Etiket: Rasih Minkari

  • Güneş Spor Kulübü

    Güneş Spor Kulübü

    Türk sporu tarihinde Altınordu ile birlikte müstesna bir yere sahipken arşivlerde kaybolup giden iki kulüpten biri olan Güneş Spor Kulübü, Akşam gazetesinin bir serisinde (tabii kulüp kapandıktan sonra Fenerbahçe’ye geçen kahraman sporcuları ile birlikte) tanıtılmış.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Güneş Spor Kulübü

    Bugün de okuyucularımıza bu sütunlarda Güneş on birini tanıtıyoruz.

    Geçen seneki lige girerek bir senelik bir çalışma devresinden sonra ikinciliği elde etmeğe muvaffak olan Güneşliler arasında senelerce Milli formayı müdafaa etmiş kıymetli futbolcular vardır. Onların da tercümeihallerini şurada sıralayalım.

    Safa: 1912 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Hasib’dir. Futbola Samsun’da başlamıştır. Orada Halkspor’da oynuyordu. İstanbul’a tahsil için gelerek Fenerbahçe kulübüne girdi. Fenerbahçe B takımlarında oynuyordu, Güneş’e geçti ve birinci takımda kaleci olarak yer aldı. Son zamanlarda sakatlığı dolayısile oynayamıyordu. Tıp tahsil etmektedir. Mıntıkanın 4139 numarasında kayıtlıdır.

    Cihad: 1917 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Faik’tir. Ankara’da parladı ve senelerce Gençlerbirliği kalesini müdafaa etti. Ankara’dan İstanbul’a tahsile gelen Cihat Güneş kulübüne dâhil oldu. Geçen sene olimpiyatlara giderek milli takımda yer aldı. Bugün Boğaziçi Lisesi talebelerindendir, Mıntıkanın 6009 numarasında müsecceldir.

    Faruk: 1916 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Nazif’tir. İlk kulübü Beşiktaş, fakat ancak bir iki oyun oynadı. Oradan Galatasaray Lisesi’nde talebe olmak dolayısile Galatasaray kulübüne dâhil oldu ve bilahare de Güneş kulübüne geçti. Sağ müdafi oynar. Banka memurudur ve mıntıkanın 2326 numarasında müsecceldir.

    Reşad: 1914 senesinde İzmir’de doğmuştur. Babası Bay Mehmet’tir. Futbola İzmir’de başladı ve senelerce İzmirspor birinci takımında oynadı. İstanbul’a tahsil için gelmiş ve Güneş kulübüne dâhil olmuştur. Halen ticaret talebesidir. Sol müdafidir. Mıntıkanın 6001 numarasında müsecceldir.

    Yusuf: 1914 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay İsmail’dir. İlk kulübü Beykoz’dur. Bu sene Güneş’e geçti. Ancak son maçlara iştirak edebildi. Müdafi ve muavin oynar. Memurdur. Mıntıkanın 5262 numarasında müsecceldir.

    Rıza: 1913 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Mehmet Said’dir. Futbola Galatasaray Lisesi’nde başladı, İlk kuruluş gününden beri Güneşe mensuptur. Birinci takımda merkez muavindir. Mıntıkanın 1596 numarasında müsecceldir. Filim şirketinde memurdur.

    Daniş: 1915 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Zeki’dir. Futbola İzmir’de başladı. Bayraklı ve Altay kulüplerinde oynadı İstanbul’a tahsile geldi ve Güneşe girdi. Bazen muavin hattında bazen muhacim hattında oynuyor. Mühendis mektebi talebesidir. Mıntıkanın 6501 numarasında müsecceldir.

    İsmail: 1910 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Ali’dir. İlk kulübü Anadolu kulübüdür. Oradan Güneş’e dâhil olmuştur. Muavin hattında oynuyordu. Beşiktaş’a karşı sağ açık oynatılmıştır. Mıntıkanın 2202 numarasında kayıtlıdır.

    Rebii: 1908 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Süleyman’dır. İlk kulübü Galatasaray; esasen lisede talebe idi. Üçüncü takımdan birinci takıma geçti. Senelerce sol açık oynadı. Milli takımda defaatle yer aldı. Kuruluş gününden beri Güneş’e mensuptur ve birinci takımın kaptanıdır. Sol açık, bazen sol iç oynar. Kahve şirketinde memurdur. Mıntıkanın 1908 numarasında kayıtlıdır.

    İbrahim: 1914 senesinde İzmir’de doğmuştur. Babası Bay Süleyman’dır. Futbola İzmir’de başladı ve Karşıyaka birinci takımında oynadı. İstanbul’a tahsil için gelerek Galatasaray kulübüne girdi ve geçen sene de Güneş kulübüne geçti. Millî oyuncularımızdandır. Sol iç ve sol haf oynar. Halen ticaret talebesi bulunmaktadır. Mıntıkanın 4239 numarasında müsecceldir.

    Rasih: 1913 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Ahmet Tevfik’tir. Futbola Galatasaray Lisesi’nde başladı ve küçük takımlardan birinci takıma geçti. Bilahare Güneş’e dahil oldu. Milli oyuncularımızdandır. Takımın merkez muhacimidir. Paris’te tahsilini yapmaktadır. Mıntıkanın 1594 numarasında kayıtlıdır.

    Salahaddin: 1326 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Bay Mehmet Behçet’tir. Futbola pek küçükken başlamış, ilk defa Altınmızrak’ta oynamıştı. İstanbul Lisesi’nde talebe idi. İstanbulspor teşekkül edince oraya geçti. Senelerce orada oynadı, umumi ve takım kaptanlıklarında da bulundu. Bir noktai nazar ihtilâfı yüzünden Güneşe geçti. Milli oyuncularımızdandır. Merkez bankasında memur bulunmaktadır. Mıntıkanın 318 numarasında müsecceldir.

    Melih: 1915 senesinde Bali kesirde doğmuştur. Babası Bay Yusuf’tur. Balıkesir’de futbol oynuyor ve atletizm yapıyordu. İstanbul’a gelerek Güneş’e futbolcu olarak intisab ettikten sonra atletizmde de kendisini gösterdi ve milli atletler arasına girerek Balkan oyunlarına iştirak etti. 400 metre İstanbul şampiyonudur. Futbola devam ettiği için Güneş’in birinci takımında sağ açık oynamaktadır, Merkez muhacim ve sol açık mevkilerinde de oynatılmıştır. Memurdur. Mıntıkanın 6418 numarasında müsecceldir.

    18 Şubat 1937 – Akşam Gazetesi


    Güneş Spor Kulübü
    Güneş Spor Kulübü
    Güneş Spor Kulübü

    Yukarıdan aşağıya, soldan sağa: Kaleci Cihat Arman, Sağ Müdafi Faruk Barlas, Sol Müdafi Reşad Aydınlı, Sağ Muavin İsmail Dinç, Merkez Muavin Rıza Köprülü, Sol Muavin Daniş Turanlı, Sağ Açık Melih Kotanca, Sağ İç Salahaddin Almay, Merkez Muhacim Rasih Minkari, Sol İç İbrahim Tusder, Sol Açık Rebii Erkal.

  • Lebip Elmas Arşivi

    Lebip Elmas Arşivi

    Lebip ağabeyin sevgili oğlu, kıymetli büyüğümüz Suavi Elmas’ın büyük teveccühüyle toplam 230 fotoğraftan oluşan muazzam bir koleksiyonu yayınlamanın mutluluğunu yaşıyoruz: Lebip Elmas Arşivi

    Dr. Rüştü Dağlaroğlu’nun 1987 tarihli “Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihçesi” kitabında, 1933-1944 yılları arasında 218 maçta forma giyip 10 gol attığı tarihe kaydedilen Lebip ağabey, Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluğunun 5 tanesinde pay sahibiydi:

    1935, 1937, 1940, 1943 ve 1944

    1933 yılında düzenlenen ve Fenerbahçe’nin ilk Türkiye şampiyonluğunu kazandığı sezonda ise forma giymemesine rağmen final maçı için İzmir’e giden kafiledeydi.

    Portreleri, ailesi ve dostları ile fotoğrafları, takım arkadaşlarıyla saha içi ve saha dışı resimleri derken eşsiz bir koleksiyona daha kavuşmanın heyecanını sizinle paylaşıyoruz.

    Fenerbahçe’nin şampiyonluklara en fazla iki sene uzak kaldığı yıllara ve başta Lebip Elmas olmak üzere bütün Fenerbahçe kahramanlarına saygıyla…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Not: “Fotoğraflarda kimler, neler, nereler var?” diye soracak olursanız… Cevabı şöyle verebiliriz:

    Ahmet Erol, Ali Muhiddin Hacı Bekir, Ali Rıza Tansı, Aydın Bakanoğlu, Basri Taşkavak, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü, Bedii Yazıcı, Bülent Büyükyüksel, Cevat Sayit, Cihat Arman, Didi, Esat Kaner, Faruk Hızer, Fazıl Arzık, Fenerbahçe, Fenerbahçe Stadyumu, Fikret Arıcan, Fikret Kırcan, Füruzan Şansal, Hadi Tarlan, Halil Köksalan, Halit Deringör, Hayati Öney, Hüsamettin Böke, İbrahim İskeçe, İrfan Denever, Kasımpaşa, Kazım Bayülken, Kemal Onan, Lebip Elmas, Lütfi Boyer, Mehmet Reşat Nayır, Melih Kotanca, Moda Deniz Kulübü, Muammer Oraman, Muhtar Sencer, Murat Alyüz, Muzaffer Ateşçi, Muzaffer Çizer, Müzdat Yetkiner, Naci Bastoncu, Naim Şukal, Namık Erbay, Nazım Kayar, Necdet Dalay, Necdet Erdem, Niyazi Sel, Nuri Pekesen, Orhan Canpolat, Orhan Menemencioğlu, Oscar Hold, Osman Kavrakoğlu, Ömer Boncuk, Rasih Minkari, Razi Trak, Rebii Erkal, Recep Nurcan, Reşat Dermanver, Sadi Çoban, Safa Özyurt, Sedat Bayur, Semih Arıcan, Semih Bayülken, Suat Belgin, Suavi Elmas, Süleyman Tekil, Şaban Topkanlı, Şerafettin Doğan, Şeref Benibol, Şevket Demirtepe, Taci Ece, Taksim Stadyumu, Yaşar Alpaslan, Yaşar Yalçınpınar, Yorgo Angelidis, Zeki Rıza Sporel, Ziya Atamer


    Lebip Elmas Arşivi

  • Aşkolsun!

    Aşkolsun!

    10 Şubat 1933 tarihinde oynanan ve Fenerbahçe’nin 5-1’lik üstünlüğü ile sonuçlanan maçtan sonra Milliyet gazetesi “Sarı Lâcivertli Gençlere Aşkolsun!” başlığını uygun görmüş. Malûmunuz bu sezon sonunda Fenerbahçe ilk Türkiye şampiyonluğunu kazanmıştı. Maç yazısını keyifle okuyacaksınız…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe, Galatasaray’ı 5-1 Mağlup Etti

    Dün Taksim Stadyumu’nda aralarında senelerden beri ölmez bir rekabet bulunan Galatasaray-Fenerbahçe takımları karşılaştılar. Sarı-kırmızılıların bu devrede aldıkları neticeler üzerine maçın zevksiz olacağını tahmin edenler dün bu tahminlerinde yanıldıklarını gördüler. Her ne olursa olsun İstanbul’da oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray maçı aynı heyecanını ve aynı zevkini verir. Dünkü maç bunu fazlasıyla ispat etmiş oldu.

    Galatasaray hemen ekseri rakiplerine yenildiği halde dün ilk on beş dakikada çok güzel oyun oynadı ve adeta Fenerbahçelileri ve taraftarlarını korkuttu. Maç heyeti umumiyesi itibariyle Fener’in hakimiyeti altında cereyan etti. İlk on beş dakika müstesna, daima hücum vaziyetinde sarı-lacivertliler bulunuyorlardı. Stadyum geçen seneki maçta olduğu gibi gene kalabalık, seyirciler ve taraftarlar gene aynı heyecanın tesiri altında idiler.

    Saat üçü beş geçiyor. Bütün tribünler ve duhuliye tamamen dolmuş bir halde… Hilal-Anadolu maçı biter bitmez tribünlerdeki taraftarlar da coştular ve bütün stadyumu bir uğultu kapladı. Galatasaray tribününde meşhur ve mahut (re.. re.. re..)ler çılgıncasına söyleniyordu. Bütün bunlar gösteriyor ki sinirler son haddine kadar gerilmiştir. Her yerde yer yer münakaşalar yapılıyor ve hangi takımın galip geleceği şimdiden tahmin ediliyordu.

    Takımlar vürudunun müjdecisi olan fotoğrafçılar hazır vaziyetteler. Artık takımlar ha çıktı ha çıkıyor. Bütün gözler kapıda. Bir an evvel kendi rükünlerini müdafaa edecek olan on birlerini bekliyorlar. Sabırsızlık artık son haddini buldu. Herkes bir an evvel maçın başlamasını istiyor. Üçü çeyrek geçiyor, hala takımlar meydanda yok.

    Fenerbahçe tribününden:

    • Haydi arslan Fener..

    Avazesine aynı mealde duhuliye tarafından cevap veriliyor ve bütün stadyuma yalnız bu iki sada hakim oluyordu. Saat üç buçuk.. Önde Fenerliler çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Kendi on birlerinin çalak bir surette er meydanına fırladıklarını gören taraftarlar:

    • Haydi çocuklar görelim sizi yüzümüzü ak edin, diye bağırıyorlar.

    Her taraftan:

    • Fenerbahçe çok yaşa.. Sadası duyuluyor.

    Üç dakika sonra Galatasaray takımı aynı çılgın alkışlar ile sahaya çıktılar. Mutat ve malum merasimden sonra her iki takım şu suretle yer aldılar.

    Galatasaray: Avni, Bürhan, Asım, Kamuran, Nihat, Suphi, Şefik, Bülent, Leblebi, Rasih, Rebii.

    Fenerbahçe: Hüsamettin, Füruzan, Yaşar, Esat, Fikret, Cevat, Şaban, Muzaffer, Zeki, Reşat, Niyazi

    Hakem eski Vefalı Sami Bey’di.

    Dörde yirmi beş kala maça başlandı. İlk akını Galatasaraylılar yaptılar. Sağdan inkişaf eden hücum Fener müdafaası önünde durdu ve iade edildi. Mukabil Fener hücumu da bek hattına dayandı. Bu hücumda Galatasaray lehine bir faul oldu. Yaşar bunu ancak korner yaparak kurtarabildi.

    Hücumlar esnasında Muzaffer Zeki’ye daima yardımcı vaziyette oynuyor. Bu arada Asım bozuk bir girişle takımı aleyhine bir frikike sebep oldu. Zeki’nin çektiği bu ceza vuruşu kalenin yanından auta gitti. Mukabil hücumda Hüsamettin Galatasaray forvetinin ayağından topu kaptı.

    Galatasaraylılar fena değil, bilakis çok iyi oynuyorlar. Sarı-Lacivertliler bugün nedense daha düzelemediler. Aradan bir müddet geçtikten sonra Fener santrhafı vaziyete hakim oldu ve hücum hattını işletmeye başladı. Bunun üzerine Galatasaraylılar sert bir oyun tabiyesi kullanmaya başladılar fakat bu da fayda vermedi. Soldan inkişaf eden bir Fener akınında Niyazi topa kale önünde yetişemedi. Mukabil akına geçen sarı-kırmızılılar ileride bulunan Yaşar’ın bir ıskasından istifade ederek Leblebi’nin ayağıyla ilk gollerini kaydettiler.

    Bu sayı her iki takıma da can verdi. Fakat Fenerliler tehlikeyi yakından gördüğü için oyunlarını ıslah ettiler ve mukabil hücumlarda daha fazla müessir olmaya başladılar. Muzaffer çok çalışıyor fakat bütün bu faaliyeti bir semere veremiyor. Bir hücum esnasında Zeki’den aldığı güzel bir pası Reşat kafa ile Galatasaray kalesine gönderdiyse de Avni yerinde kapandı ve topu kurtardı. Hemen bunu müteakip gene bir akın esnasında Muzaffer’den aldığı pası solunda stop ederek sağına geçiren Zeki sıkı ve tutulmasına imkan olmayan bir şutla sağ üst zaviyeden Galatasaray ağlarına taktı. Bu gol haftaymın on ikinci dakikasında olmuştur.

    Bunun üzerine tekrar berabere vaziyete giren Galatasaray hücuma geçti ve bir netice elde edemedi.

    Fener’in hücumlarının ekserisi soldan oluyor. Nedense bugün Niyazi fena günlerinden birinde… İyi oynayamıyor. O zaman çarunaçar akınların bütün yükü sol tarafa yükleniyor. Soldan gelen bir Galatasaray hücumu aut ile neticelendi. Mukabil hücumda ortadan aldığı pası sağa doğru açan Reşat güzel ve hesaplı bir vuruşla ikinci defa olarak Galatasaray ağlarına taktı. Bu gol haftaymın yirminci dakikasında olmuştur.

    Galatasaraylılarda yorgunluk alaimi belirdi. Sakiplerinde ise keyfiyet aksine idi. Her geçen dakika Fener oyuncularını açıyor ve oyun üzerinde daha müessir bir oynamalarını temin ediyordu. Zeki, Şaban, Reşat iyi oynuyorlar. Niyazi ile Muzaffer çalışmalarına rağmen onlar kadar iyi değil… Oyunun büyük bir kısmı Galatasaray nısıf sahasında oynanıyor. Bu arada güzel bir Fener akını ziyan oldu. Buna mukabele olmak üzere Galatasaray da birkaç iyi hücum yaptı ise de bir netice elde edemedi.

    Oyun Fener’in hakimiyeti altına tamamen girdi. Arada sırada tek tük Galatasaray hücumları yapılıyorsa da hiç mesabesinde…

    Bir Fener hücumu esnasında Galatasaray lehine bir frikik oldu. Fener müdafaası bunu da geri çevirmekte büyük müşkülata mazur kalmadı. Hücumlar gene soldan oluyor. Gene bunların meyanında Galatasaray aleyhine ve 18 pas haricinde bir frikik oldu. Herkes bunu gol olacak diye beklerken Zeki bunu kaçırdı. Mukabil akında Rebii’nin uzaktan çekilmiş bir şandel şutunu Hüsamettin bloke etti ve kalesini kurtardı.

    Oyun güzel oluyor. Ancak malum şahsiyetler eski oyunlarını oynamakta devam ediyorlar. Galatasaraylılar Fener hücumlarını hep hentbol ile durdurabiliyorlar. Artık sarı kırmızılılar nefessizlikleri dolayısıyla son gayretlerini sarf ederek oynuyorlar. Bakalım ikinci devreyi nasıl çıkaracaklar? Bu arada Galatasaray’ın bir akınına iki Fener müdafaası yerinde müdahale ederek kornere yolladılar. Korneri Rebii çekti, fakat neticesiz… Bu kornerden iki dakika sonra da maçın birinci devresi bitmiş oldu.

    Beşe yirmi beş kala ikinci devre Fener’in bir akını ile başladı. Bunu müteakip tarafeyn iki neticesiz akın yaptı. Oyun binnisbe mütevazin. Devrenin daha üçüncü dakikasında Zeki Galatasaray müdafileri ile güzel bir eşanj yaptı ve topu arkasında demarke bir vaziyette bulunan Muzaffer’e verdi. O da bunu durdurmadan ve bomba gibi bir şiddetle üçüncü defa olarak Galatasaray kalesine yolladı.

    Oyun tamamen Fener’in hakimiyeti altında… Bir hücum esnasında tehlikeyi gören Galatasaray müdafaası bir penaltı yaptı. Bunu Fikret yedinci dakikada bir daha Galatasaray kalesini deldi. Bunun üzerine sarı-kırmızılılar mağlubiyeti kabul etmiş bir halde ve tamamen kuvvei maneviyeleri kırılmış şekilde oynamaya başladılar. Bundan istifade etmesini bilen Fener muhacimleri Avni’nin müdafaa ettiği kaleyi adeta bir şut yağmuruna maruz bıraktılar. Ancak bu kati sıkıştırma çok devam etmedi ve biraz sonra Fener muhacimleri üç sayı farkının verdiği bir emniyetle biraz gevşek oynamaya başladılar. Eğer Fenerliler bu tarzı tatbik etmemiş olmasalardı behemahal sayı adedini daha fazla yükseltebilirlerdi.

    Rebii mahut çalımlı ve halk için oynadığı oyunlarından birini oynuyor ve her zaman aksi netice veriyor. Ara sıra olan Galatasaray akınları dün hakikaten harikulade oynayan muavin ve müdafaa hattı tarafından kolaylıkla ve güzelce iade ediliyor. Fenerliler sağdan bir hücum yaptılar. Niyazi üç ve dört oyuncu ile epeyce uğraştıktan sonra topu Zeki’ye verdi. O da bir iç plase ile topu Avni’nin hayret nazarları önünde sağ zaviyeden kaleye soktu. Vaziyet 5-1.

    Bu gol üzerine seyirciler arasında bulunan ve Atletizm heyeti azasından olan Vedat Ubut Bey yanındaki Galatasaraylı arkadaşına “Bu mağlubiyetin sarı-kırmızılılar için tarihi bir mağlubiyet olduğunu” esefle anlatıyordu. Galatasaray tribünü adeta boşalmış gibi çıt bile duyulmuyor, maçın sonunu merak eden Galatasaraylıların ağzını bıçak açmıyor. Halbuki Fener tribünü yıkılacak gibi… Herkes bağırıyor, bütün Fenerliler takımının bu şerefli galibiyetini bitmez, tükenmez bir haz ile alkışlıyorlar.

    Bundan sonra, oyun daima Fener’in hakimiyeti altında cereyan etti ve bu tarihi maç da böylece 5-1 Galatasaray’ın mağlubiyetiyle neticelenmiş oldu.

    Galatasaray bugün birinci devrede kümenin sonuncusu vaziyetinde kalmıştır.

    11 Şubat 1933 – Milliyet

  • Şeref Turnuvasında Derbi Galibiyeti

    Şeref Turnuvasında Derbi Galibiyeti

    1934 yılında düzenlenen Şeref turnuvasında derbi galibiyeti kazanan Fenerbahçe’yi ve ilgili maçı, dönemin meşhur dergisi Olimpiyat’ın 3 Kasım 1934 tarihli sayısından okuyalım…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şeref Turnuvasının İlk Mühim Maçı

    Fenerbahçe 1 – Galatasaray 0

    Fenerbahçe galibiyeti ikinci devre başlar başlamaz yaptığı güzel bir sayı ile aldı

    Cumhuriyetimizin on birinci yıl dönümüne tesadüf eden sevinçli gün : 29 Teşrinievvel Pazartesi

    Beyazıt’tan Taksim’deki Cumhuriyet abidesine kadar uzayan büyük merasim bittikten sonra, merasimi seyre gelenlerden bir kısmı büyük kalabalığı yararak Taksim Stadı’na hücum ediyor.

    Burada da : Fenerbahçe – Galatasaray maçı var…

    Evvelce okuyucularımıza haber vermiştik : Hasılatı Beşiktaşlı merhum Şeref’in çocuklarına tahsis edilmek üzere Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray futbol birinci takımları arasında bir turnuva tertip edilmiştir.

    İşte Taksim Stadı’ndaki Fenerbahçe-Galatasaray maçı bu turnuvanın ilk mühim müsabakasıdır.

    Hatırlardadır ki, 1932/3 şilt şampiyonluğu için Fenerbahçe ile Galatasaray arasında yapılan son bir müsabakada, Galatasaray enerjik bir oyunla o gün çok fena oynayan Fenerbahçe’yi 1-0 yenmişti.

    Aradan birkaç hafta geçmiş, lig maçları başlamış, Fenerbahçe’de ciddi çalışmalarla lig maçlarında önüne ilk çıkan takımları büyük bir farkla mağlup etmişti.

    Bunun için Şeref turnuvasının Galatasaray-Fenerbahçe maçı da büyük bir alaka uyandırmış ve Taksim Stadı’na oldukça büyük bir kalabalık toplanmıştı.

    Saat 15:30’da Fenerbahçe ve Galatasaray takımları alkışlar arasında sahaya çıktı. Atletizm Federasyonu Başkanı Burhan Bey’in merhum Şeref hakkındaki kısa bir hitabesinden ve ölünün hatırasına hürmeten bir dakika sükuttan sonra oyuna başlandı.

    Hakem İstanbulspor’dan Adnan, yan hakemleri Hilal kulübünden Halit ve Mümtaz beylerdi.

    Takımlar şu şekilde idi:

    Fenerbahçe : Bedi, Yaşar, Fazıl, Cevat, Ali Rıza, Esat, Şaban, Fikret, Namık, Muzaffer, Niyazi

    Galatasaray : Avni, Lütfü, Faruk, İbrahim, Nihat, Kadri, Danyal, Fazıl, Rasih, Şemsi, Necdet

    İlk hücumu Fenerbahçe yaptı ve bu akın Galatasaray müdafaasında kırıldı. Bundan sonra Galatasaraylılar mukabil hücuma geçtiler. Ve artık iki taraf arasında karşılıklı akınlar başladı.

    Ancak iki tarafın yaptığı hücumlar neticesiz ve tazyikler tesirsizdi. Galatasaray müdafaasında bilhassa Faruk her tarafa yetişerek Fener muhacimlerinin hareketlerini tesirsiz bırakmakta en mühim amil oluyordu.

    İki tarafın bu tesirsiz akınlarına rağmen, oyun tarzı hayli güzel ve zevk vericiydi. İki taraf da bazen, çoktan beri görmediğimiz güzel paslaşmalar yapıyordu.

    Yirminci dakikada Galatasaray kalesi bir tehlike geçirdi ve Muzaffer’in sıkı bir şutu direği yalayarak autla neticelendi. Bu güzel şutuna rağmen Muzaffer, Fener akınlarının tesirsizliğinde Galatasaray müdafii Faruk kadar rol oyuyordu. Muzaffer çok hareketsizdi.

    Galatasaray da daha fazla sağ açık Necdet vasıtasıyla hücum ediyor ve Fener’in sol müdafii çok kere hafif kalıyordu. Hatta bu müdafiin bir hatası bir gole mal olacaktı. Fazıl, Necdet’in ayağından kaptığı topu yanlış bir hareketle gene Necdet’e verdi, Necdet ortaladı, topu yakalayan Rasih sıkı bir şut çekti, top yan direği yalayarak aut oldu.

    Yirmi beşinci dakikadan sonra oyun daha süratleşti ve iki tarafın hücumlarını da daha müessir bir şekil aldı. Galatasaray kalecisi, Namık’ın, daha sonra Fikret’in; Fener kalecisi de Necdet’in şutlarını müşkülatla kestiler.

    Nihayet ilk devre, sayısız olarak bitti.

    İkinci devre Galatasaray’ın bir akını ile başladı, fakat bu akın müdafaaya inmeden muavin hattında kesildi. Cevat’tan güzel bir pas alan Fener sağ açığı Niyazi ileri fırladı ve aut çizgisi hizasında topu ortaladı. Bu çok güzel bir şandeldi. Bu şandele güzellikle rekabet eden sol iç Fikret’in bir kafa vuruşu oldu. Her zaman görülmeyen bu vuruş, Galatasaray kalecisinin kımıldanmasına meydan bırakmadan Fenerbahçe’ye ilk ve son, aynı zamanda da galibiyet sayısını kazandırdı.

    İlk dakikalarda yapılan bu gol Fener’in hızını arttırdı ve arası çok geçmeden gene çok müsait bir pas alan Niyazi ileri fırladı. Önündeki müdafii atlattı ve Avni ile karşı karşıya kaldı. Biraz becerikli bir hareket Fener’e ikinci sayıyı da kazandıracaktı. Fakat Niyazi topu, üzerine atılan Avni’nin göğsüne attı.

    Bu sırada Lütfü ile Avni çarpıştılar ve Avni fena halde sakatlandı. Yerine ihtiyat kaleci Hızır geçti.

    Avni’nin burun kemiğinin kırıldığını ve hastaneye kaldırıldığını sonradan öğrendik. Bu fedakar kalecimize geçmiş olsun der ve bir an evvel iyileşmesini dileriz.

    Fener’in golü ve Avni’nin sakatlanması Galatasaraylılar, bilhassa Nihat’ı oldukça asabileştirdi. Bu asabiyet hakim oldukça Galatasaray’ın, Fenerbahçe’ye tefevvukuna maddeten imkan yoktu. Binaenaleyh Sarı-Kırmızılılar rastgele vuruşlarla oynamaya başladılar. Hakem de ilk devredeki kadar kolaylıkla idare edemiyor, mütereddit davranıyor, çaldığı kısa düdükler ekseri işitilmiyor ve karışıklıklara yol açıyordu. Bu yüzden ikinci devrenin büyük bir kısmı çok zevksiz oldu.

    Oyunun bitmesine on dakika kala Galatasaray kendisini topladı ve hakimiyeti ele aldı. Beraberliğe yol açacak derecede Fener müdafaasını sıkıştırdı, fakat neticeyi değiştiremeden oyun bitti.

    Fener takımından Muzaffer müstesna olmak üzere diğerleri fena oynamadılar. Galatasaray’a gelince Faruk yirmi iki oyuncunun en muvaffak olanı idi. Nihat silik, sağ muavin hafif, Rasih iyi, diğerleri vasattı.

    Olimpiyat Dergisi / 3 Kasım 1934 – Şeref Turnuvasında Derbi Galibiyeti

    Şeref Turnuvasında Derbi Galibiyeti
  • Şampiyonluk Yüzüğü

    Şampiyonluk Yüzüğü

    1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    28 Şampiyonluk

    Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizde tek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.

    7 kere şampiyonluk kazanan 2,
    6 kere şampiyonluk kazanan 3,
    5 kere şampiyonluk kazanan 11,
    4 kere şampiyonluk kazanan 17,
    3 kere şampiyonluk kazanan 41,
    2 kere şampiyonluk kazanan 77,
    1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…


    7 Şampiyonluk Kazananlar

    Esat Kaner

    Naci Bastoncu


    6 Şampiyonluk Kazananlar

    Cihat Arman

    Fikret Arıcan

    Fikret Kırcan


    5 Şampiyonluk Kazananlar

    Halit Deringör

    Lebip Elmas

    Melih Kotanca

    Murat Alyüz

    Müzdat Yetkiner

    Ömer Boncuk

    Selçuk Şahin

    Semih Şentürk

    Şeref Has

    Volkan Demirel

    Ziya Şengül


    4 Şampiyonluk Kazananlar

    Ali Rıza Tansı

    Alpaslan Eratlı

    Can Bartu

    Fazıl Arzık

    Hüseyin Yazıcı

    İbrahim İskeçe

    Lefter Küçükandonyadis

    Mehmet Reşat Nayır

    Ogün Altıparmak

    Osman Göktan

    Rüştü Reçber

    Selahattin Torkal

    Serkan Acar

    Şükrü Birand

    Yavuz Şimşek

    Yılmaz Şen

    Yüksel Gündüz


    3 Şampiyonluk Kazananlar

    Alex de Souza

    Ali Filibeli

    Atilla Altaş

    Birol Pekel

    Cem Pamiroğlu

    Cemil Turan

    Cevat Sayit

    Ercan Aktuna

    Ergun Öztuna

    Erol Keskin

    Fuat Saner

    Halil Köksalan

    Hazım Canıtez

    Hüsamettin Böke

    İsmail Kurt

    Kemal Aslan

    Marco Aurelio

    Mehmet Yozgatlı

    Mustafa Güven

    Muzaffer Çizer

    Müjdat Yetkiner

    Nedim Doğan

    Niyazi Gülseven

    Niyazi Sel

    Nuri Pekesen

    Onur Kayador

    Orhan Canpolat

    Önder Çakar

    Özcan Köksoy

    Özer Kanra

    Rebii Erkal

    Samim Var

    Sedat Karaoğlu

    Selim Soydan

    Serhat Akın

    Şaban Topkanlı

    Şevket Demirtepe

    Tuncay Şanlı

    Ümit Özat

    Yaşar Alpaslan

    Yorgo Angelidis


    2 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Çevrim

    Adil Eriç

    Adnan Tuncay

    Ahmet Erol

    Akgün Kaçmaz

    Ali Güneş

    Ali İhsan Okçuoğlu

    Arif Kocabıyık

    Avni Kalkavan

    Aydın Bakanoğlu

    Aydın Çelik

    Aydın Yelken

    Aykut Kocaman

    Basri Dirimlili

    Bekir İrtegün

    Bülent Büyükyüksel

    Caner Erkin

    Cristian Baroni

    Deniz Barış

    Diego Lugano

    Emin İlhan

    Emre Belözoğlu

    Ender Konca

    Engin Verel

    Erdoğan Arıca

    Ersoy Sandalcı

    Fabio Luciano

    Fatih Akyel

    Gökhan Gönül

    Halil Özyazıcı

    Hasan Özdemir

    Hayati Öney

    Ilie Datcu

    İsmail Alemdaroğlu

    İsmail Kartal

    Joseph Yobo

    Kemal Atakul

    Levent Engineri

    Mahmut Hanefi Erdoğdu

    Marcio Nobre

    Mehmet Topuz

    Mert Günok

    Murat Hacıoğlu

    Mustafa Kaplakaslan

    Muzaffer Ateşçi

    Naci Erdem

    Namık Erbay

    Necdet Çoruh

    Necdet Dalay

    Nedim Günar

    Numan Okumuş

    Numan Uzun

    Nurettin Yıldız

    Oğuz Çetin

    Olcan Adın

    Orhan Menemencioğlu

    Osman Arpacıoğlu

    Önder Mustafaoğlu

    Önder Turacı

    Özcan Arkoç

    Pierre Van Hooijdonk

    Rıfkı Pekşen

    Sabri Kiraz

    Selahattin Karasu

    Selçuk Yula

    Serkan Balcı

    Servet Çetin

    Süleyman Tekil

    Şenol Birol

    Şenol Çorlu

    Şeref Benibol

    Şükrü Ersoy

    Uche Okechukwu

    Yaşar Duran

    Yaşar Mumcuoğlu

    Yusuf Şimşek

    Zafer Göncüler


    1 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Ercan

    Abdullah Sakallı

    Abdülkerim Durmaz

    Ahmet Habiboğlu

    Ali Elgin

    Ali Nail Durmuş

    Alper Akıcı

    Alper Potuk

    Andre Santos

    Argun Nemli

    Aygün Taşkıran

    Bahri Kaya

    Bahtiyar Yorulmaz

    Basri Taşkavak

    Bedii Yazıcı

    Bilal Şar

    Birol Altın

    Bruno Alves

    Burhan Sargın

    Bülent Tanyeri

    Bülent Uygun

    Cahit Zeren

    Can Arat

    Celil Sağır

    Cemal Şıkak

    Cemal Uludağ

    Cemal Uzkes

    Colin Kazım Richards

    Coşkun Demirbakan

    Çetin Aktulgalı

    Dalian Atkinson

    Daniel Guiza

    Deivid de Souza

    Dirk Kuyt

    Durmuş Çolak

    Dusan Pesic

    Edu Dracena

    Egemen Korkmaz

    Elvir Baljic

    Elvir Boliç

    Emmanuel Emenike

    Emre Aşık

    Engin İpekoğlu

    Erdal Kocaçimen

    Erdi Demir

    Erdinç Sandalcı

    Ergin Parlar

    Erhan Albayrak

    Erhan Uyaroğlu

    Erol Bulut

    Eyüp Odabaşı

    Fabiano Lima

    Fabio Bilica

    Fahruddin Zeynelovic

    Faruk Hızer

    Feyyaz Uçar

    Fuat Güngör

    Füruzan Şansal

    Gökay İravul

    Gökhan Ünal

    Günaydın Özyurt

    Güngör Tekin

    Güray Erdener

    Hadi Tarlan

    Haim Revivo

    Hakan Bayraktar

    Hakan Tecimer

    Hakkı Pavli

    Halil İbrahim Kara

    Halil İbrahim Poçar

    Hasan Ali Kaldırım

    Hasan Vezir

    Hasan Yıldızeli

    Hilmi Ardağ

    Hilmi Atakul

    Hilmi Kiremitçi

    Hüseyin Çakıroğlu

    Ion Nunweiller

    Issiar Dia

    Ivailo Petkov

    İbrahim Aydın

    İbrahim Ejder

    İhsan Kavak

    İlhan Eker

    İlker Yağcıoğlu

    İlyas Tüfekçi

    İrfan Denever

    İsmail Güldüren

    İsmail Kurşun

    İsmet Saral

    Jes Högh

    John Moshoeu

    Kadri Aytaç

    Kamil Ekin

    Kamil Güvenal

    Kemalettin Şentürk

    Kennet Andersson

    Kerim Zengin

    Konur Alp Mutlu

    Lütfi Boyer

    Mahmut Aydın

    Mamadou Niang

    Mateja Kezman

    Mehmet Ali Has

    Mehmet Hacıoğlu

    Mehmet Topal

    Mert Meriç

    Michal Kadlec

    Milan Rapajic

    Miroslav Stoch

    Moussa Sow

    Muammer Oraman

    Muhammed Akarslan

    Muhammed İbrahimbegoviç

    Mustafa Arabacıbaşı

    Mustafa Doğan

    Mustafa Özer

    Naci Sarıtaş

    Naim Şukal

    Naki Kinezoğlu

    Nazım Kayar

    Necdet Erdem

    Nezihi Tosuncuk

    Nikola Lazetic

    Nikolas Anelka

    Niyazi Tamakan

    Nusret Özmengü

    Nüzhet

    Ogün Temizkanoğlu

    Oğuz Dağlaroğlu

    Okan Alkan

    Orhan Kapucu

    Osman Denizci

    Ömer Karabacak

    Özcan Kızıltan

    Özer Hurmacı

    Pierre Webo

    Radmilo Ivancevic

    Radomir Antic

    Rafet Atamer

    Rasih Minkari

    Raşit Karasu

    Raul Meireles

    Recep Biler

    Recep Nurcan

    Recep Ölmez

    Rıdvan Dilmen

    Robert Enke

    Sadi Çoban

    Safa Özyurt

    Saffet Akbaş

    Salih Uçan

    Samuel Holmen

    Samuel Johnson

    Sedat Bayur

    Selçuk Hergül

    Semih Arıcan

    Seracettin Kırklar

    Serdar Kesimal

    Serdar Kulbilge

    Serdar Şenkaya

    Sergiy Rebrov

    Serkan Özsoy

    Serkan Reçber

    Sertaç Olcayto

    Srebrenko Repçiç

    Stephen Appiah

    Stjepan Tomas

    Süleyman Köprülü

    Şenol Ustaömer

    Şevki Şenlen

    Tacettin Ergürsel

    Taci Ece

    Tarık Daşgün

    Tayfun Korkut

    Taygun Erdem

    Timuçin Çuğ

    Toni Schumacher

    Tuğrul Duru

    Tuna Güneysu

    Tuncay Becedek

    Turan Akra

    Turan Sofuoğlu

    Turgay Aksu

    Tümer Metin

    Uğur Boral

    Yakup Kordal

    Yaşar Yalçınpınar

    Yenal Kaçıra

    Yıldırım İper

    Zafer Dinçer

    Zeki Rıza Sporel

    Zeki Temizler

    Zihni Kanmaz

    Ziya Atamer

    Zoran Mirkoviç

  • 1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?

    1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?

    Fenerbahçe’nin 1959 öncesinde kazandığı 9 Türkiye şampiyonluğu var… 1933, 1935, 1937, 1940, 1943, 1944, 1945, 1946 ve 1950 yıllarında kazanılan bu zaferlerde forma giyen futbolcuları tanıyor muyuz? 1959 öncesi şampiyonluklar kimin eseri? Biliyor muyuz? Pek sayılmaz.

    İşte bu yazıda, o 9 kupanın kahramanlarını listeledik.

    Önce şampiyonluk sayısı, sonra da alfabetik olarak dizilen listede, Esat Kaner ile Naci Bastoncu, Fenerbahçe’nin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan isimleri olarak, tarihe geçtiler.

    En çok sahaya çıkan oyuncular yine bu iki isim olurken, onları Cihat Arman, Halit Deringör, Ömer Boncuk ve Murat Alyüz izledi.

    En golcü futbolcumuz ise, uzak ara, Melih Kotanca… Naci Bastoncu, Müzdat Yetkiner, Halit Deringör ve Fikret Arıcan ise bu alanda ilk beş sırayı alan diğer sporcular oldu.

    Tek şampiyonlukta, hatta tek maçta forma giyenler dahi bizim için çok kıymetli. Siz de göreceksiniz, ne muazzam isimler olduğunu! Bugün hiçbiri hayatta değil, fakat biz onların hatıralarını unutturmayacağız. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    FutbolcuŞampiyonlukMaçGol
    Esat Kaner713133
    Naci Bastoncu714784
    Cihat Arman61300
    Fikret Arıcan68735
    Fikret Kırcan68931
    Halit Deringör511438
    Lebip Elmas5750
    Melih Kotanca585128
    Murat Alyüz51063
    Müzdat Yetkiner58256
    Ömer Boncuk511211
    Ali Rıza Tansı47127
    Fazıl Arzık4380
    İbrahim İskeçe46230
    Mehmet Reşat Nayır4646
    Cevat Sayit3440
    Erol Keskin3569
    Halil Köksalan3566
    Hüsamettin Böke3480
    Muzaffer Çizer33123
    Niyazi Sel35221
    Nuri Pekesen390
    Orhan Canpolat384
    Rebii Erkal34112
    Samim Var34011
    Selahattin Torkal3574
    Şaban Topkanlı34017
    Şevket Demirtepe34611
    Yaşar Alpaslan3481
    Yorgo Angelidis3302
    Adnan Tuncay2155
    Ahmet Erol2519
    Aydın Bakanoğlu2331
    Bülent Büyükyüksel2118
    Halil Özyazıcı2305
    Hayati Öney2150
    Kemal Atakul290
    Muzaffer Ateşçi240
    Namık Erbay21518
    Necdet Dalay230
    Numan Uzun280
    Orhan Menemencioğlu2170
    Rıfkı Pekşen230
    Sabri Kiraz2210
    Süleyman Tekil221
    Şeref Benibol240
    Abdullah Sakallı110
    Ali Elgin110
    Argun Nemli151
    Basri Taşkavak12514
    Bedii Yazıcı160
    Cemal Şıkak110
    Cemal Uludağ110
    Cemal Uzkes1157
    Erdal Kocaçimen180
    Faruk Hızer1141
    Füruzan Şansal150
    Günaydın Özyurt110
    Hadi Tarlan140
    Hakkı Pavli110
    Hilmi Ardağ1250
    Hilmi Atakul121
    İrfan Denever120
    Kamil Ekin1286
    Konur Alp Mutlu110
    Lefter Küçükandonyadis12824
    Lütfi Boyer110
    Mehmet Ali Has1196
    Muammer Oraman170
    Naim Şukal110
    Naki Kinezoğlu121
    Nazım Kayar111
    Necdet Erdem140
    Nusret Özmengü190
    Nüzhet ???110
    Rafet Atamer120
    Rasih Minkari112
    Recep Nurcan110
    Sadi Çoban110
    Safa Özyurt110
    Sedat Bayur110
    Semih Arıcan120
    Süleyman Köprülü150
    Taci Ece110
    Turan Akra120
    Yaşar Yalçınpınar12211
    Zeki Rıza Sporel11717
    Zihni Kanmaz110
    Ziya Atamer130
    1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?
  • Fenerbahçe’nin Altıncı Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Altıncı Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 19 Eylül 1943 tarihinde başlayıp 20 Şubat 1944’de biten İstanbul Ligi’ni 18 maçta (bir tanesi Galatasaray’a karşı hükmen) 16 galibiyet, 1 beraberlik ve sadece 1 yenilgiyle şampiyon tamamladı. Böylelikle Ankara’da düzenlenecek olan Türkiye Futbol Birinciliği maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da 3 maçta 3 galibiyet alarak altıncı Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 18 maçta attığı 31 golle Müzdat Yetkiner oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin altıncı Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    19.09.1943 / Fenerbahçe 6 – 0 Süleymaniye

    26.09.1943 / Fenerbahçe 5 – 0 Beykoz

    03.10.1943 / Fenerbahçe 1 – 0 Kasımpaşa

    10.10.1943 / Fenerbahçe 5 – 0 Anadolu Hisarı

    17.10.1943 / Fenerbahçe 4 – 0 Davutpaşa

    24.10.1943 / Fenerbahçe 0 – 1 Beşiktaş

    31.10.1943 / Fenerbahçe 7 – 2 İstanbulspor

    07.11.1943 / Fenerbahçe 4 – 0 Vefa

    14.11.1943 / Fenerbahçe 2- 0 Galatasaray

    05.12.1943 / Fenerbahçe 9 – 1 Süleymaniye

    12.12.1943 / Fenerbahçe 2 – 0 Beykoz

    26.12.1943 / Fenerbahçe 7 – 0 Anadolu Hisarı

    02.01.1944 / Fenerbahçe 7 – 0 Davutpaşa

    23.01.1944 / Fenerbahçe 3 – 0 İstanbulspor

    30.01.1944 / Fenerbahçe 2 – 0 Vefa

    06.02.1944 / Fenerbahçe – Galatasaray (Hükmen)

    13.02.1944 / Fenerbahçe 10 – 1 Kasımpaşa

    20.02.1944 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş


    Türkiye Futbol Birinciliği Maçları

    27.05.1944 / Fenerbahçe 2- 1 Harbiye

    28.05.1944 / Fenerbahçe 5 – 1 Göztepe

    30.05.1944 / Fenerbahçe 4 – 2 Mersin İdman Yurdu


    En Çok Forma Giyenler

    20 Maç : Cihat Arman, Halit Deringör, Naci Bastoncu

    19 Maç : Esat Kaner, “Küçük” Fikret Kırcan, Şevket Demirtepe

    18 Maç : Müzdat Yetkiner

    17 Maç : Murat Alyüz

    16 Maç : İbrahim İskeçe

    15 Maç : Ömer Boncuk

    14 Maç : Lebip Elmas

    8 Maç : Aydın Bakanoğlu

    7 Maç : Melih Kotanca

    3 Maç : Rebii Erkal, Şeref Benibol

    1 Maç : Necdet Dalay, Rasih Minkari


    En Çok Gol Atanlar

    31 Gol : Müzdat Yetkiner

    17 Gol : Naci Bastoncu

    14 Gol : İbrahim İskeçe

    6 Gol : “Küçük” Fikret Kırcan, Melih Kotanca

    4 Gol : Şevket Demirtepe

    3 Gol : Halit Deringör

    2 Gol : Ömer Boncuk, Rasih Minkari

    Fenerbahçe'nin Altıncı Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Altıncı Türkiye Şampiyonluğu final maçı ve sonrası

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

  • Fenerbahçe’den Bir Melih Kotanca Geçti

    Fenerbahçe’den Bir Melih Kotanca Geçti

    Vefatının 34. yıldönümünde, Melih Kotanca‘yı, Fenerbahçe’nin bu efsane sporcusunu sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. Tapfereritter yazıyor. Evet, Fenerbahçe’den bir Melih Kotanca geçti!


    30 Haziran 1940

    Kurbağalıdere köprüsünün yanıbaşına yanaşmış olan Moda Deniz Kulübü’ne ait “Rüzgar” adlı sürat teknesi misafirini karşı yakada Şeref Stadı’nda Fenerbahçe ile Vefa arasında oynanan “Milli Küme” maçına yetiştirmek üzere bekliyordu. Biraz sonra atlet formalı ve çivili koşu ayakkabılı bir sporcu kan-ter içinde çıkageldi. Bu sporcu, Fenerbahçe Stadı’nda düzenlenen “Gül Kupası” adlı kulüplerarası ve puanlı atletizm yarışmalarında 200 metre, 4×200 bayrak ve cirit atmada birinci olup Fenerbahçe’ye puanlar kazandırarak ikinci kez üst üste şampiyon olmasını sağlayan Melih Kotanca’ydı (Fenerbahçe 42, Galatasaray 21, Beşiktaş 20 puan almıştı).

    Ayağının tozuyla stadyumdan rıhtıma koşup “Rüzgar” teknesine bindikten sonra, tekne denizi yara çıka Moda Burnu, Haydarpaşa ve Kızkulesi önünden geçerken, Kotanca da atlet kıyafetlerini çıkarıp futbolcu kıyafetlerini giymişti. Çırağan Sarayı’nın rıhtımına yanaştıklarında fırladı ve Şeref Stadı’nda “Nasıl olsa Melih gelecek” diye maça 10 kişi çıkmış Fenerbahçe’ye katıldı.  

    Fenerbahçe Vefa’yı 4-0 yenip ikinci kez Milli Küme şampiyonluğunu garantileyerek tarihinde dördüncü kez Türkiye şampiyonu olurken, 35. dakikada Fenerbahçe’nin üçüncü golü Melih Kotanca’nın ayağından gelmişti. Bu onun kendisini Milli Küme gol kralı yapan 23. golüydü. Galatasaraylı “Baba” Gündüz Kılıç 16, Beşiktaşlı “Baba” Hakkı Yeten 14 golle “Atom” Melih Kotanca’nın çok gerisinde kalmışlardı.

    Ekim 1936

    Güneş Kulübü’nün teknik yetkilisi Kemal Rıfat Bey’in (Kalpakçıoğlu) gözü Balıkesir’den eline bilet tutuşturulup gönderilen 21 yaşındaki bu genci tutmamıştı. “Sen git, biz sana haber veririz” deyip yollamıştı kulüpten. Cebindeki üç kuruş parayla iki gün etrafını dolaşan, iki gün sonra da “vedalaşmadan dönmek ayıp olur” diye son bir kez kulübe uğrayan bu genç Kotanca’ydı.

    Kulüptekiler, Kemal Rıfat Bey’e “Abi ne yaptın? Büyük yetenekmiş bu çocuk” diye üstelemiş olacaklar, veda için gelen Kotanca bu defa “Neredesin sen?” diye azar işitti. Kulüpte oda verilip, lisansı çıkarıldı. Fenerbahçe’nin üçüncü kez üst üste şampiyonluğuyla bitecek 1936-37 sezonunun 25 Ekim’deki ilk maçında Hilal’e bir gol attı, ikinci hafta ise 6-0 biten Topkapı maçında ise dört gol kaydetti. İlk on birdeki yeri daha baştan kesindi artık. İstanbul Ligi’ni de ikinci tamamlayıp o sezon ilk kez düzenlenen Milli Küme’ye katılmaya da hak kazanmıştı Kotanca’lı Güneş. Ve daha da kuvvetli parlayacaktı. 

    20 Mart 1938

    Taksim Stadı’ndaki Milli Küme maçında Melih Kotanca 87. dakikada kendisinin dördüncü golünü atarken takımını da Galatasaray karşısında 7-0’lık galibiyete taşıyordu. Galatasaraylı dostlarımızın bu dönemleri yok saymaya çalışmalarının çok sayıdaki nedenlerinden biriydi bu maç. 5 Haziran’daki rövanşa intikam için çıkan Galatasaraylılar bu defa 4-2’lik bir yenilgi almışlardı. Esasen 20 Mart’taki maç da (güya) intikam maçıydı. Zira, İstanbul Ligi’ndeki maçta da 6-0 yenilmişti Galatasaray Güneş’e (merak edenler için söyleyelim, Galatasaray bu yenilgiyi Fenerbahçe ve Real Madrid’e olduğu gibi 6 Kasım’da değil, bir 19 Aralık günü almıştı)..

    Parlıyordu Güneş.. 1937-38 İstanbul Ligi şampiyonluğundan sonra, 1938 Milli Küme şampiyonluğu da Güneş’in olmuştu. Aynı sezon atletizmde de İstanbul şampiyonu yine aynı takımdı..

    5 Ekim 1940

    Melih Kotanca takım arkadaşı Turan Çelikbaş’tan stafeti aldığında Yunan atlet Mandikas’tan 10 ilâ 15 metre gerideydi. Fenerbahçe Stadı’nda düzenlenen 11. Balkan Atletizm Şampiyonası’nda Türk milli takımı 4×100 bayrak yarışında son 100 metreye oldukça dezavantajlı bir pozisyonda girmişti. İlk 100 metreci Fikret Taygun başarılı bir performans sergileyememiş, ikinci bayrakçı Muzaffer Baloğlu (bir önceki Şampiyona’nın birincisi) sakatlığı nedeniyle görevini yapmakla yetinmiş, ancak fark bir hayli açılmıştı. Turan Çelikbaş varını yoğunu ortaya koyup farkı kapatıp stafeti Melih Kotanca’ya verdiğinde ise pek umut yoktu.

    Ancak öyle bir 100 metre koştu ki Kotanca… 5.000 seyircinin gözlerine inanamadığı bir sprintle 5 metre kala Yunan’ı geçti ve Türk milli takımını birinciliğe taşıdı.

    Bununla da kalmamıştı Kotanca.. 200 ve 400 metrelerde altın, 400 metre engellide de gümüş madalya kazanarak Türkiye’yi Yunanistan’ın iki puan önünde 134 puanla tarihinde ilk kez Balkan şampiyonluğuna taşıyordu (İkinci Dünya Savaşı koşulları nedeniyle, aslında pek de iddialı olmayan Bulgaristan ve Romanya’nın katılamamaları nedeniyle gayriresmî olarak yapılan puan tasnifinde Yugoslavya da 114 puanla üçüncü olmuştu).      

    Bu, Kotanca’nın atletizm kariyerindeki zirveydi. 1937’de 400 metrede gümüş almış, ayrıca bronz kazanan 4×400 bayrak takımımızda yeralmıştı. 1939’da ise 4×100 ve Balkan Bayrak yarışlarında da bronz alan takımımızın üyesiydi.

    Bu zaferler Kotanca için aynı zamanda bir teselliydi de.. İkinci Dünya Savaşı koşullarında A milli futbol takımımızın 1937-1948 arasında tam 11 yıl tek maç yapmadığı döneme gelmişti futbolculuğu.. Milli Küme’de 1940, 1945 ve 1946’da olmak üzere üç kez gol kralı olarak dönemin en büyük golcüsü olduğunu kanıtlayan “Atom” Melih futbolda bir kez bile ay-yıldızlı formayı sırtına geçirememişti.   

    11 Haziran 1939

    1938-39 sezonunun başında sporseverler gazetelerde yeralan sarsıcı bir haberle şaşkınlığa uğradılar: Güneş Kulübü futbol, atletizm ve güreşte faaliyetlerine son veriyordu. Cihat Arman, Rasih Minkari ve Ömer Boncuk’un yanı sıra Melih Kotanca da Sarı Kanaryalarla anlaşmıştı. Ancak, dönemin mevzuatı gereği kulüp sporcuları o sezon hiçbir kulüpte oynayamayacaklardı.

    Melih Kotanca’nın sarı lacivertli formayı giymesi de, Fenerbahçe’nin o dönem geleneksel olarak sezon sonlarında kutladığı kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde, İngiliz Middlesex Wanderers takımıyla 11 Haziran 1939 tarihli maçı buldu (Bu takımın adını profesyonel ya da amatör liglerde bulabilmek mümkün değildir. Zira, bu takım daha 19. yüzyılda profesyonelliğe geçmiş İngiliz futbolunun, amatörlüğün hala sürdüğü ülkelere temsil amaçlı gönderdiği bir amatör karma takımdı. Zaten “Wanderers” da “Gezginler” demekti).

    Bu maçla Fenerbahçe kariyerine başlayan Kotanca sarı-lacivertli formayla ilk golünü 25 Haziran 1939’da Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda oynanan Milli Küme maçında Ankaragücü’ne karşı attı.

    15 Mayıs 1948

    “İngiliz futbolunun yöntemlerini benimsemek istiyor ve daha fazla İngiliz takımıyla temas kurabilmeyi arzuluyoruz. (…) Bu gayretlerimizin ilk başarılı örneğini ise Queen’s Park Rangers’ın ülkemizi ziyareti teşkil etmiştir. Bu nedenle, davetimize icabet etmesinden ötürü Queen’s Park Rangers’a teşekkürlerimizi sunuyor, (..) 1948-49 sezonunda başarılar diliyoruz.” Genel Sekreter Zeki Rıza Sporel “Başkan” unvanıyla imzaladığı 19 Temmuz 1948 tarihli bu mektubuyla, bir taraftan İngiliz takımına teşekkür ederken, diğer taraftan kabuğunu kırmak isteyen Türk ve Fenerbahçe futbolundaki zihniyet değişimini de yansıtıyordu. Gerçekten de, A milli futbol takımı 11 yıl sonra ilk kez 23 Nisan 1948’de Atina’da Yunanistan’a karşı oynadığı dostluk maçıyla tekrar sahalara dönerken, Fenerbahçe de aynı yılın Aralık ayında tam 23 yıl sonra yurtdışına çıkarak Atina’da dört maç yapıyordu.

    Yaş 33

    Ancak, 33 yaşındaki Melih Kotanca için futbola veda zamanı gelmişti (atletizme 1941’de Vefa’ya karşı oynanan bir maçın ardından verilen 9 aylık haksız cezaya isyan ederek fiilen veda etmişti). Zeki Rıza Sporel’in nazik teşekkür mektubunun muhatabı Queens Park Rangers’la 15 Mayıs 1948’de oynanan karşılaşma Melih Kotanca’nın son maçıydı (bu, Fenerbahçe’nin de 1947’de açılan İnönü Stadı’ndaki ikinci maçıydı). 20. dakikada Ahmet Erol’un yerine girmiş ve yine de Fenerbahçe’ye hareket getirmişti.

    Ancak 33 yaşın yanısıra, hayatın gerçekleri de vardı. Futbolumuzun amatörlük döneminde hayatını idame ettirmek ve kızını okutmak için çalışmak zorundaydı. Denizyollarında “Konya” vapurunun ambar memuru idi. İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarının dışa açılma döneminde bu vapurla sık sık Yunanistan’a gitmesi futbol düzenini de etkilemeye başlamıştı.

    Halit Deringör anlatıyor:

    “Bir gün Şeref Stadı’nda maç oynarken, Stadın önünden geçen bir gemi düdük çaldı. Melih, sahada düdüğü duyunca ambale oldu. Ne kadar engel olmaya çalışsak da başarmıyoruz, bizi bırakıp gidiyor. Meğerse o gün o gemi Yunanistan’a gidiyormuş. Kotanca’nın da gemide şahsi eşyası ve parası varmış. Vapura yetişmek için çok uğraşıyor ama yetişemiyor. Gemi uzaklaşıp gidiyor. Aynı akşam Zeki Rıza Sporel’in evinde yemekteyiz. Hepimize birer cüzdan hediye etti. [Melih’in cüzdanının içinde para da varmış]. Melih’in bu durumuna üzülen yöneticiler, onu takviye etmişlerdi.”

    26 Nisan 1969

    2 Mayıs 1969’da gazetelerin acı haberler sayfasına düşen bu ilan Melih Kotanca’nın hayata küsüşünü simgeliyordu:

    “VEFAT: Fenerbahçeli milli atlet ve futbolcu Melih Kotanca’nın Bağlarbaşı Amerikan Kız Koleji 962-963 mezunu biricik kızı GÖNÜL KOTANCA 26/4/1969 tarihinde Amerika’da İndiana şehrinde geçirmiş olduğu trafik kazasında vefat etmiştir. Cenazesi 3/5/1969 Cumartesi Kadıköy Osmanağa Camisinde öğle namazını müteakip Küçükyalı mezarlığında defnedilecektir. BABASI MELİH KOTANCA”

    Bir Yunanistan seferinde tanışıp evlendiği eşinden ayrılan Kotanca’nın yegane meşgalesi kızını okutmaktı. Ancak, ABD’den gelen haber bir babanın alabileceği en kötü haberdi. Hayata küsmüştü. İnzivaya çekildi. Kupalarını ve madalyalarını kulübe teslim etmek istedi. Alan olmadı.

    İnzivaya çekilse de, arada hatırlanmak onun da hakkıydı. Hatırlayan olmadı. Ta ki sporsever Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk eski şampiyonları ödüllendirip onore etmeye karar verene kadar..

    18 Haziran 1979

    Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nun Şeref tribününde Fenerbahçe ve Trabzonspor arasındaki Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını izliyor. Yanında geçmişte ay-yıldızlı formaya çeşitli sporlarda başarılar, madalyalar ve nice gurular yaşatmış sporular var. İçlerinden biri de Melih Kotanca.

    Sabah 11’de Çankaya Köşkü’ne kabul edilmişler. Ödüllerini aldıktan sonra Muhafız Alayı’nda öğle yemeği yemişler. Sonra da Cumhurbaşkanı’yla birlikte maça. Yine de gazetecilere şikayetlerini sıralayıp karınca kararınca yol göstermeye çalışıyordu. Yıllar sonra kapıların iyiden iyiye devşirme sporculara açılacağını görürcesine:

    “O devirlerin ünlüsüydük. Beklentimiz yoktu. Koştuk, oynadık. Yaşlandık şimdi ve unutulduk. Forması altıda yıllarımı verdiğim Fenerbahçe’nin Başkanı’nı gördüm dün. “Beni tanıdın mı?” dedim. Yüzüme baktı ve hatırlamadı. İşte bu benim sadece kendi örneğim. Şimdiki gençler güvence istiyorlar. Bulamayınca spora sarılmıyorlar..”

    Hatırladı sonra Faruk Ilgaz. Sonra da Emin Cankurtaran. Sahipsiz bırakmadılar Fenerbahçe efsanesini. Sağlığıyla ilgilendiler..

    8 Haziran 1986

    Bir vefat ilanı..

    Tezatların vuruculuğunu seven Türk basını “bir dönemin rekortmen sprinterinin” felç olup “yatağa düştüğünü” yazıyor üç ay önce..

    8 Haziran 1986’da ise vefatını.. Bir efsane daha kayıp gitmişti Türk sporundan.. Neler sığdırmamıştı ki Fenerbahçe’deki yıllarına? 1940’taki Milli Küme şampiyonluğunun ardından buhranlı geçen iki sezonun sonunda, Fenerbahçe’nin makus talihini döndüren ünlü Admira maçı öncesinde, 1941-42 İstanbul Ligi gol kralı olmuştu.

    Müteakip sezon Fenerbahçe bir kez daha Milli Küme şampiyonu olurken, Melih Kotanca da artık Türkiye Gol Kralı idi. Fenerbahçe 1943-44 yılında İstanbul ve Türkiye Şampiyonu, 1944-45 sezonunda Milli Küme, Başbakanlık Kupası ve İstanbul Kupası şampiyonu, 1945-46 sezonunda ise Milli Küme ve Başbakanlık Kupası şampiyonu olurken en golcü futbolcusu hep Melih Kotanca idi. 1945 ve 1946 Milli Küme sezonlarında da Gol Kralı olurken, bu başarısını daha sonraki Fenerbahçelilerden Cemil Turan ve Aykut Kocaman egale edebileceklerdi. Fenerbahçe’nin dört sezon üst üste Türkiye şampiyonluğu kazandığı tek dönemdi bu. Ardından 1946-47 ve 1947-48 sezonlarında İstanbul Ligi şampiyonu olan Fenerbahçe bu kulvarda da açık ara liderdi (1947-48 itibarıyla Fenerbahçe 13, Galatasaray 10 ve Beşiktaş 9 kez İstanbul şampiyonu olmuştu).

    1947-48 sezonunda şampiyon takımın oyuncusu olarak futbola veda ettiğinde, 185 kez giydiği Fenerbahçe formasıyla 205 gol atmış ve inanılmaz bir ortalama yakalamıştı. 25 Şubat 1940 tarihinde Topkapıspor’la oynanan ve Fenerbahçe’nin 14-0 galibiyetiyle biten İstanbul Ligi maçında 8 gol atarak Zeki Rıza Sporel’le birlikte “bir maçta en çok gol atan Fenerbahçeli futbolcu” unvanını halen koruyor Kotanca..

    Fenerbahçe, hayatlarının her biri ayrı bir “destan” olan sembolleri sayısız olduğu için “efsane”dir. Kotanca da en parlaklarından biri. Fenerbahçe parladıkça, onlar da parlayacak. Türk sporu Kotanca’ları hiç unutmayacak.

    Tapfereritter