Etiket: Mesut Yavuz

  • Fenerbahçe Büyük Yaratılmıştır

    Fenerbahçe Büyük Yaratılmıştır

    Tarih 7 Mart 1976… Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın karşı karşıya geldiği maçı Fenerbahçe, Cemil Turan’ın 3 golüyle, 3-0 kazanıyor. Aşağıya aldığımız metin “Sarı Kanarya” Cihat Arman’ın maçı gol yemeden tamamlayan Fenerbahçe kalecisi Adil’i eleştirdiği yazı. Fenerbahçe tarihinin eli en müthiş kalem tutan isimlerinden biri olan kahraman kalecimiz, yine çok sarih yazmış. Başlığa gelince… Dr. Reşat Dermanver maçtan sonra tarihe şöyle bir cümle armağan etmiş: “Fenerbahçe büyük yaratılmıştır. Bu gibi sonuçlar onun için normaldir”

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Fotoğraflar: Hüseyin Kırcalı & Yılmaz Canel | Karikatür: Mesut Yavuz


    Maç Boyunca En Hatalı Oyuncu Adil’di

    Hep biliriz ki sonuç, topun kaleye girmesiyle alınır. Bu nedenle de o kaleyi koruması ve topu içeriye bırakmaması için de üç direk arasına kaleci dediğimiz bir bekçi konmuştur…

    Bu bekçi, namuslu, uyanık, cesur ve korumakla görevli olduğu sahanın güvenilir adamı olursa, onun önünde oynayanların da içi rahat eder ve kalenin emniyette olduğunu bilirler. Demek gerekir ki, bir kaleci, takımın alacağı sonuç üzerinde yüzde elli rol oynayan kişidir… Yani, kötü oynarsa takımı yatırır, iyi oynarsa kurtarır. Bu nedenle, her iki taraf için de hayati önem taşıyan dünkü maçta, özellikle kalecileri izledim. Acaba sonuç üzerinde tesiri olacak hatalar yapacaklar mı diye?

    Evvela Mete’den başlayayım… Bence Mete, Beşiktaş takımı içinde vazifesini yapmışlar varsa onların başında gelir… Yer tutuşu, lüzumlu yerlerde müdahale, oyunu takibi, ani karar ve harekete geçişi, korner ve serbest ataşlarda duracağı yeri bilmesi karnesindeki iyiler… Pekiyi notu ise refleksleri idi… ilk ve son gollerde hatası yoktu. Yalnız ikinci golde belki hatalı sayılabilirdi… Topa zamk gibi yapışsa, elinden düşürmez ve gole sebep olmazdı. Ama bu da mağlubiyete yol açan gol değildi zaten…

    Adil’e gelince; farklı ve gol yemeden biten bir maçtan sonra tenkit olur mu denebilir… Fakat kusurları söylemek ve bilhassa iyi olması için yazacaklarımız da bizim vazifemiz. Tabii bunlardan hisse kaparsa…

    Bana göre Adil, bütün maç boyunca en hatalı oyuncu idi… Hiçbir zaman topu ve rakibin bulunduğu yere göre kalede duracağı yeri tayin edemedi. Yer tutamaması ve kalesini boş bırakması Beşiktaşlılar için büyük fırsattı. Akıllı bir oyuncu, aşırtma toplarla gol veya gol pozisyonları yaratabilirdi. Nitekim ilk devre öyle iki yanlış hareket yaptı ki, bunlar kaleye girebilir ve takımının tüm çabası boşa çıkabilirdi. Ne var ki, Siyah-Beyazlılar atamayınca, Sarı-Lacivertliler hatalardan yararlanmayı bildi ve bu arada Adil’in kusurları da affolup gitti…

    Cihat Arman – 8 Mart 1976 – Milliyet Gazetesi


    Seyirci: 43.266

    Hasılat: 931.270

    Hakemler: Ertuğrul Dilek, Sinan Özcan, İsmail Hendek

    Fenerbahçe: Adil Eriç, Sabahattin Erboğa, Emin İlhan, Alpaslan Eradlı, Yenal Kaçıra, Ersoy Sandalcı (Nevruz Şerif), Ender Konca, Selahattin Karasu (Raşit Karasu), Engin Verel, Cemil Turan, Aydın Çelik.

    Teknik Direktör: Abdullah Gegiç

    Beşiktaş: Mete, Ahmet, Niko, Lütfü, Zekeriya, Hayri, Turgut (Melih), Kahraman, Sinan, Yusuf, Ceyhun (Adem)

    Teknik Direktör: Gündüz Tekin Onay

    Goller: Cemil Turan (3)


    Fenerbahçe Büyük Yaratılmıştır
    Fenerbahçe Büyük Yaratılmıştır
    Fenerbahçe Büyük Yaratılmıştır
    Fenerbahçe Büyük Yaratılmıştır
  • Defansın Ucundaki Fener

    Defansın Ucundaki Fener

    İslam Çupi, Milliyet gazetesindeki 8 Ocak 1991 tarihli köşesinde öyle bir İsmail Kartal yazısı kaleme almış ki… Anlatılmaz, okunur. Mesut Yavuz’un karikatürü de karikatür hani! En az defansın ucundaki Fener tabiri kadar güzel! Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not : Yolunuzu, üstadın yazılarının derlendiği IslamCupi.org adresine düşürmeyi unutmayın.


    İsmail

    Denize jilet kesikleri gibi vurmuş bir poyraz gibi ürkütücü ve korkutucudur İsmail…

    Karadeniz, Kefken açıklarından o yosun yeşili rengini petrolleştirip soğuğun en acımasızını, doğanın en haşin sopasını alıp İstanbul Boğazı’nın Rumeli ağzına oturttuğunda, nasıl balık-ekmekçileri bir büyük ve nafakası belirsiz mücadele için küreklerini nasırlamaya başlarlarsa, Fenerbahçeli İsmail için de futbol sahası, kavganın galibi ile mağlubunun çok zor ayrıştığı bir okyanus derinliğidir.

    Hemingway’in “İhtiyar Balıkçı ve Deniz” eserindeki “yakalama-yakalanmama” çekişmesi, nasıl ki insan balık arasındaki akla hayale gelmeyen parat ve anti paratların dünya edebiyatına vurmuş şaheserlerinden birisi ise, İsmail’in de futboldaki rakipleri ile yıllardan beri yaptığı “izini bulma ve yok etme” romanı, böyle uzun ve zahmetli bir takibin macerası tehlikeli mısralarını yazar.

    İsmail futbolda içine çeliğin suyu iyice verilmiş bir vücuttur. Teknik birikimi sağlam, mücadele hevesi istekli, dikkatini iş ve adale ahlakı ile bütünleşmiş bir vücut…

    İsmail’in Fenerbahçe defansının içindeki seyir defteri bazen edebiyatın “günlük” denen türünü kıskandıracak şekilde soluksuz bir kelime disiplini çıkarılarak tutulmuş, bazen de konunun donmuşluğu insana kalemi dışarı çıkılmaz bir bezginliğe iterek rafa kaldırılmıştır.

    Yazar olarak futbolun inleyen nağmelerini yazan ben, daktilosu ile Babıali’ye çıkartma yapmış başka benler, futbol tribünlerine Fenerbahçe taraftarı olarak oturanlar, İsmail’e ham maddesi en tehlikeli ve öldürücü kimyalardan oluşan tahrip bombaları atmışlar, onun adının Fenerbahçe takımından silinmesi için insan deterjanları adına en belalı toz atölyelerinin kapılarını aşındırmışlardır.

    Fenerbahçe yönetimleri ile birlikte Fenerbahçe’yi takım olarak en sağlıklı vücut şeklinde sürmekle yükümlü teknik tabipler uzun kafa yormalarla, pahalı transferlerle İsmail dışında bir “bek hayatı” için kesintisiz değişik, insan ihtilali yapmışlar, ama ne denizi değiştirebilmişlerdir, ne de o genç ve yorulmasız kaşalot balığının peşine düşmüş o ihtiyar balıkçıyı…

    Bu yıl tarihinin en belalı lig denizine düşmüş engin derinlikler yerine hep kayalıklara, hep cürmü görünmez olan mercan adalarına rota tutup her sadmede omurgasında derin yaralar açılmış Fenerbahçe yük şilebinde İsmail, defansın ucundaki FENER’dir.

    Deniz fenerleri yalnızdır hep…

    O büyük ve şaşmaz yol göstericiliği yaparken kapısını hiçbir gemi ve gemici çalmaz. Belki sancağa dönmüş bir burundan deniz fenerinin hafif gri yeniş beyaz silüetine sesi lodosa harman edildiği için pek boğuntulu fışkıran bir-iki düdük böğürmesi gelir. Bu sahibi görülmeyen gizli bir teşekkürdür sadece…

    Sonra deniz feneri azgın lodos dalgalarının belini ıslatan, belini döven acımasızlığı ile baş başa kalır. Delicesine esen rüzgar, çakılmış bir hayatın beton iliklerine girer çıkar.

    Birkaç martı aç çığlıklarla konulması mümkün olmayan damının üstünde dönenir durur. Deniz analarını köklerini azgın denizin kopardığı dev yosun hevengleri, belki o Fener’in küçücük yeşil bahçesidir.

    Dünya kapkaranlıktır, deniz daha da karanlık… Görebildiği tek aydınlık tepesindeki Fener’dir.

    Sakın bu Fener, İsmail olmasın.

    İslam ÇUPİ | 8 Ocak 1991 – Milliyet Gazetesi (Defansın Ucundaki Fener)