Etiket: Mösyö Kratki

  • Canlı Yapraklar – XI

    Canlı Yapraklar – XI

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XI” : 1923 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XI

    Evvelce de bilmünasebe bahsettiğimiz gibi, Fenerbahçe 1922/23 senesi İstanbul şampiyonluğunu yalnız hiç yenilmeden değil, aynı zamanda, 14 maçta attığı 67 gole karşı kalesine tek bir sayı yaptırmadan kazanmıştı. Bu fevkalade hâdise, 1904’den beri, tam 50 senedir devam eden İstanbul futbol şampiyonasında eşi olmayan bir başarıdır. Yukarıda sunduğumuz resim, işte, o yılın maçlarından ikinci devredeki Fenerbahçe – Galatasaray karşılaşmasından bir kaç dakika önce alınmış bulunuyor.

    Tutunabilmiş ilk Türk kulübü olan Galatasaray, ilk seneler üst üste 3 yıl yeni doğmuş genç Fenerbahçe’yi yenmişti. Zinde ve sabırlı Fenerbahçe kendisinden 2 yıl kıdemli rakibine nihayet 22 Aralık 1913’teki lig maçında mağlûbiyet acısını 4-2 netice ile tattırdı. Böylece, iki en eski Türk kulübü arasında teessüs eden muvazene şedit, fakat samimi ve hayırlı bir rekabetin de doğmasına imkân verdi. Bir ara, Altınordu’nun sahneye çıkmasıyla, birkaç yıl hararetini kaybeden bu rekabetin 1921’den sonra yeniden canlandığını görürüz… Fakat bu şiddetli rekabet, o zamanki gençliğin spor telâkkilerindeki şuur ve olgunluk dolayısıyla yalnız sahada kalır, maç bitince, tebrik ve tesellileri müteakip, galibiyet – mağlubiyet artık unutulurdu.

    İşte; yukarıdaki fotoğraf, eski Fenerbahçe ve Galatasaray sporcularındaki bu büyük meziyetin en canlı misali ve hâtırasını da taşımaktadır. Gün 9 Mart 1923 Cuma’dır.

    Fenerbahçe’nin Şekip, Hasan Kamil, Cafer, Kadri, İsmet, Fahir, Sabih, Âlâ, Zeki, Ömer ve Bedri’den müteşekkil o meşhur mütareke seneleri kadrosu; Nüzhet, Necip, Edip, Salâhaddin, Nihat, Hayri, Arif, Mehmet Nazif, Kemal Nejat, Muslih ve Ulvi’den müteşekkil Galatasaray’ı hakem Kratki’nin İdaresinde Taksim’de 4-0 yenmiştir.

    Dedikodu ve münakaşası haftalarca önce gazete sütunları ve dillerde başlayıp ve uzayıp giden bu maç, takımlar sahadan çekildikten sonra artık tarihe karışmış ve esas kardeşlik devam eder olmuştur.

    Nitekim maçtan sonra Galatasaray futbolcu ve idarecileri Fenerbahçelilerin davetlisi olarak Beyoğlu’nda Chat Noir pastahanesinde büyük bir çay masası etrafında toplandılar.

    Galatasaray’ın o zamanki cidden çok kıymetli ve fevkalade sportmen idarecilerinden meşhur “Kin” şairi Emin Bülent merhum ayağa kalktı. Beliğ hitabetiyle uzun bir nutuk söyledi: Sporun gayesini hatırlattı. İki kulüp arasındaki samimi rekabetin Türk sporuna ettiği faydaları teşrih etti ve nihayet günün galiplerinin cidden güzel oyun ve haklı galebelerini övüp onları tebrik etti.

    Fenerbahçeliler de aynı şekilde konuştular ve arkadaşlarına teşekkür ettiler. İki grup yekdiğerlerini (Şa… Şa… Şa…)larla selamladılar ve birbirlerine kardeşçe sarılıp ayrıldılar.

    Esefle itiraf olunmalıdır; bugün bu yakınlık ve samimiyet sahnelerinin artık sadece tatlı hâtıraları kalmıştır. İki en eski Türk kulübüne düşen vazife bir zamandan beri hasreti çekilen mazinin kardeşlik havasını ihya etmek olmalıdır. Yurdumuzun bu medarı iftihar spor ocakları arasında yeniden yaşanacak böyle mutlu bir havanın manevi büyük huzuru karşısında sevinmeyecek, iftihar etmeyecek tek bir insan tasavvur olunabilir mi?

    İşte, o mutlu devirden 9 Mart 1923 ün kıymetli hâtırasını canlandıran yukarıdaki resimde futbolumuzun ne kıymetli ve ne şöhretli simaları bir araya gelmemişler ki!

    Bakın; sağ baştaki gözlüklü sivil Galatasaray’ın eski meşhur sağaçığı Fazıl’dır. Ağır ve mülâhham vücuduna rağmen merhumdaki sürat ve çeviklik harikulâde idi. Sağındaki Fenerbahçe’nin çetin müdafii meşhur Kadri (Göktulga)dır. Sonra, Fenerbahçe kalecisi Şekip (Kulaksızoğlu), Fenerbahçe sol hafı ve halen İstanbul Üniversitesi Rektörü Fahir (Yeniçay), Galatasaraylı Necip Şahin merhum, Sokoni Vokum Türkiye Müdürü ve Amerikalarda (Çanakkale fırtınası) lakabıyla anılmış, Milli Takımımızın ilk kaptanı Hasan Kâmil (Sporel), futbolumuzda (A) ve (Ye) Mehmet lakaplarıyla maruf ve meşhur Galatasaraylı Mehmet Nazif, Galatasaraylı aslan Nihat (Bekdik), Galatasaraylı Arif, Milli Takımımızın (15) golle 32 yıldan beri ve hâlâ gol kıralı ve İstanbul mebusu Fenerbahçeli üstat ve kaptan Zeki (Sporel), hâlen büyükelçi Galatasaraylı Kemal Nejat (Kavur), futbolumuzun meşhur (Beleş) i Fenerli Ömer (Tanyeri), Türk Ticaret Bankası Umum Müdürü Galatasaraylı Hayri (Gönen), Galatasaraylı Salâhaddin (Uzer), Galatasaraylı meşhur Muslih Hoca (Peykoğlu), Fransa’da talebe müfettişi Galatasaraylı Uzun Ali ve Galatasaraylı Edip.

    Yerdekiler; yine sağdan: Fenerli Sabih (Arca); Galatasaray’ın Adil Giray’ı istihlâf eden kalecisi Nüzhet; futbolumuzun bir zamanlar rakipsiz solaçığı Fenerbahçeli meşhur Dr. Bedri (Gürsoy); Fenerbahçeli Alâeddin (Baydar); Türk futbolu ve Fenerbahçe’nin celâdet örneği ve namdar (Yavuz) u Dr. İsmet (Uluğ) ve nihayet devrinin şöhretli ve çetin sol müdafii Fenerbahçeli Eczacı Cafer (Çağatay).

    Ya sol baştaki 4 sivil kimlerdir, dersiniz? Birçoğunuz pek seçemeyeceksiniz… İşte, her biri büyük şöhret olan bu zevat da sağdan itibaren:

    Romanya ile milli temasımızın hakemi ve Avusturya milli takımının eski oyuncularından, hâlen İstanbul’da ticaretle meşgul, Çekoslovakyalı maruf Kratki; (Spor âlemi)nin o müteşebbis ve fedakâr sahip ve kurucusu, girgin organizatör, Taksim Stadı’nın pek talihsiz banisi ve ilk Türk spikeri Fenerbahçeli Çelebizade Sait (Çelebi) merhum ve nihayet kalpaklı Galatasaraylı Sermet Kevkep’tir.

    İki, üç dakika sonra başlayacak bu lig maçının hakeminin uzun pantolon ve iskarpinli kıyafeti garibinize mi gitti? Hiç de gitmesin… Zira o devirde hakemler bugünkü gibi kısa pantolon ve kramponlu futbol ayakkabısı giymezlerdi! Umumiyetle şehir kıyafetiyle, hatta kravatlarıyla; en fazla ceketlerini çıkararak, maç idare ederlerdi!

    (Gelecek resim ve yazı: Takviyeli Galatasaray takımı 33 yıl önce Almanya’da Karlsruhe sahasında…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 5 Haziran 1954 – Akşam Gazetesi

  • On Gole Bedel Gol

    On Gole Bedel Gol

    99 yıl önce Fenerbahçe Slavia Prag’a karşı oynadığı maçı 1-10 kaybettiğinde halk tek golde büyük payı olan Alaaddin Baydar’ı stadyum kapısına kadar omuzlarda götürmüştü. Beklenen, umut edilen, taahhüt edilen ve yapılan arasındaki denge taraftarın da ruh halini belirliyor. Aşağıdaki yazı Vatan gazetesinde, muhtemelen Nasuhi Baydar tarafından kaleme alınmış maç haberi ve on gole bedel gol hikayesi…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Dünkü Futbol Maçının Neticesi

    (18 Temmuz 1923 – Vatan Gazetesi)

    Slavya 10 – 1 Fenerbahçe

    Fenerbahçe İstanbul futbolculuğunun şerefini kurtardı. Bugün Slavya, Fenerbahçe, Altınordu ve Galatasaray azasından mürekkep muhtelit takımla karşılaşıyor.

    Stadyum: 17 Temmuz 1339, saat 5:15. İstanbul futbolculuğunun ümidi bugün Fenerbahçe’de… Muvafık ve muhalif -şampiyon takım mevzubahis olunca futbolda da muvafıklar vardır- evet muvafık ve muhalif, hemen herkes bugünkü müsabakanın yüzümüzü güldüreceğini ümit ediyor. Ve bu ümit, iki evvelki müsabakanın suret-i cereyanından ve Fenerbahçe’nin gayrikabil-i itiraz olan maharetinden inbias ediyor. Filvaki Galatasaray nasıl mağlup olmuştu? Slavia Altınordu’yu ne surette yenmişti? İnsan bu suallerin cevaplarını kendi kendine verirse Fenerbahçe’den ümitvar olmakta haklıdır. Sonra Galatasaray’ın da, Altınordu’nun da akıncıları arasında bir Alaaddin ve bir Zeki var mıdır? Olsaydı zuhur eden o kadar fırsat kaçırılır mıydı? Bir istatistik meraklısı evvelki günkü müsabakada Slavia tarafından yirmi altı, Altınordu tarafından da on iki şut çekildiğini hesap etmiş… Biliyoruz ki Slavia‘nın yirmi altı şutundan yedisi gole tahvil etmişti. Hâlbuki Altınordu’nun on iki şutundan biri gol olmamıştı. Sebebi: şutların uzaktan çekilmiş ve kaleci tarafından suhuletle iade edilmesinden ibaretti. Fakat kuvvetli İngiliz takımlarının hemen hepsine birer ikişer gol hediye etmiş olan Zeki, Slavia kalecisinin İstanbul’dan Prag’a hiçbir hatıra götürmemesine muvafakat eder mi?

    İşte, Slavia maçlarıyla alakadar olan İstanbulluların bugünkü (dünkü) müsabaka hakkındaki düşüncelerinin muhassalası budur.

    Evet, herkes Fenerbahçe’den Slavia’ya birkaç gol umuyor, bittabi galibiyet değil… Bu, yedişerden on dört golü henüz unutulmamışken fazla nikbinlik olurdu.

    İstanbul’da mütevattın maruf Çekoslovakyalı hakem, Mösyö Kratki’nin bugünkü (dünkü) müsabaka hakkında ne düşündüğünü sordum. “Bilmem” dedi. Israr ettim. “Slavia’nın oyununa bakar” diye cevap verdi. Anlaşılan o da vatandaşlarının muvaffakiyet-i mutlakasından şüpheli.

    İşte alkışlar yine başladı. Çekler de Türkler de yine karşı karşıya… Berberin biri: “Berber saçım ak mı kara mı?” diye sorana “Önüne düştüğü zaman görürsün” demiş. Biz de şimdi göreceğiz.

    Bugünkü hakem Çekoslovakya futbol federasyonu reisi idi. İlk düdük altıya on kala öttü. Ve ilk hücum Slavia tarafından yapıldı. Slavialılarda bugün diğer iki günkünden fazla şiddet ve çâlâkî vardı. Anlaşılan rakiplerinin İstanbul’un en kuvvetli takımı olduğunu öğrenmişlerdi.

    İlk hücum dalgaları kırıldıktan sonra Fenerliler de Slavia kalesine doğru birkaç münferit teşebbüste bulundular. Fakat Slavia’nın iki defa devasa müdafiini geçmeye muvaffak olamadılar. Slavialıların ayağına takılan bir top iki pasla Fenerbahçe kalesi önüne geldi ve Ştapel’in bir şutuyla kaleye girdi.

    Mütekabil hücumlarla beş dakika daha geçti ve topu yine önlerine takan Slavialılar fevkalade seri paslarla Fener müdafaasını geçerek ikinci golü de yaptılar. Top ortaya geldi. Fener hücuma başladı. Bir iki şut çekildi. Fakat uzaktan atılan bu şutları kaleyi “Hanya” suhuletle kurtardı. Yirmi beşinci dakikada Fahir Bey’in bir hatası yüzünden Slavia üçüncü golü de yaptı. Müsabaka tarafeyn hücumlarıyla devam ederken şaşırtıcı paslarla Fener müdafaa hattını yaran Slavialılar dördüncü golü yaptılar. Haftaymın hitamından beş dakika evvel Cafer Bey’in kale civarında el ile topu tutması üzerine kaleye bir serbest vuruş verildi ve bu suretle beşinci gol de oldu.

    İkinci devrenin ilk yirmi dakikasında Slavialılar sistem dairesinde yekdiğerine verdikleri paslar sayesinde iki gol daha yaptılar. Fenerbahçe, Galatasaray ile Altınordu’dan fazla gol ile yenilmek üzere idi. Bu esnada Zeki Bey’den bir pas alan Alaaddin Bey Slavia müdafaa hattını kendi başına yararak topla beraber rakip kalesine girdi. Üç müsabaka esnasında Slavia kalesine ilk ve son gol olmuş ve Fenerbahçe İstanbul futbolculuğunun şerefini kurtarmıştı. Stadyum inledi. Fesler havalarda uçtu. Oyuna tekrar başlamak üzere bir defa da Slavialılar topu sahanın ortasına getirdiler. Fenerbahçe bir gol daha yapmak için tekrar çalışmaya başladı.

    Fakat ağızlarını tadını alan Slavialılar Alaaddin’i, Zeki’yi teker teker tutmaya başladılar. Mamafih yine fırsat buldukça gol adedini tezyid etmekten fariğ olmadılar. Bu suretle sekizinci, dokuzuncu ve onuncu gollerini de yaptılar. Sekize yirmi kala müsabaka nihayet buldu. Sahaya hücum eden halk üç müsabakanın tek golünü yapmayı muvaffak olan Alaaddin Bey’i stadyum kapısına kadar el üstünde götürdü.

    Dünkü müsabaka heyet-i umumiyesi itibariyle diğer iki müsabakadan pek farklı değildi. Yalnız Slavialılar yukarıda da dediğimiz gibi daha şedit ve daha seri bir oyun oynadılar. Her halde ellerinden geleni yaptılar. Buna mukabil Fenerbahçe’nin bilhassa müdafaa hutûtu kendisinden beklenildiği kadar muvaffakiyet gösteremedi. Hücum hattı muavinlerden fazla yardım göremediği için ancak fırsat buldukça ilerleyebildi.

    Slavialılar bilaistisna güzel oynadılar. Fenerbahçe’den başta Alaattin Bey olmak üzere Zeki, Sabih, Bedri, Fahir ve Kadri Beyler vazifelerini hakkıyla ifa ettiler.

    Slavia bugün stadyumda Fenerbahçe, Altınordu ve Galatasaray muhtelit takımı ile karşılaşacak. Muhtelit takımda Nedim, Cafer, Şükrü, Kamil, Feyzi, Baytar Kamil, İbrahim, İsmet, Nihat, Emin, Alaaddin, Zeki, Hüsnü, Bedri ve Sabih Beylerin bulunduğu heyet-i tertibiyece haber verilmekte ve bu zevatın saat dörtte stadyumda hazır bulunmaları rica edilmektedir. Bugünkü müsabakanın galibine Selanik Bonmarşesi tarafından büyük bir vazo hediye edilecektir.

    (18 Temmuz 1923 – Vatan Gazetesi)