Etiket: Lefter Küçükandonyadis

  • Fenerbahçe’nin On İkinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On İkinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 24 Ağustos 1963 tarihinde başlayıp 31 Mayıs 1964’de biten Türkiye Ligi’nde, 34 maçta 21 galibiyet, 11 beraberlik ve 2 yenilgi alarak on ikinci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 33 maçta attığı 17 golle Aydın Yelken oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on ikinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Milli Lig Maçları

    24.08.1963 / Fenerbahçe 2 – 0 Beyoğluspor

    28.08.1963 / Fenerbahçe 4 – 1 Beykoz

    01.09.1963 / Fenerbahçe 1 – 1 Feriköy

    14.09.1963 / P.T.T. 2 – 0 Fenerbahçe

    15.09.1963 / Hacettepe 1 – 4 Fenerbahçe

    19.10.1963 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankaragücü

    20.10.1963 / Fenerbahçe 5 – 2 Ankara Demirspor

    26.10.1963 / Fenerbahçe 0 – 0 Altay

    27.10.1963 / Fenerbahçe 4 – 0 Altınordu

    16.11.1963 / Fenerbahçe 1 – 0 İstanbulspor

    17.11.1963 / Fenerbahçe 3 – 0 Kasımpaşa

    23.11.1963 / Göztepe 1 – 1 Fenerbahçe

    24.11.1963 / Karşıyaka 0 – 0 Fenerbahçe

    01.12.1963 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    21.12.1963 / Fenerbahçe 0 – 0 İzmirspor

    22.12.1963 / Fenerbahçe 1 – 1 Gençlerbirliği

    12.01.1964 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş

    19.01.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 Beyoğluspor

    26.01.1964 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    09.02.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 Kasımpaşa

    17.02.1964 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    14.03.1964 / Altınordu 2 – 1 Fenerbahçe

    21.03.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 Karşıyaka

    04.04.1964 / Fenerbahçe 4 – 0 Hacettepe

    05.04.1964 / Fenerbahçe 3 – 2 Göztepe

    12.04.1964 / İzmirspor 1 – 2 Fenerbahçe

    18.04.1964 / Gençlerbirliği 0 – 0 Fenerbahçe

    19.04.1964 / Ankaragücü 0 – 0 Fenerbahçe

    26.04.1964 / Ankara Demirspor 0 – 1 Fenerbahçe

    03.05.1964 / Fenerbahçe 1 – 0 İstanbulspor

    09.05.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 Beykoz

    16.05.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 P.T.T.

    24.05.1964 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    31.05.1964 / Altay 0 – 3 Fenerbahçe


    En Çok Forma Giyenler

    33 Maç : Aydın Yelken

    30 Maç : Şeref Has

    28 Maç : Ali İhsan Okçuoğlu

    25 Maç : Hazım Canıtez

    24 Maç : Birol Pekel

    23 Maç : İsmail Kurt

    21 Maç : Özer Kanra, Selim Soydan

    19 Maç : Osman Göktan

    18 Maç : Ogün Altıparmak

    15 Maç : Hüseyin Yazıcı

    14 Maç : Atilla Altaş

    13 Maç : Tuncay Becedek, Yüksel Gündüz

    12 Maç : Özcan Köksoy

    11 Maç : Nedim Doğan

    9 Maç : Ali Filibeli, Mustafa Güven

    8 Maç : İsmail Alemdaroğlu, Lefter Küçükandonyadis

    1 Maç : Güray Erdener


    En Çok Gol Atanlar

    17 Gol : Aydın Yelken

    9 Gol : Ogün Altıparmak, Şenol Birol

    4 Gol : Birol Pekel

    3 Gol : Hüseyin Yazıcı, Nedim Doğan

    2 Gol : Lefter Küçükandonyadis, Selim Soydan, Şeref Has

    1 Gol : Mustafa Güven, Yüksel Gündüz

    Fenerbahçe'nin On İkinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On İkinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

  • Fenerbahçe’nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 27 Ağustos 1960 tarihinde başlayıp 25 Haziran 1961’de biten Türkiye Ligi’nde, 38 maçta 26 galibiyet, 9 beraberlik ve 3 yenilgi alarak on birinci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 30 maçta attığı 17 golle Lefter Küçükandonyadis oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on birinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Milli Lig Maçları

    27.08.1960 / Fenerbahçe 3 – 0 Vefa

    03.09.1960 / Adana Demirspor 0 – 2 Fenerbahçe

    04.09.1960 / Gençlerbirliği 1 – 1 Fenerbahçe

    11.09.1960 / Fenerbahçe 3 – 1 Göztepe

    24.09.1960 / Fenerbahçe 2 – 0 Karagümrük

    15.10.1960 / Karşıyaka 1 – 7 Fenerbahçe

    16.10.1960 / Altay 0 – 1 Fenerbahçe

    21.10.1960 / Ankaragücü 1 – 3 Fenerbahçe

    22.10.1960 / Ankara Demirspor 2 – 2 Fenerbahçe

    29.10.1960 / Fenerbahçe 0 – 0 Beykoz

    06.11.1960 / Fenerbahçe 2 – 2 İstanbulspor

    19.11.1960 / Altınordu 0 – 0 Fenerbahçe

    20.11.1960 / İzmirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    10.12.1960 / Fenerbahçe 2 – 1 P.T.T.

    11.12.1960 / Fenerbahçe 3 – 0 Şekerhilal

    17.12.1960 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    18.12.1960 / Fenerbahçe 0 – 5 Galatasaray

    25.12.1960 / Fenerbahçe 1 – 3 Beşiktaş

    31.12.1960 / Fenerbahçe 3 – 0 Kasımpaşa

    14.01.1961 / Fenerbahçe 3 – 0 İzmirspor

    15.01.1961 / Fenerbahçe 4 – 0 Altınordu

    28.01.1961 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankara Demirspor

    29.01.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Ankaragücü

    11.02.1961 / Şekerhilal 0 – 2 Fenerbahçe

    12.02.1961 / P.T.T. 0 – 1 Fenerbahçe

    18.02.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    04.03.1961 / Fenerbahçe 5 – 0 Adana Demirspor

    05.03.1961 / Fenerbahçe 3 – 3 Gençlerbirliği

    18.03.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Karagümrük

    19.03.1961 / Fenerbahçe 3 – 0 Kasımpaşa

    26.03.1961 / Göztepe 0 – 0 Fenerbahçe

    16.04.1961 / Fenerbahçe 6 – 2 İstanbulspor

    03.05.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    06.05.1961 / Fenerbahçe 3 – 1 Karşıyaka

    07.05.1961 / Fenerbahçe 1 – 1 Altay

    19.05.1961 / Fenerbahçe 1 – 1 Vefa

    24.06.1961 / Fenerbahçe 5 – 2 Beykoz

    25.06.1961 / Fenerbahçe 1 – 2 Galatasaray


    En Çok Forma Giyenler

    35 Maç : Hilmi Kiremitçi, Şeref Has

    31 Maç : İsmail Kurt

    30 Maç : Kadri Aytaç, Lefter Küçükandonyadis

    29 Maç : Naci Erdem

    27 Maç : Özcan Arkoç

    26 Maç : Osman Göktan

    25 Maç : Mustafa Güven

    24 Maç : Yüksel Gündüz

    23 Maç : Can Bartu

    17 Maç : Atilla Altaş

    16 Maç : Avni Kalkavan, Basri Dirimlili

    11 Maç : Şükrü Ersoy

    10 Maç : Ergun Öztuna, Nedim Günar

    9 Maç : Selçuk Hergül

    3 Maç : Akgün Kaçmaz, Hüseyin Yazıcı

    2 Maç : Bülent Tanyeri, Necdet Çoruh, Selahattin Torkal

    1 Maç : Burhan Sargın, Cahit Zeren


    En Çok Gol Atanlar

    17 Gol : Lefter Küçükandonyadis

    14 Gol : Yüksel Gündüz

    9 Gol : Naci Erdem

    7 Gol : Mustafa Güven

    6 Gol : Ergun Öztuna, Kadri Aytaç, Şeref Has

    5 Gol : Can Bartu, Hilmi Kiremitçi

    3 Gol : Selçuk Hergül

    1 Gol : Bülent Tanyeri, Cahit Zeren, Hüseyin Yazıcı

    Fenerbahçe'nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

  • Fenerbahçe’nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 30 Ağustos 1958 tarihinde başlayıp 14 Şubat 1959’da biten İstanbul Ligi’ni 18 maçta 14 galibiyet ve 4 beraberlik ile namağlup şampiyon tamamladı. Böylelikle Milli Lig maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da Beyaz Grup’ta 14 maç yaptı ve 12 galibiyet, 2 beraberlik ile yine namağlup olarak, Kırmızı Grup birincisi Galatasaray’ın karşısına çıktı. Finalin ilk ayağını 1-0 kaybeden Fenerbahçe, ikinci maçta rakibini tam 4-0 yenerek, onuncu Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 34 maçta attığı 19 golle Şeref Has oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin onuncu Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    30.08.1958 / Fenerbahçe 5 – 1 Vefa

    17.09.1958 / Fenerbahçe 6 – 0 Kasımpaşa

    28.09.1958 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    05.10.1958 / Fenerbahçe 4 – 1 Beşiktaş

    09.10.1958 / Fenerbahçe 1 – 1 Karagümrük

    12.11.1958 / Fenerbahçe 2 – 0 Beykoz

    16.11.1958 / Fenerbahçe 4 – 1 Beyoğluspor

    22.11.1958 / Fenerbahçe 1 – 0 Adalet

    30.11.1958 / Fenerbahçe 4 – 0 İstanbulspor

    21.12.1958 / Fenerbahçe 3 – 1 Vefa

    28.12.1958 / Fenerbahçe 1 – 0 İstanbulspor

    04.01.1959 / Fenerbahçe 3 – 0 Beykoz

    10.01.1959 / Fenerbahçe 4 – 0 Kasımpaşa

    18.01.1959 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    25.01.1959 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş

    28.01.1959 / Fenerbahçe 4 – 0 Karagümrük

    07.02.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 Beyoğluspor

    14.02.1959 / Fenerbahçe 4 – 1 Adalet


    Milli Lig Maçları

    21.02.1959 / Fenerbahçe 3 – 1 Ankaragücü

    22.02.1959 / Fenerbahçe 2 – 1 Hacettepe

    28.02.1959 / Altay 0 – 1 Fenerbahçe

    01.03.1959 / İzmirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    15.03.1959 / Fenerbahçe 2 – 1 Beykoz

    18.03.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    28.03.1959 / Fenerbahçe 1 – 1 Altay

    29.03.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 İzmirspor

    08.04.1959 / Fenerbahçe 3 – 0 İstanbulspor

    18.04.1959 / Hacettepe 1 – 4 Fenerbahçe

    19.04.1959 / Ankaragücü 2- 3 Fenerbahçe

    13.05.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 Beykoz

    17.05.1959 / Fenerbahçe 2 – 0 Beşiktaş

    07.06.1959 / Fenerbahçe 5 – 0 İstanbulspor


    Milli Lig Finalleri

    10.06.1959 / Fenerbahçe 0 – 1 Galatasaray

    14.06.1959 / Fenerbahçe 4 – 0 Galatasaray


    En Çok Forma Giyenler

    34 Maç : Lefter Küçükandonyadis

    32 Maç : Mustafa Güven

    31 Maç : Avni Kalkavan

    30 Maç : Basri Dirimlili, Şeref Has

    29 Maç : Akgün Kaçmaz

    28 Maç : Naci Erdem

    27 Maç : Özcan Arkoç

    26 Maç : Can Bartu

    24 Maç : Osman Göktan

    23 Maç : Ergun Öztuna

    20 Maç : Yüksel Gündüz

    14 Maç : Nedim Günar

    12 Maç : Niyazi Tamakan

    8 Maç : Necdet Çoruh

    7 Maç : Şükrü Ersoy

    4 Maç : Seracettin Kırklar

    3 Maç : Hüseyin Yazıcı


    En Çok Gol Atanlar

    19 Gol : Şeref Has

    15 Gol : Lefter Küçükandonyadis

    11 Gol : Can Bartu

    10 Gol : Mustafa Güven

    8 Gol : Ergun Öztuna

    6 Gol : Yüksel Gündüz

    2 Gol : Naci Erdem

    1 Gol : Avni Kalkavan, Basri Dirimlili, Hüseyin Yazıcı, Niyazi Tamakan, Seracettin Kırklar

    Fenerbahçe'nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

  • Ergun Öztuna

    Ergun Öztuna

    Fenerbahçe’nin Puşkaş lakaplı oyuncusu Ergun Öztuna, transferinden hemen sonra Fenerbahçe dergisinde Necati Bilgiç’e bir röportaj vermişti. Efsane oyuncumuza bir selam gönderiyor, sizleri bu yazıyla baş başa bırakıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bilmediğiniz Tarafları ile Fenerbahçeliler

    Ergun Öztuna

    “Eskiden beri Fenerbahçe’yi çok severdim, fakat bu son Ankara seyahatine katıldıktan sonra gerek idareciler, gerekse oyunculardan gördüğüm yakınlık üzerine onlara büsbütün bağlandım.”

    Bu sözleri 17 yaşındaki yeni ve müstait futbolcumuz Ergun Öztuna söylüyordu. Fenerbahçe’nin ailece hayranı ve eskiden beri sempatizanı olmakla beraber, kulübümüze yeni iltihak eden çiçeği burnunda Fenerbahçeli Ergun’u, Ankara dönüşü M.Paşa Stadı’nda Dünya Kupası güreş müsabakalarını takip ederken yakaladım. 1.68 metre boyunda 66 kilo ağırlığında koyu kumral, ela gözlü ve çok neşeli bir genç olan Ergun, Fenerbahçe’ye girdiğinden dolayı sonsuz bir sevinç duymaktaydı. Bizim konuşmamız sırasında oraya gelen ve transfer için ne kadar para aldığını soran bir gazeteciye verdiği cevabı bildirmekle de bunu ispat etmek kolay :

    “Malî işlerle alakadar değilim, Fenerbahçe’ye girdim ve bu bana kâfî…”

    Uşak-İzmir-İstanbul

    Ergun 1938 yılının 15 Ekim’inde Uşak’ta doğmuş. Fakat -herkesin aksine- aynı tarih nüfus idaresine 1937 olarak kaydedilmiş. Futbola her genç gibi okul sıralarında iken, mahalle aralarında bez ve kağıt toplar kovalayarak başlamış. 1953 senesinde İzmir’de bulunduğu ve İzmir genç karması için oyuncu istedikleri sırada Sait Altınordu’nun çalışmalarına katılmış. O sene arkadaşları arasında top takibi, iki ayakla topa vuruşları ve kafalı oyunu ile dikkati çeken Ergun, İzmir karmasında çok güzel oyunlar çıkardığı halde, yaş ve bünyesinin küçüklüğü yüzünden milli takıma dahil edilmemişti. Fakat Karşıyakalı idareciler bu genci o yıl birinci takıma koymakla değerini takdir etmekte gecikmediler. Ergun çok sevdiği Ay-Yıldızlı formaya, müteakip iki yıl, İtalya ve Macaristan’da yapılan genç milli takımlar turnuvalarına katılmakla kavuştu. Ergun bu maçlar sırasında 4 defa genç milli takıma dahil olmuştur.

    Sempatik futbolcumuz suallerimi neşeli bir ifade ile cevaplandırırken, efendiliğini ve terbiyesini her haliyle belli etti.

    • En çok heyecan duyduğun maç?
    • Futbola yeni başladığım sırada İstanbul-İzmir genç takımlar maçında çok heyecan duymuştum (Bu maçı 1-0 İzmir kazanmıştı) Son defa İzmir-Budapeşte maçlarının ilkine çıkarken de bacaklarım titriyordu.

    İlimle Futbolun Sonu Yoktur

    Ergun İstanbul’a gelirken bütün ailesini, annesi, amcası, ağabeyi ve iki kız kardeşini de peşinde sürüklemektedir. Öztuna ailesi Kadıköy’e yerleşerek 11. sınıfta bulunan Ergun’un tahsilini tamamlamasına ve muntazam bir hayat yaşamasına yardım edeceklerdir.

    Fuboldaki ideali “Fenerbahçe ve Milli takımda oynamak” olan Ergun, “İlimle futbolun sonu yoktur. Bu âlem içinde ne kadar sivrilebilirsem oraya yükselmek için gayret edeceğim” diyor. Hayattaki gayesi de Yüksek Ticaret Okulu’nu bitirerek iyi bir ticarethane açmakmış. (Nedense memuriyetten çok şikayetçi)

    Ergun da Lefter’in hayranlarından. “Lefter gibi bir fubolcu olmak isterim” diyor. Diğer beğendiği sporcular, Fenerbahçe ve Karşıyakalı arkadaşları ile Recep, Metin ve Turgay imiş. Yabancılardan Koçsis, D.Santos, Ockwirk ve Matthews’i beğeniyor.

    Seyahatleri sırasında İtalya, Macaristan, Avusturya ve İsviçre’yi gören Ergun en fazla İtalya’yı beğenmiş.

    Zevklerine gelince: Yemek tefrik etmezmiş. Her türlü tatlıyı, meyvelerden portakal ve elmayı, filmlerden polisiye ve macera filmlerini, artistlerden Audrey Hepburn ve Gregory Peck’i, kitaplardan kendi çağındakilerin hoşlandığı tarihi ve sürükleyici macera romanlarını seviyor. Henüz küçük olduğu için beğendiği tipi ne biz sorduk, ne o buna yanaştı.

    Ergun, çok çabuk sukunet bulmasına rağmen, çabuk kızmasını beğenmiyor. Sözünde durmayanlara çok sinirleniyor.

    • Uğura inanır mısın?
    • Sahaya çıkarken nazarlık takmayı adet edinmişim.
    • Unutamadığın golün?
    • Geçen sene İzmir’de Karşıyaka’nın Karagücü’nü 3-2 yendiği maçta attığım iki golü -güzel bir şekilde yapıldıkları için- hâlâ unutamam.
    • Son bir sual. Almanya ile yapacağımız amatör milli takımlar maçının neticesi için ne diyorsun?

    Amatör milli takım namzedi Ergun pek nikbin görünmemekle beraber şu cevabı verdi :

    • Almanlar uzun zamandan beri ve iyi bir şekilde hazırlandılar ve maçlar yaptılar. Bizler yeni bir araya geliyoruz. İnşallah güzel bir netice alırız.

    Biz de aynı şeyi temenni ettik.

    Röportaj : NE-BİL

  • Fenerbahçe’nin Dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 9 Ekim 1949 tarihinde başlayıp 5 Mart 1950’de biten İstanbul Ligi’ni 14 maçta 9 galibiyet, 3 beraberlik ve 2 yenilgiyle Beşiktaş’ın arkasında ikinci tamamladı. Böylelikle Milli Küme maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da 14 maçta 8 galibiyet, 5 beraberlik ve yalnızca tek yenilgi alarak dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 28 maçta attığı 24 golle Lefter Küçükandonyadis oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    09.10.1949 / Fenerbahçe 1 – 1 İstanbulspor

    16.10.1949 / Fenerbahçe 0 – 0 Vefa

    22.10.1949 / Fenerbahçe 3 – 2 Beykoz

    29.10.1949 / Fenerbahçe 3 – 1 Kasımpaşa

    06.11.1949 / Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray

    12.11.1949 / Fenerbahçe 2 – 0 Emniyet

    27.11.1949 / Fenerbahçe 1 – 1 Beşiktaş

    31.12.1949 / Fenerbahçe 5 – 0 İstanbulspor

    08.01.1950 / Fenerbahçe 3 – 1 Vefa

    21.01.1950 / Fenerbahçe 9 – 0 Beykoz

    11.02.1950 / Fenerbahçe 2 – 0 Kasımpaşa

    19.02.1950 / Fenerbahçe 1 – 2 Galatasaray

    25.02.1950 / Fenerbahçe 3 – 1 Emniyet

    05.03.1950 / Fenerbahçe 0 – 1 Beşiktaş


    Millî Küme Maçları

    25.03.1950 / Fenerbahçe 8 – 0 Göztepe

    26.03.1950 / Fenerbahçe 3 – 1 Altay

    01.04.1950 / Fenerbahçe 2 – 0 Beşiktaş

    02.04.1950 / Fenerbahçe 1 – 2 Vefa

    08.04.1950 / Gençlerbirliği 0 – 1 Fenerbahçe

    09.04.1950 / Ankara Demirspor 1 – 1 Fenerbahçe

    15.04.1950 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    16.04.1950 / Fenerbahçe 1 – 1 Beşiktaş

    22.04.1950 / Fenerbahçe 2 – 0 Vefa

    23.04.1950 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    29.04.1950 / Fenerbahçe 2 – 2 Ankara Demirspor

    30.04.1950 / Fenerbahçe 6 – 0 Gençlerbirliği

    06.05.1950 / Göztepe 2 – 4 Fenerbahçe

    07.05.1950 / Altay 0 – 4 Fenerbahçe


    En Çok Forma Giyenler

    28 Maç : Kamil Ekin, Lefter Küçükandonyadis

    26 Maç : Erol Keskin, Halit Deringör

    25 Maç : Hilmi Ardağ

    24 Maç : Ahmet Erol, Müzdat Yetkiner

    20 Maç : Cihat Arman

    19 Maç : Mehmet Ali Has, Samim Var

    15 Maç : Cemal Uzkes

    9 Maç : Murat Alyüz, Nusret Özmengü

    8 Maç : Erdal Kocaçimen

    7 Maç : Selahattin Torkal

    5 Maç : “Küçük” Fikret Kırcan, Süleyman Köprülü

    2 Maç : Naki Bey, Rafet Atamer, Turan Bey

    1 Maç : Ali Elgin, Cemal Şıkak, Cemal Uludağ, Günaydın Özyurt, Hakkı Pavli


    En Çok Gol Atanlar

    24 Gol : Lefter Küçükandonyadis

    10 Gol : Halit Deringör

    8 Gol : Ahmet Erol

    7 Gol : Cemal Uzkes

    6 Gol : Kamil Ekin, Mehmet Ali Has

    4 Gol : Samim Var

    2 Gol : Erol Keskin

    1 Gol : Müzdat Yetkiner

    Fenerbahçe'nin Dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

  • Erdal Kocaçimen

    Erdal Kocaçimen

    1948 yılında yayın hayatına başlayan ve Cihat Arman’ın sahibi olduğu Öz Fenerbahçe dergisinde, Talha Altınbaşak imzasıyla bir yazı dizisi başlamıştı. “Her Hafta İçimizden Biri” isimli bu seride ilk konuklardan biri Erdal Kocaçimen oldu. Cem Ertuğrul’un 2007 tarihli kayıtlarına göre 1947-1951 yılları arasında 23 resmî maçta forma giyen eski kalecimizi rahmetle anıyor ve sözü Talha Altınbaşak’a bırakıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Erdal Kocaçimen

    Büyük kaleci Cihad’ın 16 senelik şerefli futbol hayatına son vermeye niyetlendiği sıralarda Fenerbahçe kalesinin akıbetinden endişe duymaya hazırlananlar Erdal’ın sarı-lacivert formaya büründüğünü görünce rahat bir nefes aldılar. Artık Fenerbahçe kalesi asgari on senelik bir istikbal için yine garanti altına girmiş demektir.

    Cihad’ın ince silueti, zarif stili ve şayanı hayret çevikliği gelecekte de daima hasretle anılacaktır. Lakin ağabeyinden daha gösterişsiz fakat aynı derecede emin bir tarzda kalesini koruyacak olan Erdal taraftarlarına hiçbir gün endişe vermeyecektir.

    Erdal bünyesinin azami kuvveti, aşırı fedakarlık ve cesareti, nefsine itimadı, soğukkanlılığı ve bilgili oyunuyla cidden çok kıymetli bir kalecidir.

    Herkesin Ankaralı olarak tanıdığı Erdal Kocaçimen halis bir İstanbul çocuğudur. O 1926 senesi Şubat’ında İstanbul’da Fındıklı’da dünyaya geldi ve Ankara’ya gittikleri 1941 yılına kadar İstanbul’dan bir karış dahi dışarıya çıkmadı. Erdal’ı Ankara’ya götüren saik İstanbul’da Kambiyo Müdür Muavinliği vazifesini ifa etmekte bulunan babası Vedat Kocaçimen’in Ankara’da bulunan Maden Tetkik Arama Enstitüsü Teftiş Heyeti Reisliği’ne tayin edilmiş olmasıdır.

    Fındıklı’da doğan Erdal’ın çocukluğu Ayaspaşa ve Cihangir’de geçti. Futbol her İstanbul çocuğu gibi Erdal’ı da daha pek küçükken kendisine cezbetti. Evlerinin civarındaki arsalardan tutun da Talimhane arsası, Ermeni mezarlığı ve Dolmabahçe camiinin avlusu Erdal’ın önceleri seyircisi, sonraları oyuncusu olduğu meşhur stadlardır.

    Nasıl Kaleci Oldu?

    Erdal tahsil hayatına Fındıklı 13. ilkokulunda başladı ve mektepte bulunduğu sıralarda topa karşı olan düşkünlüğü son haddini buldu. Bütün teneffüslerini ufak tenis toplarının peşinde geçirdiği yetişmiyormuş gibi akşam paydoslarında da kitap ve defterlerini evin penceresinden içeriye atar; soluğu en yakın arsada alırdı. Orada mahalle arkadaşlarıyla beraber kurdukları çift kalenin heyecanına kendini kaptıran Erdal çok kere havanın iyice karardığını fark etmez ve eve ezandan bir hayli sonra dönmeye mecbur olur ve pek haklı olarak da babası ve annesi tarafından adamakıllı haşlanırdı.

    Yaramaz Erdal’a ayakkabı dayandırmak da mühim bir mesele haline gelmişti. Sağlam olmasına bilhassa itina edilerek alınan en babayiğit ayakkabı bile bu afacana ancak iki ay hizmet edebiliyor ve evvela burnundan başlamak suretiyle tabanlarından patlak veriyordu. Nihayet Erdal bu mevzuda işittiği azarlardan kurtulmak için pratik bir çare buldu. Mektepten gelir gelmez fırtına gibi eve dalıyor ve karyolasının altından kaptığı terliklerini koltuğunun altına sıkıştırdıktan sonra çift kale kurulmakta olan arsayı boyluyor ve arkadaşlarına kaleci duracağını ihsas ettikten sonra ayakkabılarını çıkartarak terliklerini ayaklarına geçiriyor, basık olan arkalarını da kaldırdıktan sonra kale direği vazifesini gören iki taş yığını arasına geçerek topları yakalamaya çalışıyordu. İşte Erdal’da kalecilik hevesi bu zaruret yüzünden doğdu.

    Bir Mahalle Maçı

    Bir gün Erdal Hürriyet-i Ebediye tepesindeki çayırda yapılacak mühim bir maça iştirak etmek için erkenden evden savuşmuştu.

    Yemek zamanı geldiği halde oğlunun görünmediğini gören annesi bir hayli meraka düştü. Nihayet sokağa çıkarak Erdal’ı aramaya karar verdi. Epeyce sorup soruşturduktan sonra Hürriyet-i Ebediye tepesine gitmiş olduğunu öğrenerek peşine düştü.

    Bu sırada Erdal ufacık boyu ile kocaman kale direkleri arasına geçmiş mahallesinin şerefini korumakla meşguldü, bir ara uzaktan kendilerine doğru gelen çarşaflı bir kadının annesi olduğunu sezer gibi oldu.

    Kadın biraz daha yaklaşınca Erdal’ın yakayı ele verdiğine hiç şüphesi kalmamıştı. Kale direkleri yanına bıraktığı ceketini kaptığı gibi sahadan fırladı ve kaçmaya başladı. Bu sırada rakip mahalle takımının yaptığı akın da Erdalların kalesine doğru yaklaşıyordu.

    Çekilen şut boş kaleye girince takım arkadaşlarında da şafak attı ve golün kızgınlığı ile hepsi birden kaçmakta olan Erdal’ın peşine düşerek onu yakaladılar. Ve yaka paça annesine teslim ettiler. Akşama evde cereyan eden sahneyi artık siz tahmin edin.

    Tahsil ve Ankara

    Erdal ilkokulu bitirince Taksim Orta Mektebi’ne girdi.

    1941 yılında Ankara’ya gittikten sonra da lise tahsilini Gazi Lisesi’nde yaptı. Erdal’ın ilk resmi futbol maçı Gazi Lisesi takımında oynadığı maçtır ve bu maçta Erdal santrhaf oynamıştır.

    Erdal küçüklüğünden beri Fenerbahçe’yi seviyor ve İstanbul’da iken Sarı-Lacivertlilerin Taksim Stadı’nda yaptıkları bütün maçları büyük bir hayranlıkla seyrediyordu. En çok beğendiği futbolcu da kaleci Cihad’dı. Onun oynamadığı maçlarda Erdal büyük bir üzüntü duyar ve adeta neşesi kaçardı.

    Ankara’ya gidince su sporlarına çok düşkün olan Erdal, Gençlerbirliği kulübüne intisap ederek orada yüzmeye başladı. Bir sene Ankara’nın 100, 200, 400 metre serbest yüzüş birincisi oldu. En iyi derecesi tatlı suda elde ettiği 1.13’dür.

    Su topunda da Ankara karmasının kalesini korudu. Bir gün arkadaşlarıyla kulübün futbol antrenmanını seyre gitmişti. Kaleci Rahim gelmediği için Erdal’ı kaleye geçirdiler. O gün o kadar güzel oynadı ki kulübünün idarecileri kendisini derhal futbolda da lisansiye ettiler ve o seneden itibaren Gençlerbirliği birinci takım kalesini ona emanet ettiler.

    Artık Erdal Ankara’nın en sevilen ve en çok muvaffak olan futbolcularından biriydi. Erdal Gençlerbirliği’nden sonra Ankara karma takımındaki yerini almakta da gecikmedi ve bu kaleyi de Ankara’dan ayrıldığı gün kadar müstemirren korudu.

    Erdal Fenerbahçe’ye Geliyor

    945, 946 yılında Gençlerbirliği, Beşiktaş’ı, Altay’ı ve Eskişehir Demirspor’u üst üste yenerek Türkiye şampiyonu olmuştu. Erdal’ın bu şampiyonluktaki hissesi büyüktü. Onun cesur ve muvaffakiyetli oyunlarını gören Beşiktaşlılar Erdal’ı Angulem ve Asteras takımlarına karşı yapacakları maçlarda oynamak üzere Gençlerbirliğinin kaptanı ve orta hafı Hasan’la beraber İstanbul’a çağırdılar.

    Erdal İstanbul’a geldi ve bu takımlara karşı muvaffak oyunlar çıkardı. Bu sırada küçükten beri sevdiği Fenerbahçe’ye girmeye teşebbüs etti. Sarı lacivert forma ile antrenmana çıktığı ilk gün büyük bir talihsizlikle Erol’un sıkı bir şutunu karşılamak isterken parmağı ters döndü ve sakatlandı. Bu meşum tesadüften de istifade eden ve koyu bir Beşiktaşlı olan dayısı, Erdal üzerinde manevi tesir icra ederek ve kendisini Beşiktaşlıların İstanbul’a getirttiğini ileri sürerek Erdal’ı Beşiktaş’a maletti.

    Siyah Beyaz kadroda birkaç lig maçı oynayan Erdal bu muhite bir türlü ısınamayarak tekrar Ankara’ya ailesinin yanına döndü ve hemen bir sezon sonra da çok sevdiği Fenerbahçe’ye yeniden kavuştu.

    Aile Ocağı Fenerbahçe

    Erdal şimdi büyük bir sabırla ağabeyi Cihad’dan sonra Sarı-Lacivert kalenin kendisine emanet edileceği günü beklemekte ve muntazaman çalışmaktadır. O, kulübünü ve bütün Fenerbahçeli arkadaşlarını çok sever.

    “Fenerbahçe’yi aile ocağım kadar çok severim, orası benim yuvamdır” diyen Erdal kulüpteki oda arkadaşları Ahmet (Erol) ve Suphi’ye (Ural) karşı aşırı bir sempati duymaktadır.

    Erdal 1.78 boyunda ve 79 kilo sikletindedir. Kumral saçlı ve mavi gözlüdür. Lise mezunudur. Bu yıl Hukuk Fakültesi’ne devam edecek ve Allah kısmet ederse avukat olacaktır. Boğazına düşkündür, her yemeği severek yer. En büyük zevki bol bol sinemaya gitmek ve kitap okumaktır. Polis romanlarından bilhassa hoşlanır. Yazın deniz sporlarına bayılır. Yüzer, kürek çeker ve iyi yelken kullanır. Belki de anne ve babasının duymasından çekinerek şimdiye kadar hiç açık olmadığını söylemektedir.

    Milli takım mevzuunda anlaşma temini bakımından tek takımın takviyesine taraftardır, bu tek takım ona göre kuvvet ve kudretini bu sene hiç yenilmemek suretiyle ispat eden Fenerbahçe olmalıdır.

    “Fenerbahçe’nin bütün kadrosuna Vedii, Bülent, Hüseyin ve Şükrü de ilave edilmek suretiyle Olimpiyat kadrosu en iyi şekilde tespit edilmiş olur” diyen Erdal Türk futbolunun kudretine inanmakta ve Türk futbolcuları içinde en çok Cihad (Arman), Selahattin (Torkal), Küçük Fikret (Kırcan), Erol (Keskin) ve bilhassa Lefter’in (Küçükandonyadis) oyunlarını beğenmektedir.

    Talha Altınbaşak

  • Sadri Alışık

    Sadri Alışık

    1975 tarihli “Sarı Kanaryalar” gazetesinde, hemen her sayıda bir Fenerbahçeli ünlü yer almış. Tabii o zamanlar denizde kum, Yeşilçam’da ve tiyatroda Fenerbahçeliler! İşte onlardan biri, “Turist Ömer” Sadri Alışık ve oğlu Kerem Alışık… Kazım Kanat’ın röportajı ve Cem Etabek’in fotoğraflarıyla; keyifli okumalar… Hazır gelmişken ve Yeşilçam da demişken, “Aslan Fenerbahçe” yazısını bir kez daha okumadan geçmemenizi öneririz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Sadri Alışık ve Turist Ömer

    Abilerim, ablalarım, kardeşlerim,bacılarım ve bilumum gariban arkadaşlarım. Şampiyon Fenerbahçe’mize selam, kupaları toplamaya devam…

    Sadri Alışık söylüyordu bu sözleri. Bir başka deyişle beyaz perdemizin ünlü Turist Ömer’i, Sadri Alışık’ın Fenerbahçe’miz için söyledikleri hep şampiyonluk ve kupalar üstüne. Bu sezonki başarının mutluluğun bir başka yorumluyor Alışık.

    “Zira 3 yılın özlemi var ve bu hırsla en büyük biz olduğumuzu ispat ettik” diyor.

    Alışık’ın bir başka yönü daha var. Hani şaka ile karışık, Sadri Alışık’ın söyledikleri. Biz sözü uzatmadan yazımızın başına dönelim ve şampiyonluğu Turist Ömer’imizden dinleyelim:

    “Abilerim, ablalarım, kardeşlerim, bacılarım ve bilumum gariban kardeşlerim şampiyonluğumuz kutlu olsun. Böylesine güzel bir yılda göğsümüzü gere gere sokakta yürüyoruz. Bunda Allah’ı var Didi’nin hakkı büyük. Hele bizim çocuklar bu sezon çok iyi top oynadılar. Ve en yücesi karda kışta tribünlerimizi destekleyen tüm gariban Sarı Kanaryalar var ya onların hakkı ödenmez. Altın yılımızın gelecek sezonlarda da devam edeceğine inanıyorum. Her şey Fenerbahçe’miz için.

    Çolpan İlhan ve Kerem

    Turist Ömer’imizin bu denli ateşli Fenerbahçeliliğine karşılık, hanımı Çolpan İlhan ve oğlu Kerem Alışık bir başka Fenerbahçeli. Evet Kerem için baba Alışık’ın bir çift sözü var :

    “Bizim kaptan, hasta Fenerbahçeli. Evelallah iyi de futbolcu hani. Kendisini Fenerbahçe Genç Takımı’na yazdıracağım. Böylece Fenerbahçe’ye olan aşkımızı oğlum devam ettirecektir…”

    Sadri Alışık’ın “kaptanım” dediği Kerem, Sarı Kanaryalar’a olan aşırı tutkusu yüzünden derslerini ihmal ediyor. Bunu makul mazeret olarak kabul eden Alışık, “Ne yapalım Fenerbahçe’mizin sevgisinden olur böyle şeyler” diyor. Küçük Alışık’ın Mithatpaşa tünelinden sahaya çıkarken babasına fısıldadığı bir sözü de hemen söyleyelim. “Babacığım sana söz veriyorum. Gelecekte bu tünelden gerçek Fenerbahçe forması ile çıkacağım”

    Seyrine Doyamadıkları

    Turist Ömer’imizin Sarı Lacivertli renklere olan bağlılığı ta 40 sene öncesine dayanıyor. O zamanlarda gönlünde taht kuran Büyük ve Küçük Fikret’ler, Cihat’lar, Mehmet Reşat’lar, Lefter’ler, Can’lar ve günümüzde Cemil, Ziya ve Osman’lar hep Fenerbahçe’ye olan aşkını körükleyen futbolcular. Geçmişteki ünlü kramponlar için seyrine doyamadığım futbolcular diyen Alışık’ın bir başka tutkusu bahse girmesi. Fenerbahçe ile ilgili olan bir bahsini bakın nasıl anlatıyor :

    “1959 yılları idi. Takımımız çok kötü idi. Galatasaray ile lig maçı yapacaktık. Galatasaray beraberlikte bile şampiyon olacaktı. Arkadaşımla 500 Lira bahse girdim. Ne yazık ki Galatasaray kazanır diyordum. Sonucunda 4-0 galip geldik. Ben de bir kez daha kulübümüzün en büyük olduğunu anladım.

    Sadri Alışık ve oğlu Kerem Alışık
  • Fenerbahçe’yi Bırakanlar Hep Kaybetmiştir

    Fenerbahçe’yi Bırakanlar Hep Kaybetmiştir

    İslam Çupi, 11 Haziran 1985 tarihinde Milliyet gazetesinde efsanevi yazılarından birine daha imza atmış ve “Fenerbahçe’yi Bırakanlar Hep Kaybetmiştir” diyerek başlıkta adeta manifesto yazmış. Konu Selçuk Yula’nın talihsiz bir beyanatı… İslamÇupi.org sitesini de anmadan geçmeyelim. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’yi Bırakanlar Hep Kaybetmiştir

    Fenerbahçe, şampiyonluğa çıkmadan önce, Selçuk’un ağzından bir laf çıktı…

    “Sarı-Lacivertli renkleri sezon sonunda gönlümden ve sırtımdan çıkarıyorum…”

    Bir futbolcunun gönlünden ve sırtından Sarı-Lacivertli formayı çıkartmaya yeltenmesi, korkunç bir değerlendirme hatasını atlayın, onun ötesinde deliliktir, çılgınlıktır, cinnettir…

    Futbol tarihi, futbolu bırakmadan Fenerbahçe’yi bırakmış futbolcular için, hiç de iç açıcı fotoğraflar sergilemez, onlar hakkında yazdıklarını da, gözleri en metin vatandaş dahi, gözleri sulu sepken yapmadan okuyamaz…

    Şekerspor bilinmezinden çıkan Selçuk, bugün milyonların taptığı bir futbolcu olmuşsa, bu oluşta kişisel becerilerinin çok çok dışında, sırtında taşıdığı Sarı-Lacivertli formaya borçludur.

    Bu borcun verdiği ağırlığı taşımak istemeyen, bu taşıma şerefine özveriyle yaklaşmayan, sözleşme bitimlerinde çekilmesi zamansız ve faydasız restlerle Fenerbahçe limanına demirleyen futbolcular, ilahlık mertebesinin kaçıncı katına çıkmış olurlarsa olsunlar, o limandan daha büyük ve daha kalıcı değillerdir. Deniz ne kadar öfkeli, dalgalar ne kadar öldürücü olurlarsa olsunlar; batanlar hep gemilerdir, transatlantiklerdir… Limanlara bir şey olmaz…

    Lefter Küçükandonyadis

    1951 yılında, 2.5 milyon lira alarak İtalyan Fiorentina’ya, 1952 yılında 1.5 milyon alarak Fransa şampiyonu Nice’e transfer olan Türk futbolunun ordinaryüsü Lefter, 1953 yazında İstanbul’a döndüğünde Fenerbahçe’nin formasını bir özel maçta giymiş ve gösterdiği futbolla hayranlarını ve Fenerbahçe yönetimini hayretler içinde bırakarak, “Lefter’in kuklası” rolüne soyunmuştu.

    Fenerbahçe’de 1951 yılında sırtından çıkardığı 10 numaralı forma, Burhan Sargın isimli bir delikanlıya verilecek, o karayağız ele avuca , markaja sığmaz çocuk, attığı inanılmaz gollerle, “Ankara Canavarı” lakabı ile ünlenecek ve 1953 yılının en flaş forveti olarak Lefter efsanesinin karşısına dikilecekti.

    Lefter o zaman, 28 yaşında, Avrupa’da geçen iki yılın gerilim, yorgunluk ve bıkkınlıklarını taşıyamaz durumda idi. Buna karşılık Burhan, 21 yaşında, formunun doruklarında, sahada attığını vuran bir silahşöre benziyordu.

    Ne yapacaktı Lefter, boş mukaveleye imzasını atacak ve yeni Lefter’i, ikinci Lefter’i yapabilmek için, adı inatçılık olan bu korkunç işi başarmak yolunu deneyecekti.

    Başardı Lefter, bu imkansız gibi görünen işi…Aralıksız 12 yıl yeniden Fenerbahçe’de “tek adam” olarak futbol oynadı. Yaşı kırkı bulmuşken Fenerbahçe’nin direksiyonu, hala Lefter’in ellerinde idi…

    Selçuk Yula

    Gazete sayfalarına her gün başka bir kırık mantıkla düşen Selçuk’a, geçmişle sarmalandığı için unutulmuş bu Lefter’in kendi ve futbolla yaptığı düelloyu nasıl anlatırsınız ?

    Selçuk’a, Fenerbahçe’den ayrıldıkları için mezarlık kuran futbolcuların isimlerini bu yazının dibine ekmeye kalksam, spor sayfasının devamına satır koymak güçleşir.

    Türkiye’de doğan her çocuk, Fenerbahçeli olarak doğmaz. Ama sonradan Fenerbahçeli olan futbolcu, Fenerbahçeliliğini silmeye yeltendiğinde, F.Bahçe’yi değil; kendisini silmiştir.

    İslam Çupi / Fenerbahçe’yi Bırakanlar Hep Kaybetmiştir – 11 Haziran 1985 – Milliyet

  • Fenerbahçeliler Başkanınızla Gururlanabilirsiniz

    Fenerbahçeliler Başkanınızla Gururlanabilirsiniz

    18 Ağustos 1984 tarihinde Halit Çapın, Milliyet gazetesindeki köşesinde muhteşem bir yazı daha kaleme aldı ve “Fenerbahçeliler Başkanınızla Gururlanabilirsiniz” diyerek Fenerbahçe’nin “Büyük” Fikret’ini, Fikret Arıcan’ı anlattı. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçeliler Başkanınızla Gururlanabilirsiniz

    Bir rüzgar ne kadar bekler rüzgar olmayı?.. Bir dalga, dalgacasına kayalara vurmayı?.. Bir kuş ne kadarda öğrenir uçmayı?

    Ve bir adam, başında eğreti değil, gerçekçi “BÜYÜK” sıfatını taşıyan bir adam, kendi evinde, hiç dışarı çıkmadan, etrafında evlâdı-ayalı ne kadar süre dayanır kendisine “Başkan” denilmesi için?

    Büyükse dayanır… Çünkü gerçek büyükler dayanma güçleri, hoşgörüleri, iğreti değil, dosdoğru sevgileri olanlardır… Ve onlar, günümüz dünyasında gerçekten büyük oldukları için, sahte büyüklerin arkasında yarım asırı aşkın bir süre de beklemesini bilenlerdir…

    Fenerbahçe’nin başında şimdi tam 60 yıl önce, 12 yaşındayken formasını giymiş ve bir daha; bugüne değin bir daha çıkartmamış birisi var… BÜYÜK FİKRET…

    Fenerbahçe gerçek bir başkana, gerçek bir büyüğe kavuştuğu için sevinçliyim…

    Ben Baba Gündüz ile çoook içtim… Baba Hakkı ile bir kere içtim… Günlerden bir gün, Büyük Fikret ile kadeh tokuşturmazsam sayım suyum yok… Bunun nedenlerinden biri Büyük Fikret’in babamın en yakın arkadaşı olmasıydı… Babam tek kelime konuşmadığı halde, bir metre yakınına sokulmadığı halde, “Büyük Fikret” der, başka bir şey demezdi, lâf Fenerbahçe’den açıldığında…

    Ve kocadığında, beraber Fenerbahçe maçlarına gittiğimizde, bir tek “Lefter” der, sonra yine Büyük Fikret’i anlatırdı…

    Bir Maradona Şimdi Neyse, O da Oydu

    Kendisi bilmez ama ben bir yerde kızgınımdır Büyük Fikret’e… Şükrü’yü Beşiktaşlı yaptığı için… Şükrü hep aynı şeyi söylerdi, “Türkiye’de her çocuk Fenerbahçeli doğar, sonra başka bir takımı seçer” derdi. Şükrü bu lafı kendiyle derdi. Fenerbahçe’nin sol tarafında Büyük Fikret olduğu için yeğlemiştir Beşiktaş’ı o… Büyük Fikret şöyle hikaye eder: “Türkiye’nin en iyi sol açıklarından biri de Şükrü Gülesin idi. Bir gün bir toplantıda ‘Ben de Fenerbahçeliyim ama, ağabey benim takıma gelmeme mani oldun’ dedi. Şaşırdım. Bu durumdan haberim yoktu. Oysa onun için kendi mevkimi değiştirebilirdim, bunu anlatmaya çalıştım. Sanırım ikna oldu…”

    Büyük Fikret’in Fenerbahçe serencamı daha 12 yaşındayken 1924 yılında Fenerbahçe’nin dördüncü takımına girmesiyle başlar… Yetiştiği yer şimdi apartman tarlası olan Cevizlik Çayırı’dır. Büyük Fikret 16 yaşında ilk defa birinci takım formasını giymiş ve Fenerbahçe o gün Bekir’in golüyle Slavya’yı 1-0 yenmiştir.

    Zamanlar zamanları kovalamış ve Büyük Fikret çok az eğlentisi olan bir ülkede, kısa bir sürede, bir efsane kişi olup çıkmıştır… Şimdi kuşakların anlayamayacağı bir şekilde… Ya da şöyle diyeyim… Bir devirlerde Büyük Fikret tek başına bir Beatles topluluğuydu… Bir Elvis Presley’di… Bir Maradona şimdi neyse, o da oydu. Gazetelerde ve dillerde ve sahalarda o sohbetlerde ve düşlerde…

    Benden bu kadar.

    Gelin getisini sporumuzun usta kalemlerinden dinleyelim:

    Namık Sevik : Sahada top koşturduğu yılları az hatırlıyorum. Ona bütünüyle yetişebilmek isterdim doğrusu. Kendisini bugünlerimde tartabileyim, tanıyabileyim diye. Ama çocukluk hatıralarım dahi bana böylesine dev bir futbolcuyu günümüze dek göstermedi.

    İslam Çupi : Fikret abi ile kaç bin kere karşılaşsam, kaç yüz kere laf etsem, kendi futbolculuğundan zırnık söz etmezdi. Kendini övmek, kendi kuşağının futboluna ağıt düzmek Fikret abinin insanı insan yapan kural kitabında yoktu. Oysa benden daha büyükler yaşı 57-58’lerde gezinip, bu Büyük Fikret klasiğini enine boyuna çevirmişlere göre hüküm kesin ve açıktır : “Büyük Fikret Türk futbolunun gelmiş, geçmiş en büyük futbolcusudur.”

    Turgay Şeren : Bugünkü genç neslin hayallerinde dahi oluşturamayacakları bir futbol stili, bir çalım zerafeti, bir gol koklayışı vardı.

    Halit Kıvanç : Bizim kuşak Büyük Fikret’i, ilk baharında değil de sonbaharında izledi. Mahalle maçlarında topa vuruşumuz değişmiştir Büyük Fikret’i gördükten sonra. Sahi nasıl da yatardık topun üstüne Büyük Fikretleşebilmek için… Oysa topa değil, yere yatsak da, amuda kalksak da farketmiyordu… Büyük Fikret taklit edilemiyordu ki…

    Necmi Tanyolaç : Şimdi dördüncü takımlardan birinci takımlara yükselen Büyük Fikret’leri bir hatırlayın. Bir de birinci takımlarda oynayan dördüncü sınıf futbolcuları… O zaman Fikret’lerin niçin büyük olduklarını anlarsınız. Yaşını geri almak elimde olsa şöyle bir beş dakika seni seyretmek isterdim…

    Eşfak Aykaç : Bu müstesna kabiliyet ‘sol açık’ olarak tanınmasına rağmen fevkalade kabiliyetiyle, bugünün futbolunu, bundan kırk küsur yıl önce, her yerin adamı olarak oynamış ve kendini memleket futbol tarihine, bütün zamanların en “BÜYÜĞÜ” olarak tescil ettirmiştir.


    Fenerbahçeliler! Başkanınızla artık gururlanabilirsiniz…

    Halit Çapın

  • Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Basri Dirimlili… “Mehmetçik” Basri Dirimlili… 1953-1963 yılları arasında 197 resmî maçta oynayıp 7 gol atan bu efsanevî Fenerbahçe futbolcusu, 55 yıl önce bugün, 3 Temmuz 1965’de jübilesini yaptı. Ertesi gün, 4 Temmuz 1965 tarihli Akşam gazetesinde İslam Çupi mükemmel yazılarından birine daha imzasını atıyor ve Mehmetçik Basri’nin vedası aşağıdaki cümlelerle ölümsüzleşiyordu…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not : İslam Çupi’nin yazılarının toplu halde durduğu İslamÇupi.org adresini de hatırlatmadan geçmeyelim.


    Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Bir adam kayboldu belediye ışıkları altında.

    Bir adam futboldaki 20 yılını bir gecenin sıcaklığı içinde eritti.

    Bir adam çeyrek asra yaklaşan futbol gayretini dün akşam 3-5 karanfilin süslediği bir yuvarlak yeşillikle tattı.

    Bu adam Basri idi.

    Basri Dirimlili…

    Bu adam saçını, kaşını, gözünü, burnunu, kaburgalarını hibe ettiği yeşillikten sadece birkaç omuz aldı; 30 dakikada..

    Biz bu jübile maçına ağladık.

    Oynayanlar niçin oynuyor, bırakanlar niçin bıraktı diye ağladık.

    Bir 43’ü yemiş Lefter niçin öttürdüğü toplarla milleti ağlatsın dedik.

    Bir Turgay’ın ellerinden niçin mahrum olalım dedik.

    Can niçin İtalyan çimenlerini kazıyıp dursun dedik.

    Topkapı Müzesindeki Şah İsmail tahtına bakar gibi dikizledik bu maçın ilk devresine.

    Neden bıraktılar, niçin oynuyorlar dedik.

    Can daha birinci dakikada Lefter’in alabildiğine klası ile uzandığı goldeki penaltıyı niye direklerin üzerinden avuta attı diyelim.

    Gerçek şu ki, insanın dün akşamki oyunu gördükten sonra şu ülkede futbol ayakkabısı almağa az değil, biraz değil, pek çok, çok, çok utanırdı.

    Işıklar Basri için ölmüştü ikinci devrede.

    Bir seyirci Leyla’sını arıyordu sol bek yerinde…

    Fakat Basri son duşunu almış ve son limonunu yiyordu tribünde..

    Zaman ve maçlar devam edecek, Basri’siz, Lefter’siz, sonra da Metin’siz, Can’sız…

    İslam Çupi / 4 Temmuz 1965 – Akşam Gazetesi – Mehmetçik Basri’nin Vedası


    Fenerbahçe : Hazım Cantez, İsmail Kurt, Atilla Altaş, Basri Dirimlili (İsmail Alemdaroğlu), Şeref Has, Özer Kanra, Osman Göktan, Ali İhsan Okçuoğlu, Şükrü Birand, Can Bartu, Ziya Şengül, Lefter Küçükandonyadis, Aydın Yelken

    Şöhretler : Turgay (Necdet), Nihat, Candemir (Tuncer), B.Ahmet (Yalçın), Turgay, Kadri, Naci (Yılmaz), Kadri, Cevdet, Kasapoğlu, Suat, Yusuf, Metin, Cemal, Mahmut ve Hilmi