Etiket: Ricardo Zamora

  • Canlı Yapraklar – XVI

    Canlı Yapraklar – XVI

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XVI” : 1924 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XVI

    26 Ekim 1923 Cuma günü oynanan ve 2-2 beraberlikle neticelenen ilk milli karşılaşmamız Türkiye – Romanya maçı umumi efkârda yüksek maneviyat yarattı. Hatta o maçta muhakkak bir galibiyet fırsatının kaçırılmış olduğu kanaati de doğdu. Filhakika; milli maçtan 4 gün sonra, 30 Ekim 1923 Salı günü Fenerbahçe’nin Macarlarla takviyeli ve (Romanya muhteliti) adı altında oynayan daha kuvvetli kadro ile tek başına berabere kalması ve hatta çok hâkim oynaması bu kanaati takviye de etmişti.

    İşte; umumi efkâr, büyük gelişme halindeki futbolumuzla övünürken 6 ay sonraki 8’inci dünya olimpiyatları günün mevzuunu teşkil etmeğe başladı. Mayıs ayında Paris’te yapılacak bu 1924 olimpiyatlarına iştirakimiz bütün spor umumi efkârınca yürekten arzulanıyordu.

    Filhakika; Türkiye aleyhinde asırlardan beri bin bir kötü propagandalara sahne olmuş yeryüzünün her tarafından Paris’e gelecek sporcu, gazeteci ve seyirci yüz binlerce insana Türkü asil sporcu gençliği vasıtasıyla tanıtıp bu propagandaların yalan olduklarını ispat etmek imkânı böylece ele geçmiş olacaktı.

    Milli propaganda için bundan daha mükemmel fırsat olamazdı. Ayrıca, beynelmilel olimpiyatlar cemiyetinin 1923’teki sorusuna da esasen müspet cevap verilmiş ve hatta katılacağımız branşların güreş, atletizm, atıcılık ve futbol olduğu da tasrih olunmuştu. Fakat o tarihten bu yana, yani bir senedir ileri atılmış bir adım yoktu. Acaba yeni kurulmuş Cumhuriyet hükümeti İdman Cemiyetleri İttifakı’nı tanıyacak mı idi? Bu meçhul olduğu gibi, gereken masraf da nereden temin edilecekti?

    İşte, alâkalılar için bu cidden endişeli günlerde Maarif Vekili merhum İsmail Safa Bey Türkiye Milli Olimpiyatlar Komitesi’ne bir mektup yollayarak gençlerimizin Paris olimpiyatlarına iştirakleri için ne gibi yardıma ihtiyaç duyulduğunu sordu.

    Bunu Aralık 1923’te Maarif Vekâleti Vekili Necati Bey’in İdman Cemiyetleri İttifakı’na yolladığı bir telgraf takip etti. Merhum, bu telgrafında “Gençlerimizin ecnebi takımlar karşısında ihraz ettikleri muvaffakıyetler mucibi iftiharımız olmaktadır” diyor ve bir heyetin derhal Ankara’ya gelip hükûmetle temas etmesini tavsiye ediyordu. Bu, cidden büyük bir müjde idi. Çünkü devlet, hem teşkilâtı tanımış, hem de sporu bir kültür dâvası saydığını bu iş için Maarif Vekâletini vazifelendirmekle göstermişti. Necati Bey merhumun telgrafının ilk kısmı o günleri yaşayanlarca kabul olunacaktır ki, Fenerbahçe kulübünün faaliyetiyle ilgilidir.

    Fenerbahçe’nin 5 işgal ve mütareke senesinde inatçı düşman takımlarına karşı temin ettiği fasılasız zaferler milletimizin nihai zafer ve istiklâle olan inancını kuvvetlendirirken, bu mutlu keyfiyet Anadolu yaylalarında savaşan ve düşmanı vatanın harimi ismetinde boğmağa azimli milli kahramanları da hoşnut etmekte idi. İşte, bu tarihi zafer silsilesinin yarattığı memnuniyet devlette spora karşı alâkayı arttırdı ve Cumhuriyet hükûmeti, teessüsünden bir kaç ay sonra, fakir bütçesinden 50 bin lira tahsisat ayırdı.

    Bu para sayesindedir ki Türk sporu ilk defa olarak olimpiyatlara katılmak ve kendini tanıtmak imkânına kavuşmuştur. Kabul olunmalıdır ki talih bu ilk büyük imtihanında Türk futboluna yâr olmamış ve dişimize uygun bir yığın rakip dururken karşımıza Çekler gibi kuvvetli bir milleti çıkarmıştır. Çekoslovakya o tarihlerde futbolda en ileri memleketlerin başında idi. Buna rağmen, maneviyat bozulmadı ve kadromuz, tarihteki bu ikinci beynelmilel maçına metanetle hazır bulundu.

    2,5 sene önce takviyeli Galatasaray’ın Avrupa turnesinde Almanya’da kalan Bekir de Paris’e getirildiğinden 25 Mayıs 1924’te Çekoslovakya’nın karşısına şu tertipte çıktık:

    Nedim (Altınordu) – Cafer (Fenerbahçe), Ali (Galatasaray) – Kadri (Fenerbahçe), İsmet (Fenerbahçe), Nihat (Galatasaray) – Mehmet (Galatasaray). Alâeddin (Fenerbahçe), Zeki (Fenerbahçe), Bekir (Fenix), Bedri (Fenerbahçe).

    İsveçli Anderson idaresindeki bu maç, malûm olduğu üzere 5-2 kaybedilmiştir.

    Nedim Kaleci’yi el üstünde taşıyanlar arasında o zamanlar dünyanın en meşhur kalecisi İspanyol Zamora da vardı. Zamora, Olimpiyat köyündeki antrenmanlarda Nedim’i yakından görmüş ve hayran olmuştu.

    Çekoslovakya maçı akşamı Paté sinemasında müsabakanın filmi gösteriliyordu. Zeki (Sporel) ile beraber kapıda Ay-Yıldızlı resmini gören Nedim (Kaleci) hemen sinemaya girdiler. 10 dakika devam eden bu filmde Nedimin o günkü harikulâde kurtarışları gösterilirken Fransız spiker şöyle konuşmuştu:

    “İşte Türk kalecisi ki bugün kalesini bir aslan gibi müdafaa etti.”

    İşte, yukarıdaki resim milli takımımızı 25 Mayıs 1924 maçından bir saat kadar önce Colombe’deki Willage Olympique’de gösteriyor. Takımımız, buradan 20 dakika mesafedeki stada gidecek ve şöhretli rakiple karşılaşacaktır. Her halde bu ilk olimpiyatlar kadromuzu tanıyacaksınız.

    Sağ baştaki koyu renk fanilalı o gün cidden fedakârane bir oyun çıkaran ve bu arada parmağı çıktığı halde kalesini terk etmeyen Nedim (Kaleci)dir ki, maçı müteakip Fransız seyirciler tarafından el üstün de taşınmıştı. Sonra Bedri, Cafer, Nihat, Zeki, Kadri ve antrenör Billi Hanter. Çömelenler de yine sağdan Leblebi Mehmet, Bekir, Âli, Alâeddin ve İsmet’tirler.

    (Gelecek resim ve yazı, Milli Takımımızın meşhur Şimal turnesi ve futbolda ilk milli galibiyetimize dairdir.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 10 Temmuz 1954 – Akşam Gazetesi

  • Kaleci Nedim

    Kaleci Nedim

    Sarı Kanaryalar gazetesinin “Bir eski şöhret, bir unutulmaz anı…” serisinde sırada meşhur kaleci Nedim “Kaleci” var. Keyifli okumalar..

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Çek’lere Karşı Hayatımın Maçını Oynamıştım

    “Kaleci” soyadını Atatürk’ün verdiği Milli Takımımızın, ilk kalecisi Nedim Kaleci futbola çok küçük yaşta Altınordu’da başladı. 1924 Paris Olimpiyatları dönüşü Fenerbahçe’ye transfer olan Nedim Kaleci 1905 yılında İstanbul’da doğdu. Futbolu elinin kırılması yüzünden 1932 yılında bırakan Nedim Kaleci 9 defa milli formayı giydi. Fenerbahçe’de 2’inci Başkan, Teknik Komite Başkanlığı, Genel Sekreterlik, İstanbul Futbol Ajanlığı ve Futbol Federasyonu 2’inci Başkanlığı, görevinde bulunan Nedim Kaleci’nin unutulmaz hatırası 1924 Paris Olimpiyatları’na ait, Milli Takım’ın ilk kalecisi Nedim Kaleci bu anısını şöyle naklediyor :

    “25 Mayıs 1924 Paris’te Stade Berger’de tarihte ikinci olimpiyatlarda ise birinci maçımızı Çekoslovakya ile oynuyorduk. Hava yağmurlu, saha ise çok kaygandı. Biz ızgaralı ayakkabılarla sahaya çıktık. Her adımımızda yere düşüyorduk. Maç büyük bir heyecan atmosferi içinde başladı. Çek’lerin ünlü oyuncusu Capel bana gol atacağını söylüyordu. Birinci yarı 3-0 mağlubiyetimizle kapanmıştı. Zira bu yarıda, ızgaralı ayakkabılar yüzünden şanssız goller yemiştik. İkinci yarıya hırslı başladık. Ayakkabıları değiştirmiştik. Bu yarıda Bekir ve Alaaddin’in golleri ile 3-2 duruma yükseldik. Maçın son 20 dakikasında Capel’in ayaklarına kapandım ve elim kırıldı. Tek kolla oynadım ve iki gol daha yedim. Maç, 5-2 mağlubiyetimizle sonuçlanmıştı. Fakat, Çeklere karşı hayatımın maçını oynamıştım. Maçtan sonra dünyanın en büyük kalecisi Zamora beni kutlayarak, “Dünyanın hiçbir kalecisi bu kurtarışları yapamaz” dedi. Bu maçın filmleri uzun zaman, Paris sinemalarında gösterildi. Afişlerde benim resmimi koymuşlar, altına da “Aslan gibi kalesini, müdafaa eden Türk kalecisi” yazmışlardı. Futbol hayatımda öylesine güzel bir maç daha oynayamadım. Bütün maç boyu iki direk arasında bir uçtan diğer uca uçarak sayısız gol kurtarmış ve bir dakika yerimde durmamıştım.”

    Bekir’in Golü Kaleciyi Uyandırdı

    Bu anısının yanı sıra Galatasaray’ın Zeki Rıza Sporel, Bekir ve kendisini takviye alarak Almanya’da bir Alman ekibine karşı oynadığı bir maç da hayli enteresan… Zira bu maç için yapılan gece yolculuğu futbolcuları uykusuz bırakmış. Sahaya çıkılınca, Nedim kale direğine yaslanarak uyuyakalmış. Bekir de rakip sahada ayakta uyuyormuş. Bu arada Zeki’nin pası ve bağırması, arkasından uyanan Bekir’in golü atması ve bu golün gürültüsü Nedim Kaleci’yi uykusundan uyandırmıştır.