Etiket: Mahmut Baler

  • Moda Deniz Kulübü

    Moda Deniz Kulübü

    1980’li yılların sonunda “V” dergisinde, konusu “Moda Deniz Kulübü” olan aşağıdaki yazı yayınlanmış. Kadıköy tarihinde ve sosyal hayatında çok önemli bir yere sahip olan Moda Deniz Kulübü’nün kuruluşunda ve yönetiminde başta (Türk futbol tarihinin en büyük sporcusu) Zeki Rıza Sporel olmak üzere, bir çok büyük Fenerbahçelinin payı var. Öyle ki Fenerbahçe’nin ebedi büyük kaptanı Galip Kulaksızoğlu bile kulüpte müdürlük yapmış… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Moda Deniz Kulübü

    1934 senesi, yaz mevsiminin son günleri. Marmara’nın berrak, mavi sularında her zamanki gezintilerinden birini yapmakta olan “Ceylan” yatının güvertesinde, zamanın iktisat ve Ticaret Bakanı Celal Bayar, arkadaşlarına anlatmakta olduğu anısını Büyük Atanın “Denize inmek medeniyetin şiarıdır” vecizesiyle noktalıyor.

    11 yıllık genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yatçılık konusunda, Akdeniz Devletlerine nazaran çok yavaş bir ilerleme kaydettiği bu dönemler için, Ata’nın vecizesinin anlamı büyüktü. Ve, sporun diğer dallarında birer otorite olan, o sırada da“Ceylan” yatında bulunan gençler, Atatürk’ün vecizesinden güç alarak, zamanın İktisat ve Ticaret Bakanı Celal Bayar ile arkadaşlarına gönüllerinde biriktirdikleri yatçılık ile ilgili sıkınt darını sayıp dökme fırsatım yakalamışlardı.

    Bu olayların yaşandığı 1934 yılında, yatçılık alanında manzara şuydu;

    Moda Koyunun dışına çıkmayan, “Moda Kayığı” diye adlandırılan dört beş tekne, yine Moda’da bulunan İngiliz Kulübü’nün üç-dört “Dingi”si ve Fenerbahçe’de oturmakta olan yabancı birkaç zengine ait tek tük yat ortalıkta dolaşmaktaydı.
    Özetle bu yıllar Barbaros’ların Turgut Reis’lerin torunları olduğumuzu iftiharla söylemenin lafta kaldığı yıllardı…

    O gün Kalamış Koyunda “Ceylan”dan ayrılanlar bu acı gerçekle bir kez daha yüz yüze gelmişlerdi. Fakat içlerinde bir ümit ışığı) belirmişti.Çünkü Büyük Ata’nın icraatlarının uygulayıcılarından, Onun en yakın çalışma arkadaşı Celal Bayar’ın girişimleriyle yatçılık alanındaki bu durgun dönemin noktalanacağına yürekten inanmışlardı.

    Dört, beş ay sonra yani 1935 yılının başlarında Celal Bayar, Milli Spor Mağazası’nın sahibi Zeki Rıza Sporel’e yazın son günlerindeki, bir deniz kulübü kurulmasıyla ilgili sohbetlerini hatırlatıyor ve böyle bir tesisin kurulması için nelere ihtiyaç duyulacağını soruyordu. Ardından da ekliyordu:

    “Bu yılın yaz mevsimine bu kulübü yetiştirebilir miyiz?”

    Zeki Rıza Sporel, Bayar’a 25-30 bin liralık bir yardımın yanı sıra kulüp için bina sağlandığı takdirde hemen hazırlığa girişebileceklerini arz ediyordu. Ertesi gün Türkiye İş Bankası’nda “Deniz Kulübü” emrine otuz bin liralık bir kredi açılıyor ve banka üst düzey yöneticilerinden Fazıl Öziş ve Muvaffak İşmen de Zeki Rıza Sporel ile birlikte kulübün bir an evvel kurulması için hazırlıklarda bulunmakla görevlendiriliyorlardı.

    Sıra kulübün kurulacağı bölgeyi saptamaya geliyordu. Kalamış Koyundaki Cıngıllı Bağı ve Fenerbahçe Burnu üzerinde yapılan incelemeler istenen sonucu vermiyor ve en uygun yer olarak Moda Koyunda karar kılınıyordu. Ve bugün Moda Deniz Kulübü terk ettiği eski binada, su sporları konusunda etkinlik göstermekte olan İngiliz Kulübü ile birleşerek 8 Nisan 1935 tarihinde Celal Bayar (İzmir Mebusu), Fazıl Öziş (T.Iş Bankası Genel Direktör Muavini), Muvaffak İşmen (T.İş Bankası Genel Direktör Muavini), A.Hendel (Deutsche Orient Bank İstanbul Şubesi Direktörü), Zeki Rıza Sporel (Yüniş Fabrikaları İstanbul Ajanı), Arthur Whittal (İngiliz Sefareti Pasaport Dairesi Şefi) ve Rejinald Whittal (Tüccar) tarafından Moda Deniz Kulübü kuruluyordu.

    Kulübün ilk idare heyeti ise Celal Bayar’ın başkanlığında, kurucu altı üyeden oluşuyordu. 53 yıllık şerefli bir geçmişe sahip olan Moda Deniz Kulübü’nün bugüne değin başkanlığını yapanlar Celal Bayar, Necmettin Sadak, Yusuf Ziya Kalafatoğlu, Muhlis Erdener, Zeki Rıza Sporel, Tevfik Taşçı, Rauf Dizdar, Malik Yolaç ve Necati Gökçen’dir.

    Komodorluğunu ise Celal Bayar, Kenny Whittal, Pertev Demirhan, Tevfik Taşçı, Rejinald Whittal, Nazmi Rıza Kuraner, Dr. Ziya Demirdöken, İlhan Sipahi, Ercüment Berker ve Faruk Ilgaz yaptılar.

    Üyeleri arasında ülkenin tanınmış, seçkin simalarının bulunduğu Moda Deniz Kulübü’nü kuruluşundan bugüne değin yerli ve yabancı birçok devlet büyüğü de ziyaret etmiş. Büyük Atatürk’ün defalarca şereflendirdiği ve sonraki Cumhurbaşkanlarının da tabii üye olarak sık sık ziyaret ettikleri Moda Deniz Kulübü’nü, son Cumhurbaşkanımız Sayın Kenan Evren de iki kez onurlandırmışlar.

    Kulüp, 48 yıl etkinliğini sürdürdüğü ilk binasından, kulübün üyesi Ord. Prof. Y. Mimar Emin Onat’ın projelerini bizzat hazırladığı ve inşaatı bürokratik engellerden dolayı uzun yıllar süren yeni lokaline 1983’de taşındı.

    53 yıl içinde büyük bir titizlikle seçilen 2028 üyeye ulaşan Moda Deniz Kulübü’nün başkanlığını, halen Prof. Dr. Süha Toner yapıyor. Yönetim Kurulu ise şu üyelerden oluşuyor :

    Yusuf Lakay, Haldun Okşar, Mustafa Yemeniciler, Dr.Adnan Gürkaynak, İbrahim Yazıcı, Muhtar Yiğit, Teoman Taşpınar ve Tarık Şehmen.

    Necati Gökçen ve İbrahim Cimcoz da bugünkü komodorlar.

    Moda Deniz Kulübü, bugün de seçkinlerin kulübü olma niteliğinin yanı sıra su sporları alanındaki gücünü tümüyle koruyor.

    Anılar

    Moda Deniz Kulübü’nün kuruluşundan bu yana üyesi olan İbrahim ve Bülent Cimcoz kardeşler ile Necati-Vecihe Gökçen çifti kulüp ile ilgili 53 yıllık anılarını dile getirdiler. Moda Deniz Kulübünün eski üyeleri, geçmişi anlatırken bir yandan da 1930’lu yılları sanki yeniden yaşıyorlardı.

    “Şimdiki Moda Vapur İskelesi’nin üstünde “Yachting Clup” adında bir İngiliz kulübü vardı. İşte 1935’de Moda Deniz Kulübü bu İngiliz Kulübü ile birleşerek o yıllarda Kıbrıslı Celal Sofu Beyin malı olan şimdi terk edilmiş eski binada kuruldu”

    İbrahim ve Bülent Cimcoz’un ardından sözü Gökçen’ler aldı:

    “Zeki Rıza Sporel’in Ceylan yatında o dönemin başarılı sporcuları Demir Turgut, Leyla Turgut ve Kamil Öngut, Celal Bayar’a gençlik adma deniz sporlarıyla ilgili hepimizin sıkıntılarını dile getirmişlerdi. İktisat Bakanı Bayar’da Atanın da bir dileği olan deniz kulübünün kuruluş çalışmalarına başlaması için emir verdi. Ağabeyimiz Tevfik Taşçı kurucu üye olarak Yönetim Kuruluna girdi. Daha sonrada komodorluk ve başkanlık yaptı”

    Moda Deniz Kulübü nün uzun yıllar başkanlığını yapan bugünde İbrahim Cimcoz ile birlikte komodorluğunu üstlenen Necati Gökçen o yıllarda kulübün yalnızca 100 üyesi bulunduğunu vurguluyor. İbrahim Cimcoz ise o dönemde kulübe nasıl üye olunduğunu şöyle anlatıyordu:

    “Milletvekili maaşının 225 lira olduğu 1935’de ben kulübe üye olmak için 100 lira ödedim. Arkadan 1936’da kardeşim Bülent, 1940’da da Necati Gökçen üyelik için 100 liranında üstünde ödemeler yaptılar. Tabii bu yüksek aidatın yanında üyelik talebinde bulunan kişi hakkında da çok geniş araştırmalar yapılırdı“

    Atatürk kulübe ilk gelişini ise eski üyeler hep birlikte büyük bir coşkuyla tekrar yaşamasına anlattılar.

    “1935 yılının yazıydı. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Atanın açılış için kulübe geleceği duyuldu. Herkeste heyecan dorukta idi. öğle üstü Florya Deniz Köşkü’nden hareket eden Acar Motoru Mustafa Kemal Paşa’yı Moda Vapur İskelesi’ne getirdi. Beraberinde Şükrü Kaya, Donanma Komutanı Şükrü Okan, Mebus Hafız Mehmet Bey ve Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi Yunus Nadi Bey vardı. İktisat Başkanı ve Kulüp Başkanı Celal Bayar başta olmak üzere, Zeki Rıza Sporel, Tevfik Taşçı, Mahmut Baler, Dr.Cudi Bey ve eski İngiliz Kulübünün ileri gelen isimleri Paşa’yı karşıladılar. Balkonda kısa bir süre oturdu. Memnuniyetini dile getirip kulüpten ayrıldı. Sonra bir çok kez hep deniz yoluyla kulübe geldiler. Balolara katıldılar”.

    En eski dört üye geçen yılların Moda Deniz Kulübüne olumlu katkıları olduğunu da belirtiyorlar.


    Moda Deniz Kulübü
    İki yıldır görevde olan ve bu dönem içinde de başarılı çalışmalara imzasını atan Moda Deniz Kulübü yönetim kurulu ve murakıpları “V” için bir araya geldiler. Başkan Prof. Süha Toner, Yusuf Lakay, Haldun Okşar, Muhtar Yiğit, Dr. Adnan Gürkaynak, Mustafa Yemenici, Tarık Şehmen, İbrahim Yazıcı, Teoman Taşpınar, Burhan Atakoğlu, Sedat Günertem ve Tulga Erdoğru.
    Moda Deniz Kulübü
    Necati Gökçen, Vecihe Gökçen, İbrahim Cimcoz ve Bülent Cimcoz

  • Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları-V

    Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları-V

    “Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları” serisinde beşinci bölümdeyiz. 1940’lı yıllar, Fenerbahçe’nin Milli Küme şampiyonluğu ile başladı ve öylece devam etti. Tabii birbirinden ilginç olaylar yaşanmaya devam ediyordu..

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları; önceki bölümler

    Birinci Bölüm
    İkinci Bölüm
    Üçüncü Bölüm
    Dördüncü Bölüm


    Haydarpaşa Lisesi Sahaya İniyor

    1938 senesinde İstanbul’da Liseler Arası Şampiyonası tertip edildi. Çünkü talebelerin kulüplerde oynamaları yasaklanıyordu. Nihayet Haydarpaşa Lisesi bu ligin en kuvvetli takımı olarak finale doğru gidiyordu. Takımda 5 adet Fenerbahçe’li futbolcu vardı. Taksim’deki maça Haydarpaşa Lisesi talebeleri tam kadro gitmiştik.

    Maçın ikinci devresinde Küçük Fikret o zaman Galatasaray’da oynayan Bek Salim’i bir çalımla geçti ve golü attı. Hakem Ahmet Adem golü vermedi ve “orada golden evvel faul var” dedi. Tam o sırada Salim’le Fikret el kol hareketiyle takışıyorlardı. İşte o anda Çamur Şevket lakaplı bir talebe “Haydarpaşa Lisesi sahaya” diye bağırdı ve bütün talebe hakemin üstüne yürüdü. Hakem Ahmet Adem belki 100 kilo gayet mukavim yapılı biri idi. Fakat on dakika içinde hastanelik oldu. Tabi Salim de biraz nasibini aldı.

    Fakat 3 gün sonra müfettişler gazete resimlerinden ve bazı Işık Liselilerin çektiği fotoğraflardan tespit ettikleri talebeleri disiplin kuruluna verdiler. Kavgaya girenlerin pozisyonlarına göre ve hakem ve rakip oyunculara tekme veya yumruk atma şekillerine göre 15 gün ile 3 gün arasında değişen tardı muvakkat ile cezalandırıldılar.

    Benim iki yerde resmim olduğu için bir hafta tardı muvakkat aldım. Fakat hala Küçük Fikret’e “Sen nasıl ceza almadın?” diye sorar dururum.

    Tabi Fikret’in arkasında Haydarpaşa Lisesi Müdürü Saffet Şavlı vardı. Sonradan talebelerini kulüplerde oynama yasağı olan yüzkarası karar kalktı ve Haydarpaşa Lisesinden Fikret Kırcan, Sabri, Tarık, Kuş İrfan gibi talebeler Fenerbahçe kulübünde top oynadılar.

    Saracoğlu’nun İstifası

    1939 yılının Fenerbahçe için çetin hadisesi Kulüp Reisi olan Sayın Şükrü Saracoğlu’nun istifa etmesi olayıdır. O zaman bizim içimizde burnundan kıl aldırmayan ikinci bir Melih daha vardı. Babası Bal Mahmut hem Saracoğlu’nun hem de Celal Bayar’ın çok yakını idi. Kulüp başkanının istifa ettiğini öğrenmiştik. Sonra ne oldu ise Şükrü Saracoğlu tekrar başkan olmuş ve bizim Melih’in babası Mahmut Baler idare heyetine girmişti.

    1939 senesi sonunda kongre olmuş. O zaman evlere mektup falan yazılmazdı. Gazetede kongre ilanı yazısı çıkar ve kulübün ahşap binasının kapısına da ilan asılırdı.

    Kongre olmuş ve yeni idare heyeti seçilmişti. Ama Fenerbahçe ligde 5. olmuştu. Yalnız bizi teselli eden Ankara Demirspor’un şampiyon olması sebebiyle kahvede ve vapurda Galatasaraylıların seslerinin kısılması idi. Hele Kova Osman’a Demirspor’u biz şampiyon yaptık. Siz olamayasınız diye takıldıkça küfürleri bize iltifat gibi gelirdi.

    O sene kadar kötü bir yılı hatırlamıyorum. Talebelerin spor kulüplerinde oynama yasağı Kaleci Hüsam’ın futbolu bıraktı zannettiğimiz 1 aylık boykot cezası. Bek Muzaffer ağabeyimin kaleci oynayarak her maçta gol yemesi, idare heyetinin ikiye bölünmesi yani bir kısmı eski kurucular veya eski ağabeyler bir kısmı da futbolcuları tutanlar.

    Fakat hatırladığıma göre o sıralarda Güneş Kulübü kapandı ve bize Cihat, Boncuk Ömer, Melih Kotanca, Adnan, Rebii gibi yıldızlar transfer oldu. Adnan maalesef çok talihsiz bir şekilde hastalandı. Zannederim ayağı kangren oldu ve vefat etti.

    1940’lı Yıllar Gelip Çattı

    İşte 1940 yılında yepyeni bir Fenerbahçe sahaya çıkıyordu.

    Ayrıca Fenerbahçe atletizmde de harikalar yaratıyordu. Haydarpaşa Lisesi Müdürü Saffet Şavlı’nın fevkalade sportmen birisi olması Türkiye’ye pek çok yıldız futbolcu ve yıldız atletler hatta voleybolcular yetişmesine vesile olmuştur.

    Bir gün okulun dahili radyosunun mikrofonlarından Atletizm yapmak isteyen talebelerin Muallim Muavini Nazmi Tüfekçi’ye isimlerini kaydettirmeleri suretiyle antrenman gün ve saatlerinde izinli sayılacakları ve bu atletlerin Fenerbahçe Spor Kulübü ile yapılan anlaşma gereğince kulübün Atletizm pistinden ve antrenörlerin den yararlanacakları anons edildi. İşte o sene 100 ve 200 metre Türkiye ve Balkan şampiyonu olan Muzaffer Baloğlu ile beraber bir çok şampiyon atletler Türkiye’ye kazanıldı. Tabi bu arada ben de dahil olmak üzere pek çok talebe atletizm yapmak üzere isimlerimizi yazdırıp Fenerbahçe Stadı’na gittik. Ben 1500 metre koşmak istediğimi söyledim ve beni Rıza Maksut’un gurubuna verdiler. Antrenmana başladık. Bu 1500 metre denen mesafe üç gün koşsan bitmeyecek kadar uzun geldi. Sonra 800 derken biz bu işi erbabına bırakarak gene mektebe Fizikçi Sarı Kenan’ın kucağına düştük.

    Şampiyon Fenerbahçe ve Bir Boykot

    Fenerbahçe’ye gelince, 1940 yılı milli lig şampiyonu olduk. Hele her takımın baş belası olan Vefa’yı kavga dövüş 4-3 yendiğimiz maç başımıza büyük bir dert açtı.

    Maçın başında iki sıfır galip durumda iken Vefa’lı bir bek Melih’i öyle bir biçti ki Melih 5 dakika dışarıda tedavi oldu ve sahaya kafası sargılar içinde döndü. Ve bir ara Melih o sargılı kafası ile bir kafa topunda iki Vefalı beki birden sedyelik etti. Maç durdu. Melih maçtan atıldı ama biz dördüncü golü atınca havalara uçtuk.

    Sonra öğrendik ki Melih’e 9 ay boykot vermişler. Biz de Acem’in kahvesinde Boncuk Ömer, Taka Naci, Melih Kotanca karesinde pişpirik çalımlarını ilerletmeye koyulduk. Ancak Melih bütün gücü ile atletizme yöneldi. 100 metreci, 400 metreci, ciritçi derken Dekatloncu bir şampiyon Melih oldu. Dünya 400 metre üçüncüsü Mandikas’ı geçti. Bir günde 5 müsabaka kazanan bir rekortmen oldu.

    Her ne olursa olsun Melih Kotanca’nın yokluğu her maçta belli oluyordu. Aynı zamanda hem asker futbolcular hem talebe olanlar kulüplerde oynayamadıkları için Fenerbahçe’nin kadrosu 22 kişiye düştü ve neticede averajımızın çok iyi olmasına rağmen 1 puan farkla şampiyonluğu Beşiktaş’a kaptırmıştık.

    Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları / Devam Edecek

  • Fenerbahçe’de Yüzük Kardeşliği

    Geçende yayınladığımız “Şakir Beşe ve Fenerbahçe Hazinesi” başlıklı yazıdaki hazine bir yüzüktü. Daha başka kimlerde bulunduğunu merak ettiğimiz, bu kıymetine paha biçilemeyecek hatıranın bu detayına 24 Ağustos 1957 tarihli Milliyet gazetesinin “Yüzüklüler Vaziyete Hakim” haberinde rastladık. “Anlayış içinde başlayan toplantılar ihtilaf ortadan kalkıncaya kadar devam edecek” şeklinde devam eden haberin tam metni aşağıda. Yakın zamanda yapılan kongre sonrasında belli ki ortalık karışmış, kulübün büyükleri işe el atmak durumunda kalmış. Bizim için önemli olan ise Fenerbahçe’deki Yüzük Kardeşliği’nin isim listesi…

    Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Cafer Çağatay, Fikret Arıcan (yüzüğü Ali Naci Karacan’dan almış) Hasan Kamil Sporel, Hayri Celal Atamer, İsmet Uluğ, Kadri Göktulga, Kemal Onan, Mahmut Baler, Muvaffak Menemencioğlu, Mümtaz Kavalcıoğlu, Niyazi Sel, Nurettin Otmar Savcı, Ragıp Ziya Mağden, Sabih Arca, Şakir Beşe, Tevfik Taşçı, Zeki Rıza Sporel

    * * * * * *

    Cemiyet mensupları ile idare heyetini ellerinde tutan grup arasındaki gerginlik geride bıraktığımız hafta içinde had bir safhaya gelmişti. Her an bir hadisenin patlak vermesi bekleniyordu. Cemiyet mensupları siyaset yapmadıklarını söylüyorlar ve bu sebeple Fenerbahçeliler Cemiyeti’ni kapatmayacaklarını ileri sürüyorlardı. Fakat idare heyetinin iddiası tamamıyla aksi idi. Onlara göre Cemiyet siyaset yapıyordu. Hatta kulübün icraatini baltalayacak, tesanüdünü bozacak kadar. Nihayet mütareke takımı harekete geçti. Yüzüklüler artık işe müdahale etmenin sırası geldiğine kâni oldular. Doğrusunu söylemek icap ederse geç bile kalmışlardı.

    Dünün şöhretleri uzun seneler bu işlerden elini eteğini çekmiş olanlar, pürüzleri halletmek için dün akşam kulüp lokalinde toplandılar. Ekserisinin saçları kırlaşmış ve seyrekleşmişti. Aradan geçen zaman mütareke takımının yıldızlarına pek çok şey kaybettirmiş gözüküyordu. Ama kaybolanlar içerisinde saygı, hizmetlere hürmet ve tesanüt yoktu. Oturdular. Bir masa etrafında toplandılar ve anlaştılar. Esasen onların arasında bir anlaşmamazlık yoktu. Kararları şu idi. Artık vaziyete hakim olacaklar, ikiliği kaldıracaklardır.

    Yüzüklülerin teşebbüsleri bilhassa mutedil çevrelere memnuniyet uyandırdı. Bir kısmı Nurenberg mahkemesi diye anılan Haysiyet Divanı’nın bir ihraç makinesi haline işleyemeyeceğini söylerken diğerleri de Cemiyet artık idare heyetini yıkmak için bir yığınak merkezi olmayacak; diyorlardı. Yüzüklüler önümüzdeki günler içerisinde sık sık toplanacaklardır.

  • Yüzük Kardeşliği

    Yüzük Kardeşliği

    Geçende yayınladığımız “Şakir Beşe ve Fenerbahçe Hazinesi” başlıklı yazıdaki hazine bir yüzüktü. Daha başka kimlerde bulunduğunu merak ettiğimiz, bu kıymetine paha biçilemeyecek hatıranın bu detayına 24 Ağustos 1957 tarihli Milliyet gazetesinin “Yüzüklüler Vaziyete Hakim” haberinde rastladık. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin yüzük kardeşliği…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yüzük Sahipleri Kimlerdi?

    “Anlayış içinde başlayan toplantılar ihtilaf ortadan kalkıncaya kadar devam edecek” şeklinde devam eden haberin tam metni aşağıda. Yakın zamanda yapılan kongre sonrasında belli ki ortalık karışmış, kulübün büyükleri işe el atmak durumunda kalmış. Bizim için önemli olan ise Fenerbahçe’deki Yüzük Kardeşliği’nin isim listesi…

    Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Cafer Çağatay, Fikret Arıcan (yüzüğü Ali Naci Karacan’dan almış) Hasan Kamil Sporel, Hayri Celal Atamer, İsmet Uluğ, Kadri Göktulga, Kemal Onan, Mahmut Baler, Muvaffak Menemencioğlu, Mümtaz Kavalcıoğlu, Niyazi Sel, Nurettin Otmar Savcı, Ragıp Ziya Mağden, Sabih Arca, Şakir Beşe, Tevfik Taşçı, Zeki Rıza Sporel

    İlgili Haber

    Cemiyet mensupları ile idare heyetini ellerinde tutan grup arasındaki gerginlik geride bıraktığımız hafta içinde had bir safhaya gelmişti. Her an bir hadisenin patlak vermesi bekleniyordu. Cemiyet mensupları siyaset yapmadıklarını söylüyorlar ve bu sebeple Fenerbahçeliler Cemiyeti’ni kapatmayacaklarını ileri sürüyorlardı. Fakat idare heyetinin iddiası tamamıyla aksi idi. Onlara göre Cemiyet siyaset yapıyordu. Hatta kulübün icraatini baltalayacak, tesanüdünü bozacak kadar. Nihayet mütareke takımı harekete geçti. Yüzüklüler artık işe müdahale etmenin sırası geldiğine kâni oldular. Doğrusunu söylemek icap ederse geç bile kalmışlardı.

    Dünün şöhretleri uzun seneler bu işlerden elini eteğini çekmiş olanlar, pürüzleri halletmek için dün akşam kulüp lokalinde toplandılar. Ekserisinin saçları kırlaşmış ve seyrekleşmişti. Aradan geçen zaman mütareke takımının yıldızlarına pek çok şey kaybettirmiş gözüküyordu. Ama kaybolanlar içerisinde saygı, hizmetlere hürmet ve tesanüt yoktu. Oturdular. Bir masa etrafında toplandılar ve anlaştılar. Esasen onların arasında bir anlaşmamazlık yoktu. Kararları şu idi. Artık vaziyete hakim olacaklar, ikiliği kaldıracaklardır.

    Yüzüklülerin teşebbüsleri bilhassa mutedil çevrelere memnuniyet uyandırdı. Bir kısmı Nurenberg mahkemesi diye anılan Haysiyet Divanı’nın bir ihraç makinesi haline işleyemeyeceğini söylerken diğerleri de Cemiyet artık idare heyetini yıkmak için bir yığınak merkezi olmayacak; diyorlardı. Yüzüklüler önümüzdeki günler içerisinde sık sık toplanacaklardır.