Etiket: Necati Gökçen

  • Moda Deniz Kulübü

    Moda Deniz Kulübü

    1980’li yılların sonunda “V” dergisinde, konusu “Moda Deniz Kulübü” olan aşağıdaki yazı yayınlanmış. Kadıköy tarihinde ve sosyal hayatında çok önemli bir yere sahip olan Moda Deniz Kulübü’nün kuruluşunda ve yönetiminde başta (Türk futbol tarihinin en büyük sporcusu) Zeki Rıza Sporel olmak üzere, bir çok büyük Fenerbahçelinin payı var. Öyle ki Fenerbahçe’nin ebedi büyük kaptanı Galip Kulaksızoğlu bile kulüpte müdürlük yapmış… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Moda Deniz Kulübü

    1934 senesi, yaz mevsiminin son günleri. Marmara’nın berrak, mavi sularında her zamanki gezintilerinden birini yapmakta olan “Ceylan” yatının güvertesinde, zamanın iktisat ve Ticaret Bakanı Celal Bayar, arkadaşlarına anlatmakta olduğu anısını Büyük Atanın “Denize inmek medeniyetin şiarıdır” vecizesiyle noktalıyor.

    11 yıllık genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yatçılık konusunda, Akdeniz Devletlerine nazaran çok yavaş bir ilerleme kaydettiği bu dönemler için, Ata’nın vecizesinin anlamı büyüktü. Ve, sporun diğer dallarında birer otorite olan, o sırada da“Ceylan” yatında bulunan gençler, Atatürk’ün vecizesinden güç alarak, zamanın İktisat ve Ticaret Bakanı Celal Bayar ile arkadaşlarına gönüllerinde biriktirdikleri yatçılık ile ilgili sıkınt darını sayıp dökme fırsatım yakalamışlardı.

    Bu olayların yaşandığı 1934 yılında, yatçılık alanında manzara şuydu;

    Moda Koyunun dışına çıkmayan, “Moda Kayığı” diye adlandırılan dört beş tekne, yine Moda’da bulunan İngiliz Kulübü’nün üç-dört “Dingi”si ve Fenerbahçe’de oturmakta olan yabancı birkaç zengine ait tek tük yat ortalıkta dolaşmaktaydı.
    Özetle bu yıllar Barbaros’ların Turgut Reis’lerin torunları olduğumuzu iftiharla söylemenin lafta kaldığı yıllardı…

    O gün Kalamış Koyunda “Ceylan”dan ayrılanlar bu acı gerçekle bir kez daha yüz yüze gelmişlerdi. Fakat içlerinde bir ümit ışığı) belirmişti.Çünkü Büyük Ata’nın icraatlarının uygulayıcılarından, Onun en yakın çalışma arkadaşı Celal Bayar’ın girişimleriyle yatçılık alanındaki bu durgun dönemin noktalanacağına yürekten inanmışlardı.

    Dört, beş ay sonra yani 1935 yılının başlarında Celal Bayar, Milli Spor Mağazası’nın sahibi Zeki Rıza Sporel’e yazın son günlerindeki, bir deniz kulübü kurulmasıyla ilgili sohbetlerini hatırlatıyor ve böyle bir tesisin kurulması için nelere ihtiyaç duyulacağını soruyordu. Ardından da ekliyordu:

    “Bu yılın yaz mevsimine bu kulübü yetiştirebilir miyiz?”

    Zeki Rıza Sporel, Bayar’a 25-30 bin liralık bir yardımın yanı sıra kulüp için bina sağlandığı takdirde hemen hazırlığa girişebileceklerini arz ediyordu. Ertesi gün Türkiye İş Bankası’nda “Deniz Kulübü” emrine otuz bin liralık bir kredi açılıyor ve banka üst düzey yöneticilerinden Fazıl Öziş ve Muvaffak İşmen de Zeki Rıza Sporel ile birlikte kulübün bir an evvel kurulması için hazırlıklarda bulunmakla görevlendiriliyorlardı.

    Sıra kulübün kurulacağı bölgeyi saptamaya geliyordu. Kalamış Koyundaki Cıngıllı Bağı ve Fenerbahçe Burnu üzerinde yapılan incelemeler istenen sonucu vermiyor ve en uygun yer olarak Moda Koyunda karar kılınıyordu. Ve bugün Moda Deniz Kulübü terk ettiği eski binada, su sporları konusunda etkinlik göstermekte olan İngiliz Kulübü ile birleşerek 8 Nisan 1935 tarihinde Celal Bayar (İzmir Mebusu), Fazıl Öziş (T.Iş Bankası Genel Direktör Muavini), Muvaffak İşmen (T.İş Bankası Genel Direktör Muavini), A.Hendel (Deutsche Orient Bank İstanbul Şubesi Direktörü), Zeki Rıza Sporel (Yüniş Fabrikaları İstanbul Ajanı), Arthur Whittal (İngiliz Sefareti Pasaport Dairesi Şefi) ve Rejinald Whittal (Tüccar) tarafından Moda Deniz Kulübü kuruluyordu.

    Kulübün ilk idare heyeti ise Celal Bayar’ın başkanlığında, kurucu altı üyeden oluşuyordu. 53 yıllık şerefli bir geçmişe sahip olan Moda Deniz Kulübü’nün bugüne değin başkanlığını yapanlar Celal Bayar, Necmettin Sadak, Yusuf Ziya Kalafatoğlu, Muhlis Erdener, Zeki Rıza Sporel, Tevfik Taşçı, Rauf Dizdar, Malik Yolaç ve Necati Gökçen’dir.

    Komodorluğunu ise Celal Bayar, Kenny Whittal, Pertev Demirhan, Tevfik Taşçı, Rejinald Whittal, Nazmi Rıza Kuraner, Dr. Ziya Demirdöken, İlhan Sipahi, Ercüment Berker ve Faruk Ilgaz yaptılar.

    Üyeleri arasında ülkenin tanınmış, seçkin simalarının bulunduğu Moda Deniz Kulübü’nü kuruluşundan bugüne değin yerli ve yabancı birçok devlet büyüğü de ziyaret etmiş. Büyük Atatürk’ün defalarca şereflendirdiği ve sonraki Cumhurbaşkanlarının da tabii üye olarak sık sık ziyaret ettikleri Moda Deniz Kulübü’nü, son Cumhurbaşkanımız Sayın Kenan Evren de iki kez onurlandırmışlar.

    Kulüp, 48 yıl etkinliğini sürdürdüğü ilk binasından, kulübün üyesi Ord. Prof. Y. Mimar Emin Onat’ın projelerini bizzat hazırladığı ve inşaatı bürokratik engellerden dolayı uzun yıllar süren yeni lokaline 1983’de taşındı.

    53 yıl içinde büyük bir titizlikle seçilen 2028 üyeye ulaşan Moda Deniz Kulübü’nün başkanlığını, halen Prof. Dr. Süha Toner yapıyor. Yönetim Kurulu ise şu üyelerden oluşuyor :

    Yusuf Lakay, Haldun Okşar, Mustafa Yemeniciler, Dr.Adnan Gürkaynak, İbrahim Yazıcı, Muhtar Yiğit, Teoman Taşpınar ve Tarık Şehmen.

    Necati Gökçen ve İbrahim Cimcoz da bugünkü komodorlar.

    Moda Deniz Kulübü, bugün de seçkinlerin kulübü olma niteliğinin yanı sıra su sporları alanındaki gücünü tümüyle koruyor.

    Anılar

    Moda Deniz Kulübü’nün kuruluşundan bu yana üyesi olan İbrahim ve Bülent Cimcoz kardeşler ile Necati-Vecihe Gökçen çifti kulüp ile ilgili 53 yıllık anılarını dile getirdiler. Moda Deniz Kulübünün eski üyeleri, geçmişi anlatırken bir yandan da 1930’lu yılları sanki yeniden yaşıyorlardı.

    “Şimdiki Moda Vapur İskelesi’nin üstünde “Yachting Clup” adında bir İngiliz kulübü vardı. İşte 1935’de Moda Deniz Kulübü bu İngiliz Kulübü ile birleşerek o yıllarda Kıbrıslı Celal Sofu Beyin malı olan şimdi terk edilmiş eski binada kuruldu”

    İbrahim ve Bülent Cimcoz’un ardından sözü Gökçen’ler aldı:

    “Zeki Rıza Sporel’in Ceylan yatında o dönemin başarılı sporcuları Demir Turgut, Leyla Turgut ve Kamil Öngut, Celal Bayar’a gençlik adma deniz sporlarıyla ilgili hepimizin sıkıntılarını dile getirmişlerdi. İktisat Bakanı Bayar’da Atanın da bir dileği olan deniz kulübünün kuruluş çalışmalarına başlaması için emir verdi. Ağabeyimiz Tevfik Taşçı kurucu üye olarak Yönetim Kuruluna girdi. Daha sonrada komodorluk ve başkanlık yaptı”

    Moda Deniz Kulübü nün uzun yıllar başkanlığını yapan bugünde İbrahim Cimcoz ile birlikte komodorluğunu üstlenen Necati Gökçen o yıllarda kulübün yalnızca 100 üyesi bulunduğunu vurguluyor. İbrahim Cimcoz ise o dönemde kulübe nasıl üye olunduğunu şöyle anlatıyordu:

    “Milletvekili maaşının 225 lira olduğu 1935’de ben kulübe üye olmak için 100 lira ödedim. Arkadan 1936’da kardeşim Bülent, 1940’da da Necati Gökçen üyelik için 100 liranında üstünde ödemeler yaptılar. Tabii bu yüksek aidatın yanında üyelik talebinde bulunan kişi hakkında da çok geniş araştırmalar yapılırdı“

    Atatürk kulübe ilk gelişini ise eski üyeler hep birlikte büyük bir coşkuyla tekrar yaşamasına anlattılar.

    “1935 yılının yazıydı. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Atanın açılış için kulübe geleceği duyuldu. Herkeste heyecan dorukta idi. öğle üstü Florya Deniz Köşkü’nden hareket eden Acar Motoru Mustafa Kemal Paşa’yı Moda Vapur İskelesi’ne getirdi. Beraberinde Şükrü Kaya, Donanma Komutanı Şükrü Okan, Mebus Hafız Mehmet Bey ve Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi Yunus Nadi Bey vardı. İktisat Başkanı ve Kulüp Başkanı Celal Bayar başta olmak üzere, Zeki Rıza Sporel, Tevfik Taşçı, Mahmut Baler, Dr.Cudi Bey ve eski İngiliz Kulübünün ileri gelen isimleri Paşa’yı karşıladılar. Balkonda kısa bir süre oturdu. Memnuniyetini dile getirip kulüpten ayrıldı. Sonra bir çok kez hep deniz yoluyla kulübe geldiler. Balolara katıldılar”.

    En eski dört üye geçen yılların Moda Deniz Kulübüne olumlu katkıları olduğunu da belirtiyorlar.


    Moda Deniz Kulübü
    İki yıldır görevde olan ve bu dönem içinde de başarılı çalışmalara imzasını atan Moda Deniz Kulübü yönetim kurulu ve murakıpları “V” için bir araya geldiler. Başkan Prof. Süha Toner, Yusuf Lakay, Haldun Okşar, Muhtar Yiğit, Dr. Adnan Gürkaynak, Mustafa Yemenici, Tarık Şehmen, İbrahim Yazıcı, Teoman Taşpınar, Burhan Atakoğlu, Sedat Günertem ve Tulga Erdoğru.
    Moda Deniz Kulübü
    Necati Gökçen, Vecihe Gökçen, İbrahim Cimcoz ve Bülent Cimcoz

  • Kürekçilerin Kraliçesi

    Kürekçilerin Kraliçesi

    Daha önce burada kısa bir röportajını yayınladığımız, Fenerbahçe’nin efsanevi kadın sporcusu Vecihe Taşçı (Gökçen), 1994 yılının Şubat ayında Birleşik Grup Bülteni ile “Kürekçilerin Kraliçesi” başlıklı, daha tafsilatlı bir röportaj yapmış.

    Hep söylediğimiz bir şey var. Bunu rahmetli Vecihe Hanım de için tekrar etmek gerek :

    Başka bir memlekette yaşasalar, haklarında en az 3-4 kitap yazılacak insanlar, geride sadece birkaç fotoğraf bırakarak aramızdan ayrıldılar. En büyük hayallerimizden birisi onların Fenerbahçe tarihine kattığı muhteşem başarıların bir nebze de olsa hakkını verebilmek… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Vecihe Gökçen Kimdir?

    İstanbul’da doğdu. Erenköy Kız Lisesi’ni bitirdi ve felsefe eğitimi gördü. İlk kadın kürekçi unvanını kazanırken birçok başarılara imza attı. 36 yıl felsefe öğretmenliği yapan Vecihe Hanım halen Fenerbahçe kongre üyesi…

    Kürekçilerin Kraliçesi

    Bu sayımızda söyleşimizi çok değerli, gerçek bir İstanbul hanımefendisi, Fenerbahçe’nin ilk kürekçisi Vecihe Hanım ile yapıyoruz. Çok sıcacık, çok dost bir ortam. Vecihe Hanım yakın bir geçmişte, hareketli yapısından da kaynaklandığını düşündüğüm bir ufak kazayla kalça kemiğini kırmışlar.

    Geçmiş olsun, nazar değmiş. Yine de içindeki hareketli, canlı, yaşam dolu kişiliği pırıl pırıl gözlerine, şık kırmızı süveterine, bakımlı ve enerjik görüntüsüne yansımış. Eşi sayın Necati Gökçen beyefendi ile birlikte söyleşiyoruz.

    “Ağabeyim Fenerbahçe’nin kurucularındadır. Haccarzade Tevfik, Tevfik Taşçı’dır. Tevfik Taşçı, yakın dostları Zeki Rıza, Kamil Sporel, Galip Bey vardı. Kulübün şurasına şunu yapalım, şu duvarını örelim diye koşuştururdular. O kadar çok kendini Fenerbahçe’ye verenler arasında büyüdüm ki anlatamam. Aralarında para toplarlardı ki bir taş daha şurasına ilave edilsin.”

    Vecihe Hanım, eminiz siz bize çok şeyler anlatacaksınız. O yıllarda Türk ve Fenerbahçe sporunda bir hanımefendi. Bu yıllarda dahi sporda çok az hanım sporcu var. Küreğe nasıl geçtiniz? Niye yüzme değil de kürek?

    Kürek çekmeyi çok seviyordum. Yüzerim yüzmesine de o zaman yüzmek o kadar popüler değildi sanırım. Kim bilir o çıtaları görünce imrendim galiba. Tenis de oynardım. Bazı turnuvalara da katıldım ama hiç şansımız olmadı şampiyonlukta. O zamanlar yabancılar vardı.

    Mesela Zeki Rıza’nın karısı İngilizdi, müthiş oynardı. Ben onların yanında daha ufak falan kalırdım ama yine de turnuvalara girerdim. Yılmazdım. Kız erkek karışık oynardık. Ama derecem kürekte oldu. Girdiğim yarışı kaybetmem.

    Birleşik grupta pek çok kürekçi arkadaşımız var, sizinle söyleşimizi ilgi ve sevgi ile okuyacaklar eminim.

    Benden önce kadın kürekçi yoktu. İlk benim. Moda İlkokulu’nda tahsilime başladım, sonra Alman mektebine gidip ilk tahsilimi orada bitirdikten sonra Erenköy Lisesi’ne devam ettim. Daha sonra da felsefe okuyup, felsefe öğretmenliği yaptım 36 sene.

    Çocukken çok bisiklete binerdim, yakın arkadaşım Emel Korutürk ile birlikte. Onunla günde 2 kere buradan Bostancı’ya gidip gelirdik. Küreği bıraktıktan sonra da tenise devam ettim, 950’de araba kullanmaya başladım. Felsefe öğretmenliğini de çok severek yaptım. Çocukların ailelerini çağırıp onlarla çay sohbetleri yapardım. O zamanlar hiç böyle adetler yoktu. Velilerle çok temas eder, çocuklarla birlikte konuşur, tartışır eğlenirdik. Çünkü çocukların ruh yapılarında ailelerin çok önemi vardır. Çocukları çok severim. Hala bana gelip, ziyaret ederler.

    Şimdi artık bir şey yapamıyorum maalesef. Kulüp arkadaşlarım var, onlarla görüşüyorum, arada sırada da konken oynuyorum! Ama kumarhaneye asla gitmem! Kulübün altında bir kumarhane açıldı biliyor musunuz?

    Biliyorum ve bu konu ile ilgili görüşünüzü soracağım. Vecihe Hanım, tasvip ediyor musunuz?

    Ona hiç gitmem, hiç tasvip etmem. Felaket getirir, asabiyet getirir, sıkıntı getirir. Kısacası nahoş bir hadise. Hele Fenerbahçe Kulübü’nde hiç yakışık almaz. Duyduğum zaman tasavvur dahi edemedim, inanmak daha da zor. Devlette de bununla ilgili çalışmalar var, kaldırılacak. Sadece 5 yıldızlı turistik otellerde bu yapılabilir.

    Vecihe Hanım, kulübe nasıl girdiniz? Moda’da çok hoş, deniz kenarında modern bir aile ortamında yetişmiş bir genç hanım, nasıl Fenerbahçeli oldunuz?

    Ağabeyim Tevfik Taşçı o kadar sporcuydu ki, tenisi İstanbul’a o getirmiştir. Yanan binada asfalt kortu yaptık. Ağabeyim beni çok sever ve yanından hiç ayırmazdı. Küçükken kulübe götürürdü. Hiç unutmam sahanın kenarında otururdum ve bir gün futbolcunun ayakkabısı alnımı yarmıştı. Çember yarışında bir de yelpaze kazanmıştım, hala saklarım. Sporun içinde kavruldum.

    Ben erkek gibi büyüdüm. Hatta Şifa’da o zamanlar bir bakla tarlası vardı. Saint Joseph’den aşağı inerken. Orada futbol da oynardım. Hatta annem bana özel ızgaralı pabuç yaptırmıştı. Annem de desteklerdi. Bek dururdum! Eşim Necati Bey de bahriyeli. O da yelkenci ve hokey oynardı. Yani sporla her zaman iç içeydi.

    Necati Bey siz de Fenerbahçeli misiniz?

    Ben Fenerbahçe’ye kaydoldum, fakat o bina yanında kayıtlarımız yandı. Hokey’i Galatasaray’da oynadım, mütareke yıllarında. Efendim bu hokey dolayısıyla bekarken Galatasaray ile daha çok münasebetim vardı. Evlendikten sonra Galatasaray ile irtibatlarımız kesildi, daha ziyade Zeki ile Kamil ile birlikte olduk. Deniz kulübünde hizmet ettik ve 40 sene yönetimde vaziyet aldık. 6 sene başkanlık ettim efendim. Bu kulübün bu binaya sahip kılmada çalıştım ve sonra beni buraya komodor yaptılar. Artık sıhhatim dolayısıyla ilgilenemiyorum.

    İnsan tecrübesi arttıkça daha objektif olabiliyor hadiseler karşısında. Tecrübenin değerini dinamizmine aktarabilmek çok önemli. Dolayısıyla Fenerbahçe Birleşik Grup büyüklerinden çok şey öğreneceği idraki içinde… Vecihe Hanım tekrar küreğe dönelim mi?

    Ağabeyimin küçük bir botu vardı. Ayı Bacağı denilen bir de yelkeni vardı. O botla gide gele çok tecrübe kazandım. İlk kadın kürekçi benim. Benden sonra, isimlerini unuttum, iki kız kardeş vardı. Lily diye annesi İngiliz babası Türk bir arkadaşım vardı. Onunla birlikte iki çifteye çok çalışırdık. Öyle bir çalışırdık ki, Ziya Kaptan diye bir hoca vardı, elinde saat bizi buralara getirir nefesimizi sayarak egzersiz yapardık. Daha sonra Melahat diye Erenköy Lisesi’nden bir arkadaş da aramıza katıldı, 3 çifte yaptık. Bedri Gürsoy’un ablası Sacide de, ikisi de rahmetli oldu, dümencimizdi. Galatasaraylılar benden çok korkarlardı. Mecmualarda yazarlardı. Hiç yenilmedik. Moda koyunda ve Beykoz’da yarışlar oldu. Şükrü Okan veriyordu hediyelerimizi. Necati ise donanma olmuştu sonra, o şekilde tanıştık. Annem bile sandalla denize gelirdi. Çok motive edici ne istesem yapan bir anneydi.

    Rahmetli Tevfik Bey zamanında bütün Fenerbahçeliler bu evde toplanırdı. Bu evin kuruluşunda bu var : Sait Selahattin, Arif, Zeki, Kamil, Galip Beyler, hepsi burada toplanırdı. Annem eğer ağabeyim yalnız gelse kulüpten git arkadaşlarını yemeğe getir derdi. Paylaşmak, birlik olmak, dostluk Fenerbahçe’nin nüvesinde vardı. Herkes kardeş gibiydi.

    Doktorlar “Çabuk iyileşiyorsunuz, bunu sporculuğunuza borçlusunuz” diyorlar. Sigara falan da içmedim. Ne şekerim, ne o, ne bu, hiç yok.

    Spor yapmanın faydaları bunlar!..

    Fenerbahçe’de 5 sene bekleme süresi için ne düşünüyorsunuz?

    Hiç güzel bir şey değil. Ne münasebet. Bir zamanlar grupların yaptığı hareketleri önlemek için alelacele alınan bir karardır. Hiç olacak şey değil. İnsan bıkar, bırakır.

    Fenerbahçeli sporcular, özellikle kürekçiler için ne diyorsunuz?

    Bol bol çalışsınlar, sigara içmesinler ve yarışları mutlaka kazansınlar!

    Vecihe Hanım, sizinle irtibatımız plaket töreni ile başladı. Size izah ettiğim gibi bu plaket töreni Fenerbahe Birleşik Grup’u “Fenerbahçe’de sevgi birliği” temasıyla başlattığı bir dizi aktivite içerisinde en değerlisi bence. Her şeyden önce Fenerbahçe’nin birlik ve beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç olduğu bir dönemdeyiz. Rahatsızlığınız dolayısıyla gelemediniz törene. Bize duygularınızı aktarır mısınız lütfen?

    Evet, maalesef rahatsızlığım dolayısıyla düzenlediğiniz törene gelip, plaketimi alamadığım için fevkalade üzgünüm. Kıymetimizin bilinmesi dolayısıyla Fenerbahçe Birleşik Grup olarak yapmış olduğunuz bu girişimden çok mütehassıs oldum. Herhalde oraya gelseydim, ağlardım. Çok çok memnun oldum. Faruk Ilgaz Bey sağ olsun, adıma almış.

    Sayın Ilgaz sizin plaketinizi aldıktan sonra, şahsınız ve sporculuğunuz hakkında Fenerbahçe Sevgi Birliği gecemize katılanlara bilgi verdi. Bunu da burada kaydetmek isteriz hanımefendi.

    Teşekkür ederim efendim.

    Hüsnü kabulünüze Fenerbahçe Birleşik Grup ve şahsım adına bir kez daha teşekkürler. Hoşçakalınız.

    Fenerbahçe Birleşik Grup Aylık Bülteni / Şubat 1994