişsin, nasıl oldu?” diye sordum, olayın iç yüzünü anlattı…
Simavi, Pierre Cardin’den yüklü bir alışveriş yapmış, Semai abi de yanındaymış. Ertesi gün bulduğu tercüman bir Türk coçukla mağazaya bir daha gitmiş ve alınan blazerın cebinden yedek düğme çıkmadığını söyleyerek, bir takım yedek düğme almış. Üstüne bir de özür dilemişler. Yeldeğirmeni’nde coçukluk arkadaşı bir terziye bir ceket diktirip o düğmeleri taktırmış.
“Acayip hava atıyorum, herkes ‘Hırsız Cardin’den çeket almış’ diyor” dedi. Ve müthiş kahkahasını bastı.
Herkesin Sevdiği Sima
Kulüpte tanımadığı yoktu. En sevdiği şey, herkese laf atmaktı.
Beni Fenerbahçe’den Can Bartu ile tanıştırmıştı, Basri Dirimlili de çok iyi arkadaşı idi. Beraber geldiklerini hatırlarım.
Vefat ettiği zaman Aziz Yıldırım Bodrum’a özel uçak yollayıp, naaşını kulübe getirtmişti.
Bir keresinde takımla beraber Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ı ziyaret etmişler.
Sunay’a “Bana bir hatıra verin de ‘Çaldım’ diye kulübe götüreyim. Bana hırsız derler” demiş. Sunay da eski bir mürekkep kurutucusu vermiş.
“En büyük hırsız benim. Cumhurbaşkanı masasından bir hatıra çaldım” demişti ama bir türlü göstermedi.
Bana unutulmaz bir de yardımı olmuştu.
Ailemi Amerika Dallas’ta bırakarak, 4 ay askerlik için Burdur’a gitmiştim. Bizi 10 gün önce izinli yolladılar ama Türkiye’den çıkmak için terhisimi beklemem gerekirdi. Sene 1980! Her yerde askerler var.
Semai abi bana “Sen Yeşilköy’e git. Orada Piratçı Kalamışlı Macun Mehmet var. O Hürriyetin polis muhabiri. Senin durumunu komutana anlatmış. Yurt dışına çıkmana ses çıkartmayacaklar. Amerika’da terhis olursun” dedi.
Korka korka gittim ve hakikaten rahatça çıktım… Kadıköy’ün çok renkli bir simasıydı sevgili Semai abimiz…
Fenerbahçe’nin 25 yıllık tarihinin anıları, evrakı ve hatıratı 6 Haziran 1932’de Kuşdili Kulüp Binamız ile beraber yanarak yok oldu. Bugün o yangın nedeniyle karanlıkta kalmış ilk yıllarımızın sadece bir sayfasını aydınlatmak için günlerce emek harcayan bizler; yangından sonra açılan bağış kampanyalarına isimlerini yazdıranlara minnetarız.
Hiçbir kulüpte olmayan bu dostluğu, eşi benzeri görülmemiş bir şekilde gösteren, “Fenerbahçe’nin yuvası için elbirliği” yapan, bugünkü stadımızın temelini atan binlerce Fenerbahçeli’ye saygıyla ve bir gün bu stadyumun duvarlarında isimlerini görmek dileğiyle…
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Öğrenci Mustafa Zeki, Fabrika İşçisi Osman, Esnaf Vasil, Tekel Müdürlüğü Muhasebecileri, Tirebolulu Terzi Ali, Profesör Trayani, Beyoğlu’ndan İki Fenerbahçeli, Sanatkar Münir Nurettin ve diğerleri…”
21 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinden
Kampanya
Tarih
Bağış Yapan
Bağış
Cumhuriyet
08.06.1932
Cumhuriyet Gazetesi
25 Lira
Cumhuriyet
08.06.1932
Zeki Rıza Milli Spor Mağazası
25 Lira
Cumhuriyet
08.06.1932
Müteahhit Hüseyin Bey
5 Lira
Cumhuriyet
08.06.1932
Mavnacılar Şirketi Muhasebecisi İsmail Bey
5 Lira
Cumhuriyet
08.06.1932
Bakteriyolog İhsan Sami Bey
5 Lira
Milliyet
08.06.1932
Milliyet Mensubini
40 Lira
Milliyet
08.06.1932
Eski Sporcu İhsan Sabit Bey
10 Lira
Milliyet
08.06.1932
Tütün İnhisar Memurlarından Kazım Bey
1 Lira
Cumhuriyet
09.06.1932
Miralay Müteaidi Şevket Bey
5 Lira
Cumhuriyet
09.06.1932
Sanatkar Münir Nurettin Bey
5 Lira
Cumhuriyet
09.06.1932
İsmini Vermeyen Fenerbahçeli Bir Hanım
5 Lira
Cumhuriyet
09.06.1932
Olimpiyat Mecmuası
10 Lira
Cumhuriyet
09.06.1932
Talebe Adnan Bey
1 Lira
Milliyet
09.06.1932
Fenerbahçe’den Mükerrem Bey
5 Lira
Milliyet
09.06.1932
Milliyet Kağıtçılık Kısmından M. Vayisberg
1 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Türkspor Mecmuası
15 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Eski Fenerlilerden S.B.
30 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Fenerli Razi Bey
10 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Kadıköy Hamal Esnafı
10 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Kadıköy Kayıkçı Esnafı
5 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Kadıköy Yük Arabacı Esnafı
5 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Tüccardan Ali Bey ve biraderi Bey
5 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Tüccardan İstepan Efendi
5 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Tüccardan Rüştü Bey
2 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Tüccardan Avram ve Lombo Efendiler
2 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Mühendis Mektebi’nden Hami Bey
1 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Fener İdare Memuru Kasım Bey
1 Lira
Cumhuriyet
10.06.1932
Muhtar Rauf Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Eczacı Sotiraki Efendi
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Galip Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Kabzımal Şevket ve İhsan Beyler
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Ruayal Çikolata Fabrikası
10 Lira
Milliyet
10.06.1932
İskeçeli Ömer Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
İş Bankası Hukuk Müşaviri Fethi Tahsin Bey
5 Lira
Milliyet
10.06.1932
Grafik Mağazası Sahibi Herant Lemonjiyan Efendi
5 Lira
Milliyet
10.06.1932
Ekmekçiler Cemiyeti Reisi Rıza Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Ekmekçiler Cemiyeti Katibi Ziya Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Müdürü Yakup Bey
5 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Azasından Mustafa Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Veznedarı Ömer Bey
3 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Muhasibi Nevzat Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Depo Amiri Cemal Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Memurlarından Halil Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Mavnacılar Şirketi Memurlarından Osman Bey
1 Lira
Milliyet
10.06.1932
Sigortacı Raif Bey
3 Lira
Milliyet
10.06.1932
Bahçekapısında Olimpiyat Spor Tuhafiye Mağazası Nedim Bey
2 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Müteahhit Kemal Bey
50 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Emniyet Sandığı Memurları
25 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Mehmet Reşat Bey
10 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Hayri Celal Bey
10 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli ve Elektrik Şirketi Memurlarından Selahattin Bey
10 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Tüccardan Muammer Bey
10 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Süreyya Bey
2 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Nusret Bey
2 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Hüsnü Bey
1 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
İsmini Vermek İstemeyen Bir Fenerbahçeli
1 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Cezmi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
11.06.1932
Osmanlı Bankası Memurlarından Sami Bey
1 Lira
Milliyet
11.06.1932
İş Bankası Memurlarından Fenerbahçeli Fahri Bey
5 Lira
Milliyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Kemal Bey
3 Lira
Milliyet
11.06.1932
Sıhhiye Memuru Cavit Bey
50 Kuruş
Milliyet
11.06.1932
Fenerbahçeli Mümtaz Bey
3 Lira
Milliyet
11.06.1932
Reassürans Memurlarından Şükrü Bey
3 Lira
Milliyet
11.06.1932
Koyun Tüccarından Hasan Ömer Bey
25 Lira
Milliyet
11.06.1932
Feysal Bey
5 Lira
Milliyet
11.06.1932
İstanbul Vilayeti Nafia Fen Memuru Sezai Bey
2 Lira
Cumhuriyet
12.06.1932
Kızıltoprak’ta Melek Hulusi Hanımefendi
25 Lira
Milliyet
12.06.1932
Demir Yolları Memurlarından Kemal Bey
2 Lira
Milliyet
12.06.1932
Diyonisos Efendi
1 Lira
Milliyet
12.06.1932
Aram Sarbiyan Efendi
1 Lira
Milliyet
12.06.1932
İsmini Vermeyen Bir Zat
4 Lira
Milliyet
12.06.1932
Süleymaniye Kulübü
10 Lira
Milliyet
12.06.1932
Feyziati Lisesi’nden 3. Sınıf Talebesinden Emil Galip Bey
5 Lira
Milliyet
12.06.1932
Feyziati Lisesi’nden 3. Sınıf Talebesinden Metin Galip Bey
5 Lira
Cumhuriyet
13.06.1932
Kızıltoprak’ta Hulusi Bey
25 Lira
Cumhuriyet
13.06.1932
Gümüşhane mebusu Edip Servet Bey
5 Lira
Cumhuriyet
13.06.1932
Galatasaraylı Necip Şahin Bey
5 Lira
Cumhuriyet
13.06.1932
Bir Fenerbahçeli
1 Lira
Cumhuriyet
13.06.1932
Galatasaraylı Mütevelli Mehmet Bey
1 Lira
Cumhuriyet
13.06.1932
Galatasaraylı Küçük Necdet Bey
1 Lira
Milliyet
13.06.1932
Komisyoncu Nuri Bey
50 Kuruş
Milliyet
13.06.1932
Kazım Bey
50 Kuruş
Milliyet
13.06.1932
Kadıköyü’nde İstavro Efendi
1 Lira
Milliyet
13.06.1932
Hüseyin Bey
1 Lira
Milliyet
13.06.1932
Lokantacı Yorgi Efendi
1 Lira
Milliyet
13.06.1932
Foti Kanaki Efendi
1 Lira
Milliyet
13.06.1932
Tip Top Mağazasından Süleyman Bey
5 Lira
Milliyet
13.06.1932
Avukat Yusuf Kenan Bey
5 Lira
Milliyet
13.06.1932
Foto Süreyya
5 Lira
Milliyet
13.06.1932
Aptullah Efendi Lokantası
10 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Kasaplar Cemiyeti Umumi Katibi Hafız Ömer Bey
3 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Sabri ve Ömer Beyler
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Ketenciler’de Kasap Hakkı Bey
3 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Kasap Adem Bey
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Ligor Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Hüseyin Avni Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Büyükada’da Ali Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
14.06.1932
Büyükada’da Sava Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Mehmet Hayri Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Hafız Süleyman Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Papa Yorgi Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Tatar İzzet Ağa
50 Kuruş
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Kasap Küçük Artin
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Arapcamii’nde Kasap Ali Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Küçük Ahmet Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Hasan Fehmi Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Kirkor Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Hüsnü Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Sakatçı Kemal Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Hasan Halil Bey
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Avram Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı İhsan Bey
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Toptancı Süleyman Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
14.06.1932
Mezbahada Sığır Toptancısı Halit Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Tophane’de Kasap Koço
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Koyun Komisyoncusu Bandırmalı Mustafa Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Koyun Komisyoncusu Mustafa Luş Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Pangaltı’da Kasap Agop Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
14.06.1932
Komisyoncu Asaf Bey
1 Lira
Cumhuriyet
14.06.1932
Resmî İlanlar Türk Limited Şirketi
15 Lira
Milliyet
14.06.1932
İsmini Bildirmeyen Bir Avukat
1 Lira
Milliyet
14.06.1932
Kemal Efendi
1 Lira
Milliyet
14.06.1932
Amerikan Lokantası
2 Lira
Milliyet
14.06.1932
Niko Efendi
1 Lira
Milliyet
14.06.1932
Galatasaraylı Vedat Bey
1 Lira
Milliyet
14.06.1932
Galatasaraylı Dr. Münif Bey
2 Lira
Milliyet
14.06.1932
Müteahhit Sudi Bey
2 Lira
Milliyet
14.06.1932
Mösyö Artaki
5 Lira
Milliyet
14.06.1932
Hoffer İlanat Acentesi
15 Lira
Milliyet
14.06.1932
Resmî İlanlar Türk Limited Şirketi
15 Lira
Cumhuriyet
15.06.1932
Tüccardan ve Fenerbahçe Kulübü Azasından Nurullah Sami Bey
100 Lira
Cumhuriyet
15.06.1932
Aksaray’da Hafız Yaşar Bey
2 Lira
Cumhuriyet
15.06.1932
Kadıköy St. Joseph Mektebinde Fenerbahçeli Samih Sami Bey
2 Lira
Milliyet
15.06.1932
Yeni Şark Berber Salonu Sahibi Ahmet Bey
5 Lira
Milliyet
15.06.1932
Yeni Şark Berber Salonu Kalfalarından Recep Efendi
1 Lira
Milliyet
15.06.1932
Yeni Şark Berber Salonu Kalfalarından Hafız Efendi
1 Lira
Milliyet
15.06.1932
Yeni Şark Berber Salonu Kalfalarından Mehmet Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Besim Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından M. Niyego
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Sami Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Cevat Bey
2 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Ragıp Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından M. Vukonoviteh
2 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından M. Kasayan
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından M. Delarange
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Fehmi Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Hüsnü Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Eşref Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Yuzufes Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından M. Yorjidios
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Seyfi Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Celal Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Şerafettin Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Fikret Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Şevket Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Şark Demiryolları’ndan Müdür Bey
5 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Gençosmanzade İbrahim Bey
1 Lira
Cumhuriyet
16.06.1932
Vakit Gazetesinden İsmini Bildirmeyen Bir Zat
1 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Sakatçı Seyfi Efendi
1 Lira
Milliyet
16.06.1932
Komisyoncu Şükrü Bey
3 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Sakatçı Yunus Efendi
2 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Toptancı Kamil Efendi
2 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Sakatçı Adil Efendi
2 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Sakatçı Tosun Efendi
1 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Deri Tüccarı Lambo Efendi
1 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Köse Oğlu Yorgi Efendi
1 Lira
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Sakatçı Mustafa Efendi
50 Kuruş
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Zabih Nazmi Efendi
50 Kuruş
Milliyet
16.06.1932
Pangaltı’da Kasap Foti Efendi
50 Kuruş
Milliyet
16.06.1932
Mezbahada Kasap Yani
50 Kuruş
Cumhuriyet
17.06.1932
Kadıköy Kız Orta Mektebi Talebeleri Tarafından
12 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tâli Mübadele Komisyonu Yunan Başkatibi M. K. Zaharyadis
5 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Mühendis Osman Fıtri Bey
7 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Bursa Mıntıkası Futbol Heyeti Reisi
2,5 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Şükrü Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Burhanettin Bey
1,5 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Basri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Lütfi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Feyzi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Cemil Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Nihat Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Süreyya Bey
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Fahrünnisa Hanım
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Sacide Hanım
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından İğnas Dokatik Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Yakoi Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Tramvay Şirketi Memurlarından Yuanidis Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
17.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Karakaş Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
17.06.1932
Elektrik Şirketi Memurlarından Erip Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
17.06.1932
Fenerli Juyyev Hanım
2 Lira
Cumhuriyet
18.06.1932
Fenerbahçeli Bülent Bey
5 Lira
Cumhuriyet
18.06.1932
Fenerbahçeli Vecih Bey
5 Lira
Cumhuriyet
18.06.1932
Fenerbahçeli Beliğ Bey
5 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Anadolu Hisarı’nda Yasincizade Fadıl Bey
50 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Paşabahçe’den Mehmet Tevfik Recep Bey
25 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Eski Fenerlilerden Hüseyin Hayati Bey
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Mister Allen
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Elektrik Şirketi Memurin Müdürü Celalettin Bey
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Mimar Servet Bey
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Darülfünun Muallim Muavinlerinden Tahir Bey
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Kemal Aşki Bey
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Ticaret ve Sanayi Bankasından Mazhar Bey
10 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Seyrisefain İşletme Müdürü Burhanettin Bey
6 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Müderris Dr. Kemal Cenap Bey
5 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Muharrir Burhan Asaf Bey
5 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
İstanbul Lisesi’nden Tevfik Fikret Bey
3 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Sporcu Hanımlarımızdan Calibe Mahmut Hanım
5 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Fener’de M. Louis
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Profesör Trayani
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Milli Reasürans Şirketinden Bedia Hanım
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Milli Reasürans Şirketinden Münir Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Milli Reasürans Şirketinden Suphi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Milli Reasürans Şirketinden Reşat Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Milli Reasürans Şirketinden Adnan Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.06.1932
Üsküdar’da Kevser Mahmut Hanım
50 Kuruş
Cumhuriyet
19.06.1932
Taibe Abdufahman Hanım
50 Kuruş
Cumhuriyet
21.06.1932
Mister Allen (İkinci Defa)
10 Lira
Cumhuriyet
21.06.1932
Beyoğlu’nda iki Fenerbahçeli
2 Lira
Cumhuriyet
21.06.1932
Fenerbahçe Dördüncü Takımı
2,5 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Ankara Muhafızgücü tarafından
100 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından M. Kilkus
1 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından M. Çerutti
1 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından M. Nöttiğ
50 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Mehmet Ali Bey
1 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Sait Bey
1 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Şerif Naci Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Gıyasettin Bey
40 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Nazif Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Kemal Ziya Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Mehmet Naci Bey
1 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Kemal Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından M. Umil
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Nedim Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Safa Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Muharrem Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından M. Dokides
1 Lira
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Niyazi Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Hamdi Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından M.P. Konstantin
25 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Namık Bey
20 Kuruş
Cumhuriyet
22.06.1932
Elektrik Şirketi Ayaspaşa Şebekesi Memurlarından Halit Bey
10 Kuruş
Cumhuriyet
23.06.1932
Uzunköprü’de Ergene Spor Kulübü
10 Lira
Cumhuriyet
23.06.1932
Kadıköy Su Şirketi Müracaat Şefi Muammer Bey
10 Lira
Cumhuriyet
23.06.1932
Kadıköy Naci Bey
5 Lira
Cumhuriyet
23.06.1932
Kadıköy Su Şirketi Müracaat Memuru Arif Bey
1 Lira
Cumhuriyet
24.06.1932
Sen Jozef Mektebi 11. Sınıf Talebeleri Tarafından
7 Lira
Cumhuriyet
26.06.1932
Küçük Fenerli Selahattin Bey
50 Lira
Cumhuriyet
28.06.1932
Kemalpaşa Seydişehir’de Mustantik Mehmet Ali Bey
1 Lira
Cumhuriyet
29.06.1932
Dr. Ömer Seyfettin Bey
5 Lira
Cumhuriyet
29.06.1932
Dr. Ekrem Emin Bey
5 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Anavi ve Mahdumları
5 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Müskirat İnhisarı İstanbul Başmüdüriyeti İmalathanesi Memurları
7,5 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Gümrükçü Miyati Efendi
5 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Gümrükçü Nevzat Bey
3 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Elektrik Şirketi Mühendislerinden Haşim Bey
3 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Talebe Mustafa Zeki Bey
1 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Ali Kemal Sabun Fabrikasındaki Amele ve Ustalardan Osman Bey, Katip Niko Efendi
1 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Usta İspiro
1 Lira
Cumhuriyet
03.07.1932
Hasan Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
03.07.1932
Rıfat Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
03.07.1932
Vasil Dimitriyadis Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
03.07.1932
Cevat Efendi
25 Kuruş
Cumhuriyet
03.07.1932
Kadri Efendi
25 Kuruş
Cumhuriyet
03.07.1932
Elektrik Şirketinden Sıtkı Bey
20 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Çakallızade Mahmut Bey
5 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Başmühendis Bedri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Bahri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Mazlum Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Nedim Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Cemal Zühtü Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Nevzat Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Tüccar Fikri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Maden Muamelat Müdürü Niyazi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Rauf Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Maden Müdürü Sabıkı Hüseyin Fehmi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Dernekten Bedri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Muhasip Avni Âgah Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Sulh Hakimi Naşir Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Adnan Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Demiryolu Muhasibi İbrahim Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Avukat Ömer Lütfi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Avukat Tevfik Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Madenci İbrahim Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Doktor Kemal Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Doktor Reşat Lütfi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Eczacı Cemal Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Mühendis Tevfik Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Zonguldak’tan Doktor Mustafa Bey Kerimesi Perihan Hanım
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Dokuzuncu Tali Mübadele Komisyonundan İhsan Bey
5 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Gümrükçü Nevzat Bey
2 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Suat Bey
3 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Şükrü Bey
2 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Nazım Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Agah Bey
1 Lira
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Hüseyin Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Mehmet Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Yani Efendi
50 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Mehmet Ali Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Nafiz Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Ziya Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
05.07.1932
Su Şirketi Memurlarından Abbas Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
06.07.1932
Tüccardan A.B.
100 Lira
Cumhuriyet
06.07.1932
Standart Oil Gaz Kumpanyası Memurları
50,2 Lira
Cumhuriyet
06.07.1932
Kadıköylü Enver Niyazi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
06.07.1932
Kadıköyü’nde Terzi Tirebolulu Ali Efendi
25 Kuruş
Cumhuriyet
08.07.1932
Muallim Faruk Bey
5 Lira
Cumhuriyet
08.07.1932
İsmini Bildirmeyen Bir Zat
7 Lira
Cumhuriyet
10.07.1932
İsminin Neşrini Arzu Etmeyen Bir Tacir
500 Lira
Cumhuriyet
10.07.1932
Feridun Paşa
50 Lira
Cumhuriyet
27.07.1932
Samsun Tütün Fabrikası Spor Kulübü Tarafından
6 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Demiryolu İnşaat Şirketi’nde Ressam Refet Demi Bey
5 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Jandarma İdman Yurdu
5 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Demiryolu İnşaat Şirketi’nde Affan Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Demiryolu İnşaat Şirketi’nde Ressam Arif Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Demiryolu İnşaat Şirketi’nde Fen Memuru Sıtkı Bey’in Kızı Süreyya ve Zeliha Hanımlar
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Binbaşı Sait Bey Kerimesi Semahat Hanım
2 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Eczacı Selahattin Cemal Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Tüccar Eyüp Sabri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Diş Tabibi Necdet Kadri Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Tütün İnhisarı Memuru Hüseyin Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Osmanlı Bankası Memurlarından Fikret Faruk Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Osmanlı Bankası Memurlarından Kemal Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Manifaturacı Hamdi Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Muallim Ekrem Bey
1 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Diş Tabibi Nail Bey Refikası Düriye Hanım
3 Lira
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Muallim Süreyya Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Berber Salih Zeki Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Mazlum oğlu Osman Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Fehmi Bey
50 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Safder Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan Ali Ekrem Bey
25 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan İsmini Yazdırmayan Bir Kişi
10 Kuruş
Cumhuriyet
19.08.1932
Kütahya’dan İsmini Yazdırmayan Bir Kişi
10 Kuruş
Cumhuriyet ve Milliyet gazeteleri, bağış listelerini aynı gün, 8 Haziran 1932’de yayınlamaya başladılar.
Milliyet’te 16 Haziran 1932 tarihine kadar 273 Lira 50 Kuruş toplanırken, Cumhuriyet gazetesinin kampanyası 19 Ağustos 1932’de bitti ve 1817 Lira 50 Kuruş toplandı. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı 500 Liralık bağış, bu rakama dahil değildi.
Ayrıca 10 Temmuz 1932 tarihinde Milliyet gazetesinde şöyle bir haber göze çarpıyordu :
“Cuma günü oynanan maçı teşrif eden Beyazıt meb’usu Halit ve Cevdet Kerim beylerin delâletiyle memleketimizin en güzide tüccarlarından iki zat Fenerbahçe kulübüne biri 500 Lira, diğeri de 200 Lira teberru etmişlerdir”
Bu haberdeki 500 Lira veren kişi, Cumhuriyet gazetesinin aynı tarihli bağış haberinde yer alan “İsminin Neşrini Arzu Etmeyen Bir Tacir” olsa gerek… Fakat diğer tüccarımız herhangi bir listede yer almıyor.
Listede yer almayan diğer isimler ise, bağışlarını Fenerbahçe Kulübü’ne ya da Zeki Rıza Sporel’in mağazasına elden teslim edenler…
Onlar Fenerbahçe’yi elbirliğiyle küllerinden doğuranlar!
Bir tanesi de bizim sitemizde yayınlanan “Tarihte Bugün” sayfalarında, bazen sadece “Yaşar” olarak, bazen de soyadıyla “Yaşar Yalçınpınar” şeklinde rastlamışsınızdır ismine… O da hiç hak etmediği halde, unutulup gidenlerden biri… Daha doğrusu, Türk futbolunun 1959 öncesini silmek isteyenlerin unutmak istediklerinden biri… Fakat, hayır! Bizler onu ve arkadaşlarını unutturmayacağız.
Yaşar Yalçınpınar’ın yeğeni, sayın Zafer Yalçınpınar, kendi sitesinde onun hakkında çok güzel bir metin kaleme almış. Biz müsaadesiyle yazıyı buraya da aldık. Fakat yazıya geçmeden önce bizim de birkaç katkımız olsun istedik.
6 Haziran 1937 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü, Kadıköy’de 29. kuruluş yıldönümünü kutluyordu. Sporcuların resmî geçidinden sonra, ilk olarak Fenerbahçe-Güneş tekaütleri maçı oynandı, sonra da Fenerbahçe birinci takımı Rapid Wien ile karşılaştı… Aynı saatlerde İstanbul’un Avrupa yakasında Taksim Stadı’nda ise Ankaragücü, Galatasaray ile maç yapıyordu. Yaşar Yalçınpınar’ın hat-trick yaptığı bu müsabaka için mikrofonlarımız Akşam gazetesinde…
Bu hafta millî kümenin yegane maçı olan Galatasaray-Ankaragücü karşılaşması dün iki-üç bin seyirci önünde Taksim Stadı’nda oynandı.
Galatasaray takımı şöyle idi: Sacid, Reşat, Lütfi, Ekrem, Hayrullah, Suavi, Necdet, Eşfak, Süleyman, Haşim, Bülent
Ankaragücü de en kuvvetli şeklini muhafaza ediyordu.
Dördüncü dakikada Ankaragücü sol açığı Hamdi’nin şandellediği topu karşılamak üzere çıkan Sacid, Galatasaray kalesini boş bıraktı ve top Güc’ün en tehlikeli muhacimi Yaşar’a geçince Lütfi de boş kaleye geçti. Yaşar topu kaleye gönderdi ve Lütfi eliyle tutmak mecburiyetinde kaldı. Bu suretle penaltıdan Ankaragücü ilk dakikalarda birinci golünü (Şükrü) yaptı.
Bu devrede maç hemen hemen mütevazin oldu, fakat Galatasaray muhacimleri hayli beceriksizlikler yaparak mühim fırsatlar kaçırdılar. O kadar ki kırk dördüncü dakikada Ankaragücü aleyhine verilen penaltıyı bile gole çeviremediler. Devre 1-0 Ankaralılar lehine bitti.
İkinci devre başında Güçlüler, Galatasaray’ın üstünlüğünü bertaraf etmeye muvaffak oldular. Galatasaray kalesinin üst üste tehlikeli ziyaretlerine maruz kaldığı görülüyordu. Nitekim Yaşar 17. ve 18. dakikalarda birbiri arkasına iki gol çıkararak takımını 3-0 galip vaziyete çıkardı.
Galatasaraylıların artık muhakkak bir mağlubiyeti kabul edecekleri tahmin edilirken sarı kırmızılılar yeniden hücuma geçtiler ve 20. ve 21. dakikalarda iki gol çıkardılar.
Maç en heyecanlı safhasına girmişti. Galatasaraylılar bir gol daha çıkararak beraberliği kurtarmak için çabalıyorlardı. Muhakkak bir galibiyeti tehlikeye düşüren Güçlüler de yeniden bir sayı çıkarmak için uğraşıyorlardı. Güçlüler bu mücadeleden galip çıktılar. Yaşar, 31. dakikada bir gol daha atarak kati şeklini verdi ve Güçlüler sahadan 4-2 Galip çıktılar.
4 Nisan 1938 tarihli Haber gazetesinden
Araştırmacı Cem Ertuğrul’un kayıtlarına göre Yaşar Yalçınpınar, Fenerbahçe formasını ilk kez 3 Nisan 1938 tarihinde oynanan İstanbul Şildi Çeyrek Final maçında giydi ve İstanbul’un sarı-lacivert formasıyla ilk golünü de yine bu maçta attı. Bu bilgiyi doğrulayan Eşref Şefik Bey, Tan gazetesindeki maç yazısına şöyle başlıyordu :
İstanbul futbol ajanlığı tarafından tertip edilen şilt maçlarına, dün Fener Stadı’nda devam edildi ve hakem Adnan Akın’ın idaresinde Fenerbahçe ile Anadolu kulüpleri karşılaştılar.
Fenerbahçe takımı Ankaragücü merkez muhacimi Yaşar’ı kadrosuna alarak şu şekilde çıkmıştı:
Hüsamettin, Lebip, Fazıl, Reşat, Angelidis, Fikret, Naci, Ali Rıza, Yaşar, Bülent, Orhan
1 Mayıs 1938 tarihli Ulus gazetesinden
Fenerbahçe 1938’de Millî Küme’ye devam etmediği için bol bol özel maç yaptı.
Bunlardan ikisi 30 Nisan ve 1 Mayıs tarihlerinde Ankara’da oynandı.
İkincisi yine aynı iki takım arasında oynandı ve bu defa (Fenerbahçe ilk yarıyı 4-0 önde kapatmasına rağmen, herhalde biraz da rehavetle) 5-5 berabere bitti. Fenerbahçe’nin birinci ve üçüncü gollerini Yaşar Yalçınpınar attı. Ulus gazetesinin haberine bakılacak olursa, birinci gol Fikret Arıcan’ın pasıyla gelmiş; üçüncü gol ise 39. dakikada Yaşar’ın karışık bir vaziyetten istifade etmesiyle yapılmıştı.
Tarihe not düşmek adına, bir parantez açıp bu iki maçta Fenerbahçe’de ve karma takımlarda oynayan futbolcuları yazalım…
Fenerbahçe : Hüsamettin Böke, Necdet Erdem, Lebip Elmas, Yorgo Angelidis, Yaşar Alpaslan, Fazıl Arzık, Mehmet Reşat Nayır, Fikret Arıcan, Esat Kaner, Niyazi Sel, Ali Rıza Tansı, Yaşar Yalçınpınar, Naci Bostancı, Şaban Topkanlı, Orhan Canpolat
Ankaragücü/Gençlerbirliği Karması : Rahim Kotan, Nuri Togay, Enver Erlat, Keşfi Tarlan, Nusret Göktuna, Semih Sözer, Abdül Küçüktaşkıner, Selim Baykurt, Ali Anul, Hasan Pulat, Fahri Akay, Ali Rıza Arda, Mustafa Yılmaz
3 Ekim 1938 tarihli Akşam ve Bugün gazetelerinden
Yeni sezon geldi, çattı.
Ve Fenerbahçe, 2 Ekim 1938’de 1938-1939 İstanbul Ligi’nin ilk maçına çıktı.
Rakip Beşiktaş o sezon fırtına gibi esecek, 18 maçın sonunda hiç yenilmeden ve sadece üç kez berabere kalarak İstanbul Şampiyonu olacaktı.
O Beşiktaş ilk yarıyı 2-0 önde kapattı ama Akşam gazetesinde maçı yazan Ulvi Yenal’a göre ikinci yarının 11. dakikasında Yaşar’ın yerden çektiği çok sıkı bir şut, güzel bir plonjon yapıp topa yetişen Beşiktaş kalecisi Mehmet Ali’yi geçip gol oldu. Üstüne bir gol de Fikret Arıcan atınca, maç 2-2 berabere sonuçlandı.
30 Ocak 1939 tarihli İkdam gazetesinden
Yaşar Yalçınpınar, bu tarihten sonra 25 Aralık 1938’e kadar oynamadı veya oynasa bile gol bulamadı.
Fakat bundan sonra da üst üste tam altı İstanbul Ligi maçında bir oynadı, pir oynadı. 7 gün arayla, 6 maçta, tam 12 gol attı.
25 Aralık 1938’de, 6-1 biten maçta Hilal’e 3 gol, 1 Ocak 1939’da, 6-2 biten maçta Beykoz’a 2 gol, 8 Ocak 1939’da 7-0 biten maçta Süleymaniye’ye 2 gol, 15 Ocak 1939’da 8-1 biten maçta İstanbulspor’a 2 gol, 22 Ocak 1939’da 8-0 biten maçta Topkapı’ya 2 gol, 29 Ocak 1939’da 3-2 biten maçta Galatasaray’a 1 gol.
Galatasaray maçındaki golü için sözü yine gazetelere bırakalım..
Altıncı dakikada Ali Rıza topu uzaktan Galatasaray kalesine doğru ortaladı. Lütfi kale önüne düşen topu güzel bir degajmanla uzaklaştırdı. Top santraya doğru ilerlemiş olan Yaşar’ın önüne düştü. Yaşar’ın da Galatasaray kalesine kadar inen uzun bir şandelini görüyoruz. Osman kaleden çıkarak bu şandeli yumrukla uzaklaştırdı. Akını gayet iyi bir şekilde takip eden Mehmet Reşat topu havadan kalenin önüne doğru vurdu. Santrfor Yaşar yakaladığı topu yerden Galatasaray kalesine gönderdi. Lütfi ile Osman aynı zamanda plonjon yaptılar. Lütfi’nin hareketi kaleciyi şaşırttığı için Osman topu tutamadı. Yaşar’ın ikinci bir sol şutu yerden ağları buldu.
20 Mart 1939 tarihli Haber gazetesi ile 26 Mart 1939 tarihli Son Posta ve Vakit gazetelerinden
Fenerbahçe, ligi Beşiktaş’ın arkasından ikinci bitirdi ve Türkiye Şampiyonluğu maçları için Millî Küme’ye gitmeye hak kazandı.
Evet, Fenerbahçe hak kazandı ve maçlara da (19 Mart’ta Vefa, 25 Mart’ta Ankaragücü ile karşılaşarak) başladı ama kulüpte ortalık karışıktı. Cumhuriyet gazetesinde durum şöyle özetleniyordu :
1938 Millî Küme maçlarına katılmayan Fenerbahçe’de müessisler umumi heyeti bir toplantı yapmış ve Millî Küme talimatnamesinde kulüp idare heyetinin tadilini istediği noktalara hiçbir cevap verilmemiş olması dolayısıyla maçlara iştirak etmemeye karar vermişti. Fenerbahçe idare heyeti azasından bir zat da Müessesan heyetinin verdiği kararı Galatasaray kulübüne bildirmişti. Fakat Fenerbahçe’nin Müessesan ve idare heyetlerinin bu hususta vermiş oldukları kararı geç vakit protesto eden Fenerbahçe futbolcuları verilen bu kararı tanımayarak sahaya çıkmak arzusunu göstermişler ve soyunmuşlardır.
Gazetelerde aynı anda Fenerbahçe Kulübü’nün ve futbolcuların tebliğleri yayınlandı.
Kulüp idaresi, “Fenerbahçe Spor Kulübü’nün otuz bir sene gibi uzun bir spor hayatı devresinde tesadüf etmediği bir vaziyet karşısında kaldığı ve idare heyeti kararına muhalif olarak bazı oyuncuların isyankar hareketlerde bulunduklarını teessürle kaydetmekteyiz. Bu dakikada müşevvik ve muharrikler hakkında muktezi tahkikatın yapılmakta olduğu ve taayyün edecek vaziyete göre en şiddetli disiplin cezaları verilerek tatbikinin fevkalade olarak davet edilecek Müessisler heyetine bildirilmesi takarrür etmiştir” açıklamasını yaptı.
Bazı futbolcular ise buna mukabil, “Biz sahada teşkilatın emrettiği oyunu oynamakla mükellefiz. Bu sene de geçen seferki gibi bir ihtilafa yol açmamak için bu fedakarlığı yaptık” diyorlardı.
Neticede olan yine Fenerbahçe’ye oldu. Ligin ilk 7 maçında 6 galibiyet ve sadece 1 yenilgi alan Fenerbahçe, koskoca ikinci devrede tek bir maç bile kazanamadı ve 2 beraberlik, 5 yenilgi sonrası 1939 Millî Küme’sini 5. sırada bitirdi.
Sezonun sonunda Galatasaray,1959 öncesindeki tek Türkiye şampiyonluğunu, oldukça tartışmalı (ve yarıda kaldığında geride oldukları) bir maçtan sonra Federasyon kararıyla kazanacaktı.
Bu arada Yaşar Yalçınpınar da Mayıs ayından 1 Ekim 1939’daki İstanbul Ligi açılışına, Galatasaray maçına kadar forma giymedi.
2 Ekim 1939 tarihli Akşam gazetesinden
1939-1940 İstanbul Ligi’ni de Beşiktaş şampiyon, Fenerbahçe ikinci olarak bitirdiler.
Yaşar Yalçınpınar ilk dört maçın üçünde, Topkapı’ya, Beşiktaş’a ve Süleymaniye’ye birer gol attı. Daha sonra Hilal ve Süleymaniye maçlarında bir kez daha fileleri havalandırırken gördüğümüz santrforumuz 14 Ocak 1940 – 25 Mayıs 1940 arasında iki özel maç haricinde suskunluğa büründü.
31 Ekim 1939 tarihli Yeni Sabah gazetesinden
31 Ekim 1939 tarihli Akşam gazetesinden
31 Ekim 1939 tarihli Cumhuriyet gazetesinden
31 Ekim 1939 tarihli Son Posta gazetesinden
Dönem gazetelerinde yarım kalan Fenerbahçe-Galatasaray maçının haberleri
Bu arada Yaşar Yalçınpınar, Fenerbahçe kariyeri boyunca Galatasaray’a attığı 4 golün ikisini 30 Ekim 1939 tarihli “Cumhuriyet Bayramı Kupası” maçında kaydetti ama maç pek de bayram havasında geçmediği gibi, üstüne bir de ikinci yarıda çıkan kavga yüzünden yarım kaldı.
Cumhuriyet gazetesi maçtan sonra “Gençliğin spor yapmasını, seyircinin spor zevkini bu gibi müessif vak’alarla ihlale kimsenin hakkı yoktur. Otuz küsur seneden beri muhtelif vesilelerle namütenahi maçlar yapmış olan bu güzide iki kulübün maçı, iyi düşüncelerle tertip edilmiş, fakat tevil edilmez bir tatsızlık içinde yarım kalmıştır” yazdı.
Aynı gün İstanbul Matbuat takımı da Fenerbahçe-Galatasaray tekaüt karmasıyla bir maç yapacaktı ama “iki eski kulübün on bir oyuncuyu toplayamamış olması sebebiyle” Matbuat takımı seremoni yaptı ve hükmen galip ilan edildi. Bunlar da böyle yıllardı işte…
8 Temmuz 1940 tarihli Akşam ve Son Posta gazetelerinden
Nerede kalmıştık? 1940 Millî Küme… Evet…
Türkiye Şampiyonluğu müsabakaları, 24 Mart 1940 tarihinde, Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ı 5-1 yendiği maçla sona eren İstanbul Ligi’nden sadece bir hafta sonra, 31 Mart 1940’da başladı.
Takvimler 7 Temmuz 1940”ı gösterdiğindeyse, Fenerbahçe, Beşiktaş’ı yine 5 golle (bu sefer 2’ye karşı) yendi ve dördüncü kez Türkiye Şampiyonu oldu.
Yaşar Yalçınpınar oynanan 14 maçın 9 tanesinde forma giyerken, rakip kalelere 4 gol bıraktı. Bunların ikisini Beşiktaş ile yapılan son maçta atarak şampiyonluğu perçinledi.
23 Eylül 1940 tarihli Ulus ve Tan gazetelerinden
21-22 Eylül 1940 tarihlerinde Fenerbahçe, Türkiye Futbol Şampiyonluğu finali için Ankara’ya gitti. Fakat aynı hafta sonu İstanbul’da da ligin açılış maçları oynanacak ve geçmiş yılların Türkiye Şampiyonluğu kupaları dağıtılacaktı.
İstanbul Ligi’nin açılış maçını Beşiktaş ile yapacak olan Fenerbahçe “Ne yardan, ne serden” dedi ve (“Büyük” Fikret Arıcan, “Küçük” Fikret Kırcan ve Yaşar Yalçınpınar takviyeli kadrosuyla çıktığı maçta) Eskişehir Demirspor’la 0-0 berabere kaldı. Sonra adı geçen üç oyuncu İstanbul’a geri dönüp Beşiktaş maçına çıktılar.
Fakat Fenerbahçe hem ikinci maçta Ankara’da Eskişehir’e 3-1 yenilip Türkiye Şampiyonluğu’ndan oldu, hem de İstanbul’da Beşiktaş’a yenilip lige dezavantajlı başladı.
Eskişehir Demirspor, kaderin bir cilvesiyle şampiyonluk şildini Dışişleri Bakanı ve Fenerbahçe Başkanı Şükrü Saracoğlu’nun elinden alırken, Fenerbahçe de İstanbul’da 1937 ve 1940 Millî Küme şampiyonluklarının kupasını (İngiltere Kralı’nın Türkiye ziyaretinde Atatürk’e hediye edilen adeta sanat eseri gibi bir mükafatı) müzesine götürmek üzere törenle teslim alıyordu.
10 Mart 1941 tarihli Cumhuriyet ve Tan gazetelerinden
Artık bu güzel hikayenin “bizim tarafımızdan” sonuna doğru geliyoruz…
1940-1941 sezonu Fenerbahçe için şampiyonluklardan uzak geçti. İstanbul Ligi’ni yine Beşiktaş , bu sefer 18’de 18 yaparak kazanırken, hemen sonrasında Millî Küme’yi de birinci bitirdi ve Türkiye Şampiyonu oldu.
Yaşar Yalçınpınar, İstanbul Ligi’nin ilk beş maçında forma giyip, sadece bir gol atabildi.
Sonrasında 6 maç sahaya çıkmadı. Derken…
Ligin ilk yarısında tek golü attığı Kasımpaşa karşısına bir çıktı, 1938’deki gibi pir çıktı. 5 Ocak 1941’de, 4-0 biten maçta Kasımpaşa’ya 1 gol, 12 Ocak 1941’de, 6-0 biten maçta Süleymaniye’ye 3 gol, 26 Ocak 1941’de, 5-2 biten maçta Beyoğluspor’a 1 gol, 2 Şubat 1941’de, 3-1 biten maçta Topkapı’ya 1 gol, 9 Şubat 1941’de, 3-0 biten maçta Vefa’ya 1 gol, 23 Şubat 1941’de, 4-1 biten maçta İstanbulspor’a 1 gol attı. Arada sadece Beşiktaş maçını boş geçmişti. 1940 İstanbul Ligi böylece bitti.
Fakat Yaşar Yalçınpınar’ın Galatasaray’a atılacak bir golü daha vardı.
9 Mart 1941 Pazar günü iki ezeli rakip Şeref Stadı’nda, Dörtler Kupası maçında karşı karşıya geldiler. Fenerbahçe, 80. dakikada “Küçük” Fikret Kıcan’ın ayağından bir gol bulup 1-0 öne geçti. Maç tam bitmek üzereyken, 90. dakikada Yaşar Yalçınpınar sol ayağıyla yerden sert bir şut çekti ve onun bu “son derbi golü” ile Fenerbahçe maçı 2-0 kazandı.
24 Mayıs 1941 tarihli İkdam ve 6 Temmuz 1941 tarihli Akşam gazetelerinden
1940-1941 Millî Küme Şampiyonası, Yaşar Yalçınpınar’ın Fenerbahçe’de forma giydiği son sezon oldu.
18 maçın yalnızca 4 tanesinde oynayabildi.
24 Mayıs 1941’de Fenerbahçe, bir sezon önce Türkiye Şampiyonluğu’nu kaybettiği Eskişehir Demirspor’u 3-1 yendi. O gün maçı stadyumda izleyenler Yaşar’ın Fenerbahçe için attığı son gole şahit olmuşlardı.
7 Temmuz 1941 tarihinde gazetelerde Fenerbahçe’nin Maskespor’u 3-0 yendiği maçın kadrolarına bakanlar ise, Yaşar Yalçınpınar’ı son kez Fenerbahçe on birinde gördüler.
1940 Türkiye Şampiyonluğumuzun mimarlarından Yaşar Yalçınpınar… Attığı gollerden sonra Fenerbahçe taraftarının yaptığı sevinç tezahüratları hâlâ evrenin bir yerlerinde yankılanıyor.
Onu asla unutmayacağız. Umuyoruz ki kulübümüz de unutmaz.
FenerbahceTarihi.org
Söz Zafer Yalçınpınar Beyefendi’nin…
Aslında, büyükamcam (babamın amcası) Yaşar Yalçınpınar’ın futbolculuk geçmişine ilişkin fazla bilgi sahibi değiliz. Büyükamcam, garip bir şekilde, 1933-1945 yılları arasında futbol oynadığı döneme ilişkin hiç konuşmazdı. Mizacı böyleydi. Televizyonda bir futbol maçı izlerken kendini kaybedip futbolcuların davranışları, skor ya da oyunun gidişatı üzerine bir şey söylediğini de hatırlamıyorum. Her zaman sessiz sessiz oturur, dikkatlice maçı izlerdi. Ben okuduğum lisenin basketbol takımı ile D.S.İ.’nin basketbol takımında oynarken, birkaç kez beni yanına çekerek “Antrenmanlar nasıl gidiyor?” diye sorması ve arada bir “İyi antrenman yapmalısın. Çünkü basketbol yorucu oyundur, futbol gibi değildir. Futbolda top sende değilken dinlenebilirsin ama basketbolda hiçbir zaman dinlenemezsin!” demesinin dışında spor ya da futbol hakkında bana bir şey söylediğini hatırlamıyorum. Bununla birlikte, 50’li yılların sonuna doğru futbolun endüstrileşerek değişmesini, büyükamcamın futbol geçmişini kayıt altına alacak (buna merak duyacak) bir evlâdının olmaması ile ailemin benden önceki kuşağının futbola ve tarihine yeterince ilgi duymamasını da büyükamcamın -özellikle futbol konusunda- takındığı içe dönük mizacın nedenleri olarak görebiliriz. Sonuçta, babamın büyükamcam hakkında aktardıkları dışında tutarlı bir bilgiye sahip değiliz.
Büyükamcam 1914’te Kadıköy’ün Kuşdili semtinde doğuyor. Santrfor Yaşar Yalçınpınar, 30’lu yılların ortasında genç bir delikanlıyken Kuşdili semtindeki arkadaşlarıyla futbol oynamaya başlamış. Kuşdili’nde, sokakta, bir duvarın önünde sürekli olarak duvara topu göndererek sağ ayak sol ayak paslaşma çalışması yaparmış. Arkadaşlarının arasında çok azimli, hırslı, içine kapanık, ters ve inatçı biri olarak tanınırmış gençliğinde… 1936 öncesinde semt takımları arasında oynanan birçok özel maça katılmış. Büyükamcamın Moda, Üsküdar ve Kuşdili’nin yanı sıra Büyükada, Heybeliada, Kınalıada semti takımları için forma giydiğini ve birçok kez İstanbul Karması’nda yer aldığını da ancak eski fotoğraflardan öğrenebiliyoruz.
Santrfor Yaşar, 1934-35’te büyükteyzem Meral ile tanışıyor ve evlenmeye karar veriyorlar. Büyükamcamın evlilikten önce askerlik ödevini tamamlaması gerekiyor. Askerliği Ankara’ya çıkıyor ve İmalat-ı Harbiye fabrikasında kasatura kalıp ustası olarak çalışıyor. Orada büyükamcamın futbola olan ilgisini, kabiliyetini farkediyorlar ve Ankaragücü takımına alıyorlar. Santrfor Yaşar, Ankaragücü’nde çok başarılı maçlar çıkarıyor; 1935-36 sezonunda Ankaragücü formasıyla Ankara Ligi şampiyonluğu yaşıyor. 3 Mayıs 1936’da Ankaragücü’nün Galatasaray’ı 3-2 mağlup ettiği maçta Ankaragücü’nün gollerinden birini büyükamcam atıyor.
“Fenerbahçe Tarihi” adlı kapsamlı ve sıkı kitabın yazarı Dr. Rüştü Dağlaroğlu, büyükamcamın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne Üsküdar’daki “Anadolu” kulübünden 1938 yılında transfer olduğunu not düşmüş. Ancak bizim bu konuda -ailece- bildiğimiz ise büyükamcamın Ankaragücü’nde oynarken, dönemin Fenerbahçe Başkanı Sn. Ali Muhittin Hacı Bekir tarafından kulübe transfer edildiğidir. Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Sn. Faruk Ilgaz Bey ise büyükamcamın Kuşdili’nde tanınan ve kabiliyetli bir futbolcu olduğunu, Ankaragücü’nden önce de Fenerbahçe tarafından bilindiğini ve takip edildiğini ifade ediyor.
Fenerbahçe Spor Kulübü müze müdürü Sn. Alp Bacıoğlu’yla birlikte kulübün kayıtlarına baktığımızda, büyükamcamın 1938-1941 yılları arasında toplamda 75 resmi ve özel maçta Fenerbahçe forması giydiği, toplamda da 60 golün sahibi olduğunu öğreniyoruz. 29 Ocak 1939 tarihinde Fenerbahçe Futbol Takımı, İstanbul Ligi maçında Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray’ı 3-2 mağlup ederken gollerin ikisini Yaşar Yalçınpınar ve birini de Esat Kaner atıyor. 30 Ekim 1939′da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan Cumhuriyet Bayramı Kupası maçında, Fenerbahçe 1-0 gerideyken santrfor Yaşar Yalçınpınar üst üste iki gol atıyor ve skoru 2-1′e getiriyor. Bunun üzerine maçın 65. dakikasında olaylar ve arbede çıkıyor. Maç tatil ediliyor, Fenerbahçe kupayı hükmen kazanıyor!* 30 Ekim 1940’ta, Fenerbahçe Futbol takımı, Fenerbahçe Stadı’nda oynanan Vatan Kupası maçında Galatasaray ile 3-3 berabere kalırken Fenerbahçe’nin gollerini Esat Kaner, Melih Kotanca ve Yaşar Yalçınpınar atıyor. 1940 yılında Fenerbahçe formasıyla milli küme şampiyonluğu yaşıyor. Büyükamcam, en ünlü golünü Romanya’yla oynadığımız özel bir milli maçta atıyor: Milli takımımız 1-0 gerideyken 30-35 metreden çok sert bir şut, gol oluyor. Kaleci yerinden kıpırdayamıyor bile.
Sn. Faruk Ilgaz Bey, 11 Şubat 2011 tarihli Fenerbahçe Gazetesi’nde dönemin futbolcularına ve futbol ruhuna ilişkin olarak şu satırları kaleme almış:
“(…)Eski günlerde Fenerbahçe Stadı ilkel olduğu zamanda Kadıköy’deki futbola meraklı gençler mahalleler asındaki çeşitli arsalarda maçlar yapıyorlardı. O tarihlerde Kadıköy’ün muhtelif semtlerinden: Moda, Kuşdili, Bakla tarlası, Kızıltoprak, Erenköy, Bostancı, Hasanpaşa, İbrahimağa mahallelerindeki çayır ve arsalarda yetişen gençler çoğunlukla Fenerbahçe kulübüne giriyorlardı. Bu anlamda zaman içinde, Moda’dan; Esat Kaner, Kuşdili’nden; Yaşar Yalçınpınar, Bakla tarlası’ndan; Fikret ile Semih Arıcan ve Bülent Büyükyüksel, Erenköy’den; Fikret Kırcan, Erol Keskin ile Naim Şukal ve Hasanpaşa’dan; Halit Deringör, Müjdat Yetkiner, Sabri Kiraz ve Zeynel Üner temayüz ederek Fenerbahçe’ye gelmişler ve onun şampiyonluklarında emek vermişlerdi. (…)”
Santrfor Yaşar Yalçınpınar’ın 1938’de ve sonrasındaki senelerde Fenerbahçe takımındaki en yakın arkadaşları şöyle: Esat Kaner, Taka Naci, Fikret Kırcan, (Çingene) Lebib Elmas, Zeynel Üner ve Müjdat Yetkiner… Esat Kaner’le, Zeynel Üner’le ve Lebib Elmas’la dostluğu çok daha derin, çok daha sıkı dostlar… Büyükamcam, Zeynel Üner’e “Zogo” diye hitap edermiş, arkadaşları arasında Zeynel Üner’in lakabı “Zogo”ymuş. Zogo Zeynel ava çıkmayı çok severmiş, birkaç kez amcamla birlikte ava çıkmışlar. Böylesi dostlukları ve yaşantıları incelediğimizde, günümüzdeki endüstrileşmiş futbol ile o dönemdeki semt futbolu ruhunun çok önemli bir karşıtlık oluşturduğunun farkına varmaktayız.
1970’li yıllarda eşi Meral’in parkinson hastalığına yakalanmasının ardından büyükamcamın suskunluğunun arttığı ve yaşama sevincinin azaldığı da ailemiz arasında bilinmektedir. Büyükamcam santrfor Yaşar Yalçınpınar, hayatının son yıllarını Marmara Adası’ndaki yazlığımızda büyükteyzem Meral’le birlikte geçirdi. Büyükteyzem Meral 8 Aralık 1987’de, santrfor Yaşar ise 18 Ağustos 1998’de vefat etti. (Büyükamacam vefat ettiğinde Sn. Faruk Ilgaz Bey, Erenköy’deki evimize taziye ziyaretine gelmişti. 2009 yılında -Lefter heykelinin açılışında- Sn. Faruk Ilgaz Bey’le karşılaştık ve babamla birlikte elini öptük. Sn. Faruk Ilgaz Bey, bize, amcamı ve futbolculuğunu çok sevdiğini ifade etti.)
Sonuçta, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1/1/1933 giriş tarihli ve 582 numaralı üyesi olan büyükamacam santrfor Yaşar Yalçınpınar hakkında bildiklerimiz -şimdilik- bu yazıda aktarmaya çalıştıklarımızdan ibarettir. Eminim ki Sn. Faruk Ilgaz ve Sn. Zeynel Üner, büyükamcamın futbol yaşantısı hakkında birçok şey biliyorlardır; çeşitli ayrıntılara, anılara, hikâyelere vâkıflardır.
Bu yazıyı Sn. Zeynel Üner Bey’in Sn. Faruk Ilgaz Bey’e aktardığı ilginç bir anıyla bitirmek yerinde olacaktır:
“Futbolcu arkadaşım Yaşar Yalçınpınar ve kız arkadaşlarımızla Belvü Gazinosu’nda oturuyorduk. Bir de baktık ki, o tarihte kulübümüz yönetim kurulunda vazife görmekte olan, sonradan Fenerbahçe Kulübü başkanı olacak Hacı Bekir Bey orada idi. Biz utanç ve şaşkınlık içinde iken, nur içinde yatsın, Hacı Bekir Bey bize bir garson ile zarf içinde 40 lira göndermişti.. Hesabı ödememiz için!..”
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı‘nda bir defter var… Prof. Dr. Erhan Afyoncu ve Prof. Dr. Vahdettin Engin, “Spor Kulüplerinin Kuruluş Tarihleri ve Amaçları” başlıklı bu defterin sayfalarından birinde Fenerbahçe’yi bulmuşlardı…
Fenerbahçe’nin kuruluşuna dair bütün “resmî” detayların sitemizde bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Bu da ilk belge… Çeviri, kıymetli Barış Kenaroğlu’nun eseri…
Cemiyetin Ünvanı Fenerbahçe Spor Kulübü
Maksad-ı Tesisi Memlekette terbiye-i bedeniye ve fikriyenin teminine çalışmak ve şübban-ı vatanı mübareze-i hayata ve meşak ve esfar-ı askeriyeye alıştırmak üzere. (Ülkede beden eğitim ve düşüncesinin elde edilmesi için çalışmak ve ülke gençlerini hayat mücadelesine ve askeri seferler ile zorluklara alıştırmak üzere)
Merkez İdaresi Kadıköy’ünde Kuşdili Çayırında
Tarih-i Tesis 1323
Heyet-i İdaresi Reis-i Umumi : Hamid Hüsnü Bey Reis: Fuad Kaptan-ı Umumi: Galip Kasadar: Hakkı Katib-i Umumi: Hüseyin Hüsnü beylerden mürekkeptir
17 Mayıs 1942 tarihli “Vatan” gazetesinde, “Bir Fenerbahçeli” imzasıyla Fenerbahçe’nin kuruluş yıllarının hikayesi… Böyle yazılar, unuttuğumuz insanları hatırlamak açısından önemli. Her bulduğumuza burada yer vereceğiz. Keyifli okumalar.
* * * * * *
1907 yılında idi. Türk spor semasında bir güneş doğdu. Kadıköy gençliği başlarında Ziya Nuri, Ayetullah, Enver, Asaf, Yahya olduğu halde Türk spor tarihinde şerefli sayfalar açan, bugün başlı başına bir tarihi olan Fenerbahçe’nin temelini attılar. Bu temiz yuvayı kurdular.
Fenerbahçe’nin ilk kuruluş günlerinde büyük zorluklara rağmen yılmadan çalışan gençler, her türlü müşkülatı yendiler ve memleket sporuna bu eşsiz denecek yuvayı sarsılmaz bir cemiyet haline getirdiler.
Fenerbahçe ismini Kadıköyü’nün, o tabiatın bütün güzelliklerini bir araya getirmiş Fenerbahçe’den, renklerini de o zümrüt çayırları süsleyen baharın ilk çiçeği papatyanın sarı-beyaz renginden aldılar.
İşte bu arada merhum Galip’i, Fuat Hüsnü’yü, meşhur Hasan’ı, Hamit Hüsnü’yü, Tevfik Haccar’ı, Hasan Kamil’i, Kemal Aşki’yi, Mustafa Elkatib’i, Sait Selahattin’i, Yahya’yı Fenerbahçeliler arasına karışmış görüyoruz.
Fenerbahçe Umumi Harp’ten evvel çok sıkıntı geçirdi. Fakat azimkar gençlerin çalışmasıyla bu buhranlara göğüs gerildi. Kemal Aşkı’nın verdiği bir tek kulübede çalışmalarına devam etti. Ve Moda, Kadıköy, Strugglers’ın yanında yer aldı.
Fenerbahçe her gün daha kuvvetli bir hale geliyor ve yeni elamanları arasına alıyordu. Elkatip Mustafa’nın geceli gündüzlü çalışmasıyla Türk futbol tarihinde birer yıldız olarak parlayan Zeki’ler, Bekir’ler, Sabih’ler, İsmet’ler, Arif’ler, merhum Sırrı’lar, Ragıp’lar, Fenerbahçe kadrosunda yer aldılar.
Biz yine Fenerbahçe’nin o şerefli tarihine geçelim : Fenerbahçe bu sırada bir buhran devresi geçirdi. Bekir ve Otomobil Nuri de dahil olduğu halde birinci takımın sekiz dokuz kişisi ayrılarak diğer bir kulübü tesis ettiler. Fakat bu buhran Fenerbahçe’yi sarsmadı. Bilakis daha ziyade çalışamaya sevk etti. İşte bu aradadır ki Fenerbahçe takımında yeni yıldızlar parladı.
Umumi harp sıralarında idi, gençler memleket müdafaası için vatan sınırlarına koştular. Spor faaliyeti sekteye uğradı. İşte bu buhranlı devrede merhum Sabri Toprak’ı Fenerbahçe’nin başında görüyoruz. Bu büyük insanın himmeti ile Fenerbahçe bu arada yeni bir binaya da sahip oldu ve Kuşdili’ndeki yanan binaya yerleşti.
Fenerbahçe asıl tarihini, o ölmez sevgisini mütareke yıllarındaki galibiyetleriyle yaptı. Sevgisini bir mezhep haline getirdi. Her önüne gelen ecnebi takımını yenerek spor tarihimizde şerefli sayfalar açtı.
Fenerbahçe tarihinde Mustafa Elkatip’ten sonra merhum Mocuğu da unutmamak icap eder. Mocuk zamanın Mustafa’sı olmuştu. Onun çalışmasıdır ki Büyük Fikret, Muzaffer, Niyazi, Mehmet Reşat gibi futbol yıldızları parladı.
Fenerbahçe futbolda olduğu gibi diğer spor sahalarında da başta yer aldı. Bilhassa teniste memlekete, merhum Galipleri, Suatları, Sedatları, Zekileri, Saitleri, Tevfikleri kazandırdı.
Denizde, atletizmde de büyük muvaffakiyetler gösterdi. Fenerbahçe’ye hizmet edenler arasında merhum Sabri Toprak, sporcu Hariciye vekilimiz Şükrü Saracoğlu, eşsiz sporcu Galip, Ali Muhiddin Hacıbekir, Zeki Rıza Sporel, Hasan Kamil, Fuat Hüsnü, Hamit Hüsnü, Tevfik Taşçı, Hayri Celal, Muvaffak Menemencioğlu’nun isimlerini zikredebiliriz.
Fenerbahçe tarihinde açılmış bir şerefli yaprak daha var. O da Ebedi Şef Atatürk’ün kulübü ziyaretinde hatıra defterine kaydettiği birkaç satırdır. Büyük kurtarıcı ihtisaslarını şöyle ifade ediyor:
“Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazharı takdir olmuş bulunan asarı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbabı himmetini tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim”
Fenerbahçe tarihini süsleyen şerefli sayfalar arasında Slavya, El-İttihad galibiyetleri ve daha bunun yüzlerca açılmış zafer sayfaları da vardır.
Fenerbahçe’nin ölmez bir tarihi, şerefli bir mazisi var ve bundan sonra da daha bir çok sayfalar açılacaktır.
Daha önce geçmişten bugünlere bir Fenerbahçe hazinesi bıraktığını yazdığımız Şakir Beşe, Fenerbahçe tarihini aydınlatmaya devam ediyor. Şehir tarihçisi, kıymetli büyüğümüz Alican Küçükcan, 21 Aralık 1943 tarihli Akşam gazetesinde Kurbağalıdere konulu bir okur mektubuna rastlamış. Yazan, Şakir Beşe… Bizi en çok ilgilendiren kısım ise muhteşem tasviriyle verdiği yer isimleri… Buna göre Kuşdili Lokali’miz, Misk Sokak’ta değil, 145 numaranın hemen altında, ikinci köprünün üstünde. Evet, Kuşdili Lokali’nin yerini bulduk!
Şakir Beşe, belki de hiç farkında olmadan bir tarih yazmış. Nur içinde yatsın.
Kadıköy’ün yerlisiyim. Gazetenizde senelerden beri Kadıköy’ün imarı, Kurbağalıdere’nin temizlenmesi, Fenerbahçe ve Kalamış’ın güzelleştirilmesi hakkındaki haberleri dikkatle takip etmekteyim. Tabiaten güzel olan Kadıköyümüze dair intişar eden imar havadisinin verdiği fırsatlardan istifade ile evvelce köyümüzün belli başlı mesirelerini sahillerinde cemeden, fakat son senelerde pisliği ve taaaffünü ile güzel köyümüzün baş belası ve hastalık yuvası haline gelen Kurbağalıdere’den bahis müteaddit yazılar yazdım. Bunlar gazetenizde yer buldu. İmar planının tatbikinden evvel ait olduğu makamın dikkat nazarını bazı mühim noktalar üzerine çekmek emeliyle yeniden bu mevzuya dönüyorum.
Kurbağalıdere’nin kırk sene evvelki vaziyetini bir gözden geçirelim; derenin şimdiki Yoğurtçu Parkı nihayetindeki mansabından giren sandallar, piyadeler ve futalarda sazlı ve sözlü dere safasına çıkanlar evvela solda merhum Abdürrazzak’ın ve Şevki’nin temsiller verdiği ahşap Yoğurtçu tiyatro ve gazinosunu görürler, biraz ileride birinci tahta köprüyü -şimdiki beton köprü- geçtikten sonra ikinci tahta köprünün sağ başında hayalî Salih veya meddah Aşki’nin Karagöz oynattıkları Meserret Bahçesi ve gazinosunu ve bu bahçenin sahilindeki kara ağacın dibinde elinde kamış olta ile balık tutan Kadıköy’ün meşhur kambur terzisini seyrederler.
Fenerbahçe Lokali ve Diğerleri
Sırasıyla daha ileride solda evvelleri Kamil efendi gazinosu, bilahare Uhuvvet Kulübü ve daha sonra (bir elektrik kontağı neticesi yanıp kül olarak çok kıymetli hatıra ve zengin müzelerini külleri altına gömen) Fenerbahçe Spor Kulübü binası ve bahçesini ev yanında kiraya verdiği meşhur Hamdi merhumun gazinosunu ve daha ileride solda Mahmut Dede türbesi karşısındaki salaş gazino ile Hasan Efendi tiyatrosunu görürler.
Ve taş köprü altından geçerek sağda Kösenin Bağı mesiresinde kemanî Memduh’un saz faslını dinler ve kafesle ayrılan kısımda nazan ve hıraman göz süzen yaşmaklı feraceli dilberlerle alakadar olduktan sonra şimendifer köprüsünün de altından geçerek iki dar ve derin dirseği dönerler. Ve şimdiki Gazhane önünde meşhur eski Çınarlı kahvede zurnacı üstad Mehmet’i dinleyip kolan salıncağında devasa çınarların dallarına kadar uçan delikanlıları da gördükten sonra (Çiflikât-ı Hümayun)a giden köprünün de altından geçerek sağda Söğütler Dibi mesiresinde çimenlerin üzerine sofraları kurar ve yemeklerini orada zevku sefa içinde yerler ve gene aynı dere tarikiyle avdet ederlerdi.
Derenin İlerisi
Güneşe tahammülü olanlar derenin ilerisi ağaçsız ve gölgesiz olmakla beraber ta Uzunçayır’ın nihayetine, yani şimdiki Eminbey köprüsüne, hatta daha ilerilere kadar dereyi takip edebilirlerdi.
Acaba! Bu dereye ne oldu? Suları mı çekildi? Bundan otuz bu kadar sene evvel Havagazı şirketinin kömürünü bu tarikle Gazhanesine sevk etmek istediği ve hatta tesi ve imarını da deruhte eylediği halde (güzergahta Çiflikât-ı Hümayun vardır) kaydıyla kabul edilmeyen bu dereye ne oldu?
Hayır! Hiçbir şey olmadı. Yalnız ihmal edildi. Bakılmadı. Kendi bostanlarının kuyuları dururken derenin sularını bostanlarına çevirerek kendi istifadelerine hizmet edenlere ses çıkarılmadı. Kırk senedir dereyi temizletmek şöyle dursun, bilakis telvis edildi. Yoksa tabiat gene o tabiat, mecra gene o mecra, gene o sudur. Civar dağlarda ve tepelerde hiçbir suretle değişiklik olmadığını eski bir avcı sıfatıyla yakınen ve mahallen bilirim. Yalnız deremiz uzun seneler devam eden sellerin dağ ve tepelerden getirdiği kum, çakıl ve çamurlarla yer yer millenmiştir.
Kurbağalıdere bizim çocukluğumuzda kefal, lapin, ve kaya balığıyla meşhurdu. Bu derede birçok balıkçı ve ailesi geçinir, yazın sandalcılık ve kışın oldukça ehemmiyetli balıkçılık yaparlardı. Bu derenin balığını iltizam eden ve dere sahilinde oturan merhum bir kaptan, derenin ağzı ve mecrası tıkandıkça Eyüp civarından çamur tekneleri tedarik eder ve derenin millenen kısımlarını kendi parasıyla temizletirdi. Aynı zamanda bütün ebniye inşaatı şimdiki gibi deniz kumuyla değil, bilhassa dere kumuyla yapıldığı için kum ve çakıl işi ile meşgul olanlar sürü halinde merkeplere asılı ikişer küfecik ile derenin topuk mahallerindeki kum ve çakıllarını bina yapılan mahallere naklederler ve bu suretle deremiz mütemadi bir temizlemeye maruz kalır ve mecrası tıkanmazdı. Sonraları bu dereden kum ve çakıl almak yasak edilmiş. Neden? Bu cihet bizce meçhul.
Şimdiki Zaman
Şimdi belediyemiz dere civarının bir kanalizasyon planına göre dereye akan lağımlarını Kuşdili çayırının bir kölesinde toplama havuzuna sevk etmek işini bir müteahhide vermiş ve bu müteahhit bir seneden fazla bu işle meşgul olmakta bulunuyor ve Kuşdili çayırı ile Yoğurtçu Caddesi arasındaki sokakta lağım künklerinin ve yollarının üzerleri açık bir halde duruyor.
Diğer taraftan derenin ağzından beton tramvay köprüsüne kadar olan kısmın taranması ve temizlenmesi işi ilkbahara bırakılmış oluyor. Sırası gelmişken arz edeyim ki bu temizleme işi kışın derenin suları daha az iken ve taraması daha kolay olurken otuz senedir daima ilkbahara bırakılmış ve bir türlü temizlenmesine imkan hasıl olamamıştır.
Tetkikatım neticesi edindiğim kanaate göre bu derenin ağzı ne kadar temizlenmiş olsa iki sene sonra gene mütevali lodosların tesiriyle hasıl olacak topuklardan tıkanacaktır. Bunun çaresini aşağıda arz edeceğim.
Çare
Deremiz keşişlemeden hiç ve kıble lodosundan da çok müteessir olmaz. Bu kerteden gelen dalgaların bir kısmı Fenerbahçe burnunu yaladıktan sonra bakiyesi daha ziyade Şifa sahili ile Moda burnu arasını döver. Derenin müteessir olduğu doğrudan doğruya cenuptan gelen lodostur. Asıl bu lodos tesiriyle derenin ağzı topuklanır ve tıkanır. Batıdan gelen lodos ise kıblenin aksine Kalamış sahillerini döver ve dereye tesir yapmaz. Şu halde deremizi uzun zaman tam cenuptan gelen lodosların tesiriyle tıkanmaktan kurtarmak için tek çare, şimdi üzerine esbak esvapçı başı İlyas Bey köşkü namıyla maruf binanın bulunduğu Şifa burnundan deniz içindeki Şifa taşına ve bu taştan hafif bir dirsek yaparak Kalamış iskelesinin şarkına doğru yapılacak iki yüz metrelik bir mendirektir.
Bu mendireğin dış cephesine doldurulacak büyük taşlar lodosu tamamen kıracak ve dere ağzı geniş bir liman ve sığınak halini alacağı gibi deremiz de uzun zaman tıkanma tehlikesinden kurtulacaktır. Aynı zamanda kışın dereden çıkamayarak kahvelerde mahpus kalan ve bu yüzden geçinemeyerek adetleri günden güne azalan profesyonel balıkçılarımız artacak ve ailelerinin yüzü gülecek ve Kadıköy gençliği arasında çok sıhhî bir spor olan amatör balık merakı yayılacaktır.
Maruzatıma nihayet vermeden evvel bütün denizcilerin bilerek, fakat gafletle ve yahut bilmeyerek zarar gördükleri ve nice kotraların, motorların ve salapuryaların üzerine düşerek delinmesine ve yahut parçalanmasına sebep olan Mühürdar sahilinde (Deliklitaş) namıyla anılan ve tepesi deniz seviyesinden yirmi otuz santim kadar aşağıda bulunan bu taşın ufak bir himmetle parçalanıp dağıtılması ve bu suret kabil olmadığı takdirde sağlam ve sabit bir işaretle belirtilmesi bütün denizcilerin minnet ve şükranını mucip ve milli serveti koruyan bir hareket teşkil edecektir.
Daha önce de burada (1) üzerinde konuşmuştuk; Papazın Çayırı denen yer, aslında bizim stadyumun bulunduğu bölge değil. Şu anda Maraton tribünün karşı tarafına denk gelen alanın adı, gel zaman, git zaman stadyumla beraber anılmaya başlamış. Oysa 1908 senesinde padişahtan istenerek (2) Union Club ismi verilen araziye bakınca ayrım daha iyi anlaşılıyor. “Papazın Çayırı vs Union Club” demek, anılara bakılınca belki çok doğru bir tespit değil ama haritalar böyle demiyor.
Yukarıdaki görsel 1930 tarihli Jacques Pervititch haritasından bir bölüm. Tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.
137 numarada bugünkü Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu araziyi göreceksiniz. Şimdi kale arkasının olduğu yerde, o zamanlar stadyumun tek tribünü, tabiri caizse numaralısı var. Kalelerin biri Bağdat Caddesi’ne bakan kenarda, diğeriyse tabii onun karşısında. Cadde’nin hemen karşısında Papas Baghçesi adıyla bir park var. İşte orası, Papazın Çayırı.
135 ve 136 numaralarda, bugün hala birer okul arazisi olan mektepler dikkatinizi çekecek.
145 numara, Fenerbahçe tarihinde bir toplanma yeri olarak ehemmiyetli bir mekan, Hamdi’nin gazinosu görülüyor.
143 ve 144 numaraların arasından geçen sokak ise, Fenerbahçe’nin 6 Haziran 1932 tarihinde yangında kaybettiği Kuşdili Lokali’nin bulunduğu Misk sokak.
Farklı tarihlerde yapılan planları buldukça buraya eklemeye devam edeceğiz. Belki sonunda Kadıköy bir açık hava Fenerbahçe Müzesi haline gelir.
Daha önce de burada (1) üzerinde konuşmuştuk; Papazın Çayırı denen yer, aslında bizim stadyumun bulunduğu bölge değil. Şu anda Maraton tribünün karşı tarafına denk gelen alanın adı, gel zaman, git zaman stadyumla beraber anılmaya başlamış. Oysa 1908 senesinde padişahtan istenerek (2) Union Club ismi verilen araziye bakınca ayrım daha iyi anlaşılıyor.
Yukarıdaki görsel 1930 tarihli Jacques Pervititch haritasından bir bölüm. Tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.
137 numarada bugünkü Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu araziyi göreceksiniz. Şimdi kale arkasının olduğu yerde, o zamanlar stadyumun tek tribünü, tabiri caizse numaralısı var. Kalelerin biri Bağdat Caddesi’ne bakan kenarda, diğeriyse tabii onun karşısında. Cadde’nin hemen karşısında Papas Baghçesi adıyla bir park var. İşte orası, Papazın Çayırı.
135 ve 136 numaralarda, bugün hala birer okul arazisi olan mektepler dikkatinizi çekecek.
145 numara, Fenerbahçe tarihinde bir toplanma yeri olarak ehemmiyetli bir mekan, Hamdi’nin gazinosu görülüyor.
143 ve 144 numaraların arasından geçen sokak ise, Fenerbahçe’nin 6 Haziran 1932 tarihinde yangında kaybettiği Kuşdili Lokali’nin bulunduğu Misk sokak.
Farklı tarihlerde yapılan planları buldukça buraya eklemeye devam edeceğiz. Belki sonunda Kadıköy bir açık hava Fenerbahçe Müzesi haline gelir.
Çelebizade Sait Tevfik tarafından “Resimli Ay” dergisinde Fenerbahçeli sporcularla yapılan söyleşilere devam ediyoruz. 1921-1931 yılları arasında 64 resmî maçta forma giyen, Harington Kupası kahramanlarından Kadri Göktulga’nın Mart 1925 tarihinde verdiği röportaj için şöyle buyurun.
* * * * * *
Pek küçükten tanırım. Ekseri günler mektepten çıktıktan sonra daimi arkadaşlarından Nusret ve Bedri ile beraber Union Club’ın kalelerinde egzersizlerini yaparlardı. O vakitler Fenerbahçe Kulübü’nün küçük takımlarında oynuyorlar ve daha müptediliklerine rağmen takdir ediliyorlardı. Seneler geçtikçe birbirinden ayrılmayan bu üç oyuncudan biri olan Nusret Anadolu’ya gitti. Bedri ve Kadri ise evvela üçüncü ve pek az farkla ikinci takıma geçtikleri gibi, bu aylar zarfında birinci takıma da dahil oldular. Bedri muhacim hattında çalışırken, Kadri de muavin hattında geçilmez bir uzuv oldu ve bu sayede, pek genç bulunmasına rağmen, orada gösterdiği muvaffakıyet kendisini kulübünde müdafaa mevkiine yerleştirmeye sebep oldu. Şimdiki halde istikbali en parlak bir müdafi oyuncusudur. Birdenbire büyüyen ve aynı günlerde yükselen bu genç oyuncu kendi hatıratına şöyle başlıyor :
“Pek küçükken sporun ne demek olduğunu bilmezdim. Sekiz, dokuz yaşında Kadıköy Sultanisi’nde bulunduğum zamanlar futbolu merak etmiştim. O zaman Kadıköy Sultanisi müdür ve muallimleri spora ehemmiyet verirlerdi. Her gün öğle teneffüsünde Haydarpaşa Çayırı’na çıkar ve takımlar teşkil ederek birbirimizle maçlar yapardık. O zamanlar mektebin en iyi oyuncuları meyanında bu senenin teferrüd eden idmancıları bulunurdu. Tabii biz çok küçük olduğumuzdan, ağabeylerimizin oyunlarını merakla seyretmekle iktifa ediyorduk.
Yavaş yavaş her Cuma günleri Kadıköy Spor Kulübü’ne koşmaya başladık. Burası bize futbolun zevk ve şevkini tattırmıştı. Daha o zaman milli takım teşkilatı yoktu. Böyle olmakla beraber o zamanın genç oyuncuları bir çok hususatta daha ziyade ümit ve hevesle futbola çalışıyorlardı. Ben de sporun bu şubesinde yavaş yavaş göze çarpmaya başlıyordum. Mektep takımları arasında yaptığımız maçlarda benim de ismim etraftan “Yaşa” sedalarıyla kulağıma çarpmaya başlıyordu.
Bu vaziyette birkaç sene daha çalıştıktan sonra ilk defa Fenerbahçe Kulübü’ne intisap ettim. Ve bu sevgili kulübe duhûlüm en tatlı günlerimi bildiriyordu. Bu suretle Fenerbahçe ikinci takımında bir sene müddetle oyun oynadım. O zamanlar etraftaki seyirciler benim pek iyi bir oyuncu olacağımı söylüyorlardı.
1335 senesi lig maçları Kadıköy’de devam ederken, bir Cuma günü Vefa-Fenerbahçe ikinci takımları maçını icra ediyorduk. Ben o zamanlar pek iyi oynuyordum. Maçtan sonra pek muhterem kaptanım Zeki Bey, Bedri ile bana:
– “Niçin ikinci takımda oynadınız? Öğleden sonra birinci takımda oynayacaktınız” dedi.
Bir iki saat heyecanlı istirahatten sonra maç saati yaklaştı. Tekrar soyunarak arkadaşım Bedri ile beraber İttihat Spor Çayırı’na birinci takım ağabeyleri arasına yine beraber olarak dahil olduk. Birkaç dakika sonra da maç başlamıştı. Ben müdafi mevkiinde oynuyordum. O gün iki maç yapmamıza rağmen iki arkadaş da gayet muvaffakıyetle oynadık. Böylece birkaç maçta müdafi olarak oynatıldım. Fakat bundan sonraki maçlarda pek eski olan mevkiimi bırakarak kulüp tarafından sağ muavin olarak oynatılmaya başladım.
Bu suretle birkaç sene asıl mevkiime pek yabancı kalmıştım. Sağ muavin mevkiinde birkaç sene daha oynadıktan sonra, İstanbul’un pek kıymetli ve muhterem oyuncusu Kamil Bey’in spor hayatından çekilmesiyle, yine kulüp tarafından onun yerine “müdafi” mevkiine geçirildim. Daha ilk maçta mevkimin oyuncusu olduğumu ispat ettim.
Nihayet 1340 senesinde spor hayatımızda olimpiyat meseleleri mevzubahis olmaya başladı. Tabii bu havadis bütün sporcular arasında memnuniyeti mucip olmuştu. Herkes birbirleriyle rekabet ederek olimpiyada gitmek arzusundaydı. İşte benim de kulüp tarafından ismim federasyona verildi. Tabii seçme müsabakaları başlıyordu. İlk seçme müsabakasını yapmak üzere Eskişehir’e gittik. Orada birkaç maç yaptıktan sonra tekrar, seçme müsabakalarına devam etmek üzere Kadıköy Spor Çayırı’nda kurulan kampa dahil olduk. Her gün ve her dakikamız heyecanla geçiyordu. Antrenör Billy Hunter tarafından her gün idmanlarımıza devam ediyorduk. Ve her gün yapılan idmanlarda yavaş yavaş kendimi göstermeye başlıyordum. Biraz açıkça söylemek lazım gelirse, birkaç rakibi atlattıktan sonra mevkimi daha ziyade tersin etmiştim.
Nihayet Avrupa’ya hareket zamanı yaklaştı. Fakat daha heyecanım ve düşüncem zail olmamıştı. Acaba hakiki müdafi olarak mı yoksa ihtiyat oyuncusu olarak mı gidiyordum? Arkadaşlarımın temin ettiğine ve benim de anladığıma göre takımda bir mevki kazanmıştım. Artık İstanbul’dan hareket günü gelmişti. Sabahleyin bütün istihzaratımızı kamil ederek arkadaşlarımın gözyaşları arasında İstanbul’u terk ediyordum. Beni taşıyan vapur spor muhiblerinin alkışları arasında yola devama başladı.
Uzun bir yolculuktan sonra Paris’e vasıl olduk. Selim Sırrı Bey tarafından istasyonda istikbal edildik. Daha Paris’i göremeden Metropolitan ile Kolomb kamplarına vasıl olmuştuk. Kamp bir çok küçük kaleleri ihtiva ediyordu. İkişer kişi olmak üzere odalara ayrıldık. Büyük maça henüz on beş gün vardı. Bu on beş günü dahi idman ile geçirdik.
Maçın arifesi akşamı reisimiz Ziya Bey tarafından salona davet edildik. Bütün oyuncular büyük bir heyecan içinde kıvranıyorduk. Ziya Bey bir mukaddimeden sonra hiçbir suretle itiraz edilmemek üzere takımı okumaya başladı. Beni sol muavin mevkinde okudular. O anda dehşetli bir darbe yediğimi anlayarak pek müteessir olmuştum. Son dakikaya kadar müdafi mevkiinde oynatıldığım halde bir gecede takım değiştirilmişti. Ve bu suretle pek meşru olarak takım yenilmişti.
İşte bu darbe bütün ümitlerimi ve cesaretimi kırdı. Ertesi gün pek nevmid olarak maça çıktım. O gün müthiş bir talihsizlik olarak Çeklere mağlup olduk. Bu suretle ilk ayrılmadan ihraç edildikten sonra bütün takım azası serbest bir halde Paris’i gezmeye başladı. O muhteşem payitahtı bir müddet dolaştıktan sonra turneye çıkmak üzere Paris’i terk etmiştik.
Bütün bu seyahat esnasında gördüğümüz maçlarda pek büyük istifadeler temin ettim. Ve mevkimin daha ziyade tekniğine dikkat ettim. Bütün bu turnelerde mevkimin üstadları olarak Uruguay’ı ve Çeklerin müdafilerini gördüm.Temmuz iptidalarında ise tekrar Paris’ten yola çıkıp, bir çok sıkıntılar çekerek sevgili İstanbul’a kavuştuk. Turne esnasında hakikaten bir çok haksızlık ve idaresizlik olmuştu. Fakat bunlar ilk defa yapılan muntazam teşkilat arasında nazar-ı müsamaha ile görülebilir.
İstanbul’a vasıl olduktan sonra mevkime daha esaslı bir surette sarılarak çalışmaya başladım. Son zamanlarda federasyon tarafından tekrar imtihan ve turne meselesi çıktı. Ümit ederim bu sefer baştakilerin gadrine ve garezine uğramadan milletimi uzaklarda daha şerefle temsil edebilirim”