Etiket: Ordu

  • Cem Pamiroğlu Röportajı

    Cem Pamiroğlu Röportajı

    Kıymetli büyüğümüz Sibel Kurt, yıllar boyunca Fenerbahçe resmî dergisinde yaptığı röportajları kendi web sitesinde (SibelKurt.org) topladı. Yüksek müsaadesiyle, geçmiş yıllarda Fenerbahçe Resmî Dergisi için yaptığı röportajları sitemizde yayınladığımız Sibel Kurt, yine müthiş bir Cem Pamiroğlu röportajı ile karşınızda…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Altyapıdan Kupalara

    Spor hayatınız nasıl başladı, Cem Bey?

    Futbola 1970 senesinde Fenerbahçe Spor Kulübü altyapısında başladım.

    Doğma büyüme Kadıköylüyüm. Annem ve babam kuaförlük yapıyorlardı. Fenerbahçe yönetimindeki bazı kişilerin eşleri, futbolcu eşleri hep babamın kuaförüne gelirmiş. Beni de afacan bir çocuk olarak enerjimi boşaltmam için futbola yazdırmışlar. Her çocuk gibi ben de top peşindeydim. Yakınların, dostların sayesinde başladım kulübe gidip gelmeye.

    O zamanlar yaş kategorileri yoktu. 16 yaşında lisans çıkardı. Genç takım da öyle başlardı. Minikler de vardı ama legaldi. Lisanslı olarak oynanan gruplar değildi.

    A takımda ne zaman oynamaya başladınız?

    1974’ e kadar altyapı 75-76 yılında A takımında antrenmanlar yapıyor, genç takımda da oynuyordum.

    1976’da Datcu genç takım antrenörüydü. Daha sonra A takım antrenörü oldu. Ben de onla birlikte A takımında top oynamaya başladım. Hazırlık kampına gittim, özel turnuvalarla başlayarak 1975-1987 arası Fenerbahçe’de oynadım.

    1987’de Sarıyer Kulübü’ne transfer oldum. Bir Fenerbahçe-Sarıyer maçında jübile yaparak bıraktım.

    Kaç kez milli oldunuz?

    16 kere genç milli takımda, 7 kere ümit milli takımda, 36 kez de A milli takımda oynadım. 

    Fenerbahçe’de kaç şampiyonluk yaşadınız?

    Üç kez lig şampiyonluğu gördüm. Çok kupa gördüm. Son Türkiye Kupası’nı biz almıştık. Bu sene aldık işte! Bu Kupa’dan dolayı tüm futbolcuları ve teknik ekibi kutluyorum. Bize çok büyük bir sevinç yaşattılar.

    Futbolu Sarıyer Kulübü’nde bıraktıktan sonra ne gibi görevler yaptınız?

    1997’de futbolu bırakınca İngiltere’ye gönderildim. Bir sene kaldım, geldim, altyapıda çalıştım. Lisanımı ilerlettim.

    Sonra milli takımda teknik direktör yardımcılığı yaptım.

    Sonra da Anadolu kulüplerinde çalıştım. Çaykur, Ağrıspor, Şekerspor, Rizespor, Çanakkale, Ordu takımlarında daha sonra da ümit milli takım teknik direktörlüğü yaptım

    O dönem iyi oyuncular yetişti; Emre, Arda gibi. Çorbada tuzu olan biri olarak gurur duyuyorum. Bu arkadaşları böyle üst seviyede görmek çok güzel onur verici. Ayrıca kalecimiz Volkan Babacan, Mehmet, Serdar, Mevlüt de patlama yaptılar.

    Futbolculuk günlerinize dönersek bize neler anlatacaksınız?

    Biz takım oyuncuları olarak hepimiz birbirimizle çok samimiydik. O zaman teknoloji bu kadar ilerlememişti. Herkes bilgisayarını alıp odaya çıkmazdı, hep birlikte sohbet ederdik. Bu da insanın takım ruhunu çok geliştiriyor.

    Teknik adamken de gece çocuklar rahat konsantre olsun diye diz üstü bilgisayarlarını toplatırdım.

    Oynadığım yıllarda da bizim takımda Yavuz, Adil, Osman, Alpaslan, Selahattin vardı. Benden 8-10 yaş büyüklerdi. Oynamak kolay değildi. Çok tecrübeli futbolculardı.

    Altyapıdan çıkanları çok takdir ederim. Çok takılırdık birbirimize… Rıdvan’la da karşılıklı çok oynadık. Arkadaşlar hep beraberdik, bakidir hala da sürüyor.

    Peki ya derbi psikolojisi nedir size göre?

    Derbi maçlarda takımın üstünde çok baskı oluyor. Futbolcuyu zaten çevreniz hazırlıyor, fizik kalitenizi diri tuttuğunuz zaman her şey farklı oluyor, hakemin düdüğüyle futbolcu için her şey son buluyor. Bambaşka dünyadasınız, aldığınız direktifleri ve kimlik kalitenizi ortaya koyarak mücadele ediyorsunuz.

    Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

    En unutamadığım soyunma odasının ortasında bir odun sobası vardı. İdman bitince kirlenen formalarımızı elde yıkardık sonra da sobada kuruturduk. Takunyalar ise tam bir felaketti. Kaçımız banyodan sonra o takunyalarla yürürken sabuna basıp kolumuzu bacağımızı kırdık.

    Günümüz futbolcuları kıyaslamak mümkün değil. Bizler de tabii ki bu dönemde oynamak isterdik.

    Fenerbahçe Spor Kulübü gerçekten de çağ atladı ve diğer spor kulüplerine örnek oldu. Siz neler söyleyeceksiniz?

    Bizim dönemde emekleme çağını yaşadık ama bugünün şartlarına geldiğimizde kurallar değişti, zaten teknoloji aldı başını götürdü, futbolda bir takım kurallarda çok büyük değişiklikler oldu.

    Aynı zamanda disiplin müsabaka talimatlarında da anormal değişiklikler oldu. Bizim zamanımızda futbol çok ağır oynanıyordu. Kuralların getirdiği ağırlıklar vardı. Taçtan kaleciye atardınız, elle tutardı, siz topu geri pas oynardınız, elle tutardı. Oyunun büyük bir bölümü kaleciyle geri pas şeklinde geçebilirdi.

    Ben defans oyuncusuydum, rakibine arkadan müdahale etmek gibi bir takım faullere daha müsamahakâr bakılırdı. Ama şimdi öyle değil, tamamen değişti. Şimdi gole yönelik futbol oldu, forvet ve defans oyuncularını koruyan bir şekil ortaya çıktı. Defans oyuncularının alanları daha da kısıtlandı, böyle olunca gole prim verilen bir futbol talimat sistemi ortaya çıktı.

    Kafa yoruyorlar ki futbol daha seyredilir keyifli bir hale dönüşsün. Malzemeler, koşullar, ayakkabılar her şey değişti, makyajlandı, kalıcı eserler oluştu. Fiziki şartlarıyla kulüp nerden nereye geldi?

    Ben Fenerbahçe Spor Kulübü’ne bir tuğla koyan insanı sırtımda taşırım ki Sayın Aziz Yıldırım bunun çok net açık bir örneği. Kulüp kurumsal bir kimliğe büründü. Her köşesinde kurumsal çalışmaların olduğu tesisler, futbolun altyapısı çok kaliteli. Altyapının başında zaten Şenol Çorlu var, zamanında oyuncu olan bu arkadaşlar şimdi eğitime soyundular. Bu da takdir edilecek bir durum, çok önemli.

    Önce oynuyorsunuz, oynadıktan sonra masanın karşı tarafına geçiyorsunuz. Koca bir şehri koca bir nüfusu belki de siz temsil ediyorsunuz. Anadolu’da görev yaptığınızda bu çok daha ortaya çıkmanızı sağlıyor.

    Futbol çok güzel bir olay sevmezseniz yapamazsınız çok meşakkatleri çekecek bir dirence sahip olmanız lazım, ben altyapıdayken pazar fileleriyle antrenmana giderdik. Eve dönüş yolunda aynen filelerde çamurlu eşofmanlarla gelirdik, annelerimiz yıkardı. Tabii çamurlardan şikâyet ederek. Kulüpte banyo sonrası giydiğimiz o takunyalarla ben de iki bileğimden sakat kalmıştım. O zamanlar yurt dışında İngiltere’ye gider onların şartlarını, ortamlarını görürdük, imrenirdik bal dök yala…

    Şimdi biz onlardan bazılarını geçtik. Avrupa standartlarını yakaladık. Milli takımda da çalışmalar Antalya’da çok güzel tesislerde yapılıyor. UEFA’dan Genç milli takım Avrupa Gençler Şampiyonası için özel teşekkür mektubu gelmişti. Şimdi saha içi daha başarılı neticelere gelmek lazım yavaş yavaş…

    Taraftarlar hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

    Her kulübün has taraftarı var kendine göre özel. Açıkçası ben Fenerbahçe taraftarını çok farklı bir yere koyuyorum.

    Bir kere kendi semtiyle, Bağdat Caddesi ile bu kadar özdeşleşen başka bir seyirci olamaz, o caddeden stada geliş, hepsinde sarı lacivert Fenerium’lardan alınmış kıyafetler, objeler olması, bütün aile birlikte yaşıyorlar heyecanı ve maça gelişle sonlandırıyorlar.

    Hangi kesim olursa olsun, futbolcu nasıl sahada maçını oynuyorsa seyirci de maçını oynamaya gidiyor tribüne. Ben böyle değerlendiriyorum. Fenerbahçe seyircisi maçını iyi oynayan seyircilerden…

    Fenerbahçe seyircisi sadece takımına değil; camiasına, yöneticisine, başkanına sahip çıktı. Hiç yalnız bırakmadı. Ekonomik olarak destek yaptı, herkes iç içe girdi müthiş bir sinerji oluştu ve Türkiye’ye yayıldı.

    İki evladınız var. Onların futbola veya sporun başka bir branşına ilgileri oldu mu?

    1987 doğumlu bir oğlum var. Fenerbahçe’de altyapıda oynadı. Paf takımına gelene kadar müthiş bir performans sergiledi. Yalnız üniversite okumak isteyince kaliteli bir eğitim ile futbol bir arada yürümüyor. Eskiden de zordu, devam mecburiyeti istiyorlar. Ben de yaşadım bu sıkıntıyı. Kızımın ise kayak sporuna ilgisi var. 

    Sibel Kurt – Fenerbahçe Resmî Dergisi Röportajı

  • 1925 Türkiye’sinde Spor Teşkilatlanması

    1925 Türkiye’sinde Spor Teşkilatlanması

    Bir süredir yayınlamayı sürdürdüğüm Türk spor yapılanmasının ilk yıllarına ait hukuki metinlerde bugün sırayı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (TİCİ), 1922-1925 yılları arasında, Türkiye’deki Spor Teşkilatlanmasını kayıtlara geçirdiği belge alıyor.

    Hatırlanacağı üzere Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın 1922 yılında yazılmış kuruluş tüzüğünün ve TFF’nin 1923 yılında FIFA’ya katılırken kabul ettiği tüzüğün bazı maddeleri ile 1924 İlk Türkiye Birinciliği Organizasyonu Talimatnamesi ve programını geçtiğimiz günlerde sitemizde yayınlamış, bu metinlere dayanarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1959 öncesi şampiyonluklar konusundaki tezine hukuki bir temel oluşturmaya çalışmıştım.

    Çevirisini yaparken beni fazlaca heyecanlandırmış olan belge; ortaya koyduğu detaylar ile Türk spor yapılanmasının kuruluşundan itibaren organize, kurumsal ve resmi nitelikte olduğunu kanıtlıyor. Türk spor tarihinde ilk kez yayınlanan bu belge üzerinde yaptığım değerlendirme ve analizlerin,  başta 1959 öncesi Şampiyonluklar olmak üzere, döneme ilişkin meselelerin çözüme kavuşturulmasında önemli bir kaynak olacağı düşüncesindeyim. Yazının son kısmında, belgede İstanbul Bölgesi’ne ilişkin yazılan bilgileri aktaracak, İstanbul’un spor hayatına ve kulüplerine ilişkin sayısal detaylara da yer vereceğim.

    Barış Kenaroğlu


    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Teşkilatı

    Kuruluşundan (1922), ikinci genel kongreye kadar (18 Eylül 1925);
    Genel Merkez, Federasyonlar, Bölgeler ve Spor Kulüpleri hakkında bilgiler

    Hami
    Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri
    Fahri Başkan Başbakan İsmet Paşa Hazretleri


    Himaye

    Yukarıda belgenin başlığı ve giriş sayfasını görüyorsunuz. Israrla üzerinde durduğumuz “1959 Öncesini İnkar Cumhuriyeti İnkardır” tezi adeta giriş sayfasındaki ifade ile vücut buluyor. Dönemin spor yapılanmasını “gayrıresmi” olarak niteleyen karşı tezi, TİCİ’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himayesinde ve Başbakan İsmet Paşa Fahri Başkanlığı’nda faaliyet gösteren bir kurum olduğunu kanıtlayan bu ifade ile çürütmüş oluyoruz. Devam eden satırlarda sözü edilen tezin, daha birçok yerde çürütüldüğüne tanık olacaksınız.

    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden:
    Heyet-i vekile büyük müsabakaları temaşa ederlerken. (Kaynak : Wikipedia)

    9 Federasyon – 18 Bölge – 120 Kulüp – 10.000’i Aşkın Sporcu

    Belge, 1922-1925 yılları arasında Türkiye’de 9 spor branşının Federasyonunun kurulduğu bilgisini bize veriyor. Bunlar;

    Atletizm, Atletik (Voleybol-Basketbol) Eskrim, Bisiklet, Boks, Futbol, Denizcilik, Güreş, Hokey ve Tenis

    Yine belgede Türkiye’nin 18 bölgeye ayrıldığını ve her bir bölgenin kendine ait yöneticilerinin olduğunu görüyoruz. Bu bölgeler;

    Edirne, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana, Antalya, Ankara, Giresun, Trabzon, Uşak, Balıkesir, Bursa, Samsun, Denizli, Canik, Konya, Kocaeli ve Ordu Spor Teşkilatı.

    Yukarıdaki 18 bölgede TİCİ’ye katılmış kulüplerin tamamının isimleri belgede sıralanmış durumda. Bu bilgiden, o dönemde, Türkiye’deki toplam spor kulübü sayısı olan 120’ye ulaşıyoruz. Ayrıca ülkedeki toplam sporcu sayısı olarak 10.443 karşımıza çıkıyor.

    Belge üzerinde yapılabilecek bir diğer değerlendirme de spor dallarının ülkedeki faaliyet dağılımı. Tüm bölge yöneticilerinin genel merkeze gönderdiği raporlarda yer alan bu bilgiden, hangi spor dalının kaç bölgede faal olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

    Futbol: 18 Bölgenin 17’sinde
    Atletizm: 18 Bölgenin 14’ünde
    Güreş: 18 Bölgenin 4’ünde
    Denizcilik: 18 Bölgenin 5’inde
    Bisiklet: 18 Bölgenin 4’ünde
    Atletik: 18 Bölgenin 4’ünde
    Boks: 18 Bölgenin 3’ünde
    Hokey: 18 Bölgenin 1’inde
    Tenis: 18 Bölgenin 1’inde
    Eskrim: Kuruluş aşamasında.

    Görüldüğü üzere futbol, hem kurulma hem de gelişme (belgedeki tanımlamasıyla “inkişaf”) bakımından diğer spor dallarının hepsinden ileride yer almaktadır. Futbol, genel merkeze gönderdiği raporda yeterli bilgi vermeyen Antalya Bölgesi hariç, tüm bölgelerde faaldir ve bölgelerin tamamının gönderdiği raporlarda ilk sırada yazılmıştır.

    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden :
    Konya mıntıkasını temsil ederek Ankara’ya gelen Konya futbolcuları. (Kaynak : Wikipedia)

    “Resmî” Teşkilat

    TİCİ’nin devletin himayesinde teşkilatlandığını, buradan hareketle TİCİ tarafından yapılan organizasyonların “resmi” nitelik taşıdığını defalarca dile getirmiştik. Bu belge üzerinde yaptığımız bir diğer analiz ile, teşkilatın bu niteliğini kanıtlamış olacağız.

    Belgede isim, adres ve meslekleri hakkında bilgiler verilen yöneticilerin sayısını 126 olarak belirledik. Bu sayıya; başkanlığını Galatasaray’ın kurucularından olan Ali Sami Bey’in yaptığı, Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, Federasyon Yönetim Kurulu üyeleri ve Bölge Yönetim Kurulu üyeleri dahil edilmişken, sayıları 120 olan Spor Kulüplerinin yöneticileri ise hariç tutulmuştur.

    Bu ayrımı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı yalnızca isminin günümüz Türkçesi’ndeki anlamı olan “Türkiye Spor Kulüpleri Birliği”ne dayanarak, günümüzün “Kulüpler Birliği” statüsünde değerlendiren ve bu doğrultuda 1959 öncesi organizasyonları “gayrıresmi” olarak niteleyen tezi çürütmek için yapan aslında biz değiliz. Spor Kulüplerinin yöneticilerinin isimlerine belgede yer vermeyerek bu ayrımı Ali Sami Bey’in başında bulunduğu TİCİ Genel Merkezi Yönetim Kurulu yapmış durumda.

    Peki Türk Sporunun 126 yöneticisinin meslekleri neydi? Federasyonlarda, Bölgelerde, Genel Merkezde görev yapan bu kişiler profesyonel olarak nereye bağlıydılar? Bu soruların cevabı bizi, TİCİ’nin resmi bir teşkilat olduğu gerçeğine daha da yaklaştıracak. Basit bir ayrım ile 126 kişinin sadece 40 tanesi özel sektörde, kalan 86 kişi ise devletin çeşitli kurumlarında değişik kademelerde çalışmakta olduğunu anlayabiliyoruz. Bu iki sayı bize TİCİ teşkilat yöneticilerinin %68’nin devlet memuru olduğunu göstermektedir. Bu memurlar arasında valiler, öğretmenler, doktorlar, çeşitli rütbelerden askerler vardır.

    Türkiye’nin En Büyük Spor Kulübü

    Belgede İstanbul Bölgesi ile ilgili kayda geçirilen bilgilerin yer aldığı bölümü aktararak yazımızı sonlandırıyoruz. İstanbul bölgesi, teşkilata kayıtlı 25 kulübü ile ülkenin sportif olarak en faal bölgesi durumunda. Bölgenin bir diğer özelliği olarak, teşkilata bağlı, federasyonu kurulmuş bütün spor dallarının bölgede faal olmasını gösterebiliriz. Ülke çapında teşkilata kayıtlı sporcuların üçte biri, kulüplerin ise beşte birinin İstanbul bölgesinde yer alması da dikkate değer bir başka noktadır. Fenerbahçe’ye bu noktada özel bir yer vermek gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü 1922-1925 yılları arasında, bünyesindeki 576 sporcusu ile sadece İstanbul’un değil, aynı zamanda Türkiye’nin de en büyük spor kulübü olduğu bu belge ile ortaya çıkmıştır.

    File:19240925 SporAlemi 5.jpg
    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde Fenerbahçe ve Polonyalı futbolcular. (Kaynak : Wikimedia Commons)

    İstanbul Bölgesi

    Rengi: Kırmızı

    İttifaka Kabul Edildiği Tarih: İlk olarak kurulmuş olup, Birinci resmi kongresi Haziran 1923’te yapılmıştır.

    Merkezinin Bulunduğu Yerin Adresi: Eminönü Rıhtım Han, numara:10

    Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri
    Başkan: Servet Bey (Sultanhamam İstanbul Ticaret Odası Müdürü)
    İkinci Başkan: Burhanettin Bey (Babıali Şeref Sokağında Yenises Gazetesi Yazı Heyetinden
    Genel Sekreter: Hamit Bey (Anadoluhisarı – İdman Yurdu)
    Muhasip Veznedar: Saim Turgut Bey (İstanbul Erkek Lisesinde Öğretmen)
    Müfettiş: Mahmut Eşref Bey (Sultanhamamda İstanbul Ticaret Odasında )

    Bölgedeki Spor Sahaları ve Sahiplik Durumları: Taksim’de eski kışla avlusunda (Manifatura Tüccarı Münazırzade Abdulaziz Bey tarafından kiralanmış), Kadıköy İttihat Spor Kulübü Meydanı: Günümüzde Beşezade Emin Bey idaresinde

    Bölgede faaliyet gösteren Spor Branşları: (Sporun bölgedeki gelişmesi sırasıyla) Futbol, Atletizm, Güreş, Hokey, Denizcilik, Tenis, Bisiklet, Basketbol ve Voleybol, Boks

    Bölgede Federasyona Üye Olmayan Kulüp Sayısı : Sekiz Türk Kulübüdür.


    İstanbul Bölgesindeki Spor Kulüpleri

    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden :
    İstanbul sporcularını Ankara istasyonunda istikbal. (Kaynak : Wikipedia)

    Barış Kenaroğlu

    Not : En üstteki fotoğraf, 25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden… İstanbul sporcularını Ankara istasyonunda istikbal. (Kaynak : Wikipedia)