Etiket: Kadri Göktulga

  • Zaferin Rengi Filmi

    Zaferin Rengi Filmi

    Fenerbahçe ve Millî Mücadele yıllarını konu alan Zaferin Rengi filmi ile dair bilgileri burada derleyeceğiz.

    Prof. Dr. Vahdettin Engin‘in yanında FenerbahceTarihi.org‘un tarihî ve Erhan Çavdaroğlu‘nun da askerî konularda danışmanlık yaptığı film ekibine, başta Sayın Abdullah Oğuz olmak üzere şükranlarımızla…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Sultanahmet Mitingi Çekimleri

    Zaferin Rengi Filmi
    Gülper Özdemir, Nejat İşler, Abdullah Oğuz, Timuçin Esen, Kubilay Aka, Yılmaz Adam Bayraktar ve Birce Akalay.

    Abdullah Oğuz ve Oyuncularla Röportaj


    Kocaeli Çekimlerinde


    Teaser

    Yapım Şirketinin Teaser Metni

    Önümüzdeki Sezonun Merakla Beklenen Filmi:

    ZAFERİN RENGİ

    İlk Teaser’ını Yayınladı

    Unutmayın!

    Zafer, zafer benimdir diyebilenin, muvaffak olacağım diye başlayabilenindir!

    2024 Sinema Sezonu’nun merakla beklenen filmi ZAFERİN RENGİ çekimleri devam ederken ilk teaser’ını yayınladı!

    Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu ZAFERİN RENGİ, oyunculukları, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı, tüm gerçekliği ile perdeye taşınacağının sinyallerini veriyor.

    Hem Havan Topuyla Hem Futbol Topuyla Savaş Kazanan Tek Ülke

    Zaferin Rengi, eşsiz dostluklar, benzersiz bir aşk ve tarihe damga vurmuş bir spor müsabakasının nefes kesen hikayesini; 1918 – 1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda, düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası efsanesinin etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

    Birlik, Spor ve Aşk’la Kazanılan Bir Zaferin Kahramanları

    Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracağı yeni neslin yetenekli oyuncularından Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alan Gülper Özdemir’in yanı sıra filmde; ekranların ve sinemanın güçlü oyuncularından Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edib Adıvar) da dönemin sembol siyasetçilerine, aydınlarına, askeri figürlerine ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat veriyor.

    ZAFERİN RENGİ Şubat’ta Sinemalarda!

    Teaser Hakkında:

    Attığınız her gol kurşun olacak! Tuttuğunuz her top vatan müdafaası!

    Cumhuriyetimizin 100. Yılında;

    Milli Mücadele’yi…

    İşgal altındaki İstanbul’u…

    Anadolu’da başlatılan direnişi…

    Mustafa Kemal Paşa’nın Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaretiyle ateşlenen,

    yorgun ve yoksul bir halkın spor müsabakaları ile zafere olan inancını gözler önüne seren,

    Ve Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen

    General Harington Kupası’nı eşsiz bir hikaye örgüsü ile beyazperdeye taşıyacak olan #ZaferinRengi sinema filmi ilk teaser’ını yayınladı!

    #ZaferinRengiFilmi #ANSProduksiyon #EvrenselProductions #ZaferinRengi

    Teaser Kısa Hikaye

    “Yıl 1918. İşgal altında bir İstanbul. Yorgun, yoksul, esir bir halk. Fenerbahçe’nin kurucularından ve ilk kaptanlarından Galip Kulaksızoğlu cepheden döndüğünde, geleceğe, futbola ve vatanın kurtuluşuna dair tüm umutlarını yitirmiş bir Türk gencidir. Galip’i dönüştüren kuvvet, Çanakkale Savaşı’nın kahraman kumandanı Mustafa Kemal Paşa olacaktır.

    Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe kulübünü ziyaretinde, gençlere Fenerbahçe’nin misyonunu gösterir. Bu misyon, futbolun insanlar üzerindeki kenetleyici etkisini kullanarak halka moral aşılamak ve milli şuur ve birliği güçlendirmektir. Fenerbahçe, düşman kuvvetlerinin takımlarıyla oynadığı başarılı müsabakalarla halkın zafere olan inancını pekiştirirken, milli hareketin İstanbul’daki istihbarat ve lojistik ağı olan Mim Mim Cemiyeti ile yaptığı operasyonlarla da Anadolu’daki mücadeleye büyük katkılarda bulunur. İngilizlerin son bir zafer ihtimali olarak gördükleri Harington kupa maçını da kazanarak, ülkemize futbol tarihimizin en büyük zaferlerinden biri olan Harington Kupasını armağan eder…”


    Teaserdan Görüntüler


    Tarih Danışmanı Prof. Dr. Vahdettin Engin

    Zaferin Rengi Filmi

    Sabri Toprak Rolünde Nejat İşler

    Zaferin Rengi Filmi

    Çekimlerin Son Gününden


    Pelin Uluksar’dan


    Fenerbahçe Kulübü’nün Seti Ziyareti

    Fenerbahçe Başkanı Ali Y. Koç

    “Zaferin Rengi” Film Setini Ziyaret Etti

    Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Y.Koç ve Yönetim Kurulu Üyeleri geçtiğimiz günlerde 16 Şubat’ta vizyona çıkacak olan Zaferin Rengi filmin Kocaeli’ndeki setini ziyaret etti.

    Başkan Ali Y. Koç, Genel Sekreter Burak Çağlan Kızılhan, Yönetim Kurulu Üyeleri Simla Türker Bayazıt ve Selahattin Baki ile Yönetim Kurulu ve Başkan Başdanışmanı Mümtaz Karakaya’nın, yönetmen Abdullah Oğuz ve oyuncularla bir araya geldiği ziyarette film için özel olarak dokutulan ve dönemin Fenerbahçe formasını birebir yansıtan formalar kulüp yönetimine hediye edildi.

    Ziyaret sonrası; General Harington Kupası karşılaşması için tarih okuması yapılarak birebir gerçeğine uygun şekilde inşa edilen Fenerbahçe eski kulüp binası başkanlık ofisinde konuşan Ali Y. Koç:

    Biz bu filmin çok başarılı olacağına ve Fenerbahçe taraftarlarının da bu filme ciddi anlamda sahip çıkacağına inanıyoruz çünkü çok az camiaya nasip olur böyle bir hikâye…

    Ali Koç yaptığı konuşmada, “Biz çok etkilendik. İnşallah 16 Şubat’ta filmimiz vizyona girecek. Ondan önce galalarımız olacak; hem İstanbul’da hem Almanya’da. Biz tutacağına çok inanıyoruz. Çok mesai harcandı, çok emek harcandı, çok para harcandı. Sabırla ve metanetle bu noktaya gelindi. Biz bu filme çok inanıyoruz. Yıllardır General Harington Kupası filmini yapmak için kulübe çok başvurular oldu. Ben yöneticiyken de başkanken de bunu yaşadım. Ama o veya bu nedenle bir şekilde hiçbir zaman gerçekleşmedi. Dolayısıyla Abdullah Bey’i ve ekibini ilk defa bu filmin hikâyesini filme dönüştürdükleri için tebrik etmek istiyorum. Camiamız adına da teşekkür etmek istiyoruz. Biz bu filmin çok başarılı olacağına inanıyoruz. Fenerbahçe taraftarlarının da bu filme ciddi anlamda sahip çıkacağına inanıyoruz çünkü çok az camiaya nasip olur böyle bir hikâye. Hatırlatmak gerekirse, biz bu Cumhuriyetin, bu genç ülkenin önce kurtuluşunda sonra kuruluşunda çok önemli vazifeler icra etmiş bir camianın evlatlarıyız. Bizim hikâyemiz çok. Bu Cumhuriyet için de çok, bu ülke için de çok. Söz konusu Atamız ise orada da hem tarihte belge, bilgi ve olay olarak pek çok anekdot var. Biz Fenerbahçeliler hiçbir zaman ‘Atatürk Fenerbahçe’yi tutuyor.’ demiyoruz, buna inansak dahi. Ne diyoruz? ‘Atatürk’ün kimi tuttuğu değil, kimin Atatürk’ün yolundan yürüdüğü önemlidir.’ Bu camia kurulduğundan beri başında kim olursa olsun, yönetimde kim olursa olsun bir gram dahi bundan şaşmamıştır. O yüzden Harington Kupası’nın olayı, tarihi bizle özdeşleşmesi çok önemli. Zaten Atamız Fenerbahçe’ye duyduğu duygu ve düşünceleri bizzat kulübümüze gelerek kulübün anı defterine kendi elleriyle yazmıştır.” ifadelerini kullandı.

    Genel Sekreter Burak Çağlan Kızılhan: Dört gözle 16 Şubat’taki galayı bekliyoruz…

    Genel Sekreter Burak Çağlan Kızılhan, “Ben de sizlerle tanıştığım için gurur duyuyorum. Abdullah Bey’le kulüpte konu hakkında ilk toplantıyı yaptığımızda onun hayal ettiği filmin bu kadar fazla insanla ve bu kadar gerçeğe yakın platformda olacağını tahmin etmiyordum. İki defa set ziyaretinde bulundum. Biz de dört gözle 16 Şubat’taki galayı bekliyoruz. Çok güzel bir film oluyor. Ellerinize sağlık.” dedi.

    Yönetim Kurulu Üyelerinden Selahattin Baki: İzleyenler çok duygulanacaklar, unutulmuşu hatırlayacaklar…

    Yönetim Kurulu Üyelerinden Selahattin Baki de ziyarette çok duygulandığını şu sözlerle belirtti: “Duygulanmamak elde değil. Zamanda yolculukta gibiyiz. Müthiş olmuş. İzleyenler de çok duygulanacaklar, unutulmuşları hatırlayacaklar. Başkanımıza, bütün camiamıza, Abdullah Bey’e bütün oyuncu kadrosuna teşekkür ediyorum. Var olsunlar. Buradaki ortamı görünce, tarihi gerçekleri bir kere daha hatırlayınca şunu görüyorsunuz; Fenerbahçeli Türkler söz konusu vatan olduğu zaman savaşacak kadar genç, ölecek kadar yaşlı yaşamayı bir hayat felsefesi haline getirmişler. Bu da bizi çok özel kılıyor. İyi ki Fenerbahçe var. Ne mutlu Türküm diyene.”

    Yönetmen Abdullah Oğuz: Çok epik, büyük bir hikâye çıkıyor. Bu filme gitmek her Fenerbahçeli için bir görev…

    Filmi beyaz perdeye aktaran yönetmen Abdullah Oğuz ise, “Ben de teşekkür ediyorum. İnandınız, geldiniz, bütün desteğini verdiniz. Bu destek olmasaydı zaten hayata geçiremezdik. Mahçup olmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Bir sürü şeyi kendimiz yaptık. Taksim Stadı’nı yaptık. Çok zor. Yorgun hissediyorum ama çok güzel bir iş yaptık. Şampiyonlar Ligi gibi bir kadroyla çalıştık. Kamera arkası tüm ekip çok profesyonel. Bu filme gitmek her Fenerbahçeli için bir görev. Aynı zamanda bu bir direniş filmi. Bir de bu filmin bir birleştirici tarafı var, onu da seyrettiği zaman herkes görecek.” diye konuştu.

    Filmin oyuncuları ve set ekibi, Başkan Ali Y. Koç ve Yöneticilerimizi Fenerbahçe tezahüratlarıyla uğurladı.

    “Zaferin Rengi” 16 Şubat’ta Sinemalarda!

    Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu ZAFERİN RENGİ, oyunculukları, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı, tüm gerçekliği ile perdeye taşınacağının sinyallerini veriyor.

    Zaferin Rengi, eşsiz dostluklar, benzersiz bir aşk ve tarihe damga vurmuş bir spor müsabakasının nefes kesen hikayesini; 1918 – 1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda, düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası efsanesinin etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

    Birlik, Spor ve Aşk’la Kazanılan Bir Zaferin Kahramanları

    Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracağı yeni neslin yetenekli oyuncularından Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alan Gülper Özdemir’in yanı sıra filmde; ekranların ve sinemanın güçlü oyuncularından Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edib Adıvar) da dönemin sembol siyasetçilerine, aydınlarına, askeri figürlerine ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat veriyor.


    Enes Ulukır’dan


    Galip Kulaksızoğlu rolünde Kubilay Aka


    Fenerbahçe’nin Tarihine Tanıklık Etmiş Yapılar “ZAFERİN RENGİ” Filmi için Aslına Uygun Şekilde Yeniden İnşa Edildi.

    ZAFERİN RENGİ, PRODÜKSİYONU İLE TÜRK SİNEMA TARİHİNİN EN YÜKSEK BÜTÇELİ YAPIMLARI ARASINDA YER ALMAYA ADAY

    FILM İÇİN İNŞA EDİLEN KUŞDİLİ LOKALİ – PAPAZIN ÇAYIRI VE TAKSİM STADYUMU’NUN ESKİ VE YENİ HALLERİNDEN GÖRÜNTÜLER YAYINLANDI

    16 Şubat’ta vizyona girecek olan ve sezonun en iddialı sinema filmleri arasında olmaya aday ZAFERİN RENGİ filmi için, geçmişin muazzam hatırasına bir saygı duruşu olarak Fenerbahçe’nin tarihine tanıklık etmiş mekanları film çekimleri için aslına uygun yeniden inşa edildi.

    Filmde ana hikayenin geçtiği ve bir dönemin tarihine tanıklık etmiş 3 özel mekanın fotoğrafları ile orijinaline uygun şekilde inşa edilen yeni mekanların görüntülerini yayınlayan filmin yapımcıları ANS Prodüksiyon ve Evrensel Productions; döneme uygun mobilya ve aksesuarların bulunması, satın alınması, kiralama işlemleri ile mekan inşası için beş ay boyunca elli kişilik bir sanat ekibi ve teknik ekibin çalıştığını belirtirken, İzmit Seka Platosu’nda 20.000 metrekarelik bir alana Papazın Çayırı, Topçu Kışlası/Taksim Stadı, Kuşdili Lokali/Fenerbahçe Kulüp Binası ve Gülistan Gazinosu’nun sıfırdan aslına uygun bir şekilde yeniden inşa edildiğinin altı çiziyor.


    Zaferin Rengi, sadece hikayesi, kadrosu ve oyunculukları ile değil; 1914-1932 yılları arasında Fenerbahçe’ye “Kulüp Binası” olarak hizmet veren “Kuşdili Lokali – Fenerbahçe Kulüp Binası”, günümüzde Fenerbahçe Stadyumunun yer aldığı, 130 yıldır binlerce maça ev sahipliği yapan Papazın Çayırı ve son olarak 1922’de Fenerbahçe’nin zaferin rengini İstanbul’un bir yakasından diğerine taşımak için maça çıktığı tarihi boyunca pek çok unutulmaz ana tanıklık etmiş olan Taksim Stadı’nı film boyunca eşsiz bir gerçeklikle izleme şansını da sunacak.

    ESKİ ve YENİ HALLERİ YAYINLANAN BU ÜÇ MEKANIN TARİHİ HAKKINDA

    KUŞDİLİ LOKALİ-FENERBAHÇE KULÜP BİNASI:

    3 Mayıs 1918 Cuma günü, tarihin en müthiş mutluluğuna sahne oldu. Kulüpten ayrılırken “Fenerbahçe’ye ebedi muvaffakiyetler temenni ederim” diyen Mustafa Kemal Paşa’nın sözünü emir telakki eden Fenerbahçeliler başarıdan başarıya koştular. Fenerbahçe’ye 1914-1932 yılları arasında “Kulüp Binası” olarak hizmet veren “Kuşdili Lokali”, 5-6 Haziran 1932 akşamı korkunç bir yangın felaketine kurban gitti… Fenerbahçe’ye 18 sene boyunca kulüp binası olarak hizmet veren Kuşdili Lokali’nin resmî açılışı, 1914 yılının Mart ayında kalabalık bir davetli kitlesi huzurunda yapıldı. Dönemin Fenerbahçe Başkanı, Bayındırlık Bakanı Mehmet Hulusi Bey’di. O gün orada bulunanlar arasında devlet erkânında isimlerin yanı sıra, Hamit Hüsnü Kayacan, Salah Cimcoz ve Ahmet Rasim gibi dönemin meşhur simaları da vardı.

    PAPAZIN ÇAYIRI:

    Papazın Çayırı; daha sonraki adlarıyla Union Club, İttihat Spor Meydanı ve sonunda günümüzde Fenerbahçe Stadyumu’nun olduğu bölgedir.

    TAKSİM STADYUMU:

    Takvimler Ağustos 1922’yi gösteriyor… Fenerbahçe de zaferin rengini İstanbul’un bir yakasından diğerine taşımak için Taksim Stadyumu’na çıkar. 13 Ağustos 1922’de başlayan galibiyet serisi 29 Haziran 1923’e, Harington Kupası’na uzanacaktır… Milli Takım, tarihindeki ilk milli maçı Taksim Stadı’nda 26 Ekim 1923 günü Romanya’yla yapmıştı.

    **TAKSİM STADI’NIN UNUTULMAYAN ANLARI**

    *1921’de Taksim Stadı’nın avlusuna kurulan ringde ilk resmi boks müsabakaları gerçekleşti.

    *1921’de sekizer kişiden oluşan takımlar arasında ilk halat çekme müsabakaları yapıldı.

    *1925’te Taksim Stadı’ndaki atletizm pisti, Türkiye’nin ilk bisiklet pist yarışlarına sahne oldu.

    “ZAFERİN RENGİ” 16 ŞUBAT’TA SİNEMALARDA

    Abdullah Oğuz’un yönetmen koltuğunda oturduğu Zaferin Rengi, eşsiz dostluklar, benzersiz bir aşk ve tarihe damga vurmuş bir spor müsabakasının nefes kesen hikayesini; 1918-1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda, düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası efsanesinin etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

    Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracağı yeni neslin yetenekli oyuncularından Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alan Gülper Özdemir’in yanı sıra filmde; ekranların ve sinemanın güçlü oyuncularından Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edib Adıvar) da dönemin sembol siyasetçilerine, aydınlarına, askeri figürlerine ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat veriyor.



    Kuşdili Lokali

    Union Club / İttihat Spor Sahası

    Taksim Stadyumu


    İşgal Yılları İstanbul’unun Tarihe Yön Veren Karakterleri Zaferin Rengi Filminde

    Kurtuluş Şavaşına giden yolda Anadolu’da başlatılan direnişin ana karakterlerinden Yüzbaşı John G. Bennett’e yetenekli oyuncu Yılmaz Adam Bayraktar hayat verdi.

    1918-1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda geçen hikayesi ve Anadolu’da başlatılan direnişin, her biri birbirinden ilginç hikâyeye sahip karakterlerinin yer aldığı ZAFERİN RENGİ filminde, Mustafa Kemal’in Samsun’a yolculuğu için vize veren, işgal gücü askeri Yüzbaşı John G. Bennett karakterine yetenekli oyuncu Yılmaz Adam Bayraktar hayat verdi.

    Almanya’da doğup büyüyen ve oyunculuk eğitimini Almanya’da tamamlayıp kariyerine üç dilde Avrupa ve Türkiye’de devam eden Yılmaz Adam Bayraktar’ın canlandırdığı John G.Bennet; 1919 yılında İstanbul’da İngiliz kuvvetlerinde istihbarat subayı olarak çalışmış, 16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a yolculuğu için vize vermesiyle tarihin akışında kilit bir rol oynamıştır. Bennet, çok iyi derecede Türkçe konuşabilen, Türkiye, Türkler ve tasavvuf üzerine büyük bir bilgi birikimine sahip İngiliz bilim adamı, yazar ve düşünür olarak tanınmaktadır.

    Bu rol için seçmelere katılan Yılmaz A. Bayraktar; ‘Canlandırdığım Bennet karakteri çok enteresan bir karakter, ben onunla şahsen tanışmak istemezdim. Kendisi aslında filozof, matematikçi, yazar. 1918 Fransa’da bir motor kazası geçiriyor ve bir süre komada kalıyor. Komadan çıktıktan sonra da ölümü yendiğini zanneden bir insan.

    Kazadan 1 ay sonra İngiltere’den Türkiye’ye gönderiliyor. Türkçe’ye çok da hâkim. Bennet’i tanımak için orijinal kayıtlarını dinlediğimde “gerçekten o kelimeyi nerden biliyor, nasıl bir kelime yani” dediğim çok anlar oldu. Filmin seçmeleri sürecinde önüme gelen karakter tanıtımı dosyasında fotoğrafını gördüğümde de benim gençlik yıllarıma çok benzediğini gördüm, bu rolü alacağım dedim ve aldım.’ yorumunda bulunuyor.

    Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu ZAFERİN RENGİ, oyunculukları, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı 16 Şubat’ta tüm gerçekliği ile perdeye taşımaya hazırlanıyor.

    ZAFERİN RENGİ 16 Şubat’ta Sinemalarda!

    #ZaferinRengiFilmi #ANSProduksiyon #EvrenselProductions #ZaferinRengi

    John G. Bennett Kısa Biyografi

    John Godolphin Bennett İngiliz bilim adamı, matematikçi ve düşünür. 8 Haziran 1897’de Londra’da doğdu. Asya dilleri ve dinleri üzerine incelemelerle bilimsel araştırmaları bütünleştiren çalışmalarıyla tanındı. 1919 yılında İstanbul’da İngiliz işgal kuvvetlerinde istihbarat subayı olarak çalıştığı sırada, 16 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal’e Samsun yolculuğu için vize vermesiyle birlikte Türkiye, Türkler ve tasavvufa ilgisi başladı. Ömrü boyunca Orta Asya’dan Güney Afrika’ya kadar pek çok bölge ve ülkede gezen Bennett, bu yolculuklarında, içlerinde Türk mutasavvıfların da yer aldığı, az tanınan ama önemli manevi önderlerle tanıştı. 1920’lerde tanıştığı Gürciyev ve Uspenski, Bennett’in ruhsal arayışında yol gösterici kişiler oldular. Büyük ölçüde Gürciyev’in etkisiyle Dördüncü Yol adını verdiği bir manevi gelişme öğretisi geliştiren Bennett, 13 Aralık 1974’te öldü. Bennett’in Gurdjiyeff: Büyük Bir Gizem, Ne İçin Yaşıyoruz? Yeni Çağ Toplumunun İhtiyaçları ve Kutsal Tesirler gibi birkaç kitabı Türkçeye çevrilmiştir.


    Fenerbahçe’nin Reisi Nejat İşler!

    İşgal Yılları İstanbul’unun Tarihe Yön Veren Karakterleri Zaferin Rengi Filminde

    İşgal altındaki İstanbul’da milli direnişin en büyük destekçilerinden, Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından ve dönemin önemli aydınlarından Mehmet Sabri Toprak’a usta oyuncu Nejat İşler hayat verdi

    1918-1923 yılları arasında yaşanan gerçek olaylara dayanan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğine büyüyen milli mücadeleye destek için İstanbul’da oluşan yapılanma ve mücadeleyi spor üzerinden farklı bir anlatımla izleyiciye sunacak olan ZAFERİN RENGİ filminde, Fenerbahçe’nin başkanı Mehmet Sabri Toprak karakterine usta oyuncu Nejat İşler hayat verdi.

    Nejat İşler’in canlandırdığı Mehmet Sabri Toprak; İttihat ve Terakki Partisi’nin önemli simaları arasındaydı. Bosna’daki doğumundan kısa bir süre sonra ailesiyle Turgutlu’ya göç eden Sabri Bey, her senesini sınıf birincisi olarak bitirdiği Darüşşafaka’dan Posta ve Telgraf Bakanlığı’na memur olarak atandı ve Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) hukuk eğitimine devam etti. “Telgraf Mektebi Müdürü” iken 1912 yılında, Saruhan milletvekili olarak Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na girdi. Fenerbahçe ile yolu, Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce kesişen Sabri Toprak, 1915 yılından 1934’e kadar, tam 19 sene kulübün Genel Başkanlığı görevini yürüttü. İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesinin ardından, dönemin birçok vatanperver aydın, asker, bürokrat ve siyasetçisiyle birlikte, Malta Adası’na sürgüne gönderildi. Tutuklanmasına Kadıköy halkı “İşgal Kuvvetleri Karargâhına ve Damat Ferit’e kadar ulaşan” büyük bir tepki vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, bir dönem Ziraat (Tarım) Bakanlığı yapmış, Türkiye’de tarımın gelişmesine de büyük katkılarda bulunmuş önemli bir isim olmuştur. Hayatı boyunca kazancının yarısını yetimlere bakmaya ayıran Sabri Toprak, Atatürk’ü Fenerbahçe Kulübü’ne getirmesinden 20 sene sonra, 16 Şubat 1938 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri, Ali Koç’un başkanlığı döneminde, 1907 Fenerbahçe Derneği tarafından restore edildi.

    16 Şubat’ta vizyona girecek olan ve yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu, ZAFERİN RENGİ filmi, oyunculukları, dekor, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla da izleyiciyi bir asır öncesinin İstanbul’una geri götürecek.


    Milletin Fenerbahçesi


    Film Ekibi

    Görevi / Rolüİsimler
    YönetmenAbdullah Oğuz
    Görüntü YönetmeniGhasem Ebrahimian
    İdari YapımcıSerdar Şen
    Tarih DanışmanıProf. Dr. Vahdettin Engin
    Askeri DanışmanErhan Çavdaroğlu
    Fenerbahçe Tarihi DanışmanıBarış Eymen
    Mustafa Kemal AtatürkYiğit Özşener
    Sabri ToprakNejat İşler
    Topkapılı Cambaz MehmetTimuçin Esen
    Galip KulaksızoğluKubilay Aka
    Peyker HanımGülper Özdemir
    Nasuhi Esat BaydarBora Cengiz
    Elkatipzade Mustafa BeyHasan Elmas
    Şekip KulaksızoğluBerke Gündem
    Hasan Kamil SporelSüleyman Yaşar Sucuoğlu
    Cafer ÇağatayMustafa Sarıtaş
    Kadri GöktulgaFurkan Ali Yetimoğlu
    İsmet UluğGürdal Tak
    Fahir YeniçayEray Erdem
    Ömer TanyeriYiğithan Uras
    Sabih ArcaTaylan Meydan
    Bedri GürsoyBatuhan Uygul
    Zeki Rıza SporelEnes Ulukır
    Alaaddin BaydarDoğan Can Sarıkaya
    İsmet İnönüBedir Bedir
    Rauf OrbayEngin Hepileri
    Halide Edip AdıvarBirce Akalay
    Şehzade Ömer Faruk Efendi
    Cevat Abbas Gürer
    VI. Mehmed (Vahdettin)Ruhi Sarı
    Emirzade Arif BeyLorin Merhart
    Karnik ArslanyanErkan Baylav
    Münir Nurettin Selçuk
    Hikmet Topuzer
    Ethem Bellisan
    Kenan Or
    Ali Naci KaracanSercan Gülbahar
    Ali Sami YenEmircan Kahyeri
    Galatalı HamdiCihan Demir
    Kulaksız zade Mustafa BeyArif Pişkin
    SalihBurak Can Aras
    YusufAyaz Çoban
    Charles HaringtonDavid Masterson
    John Godolphin BennettYılmaz Bayraktar
    AaronSoner Ciliv
    CoxMiro Gerede Erkaya
    Nesrin HemşireBüşra Şensoy
    EleniŞeyma Peçe
    MariPelin Uluksar
    VeraGonca Vuslateri
    Galatasaraylı FutbolcuBaturalp Kaya
    Galatasaraylı FutbolcuMelihcan Kabael
    Galatasaraylı FutbolcuSemih Kudun
    Galatasaraylı FutbolcuÖmer Çetinkaya
    Galatasaraylı FutbolcuAhmet Hasan Uydalı
    Galatasaraylı FutbolcuOğuzhan Kaagan
    Galatasaraylı FutbolcuArda Binici
    Galatasaraylı FutbolcuFurkan Berk Yalçın
    Galatasaraylı Futbolcuİbrahim Temel
    Galatasaraylı FutbolcuKerem Yıldırır
    İngiliz FutbolcuYasin Telek
    İngiliz FutbolcuMurat Aldırmaz
    İngiliz FutbolcuEmirhan Subaşı
  • Alkışlar İçinde

    Alkışlar İçinde

    Fenerbahçe’nin mütareke/işgal yıllarını yazmaya devam ediyoruz. “Fenerbahçe’nin golünden sonra Taksim Stadyumu bir müddet için ‘Alkışlar İçinde’ çırpındı, inledi…” diyor haber. Müthiş bir anlatım değil mi? Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe 3 – 0 İngiliz Muhtelit Takımı

    Fenerbahçeliler son haftalarda Ermenilere karşı kazandığı galibiyetten sonra bir çok takımlar tarafından davet edilmiş ve bilhassa bunlara (Iron Duke) drednotu timi de iştirak etmişti. Fakat müsabaka kararlaşmadan 8 Ağustos Çarşamba günü akşamı (Iron Duke) Sporting namı altında bir İngiliz muhtelit takımı ile çarpışarak üç sayı ile mağlup olduğundan Fenerbahçe oyununun da o günün galipleri ile yapılmasına karar verildi. Ve 13 Ağustos Pazar akşamı Taksim Stadyumu’nda binlerce meraklı arasında bu mühim müsabaka icra edildi. Akşam 6.45’de başlayan müsabaka pek şiddetli olmuştu. İngilizler çok kuvvetli olmakla beraber Fenerbahçe takımı da aralarında ufak bir tebdilat yapmıştı. Takım şöyle idi:

    Şekip, Hasan Kamil, Refik, Kadri, İsmet, Fahir, Sabih, Alaaddin, Zeki, Bedri, Ömer Beyler.

    Daha ilk dakikadan itibaren “Yaşa Alaaddin… Yaşa Zeki… Var ol İsmet” avazeleri etrafı inletmeye başlamıştı. Ermenilere yapılan oyunda biraz tenkit ettiğimiz Fener muhacimesi bugün harika denecek işler görüyordu. Hasmın kuvvetli müdafaası önünde bu çevik oyuncuların seri hareketleri pek ziyade alkışlanıyordu. Biraz sonra Zeki Bey kuvvetli rakibine ilk sayıyı hediye etti. Taksim Stadyumu bir müddet için alkışlar içinde çırpındı, inledi… Aradan az bir farkla Alaaddin Bey de gayet güzel bir sayı yaptı. Yine aynı fevkaladelik ile bir müddet daha çalkalanıldı. Artık müsabaka tamamen kızışmış ve Türklerin galibiyeti tahakkuk etmişti. Yalnız İngilizlerin Fenerbahçe kalesi önündeki harekatı bu katiyeti pek tasdik ettirmiyordu. İlk parti böylece nihayet buldu.

    İkincide İngilizler sıkı hücumları ile beraberliği temin ederek iki gün evvel kazandıkları yüksek namlarını lekelendirmekten kurtarmak istiyorlardı. Fakat ancak yirmi dakika kadar süren bu gayretleri sonraları gevşeyerek faikıyet yine Fener’e geçti. Ve nihayetlere kadar böylece devam eden müsabakayı son dakikalarda Alaaddin Bey üçüncü bir sayı daha ilave ederek müsabakayı sıfıra karşı üç sayı ile Fener’in galebesiyle neticelendirdi.

    Binlerce halk elleri üzerinde Fener’in oyuncularını kararmaya başlayan saha üzerinde “Yaşa”larla çıkardılar.

    Spor Âlemi – 31 Ağustos 1922

  • Canlı Yapraklar – XLII

    Canlı Yapraklar – XLII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XLII” : 1923 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XLII

    Şu çömelmiş grubu görecek bugünkü nesil: “Bunlar da kimmişler?” diyebilirler ve diyeceklerdir de.

    Eğer bugünkü nesil, meşhur, hem de pek meşhurlarını tanımıyorsa bunun kabahati onun mudur? Asla! Bu, hepimizin suçudur.

    Türk futbolu beynelmilel âlemdeki bugünkü hatırı sayılır mevkiini bir çok fedakârların geçmişteki himmet ve gayretlerine borçludur. İlk kulüplerimizin feragat sahibi idarecilerinin himmetleri, ilk takımlarımızın tertemiz ruhlu futbolcularının gayretleri olmasaydı, futbol bu memlekette bugünkü sevgi ve alâkayı toplamaz, statlarımız insan yığınlarıyla dolup taşmazdı.

    Dünün bu fedakâr neslini bugünkü nesle tanıtmak lazımdır. Bu hem spor gazete ve mecmuaları ve hem de spora her memlekettekinden fazla yer veren günlük gazetelerimiz için ilk vazifelerden olmak gerekir. İşte; görülen fotoğraf, bu bakımdan ve türlü noktalardan pek kıymetli ve tarihi bir vesikadır. F.İ.F.A. ya kabulümüzü müteakip ilk defa teşkil olunan Milli Takım namzet kadrosunun ilk hazırlık maçı sırasında alınmış bulunuyor.

    Filhakika; Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı 1923 yılı ilkbaharında yapılması düşünülen Türkiye – Fransa milli maçı için – ki yapılamamıştır – ilk defa olarak o yılın ocak ayında Milli Takım teşkili işine girişmişti. Bu maksatla; Fenerbahçe’den Şekip, Hasan Kâmil, Cafer, İsmet, Kadri, Bedri, Zeki, Alâeddin, Sabih, Altınordu’dan Nedim, Refik Osman, Şükrü, Hüsnü, Galatasaray’dan Nihat, Edip, Rüştü ve Sadi olmak üzere 17 futbolcu davet etmişti.

    Bu kadronun antrenörlüğünü İttifak Reisi Ali Sami (Yen) merhum deruhte etmiş ve takıma her antrenmandan önce bir futbol kaidesinin nazari olarak gösterilmesi; bunu takiben de sahada yarım saat fi’li antrenman yapılması ve bu talimlerde müsellesi paslar, muhtelif hücum ve müdafaa şekilleri tatbiki takarrür eylemişti.

    Gene bu çalışmalarda püramatör futbolcular için devam, dikkat ve itaat ilk şark olarak ileri sürülmüş bulunuyordu.

    1923 senesi Ocak ayının 18inci Perşembe günü Divanyolu’ndaki (Şark Mahfeli)nde, adları yukarıda geçen 17 futbolcu önünde varılan bu kararlar gereğince, ilk milli takım namzetlerinin ilk idmanları 28 Ocak 1923 Pazar günü Kadıköy sahasında işgal ordusundan İngilizlerle yapılmıştır.

    Yukarıdaki resim, o gün yağmurlu hava ve çamur bir sahada yapılan bu ilk çalışma esnasında alınmış cidden tarihi ve kıymettar bir hâtıradır. Bu resimde, ilk milli takım namzetlerinin forvet hattını teşkil eden 5 eski ve kıymetli Türk futbolcusunu görüyorsunuz.

    Şimdiki Fenerbahçe stadının tahta perde ile çevrili zamanına rastlayan bu fotoğraf her bakımdan manalıdır. Ve baktıkça insana hüzün vermemesi, mazinin daha dün gibi gelen kocaman 32 senelik derinliklerinin tahassürle yâdına vesile olmaması imkânsız bulunuyor!

    Tahta perdelere bakın memleketin tribünsüz yegâne futbol sahasına bakın! Yağmur, çamur demeden antrenmana koşan her yaştan vefakâr meraklılara bakın… Ve nihayet, her birinin yüzlerinde asalet, bakışlarında metanet okunan dünün mahrumiyet, kahır ve cefaya mütehammil fedakâr futbolcularına bakın!

    “O halde, kimdir bunlar; o fedakârlar zümresinin bu 5 temsilcisi kimlerdir?” diyenleriniz şimdi büyük ekseriyeti teşkil ediyordur, değil mi?

    İşte onlar; mevkilerine göre bakın hem de ne muntazam sıralanmışlar:

    Sağ baştaki, sağ dizini çamur sahaya dayamaktan çekinmemiş genç meşhur soliç Bedridir. Fenerbahçe’nin, o sıralarda henüz (18) ini doldurmamış bu ceylân tipli açığı azimli ve gayretli çalışmasının mükâfatını birkaç ay sonra görecek ve ilk milli takımımızın solaçık mevkiini, o şipşirin ay yıldızlı forma sırtında olarak, süslemek şerefini o kazanacaktır. Bugünün kıymetli diş tabibi Bedri Gürsoy bu büyük şerefe, aynı mevkide, tam 12 defa ulaşmıştır.

    Sağdan ikinci, soliç mevkiini tutmuş kara bıyıklı yağız genç Badi Şükrüdür. Süleymaniye’nin kıymettar müdafii iken o yıl Altınordu’nun pek kudretli bir muhacimi oluveren Şükrü, büyük kabiliyetine rağmen, maalesef milli olamadı ve ondan çok daha acıdır ki, pek genç yaşta hayata da veda etti.

    Ortada hem tevazu, hem de ihtişamla duran genç meşhur Zeki’dir. Fenerbahçe ve milli takım kaptanı Zeki Türk futbolunda (Üstad) lakabıyla anılır. Ağır sanılırken yırtıcı hücumları, otoritesi, zekâsı, takımı sevk ve idaresi ve nihayet sağlı sollu kurşun gibi ve isabetli şütleriyle Türk futbolunun santrfor mevkiinde bir eşini daha göremediği bir kıymettir. Merkezi Avrupa kupası finalini oynayacak Först Wienna onu (Rapid)e karşı merkez muhacim oynatmak için, 28 sene önce, Viyana’ya kadar davet etmiş ve el üstünde taşımıştı. Şimdiki İstanbul Milletvekili Zeki Sporel (millî gol kralı) unvanını 15 sayı ile 30 yıldır muhafaza ediyor. Bu müstesna şeref daha kaç yıl onun uhdesinde kalacaktır, kim bilir!

    Resme göre (Üstad)in solundaki, sağ iç meşhur (Alaeddin)dir. Futbola, Zeki ile beraber, 44 sene evvel Fenerbahçe dördüncü takımında başlamışlar, 4 sene sonra, yani 40 yıl önce aynı gün birinci takıma geçmişler, 7 – 0 galip geldikleri o günkü lig maçında biri sağ ve diğeri de solaçıktan (3)er gol atmışlardı. Bu garip ve şayanı hayret beraberlik, bir kaç sene sonra, mevkileri yan yana olunca Türk futbolunda ilk ahenk olan (Zeki – Alâ’) kombinezonunu yarattı ve bu, milli takımda da yıllarca yaşadı… Alâeddin Baydar harikulade kıvraklık ve top hâkimiyeti, şedit şütleri ve bu meziyetlerinin neticesi attığı sayısız nefis gollerle Fenerbahçe futbolunun sevilmesinin başlıca amillerindendir.

    Nihayet; köşede, sol baştaki delikanlı sağaçık Sabih Arca’dır. Türk futbolunun ender yetişmiş incelik ve zarafet örneğidir. Fenerbahçe’nin bu kıymettar forvet ve defans oyuncusu milli takımımızın da sağaçık, soliç, solhaf, santrfor ve santrhaf mevkilerinde yıllarca aynı derecede maharetle oynamak suretiyle futbol bilgi ve kabiliyetinin enginliğini fi’len ispat ettiği gibi tertemiz spor hayatını da tevazu ve centilmenlikle taçlandırmıştır.

    (Gelecek resim ve yazı; Fenerbahçe – Altınordu Ramblez muhteliti İngiliz Inflexible dritnot takımıyle 42 yıl önce Kadıköy sahasında…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 9 Ocak 1955 – Akşam Gazetesi

  • 28 Şampiyonluk Yolu

    28 Şampiyonluk Yolu

    9 Eylül 2023 tarihinde yapılan Fenerbahçe Olağanüstü Tüzük Tadili Genel Kurulu‘nda Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Simla Türker Bayazıt‘ın fikri, emeği ve uygulamasıyla hayata geçen 28 Şampiyonluk Yolu, büyük ilgi topladı.

    Unutulduğunu düşünen sporcu aileleri de büyüklerini bu yolda görünce çok mutlu oldular…

    Görselleri seçme ve metinleri yazma onurunu bize layık gördüğü için Simla Hanım’a sonsuz teşekkür ediyor, kronolojik sırayı herkesin görebilmesi için sitemizde de paylaşıyoruz…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu




    1907’den bugüne Fenerbahçe ve Türk futbol tarihini izlediniz.

    Ülkemizde 1923’den sonra başlayan ve günümüzde halen devam eden “ulusal” futbol organizasyonları hem tarihi hem de hukuki olarak devamlılık gösteriyor.

    Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme, 1959 yılı itibariyle “Milli Lig” adını aldıktan sonra, günümüzde ise “Süper Lig” ismiyle devam ediyor.

    Türk futbolu, kurumsal kimliğini kazandığı 1923 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî tüzük ve kanun maddeleri ile yönetiliyor.

    Tüm bu gerçeklerden hareketle;

    Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluğunu ve 1959 öncesini inkar etmek

    TARİHİ İNKAR ETMEK,

    ÜLKE FUTBOLUNUN GEÇMİŞİNİ YOK SAYMAKTIR!

  • Ermeni Karmasına Karşı

    Ermeni Karmasına Karşı

    Fenerbahçe futbol takımı, mütareke/işgal seneleri boyunca Ermeni karmasına karşı dört maça çıktı. Bunlardan üçüncüsü 6 Ağustos 1922 Pazar günü Taksim Stadyumu’nda oynandı. Dönemin Spor Âlemi dergisinden detaylar… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe 1 – 0 Ermeni Muhtelit Takımı

    Bayramın üçüncü Pazar günü Taksim Stadyumu yine binlerce temaşakar ile dolmuştu. Akşam saat altı buçukta alkış tufan ile ortaya çıkan Fenerlileri müteaddit renklerden formalarıyla Ermeni muhtelit takımı takip etti.

    Fenerliler:

    Şekip, Hasan Kamil, Suad, Kadri, İsmet, Refik, Sabih, Ömer, Zeki, Alaaddin, Bedri Beylerden teşekkül etmiş, Ermeniler de en kıymetli oyuncuları ihtiva ediyorlardı.

    Müsabakanın şiddetiyle mütenasip bir hakem bulmak için Fenerliler daha başlangıçtan itibaren çok gayret etmişlerse de Ermenilerin ısrar ettikleri İngiliz kabul edilmiştir. Rüzgar aleyhine düşen Fenerliler beş dakika kadar tehlikeli anlar geçirdikten sonra hemen oyunu kendi lehlerine çevirerek kati ve seri hücumler ile Ermeni kalecini ziyaret etmeye başladılar. Fakat her nedense top daima kalecinin fazla mahareti, direğin isabeti, pek kenardan kurtarışları ile talihi hasım kalesine giremiyordu. Bu sıralarda Bedri Bey’in güzel bir ortalayışı topu kaleden bir metre kadar içeri soktuysa da maatteessüf hakem futbol kavaidini bilmediğinden gol addetmedi ve ahalinin patırtıları arasında yine müsabakaya devam olundu.

    İkinci devreye çıkıldığı zaman rüzgar lehimizde bulunuyorsa da oyuncularda şevk kalmamıştı. Müsabakanın bütün şiddetini lüzumsuz harekatı ile kıran hakemi Fenerliler değiştirmek istiyorlardı. Fakat Ermenilerin ısrarı neticesi oyuna yine aynı şahsiyet ile devam olundu. Daha partinin iptidasından itibaren top orta çizgiden itibaren Fener kalesine geçmiyor. Ermenilerin dört muhacimi de geriye geçerek kaleyi müdafaa ile meşgul bulunuyorlardı. Top aynı mevkide bocalanıyor ve arada bizim tarafımıza inerken İsmet, Refik Beylerin cansiperane çalışmalarıyla yine eski mevkiine geliyor. Pek arada bir akın yapılmak için teşebbüs edilse de (Dalgakıran) tabiriyle yad edilen Hasan Kamil’in şedit mukabelelerine maruz kalıyordu.

    Kale önüne biriken Ermenilerin arasından hasım kalesine atmak kabil olamıyordu. Bilhassa Fenerbahçe muhacimlerinin birbirlerine pas vermemelerindeki taannüd de (gol) muvaffakiyetini kesrediyordu.

    Açıkların kale atışları yerine ortalamaları, sağ iç muhaciminin çalımları yerine arkadaşına pası ve sol için top geldiğinde acelesi olmaya idi hasmından çok yüksek mevkide olan Fenerliler altı yedi sayı ile tam bir galibiyet mevkiine geçerlerdi.

    Etraftan herkes sayı yapılmasını muntazır iken Ermeni kalesi önündeki (penaltıdan) Refik Bey şiddetli bir şutuyla sayıyı yaptı.

    Top alkışlar arasında ortaya geldiğinde Ermenilerin kendi hakemleri tarafından sayılan bu golden sonra galip gelmelerine ümitleri olmadığını anladıklarından sahadan hemen mağlup bir vaziyette ayrıldılar. Bilahare Fenerbahçe oyuncuları alkışlar arasında eller üzerinde sahadan çıkarıldı.

    Spor Âlemi – 15 Ağustos 1922

  • Canlı Yapraklar – XXXII

    Canlı Yapraklar – XXXII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XXXII” : 1924 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XXXII

    Milli Takım Polonya’da

    Beynelmilel Futbol İttihadı’na 1923’de kabul olunan Türkiye 1924 senesinde ilk defa olarak dünya olimpiyatlarına katıldı. 1924 senesi Mayıs ve Haziran aylarında Paris’te yapılan bu dördüncü olimpiyatlar cereyan ederken, 25 Mayıs günü Çekoslovakya karşısında 5-2 netice ile tasfiyeye uğrayan futbol takımımız, olimpiyatların kapanış merasiminde tekrar Paris’te bulunmak üzere Şimal memleketlerinde bir buçuk aylık bir turneye çıkmıştır.

    İsveç’te ikisi galibiyet ve biri mağlubiyetle neticelenen 3 temsili, Finlandiya, Estonya ve Litvanya’da hepsi de galibiyetle neticelenen üç milli maç yapan takımımız Polonya’ya geçmiş ve orada da 3 müsabaka yapmıştır. Bu maçlardan Krakovi temsili ve Polonya milli maçları kaybedilmiş, hem Polonya ve hem de bu Şimal turnesinin son karşılaşması olan Prezemişl temsili maçı 3-3 beraberlikle neticelenmiştir.

    İşte, yukarıdaki resim Milli Takımımızın 1924 senesindeki meşhur Şimal turnesinin dokuzuncu ve sonuncu karşılaşmasını teşkil eden Türkiye – Prezemişl muhtelitleri maçından bir kaç saat önce, 1 Temmuz 924 pazar günü Prezemişl şehrinde alınmış tarihi bir hâtıradır.

    Futbolcularımızla idarecilerimiz otellerinin bahçesinde kendilerini ziyarete gelen şehrin askeri valisi ile bir aradalar. Bu 3 – 3 beraberlikle neticelenen Prezemişl maçını Türk muhteliti şu kadro ile oynamıştı:

    Nedim (Altınordu), Cafer (Fenerbahçe), Ali (Galatasaray), Kadri (Fenerbahçe), İsmet (Fenerbahçe), Hamit (Altay), Mehmet (Galatasaray), Alâeddin (Fenerbahçe), Hanter (Antrenör), Zeki (Fenerbahçe), Bedri (Fenerbahçe)

    Yukarıdaki resimde bu kadroyu, yalnız Doktor Bedri Gürsoy müstesna, diğer arkadaşlarıyla beraber görüyorsunuz.

    Sağ baştan itibaren ayaktakiler: Mehmet, kafile mutemedi merhum Otomobil Nuri, Fenerli Sabih, Altınordulu Kemal, Cafer, Ali, Alâeddin, Galatasaraylı Muslih, Polonyalı bir zat, Altınordulu kelle İbrahim, İzmirli Hamit ve bir Polonyalı.

    Oturanlar, yine sağdan: Nedim, Kadri, Dr. İsmet, Prezemişl askeri valisi, Federasyon ikinci başkanı Hamdi Emin Çap, Milli Takım antrenörü Billi Hanter, Nihat, Zeki ve kaleci Süleymaniyeli Hamit’tirler.

    Polonyalılarla futbolda milli, temsili ve kulüpler arası birçok temaslarımız vardır, Fakat bugüne kadar futbolu ileri bu memlekete karşı ancak tek bir galebe temin edebilmişizdir. Bu galibiyet maçımız yine 1924 senesindedir.

    1924 Eylül’ünde Tophane rıhtımında muazzam bir Polonya sanayi sergisi kurulmuştu. Bu münasebetle Polonya’nın futbol şampiyonu Polonia kulübü, aynı zamanda siyasi maksatlarla, İstanbul’u ziyarete gelmişti. Malûm olduğu üzere, tarihte Rusya ile Prusya arasında üç defa paylaşılan Polonya’nın bu hazin akıbetlerini memleketimiz hiç bir zaman kabul etmemiş ve hatta bu uğurda Çarlık Rusyası ile harp de etmiştir. Tarihi boyunca kendisini himaye eden Türkiye’ye nihayetsiz minnet borcu olan Polonya bu yeniden istiklale kavuşmasının henüz dördüncü yılında İstanbul’da büyük bir sergi kurmak ve şampiyon takımını göndermekle memleketimize olan bağlılık ve şükran hislerini ifade etmek istiyordu.

    İşte, Varşova ve Polonya şampiyonu bu ziyareti esnasında yaptığı 4 maçın yalnız son karşılaşmasında, çok heyecanlı bir mücadeleyi müteakip, 19 Eylül 1924 günü Fenerbahçe’ye 1-3 mağlup olmuştur. Polonya şampiyonunun bu ziyaretinin sportif olmaktan ziyade siyasi ve hatta manevi bir hâdise olduğu, o tarihlerde Rusya ile de dost olmamız hasebiyle, gizlenmişse de keyfiyet Batı matbuatının gözünden kaçmamış ve bu durum karşısında hükûmetimiz de, muvazeneyi temin için, Milli Takımımızı Ekim 1924 de alelâcele Moskova’ya göndermişti.

    (Gelecek resim ve yazı: 32 sene evvel bir Fenerbahçe-Altınordu lig maçını seyre gelen Rafet Paşanın Ünyon Kulüp balkonundan gençliğe hitabesidir.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 30 Ekim 1954 – Akşam Gazetesi

  • Gol Yemeyen Takım

    Gol Yemeyen Takım

    15 Nisan 1964 tarihli Hürriyet gazetesinde Fenerbahçe’nin 1922-1923 kadrosu. Bir diğer deyişle, esir şehrin moral kaynağı, gol yemeyen takım… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    42 Sene Sonra

    Gol Yemeden Şampiyon Olanların Ziyafetinde Bol Bol Yenildi ve İçildi

    Değil 42 sene, 142 sene de geçse, Fenerbahçe’nin daima hatırlanacak olan “Gol Yemeyen” kadrosu…

    Hasan Kamil hasta olduğu için, yerine sağ beke Doğan Aka geçmiş.

    Resimde ön sıradakiler soldan sağa: Doğan Aka, Şekip Kulaksızoğlu, Cafer Çağatay.

    Ortadakiler: Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay.

    Ayaktakiler: Sabih Arca, Alaaddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri ve Bedri Gürsoy  

    42 sene evvel bir “Silindir” gibi, önüne gelen takımı ezen ve bunun sonucunda da “Gol yemeden” şampiyon olan Fenerbahçe takımı, 42 sene sonra şereflerine verilen ziyafette buluştular… Hem de kulüp değiştirmemiş olarak…

    “Bu fevkalâde takımın tertibi nasıldı?” diyeceksiniz.

    Sayalım. Hem de o günkü lakapları ile:

    Kulaksız Şekip, Dalgakıran Hasan Kâmil, Çengel Cafer, Arap Kadri, Yavuz İsmet, Sırım Fahir, Keçi Sabih, Kıvır Alâaddin, Üstad Zeki, Beleş Ömer ve Ceylân Bedri…

    Sahaya 10 Kişi Çıktılar

    “Fenerbahçeliler Cemiyeti” her sene verdiği ziyafete, bu sene bir orijinalite katmak için, “Gol Yemeyen Fenerbahçe Takımı” oyuncularını bu ziyafete davet ederek, geceyi haklı olarak onlara hasretti.

    Fenerbahçe takımı sahada olduğu gibi, ziyafette de hazırdı. Fakat bir eksiği ile… Sağbek Hasan Kâmil Sporel hasta olduğu için, bu ziyafete gelememiş ve mesajını göndermişti:

    “Bu defa sahaya 10 kişi çıkın, yine galip geleceksiniz. Çünkü sizde, hakiki Fenerbahçelilik ruhu var”

    Tesadüfen Kaleci Olmuş

    “Gol yemeden şampiyon olan” takımın kalecisi Şekip Kulaksızoğlu haklı olarak, bütün dikkatleri üzerine topladı. Gol yememesi hayret uyandırdı.

    “Ben” dedi “Tesadüfen kaleci oldum. O tarihlerde kalecimiz Almanya’ya gidince, beni kaleye geçirdiler. Şampiyon olduğumuz sene, kaleye hiç top gelmedi. Top gelse, belki gol olacaktı.”

    Bu söz üzerine Şekip Kulaksızoğlu dakikalarca alkışlandı.

    Hepsi Hatıralarını Anlattı

    Fenerbahçe’nin 352 maçında yer alan ve 470 gol atan Kaptan Zeki Rıza’ya “Hiç gol fırsatı kaçırdınız mı?” diye bir sual soruldu. Zeki Rıza gülerek “Hayatta çok fırsat kaçırdım ama hiç gol fırsatı kaçırdığımı hatırlamıyorum” dedi.

    Fenerbahçeli futbolcuların hepsi hâtıralarını anlattılar.

    Ömer Tanyeri, “Beleşçiliğini” izah edip, topların kafasına ve ayağına çarparak kaleye girdiğini, Profesör Fahir Yeniçay, sahada ihtar bile almadığını söyledi. Candan alkışlandılar.

    “Gol yemeyenlerin” şerefine verilen ziyafette yenildi, içildi. Hatta sonunda göbek bile atıldı.

    Gece, hakikaten zevkli ve unutulmaz bir gece olmuştu.

    Fenerbahçeliler salonu geç saatte terk ederlerken şöyle konuşuyorlardı:

    “Bir daha, böyle bir araya gelebilmek için, bizim takımın sezon boyunca gol yememesini mi bekleyeceğiz? Bunu biz göremeyiz, çocuklarımız da hatta torunlarımız da göremezler…”

    Rıdvan Yelekçi | 15 Nisan 1964 – Hürriyet Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – XXX

    Canlı Yapraklar – XXX

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XXX” : 1923 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XXX

    Slavya’nın İlk İstanbul Ziyareti

    İstanbul’un işgali ve onu takip eden senelerde futbolumuzda Anton Kratky adlı bir hakemin mevcudiyetini dünkü nesil pekiyi hatırlar. Çekoslovakya istiklalini kazanmadan önce, yani Avusturya – Macaristan hudutları içinde iken aslen Praglı bir Çek olan Kratky, Avusturya milli takımında müteaddit defalar enternasyonal olmuş çok kıymetli bir futbolcu idi. Bu zat, Birinci Cihan harbinde müttefikimiz Avusturya ordusunda vazifeli olarak İstanbul’a gelmiş, harp sona erince de memleketimizde yerleşmiştir.

    1923 senesi merkezi Avrupa kupası şampiyonluğunu kazanan meşhur Slavya’yı kulüplerimiz İstanbul’a davet hususunda Kratky’nin tavassutunu rica ettiler. Kratky o yılın Temmuz iptidalarında bu işe girişti. Esasen 7’si Slavya ve 4’ü de Spartalı futbolculardan mürekkep Çek milli takımının o tarihlerde Bükreş’te Romanya ile maçı vardı ve dolayısıyla masraf nispeten az olacaktı. Buna rağmen, Slavya’nın 4 maç için yalnız masraf tutarı olarak istediği 4 bin lirayı kulüplerimiz ödemek cesaretini gösteremediler ve 1500 liralık mukabil bir teklif ileri sürdüler. Kratky, Çekoslovak Propaganda Nezaretine başvurdu ve aradaki farkın Nezaretçe ödenmesi tavsiyesinde bulundu.

    Filhakika, Çekoslovakya istiklâline yeni kavuşmuş 2 – 3 senelik bir memleketti. Kendini her sahada tanıtmak istiyordu. Slavya’nın Türkiye’de bırakacağı müspet intiba ve yapacağı büyük propagandayı küçümsemedi ve 2500 liraya tekabül eden 40 bin kron devletçe ödendi… İşte meşhur Slavya’nın o pek meşhur ilk İstanbul ziyareti böylece mümkün olmuştur.

    İstanbul’un hemen hemen bütün futbol meraklıları 12 Temmuz 1923 Perşembe akşamı Galata rıhtımında buluşmağa sözleştiler. Çünkü o meşhur Slavya, Karnaro vapuriyle burada karaya ayak basacaktı ve nitekim de öyle oldu. Bir kaç gün önce Romanya’yı 6-0 hezimete uğratan o namdar kaleci Hanyalar, müdafi Radsalar, muavin Burge ve Zayfertler, muhacim Vanek, Çapek ve Ştapeller, başlarında Federasyon reisi profesör Doktor Pelikan olduğu halde, binlerce karşılayıcının coşkun alkışları arasında geç vakit vapurdan indiler. Çekoslovakya Propaganda Nezareti değil 2500 lira, iki buçuk milyon lira harcasa ilk adımdaki bu muazzam propagandayı başka hiç bir yoldan başaramazdı.

    Slavya takımı İstanbul’a varışından 16 saat sonra, 13 Temmuz Cuma günü İstanbul üçüncüsü Galatasaray’ı 7-0, 15 Temmuz Pazar günü de ikincisi Altınordu’yu 7-0 yendi. 17 Temmuz Salı günü şampiyon Fenerbahçe’yi de 7-0 yenmekle iktifa edecekken soliç Ömer’in beklemedikleri bir atağıyla bir gol yemeleri ve durumun 7-1 olması üzerine, sinirlenip, maçı 10 – 1 bitirdi.

    Filhakika; ikinci maçtan sonra gazetecilere (Türkiye’den gol yemeden ayrılmak niyetine olduklarını) söyleyen Slavyalılara 21 golden sonra atılan bu ilk Türk golü o gün tarihinin en kalabalık gününü yaşamış olan Taksim stadyumunda muazzam tezahürata vesile olmuş, binlerce fes havalarda uçmuştu. Dakikalarca süren bu cüşü huruş Slavyalı hakemi bile heyecanladırmış, Çek futbolcularını da sanki milli duyguları zedelenmiş gibi asabiyete sevk etmişti. Slavyalılar, Gerti, (Vanek) ve (Çapek) in 3 golü ile Fenerbahçe golünün intikamını almışlar, fakat dâvayı da kaybetmişlerdi. Halk artık müsterihti.

    Memleketin 3 en kuvvetli takımının Slavya karşısındaki açık farklı mağlubiyetleri, hemen bir gün sonra, 18 Temmuz 1923 Çarşamba günü yapılacak muhtelit takım maçına da alâka toplanmasına vesile oldu. Yine Slavya kafilesinden bir Çekin hakemliğinde yapılan bu maça Fenerbahçe, Galatasaray ve Altınordu muhteliti şu tertipte çıktı:

    Nedim (Altınordu), Cafer (Fenerbahçe), Balıkçı Tevfik (Altınordu), Kelle İbrahim (Altınordu), Nihat (Galatasaray), Baron Feyzi merhum (Altınordu), Merhum Emin (Altınordu), Alâaddin (Fenerbahçe), Zeki (Fenerbahçe), Sabih (Fenerbahçe), Bedri (Fenerbahçe)

    Bu maçı da, yine 7’ye karşı 2’si Zeki’den ve biri de Alâaddin’den yedikleri 3 golle Slavyalılar kazandılar ve ertesi 19 Temmuz Perşembe günü Graç vapuruyla gittiler. Teşyie gelenlerden rastgeldiklerinin feslerini rica eden ve hâtıra olarak alıp götüren Slavyalılar 31 senedir, memleketimizde başka hiçbir yabancı kulübün bırakmadığı fevkalâde bir sempati uyandırmış olarak ayrılmışlardır.

    İşte, yukarıdaki fotoğraf 18 Temmuz 1923’deki muhtelit takım – Slavya maçının kıymettar hâtırasıdır. Fenerbahçe, Altınordu ve Galatasaray muhtelitini o tarihi maçtan bir iki dakika önce Taksim stadyumunda gösteriyor.

    Sağ baştan itibaren futbolcuları tanımayanlara takdim edelim:

    Süleymaniyeli müdafi Udi Ahmet (ki o günlerde Altınordu’ya geçmişti), Balıkçı Tevfik, Sabih, Alâaddin, Zeki, merhum Emin, merhum Baron Feyzi, Nihat, Kelle İbrahim, Nedim ve Cafer.

    Yerdekiler de Altınordu’dan Seyfi, Fenerbahçe’den Kadri ve Doktor Bedri’dirler.

    (Gelecek resim ve yazı bugüne kadar hiç neşrolunmamış çok kıymettar bir hâtıradır. Fenerbahçe’nin futbolda ilk İstanbul şampiyonluğunu kazanan 44 sene evvelki kadrosu İngiltere’den getirilmiş o tarihi şampiyonluk şildiyle beraber Resne fotoğrafhanesinde…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 16 Ekim 1954 – Akşam Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – XXVII

    Canlı Yapraklar – XXVII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XXVII” : 1926 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XXVII

    Paris Olimpiyatları dönüşünde ilk Türkiye birincilikleri sebebiyle eleme usulüyle alelâcele 1924 senesi İstanbul futbol şampiyonluğu tertiplenmişti.

    15 Ağustos 1924 Cuma günü Fenerbahçe ve Galatasaray takımları arasındaki dömifinal maçının son dakikasında zuhur eden bir hâdise 2 kulüp arasında en uzun müddet yaşanmış bir münaferet yarattığı gibi Fenerbahçe ile teşkilât arasında da şiddetli bir ihtilâf doğurmuştu.

    Filhakika; maçın son saniyelerinde Fenerbahçe kalecisi Şekip ile Galatasaray muhacimleri Muslih ve Edip birbirleriyle tartaklaşmışlar, maç, halkın da müdahalesiyle hitama 30 saniye kala 2-2 yarım kalmıştı. Hakem Haçopulo’nun verdiği rapor, Fenerbahçe’ye muârız teşkilâtçılarca beğenilmemişti. Kalecisiz Fenerbahçe kalesine bir penaltı çektirilmesini mutazammın ve yarım dakikanın da bu suretle itmamını âmir ikinci bir rapor yazdırılmış ve tatbik de edilmişti.

    Bu şekilde haksız ve karakuşi bir rapor yazamayacağını bildiren hakeme, zamanın futbol heyeti reisince, vaki tehditlerin ve onu nihayet buna icbar edişin Fenerbahçe umumi kâtibi Ali Naci (Karacan) tarafından dinlenmiş ve zaptedilmiş bulunması fevkalâde bir tesadüf olduğu kadar futbol tarihimizin de cidden yüz kızartıcı bir hâtırasını teşkil eder. Hatta hakem Haçopulo: “Ben artık ne yüzle bu memlekette yaşarım!” demiş ve hâdiseden pek az sonra Yunanistan’a göç etmişti.

    İşte; bu şekilde pek ağır bir gadre uğramış ve zararını yıllarca çekmiş; Fenerbahçe kulübü teşkilâtla alâkasını kesmişti. İhtilâf, aylar geçtikçe büyüyor, müteakip senenin lig maçlarına katılmayan Fenerbahçe, bilmukabele, teşkilâtça boykotla cezalandırılıyordu. 1925 ilkbaharında durum bu halde iken Futbol Federasyonu Bulgar Milli Takımı ile 10 Nisan’da İstanbul’da bir maç için anlaştı. Fakat Fenerbahçelilerden mahrum olarak yapılan hazırlık maçları hiç kimseyi tatmin etmemekteydi.

    Bulgarlara karşı bir hezimetin muhakkak oluşunda herkesin ittifak ettiği bu sıralarda Fenerbahçe takımı İzmir’de bulunuyor ve memleket içindeki bu ilk turnesinde 5 maçta bire karşı (25) gol ve fevkalâde parlak oyunlarla eller üstünde taşınıyordu.

    Fenerbahçe’nin İzmir’deki büyük başarılarına karşı İstanbul’daki hazırlık maçlarının feci akıbetleri, yapılan şiddetli ve ithamkâr neşriyat nihayet teşkilât erkânının akıllarını başlarına getirdi. Daha önce yapılan altı milli maçta Ay-Yıldızlı takımın ceman 15 golünü kâmilen Fenerbahçelilerin yaptıkları, yine ihtilâf sıralarında zayıf ve acemi Rus Milli Takımına karşı 7nci maçta Fenerbahçesiz uğranılan 3-0’lık mağlubiyet de henüz unutulmamıştı.

    İşte, Fenerbahçesiz bir Millî Takım teşkili takdirinde uğranılacak mağlûbiyetin asla affolunamayacağı ve kulüpçülüğü milli duygulara feda eden mesullerin yakalarına milletçe behemehâl yapışılacağı şeklindeki çok ağır neşriyat ve göz önüne alınan tecrübeler Futbol Federasyonunu son dakikada boykotu kaldırmak ve Fenerbahçe kulübünü Milli Takım teşkiline davet etmek mecburiyetinde bırakmıştır.

    Filhakika, 8 Nisan sabahı Sirkeci garında İstanbullu Bulgarların coşkun tezahüratı arasında karşılanan çok iyi hazırlanmış Bulgar Milli Takımına karşı 10 Nisan 1925 Cuma günü Türk Milli Takımı sahaya çıkarken Taksim ufukları uğultular halinde inlemişti. Çünkü Ay-Yıldızlı kadroda Fenerbahçeliler de yer almıştılar. Hele İzmir’de sol dizinden sakatlanan ve pek oynayacak durumda olmayan takımın gol kıralı Zeki’nin de, yerine bir başkasının ikamesini ısrarla istemesine rağmen bu meyanda sahada görülmesi ümit ve sevinçleri kat kat arttırmıştı.

    Türk Milli Takımının bu sekizinci maçı İngiliz hakem müteveffa Allen tarafından idare edildi. Zeki’nin isabetli paslarıyla 25’inci dakikada Mehmet ve 62’nci dakikada da Sabih’in ikl golüne Bulgarlar merkez muhacimlerinin ayağından 70’nci dakikada bir golle mukabele ettiklerinden maç 2-1 kazanıldı.

    İşte, yukarıdaki resim birçok hususiyetler taşıyan 30 sene evvelki ilk Türkiye – Bulgaristan maçına başlanmadan bir iki dakika önce alınmıştır. Bu tarihi resimde Milli Takımımız zamanın Federasyon Reisi Yusuf Ziya (Öniş) ile bir arada görülüyor. 30 sene evvelki millî futbol kadromuzu tanımayanlar bugün muhakkak ki pek çoktur. Bu sebepten, tanıtmak her halde faydalı olur.

    Sağ baştan: Merkez muhacim Fenerbahçeli Zeki (Sporel), sol haf Altaylı Hamit, soliç Fenerbahçeli Sabih (Arca), Sağ haf Fenerbahçeli Dr. İsmet (Uluğ), sağ açık Galatasaraylı Mehmet (Leblebi), sol müdafi Galatasaraylı Ali, sağiç Fenerbahçeli Alâeddin (Baydar), solaçık Fenerbahçeli Dr. Bedri (Gürsoy), sağ müdafi Fenerbahçeli Kadri (Göktulga).

    Yerdekiler: Santrhaf Galatasaraylı Nihat (Bekdik), kaleci Altınordulu Nedim (Kaleci)dir.

    Sol baştaki kalpaklı zat Futbol Federasyonu Reisi Galatasaraylı Yusuf Ziya (Öniş) olup elinde bir iki dakika sonra Bulgarlara sunacağı kırmızı ipekten mâmul federasyon bayrağı görülüyor. Bayrağın üzerinde beyaz renkte şu yazı okunmaktadır:

    “Türkiye Futbol Heyeti Müttehidesi, 10 Nisan 1925.”

    (Heyeti müttehide) sözü o senelerde (Federasyon) mânasına kullanılırdı.

    (Gelecek resim ve yazı: Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakı zamanında İstanbul mıntıkasındaki bir toplantıya aittir.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 25 Eylül 1954 – Akşam Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – XXV

    Canlı Yapraklar – XXV

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XXV” : 1926 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XXV

    Mısırlılarla ilk futbol temasımızı Fenerbahçe – Galatasaray muhteliti 1926 Şubatında Mısır topraklarında yapmıştı. Aynı yılın ağustos ayında ise İskenderiye ve Mısır şampiyonu «El-ittihad» İstanbul’a gelmiş ve takımlarımızla karşılaşmıştır.

    El-ittihad o tarihlerde (Prens Faruk kupası)nı kazanmıştı. 9 oyuncusu beynelmilel olan çok kuvvetli bir kadroya sahipti ve Balkanlarda 13 maçlık büyük bir turneye çıkmıştı.

    Mısır futbolunun hemen hemen en kuvvetli devrinde şampiyon El-ittihad’ın bu Balkan turnesi o zamanlar büyük alâka toplamıştır. Filhakika; kâmilen çikolata renkli Mısırlı futbolcular bugünkü Brezilyalıları andıran futbollarıyla her tarafta seviliyor ve üstelik mağlûbiyet yüzü görmüyorlardı.

    El-ittihad İstanbul’da ilk maçını 20 Ağustos 1926 Cuma günü Taksim stadında müteveffa İngiliz hakem Mister Allen’in idaresinde İstanbul ikincisi Fenerbahçe ile yaptı ve Alâeddin’le Sedat’ın attıkları gollerle 2-1 mağlûp oldu. Fenerbahçe bu maçta bütün tarihinin en parlak oyunlarından birini çıkarmış ve ancak bu sayededir ki çok kuvvetli rakibini yenmeğe muvaffak olmuştu.

    Nitekim aynı El-ittihad’ın iki gün sonra, 22 Ağustos 1926 Pazar günü İstanbul şampiyonu Galatasaray’ı 6-0 yendiğini hatırlatmak bu hususta bir fikir verir.

    El-ittihad, 1926 senesindeki bu Balkan turnesinde ceman 13 maç yaptı. Fenerbahçe kulübü için ne mutlu bir hâtıradır ki 13 rakibin tek galibi olmak şerefini kazanmıştır. 12 maçta galip gelen ve yalnız Fenerbahçe’ye mağlup olan Mısır şampiyonunun idarecileri memleketimizden geçip Mısır’a dönerlerken vapurlarına giden gazetecilere şu beyanatı verdiler:

    “Burada teessüs eden dostluğumuz inşallah Fenerbahçelilerin Mısıra yapacakları seyahatle kuvvetlenecektir. Fenerbahçe’nin davetimizi kabul ve Mısır’ı ziyareti hem bu dostluğun kuvvetlenmesi için bir vesile, hem de Balkan turnesinde yegâne galibimiz olan bu takımdan intikam almak için bir fırsat olacaktır.”

    Fakat bütün davetler gibi Fenerbahçe kulübü, dış temaslara pek mütemayil olmamak hatalı prensibi sebebiyle bir Mısır seyahati yapamadığından –El-ittihadın temennisi tahakkuk etmemiştir.

    İşte, yukarıdaki resim 20 Ağustos 1926’nın o büyük zafer hâtırasını canlandırıyor. Mısır şampiyonu, Taksim stadyumunda maçtan bir kaç dakika önce Fenerbahçelilerle bir aradadır.

    Ortadaki şapkalı, Fenerbahçe’nin o zamanki umumi kaptanı Hasan Kâmil Sporel’dir. Yanındaki fesliler de Mısırlı idarecilerdir. Sol başta şapkasını elinde tutan zat umumi kâtip Muvaffak Menemencioğlu’dur.   Yanında gazeteci Salim Hamdi görülüyor.

    Bu maçın galiplerini seçebiliyor musunuz? Yerde, başında kep olan beyaz fanilalı kaleci Nedim (Kaleci)dir. Onun sağında, sıra ile Cevat, Ulvi, Fayid, Şevki, Bedri, Fazıl… Ayaktakiler de, sol baştan: Kaptan Zeki, Sedat, Alâeddin, Haydar, Firüzan ve Kadri’dirler.

    (Gelecek resim ve yazı, Milli Futbol Takımımızın 33 sene evvelki ilk tecrübe maçlarından bir hâtıradır.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 11 Eylül 1954 – Akşam Gazetesi