Etiket: Osman İncili

  • 1939’da Ne Oldu?

    1939’da Ne Oldu?

    1939 yılı Milli Küme maçları sonunda Galatasaray, 1959 öncesindeki ilk ve tek ulusal şampiyonluğunu kazandı. Şampiyonun iki maçta belirlenmesi planlanmıştı ama “müessif bir hadise” bunun önüne geçti. Peki 1939’da ne oldu? İşte bu sorunun cevaplarını aşağıdaki gazete haberlerinde bulabiliriz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not: Olayın kahramanı (!) Necdet Erdem, futbola Fenerbahçe’de başladı. İlginçtir, olaydan seneler sonra Galatasaray’da bıraktı. Hakem Tarık Özerengin ile seneler sonra bir araya geldiler. O günün bilgilerine de “buradan” ulaşabilirsiniz.


    Dün Maçta Müessif Bir Hadise Oldu

    Demirspor kalecisi ve takımın kaptanı Necdet, maçı idare eden hakem Tarık’a hücum ederek gözünden yaraladı. Hakem, maçı tatil ve Demirspor’u mağlup ilan etti.

    Milli küme şampiyonasının günlerden beri dedikodusu devam eden son maçı dün Fenerbahçe stadyumunda Galatasaray’la Demirspor takımları arasında oynanırken, spor tarihimizde şimdiye kadar vukua gelmemiş müessif bir hâdise olmuş ve bu yüzden maç tatil ve Demirspor takımı mağlup addedilmiştir.

    Mevzuubahis hâdise, Demirspor takımı kalecisi ve takımın kaptanı Necdet’in, hakem Tarık’a hücum ederek gözüne yumruk atması ve yüzünde büyük bir yara açmasıdır. Şimdiye kadar spor sahalarımızda oyuncular arasında müteaddit kavgalar olmuş, seyirciler birbirine girmiş, fakat oyunculardan hiçbirisi müsabaka hakemini döğmemişti. Dünkü maçta nihayet hakem de dövülmüştür.

    Fenerbahçe stadyumunda dün on bine yakın seyirci toplanmıştı. Milli küme şampiyonunu tayın edecek olan bu maçı herkes merak ediyordu. Takımlar da bir haftadan beri kampa girmişler, hazırlanmışlardı. Fakat müsabaka, normal bir oyundan ziyade bir sinir işi haline getirildiği için, zevkli bir maç seyretmek pek de mümkün görülmüyordu.

    Takımlar saat beş buçukta kol kola dizilmiş bir halde sahaya çıktılar; halkı selâmladıktan sonra şu şekilde dizildiler:

    Galatasaray: Osman, Faruk, Adnan, Musa, Rıza, Yusuf, Salim, Salâhaddin, Cemil, Boduri, Bedii

    Demirspor: Necdet, Şevket, İbrahim, İbrahim, Şemsi, Salih, Hakkı, Orhan, Orhan. Gazi, Arif.

    Oyunu, hakem Tarık idare ediyor.

    Ankara’dan sureti mahsusada gelen ve Futbol Federasyonu reisinin riyasetinde bulunan bir heyet de maçı, saha kenarından kontrol ediyordu.

    Oyuna, asabi bir hava içinde başlandı.

    İki taraf da bütün enerjisini ortaya koyduğu için ciddi bir mücadele cereyan ediyordu. Fakat bu mücadele yavaş yavaş sportif mahiyetini kaybetmeye, başka bir kalıba gitmeye başladı. Hakem, müsabakaya başlamadan evvel, müsabıklara bazı nesayihte bulunmuş, bu maçın ehemmiyetini izah ederek sert oyuna müsaade etmeyeceğini ve temiz bir müsabaka yapmalarını bildirmişti. Buna rağmen sertlik yüz göstermişti. Hakem, sık sık faul, frikik cezaları vermek mecburiyetini hissediyor, bazı oyunculara da ihtarda bulunuyordu. Verilen cezalar ve yapılan ihtarların yüzde yetmiş beşi Demirsporlulara aitti. Müsabakanın her safhasında müessif bir vaka zuhurundan korkuluyordu. Fakat ilk devre, sıfır sıfıra berabere bitti.

    İkinci devre, birinciye nazaran daha sert ve daha asabi bir tarzda başladı.

    Tekme vurmak, çelme takmak mubah sayılacak bir hale geldi. Hakem, o kadar çok ihtarda bulunuyor ve o kadar ceza vermeğe mecbur kalıyordu ki, inkıtaa uğramadan beş dakika oyun seyretmek kabil olamıyordu. Nihayet Demirspor kalesi önünde yapılan pek bariz bir hata üzerine Galatasaray lehine penaltı verildi. Galatasaraylılar, topu dışarı atarak bu fırsatı kaçırdılar. Bundan bir dakika sonra da Demirspor bir gol kazandı.

    Demirspor’un 1 – 0 galip vaziyete gelmesi, Ankaralılar için bulunmaz bir avantajdı ve oyunu bu vaziyette bitirmeleri de mümkündü. Fakat buna rağmen Demirsporlular sert oyuna bir kat daha germi verdiler; bilhassa bu işte takımın kaptanı ve kalecisi olan Necdet pek ileri gidiyor, kaleye her yaklaşan muhacime tekme vurmak, çelme takmakta tereddüt etmiyordu.

    İkinci devrenin 33üncü dakikasında Galatasaray’ın yaptığı bir hücum esnasında, Necdet, bu defa da Galatasaraylı Cemil’i yere yıktı. Hakem, evvelce müteaddit defalar ihtara maruz bıraktığı Necdet’i oyundan çıkarmak mecburiyetini hissetti ve kararını tebliğ etmek üzere yanına gitti. Hakem Tarık, kararını resmen bildirmesiyle beraber gözünün üstüne kuvvetli birkaç yumruk yemesi bir oldu. Takım kaptanı Necdet, şimdiye kadar hiçbir sporcumuza nasip olmayan bir tarzda, hakeme hücum etmiş ve gözünden yaralamıştı.

    Etraftaki polis kuvvetleri derhal hâdise mahalline koştular. Necdet’i yakaladılar, diğer taraftan da hakem Tarık, yüzünden kanlar aka aka sahadan çıkarıldı. Soyunma odasında tedavi altına alındı. Biraz sonra da oyuncular, müsabaka, hakem tarafından tatil edildiği için sahadan ayrıldılar.

    Hâdisenin hikâye tarafı budur. Vakanın çirkinliğini tavsif etmek için kelimeler ve sıfatlar bulmağa ihtiyaç görmüyoruz. Güzide bir takımın kaptanlığı mevkiinde bulunan bir adamın hakem döğmeğe teşebbüs etmesi, en hafif tabirle iptidailiktir, kabalıktır. Sonra tecavüze uğrayan hakem, öyle bir gençtir ki, bütün sporcularımıza numunevi imtisal olacak temiz bir karaktere, dürüst bir ahlâka ve insanı kendine meclup eden bir nezakete sahiptir. Bu sene yüksek tahsilini bitirmiş, doktor olmuştur, şimdiye kadar en ufak şekilde bile kimseye tek kelime fena bir söz sarf etmemiştir. İdare ettiği bütün maçlarda dürüstlüğü, nezaketi, bitaraflığı ve temiz ahlâkı ile tanınmıştır. O kadar ki, iki takımın bu maç için bir hakem intihap etmelerine karar verildiği vakit, Demirspor takımı Tarık’ın bu maçı idare etmesinde şiddetle ısrar etmiştir.

    Spor, mutlaka bir maçı kazanmak, her ne pahasına olursa olsun galip gelmek demek değildir. Bizim spordan anladığımız ilk mana, temiz ahlâk, dürüstlük ve insanlıktır. Hakemi döğecek kadar terbiye, insanlık ve ahlâk hututlarının haricine çıkan bir insanın spor mefhumile hiçbir alâka ve münasebeti yoktur. Bu vakada, asabına hâkim olamamak, yapılan haksızlıklara tahammül gösterememek gibi bir mazeret dermeyan etmeğe bile imkân tasavvur edilemez. Çünkü Tarık, eğer bu maçta bir haksızlık yapmış ise, Galatasaray’ın aleyhine yapmıştır ve Demirspor’a birçok ahvalde mümaşatkâr davranmıştır, denilebilir.

    Halkın yuhaları, hakaretleri arasında polis nezaretinde sahadan çıkarılan bu adam, derhal tevkif edilerek cürmü meşhud mahkemesine verilmiştir. Hakem Tarık da ayrıca bir dava ikame etmiştir.

    Bu çirkin vak’aya, maalesef büyüklerimiz de şahit olmuşlardır. Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu, eski Milli Müdafaa Vekili General Kâzım Özalp ve diğer devlet erkânından bir kısmı stadda bulunuyorlardı. Federasyon rüesası, İstanbul mıntakası erkân ve azaları da hep beraber orada idiler.

    Bu vak’adan sonra, Necdet, bu memlekette müebbeden spor yapmak hakkını kaybetmiştir. Çünkü kendisine verilecek nizami ceza, müebbed boykottur. Bundan başka, yaptığı tecavüzden dolayı da mahkemenin vereceği cezaî karar da vardır.

    Demirspor takımının vaziyetine gelince; evvelce umumi merkezin yaptığı bir tamimle de sarahat kesbettiği üzere takım diskalifiye edilmiştir. Dünkü maçın nizami galibi Galatasaray’dır. Bu şerait içinde Ankara’da ikinci bir defa daha iki takımın karşılaştırılmasına da imkân görülememektedir.

    Hakem ne diyor?

    Dün akşam geç vakit hakem Tarık’la görüştük.

    Bize şunları söyledi:

    “Demirspor kalecisi Necdet’e, yaptığı müteaddit hatalı hareketlerinden dolayı birkaç defa ihtarda bulundum; fakat bu oyuncu, kasti hareketlerde devam etti. Galatasaray muhacimlerinden Cemile yaptığı son hareketi üzerine müsabakanın selâmeti için kendisini oyundan çıkarmak mecburiyetinde kaldım. Bu kararımı kendisine usulen tebliğ ettim. Fakat Necdet derhal üstüme hücum ederek beni yumruklamaya başladı. Yüzüm, gözüm kan içinde ve polis refakatinde sahadan ayrıldım. Bu vaziyette maçın idaresine imkân göremediğimden oyunu tatil etmek mecburiyetinde kaldım ve bu hâdiseden dolayı da Adliye ve zabıta makamlarına müracaatle cürmü meşhud kanununa göre takibat yapılmasını istedim.”

    Federasyonlar Dairesi Reisinin Beyanatı

    Müessif hadiseden sonra kendisini gördüğümüz federasyonlar dairesi başkanı B. Ziya Ateş şunları söylemiştir:

     “Müsabakanın 33 üncü dakikasında Necdet tarafından hakem Tarığa yapılan fiilî tecavüzle başlıyan hadiseyi müteakip Tarık ve Necdet sahadan ayrılarak polis refakatinde soyunma odasına götürülmüşlerdir. Sahada idaresiz kalan oyun hakkında son kararın ne olduğu sorulmak üzere maçın seyrini takib heyeti bizzat hakeme de kararını sorarak Demirspor kaptanını cürmümeşhud mahkemesine vermiş ve maçı tatil etmek mecburiyetinde kalmıştır.”

    24 Temmuz 1939 – Cumhuriyet Gazetesi


    F.I.F.A.’dan Cevap Geldi

    Galatasaray’ın millî küme şampiyonluğu tasdik edildi

    Galatasaray ile Demirspor kulüpleri arasında milli küme şampiyonluğu için biri Ankara’da diğeri İstanbul’da yapılmak üzere tertip edilen maçlarda birincisinde malûm hâdise çıkmış ve maç yarıda kalmıştı.

    Futbol federasyonu tarafından o zaman bu hâdise beynelmilel futbol federasyonuna sorulmuş ve beklenen cevap dün gelmiştir.

    Alınan cevapta “Demirspor kulübünün 0-1 galip vaziyette olmasına rağmen hâdiseye müsebbip olduğu için hükmen mağlup sayılacağı” bildirilmiştir. Bunun üzerine genel direktörlükte yüksek hakem komitesi ve futbol federasyonu azalarının bulunduğu bir toplantı yapılmış ve Galatasaray kulübünün bu maçta hükmen galibiyetine karar verilmiştir.

    İki maç üzerine tertip edilen bu müsabakaların birincisinde, Demirspor kulübüne hükmen mağlup sayıldığı için puan verilemeyeceği cihetle ikinci maçın yapılmasına lüzum kalmamış ve Galatasaray kulübünün 938-939 milli küme şampiyonluğu tasdik edilmiştir.

    Keyfiyet alâkadar bölge ve kulüplere derhal tebliğ edilecektir. Uzun bir beklemeden sonra hakları teslim edilen sarı kırmızılıları şampiyonluklarından dolayı tebrik ederiz.

    27 Ekim 1939 – Akşam Gazetesi


  • Sinir Krizi

    Sinir Krizi

    Bu tabiri çok fazla kişi için kullandığımızın farkındayız ama ne yaparsınız, burası Fenerbahçe; efsaneler her yerde… Dolayısıyla “hakkında kitap yazılması gereken” isimlerden birisi olarak Dr. Reşat Dermanver‘i değerlendirmek, hiç de hata olmaz. Efsanemiz muhteşem bir hatırasını anlatmış. 30 Nisan 1957 tarihinde oynanan ve Fenerbahçe’nin 3-0’lık galibiyeti (ve İstanbul şampiyonluğu) ile sona eren Galatasaray maçında, Gündüz Kılıç sinir krizi geçirmiş ve ona müdahale eden de Fenerbahçe’nin efsane doktoru olmuş. Hatıranın en altında maçın Milliyet gazetesinde yayınlanan haberini bulabilirsiniz. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Dr. Reşat Dermanver Anlatıyor

    Kendimi bildim bileli Fenerbahçeliyim… Tüm futbolcular evlatlarım gibidir… Sabahtan akşama kadar onların tedavileri, dertleri ile uğraşırım. Bu bana büyük zevk verir. Zevklerin en büyüğünü…

    Türk futboluna gelmiş, geçmiş bütün şöhretler, elimden geçmiştir. Yıllarca onlarla birlikte sevindim, onlarla birlikte üzüldüm… Ciltler dolusu hatıralar var bende… Fakat bunlardan bir tanesini hiç unutamam…

    Bakın sizlere de anlatayım :

    1956-1957 futbol sezonunun sonuna gelmiştik. Galatasaray liderdi. Fenerbahçe ile berabere kalması dahi şampiyon olmasına yetecekti. Neyse, uzatmayalım iki takım da sahaya çıktılar. Galatasaraylı futbolcuların morallerinin yerinde olduğu görülüyordu. Buna karşılık bizim çocuklar da, söz vermişlerdi, and içmişlerdi şampiyon olacağız diye… Ve o gün, o unutulmaz gün ezeli rakibimize tam üç gol attık. Şampiyon olmuştuk…

    Soyunma odasında birbirimizi tebrik ederken, sevinç gözyaşları dökerken, kapı vuruldu. Açtım. Baktım karşımda bir, Galatasaraylı yönetici.

    “- Hayrola” dedim.

    “- Reşat Bey, sizden bir ricam var” diye devam etti, “Bizim antrenör Gündüz bayıldı. Lütfen gelir misiniz?”

    “- Hay hay” dedim ve Galatasaray soyunma odasına koştum.

    Gündüz yere uzanmış, asabi krizler geçiriyordu. Ben onu muayene ederken, menecer Osman İncili de başımda dikilmiş;

    “- Bana bak, ne olur bana da bak… Ben de fenayım” şeklinde konuşuyordu.

    İkisine de gerekli ilk tedaviyi yaptım. Gündüz Bey’i hastaneye kaldırttım…

    Ve de sevincim o anda biraz kursağımda kaldı tabii…

    Dr. Reşat Dermanver / Sarı Kanarya Gazetesi / Sinir Krizi


    Sinir Krizi
    Gündüz Kılıç’a Sinir Krizi Geçirttiren Maç
  • Türk Futbolunda Kaleciler

    Türk Futbolunda Kaleciler

    Türk basınının usta ismi ve Fenerbahçe erkek basketbol takımının (Muhtar Sencer ile beraber) iki kurucusundan biri olan Cem Atabeyoğlu, 1949 yılında Öz Fenerbahçe dergisine yazdığı bir yazıda, Türk futbolunda kaleciler konusunu ele almış. Çok güzel bir kaynak olmuş. Rahmetli üstadımızın ellerine sağlık diyor, keyifli okumalar diliyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Arslanyan

    Türk futbolunda kaleciliğin başlama noktası olarak; Fenerbahçe’nin bu yağız çehreli ve tıknaz çocuğu kabul edilir. 1912 senesinden 1919 yılına kadar tam 7 sene Sarı-Lâcivertli kaleyi canla başla korumuştur. Kalecilikte plonjonun mucididir. Hayatının en parlak oyunlarını da Fenerbahçe’nin Rusya seyahatinde çıkartmıştır. Halen Romanya’da olduğunu zannediyorum.

    Ahmet Robenson

    Galatasaray’ın ilk kalecilerinden olup; Türkiye’de izciliğin ilk temelini atanlardandır. Fedakâr oyunu ile 8 yıl kadar Sarı-Kırmızılı kaleyi muhafaza etmiştir.

    Şekip Kulaksızoğlu

    Fenerbahçe’nin genç takımlarından yetişti. Merhum Galip’in kardeşidir. Sarı-Lâcivertli kalede çok kalmamasına rağmen; takımın birçok yerlerinde de muvaffakiyetli maçlar çıkarmıştır. Forvet oynayıp; gol atan ilk kalecimiz de aşağı yukarı Şekip olmuştur. Uzun bir müddetten beri Zonguldak’ta bulunmaktadır. Gol yemeden şampiyon olmuş (1923) Fenerbahçe’nin kalesini korumuştur.

    Nedim Kaleci

    Kelimenin tam manasıyla kalecilerin üstadıdır. Altınordu’da yetiştikten sonra, en parlak devirlerini Fenerbahçe’de yaşamıştır. Galatasaray’ın Almanya seyahatiyle Avrupa’ya yayılmaya başlayan şöhreti, Paris Olimpiyatları’nda Çeklere karşı çıkardığı şahane oyunu ile ayyuka çıkmıştır. Müteaddit temsili maçlarda yer almış olup 5 defa millî takımda oynamıştır. Milli takımın ilk kalecisi olan Nedim, senelerce Fenerbahçe idare heyetinde vazife görmüş ve Futbol Federasyonu Asbaşkanlığını yapmıştır. Halen ticaretle meşgul bulunmaktadır.

    Hamit Akbay

    Süleymaniye’de parladı. Bilahare; vatani vazifesini yaptığı Muhafızgücü’nün kalesini korudu ve uzun bir müddet Fenerbahçe kalesinde durduktan sonra en parlak bir devrinde futbolu bıraktı. Müteaddit defalar temsili takımlarda yer aldı ve 6 defa milli oldu. Türk futbol tarihinin eşsiz kalecilerinden biri olan Hamit, eski bir idarecimizin dediği gibi “Nedim ve Ulvi gibi iki büyük şöhretin arasında ezilen bir kıymet” olmuştur. Hamit’ten bahsederken onun Galatasaray’ın meşhur kalecisi Büyük Nedim’in kardeşi olduğunu da ilave edelim.

    Ulvi Yenal

    İşte büyük bir şöhret daha… Uzun seneler Galatasaray kalesini korudu ve tam 7 defa Ay-Yıldızlı formayı giydi. Galatasaray’da doğdu ve yine aynı renkler altında futbolu bıraktı. Güzel oyunları saymakla tükenmez. En büyük hususiyeti, miyop gözlerle kalecilik etmesi olmuştur. Senelerce Galatasaray ve Güneş kulüplerinde idarecilik etmiş, ayrıca Milli takım seçiciliği yapmıştır. Halen Tekel’de müsavirdir.

    Osman Kaptan

    Beşiktaş’ın en şöhretli kalecisi lakabını kendisine versek hakkıdır. Uzun müddet Siyah-Beyazlı kaleyi fevkalade oyunlar çıkararak müdafaa ettikten sonra denizdeki vazifesi onu futboldan ayırmak zorunda kaldı. Onu birkaç sene evvel kısa bir hastalığı müteakip kaybettik. Allah rahmet eylesin.

    Avni Kurgan

    Kalecilikte fedakarlığın timsalidir. Galatasaray’da yetişti, parladı ve yine orada futbolu bıraktı. Futbol hayatı 10 sene kadar devam etti. Bu zaman zarfında müteaddit temsili maçlar ve 3 de milli maç oynadı. Halen yataklı vagonlarda çalışmaktadır.

    Bedii Yazıcı

    Tek kelimesiyle yazık olan büyük bir kıymet. Futbol hayatı hiç de uzun sürmedi. Tahsil dolayısıyla Amerika’ya gitti ve gerek Fenerbahçe’yi, gerekse Türk futbolunu kendisinden çok şeyler beklenilen bir zamanında mahrum bıraktı. Amerika dönüşünde; bir müddet Fenerbahçe idare heyetinde de yer aldı.

    Necdet Erdem

    Doğması ve parlaması Fenerbahçe’de olmuştur. Ender yetişir bir kabiliyet olarak daima takdirle anılacaktır. Bilahare Demirspor’a girdi. Futbolu Galatasaray’da (en son Fenerbahçe’ye karşı oynayarak) bıraktı. Halen Sarı-Kırmızılı takımda idarecilik yapmakta olup avukat stajyeridir.

    Mehmet Ali Tanman

    Karagümrük’te doğan ve Beşiktaş’ta parlayan bir yıldızdır. Futbol hayatı en uzun süren fedakar bir kaleci olup halen Elektrik takımının kalesini korumaktadır.

    Sacit Öget

    Çok kısa fakat şerefli bir futbol hayatına sahiptir. Hayatının en parlak oyunlarını Galatasaray’ın Yugoslavya seyahatinde çıkarmıştır. Galatasaray Lisesi’nden mezun olurken futbol hayatını kapadı. Halen Son Saat gazetesinin sekreteridir.

    Safa Özyurt

    Türk futbolunun yine kısa ömürlü parlak bir yıldızı daha… Fenerbahçe’de yetişti. Güneş takımının kalesinde çok güzel oyunlar çıkardı. Mektepteki imtihanları yüzünden; Milli Takım kalesi kendine emanet edileceği bir anda, bu şerefe nail olamadı. Futbolu Vefa’da bıraktı. Kendini her zaman takdirle anarız.

    Cihat Arman

    Müsaadenizle ona “Türk futbolunda kaleciler şahı” diyelim. 20 seneye yaklaşan; bin bir şerefle dolu futbol hayatında çıkardığı şahane oyunlarla ismini unutulmaz bir zirveye eriştirdi. Gençlerbirliği ve Güneş’ten sonra Fenerbahçe’ye intisap etti. On yıldır Sarı-Lâcivert forma altında bulunmaktadır. 8 defa Milli formayı giydi ve 5 defa kaptanlık yaptı. Uçuşlarıyla dillere destan olmuştur. Halen Fenerbahçe’nin kaptanı ve mecmuamızın sahibi olduğunu söylemeye bilmem hacet var mı?

    Osman İncili

    Sahalarımızın en popüler bir simasıdır. İstanbulspor ve Ankaragücü’nde oynadıktan sonra Galatasaray’da hayatının en iyi maçlarını çıkardı. Fedakar bir kalecidir. Arada sırada fırsat düştükçe yine Sarı-Kırmızılı kalede canını dişine takarak oynar. Halen Galatasaray’ın stad müdürüdür.

    Abdülkadir Arun

    Cidden büyük bir istidat ve parlak bir yıldız. Topkapı, Eskişehir ve Ankara Demirspor ve Vefa’da bir çok güzel maçlarını seyrettik. Aşırı fedakar ve lastik top gibi bir kalecidir.

    Erdoğan Atlıoğlu

    Galatasaray’ın genç kıymeti. Birçok temsili maçlarda yer aldı. Henüz pek genç olduğundan parlak bir istikbal vadetmektedir. Meşhur Hidenin tebriklerine mazhar olmuştur. Halen İktisat Fakültesi’nde talebedir.

    Ethem Karpat

    Ankaragücü’nden Beşiktaş’a girdi ve Siyah-Beyaz forma altında parladı. İyi bir gününde olduğu takdirde, klas bir kalecidir.

    Erdal Kocaçimen

    Genç ve büyük bir istidat. Aynı zamanda 400 metre Ankara şampiyonu ve iyi bir santrfor. (Hatta Fenerbahçe Stadı’nda yapılan Gençlerbirliği-Galatasaray maçında Erdoğan’a bir de golü vardır). Gençlerbirliği’nde parladı. Temsili maçlarda yer almış, soğukkanlı ve fedakar bir golkip.

    Cem Atabeyoğlu / Türk Futbolunda Kaleciler (Öz Fenerbahçe)