Fenerbahçe tarihinin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan beş isminden birisi olan ve Fenerbahçe’ye hem futbolcu, hem teknik direktör, hem de Başkan olarak hizmet eden “Büyük” Fikret Arıcan’ın kitabından pasajlar ile karşınızdayız. Huzurlarınızda: Büyük Fikret Bölüm I
Bu, sporda yaşanmış bir hikayedir. Özel sohbetlerimde, anılarımı dostlarıma anlatırken onlar bana “Gelmiş geçmiş Fikret’sin. Hep sözde kalır bu hatıralar. Bunları bir kitap halinde topla” dediler.
Fikir bana da uygun geldi. Dostlarımın arzusuna uyarak kalemi elime aldım ve bir şeyler karalamaya çalıştım. Bu kitabın çıkışında bazı yakınlarım da yardımcı oldular. Ben olaylara tamamen ışık tutmaya çalıştım. Profesyonel bir yazar değilim. Spor alanında evvela futbolcuyum. Sonra teknik adam ve daha sonra da yöneticiyim. Geriye baktığım zaman hafızamda 58 yılın hatıraları canlanıyor. Kimleri görmüş ve kimleri tanımamıştım. Onları kendilerine göre sınıflara ayırdım ve hatıralarımı dile getirmeye çalıştım… Sevabımı ve hatalarımı açıkça ortaya koydum. İşte gördüğünüz “Büyük Fikret” adlı bu kitap ortaya çıktı.
Dünü hatırlamak isteyen bugünkü gençlere ışık tutabilen iddiasız ve mütevazi bir kitap. Bunda başarılı olabildimse ne mutlu bana…
En derin saygılarımla…
Çocukluğum
1911 yılında Kızıltoprak’la Feneryolu arasında bir evde doğmuşum. Anne tarafım Kadıköylü, baba tarafım Rumelihisarlı. Benden üç yıl sonra da kardeşim Semih aynı evde dünyaya gelmiş. Her ikimiz de küçüklüğümüzü bu yerde geçirdik. Ancak Çanakkale Savaşları’nın kritik bir döneminde bir yıl için Ankara’ya giderek orada oturduk. Böylece Kadıköy’deki evimizi bırakmıştık. Dönüşte büyükbabamın Rumelihisarı’ndaki evinde 10 yaşına kadar kaldım. Ancak yazları dedemin Kadıköy’ünde ve Kızıltoprak’taki evinne gelir, kışları Rumelihisarı’na dönerdim. Çocukluğumun bu devresinde top nedir bilmezdim. Hatta hiç görmemiştim bile… Beşiktaş’ın başarılı yöneticisi Sadri Usuoğlu, Rumelihisarı’nda evimizin az aşağısında oturuyordu. Yıllar sonra karşılaştık. Birbirimizi ancak o zaman tanıdık. İstiklal Savaşı’nın sonlarında, artık ailemiz büyüklerinin ayrıldıkları bir sırada Kadıköy Bahariye’de Cevizlik denen yerde bir ev alarak oraya yerleştik.
Futbola Başlangıç
İşte futbol hayatım 12 yaşında burada başlar… Esasen yakın akrabam olan ve benim futbol hayatıma büyük katkılar yapan Alaaddin Baydar ağabeyimin çok yakınına taşınmıştık. Kendisi o zaman Fenerbahçe’nin ve Türkiye’nin büyük isim yapmış şöhretlerindendi. İçimde bulunan futbola yakınlık yavaş yavaş meşhur Cevizlik çayırında meydana çıkmaya başladı. Çünkü, Fenerbahçe’nin büyük isimleri burada toplanmışlardı. Cevizlik Çayırı çok engebeli ve yokuşlu olduğu için, burada top oynamak için muhakkak ayak hakimiyeti gerektiği gibi, topun gideceği yeri kestirmek bakımından dikkat ve ani hareketler gerekirdi. İşte burada yetişen Fenerbahçelilerin ve tüm futbolcuların ayak hakimiyetleri ve futbol teknikleri hemen hemen tamdı. Burada top koşturan büyük isimleri şöyle sıralayabilirim, Alaaddin Baydar, Sabih Arca, Kadri Göktulga, Fahir Yeniçay, Şahap ve meşhur tenis şampiyonumuz, futbolcumuz Suat Subay…
Aralarında dolaşan biz küçüklere gelince, Muzaffer Çizer, İhsan Gürsan, Agah, İhsan Tuna, Neylan, Fahri İşbay, Tarık Yenisey, Suat Belgin, Ziya Atamer, Tevfik Baban, Suat Tokay, daha sonra Yunanistan’a giderek Simionidis adıyla milli takımlarına kadar yükselen Tefeloi, kardeşim Semih ve ben…
Bizden de küçükler olarak Necdet Dolay, Bedii Yazıcı, Müşfik ve Eşfak Aykaç vardı… Yalnız Eşfak ve Müşfik Galatasaray Lisesi’ne gittikleri için Galatasaraylı olmuşlardı. Ancak Eşfak Aykaç Cevizli Çayırı’nda yetişmiştir…
Bizler büyükler arasına girerek yapılan çift kale maçlarında oynardık. Bu oyunlara elbette ben de girerdim. Bilhassa maç olmadığı cuma günleri karşılaşmalar yapılır ve bizleri Fenerbahçe Kulübü’nün iki büyük idarecisi Mustafa Elkatip ile Mocuk lakabı ile anılan Suat Belgin’in ağabeyi Hikmet Belgin izlerdi. İkisi de futboldan çok iyi anlayan ve kulübün temel direklerini yetiştiren kişilerdi. Bu itibarla gençlere büyük değerler vererek derhal kulübe alırlardı. Seçtikleri bu kişiler kulübün büyük futbolcuları olurlardı.
Bu arada bende futbol merakı ve istidadı olduğunu sezen Aladdin Baydar ağabeyim, elimden tutarak kendi oynadığı maçlara götürmeye başladı. Tabii ki, artık Fenerbahçeli olmuştum. Muhitimde oldukları için önce Zeki, Bekir, Sabih ve Kadri gibi oyuncuları görmüştüm. Onlara yetişmek hevesi uyandı içimde. Bir tutbol maçı olarak ilk defa stada girişim o zaman cuma ligi şampiyonu Fenerbahçe ile pazar günü şampiyonu Union Kulüp (İttihatspor) maçı olmuştur. Oyun Kadıköy’de şimdiki Fenerbahçe Stadı’nın bulunduğu yerde oynanıyordu. Bu müsabakada ilk defa bende uyanan kulüpçülük heyecanını hiç unutamam. Dört, beş kişi dışında oyuncuları iyi tanımıyordum. Ama Fenerbahçe 2-0 galipken İttihatspor’dan Bekir fırtına gibi bize arka arkaya iki gol attı ve durumu berabere yaptı. Müsabaka heyecanı son haddini bulmuştu. Son dakikalarda Sabih Arca kafa ile bir gol daha atarak durumu 3-2 yaptı ve kazanmayı başardık. Artık küçük bir Fenerbahçe taraftarıydım. Aladdin ağabeyimden beni her Fenerbahçe maçına götürmesini rica ettim, kabul etti…
Günler böyle geçerken Cevizlik’te ben de çift kaleler arasına girmiştim. Büyüklerin oynayışlarına dikkat ederek onlardan çalım yutmamaya gayret ederdim. Yaradılışım itibariyle korkak olmadığımdan süratimle onlarla mücadele ediyordum. İşte o sıralarda bizi seyreden Mocuk Hikmet çayırın küçüklerini bir araya toplayarak birkaç oyuncu eklemek suretiyle Fenerbahçe’nin dördüncü takımını kurdu. Yıl 1924… Hiç unutmam, ilk formalarımızı Ziya Atamer’in annesi hazırlayarak bize vermişti. Bu takımda şu arkadaşlarım vardı: Agah, İhsan Kaleci, Tevfik, Ziya Müdafaa, Şeref, Reşat ve ben, Suat, Şevket, Tarık, Fahri, Muzaffer, Suat, Neylan…
Yukarıda adları geçen futbolculardan sekizi bizim çayırdandı. Mocuk ve Mustafa Elkatip beylerin yardımıyla kendimize göre takımlar bulup maçlar yapmaya başladık. Böylece çayırdan sahaya geçen muntazam oyun şekli benim futbola karşı daha da yakınlaşmamı temin etti. İki yıl kadar geçmişti. Bu arada Galatasaray ve Beşiktaş da genç takımlarını kurmuşlardı. Devrin federasyonunu teşkil eden Muvaffak Menemencioğlu, Yusuf Ziya Öniş ve Şeref beyler genç takımlara büyük önem veriyorlardı.
(DEVAM EDECEK)
Sene 1929… İsmail Hakkı Tekçe’nin davetlisi olarak Ankara’ya gittik. O gün Muhafızgücü ile yaptığımız maçı 3-1 kazanmıştık. Ve bir golü de ben attım. Fotoğrafta, takım arkadaşlarım ve Muhafızgüçlü futbolcular bir arada.
Fenerbahçe Spor Kulübü, Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin “fahrî” başkanlığından sonra, yani 1924 yılından itibaren, Şükrü Saracoğlu’nun başkan seçildiği 1934 Ekim ayına kadar, 10 sene boyunca üç kişiden oluşan bir yönetim kurulu ve müessesan (kurucular) heyeti tarafından idare edildi. “Müessisler Toplantısı” olarak nitelendirilen görüşme duyurularına gazetelerde sık sık tesadüf etsek de orada konuşulanlara dair detaylı bilginin olduğu haberler çok az. Bunlardan birine rastlayınca siteye alalım istedik.
Bu toplantıdan sonra bir yönetim değişikliği ve Taksim Stadyumu idaresi ile kavgamız yazılmış.
Hemen altında da iki ay sonra yayınlanan bir haberde meselenin halli…
Fenerbahçe müessisleri dün kulüp merkezinde bir içtima akdetmişler ve kulübün ehemmiyetli bazı işlerini görüşmüşlerdir. Muvaffak, Hayri, Reşat Beylerden mürekkep olan idare heyeti istifa etmiş, yapılan yeni intihabatta idare heyetinin şu şekilde olması müttefikan tasvip edilmiştir: Muvaffak, Hacı Bekir zade Ali Muhiddin ve Selahattin Manço Beyler.
Muvaffak Bey gene idare heyetinde vazife almamak için çok ısrar etmiş, fakat arkadaşlarının ısrarı karşısında kabule mecbur olmuştur.
Müessisler badema Taksim Stadyumu’nda maç yapmamaya karar vermişlerdir. Bu şekilde bir karar ittihazına sebep olarak Fenerbahçe kulübünün ve kulüp erkanının stadyum müdürlerinden biri tarafından tahkir edilmesi gösterilmektedir.
Fenerbahçe badema bütün maçlarını Kadıköyü’nde yapacaktır.
1 Eylül 1929 – İkdam Gazetesi (Müessisler Toplantısı)
Stadyumdaki Maçlar
Fenerbahçe kulübü, bundan bir müddet evvel yaptığı bir müessesan içtimaında badema Taksim stadyumunda maç yapmamaya karar vermişti. Bu karar kulüp erkanından birinin stadyum müdiranından diğer bir zat tarafından istiskal edilmesi üzerine ittihaz olunmuştur.
Stadyum idaresinin nazikane bir tarziye ile vaziyeti tavzih etmesi ve ismi geçen müdürün müesseseden ayrılması üzerine mesele kalmamış ve Fenerbahçeliler kararlarından feragat etmişlerdir.
Binaenaleyh bu hafta Taksim Stadyumu’nda lig maçlarının başlamasına hiçbir mani kalmamış demektir.
“1959 Öncesi Şampiyonluklar” konusu her gündeme geldiğinde şöyle bir arşive dalıp çıkıyor ve her defasında daha da fazla şaşırıyoruz… Nedeni belli! Düşünsenize, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, adı “Türkiye Birinciliği” olan bir organizasyon düzenliyor. Kazanan “Türkiye Şampiyonu Unvanı” ile birlikte “Türkiye Şampiyonluğu Kupası” kazanıyor. Ama on yıllar sonra birileri çıkıyor ve “Bunlar sayılmaz” diyor.
Bir belgeye dayansalar neyse… Tamamen bilgisizce ve art niyetli youmlar…
Bin kere söyledik, tekrar söylüyoruz. Kanun, kararname, nizamname, talimatname, ne varsa Fenerbahçe’den ve 1959 yılından önce şampiyon olan takımlardan yana. 1959 öncesini inkar, devleti inkardır!
11 Eylül 1927 tarihli Hakimiyet-i Milliye gazetesinden günün maçlarını ve Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı toplantısını anlatan haberin transkripsiyonu ile sizleri başbaşa bırakalım. Keyifli okumalar…
Dün Türkiye Futbol Birincilikleri’ne devam edilmiştir.
Evvela 14.00’de Eskişehir ile Karesi takımları çarpıştı. Bu maçın galibi Türkiye üçüncüsü olacağından maçın oldukça mühim bir kıymeti var idi.
İlk haftaym Eskişehir’in galibiyeti altında devam ve bire karşı iki sayı yapan Eskişehirlilerin galibiyeti ile hitam bulmuş ise de herkes küçük Karesililerin ince ve gayet kibar oyun tarzlarına meftun ve galibiyetlerini temenni etmekte idi.
Hakikat hal tezahüratına ikinci haftaym iptidasında gayet mahirane bir akınla küçük ve mahir Karesililer ikinci ve beraberlik sayılarını kaydettiler.
Bundan sonra Eskişehirliler daha sert oynamakla mukabil tarafın kuvve-i maneviyelerini kırmak istediler ve bu esnada üçüncü sayılarını yaptılarsa da fütur getirmeyen Karesililer üçüncü ve bunu müteakiben dördüncü sayılarını yaparak hakları olan üçüncülüğü aldılar.
Muhafızgücü-Altınordu Şampiyonluk Maçı
Bundan sonra galibine Türkiye Birincisi unvanı mev’ud olan pek mühim maç başlamıştır. Bu maç finale kalan Muhafızgücü ile İzmir Altınordu arasında idi.
İzmirlilerin takımlarını en kuvvetli bir şekilde çıkarmalarına rağmen Muhafız merkez muhacimi ve takımın gözbebeği Kamil Bey’den mahrum idi.
Oyun tam 16.00’da başladı.. İlk dakikalarda Sudi Bey’den inkişafa başlayan hücum Selahaddin Bey’e ve Selahaddin Bey’in güzel bir ortalayışını müteakip Sedat Bey’in nefis bir şutu… Ağlar sallanıyor. Ve herkes bağırıyordu… Gol… Gol…
Şimdi İzmirlilerde aşikar bir faaliyet var… Fakat oyunlarında ahenk yok. İncelik yok. Takım adeta ne yapacağını bilmiyor gibi… Bu esnada Sedat Bey ikinci golü kaydediyordu…
İzmir müdafaasında harikalar yaratan orta muavin Şevki yalnız müdafaada muvaffak olmakla iktifa etmeyip takımına şahane bir şutla ilk ve son sayıyı kaydederken kendisinden çok şeyler ümit edebileceğini gösteriyordu.
Hakimiyet hep küçük tarafta idi. İkinci haftaym esnasında Şekip Bey üçüncü ve Ali Bey’in kaçırdığı bir penaltıyı telafi için de yine Şekip Bey iki sayı yaparak Muhafızgücü 1’e karşı beş sayı ile İzmir’i mağlup ederek Ankara birincisi, Türkiye birincisine verilecek olan kıymetli kupayı Türkiye Birincisi unvanı ile beraber kazanmıştır. Muhafızgücü’nü takdir ve tebrik ederiz.
Merkez-i Umumi İçtimaı
Spor kongresinde intihap edilen merkez-i umumi dün öğleden sonra on dörtte İttifak merkezinde Ali Sami Bey riyasetinde ilk içtimaını akdetti.
İçtimada Katib-i Umumi Kenan, Muhasip Hadi, Aza Muhsin, Münif Kemal, Ekrem, Futbol Federasyonu’ndan Şerafettin, Atletizm’den Burhanettin, Güreş’ten Ahmet Fikri, Bisiklet’ten Muvaffak, Atıcılık’tan Kemal Bey’ler bulunmuşlardır.
Dört saat süren içtimayı müteakip ber-vech-i ati mukarrerat ittihaz edilmiştir:
1 – Gazi ve İsmet Paşa’lar hazeratına kongre kararı mucibince Kongre İkinci Reisi Muvaffak Bey riyasetinde ve merkez-i umumi azasından mürekkep bir heyetle bu hafta zarfında arz-ı tazimata gidilmesine;
2 – Adana ve Mersin’in birbirinden uzaklığı ve ayrı vilayet olması her ikisinin de ayrı ayrı mühim birer spor inkişaf merkezi olmasına binaen iki mıntıka halinde teşkiline;
3 – Divan-ı Temyiz’e taalluk edek nizamname maddesinin tadil ve mevki-i meriyete ve vaz’ına kadar geçen seneki divanın aynen ibkasına.
4 – Olimpiyata gidebilecek idmancıların hazırlanmalarına medar olacak meblağın teşrinlere kadar tedarikine imkan görülemediği takdirde memleketimizin hüsn-i temsiline halel gelmiş olacağı mülahazası ile olimpiyat müsabakalarına adem-i iştirakimize;
5 – Nizamname tadilatına müteallik takrirler madde-i hale konmak ve bir bir buçuk ay zarfında merkez-i umumiye iade edilmek üzere mütehassıslardan mürekkep bir encümene havalesine;
6 – Heyet-i Müttehideler Merkezi Müdürlüğü’ne Şeref Bey’in tayinine karar verilmiştir.
Türk futbolu 2021-2022 yılını yönetim katında büyük çalkantılarla geçirirken, biz 1986 yılına gidelim ve İslam Çupi‘nin “Bu Koltuk Başka Koltuk” dediği Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı üzerine yazdıklarına bakalım. Yazının son cümlesi müthiş bir tespit içeriyor. Aradan geçen 36 yıla rağmen hâlâ iyileşmeyen bir hastalığın teşhisi…
Mutat Not : Yolunuzu, üstadın yazılarının derlendiği IslamCupi.org adresine düşürmeyi unutmayın.
Bu Koltuk Başka Koltuk
Futbol Federasyonu Başkanlığı, öyle sıradan bir “baş” değil, ciddi bir “baş”tır.
Alman Futbol Federasyonu Başkanı Neuberger, dilediği anda telefonun ahizesini kaldırır ve başbakanı ararsa, Kohl’un kafasından düşürmediği adamdır.
Havelange, FIFA Başkanı olmadan önce, 25 yıl icra-i büro ettiği Brezilya futbolunun patronluğu sırasında cumhurbaşkanı ile haftada bir mutlaka bir sabah kahvaltısı eder ve ülke futbolunu sahası ile parası ile enine boyuna bir devlet masasına yatırırlardı.
İtalya, İspanya, İngiltere gibi futbolda Avrupa krallığını sürdüren ülkelerde, futbol federasyonu başkanları, devlet protokolü içinde mütalaa edilir şekilde bir ciddi sarıp sarmalanmış adamdır.
Enver Sedat’ın kızının düğün töreninde hazırlanan evrensel davetiye protokolünde Alman futbolunun imparatoru Franz Beckenbauer’in de bulunması, futbolculukta süper star olmanın futbol federasyonu başkanı kişiliğinde saygın bir ağırlık kazanmanın çok ciddi ve önemli bir mesele olduğunu belgelemektedir.
1985 yılında Türkiye’de “ya davulcuya, ya zurnacıya” giden Futbol Federasyonu Başkanlığı, başlama yılı olan 1923’te hiç de hafife alınmış bir pamuk ipliği değildi.
Türk futbolunun ilk Federasyon Başkanı, kendisine “esrarengiz adam” lakabı iliştirilen Yusuf Ziya Öniş’tir.
Atatürk takımının başoyuncuları arasında olan Yusuf Ziya’nın yanına girmek için 15 gün öncesinden randevu alınır, esrarengiz adam İngiliz kuponu giyer, bir iki lisanı kusursuz konuşurmuş…
Öniş’ten sonra o koltuğa oturmuş Muvaffak Menemencioğlu, Hamdi Emin Çap, Sadi Karsan, Vildan Aşir Savaşır, Ulvi Yenal da, saygın kişilikleri, engin kültürleri, lisan rahatlıkları ile Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı “devlet içinde devlet” olma gibi bir yüce makama çevirmişlerdir.
Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı “koltuğuna yakışan adam” ağırlığında tutan son iki isim vardır. Orhan Şeref Apak ve Hasan Polat…
12 Eylül’den sonra Yılmaz Tokatlı’nın şahsında “paşa”laşmaya başlayan federasyon sedareti, ne yazık ki, kısa sürdü.
Türkiye’de özellikle son 15 yılda Futbol Federasyonu Başkanlığı, müthiş bir kişilik erozyonuna uğramıştır, yani tilt…
Seçilen isimler, telefon rehberi nizamında ve çabukluğunda düzenlenmiş, makamın saygınlığı eritilmiş, tüm futbol icraatı, politik bir otomatiğe bağlanmış ve Futbol Federasyonu Başkanlık makamı, herkesin bağırıp çağırdığı bir “odacılar odası” küçümserliğine hapsedilmişti.
Türk futbolunun ölümüne, Milli Takım mevtasına ağıt yakanlar, esas ölünün Futbol Federasyonu Başkanlık odasında yattığının acaba neden farkında değillerdi?
Bu bakımdan, görevin Ali Uras’a verilmesini, nihayet düşünenleri alkışlamak gerek…
Sayın Uras’ın şahsında Futbol Federasyonu Başkanlığı çok ciddi, çok saygın, lisan bilen, tıp neşteri evrensel olan çok önemli bir insana teslim edilmiştir.
Verilen görevin, alınan nöbetin ne mene belalı bir iş olduğunu en iyi bilen insan, bizzat Sayın Uras’ın kendisidir.
Bana göre, başarı her şeyi yenilemekten geçiyor, Federasyon’un 06 Ankara adresinden tutun da, koltuk masasına, bugüne kadar orasını han kapısı yapmış ve ne kadar insan varsa, onları da yok ederek yeni ufuklara, yepyeni bir kadro ile yeni ve dinamik bir anlayışla uçmalıdır Ali Uras…
Yanına eskiye ait hiçbir şey almamalıdır. Çünkü, futbolumuz bugüne kadar ne çekti ise, “Eskiler alıyorum” diyenlerden çekti…
Türk spor tarihinin en büyük sorunlarından biri fotoğrafların teşhisi. En büyük soru ise aynı başlıktaki gibi : Kim Kimdir?
Yukarıdaki fotoğrafı Twitter hesabımızda yayınladığımızda açıklama olarak şunu yazdık:
“Büyük ihtimalle bir spor bayramı… En sağda Muvaffak Menemencioğlu, yanında Zeki Rıza Sporel, biraz ileride Fuat Hüsnü Kayacan ve Elkatipzade Mustafa Bey. En solda Ali Sami Yen, arkalarda ise Con Kemal Onan ve Nihat Bekdik göze çarpıyor.”
Sağ olsun, kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu mesaj attı ve yanlışlarımızı düzeltti. Aşağıda mesajını aynen yayınlıyoruz. Gerçekten çok faydalı bir bilgi. Keşke bütün fotoğraflar için aynısını yapabilecek bir zamanımız, fırsatımız olsa…
Daha aşağıda ise dönemin Akşam gazetesinden fotoğrafın özeti var.
“8 Haziran 1947. Fenerbahçe Stadı. Fenerbahçe-Galatasaray spor bayramı. Ön sıra soldan : Ali Sami Yen, Dr. Ömer Seyfettin Yalkın, Saim Gogen, Elkatipzade Mustafa, Dr. Hamit Hüsnü Kayacan, Vildan Aşir Savaşır, Zeki Rıza Sporel, Muvaffak Menemencioğlu. İkinci sıra soldan : Füruzan Şansal, Mithat Ertuğ, Übeyid Çınar, Vahyi Oktay, Asaf Çınar, Mehmet Nazif Gerçin, Av. Ramiz Bakanoğlu, Hasan Kamil Sporel. Con Kemal’in sağında Suphi Batur, Hasan Kamil’in iki arkasında yüzü yarım gözüken beyaz ceketli Ulvi Yenal. Mehmet Nazif’in (papyonlu) arkasında Niyazi Sel. Nihat Bekdik’e benzettiğiniz kişi Suphi Batur. Fuat Hüsnü değil Hamit Hüsnü.”
Fenerbahçe-Galatasaray kulüpleri senelik bayramlarını dün Fenerbahçe Stadı’nda kutladılar. Memlekette en fazla sevilmiş olan iki kulübümüzün bayramı hep birlikte tesidetmek için stada her zamanki gibi kulüplerin taraftarlarından mürekkep büyük bir kalabalık toplanmıştı. Merasime saat 14 te geçit resmiyle başlandı. Deniz bandosunun temposuna ayak uyduran gelmiş geçmiş bütün Fenerbahçeli ve Galatasaraylıların iştirak ettiği bu geçit resmi çok muntazam ve heybetli oldu. Önde saçları beyazlanmış, göbeklenmiş idareci ve mütekait sporcular, ortada kulüplerin atlet, denizci, basketbolcu, boksör ve futbolcuları muntazam bir yürüyüş yaparak şeref tribününün önünde yer aldılar.
Şanlı bayrağımız direğe çekilirken hep birlikte İstiklâl marşı söylendi. Bundan sonra Galatasaray’ın 1 numaralı âzası Ali Sami Yen mikrofon başına gelerek Galatasaray’ın kısa bir tarihçesini yaptı. Ve iki kulübü birbirine yaklaştıran sebepleri saydı. Fener sahasının Türk sporunda oynadığı rolden bahsetti. Zaman zaman alkışlarla kesilen bu nutka, Fenerbahçe’nin reisi Muvaffak Menemencioğlu mukabele etti. Ve bu suretle bayramın merasim programı nihayetlenmiş oldu. Bundan sonra müsabakalara geçildi.
Uzun yıllar sonra ve ilk kez dijital bir platformda düzenlenen Fenerbahçe Eşya Piyangosu’nun geçmişi 1933 yılına kadar uzanıyor. O tarihten bugüne bazı eşya piyangolarını konu edindiğim bu yazıda; 1987 yılında kulüpte yaşanan gelişmeler dolayısıyla çekilişi sürekli ertelenen piyangonun ilginç hikayesini de okuyacaksınız
1933 – Hediye Yekûnu 3.000
1932 Yılında gerçekleşen Kuşdili yangınının yaralarını sarmak için düzenlenen ilk eşya piyangosundan günümüze gururla anılacak hikayeler kalmıştır. Geçtiğimiz günlerde bu hikayelerden birini sitemizde yayınlamıştık.
1933 Piyangosu o dönemin şartları göz önüne alındığında kamuoyunda hayli ses getirmiş ve büyük ilgi görmüştü. Bu piyango için 100.000 bilet basılmıştı. Zeki Rıza’nın (Sporel) Milli Spor mağazasında satılan biletlerin fiyatı 50 kuruştu. Seyahatler, otomobil, motosiklet, bisiklet, oda takımları, dikiş, fotoğraf ve daktilo makineleri, elbiseler, yüzükler ile hediyelerin toplamı 3000’e ulaşmaktaydı. Piyango için kayda değer bir reklam kampanyası düzenlenmiş ve gazetelere ardı sıra ilanlar verilmişti. Piyangonun hediyeleri dönemin ünlü piyango gişesi olan Parmakkapı’daki Milyon Gişesi’nin önünde 3 Haziran’dan itibaren sergilenmeye başladı.
Piyango 14 Temmuz Cuma günü Fenerbahçe Stadında yapılan atletizm yarışlarından önce çekilmeye başlandı. Basılan biletlerin yüzde 70’inin satıldığı açıklanan piyangonun ilk günü 1000 adet numara çekildi. Büyük ödül olan Chevrolet marka otomobili kazanan numara belirlendi. Geriye kalan 2000 adet talihlinin ertesi gün belirlenmesi ile Türk spor tarihini o güne kadar ki en büyük piyango organizasyonu tamamlanmış oldu.
1948 – 6 Odalı Villa
1948 yılının eşya piyangosu biletleri Başkan Şükrü Saracoğlu ve Umumi Katip Muvaffak Menemencioğlu imzasıyla 1 liradan satışa çıktı. Biletler Zeki Rıza’nın (Sporel) Milli Spor mağazasından satıldığı gibi, Nimet Abla gişesinde de temin edilebiliyordu. 1933 Piyangosundan farklı olarak bu çekilişte 6 odalı bir villa büyük ikramiye olarak ilan edilmişti. Bunun dışında Dodge marka 2 adet otomobil, Ford marka kamyonet, 1948 Londra Olimpiyatlarına seyahat, motosiklet de verilecek ödüller arasındaydı.
Halil Özyazıcı resimli piyango bileti
1970’lerde Dört Piyango
1970’lerde Fenerbahçe 4 piyango düzenledi.
1975 yılında 25 liradan satılan biletlerin üzerinde, Başkan Emin Cankurtaran ve Genel Sekreter Semih Bayülken’in isimleri vardı. 14 Haziran’da çekilecek piyangonun hediyeleri arasında 1 apartman dairesi, 20 Otomobil, bisiklet, motosiklet, televizyon, buzdolabı, yurt içi – yurtdışı seyahatler bulunuyordu.
1976 yılı piyangosu, Fenerbahçe eşya piyangoları tarihinin fiyasko ile sonuçlanan tek piyangosu oldu. Yeteri kadar bilet satılmaması üzerine kulüp içerisinde bir “Eşya Piyangosu Tasfiye Komitesi” bile kuruldu. Bu komite, satılan biletlerin ücretlerini geri ödeme planını yapmakla görevliydi. Komite geri ödeme tarihlerini sürekli güncellemek zorunda kaldı. Tespit edebildiğimiz ilan edilen son geri ödeme tarihi 31 Ocak 1977’dir.
1976’da yaşanan fiyaskodan sonra 1977 yılında piyango düzenlenmedi. 1978 yılında düzenlenen piyangonun duyurusu ise 3 Kasım 1978’de yapıldı. Bu piyangonun özelliği Fenerbahçeli futbolcuların kampanyada aktif olarak yer alması ve bu kapsamda Pamukbank Şişli Şubesi’nde bilet satmalarıydı. 1979 yılı piyangosu ise 10 Ekim’de çekildi. 0964 numaralı biletin otomobil kazandığı piyangonun en unutulmaz olayı Amigo Birol’un 300 liralık bilet satarak yöneticilerden ödül almasıydı.
1975 Fenerbahçe Piyango Bileti Ön ve Arka Yüzü
Bilet ile Ödenen Transfer Taksidi
80’li yılların ilk piyangosu 22 Kasım 1981’de çekildi. Tofaş marka Murat 131 otomobil, 5’er adet çamaşır makinesi ve buzdolabı piyangonun öne çıkan ödüllerindendi. Dikkati çeken nokta bu piyangonun ödüllerinin geçmiş çekilişlerde verilenlere oranla daha az olmasıydı. Çekiliş sonucunda otomobili kazanan talihli Nahit Kartal, ödülünü Adbullah Acar’dan almıştı. 5 Aralık 1982’de çekilen piyangonun ödülleri bir önceki yılın ödülleri ile aynıydı.
1985 Piyangosu, Türk spor tarihinin en ilginç olaylarından birinin sebebi olarak tarihe geçmiştir. Başkan Fikret Arıcan imzasıyla satışa çıkan biletler 1000 Tl ile fiyatlandırılmıştı. Kampanya süresinde geçmişte olduğu gibi futbolcular aktif rol alarak, Şekerbank ve Garanti Bankası şubelerinde bilet satmışlardı. Piyangonun en ilginç olayı ise gazetelere “Böylesi Görülmedi” başlığı ile haber olan olaydı. Denizlispor’dan Mehmet ve Mahmut adlı 2 futbolcu transfer eden Fenerbahçe yönetimi, transferin son taksidi olan 1 milyon lirayı 1250 adet eşya piyangosu bileti göndererek ödemek istemişti.
1987 : Kaos
Fenerbahçe 1986-1987 sezonunda deyim yerindeyse kaosu yaşadı. Bir yıl ara verilen piyango bu sene yeniden düzenleniyordu. Dolayısıyla kaos, piyango organizasyonunu da etkiledi.
Piyangonun planlaması yılın ilk günlerinde yapılmıştı. Piyasaya 1.000.000 adet bilet sürülmesi ve karşılığında 2 milyar lira gelir elde edilmesi hesaplanıyordu. Bu planlama çerçevesince şubat ayında piyasaya sürülen biletlerin üzerinde Başkan Tahsin Kaya ve Genel Sekreter Semih Bayülken’in imzaları vardı. 9 Nisan’da çekilecek olan piyango için gazetelere Mart ayında ilanlar verilmeye başlandı. Bu ilanlarda 30 adet Renault 9 otomobil, 5 adet Otoyol minibüs piyangonun ödülleri olarak sıralanıyordu.
Arbede
Fenerbahçe için 1987 yılının kaosa dönüşmesine 1 Nisan’da Samsunspor ile oynanan Türkiye Kupası maçı neden olmuştur. 0-0 Berabere biten maç sonunda Fenerbahçe kupadan elenmiş ve futbolcular arasında kavgaya varan arbedeler yaşanmıştı. Bu kavganın sonucunda TFF, 15 Nisan’da kararlarını açıklamış ve Fenerbahçe ilk 11’nin 6 oyuncusu; Abdülkerim, Hasan, Müjdat, İsmail, Sedat ve Zafer’i 3 ile 4 ay futboldan men etmişti. Fenerbahçe yönetiminin “katliam” olarak nitelediği bu cezalar sezonun geri kalanını kulüp için kabusa çevirecekti.
Samsunspor maçından sonra çekilmesi planlanan piyango ise, o güne kadar satılan bilet sayısının azlığı nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. 6 As futbolcusunun cezalandırılmasının ardından genç futbolcuları ile mücadele vermeye başlayan Fenerbahçe futbol takımı, Mayıs ayının ilk günlerine kadar yaptığı üç maçta da sahadan başarısız sonuçlarla ayrıldı. 19 Nisan’da Boluspor deplasmanından 2-1’lik yenilgi ile dönüldü. 25 Nisan’da Kadıköy’de Zonguldakspor ile 0-0 berabere kalındı. 2 Mayıs’ta Sarıyer karşısında alınan 3-1’lik yenilgi ise adeta kazanın altını ateşledi.
Stankoviç Gitti, Ercan Aktuna Geldi
Kulüp içinde karışıklıkların başladığı günlerde Başkan Tahsin Kaya işleri dolayısıyla Ankara’daydı. Yüksel Günay’ın asbaşkan, Aziz Yılmaz’ın da yönetici olarak yer aldığı yönetim kurulu, Tahsin Kaya’yı futbol takımının sorunlarını görüşmek için İstanbul’a çağırdı. 6 Mayıs’ta gerçekleşen yönetim kurulu toplantısından sonra ilk somut karar teknik direktör Stankoviç’in görevine son verilmesi oldu.
Futbol takımını sezon sonuna kadar Yılmaz Yücetürk ve Ercan Aktuna’nın çalıştırılmasına karar verildi. Toplantının yankıları birkaç gün sürdü. Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte Aziz Yılmaz: “Takımı bu hale taraftar getirdi. Seyircimiz cezalı futbolcuların yerine sahaya çıkardığımız gençleri beğenmiyor. Aleyhte tezahürat yapıp, takımın moralmen çökmesine neden oluyor.” diyerek, taraftarı suçladı.
Muhalefetin önde gelen isimlerinden Ali Şen ve Cevher Özden ise yönetime suçlamalarda bulunuyorlar ve Tahsin Kaya’yı “Kulübün en büyük talihsizliği” olarak niteleyerek, istifa çağrısı yapıyorlardı. Tahsin Kaya da bu çağrıya görevi devraldığı zamanki kulübün kötü durumunu hatırlatarak “Fenerbahçe Haliç gibiydi” karşılığını veriyordu.
Yönetim Dağılıyor
9 Mayıs’ta Kadıköy’de oynanan Ankaragücü maçında alınan 1-1’lik skor, yeni hocası ile yeni bir sayfa açmak isteyen Fenerbahçe’nin planlarını alt üst etti. Maçtan hemen sonra açıklama yapan Başkan Tahsin Kaya: “Taraftarlarımıza metanet (sabır) diliyorum, seneye şampiyonlukları yakalayacağız” diyerek ortamı sakinleştirmeye çalıştı. Bu açıklamaya rağmen kriz hafiflemiyor, yönetim kurulu üyesi Ali Ergenç “Bu yönetim Fenerbahçe’ye hizmet edemez” açıklamasını yaparak görevinden istifa ediyordu.
Başlayan yönetim krizi yeni kararların alınmasına yol açtı. Genel Sekreter Semih Bayülgen istifa etti ve görevini Aziz Yılmaz’a bıraktı. Krizin devam ettiği günlerden 12 Mayıs’ta açıklama yapan Asbaşkan ve Basın Sözcüsü Yüksel Günay: “Fenerbahçe kulübü 80 yıllık yaşamının en kritik ve ağır şartlarını yaşamaktadır. Yönetim kurulumuz bu nedenle bütün imkanlarını en iyi şekilde değerlendirip yeni sezonda Fenerbahçe’ye yakışır şekilde tüm branşlarda şampiyonluk iddiası ile yarışacaktır. Yönetim kurulumuz Başkan Tahsin Kaya’ya güvenerek ve inanarak çalışmalarını sürdürecektir” açıklaması ile adeta sorumluluğu Tahsin Kaya’ya bırakıyordu.
Aynı gün eşya piyangosunun 19 Mayıs’a ertelendiğine ilişkin ilan gazetelerde yayınlandı. Kulübün ve takımın içinde bulunduğu durum, piyango biletlerinin satışını doğrudan etkiliyordu. Satışların artması için büyük ikramiye olarak lanse edilen Renault 9 marka otomobil Eminönü Meydanı’nda sergilenmeye başlıyordu.
Gruplar Devrede
Fenerbahçe futbol takımı, 16 Mayıs’ta İnönü Stadı’nda oynanan Beşiktaş maçında sahadan 4-0’lik yenilgiyle ayrıldı. Bu skorla Beşiktaş şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmış oldu. Maçın ardından muhalif gruplardan olan Memduh Eren liderliğindeki “Fenerbahçeliler Grubu” mali kongrede usülsüzlük yapıldığını öne sürerek mahkemeye başvuruyordu. Piyango organizasyonu da bu kaos ortamından nasibini alıyor ve çekiliş 30 Ağustos tarihine erteleniyordu.
Beşiktaş yenilgisinden sonra yeni teknik direktör Yılmaz Yücetürk’e olan inancını yitiren yönetimin, Galatasaray’dan ayrılması gündeme olan Derwall ile ilgilenmeye başladığı gazetelere yansıyordu.
Fenerbahçe ligin son haftalarında artık kanıksanmaya başlanan kötü skolarla sahadan ayrılmaya devam etti. 24 Mayıs’ta Kadıköy’de oynanan Altay maçı 2-2’lik beraberlikle sonuçlandı. Maçın ardından yükselen tansiyon yönetim tarafından peşi sıra açıklanan transferler düşürülmeye çalışılıyordu. Fenerbahçe yeni sezona Altay’dan Erdi, Ankaragücü’nden Durmuş, Rizespor’dan Hakan ile güçlendirdiği kadrosu ile başlayacaktı. Bu isimlerden Hakan’ın (Tecimer) transferi planlandığı gibi gelecek yıl gerçekleşmeyecek, Hakan 1988-1989 sezonunda takıma katılacaktır.
Aynı günlerde Rıdvan’ın (Dilmen) Galatasaray’a transfer olduğu haberleri çıkıyordu. Rıdvan, Galatasaray’a transferi bu kadar yakınken Fenerbahçe’ye katılacak ve sonraki yıllarda Fenerbahçe efsaneleri arasında yer alacaktı. 6 Haziran’da oynanan ligin son maçında Fenerbahçe Kocaelispor’u 2-1 yenerek, rakibini 2.Lig’e gönderiyor, maçın Kocaelispor’a bırakılacağına ilişkin çıkan söylentilere karşılık 2 ay sonra ilk kez galip geliniyordu.
Minibüs
Fenerbahçe için kaos olarak nitelenen bu sezon Galatasaray’ın 14 sene sonra şampiyon olduğu sezon olarak tarihe geçti. Sezonun sonuna yaklaşılırken şampiyonluk ipini göğüslemesine kesin gözüyle bakılan Beşiktaş, ligin bitimine üç hafta kala, Malatyaspor deplasmanında beklenmeyen bir yenilgi aldı ve Galatasaray ile puanlar eşitlendi. Sonraki hafta 31 Mayıs’ta Beşiktaş, kendi sahasında Denizlispor ile yaptığı maç 1-1 sona erdi ve Galatasaray’ın galibiyetiyle son haftaya Galatasaray bir puan önde girdi. Son hafta iki takım da maçlarını kazanınca Beşiktaş’ın, şampiyonluğu kaybediş öyküsü de yazılmış oldu.
1987 Piyangosu futbol takımının aldığı sonuçlarla kaosa dönüşen sezonun sonunda bir kez daha ertelendi. Son kez ertelenen tarih 1 Ekim’di. Bu tarih aynı zamanda çekilişin yapıldığı tarih oldu. Piyangoya ödül olarak konulan 5 minibüsten sadece biri satılan biletlere isabet etti. Minibüsü kazanan talihlinin ödülünü kulübe bağışlamasıyla birlikte piyangonun ödülü 5 minibüs kulüp tarafından satışa çıkarıldı.
1989 : Piyango Fenerbahçe’ye Vurdu
Hikayesini yukarıda anlattığımız 1986-1987 sezonu gibi 1987-1988 sezonu da Fenerbahçe için kötü sonuçlanmıştı. Takım sezonu 8. sırada bitirmiş ve camianın sabır eşiği kırılmıştı.
Yeni sezon öncesi Fenerbahçe yönetimi önemli transferler gerçekleştirdi. Başkan Tahsin Kaya ve futbol şube sorumlusu, geleceğin başkanı, Metin Aşık, Alman Milli Takımı kalecisi Toni Schumacher’in transferini bitiriyor, bu transferin yankıları ülke sınırlarını aşıyordu.
Aynı dönemde Sakaryaspor’dan Oğuz ve Aykut da transfer ediliyor, takımın başına da Todor Veselinoviç getiriliyordu. Fenerbahçe’nin fırtına gibi estiği bu sezonda eşya piyangosu biletleri 5.000 liradan satışa çıktı. Çekiliş tarihi olarak 19 Mayıs belirlense de, çekiliş 19 Ağustos’a erteleniyor, ödül olarak konulan 5 adet ev ve 10 adet otomobilin tamamının satılmayan biletlere çıkması, basında “Piyango Fenerbahçe’ye vurdu” başlığı ile haber oluyordu.
1996
Ali Şen’in başkan olmasıyla futbol takımının 6 yıl aradan sonra şampiyon olduğu 1995-1996 sezonunda piyango organizasyonunu yönetim kurulunun muhasip üyesi Mehmet Ali Aydınlar üstlenmişti. Daha önce yaşanan ertelemeler göz önüne alınarak çekiliş tarihinin 30 Ağustos olarak belirlendiği piyangonun biletleri 500.000 liradan satışa sunulmuştu. 150 Milyar lira gelir beklenen piyango için basılan 400.000 biletin 326.000 adedi piyasaya sürüldü ve çekilişin yapıldığı 30 Ağustos tarihinde yetkililer 142.000 biletin satıldığını açıkladılar. Elde edilen 71 Milyarlık gelir, kulübün hedeflediğinin yarısıydı.
Yüzüncü Yıl Eşya Piyangosu
2007 yılında 100. yaşını kutlayan Fenerbahçe’nin yaptığı bir çok değerli organizasyondan biri de eşya piyangosu düzenlemek oldu. 28 Nisan’da çekileceği açıklanan piyango biletleri 10 yeni lira fiyatla ve üzerinde Başkan Aziz Yıldırım ve Muhasip Üye Murat Özaydınlı imzasıyla satışa çıktı. Toplamda 3 daire ve 11 otomobilin ödül olarak yer aldığı piyango, 11 yıl aradan sonra kulübün düzenlediği ilk piyangoydu. Bu piyangoyu diğerlerinden ayıran en büyük özellik, yenilenen stadyumdan 326 adet kombine biletin de ödüller arasında yer almasıydı.
2021 : İlk Dijital Piyango
2007’den sonra yapılan ilk piyango organizasyonunu diğerlerinden ayıran özelliği, dijital biletlerin satışının www.nesine.com üzerinden yapılıyor olması. Linke tıklayarak satın alınabilecek piyango biletlerinin bedeli ise 5 tl olarak belirlenmiş durumda. Bugün itibariyle satışa sunulan biletlerin yarısının satıldığını, satışın yapıldığı web sitesinde yer alan sayaçtan anlıyoruz.
28 Şubat 1933 tarihinde Cumhuriyet gazetesini alanlar “Fenerbahçe ve Tayyareciler : Hava Zabitleri Namına Gelen Teşekkür Mektubu” başlıklı bir haber gördüler. Fenerbahçe Spor Kulübü bir süre evvel, kendi stadında oynayacağı maçlara havacıları ve denizaltı subaylarını ücretsiz alacağını duyurmuştu. Fevzi Uçaner, Muhsin Batur gibi isimlerin Fenerbahçeli olmasında bu kararın doğrudan payı var mıdır, bilinmez. Ama Kurtuluş Savaşı’nı veren Türk subaylarından “Fenerbahçe’nin sevgi ordusu” yaratan muhteşem bir hamle olduğu kesin.
Bu tarihten birkaç ay sonra Falih Rıfkı Atay, aynı gazetede şunları yazacaktı:
“Harp sonrası Türk gençliğinin henüz meyvasını almadık. Bu gençlik maddi ve manevi, bütün hayat sahnelerinde zayıftır. Onu bütün dünya gençlikleriyle yarışa sokalım ve bu yarışta kazancın esrarının disiplin ve organizasyon olduğunu kendimiz bildiğimiz kadar ona da öğretelim. Herhangi bir hız bir defa toplu olarak alındıktan sonra 10 sene büyük bir zamandır. Türk gençliği dünyanın her gencinden fazla, itimat, şeref ve irade kaynaklarının yakınındadır. Çünkü o, bu asrın en büyük destanını yaratmış olan neslin doğrudan doğruya çocuğudur.”
Fenerbahçe 1924-1934 yılları arasında üç kişilik yönetim kurulu ve müessisan heyeti tarafından idare edildi. Sait Selahattin Cihanoğlu, Ali Naci Karacan, Muvaffak Menemencioğlu ve Hayri Celal Atamer Genel Sekreterlik yaptılar. Başka konularda Türk sporu ne zaman hız aldı tartışılır. Fakat Fenerbahçe, Falih Rıfkı Atay’ı haklı çıkartırcasına kitleselleşmede hızını aldı ve bir daha da durulmadı. Halit Deringör “Fenerbahçe bir sevgi cumhuriyetidir” demişti. Bu da Fenerbahçe’nin sevgi ordusu idi.
Fenerbahçe ve Tayyareciler : Hava Zabitleri Namına Gelen Teşekkür Mektubu
Fenerbahçe Kulübü, kendi sâyiyle yaptırdığı stadyumda icra edilecek bütün müsabakalara, sporcu olarak tanıdığı hava ve denizaltı zabitlerini serbest olarak kabul edeceğini ilan etmişti. Fenerbahçe Kulübü’nün bu güzel kararı, bilhassa hava zabitleri arasında büyük bir memnuniyetle karşılanmış ve tayyare kumandanlığından kulübe şu teşekkür mektubu gelmiştir:
“Memleketimizdeki futbol terakkisine en ziyade ehemmiyet veren ve bu uğurda her türlü fedakarlıktan kaçınmayan çok sevdiğimiz Fenerbahçe’nin kendi emeğiyle vücuda getirdiği stadında biz tayyarecileri serbest olarak kabul edecekleri kararı bizi çok sevindirmiştir. Bu yüksek kulübün sporun her sahasındaki muvaffakıyetleriyle bizler de pek yakından alakadar oluyoruz. Fener’in bir galibiyeti tayyarecileri de bir Fenerbahçeli gibi alakadar ediyor ve sevindiriyor. Son kararınız üzerine sizi daha yakından görecek ve tanıyacak olan havacı arkadaşlarımın teşekkürlerini yazar ve bu mümtaz kulübümüzün muvaffakıyetlerinin devamını temenni ederek tayyarecilerin de Fenerli arkadaşlarına hürmetlerini yollar ve bu vesile ile ben de sonsuz selamlarımı sunarım efendim.”
Olimpiyat dergisinin 1933 yılında yayınladığı “Fenerbahçe’nin 25. Yılı Özel Sayısı”nda Muvaffak Menemencioğlu da bir makale yazmış. Henüz yazılar tamamlanmadı ama sayının diğer yazılarına “şuradan” ulaşabilirsiniz. Bitene kadar müstakil sayfaları yazıların arasına da koyacağız. İşte onlardan biri… Fenerbahçe’nin ilk 25 yılı… Keyifli okumalar…
Bugün Fenerbahçe 25 senelik gayretlerinin yıldönümünü yaşıyor. Birkaç arkadaşın hiç yoktan, vasıtasız, yardımsız fakat ümitlerle dolu bir surette esasını kurdukları o günler ile şimdiki vaziyet arasında ne azim farklar var! Fakat bu fark kendi kendine doğmamıştır. Fenerbahçe’nin bugün büyük bir spor müessesesi haline gelmesinde tesadüfün, tarihin bir hissesi varsa azmin, gayretin, bilginin şüphesiz on hissesi vardır. Bu yıldönümünü kutlarken kulübümüzün artık kurtulmuş, artık şan ve şeref içinde istikbale emin gözlerle bakabilecek bir hale gelmiş olmasını gören bizler, kendimizi ne kadar bahtiyar addetsek yeridir.
Bu vaziyeti tahlil etmeyeceğim. Yalnız düne kadar diğer kulüplerden farkı belki biraz daha ziyade sevilmesinden ibaret olan Fenerbahçe’nin bu yeni şekli almasında âmil olan bir toplantıyı burada kaydetmeyi faydalı buluyorum.
Dört sene evvel bir gün Fener müessisleri bir içtima yapmışlardı; kulübün hali, hariçten görüldüğü kadar, emniyet verici değildi, futbol bir takımı bütün emeklere rağmen beklenilen son galebeleri temin edemiyordu, masrafımız daimi surette artıyor, fakat buna mukabil tediye çareleri gün geçtikçe daralıyordu.
O gün uzun tetkiklerden sonra müessisler Fenerbahçe’yi tamamı ile asrî bir kulüp haline getirmek için bir program çizdiler, ve o günden itibaren sistematik bir surette bu kararlarını tatbike başladılar.
Geleceğe Dair
İlk madde takımın, sarı lacivert renklerin şerefi ile mütenasip bir hale getirilmesi idi, idmanlara Temmuz’da başlandı. Haftada üç gün egzersiz ve maç yapan bir takım o sene bir tek mağlubiyetsiz İstanbul şampiyonluğunu kazandı.
İkinci karar saha teminine mütedairdi, kulüp bu işi başa çıkarabilmek için sfütur getirmeyen bir azimle tam üç sene uğraştı, bugün görülen Fenerbahçe Stadı bu gayretlerin güzel bir mahsulüdür. İki futbol sahası, bir atletizm pisti, güzel bir kulüp binası Fenerbahçe’ye Avrupa’da bulunan en yüksek emsali ile boy ölçüşebilecek bir mevki temin etmiştir.
Üçüncü madde olarak da kulübün en büyük istinadı olan futbol takımlarını kuvvetlendirmek için muktedir bir antrenör bir karar altına alınmıştı. Bir senedir çalışan Her Şveng’in elde ettiği neticeler meydandadır. Lig maçlarında Fenerbahçe 3 takımı ile en başta gidiyor. Bilhassa istikbal için kendisine güvenebilecek birçok değerli oyuncular yetiştirmiştir ki kulübün asıl kuvveti buradadır.
Bu programın tabii ki henüz bitmemiştir. Saha daha büyütülecek, ve tedricen 20.000 kişi istiap edebilecek bir dereceye çıkarılacaktır. Takımlar bahsinde de Fener’in takip ettiği gaye yalnız dahilde lig maçlarını muzafferiyetle bitirmek değil, Avrupa’da da Türk renklerini parlak bir surette müdafaa edebilecek bir teşekkül vücuda getirmektir. Mesai bu şekilde devam edecek olursa bir iki seneye kadar bu hususta da iyi neticeler alınacağı ümit olunabilir.
Bu güzel eserler bütün kulüp mensuplarının fakat hassaten başında çalışan bir gencin daimi ve müspet bir gayreti mahsulüdür. Rubu asırlık bir mesai devresini muvaffakıyetler içinde bitiren kulübümü kutlularken bu mesai arkadaşlarıma da en samimi tebriklerimi arz etmeyi bir vicdan borcu telakki ediyorum.
Menemenlizade Ahmet Muvaffak / Fenerbahçe’nin İlk 25 Yılı
Türk futbolunun 1959 öncesine dair belgeli dersler devam ediyor. King Santillana‘nın kaleminden yine yalın bir gerçeğin anlatımı… Tarihi görmezden gelebilirsiniz ama değiştiremezsiniz.
Bilenleriniz vardır. Türkiye Futbol Federasyonu’nun bizzat kendisinin yayını olan “Türk Futbol Tarihi” isimli, bir kaç ciltten oluşan bir kitap var. Bu kitaba şöyle bir göz gezdirelim istedik. Bazen fazla lâf kalabalığına, uzun analizlere gerek kalmaz. Hem “Türk Futbol Tarihi”ni yazıp, hem de o tarihin uzunca bir bölümünü görmezden gelenlere bizzat kendi yayınlarından örnekler sunmak, herhalde ârif olanın ziyadesiyle anlayabileceği hususlardır. Bakalım Türkiye Futbol Federasyonu’muz, Türk Futbol Tarihi’nin bazı kesitlerini nasıl sunmuş..
Türkiye Futbol Federasyonu kendi kuruluşunu ve kronolojik olarak yönetiliş biçimlerini yukarıdaki şekilde aktarmış. Çok doğru ve doğal olarak 31 Temmuz 1922’de kurulduğunu aktarıyor. Yani 1959’dan önceki TFF’ler TFF, hatta taa 1922’den bu yana TFF. Ama onların düzenledikleri “Ulusal Futbol Şampiyonlukları”, bugün Ulusal değil! Peki, devam edelim..
1923 Nasıl 1959 Oldu?
Türkiye Futbol Federasyonu, Fifa’ya üye oluşunu yukarıdaki şekilde aktarıyor. 1922’de kurulan, 1 yıl bile dolmadan 1923’te Fifa Üyesi olan bir kurum, 1959’dan (veya 1957’den) önceki futbola ve o dönemdeki ulusal şampiyonluklara bugün “Ulusal” payesi vermekten, bunları şampiyonluk sayısı hesabına dahil etmekten imtina ediyor!
Türkiye Futbol Federasyonu, yukarıda da görüldüğü üzere Türk Milli Futbol Takımı’nın maçları hakkında, çok doğru ve doğal olarak 1923 yılından bu yana istatistik tutuyor, 1923’ten bu yana oynanan tüm Milli Maçları sayıyor. Ama Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı ise 1959’dan (veya 1957’den) bu yana!
Türkiye Futbol Federasyonu, Türk Milli Futbol Takımı Antrenörleri hakkında, olması gerektiği gibi 1923 yılından bu yana istatistik tutuyor, 1923 yılından bu yana sayıyor. Fakat Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı ne hikmetse 1959’dan (veya 1957’den) bu yana!
Herkes Var Ligler Yok
Türkiye Futbol Federasyonu, bırakınız Federasyon Başkanları’mızı, Federasyon Kurullarında Görev Alan Üyeleri bile 1923 yılından bu yana sayıyor, istatistiğini tutuyor. Ama gelin görün ki, Federasyon Kurullarındaki Yöneticilere verdiği ehemmiyeti, 1959 öncesinde sahalarda ter döken, emek veren futbolculardan esirgiyor olmalı ki, Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı 1959’dan (veya 1957’den) bu yana dikkate alıyor!
Türkiye Futbol Federasyonu, 1959’dan (veya 1957’den) önceki Milli Maçları ve zaferleri çok doğru ve doğal olarak övüyor, yere göğe koyamıyor. Ama aynı futbolcuların, aynı dönemde kazandıkları Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı ise bugün bir türlü görmüyor!
Türkiye Futbol Federasyonu, Türk Futboluna büyük hizmetler vermiş 30’lu, 40’lı yılların futbol adamlarını, isimlerinin yanına çoğul takısı ekleyerek, çok doğru ve doğal olarak efsaneleştiriyor. Şeref Bey’ler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Hayri Celâl Bey’ler diyor. Ancak aynı insanların dönemindeki Ulusal Futbol Şampiyonlukları’na aynı muameleyi çok görüyor!
Peki, Türkiye Futbol Federasyonu’muz, kendi yayınladığı bu kitapta Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme Organizasyonlarına yer veriyor mu? Veriyor tabi, vermez olur mu. Bakalım nasıl anlatıyor;
Ulusal Lig Nedir? Budur!
Görüldüğü üzere Milli Küme için; “TÜRKİYE LİGİ tesisi konusunda atılan ilk adım” diyor. “Deplasmanlı oynanacak olan bir LİG” ifadesini kullanıyor.
Ayrıca Türkiye Futbol Birincilikleri’ne de şöyle atıfta bulunuyor; “O güne kadar TÜRKİYE ÇAPINDA BİR ORGANİZASYON OLARAK YALNIZ TÜRKİYE BİRİNCİLİKLERİ vardı” yazıyor.
Pardon da, daha ne demesi gerekiyor?
“Ulusal değildi, bölgeseldi” falan diye saçmalayanlar için sadece bu bile yeter de artar ama konumuz onlar değil. Konumuz Türkiye Futbol Federasyonu’muz. Hem kendi yayınında yukarıdakileri yazıp, hem de Ulusal Şampiyonlukları halen 1959’dan (veya 1957’den) bu yana dikkate almak nasıl bir tutarsızlık? Dünyanın hiç bir yerinde örneği olmayan, kendi futbol tarihinin 36 yılını kulüpsel bazda görmezden gelen böyle bir garabeti daha ne kadar içlerine sindirecek acaba Federasyonumuz..
Yukarıda yazılanlar Türk Futbol Tarihi’nin kesitleridir. Yazan da bizzat Türkiye Futbol Federasyonu’dur. 1959 (veya 1957) öncesi için belli konularda methiyeler düzen, pâyeler veren ve o günleri öven, seven, tanıyan bakış açısı, Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme Şampiyonlukları söz konusu olunca yerini inanılmaz bir körlüğe ve inkârcılığa artık bırakmamalıdır.
Türkiye Futbol Federasyonu, futbol tarihimizin uzunca bir dönemini belli açılardan sahiplenip, belli açılardan inkâr etmeye veya yokmuş gibi davranmaya artık bir son vermelidir.
1959 (veya 1957) öncesinde Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme organizasyonlarında kazanılmış “Ulusal Şampiyonluklara” hak ettikleri pâye ivedilikle verilmeli ve bu şampiyonlukları kazanan, babalarımızı, dedelerimizi taraftar yapan o efsane futbolculara yapılan ayıbın, vefasızlığın, hâkir görmelerin artık bir son bulması gerekmektedir. Bu şampiyonlukların, şampiyonluk hesabında dikkate alınması ve bu garabetin Türk Futbolundan kaldırılması elzemdir ve doğrusudur.
Hepsinden öte bir hak’tır ve tarihe saygıdır..
King Santillana / Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz
1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. O yıllarda toplam 62 kişi olan bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…
* * * * * *
1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik) Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.
2) Alaattin Esat Bey Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.
3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade) Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.
4) Ali Naci Bey; Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.
5) Arif Rıza Bey Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.
6) Asaf Bey Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.
7) Bedri Hakkı Bey Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.
8) Cafer Ali Bey Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.
9) Celal Bey Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.
10) Emin Ahmet Bey Seyrisefain sabık memurlarından
11) Enver Bey Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.
12) Enver Cemal Bey Büyükdere belediye muhasebecisidir.
13) Fahir Bey Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.
14) Fuat Hüsnü Bey Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.
15) Galip Bey Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.
16) Hakkı Saffet Bey Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.
17) Hakkı Şinasi Paşa İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.
18) Hamdi “Nebizade” Bey Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.
19) Hamit Hüsnü Bey Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.
20) Hasan Kamil Bey Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.
21) Hayri Celal Bey İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.
22) Hikmet Agah Bey İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.
23) Hulki Bey Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.
24) Hulki Bey Ticaretle meşguldür.
25) Hüseyin Hüsnü Bey Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.
26) Hüseyin Sami Bey Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.
27) Hüsnü Bey Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.
28) İsmet Salih Bey Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.
29) Kadri Celal Bey Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.
30) Kemal Aşkı Bey Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.
31) Kemal Cenap Bey Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.
32) Kenan Hasan Bey Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.
33) Lütfü Cemal Bey Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.
34) Mahmut Celalettin Bey Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.
35) Mazhar Bey Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.
36) Mehmet Reşat Bey Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.
37) Muhsin Yeğen Bey Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.
38) Mustafa Bey (Elkatipzade) Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.
39) Muvaffak Rıfat Bey Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.
40) Müfit Şevket Bey Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.
41) Nasuhi Esat Bey Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.
42) Necip Bey Kulübü ilk kuranlar arasındadır.
43) Ömer Nazıma Bey Almanya’da ticaretle meşguldür.
44) Ragıp Bey Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.
45) Sabih Fani Bey Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.
46) Sabri Bey Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.
47) Saip Şevket Bey Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.
48) Sadi Hayri Bey Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.
49) Sait Selahattin Bey Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.
50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade) Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.
51) Selahattin Manço Bey İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.
52) Servet Bey İstanbul belediye mühendislerindendir.
53) Süreyya Salih Bey İş Bankası levazım şefidir.
54) Şakir Bey (Beşe Zade) Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.
55) Şefkati Bey Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.
56) Şekip Mustafa Bey Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.
57) Tevfik Haccar Bey Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.
58) Vasıf Bey Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.
59) Yahya Berki Bey İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.
60) Zeki Rıza Bey Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.
61) Zeki Mazlum Bey Sanayi Maden Bankası memuru.
62) Ziya Bey Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.