Etiket: Reşat Danyal Bey

  • Sinekemani

    Sinekemani

    20 Mart 1932 tarihli Akşam gazetesinde Sermet Muhtar Alus imzalı bir röportaj (daha önce Ali Sami Yen’den dinlediğimiz) Siyah Çoraplılar’ın hikayesini bu defa birinci ağızdan anlatırken, iyi bir Fenerbahçeli olan “Sinekemani” Nuri Duyguer’i bizlere tanıtıyor. Keyifle okuyacaksınız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Gene Bir Gülnihal

    Musiki üstatlarımızdan sinekemani Nuri Bey’le görüşmeye gidiyordum. Yoğurtçu çayırının önünden değil, Cevizlik tarafındaki arka yoldan bahçenin kapısına geldim. Meğerse burası kışın Mazurya bataklıkları gibi bir hal alıyormuş. Yapışkan, vıcık vıcık, insanı kızak gibi kaydıran çamur deryasından kurtulup da bahçeye kapağı atıncaya kadar heyheyler geçirdim.

    Nuri Bey’in odasında bermutat ahenk berdevam…

    Tiz, pürüzsüz, falsosuz hanım sesleri; bunları idare eden üstadın pişkin kemanı…

    Rasttan fasıl geçiyorlar;

    Gene bir gülnihal aldı bu gönlümü,
    Simü ten, gonca fem, bibedel, pek güzel…

    Çarü naçar, saz ve ses mayna oldu. Nuri Bey’i bir tarafa çektim ve çıtır çıtır söylettim:

    Sinekemani

    1 – Hariciye Nezareti’nde memurdum. Sabahleyin yüzümü yıkadım mı, akşamcıların limonlu içmek itiyatları kabilinden biraz jimnastik. Şöyle gülle ile vücudu yerine getirdim mi saz başına.

    İlk sazım kanundur; sonra, ut, keman. Bir musiki faslı, neticede daire. Nezarete öğleden sonra giderdik. Erken giderseniz kimse bulunmaz. Cuma tatil; pazarı hak getire; çarşambaları da meclisi hâs günüdür; gidilmez.

    Alaturka 10 vapurile döner dönmez doğru Kuşdili Çayırı. Ya sandalda kürek çekmek yahut Kurbağalıdere’de ve Fikir tepesinde hava almak, dolaşmak.

    Serde gençlik var; arkadaşlar çok. Spor, gezme, falan amma musiki iptilası da aşkın. Hocam, Tellalzade’nin güzide çıraklarından Kadıköylü Ali Bey’di.

    Meşk için uğramazsam, (sen de mi yan çiziyorsun?) diye başlar. Kaçamak yapmadığım zamanlar karşısına geçerim. O zatı şerif, bir defa okumaya başladı mı gözlerim dolar, dünyayı unuturdum. Çayıra gelirdim ki incin top oynuyor.

    Kurbağalıdere, çınarın altındaki kahvede, barfiks, paralel, trapez halkaları vardı. Arkadaşlar gelirlerdi. Ekseri Cuma günleri Rona’nın, cimnastik muallimi Faik Bey, Yıldız kumandanının oğlu Mazhar Bey (Çamlıca’da kazaen vurulan Mazhar Paşa) gelirler, cimnastik yaparlardı.

    Bazı akşamları da, şimdiki Fenerbahçe kulübünün karşısındaki köşkün bahçesinde toplanırdık. Oraya Rıza Tevfik, Selim Sırrı Bey, Sıhhat Müzesi Müdürü merhum Doktor Hikmet Bey gelirlerdi.

    Bazen de Kuşdili’nde, havuzlu kahvede, sabık İstanbul Maarif Müdürü Saffet ve biraderi Kemal Bey, mütercim Feyzullah Bey toplanırlar, cimnastik yaparlardı.

    İçimizde en iyi gülle kaldıran Kemal Bey, en güzel trapez yapan da acizdi.

    Bir de, derede, Yoğurtçu’dan, Moda’dan, Fenerbahçe’ye sandal gezintileri ve yarışları yapardık.

    Cimnastik, keman çalmama mani oluyordu. Nihayet en ehveni ve muvafıkı olarak işi futbola döktük. Bazı günlerde, akşamlara kadar beygir cimnastiği yapardık.

    Futbola başladıktan sonra, ilk zamanlar, Rum, Ermeni, İngilizlerle eksersiz kabilinden, Moda çayırında oynardık.

    Sonra bir Türk kulübü yapmaya kalktık. Elbiselerimiz şıktı.

    Göğsünün önü, yakası, kol kapakları beyaz, gövdesi kırmızı yünlü kumaştan gömlekli, beyaz pantolonlu bir kostüm intihap ettik; başladık oynamaya, o zaman bu gibi şeyler tabii memnu. Bile bile işe giriştik. Hafızamda yanılmıyorsam ilk oyuncular şunlardı:

    Mehmet Ali Bey, biraderi Neşet Bey, Reşat Danyal Bey, Hafız Mustafa Efendi, Arapzade Emcet Bey, Topçu Zabiti merhum Cevdet Bey, Bahriyeli Fuat Bey, Konstantin Efendi, Daniş Bey, Şevki Bey, bir de aciz, Baba Tahir’in Fransızca (Servet) gazetesi takdiramiz bir makale yazmış, fırsattan bilistifade Köçeoğlu Andun isminde birisi bizi curnal ediyor. Reşat Bey içimizde olduğu için, Kadıköyü’nde Veliaht Reşat efendi himayesinde bir kulüp teşkil etmiştir. Diye yukarıya çıktık.

    Kuşdili karakolu komiseri Azmi Efendi bir sabah bize geldi. Top oynayanların isimlerini zabtedecekmiş. Daha bir çok aza da var.

    Oyunculardan 11 kişinin ismini yazdı. Arkasından, Reşat Danyal, Mehmet Ali, Emcet Bey’leri Zaptiye Nazırı Şefik Paşa çağırdı.

    Nefi hakkında irade bile çıkmış. O zaman Şefik Paşa’nın iyiliğini inkar edemeyiz. Mesele oyundan ibarettir, şayanı ehemmiyet bir şey yoktur diye işi halletti.

    Musiki hocam, hanende Ali Bey vefat edince Tophaneli Sabri Bey’den meşke başladık. Bundan da başımıza bir badire çıktı.

    Sabri Bey şehzade Kemalettin efendinin müezzin başısı imiş. Kemaleddin Efendi’nin müezzini içtimalar yapıyor, başına adamlar topluyor diye jurnal edilmişiz. Birleştiğimiz yeri bu hafta şurada, öteki hafta burada, değiştirerek tehlikeyi savdık. Bilenlerin hatırındadır ya, o zaman üçten fazla olundu mu kapıyı çalar dağıtırlardı.

    Kışın ekseriya ava giderdim. Sair zamanlarda da Kadıköyü’nde, Kadifeli birahanenin üstünde, yahut Mühürdar gazinosunda bilardo oynardım.

    Şimdi başlıca zevkim ve meşgalem Şark Musiki Cemiyeti’mize gitmek, evime gelen arkadaşlarla ve talebelerimle vakit geçirmek, diğer zamanlarda da bahçemin ağaçlarile ve çiçeklerile uğraşmaktır.

    Öteden beri, (Say bağı) ile müçtemian keman çalmanın alafrangaya mahsus olduğunu, alaturkada mümkün olamayacağını iddia edip dururlar. Ben bu kanaatin yanlış olduğunu ispat etmek için çok çalıştım. Talebelerimle verdiğimiz konserlerde görüldüğü üzere buna da muvaffak oldum.

    2 – En sevdiğim semt Kadıköy ve hala sevdiğim Yoğurtçu’dur. Bu evde hatta şimdi oturduğumuz bu odada doğmuşum. Ben evimden şaşmam. Apartman ziyade olsun.

    3 – Neye merakım olduğunu maaziyadeten anlattım galiba. Spor cimnastik, sonra musiki.

    4 – Biz eski sporculardan olduğumuz için kadında da sıhhat ve tenasübü endam taraftarıyım. Allah her güzeli başka yaratmıştır. Beyazın da kumralın da esmerin de güzeli olur. Niçin seçmeli. Güzel güzeldir. Ukalalığı hiç sevmem. Kadının en birinci şartı göründüğü gibi bulunmak ve cali olmamaktır.

    Vekarını muhafaza eden sporcu hanımlarımızı çok takdir ediyorum. Züppelerden fersah fersah kaçıyorum. Bana da hak veriniz; hata mı ediyorum?

    5 – Eskilerde aradığım bir şey varsa gençlik. Akşam oluyor. Günden güne gidiyoruz. Geçen günler hayal oldu.

    Bir de en başlıca istediğim, musikimizin taalisi, kıymettar musiki eserlerini, herkesin seve seve takdir ettiklerini ne zaman göreceğim? Benim başlıca arzum, eski klasik musikimizi umuma telkin etmektir. Bu sebeple bedava konserler veriyoruz.

    Bugün, ekseriyetin baş tacı olan hanende Münir Nureddin Bey, klasik musikiyi kimse anlamıyor diye harcı alem şeyler okuyor. Okuyuşunun sanatkarane olduğunda şüphe yok. Fakat okuyuşlarında içten terennüm ettiği eski tesir yok.

    Bunun sebebi de, ihtimal, herkes zevkine varmıyor diye klasik eserleri okumadığından ve harcı alem eserlere rağbet olduğundan… Mamafih, bu hususta halk da mazurdur. Zira klasik parçaları anlamak için çok dinlemek, istinas etmek, sonra lezzet almak lazımdır. Münir Bey de pek haksız değildir.

    6 – Bugün 25 yaşında olsam eski yaptıklarımı yapardım; fakat biraz daha düşünerek.

    Sermet Muhtar Alus

  • Siyah Çoraplıların Hikayesi

    Siyah Çoraplıların Hikayesi

    Galatasaray kurucusu Ali Sami Yen’in 1959 öncesi şampiyonluklar konusunda Fenerbahçe’nin tezlerini destekleyen yazısını hatırlarsınız. O belge Şehir Üniversitesi arşivinden çıkmıştı. Yine aynı yerde, bu defa Türk futbolunun meşhur ekibi “Black Stockings” yani Siyah Çoraplılar’a dair bir gazete kupürü bulduk. Fenerbahçe’nin kuruluşunu bu takıma dayandırıp 1899’a çekmeye çalışan bakış açısının ne kadar yanlış olduğunu, burada verilen isimlerden çıkartmak mümkün… Fenerbahçe’nin kuruluş tarihi 1907’dir ve kurucuları da bellidir. Fenerbahçe tarihinin mübalağa ve mugalataya ihtiyacı yok. Posterlerimizden kimseyi çıkartmadığımız gibi, kimseyi eklemiyoruz da… İşte Siyah Çoraplıların hikayesi… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Siyah Çoraplıların Hikayesi

    Eski futbolcularımızın hepsi bu sporun merakına teşvik edilmeden aşılanmışlardır. Memleketimizde ilk önce futbol Rugby oynanmıştır. Bu spor evvela İzmir’de sonra İstanbul’da mahdut bir zaman için tatbik edilmiştir. Türk müntesipleri pek azdır, hatırlarda kalanı İçerenköylü Osman Pehlivandır (Tamburacı olan değil). Rugby’yi hemen Football Association, yani bugünkü futbol takip etmiştir. Bize ilk defa maç seyretmek fırsatını vermiş olan, oyunlarını gıpta ve hayranlıklarla seyretmiş olduğumuz eski üstatları hatırlamak kadirşinaslığını göstermek zamanı gelmiştir. Futbolcu çağlarının üzerinden yarım asır geçmiş olan bu sporcularımızdan ancak on-on beş kadar mümessil kalmıştır.

    Kendilerinin Sunderland müsabakası münasebetiyle, sporsever halkımıza tanıtılmalarını düşünerek, hissettiğim bu lüzumdan birkaç arkadaşa bahsettim. Bu fikre sarılmaları beni teşvik etti.

    Arkadaşlarımızdan Şevket Davran onlar nezdlerinde bir röportaj yaparak futbolu nerede gördüklerini ve bu spora nasıl başladıklarını tespit etti. Bu suretle futbolumuzun tarihini en salahiyetli ağızlardan öğrenmiş oluyoruz. Diğer bir arkadaşımız, Adnan Fuat Aral bu hatıraları toplayarak bir broşür halinde neşretmek hizmetini üzerine aldı.

    Bu kıymetli müessis futbolcularımızın içinden bilhassa ikisi idari işlerde, çok hizmet etmişlerdir. İlk teşkilatı yapan “League”i (futbol birliğini) kuran, nizamnamesini yapan, İttihad Spor Kulübü’nü (Union Klub) bugünkü Fenerbahçe kulübünü tesis eden ve orada Türklerle İngilizler arasında bir spor bağlılığı vücuda getiren avukat Mister Henry Pears ile, bıkmadan çalışmış olan Mister James LaFontaine’in ve Fuat Bey’den sonra kaptanımız Horace Armitage’ın hatıralarını toplamak ve onları da halkımıza tanıtmak zevkli bir vazife olurdu. Ne yazık ki üçünü de kaybetmiş bulunduğumuzdan onları saygıyla yad etmekle iktifa edeceğiz. Bu kıdemli üstatlarımızın içinde ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü futbol mazimizin kıymetli bir hatırasıdır. Futboldan maada tenis, kriket, avcılık, golfda da temayüz etmiş ve bahriye zabiti olmak dolayısıyla, deniz sporlarıyla da uğraşmıştır.

    Fuat Hüsnü Kayacan ve Arkadaşları

    Fuat Hüsnü’yü takiben, 1901 senesinde başka Türk gençleri de futbol oynamak teşebbüsünde bulunmuştur. Teşkil ettikleri “Black Stocking” (Siyah Çorap) takımının fahrî reisliğine ediplerimizden Ali Ferruh Bey’i ve reisliğine de tanınmış sporcularımızdan Selman ve Melih Açba’nın babaları Dr. Rasim Paşa’yı getirmişlerdir.

    Kırmızı beyaz takımda Hasan Fuat, Şevki (eski bisikletçi ve fabrikatör), Kemani Nuri Duyguer (şimdi konservatuarda), Mehmet, Hanende Hafız Mustafa, Topçu Zabiti Cevdet (1914 Cihan Harbi’nde şehit olmuştur), Osman (Harbiye nezaretinde idi. Şimdi emeklidir. Moda’da oturur), Udi Ali, Muallim Mazhar (Galatasaray’ın ilk takımında müdafii)… İsimlerini saydıklarım takım halinde 08.11 1901’de bir resim çektirmişlerdir (Bu resim Galatasaray Spor müzesindedir)

    Takımın kurucusu, umumi katip ve umumi kaptan Robert Kolej lisan muallimlerinden Reşat Danyal Bey idi. Kendisi zamanının kürek şampiyonu idi. Kulübün katipliğini Hicaz Demiryolu İdaresi mensuplarından Neşet Bey, futbol kaptanlığını Fuat Hüsnü yapıyorlardı.

    Saydığım zevatta maada, takıma: Mehmet Ali, Neşet, Emcet, Filozof Rıza Tevfik, Ercüment, Thalis, Paçko, Marko ve Jan Popoviç de iltihak etmişlerdi.

    İlk ve Tek Maç

    Bu futbol takımı o zamanki bir Rum takımına karşı yaptığı tek maçta 5-1 mağlup oldu. Şeref sayısını Fuat Bey yapmıştı. Bu maç hakkında Fransızca Servet gazetesi takdir edici bir makale yazınca, mevzu üzerinde derhal duruldu. Zaptiye nazırı Şefik Paşa bu genç teşekkülü, ikinci bir maç yapmasına meydan vermeden, Kuşdili karakolu komiser muavini Azmi Efendi delaletiyle dağıttı. Reşat Danyal Bey İran’a gönderildi. Azadan Fuat Kadıköy ve Moda kulüplerinde (Bobi) ismi altında bir müddet oynadıktan sonra merhum Mazhar Hoca ve Nuri Bey ile birlikte 1905’te teşekkür eden Galatasaray’ın idmanlarına katıldılar. Fuat Hüsnü Galatasaray’da kaptanlık ettikten sonra futbolu bıraktı ve Fenerbahçe kurucuları arasında yer aldı.

    Görüyoruz ki bu ilk teşebbüsten sonra maçlara devam ederek kalburun üstünde kalabilen tek oyuncumuz Fuat Hüsnü’dür. Onun için kendisini ilk Türk futbolcusu olarak tanıyoruz.

    Kurulmasıyla dağılması bir olan Black Stockings’ten sonra aynı gayeye sarılan ve zamanının darbelerine dağılmadan dayanan ilk Türk kulübümüz de Galatasaray olmuştur.

    Ali Sami Yen / Siyah Çoraplıların Hikayesi

    Siyah Çoraplıların Hikayesi

    Ali Sami Yen, yazısında 1904 yılındaki Kadıköyspor‘u da saymış.
    Üst Sıra, Soldan Sağa : Grigoriadis, Moiz, Vasilyadis, Daruci, Henry Pears, Yorgo
    Alt Sıra, Soldan Sağa : Todori, Horace Armitage, James LaFontaine, Fuat Hüsnü Kayacan, Toto, Kimon