Etiket: Kamuran Tekil

  • Yavuz Kayral

    Yavuz Kayral

    Hepimizin sevdiği bir yönetici olan Yavuz Kayral hakkında, Fenerbahçe Spor Dergisi’nin Aralık 1983 tarihli sayısında çıkan yazı… Kendisine sağlıklı bir ömür diliyoruz. Gerçekten çok özledik. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yavuz Kayral Kendini Fenerbahçe’ye Adamış

    Kulübümüzün iki yıldan beri Ankara temsilciliğini yapmakta olan iş adamı Yavuz Kayral, günün üç dört saatini Fenerbahçe’ye ayırmaktan kendini alamıyor. Yoğun işleri arasında, kulübün önemli işlerini de Ankara’da sürat ve ustalıkla halleden Kayral’a kendi işinden fedakarlık ederek kulüp işlerine bu kadar vakit ayırmak epeyce pahalıya mal oluyor amma onun üstün kulüp sevgisi ve Sarı-Lacivertli renklere olan tutkusu, her şeyin üstünde geliyor.

    Çankaya’da çok şık bir mobilya mağazasına sahip olan Kayral, Fenerbahçe’nin yurt içi ve yurt dışı tüm maçlarını da izlemekten kendini alamıyor. Son Çekoslovakya seyahatine de katılan Kayral, Sarı-Lacivertli takımı bir an yalnız bırakmamaktadır.

    Fenerbahçe Kulübü’nün Ankara’da çeşitli resmî makamlarda, en üst zirvedeki işlerinden tutunuz, lisans ve askerlik işlerine kadar her şeyi seve seve yüklenen ve bu işler için tek kuruş almayan bu vefakar kulüp üyemiz, Ankara’da seçkin iş adamlarını kulübe kayıt ettirmekten geri kalmamış ve bu alanda da Fenerbahçe’ye hizmetler ifa etmiştir.

    Yavuz Kayral Her Maçı İzler

    Yavuz Kayral’ın en büyük özelliği onun Fenerbahçe’nin her maçını izlemesidir. Yurt içinde ve yurt dışında Fenerbahçe’yi izlemekten geri kalmaz ve bu uğurda her türlü maddi fedakarlığa katlanır.

    Kayral’a göre, Fenerbahçe’nin hem Türkiye Ligi’nde, hem de kupadaki şampiyonluğu büyük başarıdır.

    Takım içindeki uyumun, Yönetim Kurulu’nda uyum olduğu sürece devamlı olabileceğine işaret eden Yavuz Kayral, Fenerbahçe’nin Ankara’da bir lokali olması gerektiğini ve şayet bina işi halledilirse, bu lokalin möble ve dekorasyonunu kendisinin yüklenebileceğini söylemektedir.

    Futbolda olduğu gibi, basketbolda da bu yıl şampiyon olabileceğimize değinen Kayral, “Geçen yıl kıl payı kaçırdığımız şampiyonluğu elde etmemiz gerekiyor ve müessese takımları da artık hegemonyalarını sürdüremezler” diyor.

    Yavuz Kayral’ın Biyografisi

    1954 yılında Ankara’da doğan Yavuz Kayral, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi mezunudur. İngilizce bilir. Möble ve dekorasyon üzerine büyük tecrübe ve ihtisası vardır. Ankara’da amatör olarak futbol oynamıştır. Evli ve iki çocuk sahibidir.

    Aralık 1983 – Fenerbahçe Spor Dergisi (Kamuran Tekil)

  • Haçlı Seferi

    Haçlı Seferi

    Kamuran Tekil‘in Fenerbahçe Spor Dergisi’nde Ocak 1984 tarihinde yayınlanan bir yazıda müessese kulüplerinin basketbolda Fenerbahçe karşısındaki vaziyeti “Haçlı Seferi” tabiriyle anlatılmış. Bugünlerde yaşadıklarımız neredeyse 40 yıl önce anlatılmış, desek yeridir. Tarihi bilince günü idare etmek çok daha basit. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Basketbolda Fenerbahçe’ye Haçlı Seferi mi?

    Basketbol, futbola oranla şimdiye kadar olaysız ve tartışmasız biçimde ele alınan bir spor olarak tanımlanırken, bazı müessese kulüplerinin hegemonyalarını devam ettiremeyeceklerini anlamaları üzerine, ortalık karışmaya başladı.

    Fenerbahçe’nin geçen yıldan bu yana yeni ve güçlü bir kadro ile ortaya çıkması bazı müessese kulüplerini telaşa düşürmüştü. Bunlar bir süreden beri devam ettirdikleri hegemonyalarının yok olacağını düşünerek, her türlü önleme başvurmuşlar ve artık hakemlerden medet ummaya başlamışlardı. Onlara göre Fenerbahçe büyük bir güç ve tehlike olarak ortaya çıkmıştı. Bu gidişle Sarı-Lacivertli takım futbolda olduğu gibi basketbolda da artık iddia sahibi olacaktı.

    Fenerbahçe’nin ne işi vardı basketbol alanında… O gitsin futbol ile meşgul olsundu…

    İşte bu zihniyetle, Fenerbahçe’yi durdurtmak gerekiyordu.

    Halbuki bu müessese kulüplerinden çok daha önce, Fenerbahçe 1950’li yıllarda Galatasaray karşısına güçlü bir kadro ile çıkarak, basketbolun gelişmesinde büyük rol oynamıştı.

    Ne var ki; müessese kulüpleri reklam amacı ile sadece basketbola eğilerek milyonları bu şubeye harcamaya başlamışlardı.

    Spor kulüpleri ise futboldan kazandıkları paranın küçük bir kısmı ile bu şubelerini yönetebiliyorlardı.

    Böylece finansman dengesi bozulmuş, müessese kulüpleri bol para ile hegemonyalarını kurmuşlardı.

    İşte Fenerbahçe’nin geçen yıldan itibaren basketbolda ciddi bir hamleye atılması ve geçen sezon Türkiye basketbol liginde Efes Pilsen’in ardında kıl payı ile ikinci olması bu hegemonyayı kökünden sarsmaya başlamıştı. Artık meydan boş değildi ve müessese kulüpleri için tehlike çanları çalıyordu. Bu nasıl durdurulacaktı?

    Basketbol Federasyonu’nun koyu Galatasaraylı başkanı da, esasen Fenerbahçe’nin üste çıkmasını istemezdi. Ve bir hakem sorunu ortaya çıkarıldı.

    Son Fenerbahçe-Eczacıbaşı maçı bu sorunu iyice belirlemişti. Ve Fenerbahçe bir çeşit Haçlı seferlerine maruz kalmıştı sanki..

    Bu, Fenerbahçe’yi durdurmak için son çare idi. Bu çare de işi halletmezse artık yapılacak iş, pek azdı.

    Ve bazı çevrelerin istedikleri oldu. Fenerbahçe Eczacıbaşı’ya yenilmiş miydi, yoksa yendirilmiş miydi?

    Ne olursa olsun, Sarı-Lacivertli takımın 1 puan kaybetmesinden bayram edenler vardı. Bunlar bir türlü kulüpçülüklerini, renk tutmayı ve duygularını yenememiş kimselerdi.

    Böylece basketbolda da dejenerasyon devri başlatılmış oluyordu.

    Bu gafiller, gerçekte Basketbol sporuna kıydıklarının farkında bile değillerdi.

  • Bir Çağın Kapanışı

    Bir Çağın Kapanışı

    16 Mart 1934 tarihinde başlayan Şükrü Saracoğlu’nun Fenerbahçe başkanlığı, tam 16 yıl sonra 15 Ekim 1950’de sona erdi. Her ne kadar Şükrü Saracoğlu, 1953 yılı sonundaki vefatına kadar “Fahrî Başkan” olarak kaldıysa da Ekim 1950 kongresi, Fenerbahçe’de bir çağın kapanışı oldu. Aşağıdaki yazı Dr. Rüştü Dağlaroğlu tarafından, bu kongreden hemen sonra Öz Fenerbahçe dergisinde kaleme alınmıştı. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Çağın Kapanışı

    Fenerbahçe Kulübü geçen Pazar fevkalade bir kongre aktetti. İdare heyetine sunulmuş bir takrir neticesi kulübe çağırılan Fenerbahçeliler, tarihimizde rekor teşkil edecek bir kalabalıkla, bu davete koştular. Dört ay önce yapılan senelik kongreden tam üç misli bir aza kitlesinin katıldığı bu topluluğun hafızalarımızda da, bir çok hususiyetlerle dolu, unutulmaz ve mesut bir hatıra olarak kalacağı şüphesizdir.

    Fenerbahçe Kulübü, derece derece, her Fenerlinin emeğini taşıyan, onların gönüllerinden birer parça bulmuş medarı iftihar bir varlığımızdır. Onu korumak, yükselmesine mani engelleri bertaraf etmek, şikayet ve ıstırap mevzularını silip atmak, her Fenerbahçeli için bir hak olduğu kadar vazife ve vecibedir de… İşte, bu aziz yuvanın son toplantısında görülen ve yaşanan manzara ve hadiseler kulübümüz muhitinin bu vazife ve vecibeyi bihakkın kavramış ve onun icaplarına uymaya kitle halinde hazır olduğunu, en gencinden en yaşlısına kadar ispat etmiştir.

    Kulübümüzün kurucusu ve 1 numaralı üyesi Enver Bey’den, en yaşlı azamız 84’lük doktor Hamit Hüsnü’den ve en emektar idarecimiz meşhur Elkatipzade Mustafa Bey’den tutun da, 5 yıllık üye şartını henüz iktisap etmiş gençlere kadar, geçen Pazar lokalimizde yaşanan 6 saatlik toplantı, sarsılmaz Fenerbahçe birlik ve bağlılığının en son ve kuvvetli bir tezahürü olarak karşımıza çıkmış bulunuyor.

    Ulvî Dava Fenerbahçe

    Ben, çok uzun yıllardan beri bu derece muazzam ve heyecanlı bir Fenerbahçe topluluğunu 15 Ekim 1950 Pazar günü gördüm. Enver ve Mustafa Beyleri bir Fenerbahçe kongresinde, hiç değilse son 20 yıldan beri, ilk defa o gün hazır buldum. Camiamızın birliğimize karşı harareti gittikte artan bu muhabbeti karşısında sevinmek hepimiz için bir hak olmuştur. Övünelim ve yarına emniyetle bakalım.

    Bu emniyeti kuvvetlendirici diğer bir nokta da, Fenerbahçe muhitinin gençliğe karşı gösterdiği çok yerinde ve yüksek güvendir. O gün seçilen 7 kişilik yeni heyetten 5’ini, kulüp mukadderatına ilk defa olarak el koymuş, gençler teşkil etmesi bu itimadın en kuvvetli bir örneği oldu.

    Yaratılan bu büyük inkilâp karşısında her Fenerbahçe mensubuna bir vazife düşüyor: Faye aynı vicdan da bir olduktan sonra, davayı el birliği ile ve gayretle hedefe doğru ilerletmek noktasında temerküz edecek edecek bu vazifeden tek bir Fenerlinin uzak kalacağını akla getirmek hata olur.

    Hepimiz için tek huzur imkanı, bu ulvî davada hedefimizin böylece yalnız ve yalnız (Fenerbahçe’nin menfaati) olduğunu idrak ve kabul etmektir. Bunda ise müttefik bulunduğumuza göre, istikbal elbette Fenerbahçelilerin olacaktır.

    Dr. Rüştü Dağlaroğlu


    Bilgi Notu :

    Bir çağın kapanışı olan 15 Ekim 1950 kongresinde seçilen idare heyeti şu isimlerden oluşuyordu :

    Rüştü Dağlaroğlu, Kamuran Tekil, Cihat Arman, Osman Kavrakoğlu, Muhtar Sencer, Ethem Şahinoğlu, Hayrullah Güvenir

  • Tekil Kardeşler

    Tekil Kardeşler

    Bugün 2 Haziran… Kamuran Tekil’in ölüm yıldönümü… Bu vesileyle rahmetli Şemsi Sılkım’ın Yeniçağ gazetesinde Tekil kardeşler (Fahiman, Firüzan, Kamuran, Neriman, Süleyman) hakkında yazdığı yazıyı buraya almak istedik. Beş kardeşin bir arada fotoğrafını (şimdilik) bulamadığımız için Neriman Tekil, Kamuran Tekil ve Haluk San’ın beraber göründüğü bu fotoğraf karesini seçtik. Hepsi nur içinde yatsın. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Kız Bir de Erkek Çocuk Yeter

    Ünlü gazeteci ve spor adamı Firuzan Tekil dört erkek kardeş sahibiydi. Halbuki baba Nazmi ile ana Ayşe Makbule’nin daha nikâh masasına oturmadan önce birbirlerine fısıldadıkları arzuları şöyleydi:

    “- Allah’ın izniyle bir kız, bir de erkek çocuğumuz olsun, yeter!.”

    Hatta Ayşe Makbule’nin annesi de, 1914 Birinci Dünya Savaşı’nda kıtlık ve sıkıntıyı çok çektiği için kızının evliliği öncesi dini nikâh için hoca efendinin huzuruna gittiklerinde şu nasihatte bulunmayı ihmal etmemişti:

    “-Duanı yaparken, bir kız, bir de erkek çocuk dışında çocuk dileğinde bulunma!.”

    Genç evlilerin ilk çocuğu erkek olunca, karı-koca, tasarladıkları adı hatırlayınca, dini akidelere bağlılığı ile tanınan baba Nazmi,  yavrusunu kucağına Besmele ile alıp, kulağına seslenir:

    “-Benim oğlum tosun gibi maşallah, adı da Firuzan olsun!.”

    Safinaz ve Bir Rüya

    Firuzan, elbebek gülbebek büyütülür, akrabaları da elden ele, kucaktan kucağa dolaştırıp severken, sanki sözleşmişler gibi hepsi de; “Erkek Firuzan bir kız kardeş ister!…” demekten de kendilerini alamaz.

    Bu arada doğacak bebeğin adını bile ortaya atarlar:Safinaz… Anne de baba da, Safinaz isminden memnun olur… Ayşe Makbule Hanım, hamile kalınca, Baba Nazmi şöyle der:

    “-Rüyamda gördüm, galiba bu da erkek!..”

    Bunun üzerine eşi de kendisini doğrulayarak şöyle söyler:

    “- Vallahi haklısın, beni içerden hep tekmeliyor. Kız çocuğu sakin olur, bu debdebeli maşallah, topçu gibi ayak vuruyor!.”

    O dönemlerde bugünkü gibi tıbbi teknoloji ne gezer… Herkes ayrı yorumla, ebe hanımın eline düşünce, çocukların cinsi belli oluyor. Ve bu kez de erkek dünyaya gelince, anne-baba tahminlerinde yanılmamış adını da Safinaz yerine Süleyman olarak nüfusa yazdırmışlardı.

    İsmi de Hazır : Kâmuran

    Baba, kız evlat için ısrarlı, anne de öyle… İkisi birden kız adını biz koyalım, dediklerinde henüz ortada bir hareket yok ama ’Kâmuran’adı belleklere yerleşmiş ve Ayşe Makbule hanım da sıkı, fıkı dostlarına durumu açıklamış:

    “-Bu kez, beyimin de isteğine uyarak kız bekliyoruz . Adını da Kâmuran, koydum, yeter ki sağlıkla dünyaya gelsin.”

    Anne, baba başta olmak üzere tüm akrabalar için yanılgı, her zamanki gibi berdevam. Üçüncü çocuk da erkek olur ama adı daha çok kızlar için tercih edilen bir addır: Kâmuran.

    Akraba ve yakınları, komşuları ve hatta Nazmi Bey’in çalıştığı dairede bile bir bakıma parasına bahis oyunu haline gelir Ayşe Makbule Hanım’ın her hamileliği…

    Erkek Çocuk Koleksiyonu

    Baba inatçı, anne Ayşe Makbule Hanım da ısrarcı… Bu kez de hamile kalınca doğumda kız-erkek işi her tarafa yayılmış ama kız olma ihtimali daha kuvvetli ve yine bir isim bile bulunur:

    “-Bu kez Neriman dünyaya gözlerini açacak.”

    Heyhat!. Dördüncü çocuk da erkek olarak aileye katılınca, baba da kesin kararlı;

    “-Cenab-ı Hak bize kız evlat nasibini çok gördü.” sözünü büyük söylemiş ki, Ayşe Makbule hanım gene hamile kalır ve der ki:

    “-Rabbim bana acır… Bu kez adını ben koydum. Fahiman kızımı kucağıma alacağım inşallah…

    ”Ve ailenin beşinci çocuğu da erkek olarak dünyaya gelince, annenin sabrı taşıp şöyle söyler:

    “-Yeter artık!… Her anne erkek çocuk beklerken, ben koleksiyon yaptım.”

    Çoğu Fenerbahçeli Tekil Kardeşler

    Firuzan Tekil, Fener Mecmuası’nı çıkarınca, ben, Son Telgraf Gazetesi’nde, Muvakkar Ekrem Talu, Orhan Vedat Sevinçli ile tam sayfa spor yapıyordum. Firuzan iyi bir dostumdu. Fenerbahçe Kulübü Başkanı seçilinceye kadar ben şahsen destek verdim.

    Galatasaray taraftarı olmama rağmen, beni Fener Dergisi’ne Yazı Müdürü yaptığında, kendisi, kardeşi Kâmuran, Neriman, Cem Atabeyoğlu, Halit Kıvanç ve Cihat Arman da yazı ailesinde idiler.

    En küçük kardeşi Fahiman Tekil yüksek tahsilini yaparken onun da yazı yazmasını sağladım. Kendisiyle çok içten arkadaşlık yaparken, yukarıda anlattığım olayları ondan dinlemiştim.

    Süleyman Tekil ise, iyi bir forvet oyuncusu idi. Fenerbahçe ile ilişiğini kesip Galatasaray’a geçerek yıllarca takımda yer almıştı.

    Neriman Tekil atlet olarak sporuna devam ederken Yapı Kredi Bannkası Kuledibi, sonra Karaköy Şubesi Müdürlüğü’nü de yaparken haftada bir yazı yazıyordu.

    Kâmuran Tekil de atletizmde büyük isimdi ve Federasyon Başkanlığı’na da seçildi. O da spor yazarı olarak imzasını kabul ettirmişti.

    Firuzan Tekil, Demokrat Parti’den İstanbul Milletvekili seçildi, sonra da Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanlığı yaparken Fahiman Tekil, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi oldu. Profesörlüğe kadar yükseldi ama genç yaşta kısa süren bir hastalık sonunda vefat etti.

    Tekil Ailesi’nde en son Neriman Tekil kalmıştı, onu da 2006 yılında kaybettik. Hepsinin ruhları şad olsun.

    (Kaynak : Yeniçağ Gazetesi / Kız evlat arzusu Tekil Ailesini tam 5 erkek evlat sahibi yaptı – Şemsi SILKIM)