Etiket: Naci Bastoncu

  • Niye Fenerli Olunsun?

    Niye Fenerli Olunsun?

    Bugün yazsa linç edilebileceği bir yazısı ile İslam Çupi… Uzun şampiyonsuzluk yıllarının acısıyla soruyor: Niye Fenerli Olunsun?

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Niye Fenerli Olunsun?

    Benim çocukluğumda İstanbul’un, insanı Fenerbahçeli yapmak için bir sürü gerekçesi ve cazibesi vardı. İstanbul 1940 yıllarında 600 bin nüfuslu göğü ve denizi masmavi, futbol oynanacak arsası pek çok, havası tertemiz, ulaşımın tamamı tramvay ve vapurlarla yapılan, insanları medeni, kutu gibi bir şehirdi.

    Fenerbahçe benim çocukluğumda futbolda tekniği öncelikli mahalle bızdıklarının gözdesi idi. Cihat Arman, Esat Kaner, Fikret Kırcan, Naci Bastoncu süper teknikleri ile gece rüyalarımızı bile süsler, atletizmde Balkan Şampiyonu olan Melih Kotanca futbolda ilk saydıklarım kadar flaş olmasa bile top oynadığı ve leblebi gibi goller attığı için bizlerce Fenerbahçe’nin ikinci kahramanı olarak yorumlanırdı.

    Fenerbahçe o zamanlar şampiyonluk rekorunu en fazla elinde bulundurduğu için sevilirdi. Fenerbahçe milli takıma en çok futbolcu verdiği, milli takımda en çok gol atan futbolcular Fenerbahçeli olduğu için sevilirdi. Topkapı’da oturmama rağmen denizi, Kadıköy’ü ve Fenerbahçe stadı ile kulübünün bağlık bahçelik köşklü bir yerde olmasını ben kendimce çok aristokrat ve ayrıcalıklı bulduğum için ayrı bir sevgi sebebi diye o semtler bozuluncaya kadar aklımda ve gönlümde tutmuşumdur. Fenerbahçe’nin bir de işgal yıllarında İstanbul halkına futbolla verdiği bir mutluluk vardı. Bütün müstevli takımlarını sahada yenmiş ve bu moral bakımından kırık halkın dinamiği olmuştur.

    Delikanlılığımızın en görkemli günlerinde Fenerbahçe idmanlarına Cihat Arman, Selahattin Torkal, Halil Özyazıcı, Erol Keskin ve Mehmet Ali Has ile ayni vapurda gitmenin heyecanı şu gün bile yüreğimin en zengin vuruşudur. Kadıköy vapur iskelesinden indikten sonra o tüm zamanların en büyük futbolcusu Lefter’in adadan gelişini beklemek ve onunla birlikte Kadıköy toprağında birkaç adım atma hangi futbol hazzı ile değişilebilirdi. O Can Bartu ile Birol Pekel’in çocuk halleriyle Bahariye’deki arsa top şeytanlıklarını seyretmek, hangi stat filmi ile değiştirilebilirdi?

    Şu ihtiyar yaşımda şimdi düşünüyorum. 1990 yılından sonra İstanbul mahallelerinde çocuklar niye Fenerbahçe’yi tutsunlar, niye Fenerbahçeli olsunlar diye… Fenerbahçe’nin ne Türkiye’de saha tarihi olan, o yerden ayağa paslı dantel örer gibi oyun şekli kalmış, ne de en teknik adamların o çatı altında toplanacak niyetleri. Fenerbahçe artık ne milli takıma en fazla oyuncu veren takımdır, ne o takıma gol kralını veren ekiptir. Türkiye’deki bütün şampiyonluk rekorları Fenerbahçe’nin elinden uçmuştur. Ne kalmıştır isminden başka bu vatanda…

    Başka takımlar UEFA Kupası’nı, Süper Kupa’yı müzelerine götürmüş iken, yerli tenekelerle çocuğu nasıl Fenerbahçeli yaparsınız artık…

    İslam Çupi – 21 Kasım 2000 – Milliyet Gazetesi

  • Sedat Bayur

    Sedat Bayur

    Fenerbahçe’nin “Türkiye Şampiyonu” futbolcularından Sedat Bayur, Fenerbahçe Spor Gazetesi’ne, unutamadığı Güneş maçını yazmış. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Sedat Bayur’un Unutamadığı Maç

    Beraberlik bile şampiyon olmamıza mâni idi. Sahaya çıkarken kaptan Büyük Fikret “Hadi bakalım asıl maç şimdi” demişti…

    Sedat Bayur, 1934 senesinde Fenerbahçe kulübünde futbola başlayarak 4üncü, genç ve B takımlarında oynamış ve nihayet 1936 senesinde A takımına girerek üç sezon muvaffakiyetle sağbek olarak sarı-lacivertli kadroda yer almış, tahsil için Ankara’ya gitmek zorunda kalınca da futbolu bırakmıştır.

    Fakat idarecilik sahasında Fenerbahçe’ye yardım etmekten geri kalmamış ve futbol takımında umumi kaptanlık yaptığı gibi, basketbol şubesi kaptanlığına da getirilmiştir. Bu sene sıhhi sebepler yüzünden bu vazifesinden feragat eden Bayur, halen 38 yaşındadır ve Genel Sigorta’da muhasebe ve tahsilât şubeleri müdürü bulunmaktadır.

    Aşağıda O’nun unutamadığı maçın hikâyesini bulacaksınız.

    * * * * *

    Kısa futbol hayatımda birçok mühim maçlar oldu. Bunlar arasında hâlâ unutamadığım karşılaşma ilk defa birinci takımda oynadığım bir şampiyonluk maçıdır. Zira 1936 – 37 senesinde ilk defa tertip edilen milli küme şampiyonası çok kritik bir durum arz ediyor, takımın sona kalan üç mühim maçı; Galatasaray, Beşiktaş ve Güneş karşılaşmalarını kazanması gerekiyordu.

    Beşiktaş ve Galatasaray’ı yenmiş, bir tek Güneş maçımız kalmıştı. Perşembe günkü antrenmandan sonra salonda çay içiyorduk. Antrenör Elliot Pazar günkü maçtan konuşuyor ve takımı açıklıyordu. Birden omuzuma vurarak, “Pazar günü Güneş’e karşı oynayacaksın” dedi.

    O kadar sevindim ve şaşırdım ki, taa maç saatine kadar nasıl oynayacağımı düşünüp, hayaller kurdum. Hatta her gece rüyamda maç yaptım. Hem ilk defa birinci takımda oynayacağım, hem de çok kritik bir karşılaşma olduğu için heyecanlıydım. Zira beraberlik halinde dahi (galiba Galatasaray olacaktı) şampiyonluğu kaybediyorduk.

    O zamana kadar A ve B takımları arasında yaptığımız maçlar çok iddialı olur ve B. Fikret’le çekişirdik. Bu sebepten soyunurken kaptan yanıma gelmiş; “Hadi bakalım asıl maç şimdi, göster kendini” demişti. Bende büsbütün renk atmıştı. Neyse ki sağ haf oynayan Cevat ağabey beni teselli ederek; “Hiç heyecanlanma, antrenmanlardaki gibi oyna, göreceksin muvaffak olursun” dedi.

    O gün; (30 Mayıs 1937) Hüsamettin, Sedat, Lebib, Cevat, Angelidis, M. Reşat, Niyazi, Naci, Namık, Esat, B. Fikret tertibindeki kadromuz güzel bir maç çıkardı. Oyun karşılıklı gollerle 1-0, 1-1, 2-1, 2-2, cereyan etti ve 4-2 lehimize neticelendi. Gollerimizi (aklımda yanlış kalmadıysa) Namık, B. Fikret ve Naci paylaşmıştı.

    Fenerbahçe stadının pistlerine kadar dolup taştığı bu şampiyonluk maçının bir de enteresan hatırası vardır. Fenerbahçelilik aşk ve sevgisinin ne derece kuvvetli olduğunu göstermesi bakımından üzerinde duracağım.

    Sol bek Lebip (Elmas), bir topa çıkışı sırasında düşerek kolu omuzundan çıktı. İlk devrenin 15inci dakikası olmasına rağmen Lebip bu haliyle bütün maçı oynayarak galibiyette maddiyattan çok maneviyat üzerine tesir edip takımı kamçılayarak rol oynamıştı.

    Maçtan sonra bizler Deniz Kulübü’ndeki ziyafete giderken zavallı Lebipçik otomobille hastaneye götürülüyordu.

    O zamanki Fenerbahçelilik işte böyleydi…

    Sedat Bayur – 5 Aralık 1955 – Fenerbahçe Spor Gazetesi

  • 28 Şampiyonluk Yolu

    28 Şampiyonluk Yolu

    9 Eylül 2023 tarihinde yapılan Fenerbahçe Olağanüstü Tüzük Tadili Genel Kurulu‘nda Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Simla Türker Bayazıt‘ın fikri, emeği ve uygulamasıyla hayata geçen 28 Şampiyonluk Yolu, büyük ilgi topladı.

    Unutulduğunu düşünen sporcu aileleri de büyüklerini bu yolda görünce çok mutlu oldular…

    Görselleri seçme ve metinleri yazma onurunu bize layık gördüğü için Simla Hanım’a sonsuz teşekkür ediyor, kronolojik sırayı herkesin görebilmesi için sitemizde de paylaşıyoruz…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu




    1907’den bugüne Fenerbahçe ve Türk futbol tarihini izlediniz.

    Ülkemizde 1923’den sonra başlayan ve günümüzde halen devam eden “ulusal” futbol organizasyonları hem tarihi hem de hukuki olarak devamlılık gösteriyor.

    Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme, 1959 yılı itibariyle “Milli Lig” adını aldıktan sonra, günümüzde ise “Süper Lig” ismiyle devam ediyor.

    Türk futbolu, kurumsal kimliğini kazandığı 1923 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî tüzük ve kanun maddeleri ile yönetiliyor.

    Tüm bu gerçeklerden hareketle;

    Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluğunu ve 1959 öncesini inkar etmek

    TARİHİ İNKAR ETMEK,

    ÜLKE FUTBOLUNUN GEÇMİŞİNİ YOK SAYMAKTIR!

  • YKB Arşivinde Fenerbahçe

    YKB Arşivinde Fenerbahçe

    Ağırlığı Selahattin Giz fotoğraflarından oluşan YKB arşivinde Fenerbahçe fotoğrafları birbirinden müthiş sahneleri gün yüzüne çıkarıyor. Bu arşiv araştırması esnasında bizden yardımını esirgemeyen Ayhan Uçar ağabeyimize sonsuz teşekkür ediyor, kendisiyle beraber çalışan ve aynı derecede bize yardımı dokunan büyük Fenerbahçeli merhum Abdullah Gül ağabeyimizi de saygıyla anıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yapı Kredi Bankası Arşivinde Fenerbahçe

    Yapı Kredi Bankası arşivinde Kadıköy ve Fenerbahçe fotoğraflarından bir seçme
  • Fikret Arıcan Albümü

    Fikret Arıcan Albümü

    “Büyük” Fikret Arıcan… Halit Çapın’ın “Fenerbahçeliler Başkanınızla Gururlanabilirsiniz” dediği “Büyük” Fikret Arıcan albümü ile karşınızdayız… Kahraman futbolcumuzun ailesine ulaşma ümidimizi gerçekleştiremezsek bu müthiş yayınla Fenerbahçe tarihine muazzam bir armağan daha veren kıymetli büyüğümüzün hatıralarını sizlerle buluşturmanın gururunu yaşayacağız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not: “Büyük “Fikret Arıcan, Fenerbahçe’nin en çok Türkiye şampiyonluğu yaşayan isimlerinden biri… Yedi şampiyonlukla başı geçen “Naci Bastoncu” ve “Esat Kaner”den sonra Cihat Arman ve Fikret Kırcan ile birlikte kendisinin 6 şampiyonluğu var. Bu zaferlerde 87 maçta 35 golü var… Hepsi nur içinde yatsın…


    “Büyük” Fikret Arıcan Albümü

  • Son Kez Ant İçtiler

    Son Kez Ant İçtiler

    Fenerbahçe’nin otuzuncu yıl dönümü töreni 85 yıl önce bugün, 19 Haziran 1938 tarihinde yapıldı. Bu tören Ulu Önder Atatürk’ün sağlığında yapılan son kuruluş kutlamasıydı. Fenerbahçeliler onun duyabileceği şekilde son kez ant içtiler:

    “Türkün Ulu Atası… Senin açtığın yolda, senin gösterdiğin yolda yürüyeceğimize, bizlere emanet ettiğin cumhuriyeti kanımızla, canımızla koruyacağımıza, Türk ruhu, Türk asaleti, Türk sporculuğu mertliği ile senin arkandan yürüyeceğimize, gözlerimizi senden ayırmayacağımıza ant içeriz.”

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Maç Detayları

    Fenerbahçe 2 – 0 Yunan Muhteliti

    Muhtelit Takım: Ripa (Enosis), Gasparis (Enonis), Papadopulos (Enosis), Sirkos (Panathinaikos), Kondulis (Enosis), İpofandi (Panathinaikos), Miyakis (Panathinaikos) Maropulos (Enosis), Caneti (Enosis), Triandafilis(Panathinaikos), Hristodulo (Enosis).

    Fenerbahçe: Hüsameddin Böke, Fazıl Arzık, Yaşar Alpaslan, Esad Kaner, Yorgo Angelidis, Mehmet Reşad Nayır, Fikret Arıcan, Şaban Topkanlı, Yaşar Yalçınpınar, Ali Rıza Tansı, Naci Bastoncu.

    Hakem: Şazi Tezcan

    Goller: Şaban Topkanlı (5′), Fikret Arıcan (25′)


    Merasim

    Fenerbahçeliler, otuzuncu yıldönümlerini dün Kadıköyü’ndeki statlarında büyük bir merasimle kutlulamışlardır.

    Saat 16’ya kadar devam eden mahşerî akın Fener stadını doldurmuştu. Merasimin başlamasına daha yarım saat varken stadda ufak bir yer kalmamıştı. Fenerbahçe stadındaki dünkü seyirci miktarı on iki bin olarak tahmin edilebilir.

    Saat 16’da geçit resmi yapacak olan 120 genç, önde askeri bando olduğu halde sıra ile denizciler, atletler, birinci futbol takımı ve diğer futbol takımları stadın sol taraftaki kapısından stadı dolduran halkın sürekli alkışları arasında sahaya girdiler Bandonun arkasında iki gencin taşıdığı muazzam bir çelenk göze çarpıyordu. Kafile muntazam bir yürüyüşle ve on binlerce kişinin devamlı alkışları arasında stadda bir tur yaptıktan sonra sahanın ortasında dizildiler. Buraya konmuş olan kürsünün önünde kulübün müessis azaları toplanmışlardı.

    Bandonun çaldığı İstiklâl marşını ayakta dinlerken direğe bayrak çekilmiş, Atatürk’ün büstüne çelenk konmuş ve merasime iştirak eden 120 genç ant içmiştir.

    Bundan sonra Fenerbahçe müessis azalarından Galatasaray Lisesi jimnastik muallimi İbrahim Hakkı kürsüye çıkarak, Fenerbahçe’nin zaferle dolu otuz senelik mazisinden ve bu otuz sene zarfındaki muvaffakiyetli başarılarından bahsetmiş ve verimli başarının her sene daha vâsi bir mikyasta olacağını ilâve ettikten sonra Fenerlilerin bu büyük gününde bulunmalarından dolayı kulüp namına halka teşekkür etmiştir.

    İki dakika sonra sahaya çıkan genç Fenerliler Sarı ve lacivert takım olarak iki takım halinde günün ilk müsabakasını yapmışlardır. Halkın büyük bir alâka ile takip ettiği bu maç 3 – 2 lacivert takımın galibiyetiyle sona ermiştir.

    Saat 17.30’da evvela Yunanlılar sahaya çıktılar. Enosis – Panatitakos muhteliti olan bu takım yeşil fanilâ ve siyah pantolon giymişlerdi. Sahanın ortasına gelerek halkı selâmladılar ve şiddetle alkışlandılar. İki dakika sonra da Fenerbahçeliler halkın sürekli alkışları arasında gözüktüler ve onlar da halkı selâmladılar. Her iki takım arasında yapılan mutat merasim esnasında Güneş kulübü de otuzuncu yıldönümü münasebetiyle Fenerbahçelilere güzel bir çelenk verdi.7

    Cumhuriyet Gazetesi


    Fenerin Otuzuncu Yıl Dönümü

    Fenerbahçe spor kulübü dün otuzuncu yaşını idrak etti. Otuz senelik spor hayatının hülâsasını ortaya koyan dünkü toplantı bu eski ve şerefli kulübün parlak mazisine yaraşan bir şekilde başladı ve öylece bitti… Müsabakalardan evvel yapılan merasime güzel bir geçit resmiyle başlandı.

    Büyük bir Türk bayrağını taşıyan sporcuyu Fenerbahçe armasından yapılmış güzel bir çelenk ve onu sıra ile denizciler, atletler, birinci, ikinci, üçüncü futbol takımları takip etti.

    Geçit resmine muntazam kıyafetleriyle 110 sporcu iştirak etti. Sahanın etrafında yapılan resmigeçidi, hep bir ağızdan söylenen İstiklâl Marşı ile bitirdiler.

    Fenerbahçe idare hey’eti namına ortaya gelen Hikmet Üstündağ kısa fakat güzel yazılmış aşağıdaki nutku okudu:

    “Büyük Önder: Senin açtığın yolda, senin göstereceğin yolda bizlere emanet ettiğin Cumhuriyeti canımızla, kanımızla koruyacağımızı Türk ruhu, Türk asaleti, Türk sporculuğu ile senin arkandan yürüyeceğimize, gözlerimizi senden ayırmayacağımıza and içeriz” dedi.

    Bu sözler pek çok alkışlandı.

    İdare hey’etinden İbrahim Hakkı da kulübün otuz seneye varan spor hayatından ve parlak mazisinden uzun uzadıya bahsederek bu büyük bayrama iştirak eden halka ve Fenerbahçelilere kulübü namına teşekkür etti.

    Bir gün evvel de yazdığımız gibi spor sahasında otuz sene dile kolaydır.

    O günden bugüne kadar şerefli galibiyetler kazanan, zaferden zafere koşan memleketin en kıymetli bir kulübü olan Fenerbahçe’yi bu vesile ile bir kere daha tebrik etmeği bir vazife bildiğimizi burada kaydetmekten zevk duyarız!

    Ömer Besim | Son Posta Gazetesi


    Fotoğraflar

  • Lebip Elmas Arşivi

    Lebip Elmas Arşivi

    Lebip ağabeyin sevgili oğlu, kıymetli büyüğümüz Suavi Elmas’ın büyük teveccühüyle toplam 230 fotoğraftan oluşan muazzam bir koleksiyonu yayınlamanın mutluluğunu yaşıyoruz: Lebip Elmas Arşivi

    Dr. Rüştü Dağlaroğlu’nun 1987 tarihli “Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihçesi” kitabında, 1933-1944 yılları arasında 218 maçta forma giyip 10 gol attığı tarihe kaydedilen Lebip ağabey, Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluğunun 5 tanesinde pay sahibiydi:

    1935, 1937, 1940, 1943 ve 1944

    1933 yılında düzenlenen ve Fenerbahçe’nin ilk Türkiye şampiyonluğunu kazandığı sezonda ise forma giymemesine rağmen final maçı için İzmir’e giden kafiledeydi.

    Portreleri, ailesi ve dostları ile fotoğrafları, takım arkadaşlarıyla saha içi ve saha dışı resimleri derken eşsiz bir koleksiyona daha kavuşmanın heyecanını sizinle paylaşıyoruz.

    Fenerbahçe’nin şampiyonluklara en fazla iki sene uzak kaldığı yıllara ve başta Lebip Elmas olmak üzere bütün Fenerbahçe kahramanlarına saygıyla…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Not: “Fotoğraflarda kimler, neler, nereler var?” diye soracak olursanız… Cevabı şöyle verebiliriz:

    Ahmet Erol, Ali Muhiddin Hacı Bekir, Ali Rıza Tansı, Aydın Bakanoğlu, Basri Taşkavak, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü, Bedii Yazıcı, Bülent Büyükyüksel, Cevat Sayit, Cihat Arman, Didi, Esat Kaner, Faruk Hızer, Fazıl Arzık, Fenerbahçe, Fenerbahçe Stadyumu, Fikret Arıcan, Fikret Kırcan, Füruzan Şansal, Hadi Tarlan, Halil Köksalan, Halit Deringör, Hayati Öney, Hüsamettin Böke, İbrahim İskeçe, İrfan Denever, Kasımpaşa, Kazım Bayülken, Kemal Onan, Lebip Elmas, Lütfi Boyer, Mehmet Reşat Nayır, Melih Kotanca, Moda Deniz Kulübü, Muammer Oraman, Muhtar Sencer, Murat Alyüz, Muzaffer Ateşçi, Muzaffer Çizer, Müzdat Yetkiner, Naci Bastoncu, Naim Şukal, Namık Erbay, Nazım Kayar, Necdet Dalay, Necdet Erdem, Niyazi Sel, Nuri Pekesen, Orhan Canpolat, Orhan Menemencioğlu, Oscar Hold, Osman Kavrakoğlu, Ömer Boncuk, Rasih Minkari, Razi Trak, Rebii Erkal, Recep Nurcan, Reşat Dermanver, Sadi Çoban, Safa Özyurt, Sedat Bayur, Semih Arıcan, Semih Bayülken, Suat Belgin, Suavi Elmas, Süleyman Tekil, Şaban Topkanlı, Şerafettin Doğan, Şeref Benibol, Şevket Demirtepe, Taci Ece, Taksim Stadyumu, Yaşar Alpaslan, Yaşar Yalçınpınar, Yorgo Angelidis, Zeki Rıza Sporel, Ziya Atamer


    Lebip Elmas Arşivi

  • Nazım Hikmet ve Futbol

    Nazım Hikmet ve Futbol

    Nazım Hikmet, 1930’lu yıllarda Akşam gazetesinde Orhan Selim müstear ismiyle yazılar kaleme alıyordu. Aşağıdaki 23 Nisan 1936 tarihli yazısı, “Nazım Hikmet ve Futbol” denince akla ilk gelen metin. 19 Nisan 1936 Pazar günü, Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı, Ali Rıza Tansı’nın golüyle 1-0 yendiği maçtan sonra yazılmış… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not: Fotoğraflar o maça ait, Tan gazetesinden…


    Bir Maç Seyrettim

    Geçen gün bir dostum dayattı, «ille de gidip Fener – Galatasaray maçını seyredelim» dedi. Ben de kıramadım dostumu, gittim maçı seyrettim.

    Futbol maçı denilen şey dört bir yanında binlerce insanın toplandığı bir meydanda yapılıyor. Meydana, teker teker saydım, yirmi iki delikanlı çıkarılıyor. On birinin üstünde sarı kırmızı yollu yollu gömlekler, öteki on birindeyse lâcivert sarı fanilâlar. Ama yirmi ikisi de kısa pantalonlu ve kocaman ayakkabılı.

    Meydanın iki başında iki kale var. Mesele, topu bu kale denilen direklerin arasından geçirmekmiş.

    Her ne hal ise, okuyucularımın çoğu bu hususta benden çok bilgili oldukları için fazla tafsilât vermiyelim.

    Birdenbire bir düdük öttü ve oyun başladı.

    Yirmi iki delikanlı kanter içinde hababam ha koşuyorlar.

    Toptan ziyade basıyorlar tekmeyi, atıyorlar çelmeyi, vuruyorlar kakmayı biribirine. Bir taraf topu ille de ben sokacağım sizin kaleye diyor, öte taraf «hayır bu marifeti ben göstereceğim!» iddiasında…

    Ne yalan söyliyeyim bu hengamede ben de heyecanlanmadım değil.

    Fakat benim heyecanlanmam, etraftaki binlerce seyircinin coşkunluğu yanında devede kulak kabilinden.

    Oyunu seyredenler ikiye bölünmüşler. Her biri kendi partisinin çocuklarını teşvik eder, düşman tarafa küfrü basar bir durumda.

    Herkes istediğini söylüyor. Herkes dilediği gibi bağırıp çağırıyor. Ortalıkta bir söz, bir düşünce hürriyeti, alabildiğine…

    Bu işin birçok tarafları hoşuma gitmedi, dersem yalan söylemiş olurum.

    Muayyen bir mânâda, demokrasiyi anlamak istiyenler Taksim stadyomuna gitsinler. Ben kendi payıma güzel ve berrak ve heyecanlı bir iki saat geçirdim. orada.

    Orhan Selim (Nazım Hikmet) – 23 Nisan 1936 – Akşam Gazetesi


    Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray

    19 Nisan 1936 – Taksim Stadyumu

    Hakem: Ahmet Adem

    Fenerbahçe: Necdet Erdem, Fazıl Arzık, Yaşar Alpaslan, Mehmet Reşat Nayır, Esat Kaner, Cevat Sayit, Fikret Arıcan, Naci Bastoncu, Ali Rıza Tansı, Şaban Topkanlı, Niyazi Sel

    Galatasaray: Avni, Lütfi, Reşat, Suavi, Hayrullah, Kadri, Danyal, Fazıl, Bülent, Eşfak

    Gol: Ali Rıza Tansı (25′)

    Nazım Hikmet ve Futbol
  • Harp Okulu’na Karşı

    Harp Okulu’na Karşı

    Bir zamanlar Harbiye/Harp Okulu, Türkiye’nin en müthiş takımlarından birisi idi. Türkiye’nin ilk ulusal şampiyonu olan Harbiye, ilerleyen yıllarda da Türk futboluna büyük maçlar hediye etmiş, bir şampiyonluk daha kazanmıştı. Aşağıdaki maç 19 Mart 1944 tarihinde, Fenerbahçe’nin Ankara’da Harp Okulu’na karşı oynadığı müsabaka… Detaylarını keyifle okuyacaksınız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe – Harp Okulu

    Günün ikinci oyunu İstanbul birincisi Fenerbahçe ile Ankara birincisi Harp Okulu arasında oynandı. Takımları alkışlar arasında sahaya çıktılar.

    Fenerbahçe: Cihat Arman, Murat Alyüz, Şevket Demirtepe, Aydın Bakanoğlu, Halil Köksalan, Esat Kaner, İbrahim İskeçe, Naci Bastoncu, Müzdat Yetkiner, Ömer Boncuk, Halit Deringör

    Harp Okulu: Yalım, Mehmet, Şeref, Taci, Muhiddin, Selami, Kemal, Adem, Sebahattin, Muzaffer, Kemal

    Hakem: Muzaffer Ertuğ.

    Harp Okulu takımında dün sakatlanan Celâl oynamıyordu.

    Oyuna başlayan Fenerliler Harbiye kalesine indiler… Muhiddin’in ters vuruşuyla oyunun ilk kornerini Fenerliler kazandılar. Kornerden gelen topa, Esat köşeyi bulan bir vuruş yaptı. Yalım bunu yakaladı.

    Bu tehlikeden sonra Harbiyeliler sağdan Fener kalesine inmeği tecrübe ettiler. Harbiye karşısında dikkatli oynayan Fener müdafaası fırsat vermemek için çalışıyorlardı.

    Oyun hızlı oluyor. Fener soldan uzun ve yerden paslarla Harbiye kalesine iniyordu. On dakika süren bu oyundan sonra Harbiyeliler sol açık Kemal ve Muzaffer ile Fener kalesine hücum ettiler. Muzaffer Murat’ı sıyırarak geçtiği halde topu kaleye atamadı.

    Oyuna Harbiyeliler hâkim olmak istiyorlar… Sebahattin’in boş bırakılmaması hücumlarını neticesiz bırakıyordu. Uzun sürmeyen bu oyundan sonra Fenerliler üstünlüğü aldılar. Esat’ın çektiği firikiki Yalım yumrukla uzaklaştırdı.

    Oyun yirminci dakikadan sonra havadan oynandığından başlangıçtaki süratini kaybetti. Her iki taraf müdafaası topu kendi taraflarına geçirmemek için çalışıyor. Üstün oynamalarına rağmen Fenerliler Harbiye müdafaası karşısında sayı yapamıyorlardı.

    Yarı sahada da Fenerliler gol pozisyonuna giremiyorlardı. Otuzuncu dakikadan sonra Harbiyeliler Fener kalesine indiler. İç oyuncularının yardımıyla Fenerliler topu kolayca kapıyorlardı. İbrahim’in sağdan sürerek ortaladığı topu Ömer yakaladı. Çektiği şutu Harbiye kalecisi ayakla karşıladı. Fener’in hücumları sıklaşmağa başladı. Otuz beşinci dakikada Yalım tuttuğu topu elinden kaçırdı.

    Müzdat ufak bir dokunuşla Fenerbahçe’nin birinci golünü yaptı: 1-0.

    Gelişi güzel topa vurmağa başlayan Harbiye müdafaası Fener hücumlarını kesemiyordu. Son dakikalarda Harbiyeliler hücuma geçtilerse de muavin hatlarının geri oyunu yüzün den ileri gidemiyorlardı. Harbiye akınında Muzaffer’in şutunu Cihat kornere attıktan sonra devre nihayetlendi.

    (İkinci devrede) Oyuna başlayan Harbiyeliler Fener kalesi önünde oynuyorlar. Sabahattin’in çektiği şutu Cihat yakaladı. Oyunu ortalara götüren Fenerliler hücumdan geri kalmıyorlardı.

    Bir ara İbrahim’in avut çizgisi üzerinden gayretle çevirdiği topa Halit ile Ömer’in birden kafaya çıkması muhakkak bir sayı yapmalarına mani oldu. Harbiyeliler bu devrede anlaşarak oynuyor.

    Müjdat ve Naci’nin tehlikeli iki inişini kestikten sonra Harbiyeliler ortadan Fener kalesine indiler. Sabahattin’i faulle durdurdular. Çekilen ceza dışarıya gitti. Fenerliler bir duraklama devresi geçirdiler. Hücum hattında yalnız Naci çalışıyor.

    Yirmi birinci dakikada Halit’in ortasını yakalayan Naci vole bir şutla topu Harbiye ağlarına taktı: 2-0.

    Bundan sonra Fenerliler durgun oyunlarını bıraktılar. Harbiyeliler ortadan topu sola geçirdiler. Sol açık Kemal’in şutunu Cihat kurtardı. Harbiyeliler gol yapmak için çok çalışıyorlarsa da Murat ve Şevket’in oyunları buna mani oluyor. Esat her zamankinden güzel oyunuyla her tarafa yetişiyor. Otuz beşinci dakikada İbrahim’den pas alan Müjdat sıkı bir süt çektiyse de Yalım bunu kurtardı.

    Bundan sonra oyun her iki tarafın karşılıklı hücumları ile geçti. Fener Ankara’da yaptığı ikinci maçı da 2-0 kazanarak sahadan ayrıldı.

    İhsan BAYRI – 20 Mart 1944 – Ulus Gazetesi | Harp Okulu’na Karşı

  • Büyük Fikret Bölüm VII

    Büyük Fikret Bölüm VII

    Fenerbahçe tarihinin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan beş isminden birisi olan ve Fenerbahçe’ye hem futbolcu, hem teknik direktör, hem de Başkan olarak hizmet eden “Büyük” Fikret Arıcan‘ın kitabından pasajlar ile karşınızdayız. Huzurlarınızda: Büyük Fikret Bölüm VII

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Büyük Fikret

    Büyük Fikret Bölüm VII

    Yabancı Diyarlarda Top Oynama Teklifi

    Bulgaristan’ın Sofya kentinde yapılan Balkan Oyunları’ndan sonra Türkiye döndüğümüzde o zamanın İngiliz antrenörü Mister Pegnam beni yanına çağırarak, İngiltere’de top oynayıp oynamayacağımı sordu. Futbol tarzımın İngiltere için geçerli olduğunu söylüyordu. Kabul ettiğim takdirde profesyonel futbol hayatımda çok başarılı olacağımı ve maddi yönden hayli yüksek bir ücret alacağımı ima etti.

    Genç yaşta bu teklif cazip olabilirdi. Ancak geçim problemimi asla futbola bağlamak istemiyordum. Hemen reddettim.

    Daha sonra bir millî maçımıza hakem olarak gelen sonra da İtalya Federasyonuna Başkan veya üye olan Moro adlı bir futbol adamı da beni İtalya’ya götürmek istedi. Orada rahatlıkla oynayabileceğimi, daha da ileri giderek zamanın meşhur solaçıkları Bastin ve Osri kadar şöhret yapabileceğimi söyledi.

    Cevabım yine, “Hayır” oldu. Çünkü vatanımdan ayrılarak dilini bilmediğim bir ülkede garip kalmak istemiyordum. Bu durum futboluma muhakkak etki yapacak ve başarı kazanamayacaktım.

    Türkiye’den dış ülkelere dil bilmeden gidip başarı gösteren gencimiz yok gibidir. Ancak Türk olup futbol ve dillerini oralarda geliştirenler müstesna…

    Futbol hayatımın en başarılı devresi 1928-1939 yılları arasında. Bu devrede Avrupa Karması’na aday gösterilmem de bunun ispatıdır.

    İnançlarım

    Futbol hayatımda şimdi tasvip etmediğim batıl inançlarım vardı. Bunları üzerimden atana kadar çok mücadele ettim. Bu ise ancak yaşlandıktan ve aksi sabit olduktan sonra mümkün olabildi.

    Örneğin, kaptan olduktan sonra hakem tarafından yapılan kur’a atışlarına katılmak istemezdim. Karşı kaptanın kazandığını söyleyerek tercih yapmasını rica ederdim. Bir gün bunu fark eden bir kaptan arkadaşım, aynı benim yaptığım gibi yaptı, peşinen “Siz kazandınız” dedi. Ben de kendi teklifimin aynına olmaz diyemedim ve rüzgârla beraber olan kaleyi seçtim. Maçı kazandık. Böylece bu derdimden kurtulmuş oldum.

    Maça giderken yolda bir papaz veya cenaze görmek bana hiç yaramazdı, sanırdım. Allah’tan, kıyafet kanunu çıktı ve papazlar elbiselerini değiştirdiler, bu görüntüden kurtuldum. Fakat cenaze görmek çok uzun sürdü. İnanın maçlara gözüm kapalı giderdim. Çünkü kış günlerinde cenazeler maç saatlerinde kaldırılıyordu. Yöneticilik hayatımda da bir cenaze olayı vardır.

    Galatasaray’la Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı oynamak için Kızılcahamam’daki kamp yerinden Ankara’ya doğru yola çıkmıştık. Yanımda Cemil’in transferine adı karışan Sultan Demircan da vardı. Birden bir araba bizi solladı ve trafik sıkışınca önümüzde durdu. Bir de baktım arabanın bagajında bir tabut vardı. Sesim soluğum kesildi. Sultan ne sorsa, ne söylese cevap vermiyordum. O da bozuldu. Başladı önümüzde oturan çocukların çok sevdiği Bekir’e sataşmaya… Bekir eski güreşçi, Sultan kabadayı. İkisi de silahlı. “Eyvah…” dedim, “Cenaze hükmünü gösteriyor.” Neyse onları yatıştırdık. Maçı da aldık ve bu hoş olmayan itikadımdan kurtulmuş oldum. Ama uzun süre maçlara gözlerim kapalı gittiğimi unutamam.

    Büyük Fikret Bölüm VII

    Unutamadığım Olaylar

    Macaristan’ın meşhur Ferençvaroş ekibi İstanbul’a gelecekti. O devrin Avrupa’da ün yapmış birçok futbolcusu ve şöhreti Şaroşi kardeşler takımla beraberdi. Maçlar özel olduğu için seyircileri memnun etmek isteyen yöneticiler bu iki kardeşin gelmesini şart koşmuşlardı. Ferençvaroş ve Şaroşi kardeşler İstanbul’a geldiler ve bu büyük takımı yendik. Yabancılara karşı markajdan kurtulduğum için en başarılı oyunlarımdan birini çıkarmıştım. Onlar da ülkelerine dönerken, “Siz de bize geldiğiniz zaman Fikret’te beraber gelecek…” şartını koşmuşlar. Bunu yazan gazete yazarının bir başka kulübe mensup olduğunu söylersem olayın değeri daha iyi anlaşılır sanırım.

    Arzulanması Hoş Olmayan Bir Olay

    Romanya’nın CFR futbol takımı İstanbul’a gelmişti. O zaman Galatasaray ve Beşiktaş’ı yendikten sonra son maçını bizimle oynadı.

    Güzel bir oyun tutturduk ve maçın son dakikasına kadar 2-1 galip durumda geldik. Son dakikada bizim ceza sahası yakınında bir taç kazanmıştık. Mehmet Reşat ağır davrandı atmak için… Bunu fırsat bilen Romenler topu elinden kaptılar ve taç atışını yaptılar. Çocuklar şaşkın bakarken top çoktan bizim filelere gitmişti. Açıkgöz misafir takım hemen orta noktaya toplandı halkı selamlayarak sahadan çıktı. Biz yine şaşkındık.

    Hakeme Müjdat Gezen’in babası Necdet Gezen’le itiraz ettik. Orta hakem Adnan Akın’dı. Durumun ne olduğunu sordum O’na… Akın, “Canım siz 2-1 galipsiniz…” dedi ama sahadaki görüntü öyle değildi.

    Hakemlere dönerek “Kabahat sizde değil, sizi hakem yapanlarda…” dedim. (Aman bunu Önder ve bazı isyankâr futbolcular duymasın). Tabii bu sözlerim rapor edildi, ceza aldım ve takımımı eksik bıraktım. Hoşa gitmeyen hareketlerimin göze batmaya başladığını hissediyordum. Bu ceza çok sürmedi. Milli maç nedeniyle affedildim ve bir daha yapmadım.

    Büyük Fikret Bölüm VII

    Babamın Benim için Söyledikleri

    Cezadan sonraki milli maçta oynayacaktım. Maçtan önce çıkan Akşam gazetesinin birinci sayfasına, “Fikret oynuyor” diye yazmışlardı ve büyükçe bir fotoğrafımı basmışlardı. Aynı gazetenin aynı sayfasında yeni bir demiryolunun açılışını yapacak olan Başvekil İsmet İnönü’nün de fotoğrafı vardı. Babam gazeteyi görünce, “Bu memleket nereye gidiyor yahu?” diye söylendi. “Sen bir oyunbaz, o da memleketi kurtaranlardan biri… Hem de Başvekil… Rezalete bak…”

    Bu sözler o devrin taassubunu gösterir. Sonradan bütün gazeteler spor sayfalarını ayırdılar. Rahmetli babam sağ olup futbolcuların boy boy fotoğrafını görse acaba ne derdi bilmem…

    Eski Sporcuların Dürüstlüğü

    Takım arkadaşlarım ve kulübüme mensup sporcular kadar sahada bir buçuk saat mücadele ettiğim fakat çok yakın arkadaşlık yaptığım sporcular da vardı.

    Hakkı Yeten, Eşref Bilgiç, Şeref Görkey gibi Beşiktaşlılar, Leblebi Mehmet, Suphi Batur, Şadlı, Necdet Cici gibi Galatasaraylılar, Samih Duransoy, Nevzat ve Fahri gibi İstanbulsporluları sayabilirim. Ben, bu kardeşlerimle saha dışında ne kadar dost olmuşsam tabiatım icabı saha içinde o kadar hırçındım.

    Milli maç için seyahatte bulunuyordum. Bir takım arkadaşım, “Fikret” dedi, “İyi ki, bu seyahatte seni yakından tanıdım. Sahadaki haline hiç benzemiyorsun. Yani daha önce seni sokakta biriyle kavga ederken görsem onunla bir olup seni döverdim…”

    Bunlar bana hep ders olmuştur. Kendimi yaptığım işlerde hep haklı sanırdım. İtirazda bulunurdum. Fakat işler hiç de sandığım gibi değilmiş. Sporcuların dürüstlük ve tahammül göstermeleri gerekiyormuş. Bunun genç sporculara örnek olmasını dilerim.

    Dürüstlüğe bir misal vereyim. Bir Beşiktaş maçında Şükrü Erkuş gol atmıştı. Fakat bu gole karşı taraf oyuncuları itiraz ettiler. Ancak hakem gol kararı vermişti. Israrlar karşısında aynı hakem Şükrü Erkuş’un yanına giderek durumu sordu. O da topla eliyle oynadığını söyledi. Hakem de sayıyı iptal etti. Gençlerimizin bunun gibi olayları kendilerine örnek almalıdırlar.

    (DEVAM EDECEK)


    Fotoğraf-1) 1937’de Maarif Kupası da bizim oldu. Fotoğrafta, Niyazi, ben, Esat birlikte görülüyoruz.

    Fotoğraf-2) Yabancılarla yaptığımız maçlarda büyük başarılar elde eden ve de Avrupa’da ismini sık sık duyuran Fenerbahçe takımı soldan sağa: Cihat, Yaşar, Ali Rıza, Melih, Aytan, Rebii, Lebib, Reşat, Şaban, Esat, Naci, Basri. Öndekiler: Ben, hakemler Adnan Akın, Kemal Halim, Şadi Tezcan.

    Fotoğraf-3) Fenerbahçe dergisinde çıkan bir karikatür.

    Fotoğraf-4) Ankara’da yaptığımız maçlardan birinden önce ben, heykel önünde görülüyorum.