Etiket: Nasuhi Esat Baydar

  • Ben Fenerbahçe’yim!

    Ben Fenerbahçe’yim!

    Daha önce şurada naklettiğimiz hatırayı, yine aynı kalemden, Nasuhi Esat Baydar’dan yeni diyalog detayları okuyalım. Öz Fenerbahçe’den aktarıyoruz. Ayetullah Bey, Fenerbahçe’nin yok olma tehlikesi karşısında “Ben Fenerbahçe’yim!” diye kükrüyor. Okumaya doyulmuyan bir hadise…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Dağılıyor mu?

    İlk günlerin Hasan’lı, Hüseyin’li, İzzi’li, (Devrin en meşhur futbolcuları) şatafatlı takımı, lig maçları arifesinde dağılıvermişti. Ortada Galip ve onun etrafında, futbolcu bile henüz belirmemiş biz gençler, kulübün zayıf bünyesini korumaya çabalıyorduk. Gün oluyordu ki on bir kişi bir araya gelip sahaya nasıl çıkacağımızı düşünerek kıvranıyorduk.

    Kuvvetlenmek için bizden daha kudretsizi ile “Pazar Yolu Kulübü” ile birleştik. Artık kalabalıktık. Takımın her hattında bir iki yedeği vardı. Lâkin yeni gelenlerle bir türlü bağdaşamıyorduk. Aramızda sebebi ifade edilemeyen bir geçimsizlik devam ediyordu. Belki biz, eski Fenerbahçeliler, biri birimizin çok yakın dostu idik, yenilerle müşterek fikirlerimiz ve hislerimiz yoktu, belki ayrı muhitlerde yetişmekte idik.

    Velhasıl uzlaşamıyor, az çok ayrı bir küme halinde yaşıyorduk. Esasen birleştiğimiz yer de ancak futbol sahası idi. Henüz lokal sahibi değildik. Şurada burada toplanıyor, işlerimizi hep beraber görüyorduk. Daha geniş hükümleri olan bir nizamnameye, idare mesuliyetini hakkıyla taşıyan bir heyete ihtiyacımız aşikardı.

    Nihayet, hazırlanan nizamnameyi müzakere ve bir idare heyeti teşkil etmek üzere, bir tatil günü sabahı, “Mühürdar Gazinosu”nda bir toplantı tertipledik. Usule göre bir reis ve iki katip seçerek görüşmelere başladık. İlk madde üzerinde uzun duruldu : Kulübün adı Fenerbahçe mi, Pazaryolu mu, Fenerbahçe-Pazaryolu mu, yahut büsbütün başka mı olacaktı?

    Ben Fenerbahçe’yim!

    Fenerbahçe’nin o zamanki reisi Ayetullah Bey (en ihtiyarımız, 23-24 yaşlarında, sarışın ve miyop bir delikanlı) söz aldı : “Bizimle birleştiniz, isim değişikliği bahis mevzuu olamaz!” dedi.

    Pazaryolluların reisi, bir hukukçu cevap verdi :

    – “Hayır sizinle birleşemedik, iki kulüp birleşti. İsim bahse konulmalıdır”

    Bir uysal teklif etti :

    – “Nizamnamenin diğer maddelerine kat’i şekli verelim, yeni idare heyetini de seçtikten sonra isme avdet ederiz”

    Ayetullah, birdenbire, köpürdü:

    – “Nizamnameyi bitirelim, idare heyetini de ekseriyetinizle kuralım, sonra bu idare heyeti, bu ekseriyet Fenerbahçe’nin kuyusunu kazsın, arkadaşlarımızdan dilediğini alıkoyup üst tarafını kapı dışarı etsin. Nerede bu bolluk! Biz Fenerbahçe’yi yalnız futbol oynamak için değil, bundan çok daha yüksek maksatlarla kurmuş ve bugüne kadar yaşatmış olanlardanız. Yolumuzda yürümek isterseniz elbirliğine hazır olduğumuzu söyler, aksi takdirde sizlere (gazinonun kapısını göstererek) buyurun, deriz”

    Pazaryolluların reisi, bu sert muamele karşısında, sordu :

    – “Siz kim oluyorsunuz da pişmiş aşa su katıyorsunuz?”

    Evet, bizlere bakarak, bakışlarımızda tasvip ifadesi bularak :

    – “Ben Fenerbahçe’yim, Fenerbahçe benim!” cevabını verdi.

    Gerçi, bu cevap On beşinci Louis’nin meşhur sözü idi, amma Fenerbahçe dürbün reisinin uzağı görmesi sayesinde, bir müzakere oyununa gelmemiş, dağılmak vartasından kurtulmuştu.

    Fenerbahçe, kırk yıllık ömründe, yine Ayetullah kıratında idarecilerinin uzak görüşleriyle, buna benzer hadiselerden daha kuvvetlenmiş olarak çıkacaktır.

    Nasuhi Esat Baydar

  • 30. Yılında Fenerbahçe Kurucular Heyeti

    1937 yılında “Fenerbahçe’de yolsuzluk yapılıyor” iddiaları ortaya atılınca, müessesan (kurucular) heyeti bir toplantı düzenliyor. Önemli Fenerbahçelilerin katıldığı toplantıyı o sene yayın hayatına başlayan Sarı-Lacivert dergisi aşağıdaki şekilde anlatmış. Haberin içinde çok kıymetli iki de fotoğraf var. Dikkat çekici nokta, orada mevcut olan bir sürü isimden ziyade, olmayanlar… Enver Bey, Ziya Bey, Necip Bey, Galip Bey, Mustafa Bey, Nasuhi Bey gibi isimler yok. Klikler o zaman da çalışıyor.

    * * * * * *

    Son teftişler ve bu teftişleri takip eden müddetler esnasına gazetelerde intişar eden ve halkın ağzında dolaşan dedikodulara bir cevap vermek ve idare heyetine itimat ve müzaheretlerine teyit eylemek maksadile Fenerbahçe müessisleri dün saat 10’da Kadıköyündeki klüp merkezinde toplanmışlardır.

    İçtimaa eski Ziraat vekili Manisa mebusu Sabri Toprak riyaset etmiştir. Celse açıldıktan sonra İdare heyet namına klübün ikinci reisi ve gazetemiz başmuharriri Hayri Celal Atamer bütün hadisatı olduğu gibi ve mufassalan anlatmış, klübün şahsiyeti maneviyesine yapılan çirkin isnatları ve İdare Heyetinin bunlara karşı aldığı tedbirleri izahtan sonra kendilerine itimat edilip edilmeyeceğini sormuştur. Bundan sonra hesap müfettişi raporu okunmuş ve bir çok müessisler söz almışlar, çıkarılan dedikoduları şiddetle reddetmişlerdir. Neticede 15 Eylül 937 tarihine kadar olan hesaplardan İdare Heyeti ibra edilmiş ve itimat beyanından sonra müessisler heyeti umumiyesi namına aşağıda yazılı kararın bütün gazetelerle neşrine karar vermişlerdir. Kararın sureti şudur:

    “Fenerbahçe spor klübünün bu Eylülün 26 ıncı pazar günü sabahı saat onda klüp merkezinde fevkalade olarak toplanan müessisler heyeti, klüp idaresini ve hesaplarını mevzuu müzakere ederek bu idarenin ve hesapların tamamen usüle muvafık ve muntazam olduğunu memnuniyetle görüp idare heyetine teşekkürle müzaheretini teyide karar vermiştir”

    Toplantıda şu zevat hazır bulunmuşlardır:
    Ragıp Ziya
    Saip Şevket Korhasan
    Hayri Celal Atamer
    Hasan Kamil Sporel
    Hüsamettin
    Celal Zülüflü
    Mehmet Reşat
    Fikret
    İbrahim Hakkı Turgay
    Arif Rıza Sporel
    Bedri Gürsoy
    Sabih
    Nizamettin
    Said Selahaddin Cihanoğlu
    Niyazi Sel
    Cafer Ali Çağatay
    Doktor Hamit Hüsnü
    Süreyya Salih
    Ferhat
    Zeki Rıza Sporel
    Şakir Beşe
    Yaşar
    Kadri Celal
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Muzaffer
    Nedim Kaleci
    Sabri Toprak

    Bu satırlar harici bu mesele ile alakadar hiç bir havadisin aslı olmadığını selahiyetle beyan eyleriz.

  • Kurucular Heyeti

    Kurucular Heyeti

    1937 yılında “Fenerbahçe’de yolsuzluk yapılıyor” iddiaları ortaya atılınca, müessisan (kurucular) heyeti bir toplantı düzenliyor. Önemli Fenerbahçelilerin katıldığı toplantıyı o sene yayın hayatına başlayan Sarı-Lacivert dergisi aşağıdaki şekilde anlatmış. Haberin içinde çok kıymetli bir de fotoğraf var. Dikkat çekici nokta, orada mevcut olan bir sürü isimden ziyade, olmayanlar… Enver Bey, Ziya Bey, Necip Bey, Galip Bey, Mustafa Bey, Nasuhi Bey gibi isimler yok. Klikler o zaman da çalışıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kurucular Heyeti Toplantısı

    Son teftişler ve bu teftişleri takip eden müddetler esnasına gazetelerde intişar eden ve halkın ağzında dolaşan dedikodulara bir cevap vermek ve idare heyetine itimat ve müzaheretlerine teyit eylemek maksadile Fenerbahçe müessisleri dün saat 10’da Kadıköyündeki klüp merkezinde toplanmışlardır.

    İçtimaa eski Ziraat vekili Manisa mebusu Sabri Toprak riyaset etmiştir. Celse açıldıktan sonra İdare heyet namına klübün ikinci reisi ve gazetemiz başmuharriri Hayri Celal Atamer bütün hadisatı olduğu gibi ve mufassalan anlatmış, klübün şahsiyeti maneviyesine yapılan çirkin isnatları ve İdare Heyetinin bunlara karşı aldığı tedbirleri izahtan sonra kendilerine itimat edilip edilmeyeceğini sormuştur. Bundan sonra hesap müfettişi raporu okunmuş ve bir çok müessisler söz almışlar, çıkarılan dedikoduları şiddetle reddetmişlerdir. Neticede 15 Eylül 937 tarihine kadar olan hesaplardan İdare Heyeti ibra edilmiş ve itimat beyanından sonra müessisler heyeti umumiyesi namına aşağıda yazılı kararın bütün gazetelerle neşrine karar vermişlerdir. Kararın sureti şudur:

    “Fenerbahçe spor klübünün bu Eylülün 26 ıncı pazar günü sabahı saat onda klüp merkezinde fevkalade olarak toplanan müessisler heyeti, klüp idaresini ve hesaplarını mevzuu müzakere ederek bu idarenin ve hesapların tamamen usüle muvafık ve muntazam olduğunu memnuniyetle görüp idare heyetine teşekkürle müzaheretini teyide karar vermiştir”

    Toplantıda şu zevat hazır bulunmuşlardır:
    Ragıp Ziya
    Saip Şevket Korhasan
    Hayri Celal Atamer
    Hasan Kamil Sporel
    Hüsamettin
    Celal Zülüflü
    Mehmet Reşat Pekelman
    Fikret Arıcan
    İbrahim Hakkı Turgay
    Arif Rıza Sporel
    Bedri Gürsoy
    Sabih Arca
    Nizamettin
    Said Selahaddin Cihanoğlu
    Niyazi Sel
    Cafer Ali Çağatay
    Doktor Hamit Hüsnü Kayacan
    Süreyya Salih
    Ferhat
    Zeki Rıza Sporel
    Şakir Beşe
    Yaşar
    Kadri Celal Atamer
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Muzaffer
    Nedim Kaleci
    Sabri Toprak

    Bu satırlar harici bu mesele ile alakadar hiç bir havadisin aslı olmadığını selahiyetle beyan eyleriz.

  • Fenerbahçe’nin Her Şeyi : Galip Kulaksızoğlu

    Kurucu… Kaptan… Teknik Direktör… Başkan…
    Galip Kulaksızoğlu, Fenerbahçe’nin her şeyi idi.
    Fenerbahçe’nin kurucularından Nasuhi Esat Baydar, 1948 tarihli “Öz Fenerbahçe” dergisinde Galip Kulaksızoğlu’nu anlatıyor.

    * * * * * *

    Yıl 1906.

    Şimdiki Fenerbahçe stadının yerinde etrafı açık bir çayır: Papazın Çayırı

    İki futbol kalesi. Büyük bir kalabalık. Sarı-Kırmızı, geniş parçalı, bol gömleği içinde ince uzun bir genç, Galatasaraylı Galip; bir maça başlanmadan önce, kaleye korkunç şutlar çekiyor. Kaledekiler (Galip’in şutlarını karşılamak hususi bir hüner olduğundan egzersiz zamanında fırsattan faydalanmak isteyen kaleciler) bu bomba topları tutmaya kalkıştıkça cüretlerinin cezasını parmaklarını incitmekle çekiyorlar.

    Galip, sağ ve sol, ani ve sert vuruşları, büyük çevikliği, göz pekliği ve pas dağıtma kabiliyeti ile bir iki senedir şöhret yapmış bir orta akıncı olduğu için, benim, o zamanki futbol heveslisi çocuk merakımın başlıca mevzularından biri idi: Kendisini o gün hayran hayran seyrettim.

    Saint Joseph Koleji’ndeki arkadaşlarından çoğunun iştirakiyle “Fenerbahçe Futbol Kulübü” kurulunda bu mektepte talebe olan Galip de yeni kulübün takımında yerini aldı ve -heyhat!- vakitsiz ölümüne kadar nev’i şahsına münhasır bir uzvu olarak Fenerbahçe’de kaldı.

    İlk Fenerbahçe takımının orta akıncısı Galip’ti. Yaşlandıkça geri hatlara çekildi. Bir müddet hafbeklik yaptı. Rahmetli Arif’le birlikte Fener’in geçilmez iki bekinden biri oldu. Birkaç kere kaleciliği denedi. İlk Cihan Harbi dönüşü, katıldığı bir maçta -hüzünle hatırlarım- seyirci kalabalığınca artık tanınmayan Galip, saçsız başı ve az çok ağırlaşmış vücuduyla, yadırgandığını fark edince futboldan çekildi. Takım kaptanlığından, Kulüp umumi kaptanlığına geçti. İdareci olarak bu unvanını sporla beraber hayattan çekilinceye kadar muhafaza etti. “Kaptan” denilince aklımıza Galip gelirdi. Ve gerçekten, Fenerbahçe gemisinin sevkinde, yıllar yılı, onun fikirlerinden, tedbirlerinden, hiç değilse azminden ve misalinden kuvvet aldık.

    “Kaptan” daima başta idi : Futbolda, teniste, atletizmde, avcılıkta, kriket, kürek, yüzme, yürüyüş, ne bileyim, sporun Türkiye’de tatbik edilmiş olan her şubesinde “as”dı. Ve, şüphe etmem, Tanrı onu “baş” olmak için yaratmıştı. Yalnız büyük kusuru hudutsuz gururu idi. Sınıfının birincisi olmak lazımken haksızlık edilerek ikinci çıkarıldığı için bir mükafat tevzi merasiminde Saint Joseph Koleji’nden ayrılmıştı. Bir bankanın başveznedarlığı teklif edilirken kendisinden usulen kefalet istenildiği için “Şerefim kafi kefalettir”  cevabıyla mukabele etmiş, ısrarlara rağmen bir daha o bankanın semtine uğramamıştı. İhtimal ki bu gururunu spordaki muvaffakiyetleri de takviye etmişti. Nitekim, Galip, gitgide, kendine yeter, cemiyetin hemen hemen dışında yaşar bir adam olmuştu. Yaz ve kış demez, bir sandala atlar, tutup çoğunu eşe dosta ikram ettiği olta balıklarıyla beslenir, tütününü kendi kıyar, çorabını kendi örer, kundurasını kendi tamir eder, hatta ağrıyan dişini kendi çıkarırdı. Galip’de muhakkak ki, bir Robinson Crusoe, bir Alain Gerbault ruhu vardı; kendi kendine ve kendi aleminde devamlı bir faaliyet içinde çalışır, bahtiyar ve serazat yaşardı. Fikir ve his istikbalini hiç bir şeye feda etmeyen, uyuşmalara yanaşmayan bu çetin tabiatlı adama ekseriya kızar, fakat hakperestliğine, doğru düşüncesine, kararlarındaki dönmezliğe, fıtri nezaketine hürmet ederdik.

    Galip, Midilli eşrafından Kulaksızzade Mustafa Paşa’nın oğlu idi; Fatihler çocuğu halis Türk karakterini spordaki Fair-Play’den gelme hürriyet aşkıyla mezcetmiş centilmen haliyle, günün birinde aramızdan sessizce çekiliverdi.

    Fenerbahçe’yi bütün Türkiye’ye sevdiren o tarif olunmaz spor hususiyetinin yaratıcılarından biri olarak Galip’i Fenerbahçe Stadı kapısı yanında temsil edecek bir heykel, ilk günlerinde kendini feda edenlere, sporumuzun şükran borcunu ödemeyi de bildiğini gelecek nesillere anlatırdı.

  • O Fenerbahçe için Her Şey Demekti

    O Fenerbahçe için Her Şey Demekti

    Kurucu… Kaptan… Teknik Direktör… Başkan… O Fenerbahçe için her şey demekti… Fenerbahçe’nin kurucularından Nasuhi Esat Baydar, 1948 tarihli “Öz Fenerbahçe” dergisinde Galip Kulaksızoğlu’nu anlatıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Papazın Çayırı’nda

    Yıl 1906.

    Şimdiki Fenerbahçe stadının yerinde etrafı açık bir çayır: Papazın Çayırı

    İki futbol kalesi. Büyük bir kalabalık. Sarı-Kırmızı, geniş parçalı, bol gömleği içinde ince uzun bir genç, Galatasaraylı Galip; bir maça başlanmadan önce, kaleye korkunç şutlar çekiyor. Kaledekiler (Galip’in şutlarını karşılamak hususi bir hüner olduğundan egzersiz zamanında fırsattan faydalanmak isteyen kaleciler) bu bomba topları tutmaya kalkıştıkça cüretlerinin cezasını parmaklarını incitmekle çekiyorlar.

    Galip, sağ ve sol, ani ve sert vuruşları, büyük çevikliği, göz pekliği ve pas dağıtma kabiliyeti ile bir iki senedir şöhret yapmış bir orta akıncı olduğu için, benim, o zamanki futbol heveslisi çocuk merakımın başlıca mevzularından biri idi: Kendisini o gün hayran hayran seyrettim.

    Saint Joseph Koleji’ndeki arkadaşlarından çoğunun iştirakiyle “Fenerbahçe Futbol Kulübü” kurulunda bu mektepte talebe olan Galip de yeni kulübün takımında yerini aldı ve -heyhat!- vakitsiz ölümüne kadar nev’i şahsına münhasır bir uzvu olarak Fenerbahçe’de kaldı.

    İlk Fenerbahçe Takımında

    İlk Fenerbahçe takımının orta akıncısı Galip’ti. Yaşlandıkça geri hatlara çekildi. Bir müddet hafbeklik yaptı. Rahmetli Arif’le birlikte Fener’in geçilmez iki bekinden biri oldu. Birkaç kere kaleciliği denedi. İlk Cihan Harbi dönüşü, katıldığı bir maçta -hüzünle hatırlarım- seyirci kalabalığınca artık tanınmayan Galip, saçsız başı ve az çok ağırlaşmış vücuduyla, yadırgandığını fark edince futboldan çekildi. Takım kaptanlığından, Kulüp umumi kaptanlığına geçti. İdareci olarak bu unvanını sporla beraber hayattan çekilinceye kadar muhafaza etti. “Kaptan” denilince aklımıza Galip gelirdi. Ve gerçekten, Fenerbahçe gemisinin sevkinde, yıllar yılı, onun fikirlerinden, tedbirlerinden, hiç değilse azminden ve misalinden kuvvet aldık.

    “Kaptan” daima başta idi : Futbolda, teniste, atletizmde, avcılıkta, kriket, kürek, yüzme, yürüyüş, ne bileyim, sporun Türkiye’de tatbik edilmiş olan her şubesinde “as”dı. Ve, şüphe etmem, Tanrı onu “baş” olmak için yaratmıştı. Yalnız büyük kusuru hudutsuz gururu idi. Sınıfının birincisi olmak lazımken haksızlık edilerek ikinci çıkarıldığı için bir mükafat tevzi merasiminde Saint Joseph Koleji’nden ayrılmıştı. Bir bankanın başveznedarlığı teklif edilirken kendisinden usulen kefalet istenildiği için “Şerefim kafi kefalettir”  cevabıyla mukabele etmiş, ısrarlara rağmen bir daha o bankanın semtine uğramamıştı. İhtimal ki bu gururunu spordaki muvaffakiyetleri de takviye etmişti. Nitekim, Galip, gitgide, kendine yeter, cemiyetin hemen hemen dışında yaşar bir adam olmuştu. Yaz ve kış demez, bir sandala atlar, tutup çoğunu eşe dosta ikram ettiği olta balıklarıyla beslenir, tütününü kendi kıyar, çorabını kendi örer, kundurasını kendi tamir eder, hatta ağrıyan dişini kendi çıkarırdı. Galip’de muhakkak ki, bir Robinson Crusoe, bir Alain Gerbault ruhu vardı; kendi kendine ve kendi aleminde devamlı bir faaliyet içinde çalışır, bahtiyar ve serazat yaşardı. Fikir ve his istikbalini hiç bir şeye feda etmeyen, uyuşmalara yanaşmayan bu çetin tabiatlı adama ekseriya kızar, fakat hakperestliğine, doğru düşüncesine, kararlarındaki dönmezliğe, fıtri nezaketine hürmet ederdik.

    Büyük Sporcu

    Galip, Midilli eşrafından Kulaksızzade Mustafa Paşa’nın oğlu idi; Fatihler çocuğu halis Türk karakterini spordaki Fair-Play’den gelme hürriyet aşkıyla mezcetmiş centilmen haliyle, günün birinde aramızdan sessizce çekiliverdi.

    Fenerbahçe’yi bütün Türkiye’ye sevdiren o tarif olunmaz spor hususiyetinin yaratıcılarından biri olarak Galip’i Fenerbahçe Stadı kapısı yanında temsil edecek bir heykel, ilk günlerinde kendini feda edenlere, sporumuzun şükran borcunu ödemeyi de bildiğini gelecek nesillere anlatırdı.

    Nasuhi Esat Baydar / O Fenerbahçe için Her Şey Demekti

  • Fenerbahçe’nin Savaşçıları

    Fenerbahçe’nin Savaşçıları

    Birinci Dünya Savaşı yıllarında cepheye gidenlerin arasında tabii ki sporcular ve kulüp üyeleri de vardı. Kasım 1915 tarihli Donanma mecmuasında yayınlanan “Şehit ya da Silah Altında Bulunan Sporcular” listelerinde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün azaları da bulunuyor. Galip Kulaksızoğlu, Yahya Berki Karagözoğlu, Sait Selahattin Cihanoğlu, Wilhelm Kohlhammer vb. belli başlı isimler dışında 1932 yangını bu isimlerin kim olduğunun bilinmemesine bahane olmamalıydı. Gerçekten çok yazık. Onlar kelimenin tam anlamıyla, Fenerbahçe’nin savaşçıları…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Kulübü’nün Elyevm Şehit Yahut Silah Altında Bulunan Azaları

    Galip Bey                                     Birinci Futbol Takımı Kaptanı

    Yahya Bey                                   Mecruh ve Taht-ı Tedavide

    Kemal Bey                                   Şehit

    Nüzhet Bey                                 Birinci Futbol Timi Azasından (Mecruh)

    Sait Bey                                       Birinci Futbol Timi Azasından

    Zeki Bey                                       İhtiyat Zabitlerinden

    Safi Bey                                       İhtiyat Zabitlerinden

    Hafid Bey                                    Zabit Namzedi

    Cemi Bey

    Nuri Bey                                      Birinci Futbol Azasından

    Sadık Bey                                    Birinci Futbol Azasından

    Rüştü Bey                                    Kotra ve Denizcilik Şubesinden

    Osman Bey                                 Futbol İkinci Tim Azasından

    Fahri Bey                                     Sandal ve Deniz Şubesinden

    Sezai Bey                                    

    Burhaneddin Bey

    Hulki Bey                                     Deniz ve Sandal Şubesinden

    Ömer Bey                                    Süvari Mülazım-ı Sani (İhtiyat)

    Garî Bey                                      Futbol Birinci Timi Azasından

    Afif Bey                                        Zabit Namzedi

    Bedri Bey                                    Zabit Namzedi

    Hafid Bey                                    Zabit Namzedi

    Ferit Bey                                      Zabit Namzedi

    Kemal Bey                                   Zabit Namzedi

    Emin Bey                                     Zabit Namzedi

    Zeki Bey                                       Mecruh ve Taht-ı Tedavide

    Nebil Bey

    Vasıf Bey

    Şevki Bey

    Servet Bey

    Kenan Bey

    Sabri Bey                                     Birinci Futbol Timi Azasından

    İsmail Bey

    Atâ Bey

    Rauf Bey

    Şakir Bey                                     İhtiyat Zabit Vekili

    Vehbi Bey                                    Müftüzade – Futbol Birinci Tim Azasından

    Arif Bey                                       Futbol Birinci Tim Azasından (Askeri Mühendis)

    Nurettin Bey                               Şehit

    Mehmet Bey                              Mülazım-ı Sani

    Nurettin Bey

    Cemal Bey

    Wilhelm Kolhammer                 Birinci Tim Azasından (Almanya’da Asker)

    Mehmet Nasuhi Bey                 İkinci Tim Azasından ve İhtiyat Zabitlerinden

    Ethem Bey                                  İkinci Tim Azasından

    Manço Selahattin Bey

    Süreyya Mithat Bey                  Birinci Tim Azasından

    Mustafa Behçet Bey                 Mecruh ve Taht-ı Tedavide

    Müfit Bey                                    İhtiyat Zabit Namzedi

    Sami Bey                                     İhtiyat Zabit Namzedi

    Mithat Bey

    Donanma Dergisi / Fenerbahçe’nin Savaşçıları

  • Spor Hayatımıza Şeref Veren Fenerbahçe

    Spor Hayatımıza Şeref Veren Fenerbahçe

    Harf inkılabı öncesi kaynaklarda Fenerbahçe ve Türk sporu hakkında çok ciddi bilgiler var. Tabii sadece bunlarla yetinmeyip, eski / yeni bütün kaynakları alt alta okuyarak daha doğru bilgilere ulaşmak mümkün. Bunlardan birisi de 1926 yılında yayınlanan Aylık Mecmua… Sizi “Spor Hayatımıza Şeref Veren Bir Kulüp : Fenerbahçe” yazısıyla baş başa bırakalım. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    * * * * * *

    Türkiye’de Futbolun Başlangıcı

    Bugün memleketimizdeki spor hayatında çok mühim bir mevkiye sahip olan Fenerbahçe Kulübü’nün tarih-i teşkili oldukça eski bir zamana aittir ve tarih-i teşkilinden bugüne kadar geçirdiği hayatta bir çok muvaffakiyetlerle doludur. Fenerbahçe Kulübü’nün  tesisine, Galatasaray Kulübü’nün teşkili üzerine memlekette, bilhassa Türkler arasında spora karşı gösterilen inhimâk sebep olmuştur. Bu Türk kulüplerinin tesisinden evvel Moda’da bir İngiliz kulübü ile Kadıköy’de Rumlardan, Ermenilerden, İtalyanlardan mürekkeb Kadıköy isminde bir futbol kulübü bulunuyordu. Gayri Türk kulüplerinde birkaç tane Türk oyuncu vardı.

    1322 senesinde futbol istilai bir şekil almıştı. Heveslileri günden güne çoğalıyordu. Bu sıralarda Kadıköy’deki Türkler bir kulüp teşkil etmek istediler. Bunlardan Galip, Nasuhi, Elkatip Mustafa, Fuat Beyler münavebe ile arkadaşlarının evlerinde toplanarak müzakerelere başladılar. O zamanki idarenin nazar-ı dikkatini celp etmemek için içtimalarını gizli yapıyorlardı.

    Sene 1907

    Bir sene sonra yani 1323’de Fenerbahçe Kulübü resmen teşkil etmişti. O zaman Rumblers, Progre, Moda isimlerindeki ecnebi takımlar çok kuvvetli bulunuyorlar, Galatasaray da bunlarla başa çıkmaya uğraşıyordu. Fenerlileri ilk yaptığı müsabakalar tabii çok defa mağlubiyet ile neticeleniyordu. Fenerbahçe’nin ilk oyuncuları arasında Galip, Nuri, Nüzhet, Mahmut ağabey gibi oyuncular vardı. Fakat Fenerliler muvaffak olmak için çok çalışıyorlardı ve Türkler arasında yetişen güzide oyuncuları aralarına alıyorlardı. Bu şerait dahilinde Fenerbahçe günden güne kesb-i kuvvet ediyor ve takıma Hasan Kamil, Said, Hikmet, Otomobil Nuri, Miço, Arif, Süreyya Beyler gibi o zamanın en iyi o zamanın en iyi oyuncuları dahil oluyordu. Fenerbahçe kuvvetli bir şekle inkılabından sonra Galatasaray’ın önüne tehlikeli bir rakip olarak çıktı ve 328 senesinde Galatasaray’dan şampiyonluğu aldı.

    Balkan Harbi, spor faaliyetine vurulan ilk darbe oldu. Fakat Harb-ı Umumi’nin zuhurundan sonra kulüplerin uğradığı sadme daha şiddetli oldu. Kulüplerin en güzide oyuncuları cepheye gidiyorlar, geride kalan oyuncular ise takımda açılan rahneyi dolduramıyorlardı. Esasen Harb-ı Umumi’ye tekadüm eden günlerde Fenerbahçe bir sarsıntı daha geçirdi : Bir nokta-i nazar ihtilafından dolayı takımın en kuvvetli oyuncularından Nuri, Bekir, Hikmet, Haydar Beyler kulüpten çıkmışlardı. Bunlardan Bekir, Nuri ve Haydar Beyler (Progre)yi Altınordu’ya tahvil ederek senelerce şampiyon çıkan bir kulübün esasını kurmuşlardı. Hikmet Bey de Galatasaray’a girmişti.

    Bu vaziyet karşısında Fenerliler hariçten yabancı anasırla takımlarını takviye etmek gayesini takip etmeyerek ikinci, üçüncü ve dördüncü takımlarını yetiştirmeye başladılar. Filhakika bu takımlarda o zamanın çok kıymetli oyuncuları bulunuyordu. Mesela Zeki, Alaaddin, Refik, Şekip, Cemil, Haydar Beyler gibi oyuncular bu takımlarda idiler. Fenerliler ellerindeki oyuncuların kıymetini takdir ederek bunları çalıştırmaya başladılar ve bir buçuk iki sene sonra Zeki ve Alaaddin Beyler birinci takıma çıktılar. Henüz 15-16 yaşında olan bu oyuncular o zamanın pos bıyıklı oyuncuları arasında süratle teferrüd edildiler ve Fenerbahçe’nin birinci takımında oynadıklarının ikinci senesinde İstanbul muhtelitinde oynamaya başladılar.

    Birinci Dünya Savaşı ve Sonrası

    Harb-ı Umumi, spor tarihi üzerine de çöken bir facia oldu. Asil kadrolar, kıymetsiz oyuncular ile dolduruluyor, ancak spor ruhunu öldürmemek gayretiyle çalışan teşkilat kuvvetlerin muvazenesizliği arasında bocalıyordu. Mesela Galatasaray Kulübü, birinci takımında dört Alman oynatıyor, Fenerbahçe birinci takımında iki Rum ve bir Ermeni oyuncu bulunuyordu.

    Fenerbahçe’nin en kuvvetli ve şöhretli devresi mütareke senelerinde başlar. Şehrimizdeki ecnebi takımlarına karşı hemen daima muvaffakıyet temin eden Fenerbahçe sa’i ve gayretiyle yalnız İstanbul’un değil, Türkiye’nin bile en sevilen kulübü olmuştur. İngilizlerden müteaddit kupalar almış, yaptığı müsabakaların yüzde doksanını kazanmıştı. Mâhaza İngilizler ile yapılan bu temasların Fenerbahçe’nin futbol tarzı üzerinde yaptığı inkılap ve faydalar gayrikabil-i inkardır. Fenerlilerin o maruf ahenk ve tesanüdü İngilizlerle yapılan müsabakalardan tahsil etmiş ve Slavya müsabakaları hazırlanan esasi inkişafı tam haline getirmiştir.

    Aylık Mecmua (Ekim 1926) / Spor Hayatımıza Şeref Veren Fenerbahçe

  • Fenerbahçe’nin İlk Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin İlk Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin ilk şampiyonluğu 1911-1912 sezonunda geldi. Bu ilk şampiyonluğun poster çekimi ise 28 Eylül 1912 tarihli Şehbal dergisinde yayınlanmıştı. Sizi bu fotoğrafla baş başa bırakıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    “İstanbul’un 1911 – 1912 Futbol Şampiyonluğu” başlığının altında şöyle bir de detay verilmiş:

    Şehzade Selahaddin Efendi’nin mahdumları Osman Fuat Efendi’nin himayeleri altında mütessis Fenerbahçe Sporting Kulüp Heyeti :

    Ön Sıra Sağdan İtibaren :

    Kamil Bey (Kaptan), Said Bey, Galip Bey, Nuri Bey, Kemal Bey.

    Sandalyede Oturanlar Sağdan İtibaren :

    Azmi Bey, Sabri Bey, Hüseyin Bey, Yahya Bey (Fesli).

    Arkada Ayakta Duranlar Sağdan İtibaren :

    Hulki Bey, Emirzade Arif Bey (Reis-i Evvel), Zeki Bey (Reis-i Sani), Elkatipzade Abbas Bey.

    Türk sporunun bir çok ünlü simasını gördüğümüz bu fotoğrafta, ilerleyen yıllarda Beşiktaş’ın kurucuları listesinde de ismine rastlayacağımız Elkatipzade Abbas’ın olması enteresan tabii. Çok fazla forma giyme şansı bulamadığı kulüpten ayrılarak Beşiktaş’a gitmiş olsa gerek… Bununla beraber kardeşi (ya da ağabeyi mi acaba?) Elkatipzade Mustafa Bey, Fenerbahçe efsanesini yaratan isimlerin en önemlilerinden olacaktı.

    Fenerbahçe'nin İlk Şampiyonluğu

    Bir de bu fotoğraf var. Görebildiğimiz kadarıyla…

    Arka Sıra, Soldan Sağa :
    Zeki Mazlum, Karnik Arslanyan, Elkatipzade Abbas Bey, Elkatipzade Mustafa Bey, Yahya Berki Karagözoğlu

    Ortadakiler, Soldan Sağa :
    Hüseyin Bey, Emirzade “Şehit” Arif Bey, Kemal Aşki

    Oturanlar, Soldan Sağa :
    Tevfik Haccar Taşçı, Otomobil Nuri, Galip Kulaksızoğlu, Nasuhi Esat Baydar, Hasan Kamil Sporel


    İşte Fenerbahçe’nin ilk şampiyonluğu ve ilk şampiyon futbolcuları… Hepsi nur içinde yatsın…

  • 1913 Fenerbahçe Mucizesi

    1913 Fenerbahçe Mucizesi

    Aşağıdaki üç fotoğrafta da ortak olarak yer alan tek bir kişi var: 1913 Fenerbahçe mucizesi yaratıcısı, Elkatipzade Mustafa Bey.

    1913 yılı İdman dergisinde yayınlanan bu üç resimde Fenerbahçe’nin birinci, ikinci ve üçüncü-dördüncü futbol takımlarını göreceksiniz. Özellikle 3. ve 4. takımlar, Fenerbahçe’nin 1920’li yıllarda başarıdan başarıya koşan kadrolarını oluşturdu.

    İsim listelerini (okuyamadığımız birkaç eksikle beraber) göreceksiniz ama resimlerin de tek tek üzerinden geçelim kısaca.

    Birinci fotoğraf bir yıldızlar geçidi… İlerleyen yıllarda Türk sporunun önemli isimlerinden biri olarak teşkilatta mühim görevler alacak olan Nasuhi Esat Baydar, sıkı İttihatçı Doktor Hamit Hüsnü Kayacan, Fenerbahçe ambleminin çizeri Topuz Hikmet, ilk Galatasaray galibiyetinin hat-trickçisi Hasan Kamil Sporel, Otomobil Nuri, Türkiye’nin ilk komple sporcularından (ve uzun süreli hakemlerinden) Sait Selahattin Cihanoğlu, Bakan ve Devlet adamı Hulusi Bey, Askeri Mühendis Şehit Arif, efsane ötesi sporcumuz, kaptanımız ve başkanımız Galip Kulaksızoğlu, Yahya Berki Karagözoğlu, Zeki Mazlum ve Elkatipzade Mustafa…

    İkinci takım belki çok fazla sayıda “Aa bu o mu?” denecek kişiyi barındırmıyor belki ama üçüncü ve dördüncü takım olarak geçen fotoğrafta gelecekte başarıları nesilden nesile anlatılacak olan iki kişi var. Müthiş golcü Alaaddin Baydar ve kaleci Şekip Kulaksızoğlu… Ve tabii onların Fenerbahçeli olmasını sağlayan kişi. Elkatipzade Mustafa.

    İnşallah günün birinde bu fotoğraflara dair daha derinlikli hikayelere kavuşuruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Birinci Futbol Takımı

    Sağdan ve Önden Birinci:
    Nasuhi Bey (Katib-i Umumi ve Murahhas)
    Doktor Hamit Bey
    Hikmet Bey
    Nüzhet Bey
    Kamil Bey (Kaptan)
    Nuri Bey
    Sait Bey
    Reis Hulusi Beyefendi
    Hulki Bey

    İkinci Sıra:
    Mateosyan Efendi
    Sabri Bey
    Arif Bey
    Mösyö Wilhelm
    Galip Bey (Heyet-i İdare Reisi)
    Kemal Bey
    Sait Bey

    Üçüncü Sıra:
    Yahya Bey (Kasadar)
    Zeki Bey
    Elkatip Mustafa Bey (İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Takım Kaptanı)

    Fenerbahçe İkinci Futbol Takımı

    Sağdan ve Önden:
    Adil Bey (İkinci Takım Katibi ve Hokey Kaptanı)
    Vecdi Bey 
    Ethem Bey
    Şinork Efendi
    Süreyya Bey

    İkinci Sıra:
    Nuri Bey
    Hasan Bey
    Reşat Bey
    Arslanyan Efendi
    Mustafa  Bey(Kaptan)
    Kenan Bey
    Ömer Bey
    Selahattin Bey
    Nurettin Bey

    Üçüncü Sıra:
    Servet Bey
    Kamil Bey
    Orhan Bey
    Şakir Bey
    Devletyan Efendi
    Abdülselam Bey
    Müfit Bey
    Ekrem Bey

    Fenerbahçe Üçüncü ve Dördüncü Futbol Takımı

    Sağdan ve Önden:
    Mualla Bey
    Ahmet Cemal Bey
    Mehmet Cemal Bey
    Alaaddin Bey
    Müfit Bey
    Şekip Bey
    Haydar Bey
    Cafer Bey

    İkinci Sıra:
    Elkatip Mustafa Bey (Kaptan)
    Celal Bey
    Vedat Bey
    Hayrettin Bey
    Hakim Bey
    Fahri Bey
    Senai Bey
    Burhanettin Bey
    Orhan Bey
    Suat Bey

    Üçüncü Sıra:
    Rıfat Bey
    Nizamettin Bey
    Süleyman Bey
    Kamil Bey
    Enver Bey
    Lütfi Bey
    Arslanyan Efendi
    Rıza Bey
    Fındıkyan Efendi
    Nihat Bey

    Dördüncü Sıra:
    Necip Bey


    İşte 1913 Fenerbahçe Mucizesi… Nur içinde yat, büyük Fenerbahçeli..

  • Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali

    Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali

    Aşağıda okuyacağınız metin, 26 Mart 1914 tarihli İdman mecmuasından… Yazar 1914’den 1932’deki yangın felaketine kadar ikamet ettiğimiz Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali açılış gününü anlatmış. Fotoğrafta kimler yok ki? Elkatipzade Mustafa Bey, Hamit Hüsnü (Kayacan) Bey, Nasuhi Esat (Baydar) Bey, onun kardeşi, sonraki yılların müthiş Fenerbahçe forveti Alaaddin (Baydar), dönemin Fenerbahçe Başkanı Mehmet Hulusi Bey, Otomobil Nuri ve yazıda ismi geçenlerle birlikte bir çok ismi bilindik ama simasını hatırlamadığımız insan. Kısacası tam bir “Fenerbahçe Türkiye’dir” fotoğrafı. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali

    Fenerbahçe Spor Kulübü, Kuşdili’nde eski Uhuvvet Kulübü’nü makarr-ı ittihaz ederek Mart’ın yedinci günü resmi küşadını icra etmiştir.

    Spor aleminde şayan-ı dikkat kulüplerden biri olan Fenerbahçe’nin bu yeni kulüp binası izhar-ı cihet bir spor kulübü olabilecek şekilde ve hassaten öyle bir mevkidedir. Cuma günü kulüp spor âlâtıyla dahilen tezyin edilmiş ve dışarısı da alay bayraklarıyla donatılmıştı.

    İki buçukta bütün müdavim gelmeye başladı. O esnada kulüp azası bir içtima-i umumi akdetmişti. İçtimayı müteakip saat üçe doğru hazırûna hitaben Fenerbahçe Kulübü reis-i umumisi ve Hicaz Demiryolu müdür-i umumisi Hulusi Bey tarafından davete icabetlerinden dolayı teşekkür edildikten sonra kendilerinin Fenerbahçe Kulübü reisi olduğunu zikrederek :

    “İhtimal ki benim gibi yaşlı, nahif bir adamın spor kulübünde riyaset etmesi garip görünür. Şüphe yok ki ben ve benim gibi vakti, zamanı, sini müsait olmayanlar bilfiil sporla meşgul olamazlar. Fakat bizim maksadımız, böyle çalışkan gençlerin mecmuanı riyaset ve onları teşvik ve tergîb ile memlekette kavî anasır yetişmesine say eylemektir. Ben fiilen sporla meşgul olamayan zevatın bu tarzda muavenette bulunmalarını pek muvafık ve lüzumlu görürüm. Asrımız kuvvetin hakka galebe çaldığı bir devirdir. Halbuki yine kuvvetli olarak hakka galebe değil ona müzaheret edeceğiz” mealinde bir nutuk irad ederek alkışlandı.

    Nutku müteakip hazırûna pasta, çay, bisküvi ikram edildiği gibi Bahriye musiki takımı da terennüm etti. Bahriye nazır-ı esbakı Hüsnü Paşa, İstanbul mebusu Salah Cimcoz Bey, muharririnden Ahmet Rasim Bey, Ahmet Bey, Müdafaa-i Milliye ve Belediye ve matbuat erkanından zevat hazır bulunduğu gibi spor kulüpleri murahhasları da hazır idi. Resmi küşad esnasında fotoğraflar ahzolundu.

    Bizim bu babda ihtisasatımız, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yeni binasında kemal-i muvaffakıyet ve afiyetle payidar olmasını temenni ve böyle muntazam kulüplerin artması arzusunu izhardan ibarettir.

    İdman – 13 Mart 1330 (1914) / Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali