Bugüne kadar dijitalleştirdiğimiz en kapsamlı arşiv olan Feyza Güvener Özarca Arşivi, Erenköy Kız Lisesi’nden Fenerbahçe Spor Kulübü’ne uzanan müthiş bir spor kariyerini gözler önüne seriyor. Voleybol gibi bir takım sporunun yanında, bireysel bir mücadele alanı olan masa tenisinde ve jimnastikte de üst üste Türkiye şampiyonlukları kazanan Feyza Güvener Özarca, ileride yapılması muhtemel araştırmalarda “Bayrak Sporcu” olarak kayıtlara geçecek. Bu yolda küçücük bir katkımız olursa şeref duyarız.
Huzurlarınızda Erenköy Kız Lisesi, Fenerbahçe Spor Kulübü ve mahalli-ulusal organizasyonlar ile Feyza Güvener Özarca arşivi…
Fotoğraflara dair bilgileri ekledikçe, araştırmacılara daha da faydalı olmasını umduğumuz bu arşiv vesilesiyle, fotoğrafların birçoğunun eser sahibi olan, Feyza abla’nın rahmetli babasını da saygıyla anıyoruz. Aileler sadece evlatlarının değil, büyün bir memleketin spor tarihini yazıyorlar aslında. Merhume annesi de Feyza abla’yı sürekli teşvik ederek müstesna bir sporcunun yetişmesine sebep olmuş. Nur içinde yatsınlar.
Fenerbahçe ve Türk spor tarihinin “birden çok branşta” başarılı ismi Feyza Güvener Özarca’nın teveccühüyle dijitalleştirdiğimiz fotoğraflar içinden renkli bir hazine çıktı. Yüksek müsaadesiyle fotoğrafları burada yayınlıyoruz.
En altta da Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1987 tarihli “Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi” kitabında bu kadronun yurtdışı deplasmanları hakkında yazdıkları var.
İstanbul ve Türkiye 1968-1969 mevsimi şampiyonu Fenerbahçe Kız Voleybol Takımı 3. kez katıldığı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda ilk maçını 2. turda Bulgarlarla yapacaktı. Ancak, Bulgarların çekilmeleri üzerine, 3. turda geçen yılın Avrupa şampiyonu Rus UÇKA Ordu Takımı ile eşleşti.
Kongre arifesinde ve 1 milyon Lira da borçlu Fenerbahçe Kulübü’nün 2 maçında İstanbul’da yapılması teklifini Ruslar kabul etmediler. Kulüp, 28 bin Lira olan masrafa karşı sadece 5 bin Lira verebildiğinden, Beden Terbiyesi’nden ısrarlar sonucu 15 bin Lira yardım alındı. 5 bin Lira da kafileye dâhil edilen bir üyeden sağlanarak, 14 Mart 1970 gecesi otobüsle Ankara’ya, ertesi sabah da Rus uçağıyla Moskova’ya gidildi.
Yönetim Kurulundan Rüştü Dağlaroğlu, Turgut Soydaner, Şube Kaptanı Turgut Turgay, Antrenör Metin Bıkmaz, Takım Kaptanı Perihan Özbilgin, Sema Bora, Serpil Koç, Tomris Özpars, İnci Dönmez, Nilgün Turgay, Selma Paketçi, Ceyda Turan ve Figen Tangil’den oluşan ve kar altindaki Moskova’da ÇSKA mensubu Rus subayları tarafından karşılanan Fenerbahçe kafilesi, 28 kat ve 4 bin odalı, Avrupa’nın en büyük oteli Hotel Rossia’da 4 gün kaldı.
16 Mart 1970’deki maçı Rus takımı 15/3, 15/7 ve 15/8 kazandı. Rövanş maçı için 4 Nisan’da gelen ve Taksim’de Plaza oteline yerleştirilen misafir takım, 5 Nisan’daki karşılaşmayı 15/0, 15/1 ve 15/3’le kazanıp yarı finale yükseldi ve sonunda yine Avrupa Şampiyonu oldu.
Atina-Sofya ve Lodz Deplasmanları
Türkiye 1971-1972 şampiyonu Fenerbahçe, 5.11.1972 günü İstanbul’da Perihan (K), Alev, Şeniz, Sema, Perran, Nida, İnci, Tomris, Aynur ve Feyza kadrosuyla 10/15, 15/12, 15/5 ve 15/12’lik setlerle 3-1 yendiği Yunan şampiyonu Panathinaikos ile Atina’da 11.11.1972’deki rövanşı, Rumen hakemler gelmeyince, Yunanlı hakemler idaresinde oynanmaya zorlandı. Fenerbahçelilerin itirazları ve Yunanlı seyircilerin de Fenerbahçelilere saldırmalarıyla olaylar çıkmış ve durum FIVB’ye aksettirilmiştir. Fenerbahçe Kulübünün bu itiraz ve şikâyeti üzerine, rövanş maçının, tarafsız saha olarak, Sofya’da oynanması kararlaştırıldı. Ancak Fenerbahçe, müsabaka günü olan 9.12.1972 de Sofya’da rakibini göremeyince 2. tura geçmiştir. Sarı-Lacivertliler böylece Avrupa Kupalarında tur atlayan ilk Türk Voleybol Takımı oldular.
Fenerbahçe’nin 2. turdaki rakibi Polonya’nın ünlü STAR LODZ takımı idi. Yönetim Kurulundan Nusret Özmengü ve Şube Kaptanı Halit Çetinkaya idaresinde Aralık 1972 de Lodz’a giden Fenerbahçeliler orada 3/0, Ocakta İstanbul rövanşını da yine 3/0 kaybedip elendiler.
Portekiz Deplasmanı
Fenerbahçe Kız Voleybol Takımı 1972-1973 Türkiye İkincisi olduğundan, Avrupa Kupa Galipleri şampiyonasındaki rakibi LEİXÖES ile ilk maçı PORTO şehrinde yapacaktı. Ancak, ağır masraf gerektiren bu deplasman üzerindeki tereddüt, şubenin kulüpte bir “VOLEYBOL GECESİ” tertipleyip 50 bin lira sağlamasıyla mümkün oldu.
Başkan F.Ilgaz, Yöneticiler B.Büyükyüksel, Prof.G.Özgen, R.Dağlaroğlu, Şube Kaptanı Güneş Çapa, eski milli voleybolcu Alev Ercins ve takımı oluşturan Sema (K), Tomris, İnci, Gülören, Gülfer, Perran, Aynur, Nida, Feyza ve Nil’den kurulu kafile, 16.11.1973 günü THY uçağıyla Zürich’e gitmiş, oradan Portekiz uçağıyla Geneve ve Lizbon’dan, 21 de Atlantic kıyısındaki Porto şehrine varmıştır.
Portekiz Kupa şampiyonuyla maç 18 Kasım akşamı yapıldı ve Fenerbahçe’nin 14/16, 15/5, 10/5, 15/4 ve 15/13 olarak, 3/2 galibiyeti ile sonuçlandı. Seyirciler, ilk seti 14/16 kaybeden Türk takımını, önceleri merakla seyrettikten sonra, ikinci seti 15/5 kazanması üzerine, ambale etmeye çalışmış, başaramayınca da ayakta alkışlamıştır.
Maç boyunca tribünde 8/10 kişilik bir grubun sürekli “YA… YA… YA… ŞA… ŞA… ŞA… FENERBAHÇE ÇOK YAŞAAAAA!” temposu kulakları okşamış, yanlarına gidildiğinde, bu gençlerin Porto’da petrol rafinerisi kurmakta olan bir Alman firmasının Türk teknisyen ve işçileri oldukları öğrenilmiştir. Atlantik Okyanusu kıyılarında bir Türk Kulübü için, hiç kuşkusuz, ilk kez duyulan ve yaşanan bu coşkulu tezahürat mutlu bir anı olarak işaretlenmeye değer.
Porto’dan 19 Kasımda ayrılıp Lizbon’da müsteşar Samim Şahin tarafından karşılanan Fenerbahçeliler, Büyükelçilikte Fuat Doğu Paşa’nın verdiği yemekten sonra, akşam İtalyan uçağıyla Milano, gece de Roma’ya geldiler. Roma’da THY’nin iki gün misafiri olan takıma Büyükelçi Pertev Subaşı elçilikte yemek vermiş ve kafile 22 Kasımda İstanbul’a dönmüştür.
Fenerbahçe, Portekiz Kupa şampiyonu LEİXÖES takımını 24 Kasım 1973 akşamı Spor ve Sergi Sarayındaki rövanş maçında da 15/8, 15/1 ve 15/9’luk setlerle 3/0 yendi ve tur atladı.
Bükreş Deplasmanı
Avrupa Kupa Galipleri 1973-1974 mevsimi şampiyonasında Fenerbahçe Kız Voleybol Takımı, Portekiz şampiyonunu 2 maçta da yenip eledikten sonra, 2. turu kur’a ile atladı ve Bükreş Dinamo’su ile karşılaşmak üzere çeyrek finale yükseldi.
Macar uçağıyla 6.2.1974 de Bükreş’e giden Bülent Büyükyüksel, R.Dağlaroğlu, Şube Kaptanı Güneş Çapa, Antrenör Deniz Esinduy ve Sema (K), İnci, Aynur, Perran, Gülfer, Tomris, Gülören, Nida, Feyza ve Nil’den oluşan takım 8 Şubat’ta çeyrek finalin bu ilk maçıyla 15 Şubattaki İstanbul rövanşını 3/0 kaybetti ve Avrupa 2. Si Dinamo Bükreş, ÇSKA Moskova ile karşılaşmak üzere, yarı finale yükseldi.
Rüştü Dağlaroğlu | 1907-1987 Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi
73 sene evvel Fenerbahçe seçimden hemen önce şampiyon oldu! 14 Mayıs seçimlerine bir hafta kala yapılan maçta Fenerbahçe, Altay’ı 4-0 yendi ve 9. Türkiye Şampiyonluğu‘nu kazandı. Bir kez daha kutlu olsun!
Her iki takım da gayet hareketli ve enerjik oynuyor. Oyun müthiş süratli. Üçüncü dakikada Samim’in fevkalade olan 35 metreden çektiği şut kale direğini yalıyarak geçti. Fener kısa zamanda bariz bir hâkimiyet kurdu. Fakat Altay da mukabil kaleyi sıkıştırıyor.
16’ncı dakikada Salâhaddin’den güzel bir pas alan Cihat keskin bir şutla zaviyeyi gördü. Fakat Cihat yumrukla defederek uzun uzun alkışlandı. Oyun heyecanlı, halk yerinde duramıyor.
39’uncu dakikada Fenerbahçe soldan bir korner kazandı. Halit çekti. Ahmet kafa ile kaleye yolladı. Fakat Altaylılar uzaklaştırdılar.
40’ıncı dakikada Ahmet Samim’den santraya yakın aldığı pası kaleye kadar sürdü. Kaleciyi atlatıp ilk Fener golünü çıkardı. Fakat Ahmet topu bariz bir ofsayttan almıştı. Hakem nedense görmedi! Bu suretle devre 1-0 Fener lehine bitti.
İkinci devre!
İlk dakikada Fener kalesine akan Altay, topu Cihat’a kaptırdı.
3’üncü dakikada Altay soldan bir korner kazandı. Cihat’ın çektiği korneri kaleci uzaklaştırdı.
2 dakika sonra Fener soldan bir korner kazandı. Korneri Halit çekti. Samim’in yumuşak bir şutu ile top tekrar Altay ağlarına takıldı.
Hemen bir dakika sonra gene soldan bir korner alan Fener bu defa semere alamadı.
6’ncı dakikada Altaylılar bir frikik kazandılar. 18 yakınından Edvin’in çektiği frikik sol zaviyeden girerken Cihat muhakkak bir golü kornere attı.
8’inci dakikada Lefter’in sağdan kale ağzına kadar sürdüğü topu hafifçe ortaya kaptırdı. Ahmet topa dokunarak kaleye soktu: 3-0.
Bu esnada kaleci Fikret yaralanıp dışarı çıktığından kaleye Bayram geçti. Artık oyun bundan sonra gerek oyuncuların ve gerekse seyircilerin mukabil sinirlenmeleri ile elektrikli bir hava içinde geçti.
Fenerbahçe’nin bir golü daha bekleniyor. Altay kalesi müthiş baskı altında.
25’inci dakikada Halit ortadan aldığı pası kaleye sürerken 18 içinde favulle durdurulduğu halde hakem penaltı vermedi.
40’ıncı dakikada Ahmet münasip bir şekilde gol pozisyonuna girerken favulle durduruldu. Hakem gene penaltı vermedi. 43 üncü dakikada 18 içinde vuku bulan bir karışıklık yüzünden oyuncular üst üste düştüler.
Kaleci Bayram da yaralandı. Sıhhiye arabasına alındı. Kaleye Mehmet geçti.
Hakemin oyunu idaresi gayet berbat bir şekilde Fenerbahçe yaklaşmak üzere bulunan vakit içerisinde bir gol daha atmak mecburiyetinde. Aksi takdirde şampiyonluk elden gidiyor.
Bu ara maçın bitmesine bir dakika kala top sahadan halk tarafına kaçtı. Halk topu kaçırdı. Bir dakikalık bekleyişten sonra top geri geldi. Halil’in çektiği kornerden aldığı topu Samim 4’üncü defa olarak Altay ağlarına taktı.
Bu gol girer girmez hakem oyunun bittiğini işaret ederek sahayı terk etmeğe başladı. Altaylı oyuncular derhal hakemin etrafını çevirdiler. Tehditkâr bir vaziyet aldılar. Bu nazik vaziyet karşısında hakem polis kordonu arasına alınarak odasına götürüldü. Sahadan çıkan halkın büyük bir kısmı stat önünde toplanarak hakemin çıkmasını ve neticenin ilânını istiyorlardı.
Hakem görünürde yoktu.
Polisin kalabalığı dağıtmak üzere yaptığı mücadele netice vermiyordu,
Bu esnada eşofmanlarını giyerek Fener takımı, gitmek üzere kapıya geldiği vakit aleyhinde olan halk tarafından menfi tezahüratla karşılandı. Bunun üzerine polis ve jandarma güçlükle Fener takımını otobüse bindirerek, uğurladı.
1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.
Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizdetek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.
7 kere şampiyonluk kazanan 2, 6 kere şampiyonluk kazanan 3, 5 kere şampiyonluk kazanan 11, 4 kere şampiyonluk kazanan 17, 3 kere şampiyonluk kazanan 41, 2 kere şampiyonluk kazanan 77, 1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…
Fenerbahçe’nin 1959 öncesinde kazandığı 9 Türkiye şampiyonluğu var… 1933, 1935, 1937, 1940, 1943, 1944, 1945, 1946 ve 1950 yıllarında kazanılan bu zaferlerde forma giyen futbolcuları tanıyor muyuz? 1959 öncesi şampiyonluklar kimin eseri? Biliyor muyuz? Pek sayılmaz.
İşte bu yazıda, o 9 kupanın kahramanlarını listeledik.
Önce şampiyonluk sayısı, sonra da alfabetik olarak dizilen listede, Esat Kaner ile Naci Bastoncu, Fenerbahçe’nin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan isimleri olarak, tarihe geçtiler.
En çok sahaya çıkan oyuncular yine bu iki isim olurken, onları Cihat Arman, Halit Deringör, Ömer Boncuk ve Murat Alyüz izledi.
En golcü futbolcumuz ise, uzak ara, Melih Kotanca… Naci Bastoncu, Müzdat Yetkiner, Halit Deringör ve Fikret Arıcan ise bu alanda ilk beş sırayı alan diğer sporcular oldu.
Tek şampiyonlukta, hatta tek maçta forma giyenler dahi bizim için çok kıymetli. Siz de göreceksiniz, ne muazzam isimler olduğunu! Bugün hiçbiri hayatta değil, fakat biz onların hatıralarını unutturmayacağız. Keyifli okumalar…
Fenerbahçe, 9 Ekim 1949 tarihinde başlayıp 5 Mart 1950’de biten İstanbul Ligi’ni 14 maçta 9 galibiyet, 3 beraberlik ve 2 yenilgiyle Beşiktaş’ın arkasında ikinci tamamladı. Böylelikle Milli Küme maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da 14 maçta 8 galibiyet, 5 beraberlik ve yalnızca tek yenilgi alarak dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 28 maçta attığı 24 golle Lefter Küçükandonyadis oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin dokuzuncu Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…
Yukarıda dönemin görselleri eşliğinde dinleyeceğiniz ses kaydı, bundan tam 70 sene önce, biri tribünde, diğeri sahada Fenerbahçe’nin şampiyonluğu için çarpışan iki kişinin, geçtiğimiz yıllarda kayıt altına alınan bir telefon konuşması.
Kadim ve eşine gerçekten az rastlanacak kadar tutkulu bir Fenerbahçe taraftarı olan Talat Sarıtaş, Fenerbahçe tarihinin en entelektüel sporcularından biri, hatta büyük ihtimalle birincisi olmakla birlikte, ömrü boyunca haksızlık karşısında bir milim büküldüğü görülmeyen rahmetli Halit Deringör ile Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu’nu konuşuyor.
Ne olur, ne olmaz, YouTube linkini de “şöyle” bırakalım.
Fenerbahçe , 1950’nin Mayıs ayında, o sezonki Milli Eğitim Kupası’nın (yani Milli Küme’nin) final niteliğindeki iki maçını oynamak üzere İzmir’e gitti.
6 Mayıs 1950 tarihinde oynanan Göztepe maçını Ahmet Erol’un (3) ve Lefter Küçükandonyadis’in golleriyle kazanan Fenerbahçe, ertesi gün Altay’ın karşısına çıktı. Belirlenmiş averaj sistemine göre Fenerbahçe’nin şampiyon olmak için maçı 4-0 kazanması gerekiyordu. Bir gol yemesi halindeyse şampiyonluk için gereken skor 8-1 olacaktı.
Son dakikada gelen golle şampiyonluğu kazandığımız maçın detaylarını (son satırlardan anlaşıldığı kadarıyla yazısını otelin telefonundan yazdıran muhabirin kalemiyle) Milliyet gazetesinden okuyalım.
Milli Eğitim Müsabakalarına bugün Alsancak stadında devam olundu. Birinci maçta Vefa, Göztepe’yi 4-0 yendi.
İkinci maça Fener şu kadro ile çıktı : Cihat, Müzdat, Hilmi, Samim, Kamil, Nusret, Erol, Lefter, Ahmet, Cemal, Halit
Oyuna Fenerbahçe rüzgara karşı başladı.
Sinirli bir hava içinde devam eden oyunda Fenerbahçe nisbî bir hakimiyet tesis etti ise de 40. dakikaya kadar gol olmadı.
Bu arada Cihat iki tane çok mühim kurtarış yaptı.
40. dakikada derinliğine bir pas alan Ahmet sol bir şutla ilk golü yaptı, devre de böylece 1-0 Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sona erdi.
İkinci devrede rüzgarı arkasına alan Fenerbahçe gol adedini 4’e çıkartmak gayesiyle oyuna hızlı başladı.
4. dakikada Samim, Altay kalesinin karışmasından istifadeederek, köşeden ikinci golü yaptı.
8. dakikada da Ahmet üçüncü golü kaydetti.
Bundan sonra da oyun çığrından çıktı
Altay kalecisi yaralandı, yerine santrfor Bayram geçti.
Altay gol yememeye uğraşıyor, Fenerbahçeliler ise bir gol daha atarak şampiyonluğu kazanmak için uğraşıyor. Her iki takım aynı durumda çalışıyor, Fenerbahçe mütemadiyen bastırıyor fakat netice alamıyor.. Bu arada Fener iki gol yaptıysa da ofsayttan durduruldu. Oyun sonlarına doğru Bayram da sakatlandığından yerine Mehmet geçti. Bu arada bir korner oldu. Halit’in çok güzel attığı kornere bütün oyuncular birden çıktı. Kamil’le Samim kaleye yüklendiler ve top Samim’in kafasıyla içeri girdi.
Altaylılar bu gole itiraz ettilerse de hakem kararında ısrar etti ve Altaylılar da sahayı terk ettiler. Oyun da zaten bitmişti.
Tribünlerde ve sahada bir hercümerçtir gidiyordu. Fenerbahçeliler yarım saat kadar soyunma odasında kaldılar. Oyuncular polis ve jandarma kordonu altında otobüse gidildiği sırada, bazı taşkın seyircilerin taarruzuna uğradılar; güçlükle otobüse binildi. Otobüs mütemadiyen taşlanıyordu. Otobüste bütün oyuncular yere yatmış bir haldeydi. Otobüsün kırılmadık camı kalmadı. Futbolcularla biz bu şekilde otele geldik. Otelin etrafını da halk sarmıştı. Polis ve jandarmanın müdahelesiyle zorla içeri girildi.
Bu arbedede Halit kulağına isabet eden bir taşla yaralandı ve tedavi altına alındı. Otel sabaha kadar inzibat kuvvetlerinin muhafazası altında kalacak.
Sporcular odalarında kapıları kilitli olarak oturmaktadırlar.
Yukarıda dönemin görselleri eşliğinde dinleyeceğiniz ses kaydı, bundan tam 70 sene önce, biri tribünde, diğeri sahada Fenerbahçe’nin şampiyonluğu için çarpışan iki kişinin, geçtiğimiz yıllarda kayıt altına alınan bir telefon konuşması. Konu 7 Mayıs 1950.
Kadim ve eşine gerçekten az rastlanacak kadar tutkulu bir Fenerbahçe taraftarı olan Talat Sarıtaş, Fenerbahçe tarihinin en entelektüel sporcularından biri, hatta büyük ihtimalle birincisi olmakla birlikte, ömrü boyunca haksızlık karşısında bir milim büküldüğü görülmeyen rahmetli Halit Deringör ile Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu’nu konuşuyor.
Ne olur, ne olmaz, YouTube linkini de “şöyle” bırakalım.
Fenerbahçe , 1950’nin Mayıs ayında, o sezonki Milli Eğitim Kupası’nın (yani Milli Küme’nin) final niteliğindeki iki maçını oynamak üzere İzmir’e gitti.
6 Mayıs 1950 tarihinde oynanan Göztepe maçını Ahmet Erol’un (3) ve Lefter Küçükandonyadis’in golleriyle kazanan Fenerbahçe, ertesi gün Altay’ın karşısına çıktı. Belirlenmiş averaj sistemine göre Fenerbahçe’nin şampiyon olmak için maçı 4-0 kazanması gerekiyordu. Bir gol yemesi halindeyse şampiyonluk için gereken skor 8-1 olacaktı.
Son dakikada gelen golle şampiyonluğu kazandığımız maçın detaylarını (son satırlardan anlaşıldığı kadarıyla yazısını otelin telefonundan yazdıran muhabirin kalemiyle) Milliyet gazetesinden okuyalım.
Fenerbahçe Şampiyon
Milli Eğitim Müsabakalarına bugün Alsancak stadında devam olundu. Birinci maçta Vefa, Göztepe’yi 4-0 yendi.
İkinci maça Fener şu kadro ile çıktı : Cihat, Müzdat, Hilmi, Samim, Kamil, Nusret, Erol, Lefter, Ahmet, Cemal, Halit
Oyuna Fenerbahçe rüzgara karşı başladı.
Sinirli bir hava içinde devam eden oyunda Fenerbahçe nisbî bir hakimiyet tesis etti ise de 40. dakikaya kadar gol olmadı.
Bu arada Cihat iki tane çok mühim kurtarış yaptı.
40. dakikada derinliğine bir pas alan Ahmet sol bir şutla ilk golü yaptı, devre de böylece 1-0 Fenerbahçe’nin galibiyetiyle sona erdi.
İkinci devrede rüzgarı arkasına alan Fenerbahçe gol adedini 4’e çıkartmak gayesiyle oyuna hızlı başladı.
4. dakikada Samim, Altay kalesinin karışmasından istifadeederek, köşeden ikinci golü yaptı.
8. dakikada da Ahmet üçüncü golü kaydetti.
Bundan sonra da oyun çığrından çıktı
Altay kalecisi yaralandı, yerine santrfor Bayram geçti.
Altay gol yememeye uğraşıyor, Fenerbahçeliler ise bir gol daha atarak şampiyonluğu kazanmak için uğraşıyor. Her iki takım aynı durumda çalışıyor, Fenerbahçe mütemadiyen bastırıyor fakat netice alamıyor.. Bu arada Fener iki gol yaptıysa da ofsayttan durduruldu. Oyun sonlarına doğru Bayram da sakatlandığından yerine Mehmet geçti. Bu arada bir korner oldu. Halit’in çok güzel attığı kornere bütün oyuncular birden çıktı. Kamil’le Samim kaleye yüklendiler ve top Samim’in kafasıyla içeri girdi.
Altaylılar bu gole itiraz ettilerse de hakem kararında ısrar etti ve Altaylılar da sahayı terk ettiler. Oyun da zaten bitmişti.
Tribünlerde ve sahada bir hercümerçtir gidiyordu. Fenerbahçeliler yarım saat kadar soyunma odasında kaldılar. Oyuncular polis ve jandarma kordonu altında otobüse gidildiği sırada, bazı taşkın seyircilerin taarruzuna uğradılar; güçlükle otobüse binildi. Otobüs mütemadiyen taşlanıyordu. Otobüste bütün oyuncular yere yatmış bir haldeydi. Otobüsün kırılmadık camı kalmadı. Futbolcularla biz bu şekilde otele geldik. Otelin etrafını da halk sarmıştı. Polis ve jandarmanın müdahelesiyle zorla içeri girildi.
Bu arbedede Halit kulağına isabet eden bir taşla yaralandı ve tedavi altına alındı. Otel sabaha kadar inzibat kuvvetlerinin muhafazası altında kalacak.
Sporcular odalarında kapıları kilitli olarak oturmaktadırlar.