Etiket: Necati Bilgiç

  • Ver Lefter’e

    Ver Lefter’e

    Meşhur “Ver Lefter’e Yazsın Deftere” sözünün tamanına tekabül eden şiiri, 1955 tarihli bir Necati Bilgiç röportajından öğreniyoruz… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Lefter Küçükandonyadis

    Fenerbahçe’nin en çok sevilen futbolcularından birisi de şüphesiz Lefter’dir. Türk futbolunu, hem İtalya, hem de Fransa takımlarında oynayarak tanıtan ve iki sene yurtdışında kalarak bu cepheden de bir hususiyet kazanan Lefter, 1926 yılında İstanbul’da doğduğuna göre, bugün 29 yaşında bulunmaktadır. Tuhaf bir tesadüf, bu müddet zarfında 29 defa da milli formayı giymek şerefine nail olmuş.

    O’nun bir hususiyeti de Türk futbolcuları içinde hakkında en çok yazı veya şiir yazılanlardan birisi olmasıdır. Arkadaşımız Necmi Tanyolaç’ın derlediği şu satırlar, O’nun için hiç de fazla olmasa gerek:

    LEFTER…
    Aman! O ne biçim, o ne alım?
    Bir ayağında şut, diğerinde çalım.
    Bakın Sarı-Lacivert formasından akan şu tere,
    Ver Lefter’e, yazsın deftere.

    O’nun hakikaten şiir gibi golleri, nefis çalımları, vücut kıvraklığı ve korkunç bir top kontrolü ve sıkı şutları vardır. Bununla beraber, son zamanlarda biraz şahsiliğe kaçması, tek hatasıdır.

    Lefter hayatta en çok futbol oynamayı ve balık tutmayı seviyor. Birisi kış, diğeri de yaz sporu olduğuna göre başka spor yapmasına da esasen lüzum kalmıyor.

    Lefter Küçükandonyadis, evli ve iki kız babasıdır. İlki 3, diğeri de 1,5 yaşında olan bu küçük hanımlar, babalarının hayatta en çok sevdiği varlıklar imiş. Ama Lefter hemen ilave ediyor: “Tabii sonra da ailem gelir”. (Ne olur ne olmaz, hanımı düşünmek lâzım değil mi?)

    “Damatlarının hangi meslekten olmasını istersin?” sualine:

    “Futbolcu olsunlar” cevabını verdi. Ama sakın ümitlenmeyin, zira Rula Niyazi ile nişanlı (!) Küçük de Nedim ile sözlü (!) imiş.

    Lefter’e diğer bir sual soruyorum:

    “Kaç yaşına kadar futbol oynamak niyetindesin?”

    Cevap gayet enteresan:

    “Şimdiki durumda kendimi çok iyi hissediyorum, daha 5 sene, 34 yaşıma kadar futbol oynayabileceğimi sanıyorum.”

    Lefter, saha içinde kasti tekme atanlara; hayatta da yalan söyleyenlere çok kızmakta imiş.

    Futbolu bıraktığında hangi işle meşgul olacağını sorduğum zaman, biraz düşündükten sonra şu cevabı verdi;

    Bilmiyorum… Ama manifatura üzerine çalışan bir mağaza açmak iyi olsa gerek değil mi?

    Lefter’in üzerinde şimdiye kadar en fazla tesir eden maç 1948 senesinin 23 Nisanında (harpten sonra yaptığımız ilk milli maç olan) Atina’da Yunanistan ile yaptığımız karşılaşma imiş. Türk takımının 3-1 galip geldiği bu karşılaşmada, Lefter bir de nefis gol atmıştı.

    Hayatının en enteresan ve unutulmaz günlerini, Avrupa’da bulunduğu sırada geçen iki sene olarak gösteren Lefter: “İyi ve fena tarafları ile bu günleri hiç bir zaman unutamayacağım” diyor.

    Büyükada’da oturan ve semtini çok seven Lefter (1.70 m. boy ve 68 kilo) cüssesizliğine rağmen kuvvetli bünyesi ve mücadele kudreti ile bugünkü şöhretini elde etmeğe muvaffak olmuştur.

    1943 yılında Taksim takımında futbola başlamış, askerliğini müteakip 1947-48 sezonunda Fenerbahçe kulübüne transfer olmuştu.

    Lefter günlük hayatını ekseri Ada’da geçirmektedir. Sabahları motoru ile balık tutmaya çıkar, antrenman yoksa diğer zamanlarını ailesi ve çocukları arasında geçirir. O’nun Süleymaniye’de dokuma tezgâhları bulunduğunu, yani bir patron olduğunu da biliyorsunuzdur tabii…

    “Bu sene ligler nasıl olacak?” sualine şu cevabı verdi:

    “Muhakkak ki, geçen senekilerden çok daha cazip ve çekişmeli geçecek. Bilhassa 5 büyük takım arasında cereyan edecek maçlar, hem puantaja tesir etmesi bakımından, hem de kuvvet muvazenesi dolayısıyla seyredilecek evsafta olacak ve bu futbolumuzu daha çok kalkındıracaktır. Yalnız sporcuların (geçen seneki gibi talihsiz sakatlıklarla karşılaşmamaları için) daha temiz ve sportmence oynamalarını temenni ederim.

    Lefter’e, son olarak Türkiye’de attığı en güzel golün (kendisince) hangisi olduğunu sordum.

    Desportos’un Türkiye’yi ilk ziyareti esnasında Fenerbahçe’yi 3-1 yendiği maçta (ki yedikleri bu sayı için misafirler “Brezilya’da olsa bu gole fener alayı yaptırılırdı” demişlerdi.) uzaktan attığı golü istediği şekilde bir vuruşla yaptığını söyledi.

    Bakalım Lefter, bu sene de kaç kale ağını ağlatacak, kaç sayı levhasını değiştirecektir?

    Röportaj: Necati Bilgiç – Fenerbahçe Spor Gazetesi – 4 Ekim 1955

  • Kaptanın Seyir Defteri IV

    Kaptanın Seyir Defteri IV

    Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin dördüncü defteri Fenerbahçe’nin 1990-1991 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri IV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kaptanın Seyir Defteri I

    Kaptanın Seyir Defteri II

    Kaptanın Seyir Defteri III


    Fenerbahçe’nin Kadrosu: Ahmet Suphi Evke, Aykut Kocaman, Bilal Şar, Czeslaw Jakolcewicz, Ercan Koloğlu, Erdi Demir, Ergin Parlar, Fadıl Vokri, Gökhan Gedikali, Hakan Tecimer, Hasan Kemal Özdemir, Hayrettin Aksoy, İsmail Kartal, Müjdat Yetkiner, Neşet Muharremoğlu, Oğuz Çetin, Rıdvan Dilmen, Semih Yuvakuran, Sercan Görgülü, Serdar Şenkaya, Şenol Çorlu, Şenol Ulusavaş, Şenol Ustaömer, Toni Schumacher, Turhan Sofuoğlu, Yaşar Duran, Guus Hiddink

    Lige Katılan Takımlar: Adanaspor, Ankaragücü, Aydınspor, Bakırköyspor, Beşiktaş, Boluspor, Bursaspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Karşıyaka, Konyaspor, Sarıyer, Trabzonspor, Zeytinburnu

    Köşe Yazarları ve Fotoğrafçılar: Alaattin Metin, Atalay Gülen, Atılay Kayaoğlu, Attila Gökçe, Bedri Koraman, Bekir Boran, Birol Pekel, Bilal Meşe, Bülent Tuncay, Can Bartu, Cüneyt Şengül, Deniz Gökçe, Doğan Koloğlu, Doğan Yıldız, Engin Biçer, Ercan Aktuna, Erdoğan Şenay, Ergun Hiçyılmaz, Fuat Ercan, Güray Soysal, Gürcan Bilgiç, Haldun Domaç, Hasan Elidemir, Hüseyin Yangır, İlhan Söyler, İslam Çupi, Kahraman Bapçum, Lefter Küçükandonyadis, Mehmet Çakıroğlu, Mehmet Önal, Meriç Müldür, Metin Oktay, Mümin Özkasap, Necati Bilgiç, Orhan Aldinç, Ömer Üründül, Rıdvan Yelekçi, Selahattin Gökhan, Selçuk Mumcu, Serdar Uluer, Togay Bayatlı, Turgay Demir, Turgay Esmer, Turgay Örme, Yalçın Türk, Yılmaz Canel, Yusuf Dursun, Yusuf Yalkın, Zeki Çol, Ziya Şengül


    Kaptanın Seyir Defteri IV

  • Ergun Öztuna

    Ergun Öztuna

    Fenerbahçe’nin Puşkaş lakaplı oyuncusu Ergun Öztuna, transferinden hemen sonra Fenerbahçe dergisinde Necati Bilgiç’e bir röportaj vermişti. Efsane oyuncumuza bir selam gönderiyor, sizleri bu yazıyla baş başa bırakıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bilmediğiniz Tarafları ile Fenerbahçeliler

    Ergun Öztuna

    “Eskiden beri Fenerbahçe’yi çok severdim, fakat bu son Ankara seyahatine katıldıktan sonra gerek idareciler, gerekse oyunculardan gördüğüm yakınlık üzerine onlara büsbütün bağlandım.”

    Bu sözleri 17 yaşındaki yeni ve müstait futbolcumuz Ergun Öztuna söylüyordu. Fenerbahçe’nin ailece hayranı ve eskiden beri sempatizanı olmakla beraber, kulübümüze yeni iltihak eden çiçeği burnunda Fenerbahçeli Ergun’u, Ankara dönüşü M.Paşa Stadı’nda Dünya Kupası güreş müsabakalarını takip ederken yakaladım. 1.68 metre boyunda 66 kilo ağırlığında koyu kumral, ela gözlü ve çok neşeli bir genç olan Ergun, Fenerbahçe’ye girdiğinden dolayı sonsuz bir sevinç duymaktaydı. Bizim konuşmamız sırasında oraya gelen ve transfer için ne kadar para aldığını soran bir gazeteciye verdiği cevabı bildirmekle de bunu ispat etmek kolay :

    “Malî işlerle alakadar değilim, Fenerbahçe’ye girdim ve bu bana kâfî…”

    Uşak-İzmir-İstanbul

    Ergun 1938 yılının 15 Ekim’inde Uşak’ta doğmuş. Fakat -herkesin aksine- aynı tarih nüfus idaresine 1937 olarak kaydedilmiş. Futbola her genç gibi okul sıralarında iken, mahalle aralarında bez ve kağıt toplar kovalayarak başlamış. 1953 senesinde İzmir’de bulunduğu ve İzmir genç karması için oyuncu istedikleri sırada Sait Altınordu’nun çalışmalarına katılmış. O sene arkadaşları arasında top takibi, iki ayakla topa vuruşları ve kafalı oyunu ile dikkati çeken Ergun, İzmir karmasında çok güzel oyunlar çıkardığı halde, yaş ve bünyesinin küçüklüğü yüzünden milli takıma dahil edilmemişti. Fakat Karşıyakalı idareciler bu genci o yıl birinci takıma koymakla değerini takdir etmekte gecikmediler. Ergun çok sevdiği Ay-Yıldızlı formaya, müteakip iki yıl, İtalya ve Macaristan’da yapılan genç milli takımlar turnuvalarına katılmakla kavuştu. Ergun bu maçlar sırasında 4 defa genç milli takıma dahil olmuştur.

    Sempatik futbolcumuz suallerimi neşeli bir ifade ile cevaplandırırken, efendiliğini ve terbiyesini her haliyle belli etti.

    • En çok heyecan duyduğun maç?
    • Futbola yeni başladığım sırada İstanbul-İzmir genç takımlar maçında çok heyecan duymuştum (Bu maçı 1-0 İzmir kazanmıştı) Son defa İzmir-Budapeşte maçlarının ilkine çıkarken de bacaklarım titriyordu.

    İlimle Futbolun Sonu Yoktur

    Ergun İstanbul’a gelirken bütün ailesini, annesi, amcası, ağabeyi ve iki kız kardeşini de peşinde sürüklemektedir. Öztuna ailesi Kadıköy’e yerleşerek 11. sınıfta bulunan Ergun’un tahsilini tamamlamasına ve muntazam bir hayat yaşamasına yardım edeceklerdir.

    Fuboldaki ideali “Fenerbahçe ve Milli takımda oynamak” olan Ergun, “İlimle futbolun sonu yoktur. Bu âlem içinde ne kadar sivrilebilirsem oraya yükselmek için gayret edeceğim” diyor. Hayattaki gayesi de Yüksek Ticaret Okulu’nu bitirerek iyi bir ticarethane açmakmış. (Nedense memuriyetten çok şikayetçi)

    Ergun da Lefter’in hayranlarından. “Lefter gibi bir fubolcu olmak isterim” diyor. Diğer beğendiği sporcular, Fenerbahçe ve Karşıyakalı arkadaşları ile Recep, Metin ve Turgay imiş. Yabancılardan Koçsis, D.Santos, Ockwirk ve Matthews’i beğeniyor.

    Seyahatleri sırasında İtalya, Macaristan, Avusturya ve İsviçre’yi gören Ergun en fazla İtalya’yı beğenmiş.

    Zevklerine gelince: Yemek tefrik etmezmiş. Her türlü tatlıyı, meyvelerden portakal ve elmayı, filmlerden polisiye ve macera filmlerini, artistlerden Audrey Hepburn ve Gregory Peck’i, kitaplardan kendi çağındakilerin hoşlandığı tarihi ve sürükleyici macera romanlarını seviyor. Henüz küçük olduğu için beğendiği tipi ne biz sorduk, ne o buna yanaştı.

    Ergun, çok çabuk sukunet bulmasına rağmen, çabuk kızmasını beğenmiyor. Sözünde durmayanlara çok sinirleniyor.

    • Uğura inanır mısın?
    • Sahaya çıkarken nazarlık takmayı adet edinmişim.
    • Unutamadığın golün?
    • Geçen sene İzmir’de Karşıyaka’nın Karagücü’nü 3-2 yendiği maçta attığım iki golü -güzel bir şekilde yapıldıkları için- hâlâ unutamam.
    • Son bir sual. Almanya ile yapacağımız amatör milli takımlar maçının neticesi için ne diyorsun?

    Amatör milli takım namzedi Ergun pek nikbin görünmemekle beraber şu cevabı verdi :

    • Almanlar uzun zamandan beri ve iyi bir şekilde hazırlandılar ve maçlar yaptılar. Bizler yeni bir araya geliyoruz. İnşallah güzel bir netice alırız.

    Biz de aynı şeyi temenni ettik.

    Röportaj : NE-BİL