Etiket: Kuşdili Lokali

  • Papazın Çayırı vs. Union Club

    Daha önce de burada (1) üzerinde konuşmuştuk; Papazın Çayırı denen yer, aslında bizim stadyumun bulunduğu bölge değil. Şu anda Maraton tribünün karşı tarafına denk gelen alanın adı, gel zaman, git zaman stadyumla beraber anılmaya başlamış. Oysa 1908 senesinde padişahtan istenerek (2) Union Club ismi verilen araziye bakınca ayrım daha iyi anlaşılıyor.

    Yukarıdaki görsel 1930 tarihli Jacques Pervititch haritasından bir bölüm. Tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.

    137 numarada bugünkü Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu araziyi göreceksiniz. Şimdi kale arkasının olduğu yerde, o zamanlar stadyumun tek tribünü, tabiri caizse numaralısı var. Kalelerin biri Bağdat Caddesi’ne bakan kenarda, diğeriyse tabii onun karşısında. Cadde’nin hemen karşısında Papas Baghçesi adıyla bir park var. İşte orası, Papazın Çayırı.

    135 ve 136 numaralarda, bugün hala birer okul arazisi olan mektepler dikkatinizi çekecek.

    145 numara, Fenerbahçe tarihinde bir toplanma yeri olarak ehemmiyetli bir mekan, Hamdi’nin gazinosu görülüyor.

    143 ve 144 numaraların arasından geçen sokak ise, Fenerbahçe’nin 6 Haziran 1932 tarihinde yangında kaybettiği Kuşdili Lokali’nin bulunduğu Misk sokak.

    Farklı tarihlerde yapılan planları buldukça buraya eklemeye devam edeceğiz. Belki sonunda Kadıköy bir açık hava Fenerbahçe Müzesi haline gelir.


    (1) Papazın Çayırı Nerede?
    (2) Fenerbahçe Stadı’nın Tarihteki İlk Belgeleri

  • Naci Barlas’ın Hatıraları-I

    Naci Barlas‘ı hiç bilmiyorsanız, bu videodan bilirsiniz… “Fenerbahçe Cumhuriyeti” tabirini ilk kez kullanan, senelerce Ankara’da Fenerbahçe’yi temsil eden ve 18 Eylül 2010 tarihinde kaybettiğimiz bu “kendisi tarih” büyüğümüzün el yazısı anılarını daha önce de farklı mecralara aktarmıştık ama artık burada sabitleyeceğiz. Huzurlarınızda Naci Barlas’ın Hatıraları…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Başlıyoruz

    1928 senesinde İstanbul Kadıköy Yeldeğirmeni Gazi Paşa İlkokulu’na başladım. O zamanlar biz Gazi Paşa İlkokulu’na çok uzak olan Moda semtinde oturuyorduk. Okula gidip gelme mesafesinden ötürü şimdi Salı Pazarı diye bilinen Kuşdili Çayırı yanındaki Mis Sokağı’na taşındık. Evimiz Kurbağalıdere’nin öbür yakasındaki Fenerbahçe Kulübü’ne çok yakındı. Aynı zamanda Fenerbahçeli futbolcular zaman zaman Kuşdili Çayırı’nda aralarında çift kale yaparlardı ve biz de onları seyrederdik.

    Kuşdili Çayırı bir mesire yeri gibiydi. Perşembe ve Cuma günleri orası bir gösteri merkezi olurdu. Hatta bazen açık hava tiyatrosu veya cambaz dahi oynardı. Tatil günleri dışında da Fenerbahçeli futbolcular top oynardı. Mesela ben, sonraları Almanya’ya gitmiş olan meşhur Bombacı Bekir’i de ilk defa orada gördüm.

    Futboldan başka spor dalının bilinmediği o tarihte Fenerbahçe’de tenis şubesi, kürek şubesi, güreş ve aletli jimnastik şubeleri vardı.

    Bizleri tenis kortları etrafına pek yaklaştırmazlardı, fakat kulübün alt katındaki salonda antrenman yapan güreşçileri seyredebilirdik.

    Hele akşam üzerleri dereye indirilen yarış kayıkları denize doğru açılmaya başlayınca biz de dere kenarından onlarla beraber Kalamış Plajı’na kadar koşardık.

    O zamanlar Kalamış kumsaldı ve denize girilen pek mükemmel açık plajları olan bir yerdi. Hatta bir de uçak hangarı vardı ve Vecihi Bey isimli bir zat Kalamış plajına iner kalkardı.

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bir futbol sahası vardı fakat bütün maçlar karşıda oynanırdı. Bizim kendi sahamızda hiç maç yapılmazdı.

    Yeni Kaptan

    Bir gün Fenerbahçe antrenmanı için o zaman ilkokuldaki sınıf arkadaşım olan Namık Kemal “Kulübe bir kaptan gelmiş. Gidip görelim” dedi ve hakikaten Fenerbahçe’de ufak bir değişiklik hissediliyordu.

    Nitekim biz o sene hep galip geldik. Bunun bazen sevinçli şikayetleri oluyordu. Çünkü biz Cumartesi-Pazar günleri Fenerbahçe’nin maçlardan dönmesini Kadıköy iskelesinde beklerdik. O zamanlar radyo vs. gibi iletişim araçları olmadığı için maçları Yoğurtçu Parkı Karakolunun önünde toplanır, bütün semtin çok sevdiği Komiser Rıza Baba’dan öğrenince doğru Kadıköy İskelesi’ne koşardık. Şayet Fenerbahçe mağlupsa kös kös eve dönerdim. Evdekiler de zaten anlarlardı ve hatta akşam yemeğindeki isteksizliğime ses çıkarmazlardı.

    1930 senesinde Kadıköy İskelesi karşılama merasimleri o hal aldı ki her Cumartesi-Pazar biraz da sevinerek ve övünerek koşuyorduk. Çünkü hiç yenilmiyorduk.

    Hiç unutmam o sene Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu gece derenin en meşhur gazinosu olan Hamdi’nin Gazinosu’nda balo tertip edilmişti. Biz de dışarıdan seyrediyorduk. Dere sandallarla dolmuştu. Kuşdili Çayırı insan almıyordu. Hatta annemler, halamlar, büyükannem herkes kutlama heyecanı ile sokaklara dökülmüştü. Gecenin biraz ilerlemiş olduğu bir zamanda o zaman hepimizin hayran olduğumuz Zeki Rıza ağabeyimiz “Haydi çocuklar gelin” diye bizi içeri aldı. Bunları yazarken şu anda hala ağlıyorum. Ben eve geldiğim zaman annem kapı eşiğine oturmuş beni bekliyordu. Eve geç kalışlarımdan ötürü ilk defa o akşam kulağımı çekmemişti.

    Sonraları isminin Necmi ağabey olduğunu öğrendiğimiz bir kişinin antrenörlüğü zamanlarında, bizi antrenman sahasına sokmadığı için adama kızardık.

    Bir gün biz çocuklar kürekçileri bekliyorduk. Bir de baktık ki kulübe Necmi ağabey geliyor ve hayret ettik, Necmi ağabey subaydı. Seneler sonra kulüpte müdür oldu ve biz gene antrenmanları dışarıdan seyretmeye başladık.

    Artık sene 1932 olmuştu ve ilkokul beşinci sınıf talebesiydim. Müdürümüz Safiye Hanım, öğretmenimiz Ümit beydi. Okul bahçesinde top oynama yasağı konduğu sene idi. O zaman benden iki yaş büyük olan ve iki sene evvel mezun olan Semih Bayülken’in teşvik ve önderliği altında Talimhane arsasında Yeldeğirmeni Kulübü diye uydurma bir isimle mahalle maçlarına başladık. Bu maçlarda Paytak Semih lakabı ile temayüz eden Semih Bayülken zafiyet geçirerek Bağlarbaşı Sanatoryumu’na yatırıldı. Seneler sonra Semih Bayülken olarak Fenerbahçe’nin vazgeçilmez liderlerinden biri oldu.

    (DEVAM EDECEK)

  • Burası Mustafa Kemal Paşa’nın Kulübü

    Burası Mustafa Kemal Paşa’nın Kulübü

    Başlık fazla mı iddialı oldu? Haklısınız. Fakat ne yapalım, gerçek bu! Burası Mustafa Kemal Paşa‘nın Kulübü.

    Altay’ı ziyaret etti…Güneş Kulübü’nü de… Karşıyaka’yı da… “Belgeli” ve “gerçek kişilerin hatıralarıyla sabit” ilk spor kulübü ziyareti ise Fenerbahçe’ye… Günün birinde, birisi densizlik edip “Paşam siz hangi takımı tutuyorsunuz?” diye sorduğunda (bu tip ulu orta havai muhabbetlerden hoşlanmadığı bilinen) o büyük insan “Böyle mevkilere gelmiş devlet adamları kulüpçülük yapmaz” demiş, doğrudur.

    Fakat bir gerçek var ki Mustafa Kemal Paşa; Atatürk…
    Fenerbahçe’yi kelimenin tam anlamıyla, seviyordu.

    3 Mayıs 1918…

    Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal Paşa, bir önceki geceyi Fenerbahçe Başkanı arkadaşı Sabri Bey’in evinde misafir olarak geçirdi. Öğlen saatlerinde de Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Kuşdili’ndeki lokalini ziyarete geldi ve burada saatlerce kaldı.

    Yalnızca 1 sene sonra millî mücadeleyi başlatmak için Anadolu’ya geçecek olan Atatürk, önce kulüp hatıra defterini imzaladı. Günün sonunda Elkatipzade Mustafa Bey’in idaresindeki futaya binip Sabri Bey’in Moda’daki evine geri dönmeden önce iskeleden kendisini uğurlayanlara dönerek “Fenerbahçe’ye ebedi muvaffakiyetler dilerim” dedi.

    5-6 Haziran 1932 gecesinde, Fenerbahçe’nin zafer hatıralarıyla dolu olan bu lokal çıkan bir yangında kül olduğunda şüphesiz Gazi Paşa da çok üzüldü. 21 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde 500 Liralık bağış haberi çıktı.

    Yangında yok olduğu düşünülen defter ise 7 Nisan 1944 Cuma günü, Vatan gazetesi genel yayın yönetmeni, büyük Fenerbahçeli “Con” Kemal Onan’ın masasında belirdi. Kimliği belirsiz biri defteri getirip bırakmıştı.

    Kim bilir, belki günün birinde o gün çekilen fotoğraflar, bir yerlerden çıkıverir.

    Burası Fenerbahçe… Mustafa Kemal Paşa’nın kulübü… 3 Mayıs 1918’den sonsuza kadar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Şaheserler Yaratan Fenerbahçeli

    Şaheserler Yaratan Fenerbahçeli

    Bugün 27 Nisan, bir müthiş Fenerbahçelinin, Münir Nurettin Selçuk’un vefat yıl dönümü… Mustafa Kemal Paşa’nın Fenerbahçe’yi ziyaretinde bizzat orada olan ve bu hatırasına sitemizde yer verdiğimiz o olağanüstü insanı, fotoğraflar ve anılar eşliğinde yâdedelim istedik. Şaheserler yaratan Fenerbahçeli sıfatı nasıl da yakışıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yukarıdaki evrak kendisinin Fenerbahçe üye kaydını gösteren kimlik belgesi. Sevgili Barış Kenaroğlu transkripsiyonu yaptı. Yoğurtçu Caddesi’nde oturan, 15 yaşındaki talebenin fotoğrafının altında “Hüviyeti balada muharrer Münir Bey’in kulübümüz azasından olduğu tasdik olunur” yazıyor.

    Kısa bir süre sonra Münir Nurettin’i Fenerbahçe ikinci takımında görüyoruz. Alaaddin Baydar, Şekip Kulaksızoğlu ve Çelebizade Sait Tevfik gibi meşhur isimlerin de bulunduğu bu fotoğrafta en alt sırada soldan ikinci kendisi.

    Şaheserler Yaratan Fenerbahçeli

    Aşağıda ise önce Bedri Gürsoy’un kendisi hakkında yazdıkları, son olarak da Sait Selahattin Cihanoğlu ile beraber meşhur Kuşdili Lokali’nde çekilmiş bir fotoğrafları göreceksiniz.

    “Fenerbahçe’yi sevmezse gönül, aşkı ne anlar?” diyerek bir kez daha, nur içinde yat üstat…

    Bedri Gürsoy Anlatıyor

    “Maçlarda pek enerjik değildi. Sol ayağı zayıftı. Deplasmanı yoktu. Kafa vuruşları noksandı. Hele sıkı gelen toplara kabil değil kafa ile vurmazdı. Bunun sebebini soranlara şu esprili cevabı verirdi :

    “Sert gelen toplara kafa vurmanın iki mahzuru ve benim için tehlikesi vardır. Bir kere tabiidir ki, sıkı sademe ile dimağ sarsılır, dolayısıyla hançerem titrer, oradaki ses tellerim bozulabilir. Sonra da sıkı gelen şutlara kafa vuruşu yapılırsa insanın saçları çabuk dökülürmüş”

    Bugün Münir Nurettin’in sesinin hiç bozulmadığına ve hâlâ başında parlak siyah saçlarının mevcut olduğuna bakılırsa bu kanaatinde, bu eski sporcumuzun tamamıyla hakkı varmış.

    Münir Nurettin kulübünü çok severdi ve bugün de çok sever. Koyu ve candan bir Fenerbahçelidir. Eski kulüp arkadaşlarına karşı sarsılmaz bir samimiyet ve muhabbet gösterir.

    Münir Nurettin Fenerbahçeli olduğu için daima iftihar eder. Fenerbahçeliler Münir Nurettin Fenerbahçeli olduğu için övünürler. Halk da bu kıymetli musiki sanatkarımızın aynı zamanda sporcu olduğunu öğrenerek onu bir kat daha takdir etsin.”

    Şaheserler Yaratan Fenerbahçeli
    Şaheserler Yaratan Fenerbahçeli

  • Şaheserler Yaratan Fenerbahçeli, Münir Nurettin Selçuk

    Bugün 27 Nisan, bir müthiş Fenerbahçelinin, Münir Nurettin Selçuk’un vefat yıl dönümü… Mustafa Kemal Paşa’nın Fenerbahçe’yi ziyaretinde bizzat orada olan ve bu hatırasına sitemizde yer verdiğimiz o olağanüstü insanı, fotoğraflar ve anılar eşliğinde yâdedelim istedik.

    Yukarıdaki evrak kendisinin Fenerbahçe üye kaydını gösteren kimlik belgesi. Sevgili Barış Kenaroğlu transkripsiyonu yaptı. Yoğurtçu Caddesi’nde oturan, 15 yaşındaki talebenin fotoğrafının altında “Hüviyeti balada muharrer Münir Bey’in kulübümüz azasından olduğu tasdik olunur” yazıyor.

    Kısa bir süre sonra Münir Nurettin’i Fenerbahçe ikinci takımında görüyoruz. Alaaddin Baydar, Şekip Kulaksızoğlu ve Çelebizade Sait Tevfik gibi meşhur isimlerin de bulunduğu bu fotoğrafta en alt sırada soldan ikinci kendisi.

    Aşağıda ise önce Bedri Gürsoy’un kendisi hakkında yazdıkları, son olarak da Sait Selahattin Cihanoğlu ile beraber meşhur Kuşdili Lokali’nde çekilmiş bir fotoğrafları göreceksiniz.

    “Fenerbahçe’yi sevmezse gönül, aşkı ne anlar?” diyerek bir kez daha, nur içinde yat üstat…

    Söz Bedri Gürsoy’da…

    “Maçlarda pek enerjik değildi. Sol ayağı zayıftı. Deplasmanı yoktu. Kafa vuruşları noksandı. Hele sıkı gelen toplara kabil değil kafa ile vurmazdı. Bunun sebebini soranlara şu esprili cevabı verirdi :

    “Sert gelen toplara kafa vurmanın iki mahzuru ve benim için tehlikesi vardır. Bir kere tabiidir ki, sıkı sademe ile dimağ sarsılır, dolayısıyla hançerem titrer, oradaki ses tellerim bozulabilir. Sonra da sıkı gelen şutlara kafa vuruşu yapılırsa insanın saçları çabuk dökülürmüş”

    Bugün Münir Nurettin’in sesinin hiç bozulmadığına ve hâlâ başında parlak siyah saçlarının mevcut olduğuna bakılırsa bu kanaatinde, bu eski sporcumuzun tamamıyla hakkı varmış.

    Münir Nurettin kulübünü çok severdi ve bugün de çok sever. Koyu ve candan bir Fenerbahçelidir. Eski kulüp arkadaşlarına karşı sarsılmaz bir samimiyet ve muhabbet gösterir.

    Münir Nurettin Fenerbahçeli olduğu için daima iftihar eder. Fenerbahçeliler Münir Nurettin Fenerbahçeli olduğu için övünürler. Halk da bu kıymetli musiki sanatkarımızın aynı zamanda sporcu olduğunu öğrenerek onu bir kat daha takdir etsin.”

  • Halkın En Sevdiği Kulüp

    Halkın En Sevdiği Kulüp

    Aşağıda okuyacağınız satırları kaleme alan kişi, Galatasaray’ın kulüp binasına adını verdiği Şehit Hasnun Galip Bey’in kardeşi, kendisi de muazzam bir Galatasaraylı olan Sadun Galip Savcı… Özellikle en başta yazdıklarına dikkat edin lütfen. Halkın en sevdiği kulüp kimmiş, göreceksiniz… Sonrasında bugünlerde Fenerbahçe’nin geçmişi hakkında atıp tutanların dikkatine sunabilirsiniz. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Gerçeği

    Türkiye’nin en popüler kulübü, halkın en tuttuğu, en sevdiği kulüp : Fenerbahçe… Ben Fenerbahçeli değilim ama ne yapayım ki işin doğrusu bu!…

    Fenerbahçe şöhretinin en fazlasını işgal kuvvetlerinin ve hele İngiliz askerlerinin boy boy, çeşit çeşit, renk renk takımlarını yendiği mütareke seneleriyle ondan sonra ecnebi takımlarının memlekete ilk geldiği zamanlarda, yani çok golcü hücum hattını Zeki, Alâ, Bekir, Sabih, Bedri kombinezonlarının sürüklediği ve eski Umumi Katipleri Ali Naci’nin bu kombinezonlarla gollerin propagandasını yaptığı günlerde kazandı.

    Fakat… Bu şöhret ve bu sevgi Fenerbahçe’nin hakkı değil midir? Kurulduğu günden beri, Türk sporunda büyük bir varlık gösteren ve bugün her türlü teşkilatıyla göğsümüzü kabartacak bir kurum haline gelen Fenerbahçe, elbette ki, bu şöhrete ve bu sevgiye layıktır.

    Bugün tesisat ve teşkilatı itibariyle de en zengin kulüplerimizden biri olan Fenerbahçe, 1907 yılında kurulmuştur. Bu itibarla en eski kulüplerimizden biridir. O zamanlar memleketimizde kurulan her kulüp gibi, kuranları ve üyeleri herhangi bir evde toplanan “Fenerbahçe Spor Kulübü”, daha sonraları bir odaya sığındı. O zamandan bugüne kadar da durmadan çalışmasıyla nihayet lokalli, stadlı, bol vesaitli, çok üyeli bir kulüp haline geldi. Aşağı yukarı otuz senelik yaşayışında sporun değişik kollarındaki muvaffakiyetleri, galibiyetleri, şampiyonlukları ile Türk spor tarihinde sahifeler dolduran bir varlık oldu.

    Kulüp İdaresi

    Bugün Fenerbahçe Kulübü’nü idare eden, yedi kişilik bir heyettir. Bu idarecileri tanıtmak lazımdır :

    Kulübün başkanı bakan Şükrü Saraç’tır. İkinci başkanlık Doktor Hayri Celal’dedir. Umumi Katip Anadolu Ajansı Genel Direktörü Muvaffak Menemencioğlu, muhasibi Devlet Demiryolları müfettişlerinden Mehmet Reşat, Genel Kaptanı Zeki Rıza Sporel’dir. İdare heyetini iki üye: Deniz Ticaret Lisesi Spor Öğreticisi Sait Selahattin’le, Eczacı ve Kimyager Cafer Ali tamamlamaktadır.

    Bununla beraber, çok çalışan bu idare heyeti, icap ettiği zaman sayısı yetmişe varan kurucuların da manevi yardımlarına ve sevgilerine dayanmaktadır.

    Zaman zaman, Türkiye’ye giren her sporla uğraşmış ve muvaffakiyetler göstermiş olan Fenerbahçe’nin bugün en fazla meşgul olduğu spor kolları şunlardır:

    Futbol, atletizm, tenis, denizcilik, avcılık, voleybol ve basketbol.

    Sarı-Lacivert renk altında faal sporcu olarak üç yüz elliye yakın Fenerbahçeli vardır. Bunların hangi kollarda çalıştıklarını aşağıda sırasıyla göreceğiz.

    Şubeler

    Futbol : Fenerbahçe’nin en fazla önem verdiği spor futboldur. Kulübün bugün on tane takımı vardır. Kulüp, ilerisinin parlaklığını gençlerin yetişmesinde gördüğü için küçük futbolculara büyük bir alaka göstermektedir. Bunun için on takımdan yedisini küçük futbolcular teşkil etmektedir. Bir gençler takımı, bir B takımı ve bir de birinci takım futbolcular kadrosunu tamamlamaktadır. Şu halde, kulübün yeni getirttiği İngiliz antrenör Elliot’un yetiştirmesine ve çalıştırılmasına bırakılan Fenerbahçeli futbolcular aşağı yukarı yüz yirmi kişidir.

    Atletizm : Bu kol, önemine rağmen, fazla gelişememiştir. Kulüp ancak son senelerde atletizmle uğraşmaya başlamıştır. Bugün bu kolda kırk kadar genç çalışmakta ve bunların arasında Cihat, Tevfik, Mufahham, Hilmi, Füruzan gibi az çok tanınmış atletler bulunmaktadır.

    Tenis : Memleketimizde ilk defa bu sporla uğraşan Türk kulübü Fenerbahçe’dir. Kulüp, bu sporda memleket şampiyonlarını yetiştirmiş ve bugüne kadar da rakipsiz kalmıştır. On beşi kadın olmak üzere, altmış kadar üye bu kolda çalışmaktadır. Memnuniyetle kaydedelim ki, bunlardan kırk kadarı bu sporda yeni yetişen ve ilerisi için çok vadeden gençlerdir. Fenerbahçe’nin tanınmış tenisçileri Sedat, Suat, Şirinyan, Zeki Rıza, Sait Selahattin, Galip, Tevfik, Ohanesyan’ı sayabiliriz.

    Denizcilik : Ona yakın kürek vasıtaları olan bu kolda, Ortaköy şubesi de dahil olmak üzere altmış, yetmiş sporcu çalışmaktadır.

    Avcılık : İki sene evvel kurulan bu kol az zamanda çok gelişmiştir. Bu kolda göze çarpanlar arasında Afrika’da aslan avcılığı yapmış olan Sait Selahattin’le, Galip, Turhan gibi bu işte usta kimseler vardır. Kulüpte bu kolun av eşyalarıyla süslenmiş hususi odaları güzel bir köşe teşkil etmektedir. Avcılık kolu sürek avları yapmakta ve çok rağbet gören bu partilere kırk elli avcı iştirak etmektedir.

    Voleybol-Basketbol : Bu kolu yüksek mekteplerdeki Fenerbahçelilerle taraftarları teşkil etmekte ve müsabakalarda iyi muvaffakiyetler almaktadır.

    Fenerbahçe birinci futbol takımı 934-935 mevsimi İstanbul şampiyonu olmuştur. Devam etmekte olan İstanbul Şildi maçlarında da en tehlikeli rakibi Galatasaray’ı 1-2 yenerek yolunda yürümektedir. Fenerbahçe, ecnebi temaslarında da büyük bir hareket göstermektedir. Mesela bir yıl içinde, bir kısmı Güneş Kulübü ile birlikte olarak, ikisi Avusturya, biri Çek, biri Yugoslav ve biri Yunan olmak üzere beş takım getirtmiştir. En son getirttiği takım, 1-3 kazandığı Olympiakos Yunan takımıdır.

    Teniste de Yugoslavların, Romanyalıların milli tenisçileriyle şehrimizde muhtelif temaslar yapmıştır.

    Kulübün Varlıkları

    Bundan başka bütün spor kollarında mıntıkanın tertip ettiği resmi ve gerek teşvik müsabakalarına, hususi karşılaşmalara girmiş, bazı muvaffakiyetler almıştır.

    Fenerbahçe, Ankara’da yapılmakta olan stadı şimdilik saymazsak, Türkiye’nin en güzel ve en muntazam stadına sahip bulunmaktadır. Kulübün lokali de bu stadın içindedir. Kulüp, Kuşdili’ndeki eski lokal yandıktan sonra, stadı ve yeni lokali bugünkü haline getirmek için çok çalışmıştır.

    Statta büyük sahadan başka bir idman sahası, beş bin kişilik kapalı ve açık tribünler, güzel bir atletizm pisti, stadın yanı başında iki tane toprak tenis kordu vardır.

    Kulübün lokali güzel döşenmiş büyük bir salon, bir sigara odası, bir idare odası, soyunma, masaj, sıcak duş odalarından ibarettir.

    Bundan başka kapalı tribünlerin altında da misafir ve ecnebi takımlar için soyunma odaları ve duş yerleri vardır.

    Kulübün Kuşdili’ndeki yanan eski lokali yanında da deniz vasıtalarını muhafaza eden bir kayıkhanesi, güzel bir bahçesi ve acemiler için çimento bir tenis kordu bulunmaktadır.

    Fakat bence kulübün en güzel varlığı, üç yüz ellisi faal sporcu olmak üzere 1700 üyesi ve binlerce taraftarının sevgisidir.

    Sadun Galip Savcı (24 Mayıs 1935 – Tan Gazetesi – Halkın En Sevdiği Kulüp)

  • Halkın En Tuttuğu, En Sevdiği Kulüp : Fenerbahçe

    Aşağıda okuyacağınız satırları kaleme alan kişi, Galatasaray’ın kulüp binasına adını verdiği Şehit Hasnun Galip Bey’in kardeşi, kendisi de muazzam bir Galatasaraylı olan Sadun Galip Savcı… Özellikle en başta yazdıklarına dikkat edin lütfen. Sonra bugünlerde Fenerbahçe’nin geçmişi hakkında atıp tutanların dikkatine sunabilirsiniz. Keyifli okumalar…

    * * * * * *

    Türkiye’nin en popüler kulübü, halkın en tuttuğu, en sevdiği kulüp : Fenerbahçe… Ben Fenerbahçeli değilim ama ne yapayım ki işin doğrusu bu!…

    Fenerbahçe şöhretinin en fazlasını işgal kuvvetlerinin ve hele İngiliz askerlerinin boy boy, çeşit çeşit, renk renk takımlarını yendiği mütareke seneleriyle ondan sonra ecnebi takımlarının memlekete ilk geldiği zamanlarda, yani çok golcü hücum hattını Zeki, Alâ, Bekir, Sabih, Bedri kombinezonlarının sürüklediği ve eski Umumi Katipleri Ali Naci’nin bu kombinezonlarla gollerin propagandasını yaptığı günlerde kazandı.

    Fakat… Bu şöhret ve bu sevgi Fenerbahçe’nin hakkı değil midir? Kurulduğu günden beri, Türk sporunda büyük bir varlık gösteren ve bugün her türlü teşkilatıyla göğsümüzü kabartacak bir kurum haline gelen Fenerbahçe, elbette ki, bu şöhrete ve bu sevgiye layıktır.

    Bugün tesisat ve teşkilatı itibariyle de en zengin kulüplerimizden biri olan Fenerbahçe, 1907 yılında kurulmuştur. Bu itibarla en eski kulüplerimizden biridir. O zamanlar memleketimizde kurulan her kulüp gibi, kuranları ve üyeleri herhangi bir evde toplanan “Fenerbahçe Spor Kulübü”, daha sonraları bir odaya sığındı. O zamandan bugüne kadar da durmadan çalışmasıyla nihayet lokalli, stadlı, bol vesaitli, çok üyeli bir kulüp haline geldi. Aşağı yukarı otuz senelik yaşayışında sporun değişik kollarındaki muvaffakiyetleri, galibiyetleri, şampiyonlukları ile Türk spor tarihinde sahifeler dolduran bir varlık oldu.

    Bugün Fenerbahçe Kulübü’nü idare eden, yedi kişilik bir heyettir. Bu idarecileri tanıtmak lazımdır :

    Kulübün başkanı bakan Şükrü Saraç’tır. İkinci başkanlık Doktor Hayri Celal’dedir. Umumi Katip Anadolu Ajansı Genel Direktörü Muvaffak Menemencioğlu, muhasibi Devlet Demiryolları müfettişlerinden Mehmet Reşat, Genel Kaptanı Zeki Rıza Sporel’dir. İdare heyetini iki üye: Deniz Ticaret Lisesi Spor Öğreticisi Sait Selahattin’le, Eczacı ve Kimyager Cafer Ali tamamlamaktadır.

    Bununla beraber, çok çalışan bu idare heyeti, icap ettiği zaman sayısı yetmişe varan kurucuların da manevi yardımlarına ve sevgilerine dayanmaktadır.

    Zaman zaman, Türkiye’ye giren her sporla uğraşmış ve muvaffakiyetler göstermiş olan Fenerbahçe’nin bugün en fazla meşgul olduğu spor kolları şunlardır:

    Futbol, atletizm, tenis, denizcilik, avcılık, voleybol ve basketbol.

    Sarı-Lacivert renk altında faal sporcu olarak üç yüz elliye yakın Fenerbahçeli vardır. Bunların hangi kollarda çalıştıklarını aşağıda sırasıyla göreceğiz.

    Futbol : Fenerbahçe’nin en fazla önem verdiği spor futboldur. Kulübün bugün on tane takımı vardır. Kulüp, ilerisinin parlaklığını gençlerin yetişmesinde gördüğü için küçük futbolculara büyük bir alaka göstermektedir. Bunun için on takımdan yedisini küçük futbolcular teşkil etmektedir. Bir gençler takımı, bir B takımı ve bir de birinci takım futbolcular kadrosunu tamamlamaktadır. Şu halde, kulübün yeni getirttiği İngiliz antrenör Elliot’un yetiştirmesine ve çalıştırılmasına bırakılan Fenerbahçeli futbolcular aşağı yukarı yüz yirmi kişidir.

    Atletizm : Bu kol, önemine rağmen, fazla gelişememiştir. Kulüp ancak son senelerde atletizmle uğraşmaya başlamıştır. Bugün bu kolda kırk kadar genç çalışmakta ve bunların arasında Cihat, Tevfik, Mufahham, Hilmi, Füruzan gibi az çok tanınmış atletler bulunmaktadır.

    Tenis : Memleketimizde ilk defa bu sporla uğraşan Türk kulübü Fenerbahçe’dir. Kulüp, bu sporda memleket şampiyonlarını yetiştirmiş ve bugüne kadar da rakipsiz kalmıştır. On beşi kadın olmak üzere, altmış kadar üye bu kolda çalışmaktadır. Memnuniyetle kaydedelim ki, bunlardan kırk kadarı bu sporda yeni yetişen ve ilerisi için çok vadeden gençlerdir. Fenerbahçe’nin tanınmış tenisçileri Sedat, Suat, Şirinyan, Zeki Rıza, Sait Selahattin, Galip, Tevfik, Ohanesyan’ı sayabiliriz.

    Denizcilik : Ona yakın kürek vasıtaları olan bu kolda, Ortaköy şubesi de dahil olmak üzere altmış, yetmiş sporcu çalışmaktadır.

    Avcılık : İki sene evvel kurulan bu kol az zamanda çok gelişmiştir. Bu kolda göze çarpanlar arasında Afrika’da aslan avcılığı yapmış olan Sait Selahattin’le, Galip, Turhan gibi bu işte usta kimseler vardır. Kulüpte bu kolun av eşyalarıyla süslenmiş hususi odaları güzel bir köşe teşkil etmektedir. Avcılık kolu sürek avları yapmakta ve çok rağbet gören bu partilere kırk elli avcı iştirak etmektedir.

    Voleybol-Basketbol : Bu kolu yüksek mekteplerdeki Fenerbahçelilerle taraftarları teşkil etmekte ve müsabakalarda iyi muvaffakiyetler almaktadır.

    Fenerbahçe birinci futbol takımı 934-935 mevsimi İstanbul şampiyonu olmuştur. Devam etmekte olan İstanbul Şildi maçlarında da en tehlikeli rakibi Galatasaray’ı 1-2 yenerek yolunda yürümektedir. Fenerbahçe, ecnebi temaslarında da büyük bir hareket göstermektedir. Mesela bir yıl içinde, bir kısmı Güneş Kulübü ile birlikte olarak, ikisi Avusturya, biri Çek, biri Yugoslav ve biri Yunan olmak üzere beş takım getirtmiştir. En son getirttiği takım, 1-3 kazandığı Olympiakos Yunan takımıdır.

    Teniste de Yugoslavların, Romanyalıların milli tenisçileriyle şehrimizde muhtelif temaslar yapmıştır.

    Bundan başka bütün spor kollarında mıntıkanın tertip ettiği resmi ve gerek teşvik müsabakalarına, hususi karşılaşmalara girmiş, bazı muvaffakiyetler almıştır.

    Fenerbahçe, Ankara’da yapılmakta olan stadı şimdilik saymazsak, Türkiye’nin en güzel ve en muntazam stadına sahip bulunmaktadır. Kulübün lokali de bu stadın içindedir. Kulüp, Kuşdili’ndeki eski lokal yandıktan sonra, stadı ve yeni lokali bugünkü haline getirmek için çok çalışmıştır.

    Statta büyük sahadan başka bir idman sahası, beş bin kişilik kapalı ve açık tribünler, güzel bir atletizm pisti, stadın yanı başında iki tane toprak tenis kordu vardır.

    Kulübün lokali güzel döşenmiş büyük bir salon, bir sigara odası, bir idare odası, soyunma, masaj, sıcak duş odalarından ibarettir.

    Bundan başka kapalı tribünlerin altında da misafir ve ecnebi takımlar için soyunma odaları ve duş yerleri vardır.

    Kulübün Kuşdili’ndeki yanan eski lokali yanında da deniz vasıtalarını muhafaza eden bir kayıkhanesi, güzel bir bahçesi ve acemiler için çimento bir tenis kordu bulunmaktadır.

    Fakat bence kulübün en güzel varlığı, üç yüz ellisi faal sporcu olmak üzere 1700 üyesi ve binlerce taraftarının sevgisidir.

    Sadun Galip Savcı (24 Mayıs 1935 – Tan Gazetesi)

  • Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe’de

    Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe’de

    “Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe’de” denince herkesin aklına bir fotoğraf gelir. Yanında mutat zevat, Fenerbahçe semtinde yürüyen Atatürk… O fotoğraf 1937 yılında çekildi… Oysa Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe Kulübü’nü 1918’de ziyaret etmişti.

    Muazzam bir kuşağın, muhteşem insanlarıydı onlar. Pırıl pırıl gençler, erkân-ı harp subaylar ve Anadolu’nun askerleri yıllar süren seferberlik boyunca cephelerde eridi. Ülke işgal edildiğinde neredeyse bir avuç kalmışlardı.

    Mustafa Kemal Paşa… Samsun’a geçip millî mücadeleyi başlatmadan sadece bir sene önce Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Kuşdili’ndeki lokaline geldi, saatlerce kaldı. Olağanüstü zamanlardı. Orada olağan konulardan konuşulduğunu sanmıyoruz. Ama nelerden bahsedildi, hangi sohbetler döndü, bilmiyoruz.

    “Belki günün birinde, bir defterde, arşivlerden çıkacak bir günlükte okuruz” ümidiyle bekliyoruz. 3 Mayıs 1918 tarihinde, Sabri Toprak, Elkatipzade Mustafa Bey, Münir Nurettin Selçuk gibi birçok isim, o gün oradaydı.

    Mustafa Kemal Paşa kulübün hatıra defterine “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş bulunan âsâr-ı mesaisini işitmiş, bu kulübü ziyaret ve erbâb-ı himmetini tebrik etmeyi kendime vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayıt ile mübahiyim.” satırlarını yazarken belki de onu izlemiş olan Münir Nurettin Selçuk’un, o günü de anlattığı kısa sohbetini dinlemek isterseniz sizi şöyle alalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe’de

    Münir Nurettin Selçuk Anlatıyor

    Efendim bu çok mühim. Senesini hatırlayamayacağım fakat Birinci Cihan Harbi’nden sonra… Ben biliyorsunuz ki Fenerbahçeliyim. Ve eski Fenerbahçeli forvet olarak takımda da oynadım. Fenerbahçe Kulübü’nde arkadaşlarla otururken, bir gün Mustafa Kemal Paşa’nın kulübümüze şeref vereceğini söylediler. Bütün âzalar hazırlandık ve kendisini karşıladık. Saatlerce aramızda kaldı ve sevgiyle saygıyla kendisine lazım olan vazifemizi ifaya çalıştık. İlk defa olarak orada kendisini tanıdım. Hatta sonra maiyetinde bulunduğum zamanlar dahi bir gün kendisine bunu hatırlattım. Dedim “Paşam ilk defa sizi kulübümüze görmüştük aramızda ve güzel yüzünüzü ve büyük tesirinizi o vakitten duymuştuk” demiştim ve güldü “Aferin beni hatırladın o vakitten” falan diye de kendisi bizi şey etmişti, böyle sözleriye taltif etmişti

  • Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe’de…

    Muazzam bir kuşağın, muhteşem insanlarıydı onlar. Pırıl pırıl gençler, erkân-ı harp subaylar ve Anadolu’nun askerleri yıllar süren seferberlik boyunca cephelerde eridi. Ülke işgal edildiğinde neredeyse bir avuç kalmışlardı.

    Mustafa Kemal Paşa… Samsun’a geçip millî mücadeleyi başlatmadan sadece bir sene önce Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Kuşdili’ndeki lokaline geldi, saatlerce kaldı. Olağanüstü zamanlardı. Orada olağan konulardan konuşulduğunu sanmıyoruz. Ama nelerden bahsedildi, hangi sohbetler döndü, bilmiyoruz.

    “Belki günün birinde, bir defterde, arşivlerden çıkacak bir günlükte okuruz” ümidiyle bekliyoruz. 3 Mayıs 1918 tarihinde, Sabri Toprak, Elkatipzade Mustafa Bey, Münir Nurettin Selçuk gibi birçok isim, o gün oradaydı.

    Mustafa Kemal Paşa kulübün hatıra defterine “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş bulunan âsâr-ı mesaisini işitmiş, bu kulübü ziyaret ve erbâb-ı himmetini tebrik etmeyi kendime vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayıt ile mübahiyim.” satırlarını yazarken belki de onu izlemiş olan Münir Nurettin Selçuk’un, o günü de anlattığı kısa sohbetini dinlemek isterseniz sizi şöyle alalım.

  • Fenerbahçe’nin Kuruluşuna Dair Başka Bir Bakış

    Sedat Taylan’ın 1944 tarihli “Fenerbahçe’den Hatıralar” kitabında kuruluşa dair başka bir bakış açısı ve ismini duyduğumuz ancak karakter detaylarını bilmediğimiz isimlere dair kıymetli hatıralar var. İyi okumalar…

    * * * * *

    Fenerbahçe’nin nasıl kurulduğu ve aşağı yukarı otuz yedi senelik şerefli mazisi spor mecmualarında birkaç defa intişar etti. Böyle olmakla beraber, bugün bütün yurtta geniş mikyasta bir sevgi toplamış olan Fenerbahçe’nin hatıralarından bir kısmını yazarken kuruluşu üzerinde de biraz durmayı ve kısa bir tarihçesini yapmayı münasip gördüm.

    Fenerbahçe Kulübü 1906 senesi ilkbaharında, birkaç sporsever gencin himmetiyle gayri resmi olarak kurulmuştur. Bu gençler Natta şirketi İstanbul acentesi Ziya, Saint Joseph Türkçe hocası merhum Enver, gemi inşaatçısı Asaf ve deniz subaylarından Necip Beylerdi. Bu gençlere bilahare eski Ziraat Vekili merhum Sabri Bey, o devrin en parlak futbolcusu Hasan merhum, Dalaklı namıyla maruf merhum Hüseyin, Avukat Sabri, Nasuhi ve Şefkati Beyler de iltihak etmişlerdir.

    O zaman cemiyet teşkili yasak olduğundan kendi aralarında anlaşan bu gençler, gayri resmi kulüplerinin, adını, idmanlarının ekserisini yaptıkları semtin adına izafeten “Fenerbahçe” koymuşlar ve formalarının renklerini de Fenerbahçe’de mebzul bulunan papatyadan ilham alarak sarı-beyaz olarak kabul etmişlerdir.

    Bu gayri resmi teşekkül, Kadıköy’ün gençlik muhitinde geniş bir alaka uyandırmış ve kısa bir zamanda kulübün aza miktarı fazlalaşmıştır. Bu vaziyet karşısında kulüpte bir idare heyetine lüzum görülmüş ve ilk idare heyeti : Reis Ziya, umumi kaptan merhum Hasan, umumi katip Ayetullah merhum, muhasebeci Hakkı Saffet ve veznedar da Necip olarak teşekkül etmiştir.

    Futbol idmanları için, muayyen bir yer olmadığından antrenmanlar, Kuşdili, Kurbağalıdere, Kördere, Baklatarlası ve Gazhane çayırlarında yapılmaya başlanmış ve her antrenmana seyyar kaleler de beraber götürülmüştür. Bilahare, Fenerbahçelilerin bugünkü güzel stadının bulunduğu saha o zaman “Papazın Çayırı” namıyla maruftu. Hazine-i Hassa’dan bir müddet için kiralanmıştır. Bu suretle Fenerbahçeliler, daha o zaman ilk defa memlekete bir saha kazandırmış olmakla iftihar edebilirler.

    İki sene sonra yani 1908’de yeni cemiyetler kanunu mucibince Fenerbahçe Kulübü de resmen tescil edilmiştir. Fakat bu sırada Fenerbahçe’nin iki maruf futbolcusu Hasan ve Hüseyin Fenerbahçe Kulübü’nden ayrıldıklarından, Fenerliler o sene girdikleri ligde altı kulüp arasında sonuncu olmuşlardır. Bu neticeden müteessir olan bazı azalar daha kulüpten ayrılmışlarsa da Fenerbahçe kısa bir zaman sonra Hasan Kamil, Kemal, Sait Selahattin, Galip merhum, Otomobil Nuri merhum, Tevfik ve Mustafa gibi elemanlar kazanmış ve forması da bugünkü Sarı-Lacivert rengi almıştır. Aynı zamanda yanan binanın yanındaki köprünün öte tarafında bulunan azadan mühendis Kemal’in bahçesindeki boş bir oda da Fenerbahçe’nin ilk lokali olmuş ve Fenerlilerin her biri evlerinden bir parça eşya getirerek burayı döşemişlerdir. (1909)

    Sarı lacivertliler dahili bir hayli değişmeler yapmakla beraber lig maçlarındaki sonuncu vaziyeti henüz değiştirememişlerdi. Bu sıralarda o zaman ön safta bulunan Rum ve İngiliz takımlarını yenen Galatasaray ecnebilere karşı kuvvetli bir teşekkül olduğunu kabul ettirmeye başlamıştı. Fakat 1911-1912 yılında bir ihtilaf neticesi Galatasaraylılar lig maçlarından çekilince, meydan yine İngiliz ve Rum takımlarına kalmıştı. Fakat netice bütün tahminlere aykırı bir şekilde tecelli etti. Fenerbahçeliler, büyük bir azim ve imanla oynayarak o sene lig şampiyonluğunu kazanmaya muvaffak oldular ve bunun bir tesadüf eseri olmadığını müteakip senelerde de aynı mevkiyi muhafaza suretiyle ispat ettiler.

    Fenerbahçeliler, 1912 senesinde aza miktarının artması dolayısıyla, daha geniş bir lokale ihtiyaç hissederek, Altıyol ağzının Kuşdili Çayırı’na giden cadde ile ona muvazi sokağın birleştiği noktada kiraladıkları yeni binaya taşındılar. Bu sıralarda Doktor Hamit Hüsnü de Galatasaray’dan ayrılarak Fenerbahçe’ye intisap etmiş ve onun tavassutu ile kulübün başına Nafia Nazırı Hulusi Bey gelmişti.

    Bir müddet sonra bu binanın da kâfi gelmediği görülmüş ve nihayet 1913 senesi sonlarına doğru Kuşdili Çayırı’ndaki yanan kulüp binası kiralanarak oraya taşınılmıştır.

    O zamanki yemyeşil Kuşdili Çayırı’nda bir papatya gibi görünen bu şirin binaya yerleştikten sonra Fenerbahçeliler çalışmalarına daha hız vererek muvaffakiyetten muvaffakiyete koşmuşlardır. Birinci cihan harbini müteakip işgal senelerinde İstanbul’da bulunan İngiliz ve Fransız takımlarına karşı bir seri halinde üst üste galibiyetler kazanan Fenerbahçe’yi efkar-ı umumiye tam manasıyla tutmuş ve sevgi, seneler geçtikte daha kökleşmiştir.

    Sedat TAYLAN – Fenerbahçe’den Hatıralar