Etiket: Müfit Ekdal

  • Büyük Sporcu Sait Bey

    Büyük Sporcu Sait Bey

    Kıymetli büyüğümüz ve başarılı yelkenci Seyhun Binzet, Fenerbahçe’nin ilk yıllarının efsane futbolcusu Sait Selahattin Cihanoğlu’nu yakından tanıma mutluluğuna erişmiş. Fenerbahçe’nin o yıllarını ve büyük sporcu Sait Bey ile müthiş bir hatırasını anlatıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Büyük Sporcu Sait Bey

    Fenerbahçe’nin Kuruluşu

    Moda’da bugün Cimcoz apartmanın olduğu yerde eskiden Longchene villası vardı. Sevgili Müfit Ekdal ağabeyimizden bu villada Birinci Dünya Savaşı’nda müttefikimiz olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun askeri ataşesinin oturduğunu ve önünde Avusturya bayrağının bulunduğunu öğrendik.

    Bu yeşil binada sonra Kadıköylü banker Tubini ailesi oturdu ve bu aileden Fransız uyruklu Nomiko, çocukları için Moda’ya 7 tane villa yaptırdı. Bu 7 villadan biri, Devriye sokak 48 numarada ve adı da Villa Mathieu’dü.

    Bu villayı sonradan Hareket Ordusu kumandanlarından Ferit Şevki Paşa satın aldı.

    Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey Saint Joseph Lisesi’nde okuyordu. Sınıf arkadaşı Ziya Songülen, Hint asıllı yelkenci Asaf Beşpınar ve Galip Kulaksızoğlu ile beraber Edebiyat hocaları Bahriyeli Enver (Yetiker) ile bir futbol kulübü kurmaya karar verdiler. Bu takımla ilgili bilgileri Sait Selahattin Cihanoğlu ağabeyimizin yazdığı ve Saint Joseph senelerinden can dostu olan büyük babam Eczacı Sadullah Binzet’e imzalayıp verdiği kitaptan okudum.

    Büyük Sporcu Sait Bey

    Sait Selahattin Bey Yazıyor

    Bu değerli hatıra kitabında Sait Selahattin Cihanoğlu şöyle yazıyordu:

    “Enver hoca bizi her Cumartesi toplar ve Fenerbahçe’ye götürür orada iki takıma ayırıp, bir takıma Fenerbahçe diğerine Saint Joseph derdi. Devir Abdülhamid devri olduğu için kulüp ismi bile vermekten hep korkulurdu. Takımda biz 4-5 Müslüman öğrenciydik. Diğerleri hep gayrimüslim arkadaşlarımızdı. Enver hoca ise ısrarla Türk Müslüman öğrencilerden bir takım istiyordu.”.

    Devamlı eksikliğini hissettiğim Demir Serezli kardeşimle “Belki de bu Enver hoca devrin yükselen Pantürkizm hareketini Saint Joseph’te başlatmak için görevli gönderilmişti ama elimizde bunu söyleyecek belge yok” demiştik. Tek bildiğimiz diğer Kadıköy kulüplerinde olan sporculara “Sen Müslüman ve Türk’sün. Yerin Fenerbahçe olmalı” diye yaptığı yazışmalar.

    Bu kulüp 1907’de Fenerbahçe adıyla kuruldu ve ilk toplantılarını Ayetullah beyin evinde yapıldı. Kulübün kurulduğu yer ve ilk lokali işte bu Villa Mathieu’ydü. 1911 senesine kadar da sporcu formalarının yıkanmasına kadar her türlü faaliyet buradan yönetildi. Fenerbahçe’nin ilk İstanbul Ligi Şampiyonluğu 1911-1912 sezonunda işte bu binada kurulan takımla yaşandı.

    Bu ilk şampiyonlukta birçok Saint Joseph’li Fenerbahçeli yıldızlaştı Ziya Songülen, Ayetullah Bey, Hasan Bey, Sait Selahattin Cihanoğlu ve Galip Kulaksızoğlu. Hepsi de Enver beyin seçtiği Müslüman Türk talebelerdi.

    Büyük Sporcu

    Bu anlattığım insanlar hep devrin anlatımıyla komple sporcuydu. Hepsi iyi bir avcı, iyi bir yelkenci, iyi bir tenisçi ve iyi bir futbolcuydu. Ben aralarından büyük babamın arkadaşı olan ve sonraları İstanbul Yelken Ajanlığı yapmış Sait Selahattin ağabeyimi çok yakından tanıdım. Kendisini hem Saint Joseph’ten hem de yelken sporundan çok değerli bir büyüğüm olarak görürdüm. O da bana ya “küçük Sadullah” ya da “Saint Joseph’li arkadaşım” derdi.

    Kendisi ile olan bir hatıramı da anlatmak isterim.

    1964 veya 1965 senesiydi. Sait ağabey, Yelken Ajanıydı. Biz sevgili Ragıp Kotan kardeşimle beraber devrin en küçük yelken sınıfı olan 12 Kadem Dinghy sınıfında İstanbul şampiyonu olduk. Fenerbahçeli iki Fransız yelkenci kardeş, Gabriel ve Nikolas da ikinci geldiler. Bu çocuklar Belvü’nün yanındaki, Sabancı’nın restore ettiği kırmızı evde otururlardı. Dedem onlara “Bay Cocteau’nun torunları” derdi. Onlar bizden 2-3 yaş küçüktüler ve çok ufak tefektiler. Sait ağabey bize büyük övgü yaparak kupalarımızı verdi, sonra ikinci gelen ekip diye bizlerin yarısı kadar olan iki Fenerbahçeli Fransız anons edilip sahneye geldi. Büyük spor adamı onları görünce bir sinirlendi! Ve herkesin içinde “Siz bunlarla yarışmaya utanmıyor musunuz? Her sporda, her sporcu dengiyle yarışır” dedi.

    Seyhun Binzet

    Büyük Sporcu Sait Bey
  • Yelken Efsanesi Baydar Kardeşler

    Yelken Efsanesi Baydar Kardeşler

    Seyhun Binzet… Fenerbahçe tarihine (buradan ulaşabileceğiniz) muazzam bir görsel hediye ederek bizleri kurucularımızdan biri olan St. Joseph Lisesi Türkçe öğretmeni Enver Yetiker ve o yıllardaki sporcu adayı öğrencileriyle tanıştıran, Fenerbahçe taraftarı koleksiyoner ve eski sporcu büyüğümüz… Kendisinin müsaadesiyle, yazdığı bir yazıyı sitemize taşıdık : Yelken Efsanesi Baydar Kardeşler

    Konumuz, Fenerbahçe’nin kuruluş yıllarında çok önemli bir uzvu olan Nasuhi Esat Baydar’ın yeğenleri, Zeki Rıza Sporel ile beraber Fenerbahçe tarihinin en müthiş golcüsü olan Alaaddin Baydar’ın çocukları…

    “Baydar soyadını taşıyan birinin Fenerbahçe de yarışması gerekir” diyen Semih Arıcan sayesinde Fenerbahçe’nin efsane yelkencileri olan Ahmet, Engin ve Ergin Baydar’ı, Seyhun Binzet’in kaleminden okuyalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Engin, Ahmet ve Ergin

    Bugünkü yazımın konusu, İstanbul Yelken Kulübü tarihinde devamlı olan üç kardeş.

    Sporcu bir babanın, bir Fenerbahçe efsanesinin üç yelkenci oğlu. Üç çok değerli dümenci.

    Kadıköylü Naziki ve Nasuhi ailelerinin 3 torunu.

    Babaları Alaaddin Baydar’ı ben futbolcu olarak seyretmedim ama bir gün Kadıköy’ün tarihini yazan Sevgili Müfit Ekdal’a “Hangi takımı tutuyorsun?” diye sormuştum ve o da “Alaaddin Baydar’ı izleyen bir Kadıköylünün Fenerden başka bir takımı tutma şansı yoktur” demişti.

    Evet anlatacağım konu, Baydar ailesi… En büyükleri Engin abi ve en küçükleri Ahmet, ortanca ise Ergin…

    Ben Engin abi ve Ergin ile defalarca yarıştım. Ahmet Baydar’la hiç yarışamadık. Engin abi hayatta, Allah uzun ömür versin, onu yazmayacağım. Kaybettiğimiz iki büyük yelkenciyi Ergin ve Ahmet’i yazacağım.

    Ergin hep yelken sporcularına (kendi dahil) perişanlar derdi. Hiçbirimizin bir yelken takımı yoktu; ne bulursak onu giyip yelken yapar, bazen de çok komik olurduk.

    Bir Hafta Biri, Bir Hafta Öbürü

    Ben bir sene kulübe gelen FD’nin flokçusu idim. İki dümenci vardı. Kulüp dağıtımda Mete Ayan ve Ergin Baydar arasında tercih yapamamış, “Bir hafta biri, bir hafta öbürü kullansın” demişti.

    Adada yapılan bir yarışta lodos patladı, herkes adada mahsur kaldı. Biz de Ergin’le “Tekneyi döndürelim. Dönüşte arkadan rüzgarla uçarız. Batma çıkma rekoru kıralım” dedik. Belki 30 defa tekneyi batırıp düzelttik. Sonra tükendik ve kulübe dönemeyip Fenerbahçe plajına çıktık. Kulüpten çocukları topladım. Teknenin arabasını getirip, oradan kayıkhaneye karadan iterek götürdük.

    Ahmet Baydar’ın değişmez ekip arkadaşı Azat Baykal’dı. Snipe sınıfında çok başarılı yarışlar çıkarıyorlardı. Snipeları (hurda durumdan var ettikleri) kayıkhanede çürümüş olan siyah Snipe di. Üstüne bir de kırmızı yelkenleri vardı. Onları yarışta hemen fark ederdiniz. Tek rengarenk tekne oydu.

    Bu durumu gören Atar abi “Ben bu genç çocuklara yeni bir tekne yapacağım” dedi ve pırıl pırıl vernikli bir Snipe hediye etti. O sene yine kulüp federasyonla ters düştü ve büyük hevesle katılacakları İzmir’deki Türkiye şampiyonasına katılmama kararı aldı. Ama Ahmet ve Azad katıldılar ve kulüp de onları cezalandırmaya karar verdi.

    Bu Soyadı Fenerbahçe’de Olmalı

    Bunun üzerine “Baydar soyadını taşıyan birinin Fenerbahçe de yarışması gerekir” diyen Semih Arıcan fırsatı kaçırmadı ve onları transfer etti. Yeni kulüplerinde büyük başarılar elde edip Dragon sınıfına geçtiler. Dragon için üçüncü kişiyi de denizlerde değil, dağlarda buldular. Kayak sporunun değerli ismi sevgili Ayhan Kırbaç ekibi tamamladı. Bu sınıfta da çok başarılı yarışlar çıkardılar.

    Sonra iki usta yelkenci de söndü. Önce Ahmet’i böbrek yetmezliğinden kaybettik. Kulüpten ayrılsa da bizim için devamlı kulübün bir sporcusu idi. Sonra Ergin, Medya Cup yat yarışında ekipte iki doktor olmasına rağmen kalbine yenik düştü. Denizde, yelken yarışında vefat etti.

    Çok renkli bir aileydi. Tipik Dostoyevski’nin Karamazov kardeşleri… Beraberken sadece kavga ederlerdi. Hiç beraber ekip olamadılar. Bir keresinde Engin abi’ye Ergin ekip oldu. Yine kavga çıktı. Ergin parkurda denize atlayıp yüzerek kulübe geldi. O gün ekipteki üçüncü, çok sevdiğim “Helmut Schön” Hikmet abiydi; “Yelkende cinayeti zor önledim” demişti.

    Biz hepsini çok sevdik…

    Ahmet ve Ergin… Sizlerin taktiklerini yarış parkurları çok özledi. Ne usta dümencilerdiniz…

    Son bir söz Sevgili Müfit Ekdal’a Ahmet’in kızı Dilara Baydar Pelister’i büyük babasını anlatsın diye götürdüm ve “Alaaddin Baydar’ın torunu” dedim. Gözleri dola dola uzun uzun anlatmıştı büyük Kadıköylü…

    Seyhun Binzet / Fenerbahçeli Yelken Efsanesi Baydar Kardeşler