Etiket: Ruşen Eşref Ünaydın

  • 28 Şampiyonluk Yolu

    28 Şampiyonluk Yolu

    9 Eylül 2023 tarihinde yapılan Fenerbahçe Olağanüstü Tüzük Tadili Genel Kurulu‘nda Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Simla Türker Bayazıt‘ın fikri, emeği ve uygulamasıyla hayata geçen 28 Şampiyonluk Yolu, büyük ilgi topladı.

    Unutulduğunu düşünen sporcu aileleri de büyüklerini bu yolda görünce çok mutlu oldular…

    Görselleri seçme ve metinleri yazma onurunu bize layık gördüğü için Simla Hanım’a sonsuz teşekkür ediyor, kronolojik sırayı herkesin görebilmesi için sitemizde de paylaşıyoruz…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu




    1907’den bugüne Fenerbahçe ve Türk futbol tarihini izlediniz.

    Ülkemizde 1923’den sonra başlayan ve günümüzde halen devam eden “ulusal” futbol organizasyonları hem tarihi hem de hukuki olarak devamlılık gösteriyor.

    Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme, 1959 yılı itibariyle “Milli Lig” adını aldıktan sonra, günümüzde ise “Süper Lig” ismiyle devam ediyor.

    Türk futbolu, kurumsal kimliğini kazandığı 1923 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmî tüzük ve kanun maddeleri ile yönetiliyor.

    Tüm bu gerçeklerden hareketle;

    Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluğunu ve 1959 öncesini inkar etmek

    TARİHİ İNKAR ETMEK,

    ÜLKE FUTBOLUNUN GEÇMİŞİNİ YOK SAYMAKTIR!

  • 1925 Tayyare Kupası

    1925 Tayyare Kupası

    Kıymetli Dr. Emin Kurt, 1925 Tayyare Kupası hakkında bilgi ararken yolumuz kesişti. Biz de Spor Alemi dergisinden maçın hikayesini çıkardık. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tayyare Kupası Maçı

    Bidayette sert oynayan bir iki oyuncuya karşı hakemin şiddetli davranmaması ve müteaddit faulleri protesto için halkın bütün oyuncuların asabiyetini tahrike kafi bağırışmaları oyunu zevksiz, renksiz bir hale sokmuştu.

    Bir senedir müteaddit defalar karşılaştıkları halde yekdiğerini bir türlü mağlup edemeyen ve İstanbul’un en kuvvetli takımları olan Galatasaray ve Fenerbahçe’nin tekrar karşılaşmasına Tayyare Kupası güzel bir vesile olmuştu.

    Maç günü Taksim Stadyumu’nun önü mahşeri bir hal almıştı. Sahanın etrafı ve tribünler diğer maçlar kadar olmamakla beraber yine kalabalıktı.

    Kazım Paşa, Cenani Bey, Hamdullah Suphi Bey, Ali Hikmet Paşa, mebuslar, Emin Bey ve rical-i hükümet mevki-i mahsusta bulunuyorlardı. Saat tam altıda her iki takım binlerce kişinin alkışları arasında sahaya yayıldılar. Oyuna İngiliz hakem (Allen)ın idaresinde altıyı on geçe başlandı.

    1925 Tayyare Kupası

    Galatasaray takımında epey tahvilat vardı:

    Ulvi, Ali, Mehmet, Suphi, Nihat, Kemal, Kamil, Mithat, Kerim, Şadi, Mehmet’den ibaret olan bu takım son Fener-Galatasaray kozunu pay etmek üzere Hunter tarafından sahaya çıkarılmıştı.

    Fenerliler ise:

    Şekip, Kadri, Cafer, Fahir, İsmet, Ragıp, Bedri, Sabih, Zeki, Alaaddin, İhsan’dan mürekkep olan eski takıma yeni bir uzuv ithal etmişlerdi.

    Maç ilk devrenin nihayetine kadar çok düzgün olarak oynandı. Ve fena ki birkaç oyuncunun şiddetli harekatı belirmeye başladı. Oyunda oyunluktan çıkmış, maç hazır bulunanları sinirlendirecek değil, adeta tiksindirecek bir şekil almaya başladı…

    Hakem Mister Allen ise tekme atan, çarpan, küfreden oyunculara ceza verecek yerde, müfrit bir İngiliz soğukkanlılığı ile bütün bu yapılanları görmemezliğe gelerek adeta yangını körüklüyordu. Ve nihayet böyle güzel idare yüzünden hakikaten yirmi oyuncuyu birbirine düşürecek sahne de görülmedi değil!

    İlk haftaymda Fenerbahçe, ikinci de ise Galatasaray vaziyete hakimdi.

    1925 Tayyare Kupası

    İkinci kısımda sol açık Kamil Bey’in havadan giden bir iki şutu, Fener kalesinin ta yakınından harice kaçan iki vuruşu sarı laciverde, Zeki’nin ve Alaaddin’in birinci ve ikinci haftaymda attıkları beş altı şut da, sarı kırmızılara çok elim dakikalar yaşattı.

    Maçın hitamına on dakika kala sağ içten, yerden aldığı bir pası Zeki bir dripling yaparak Ali ve Mehmet’in arasında sıkıca bir şutla ağlara taktı.

    Bu golle koz pay edilmiş, Fenerbahçe dördüncü maçta nihayet şerefi temin etmişti.

    On dakika için her iki taraftan da ümide düşenler vaziyetin değişmediğini gördüler.

    Maçın hitamında Fener oyuncuları taraftarlarının omuzları üzerinde soyunma odasına kadar fevkalade tezahüratla naklolundular.

    Nasıl oynadılar: “Galatasaray”

    Ulvi: Birçok şutları bilhassa zaviyeden girecek olan bir şutla, diğer üç dört şutu maharetle tevkif etti. Oyunlarında terakki gözüküyordu.

    Mehmet ve Ali: Çok çalıştılar. Bu iki müdafi en ziyade topu kendi sahalarından uzaklaştırmak istiyorlar. Ekseriyetle arkadaşlarına pas vermekten uzak bir sistem takip ediyorlar.

    Nihat: Üç dört maçtan beri eski muvaffakiyetli oyunlarını aratacak bir oyun oynuyor. Bilhassa bu maçta çok hiddetten fazla sert bir oyun tarzı ihtiyar etti.

    Kemal: Sol açıkları tutmaktaki mahareti bu oyunda da teslim edildi. Yalnız önündeki forvetlere yardımı pek iptidai..

    Suphi: İleride iyi bir oyuncu olacağı bedihidir. –Biri ve en mühimi müstesna- iyi idi. Şadi ile yaptığı paslar aynı hizada olduğundan müessir değildi.

    Şadi: Yalnız ayağına gelen topu etrafına tevzi vazifesini görmek istiyor.  Kaleye hiçbir zaman tehlike olamıyor ve verdiği paslar ileriye, eşapelik paslar olduğundan arkadaşları istifade edemiyor.

    Kerim: Pas tevzii fena değilse de kale önünde kesretle açıklar pas veriyor. Kale önünde santrforun açıklara verdiği paslarla yalnız oyunu açmak kabildir. Kerim Bey bilmeyerek Cafer Bey’in vazifesini kolaylaştırıyor.

    Mithat: Pasları güzel ve hasım için tehlikeli ise de kale önünde şutu düzeltip atmak için fazla vakit kaybetmesi büyük bir hata.

    Kemal: Çalışmayı bıraktığı takdirde ileride fevkalade bir oyun oynayacaktır. Cuma günü de iyi idi.

    “Fenerbahçe”

    Şekip: Asabının bozuk olduğu rivayet olunan Şekip Cuma günü iyi idi.

    Cafer, Kadri: Bidayette Cafer antrenmansızlığı yüzünden alelade bir oyun oynadı ise de bilahareoyunu fevkaladeleşti.

    İsmet: İsmet’i Rus maçlarında gördüğümüzden beri biraz hafif gördükse de muhacimlerine birden verdiği paslar şahane idi.

    Fahir: Cuma günü en iyi oyunlarından birini oynadı. Gerek müdafaası gerekse de muhacimlerine yardımı İzmir maçlarından beri çok iyidir.

    Ragıp: Güzel meziyetleri bulunan Ragıp askerlik dolayısıyla fazla yorgun olmasına rağmen Cuma günü fena bir oyun oynamadı.

    İhsan: Cuma günü vazifesini hüsn-ü istimal etti. İleride iyi bir açık olmaya namzettir. Görgüsü azdır.

    Alaaddin: Açığa uzun pasları, sol içe eşapelik pasları iyi idi. Geri gelmesi, bu sebeple fazla yorulması hasım tarafa fazla tehlike olmaktan kendini uzaklaştırdığını nazar-ı itibare almalıdır. Otuz pastan (voledelapir) attığı şut fevkalade idi.

    Zeki: Ayağı geçtikçe kıymeti artmaktadır. Zeki’yi antrenmanlarına devam ettiği takdirde fevkalade bir halde göreceğimize kaniiz. Golü çok şıktı.

    Sabih: Sol açığa ve sağ içe verdiği paslar fevkaladedir. Geriye fazla yardım etmesi hatadır. Bu sebeple birkaç gollük pası alamadı.

    Bedri: Seri bir oyuncudur. Cuma günü fena değildi.

    Spor Âlemi – 18 Haziran 1925

    1925 Tayyare Kupası
  • Rüştü Dağlaroğlu Röportajı

    Rüştü Dağlaroğlu Röportajı

    1994 senesinde Birleşik Vakıf’ın bir dergisinde Dr. Rüştü Dağlaroğlu röportajı yayınlanmış. Bildiğimiz kadarıyla, şimdiye kadar bu kıymetli Fenerbahçeli ile gerçekleştirilen ve kayıt altına alınan tek sohbet bu. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Beş Senelik Bekleme Süresi

    Kitabınızda kongrelerde yanlış seçim taktiği dolayısıyla yönetim kadrolarına ehil olmayan kişiler geldi diyorsunuz. Bu seçim usulünde bir yanlışlık olduğu herkesçe malum. Acaba buna ilave olarak Birleşik Grup’un çok önemle ve ısrarla üzerinde durduğu yeni insanların ve beyinlerin Fenerbahçe’ye hizmet vermesini engelleyen beş sene bekleme süresinin ivedilikle iptali konusuna ne diyorsunuz?

    Ekmek elden gidecek diye bu beş seneyi kaldırmıyorlar.

    Biliyorsunuz biz İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Bucuoğlu’nu bu konuda konuşmacı olarak davet ettik ve Kasım 1993 bültenimizde tüzüğün bu maddesinin ne kadar antidemokratik ve ilgili hiçbir yasa ile uyum sağlamadığı konusunda uzman kişilerin görüşlerini aktardık. Demokratik bir koşul değildir, kaldırılması gereklidir. Bir de üstelik yaptırımları vardır. Birleşik Grup bu konu üzerinde çok önemli çalışmalar yapmaktadır.

    Ben bu çalışmaları bilmiyordum. Çok güzel, bravo. Ben de bunun kaldırılmasına öteden beri taraftarım. Zaten Fenerbahçe bir halk kulübüdür. Prensip olarak bunu kabul etmek gereklidir. Çünkü bakın bizle mukayese edebileceğimiz iki kulüp var. Beşiktaş ve Galatasaray. Bunların menbaına bakınız; Beşiktaş’ın Saray’dı, Galatasaray’ın da Galatasaray Mektebi Sultanisiydi. Fenerbahçe’nin de halktır ve halka açılmalıdır. Bu beş senein kaldırılma nedeni ekmek elden gidecek diye, o kongrelere hakim olamayız korkularıdır.

    Bakın ben şimdi sizden Birleşik Grup’un bu konudaki çalışmalarını duydum, pek memnun oldum.

    Şimdi efendim, kulübe üye kaydederken tabiidir ki bazı vasıfları aramak gereklidir. Açıkçası sizden bunu duymak beni çok memnun etti.

    Tarih Saptırılıyor

    Sizden bir şeyler öğrenmek bizim için çok önemli. Bu konuda en detaylı bilgileri siz verebilirsiniz.

    Kulüp maalesef çok uzun yıllar yarını düşünmeyen kişilerin eline kaldı. Bakın ben gidemedim ama arkadaşların söylemesi ile muttali oldum konuya. Bu, Atatürk’ün Beşiktaşlı olduğu ile ilgili Ateş Hattı’nda bir Fenerbahçeli spor yazarına “Atatürk’e Beşiktaşlı diyebilir miyiz?” diye sormuşlar. O da “Diyebiliriz” demiş!…

    Ben de dışarıdaydım. Kulüp beni davet etti. İki arkadaş daha çağırmışlar, bizlerden bilgi aldılar. Konu ile ilgili cevap hazırladık. Fakat hâlâ neşredilmedi. TRT nedense bidayetten beri Fenerbahçe’ye muarız. Yahut bu intibayı veren davranışlar içinde. Sporla ilgililer içinde birkaçının Fenerbahçe’ye karşı olmalarından herhalde. Bu çok kötü bir şey. Tarafsızlık gerekir.

    Çok gaflar yapılıyor. Kanallar çoğalınca! Evvelki akşam Slavya Prag maçı dolayısıyla Ümit Aktan, biliyorsunuz hasta bir Galatasaraylı olduğunu. Dün akşam da Slavya’nın Türkiye’ye gelişini dün gibi hatırlıyorum. Belki de diyorum ben, bunu benim kadar hatırlayan bir sol açık Bedri vardır. İşte tafsilat veriyorlar: 1923’de ilk gelişinde Fenerbahçe’ye 10 gol attı, Galatasaray’dan 4 gol yedi vs. 4 defa geldi 2’şer defa yenildi! Yanlış bu! 3 defa geldi. Bir tek mağlubiyeti var, o da Fenerbahçe’ye karşı, Bekir’in attığı golle! 4-0 Galatasaray galip gelmiş! İmkanı mı vardı o zaman? Merkezi Avrupa Şampiyonu bir takıma 4 gol atabilmenin. Aslında şimdi bunlar mevzumuzun dışında.

    Slavya Maçları

    Rica ederiz efendim, sizinle sohbet ediyoruz. Biz mutluyuz sizin anlattıklarınızdan.

    Şimdi hiç unutmam. Fenerbahçe’den önce Galatasaray’la Altay epey gol yediler Çeklerden. Artık İstanbul’daki halkla o kadar iddialı konuşuyorlar ki Çekler o zaman “Biz Türkiye’den gol yemeden gideriz” diyorlar! Şimdi Fenerbahçe maçı Salı günü, maçtan önce bunlara çay veriliyor. Bizim kulübün Fahri Başkanı o zaman Şehzade Ömer Faruk Efendi. Allah rahmet eylesin.

    Orada elit bir davetli grubu var. Ben de futbolcularla birlikteyim. Anya çıkardı portföyünü, “Bunda az çok bir şeyler var” dedi. O zaman bize tercüme ettiler Fransızca’dan. “Bunu, bize gol atacak Türk futbolcusuna vereceğim” dedi. Hakikaten ertesi gün bizimkiler gol attılar! Ömer attı. 10 gol yedik ama bakın ne oldu biz gol atınca! Bu Fenerbahçe’nin tarihinde en ağır mağlubiyettir. Bunu hatırınızda tutmanızı rica edeceğim. Fakat böyle bir netice bugün ne olurdu? Fenerbahçe’yi üzüntüye gark ederdi! Hayır, sadece Fenerbahçe’yi değil, herkesi sevince boğdu! Çünkü Fenerbahçe böyle bir takıma gol attı. Namus kurtuldu. Ve omuzlarda taşındı. Böylesine bir iddiaya karşı. Tarihteki bakın 90 senede Fenerbahçe’nin en ağır mağlubiyetinde, namusumuzu kurtaran Fenerbahçe omuzlarda taşındı! Yine namusumuzu kurtarırsa Fenerbahçe kurtarıyor!

    Nasıl Fenerbahçeli Oldum?

    Şimdi Rüştü Bey, nasıl Fenerbahçeli oldunuz, nasıl bu tarihçeyi yazdınız? Nasıl doneleri topladınız? Bu çok önemli ve detaylı kitabı yazmaya nasıl adım attınız?

    Bakınız, ben Fenerbahçe’nin mütareke yıllarında İngiliz takımlarını yenmesi sevinçleri arasında Fenerbahçeli oldum. Fenerbahçe’nin en büyük şansı şu; Fenerbahçe’nin en kuvvetli olduğu devrini Türk milletinin en gamlı, en kederli bir devrinde yaşamış olmasıdır. Ve o devirde de karşısında en amansız hasımlar vardı. Düşünün, o 1. Dünya Savaşı’nı. Kaç cephede İngilizler karşımızda. Bir veya birkaç evladını veya yakınını şehit vermemiş tek bir aile gösteremezdiniz. Bunun için onlara karşı büyük bir kin vardı. Bu haleti ruhiye ile gazetelerde okuyorsunuz. “Fenerbahçe İngilizleri yendi” Kim o İngilizler? Benim kardeşimi, amcamın oğlunu öldürenler! Bir çok Türk genci gibi ben de bu duygularla Fenerbahçeli oldum. Kulübe kaydın 1921. 1921’de yaşım küçüktü. Hüviyetimi ancak 1924’de alabildim.

    Şimdi bu kitabı nasıl yazdım. Ben Fenerbahçeli olurken bu maçları büyüklere sorarak, gazetelerden okuyarak not defterime kayıt ederek işe başladım. Beni esasen harekete geçiren sebep de bir Fenerbahçe kongresidir. Ben İsviçre’deydim o yıllarda. Doktora yapıyordum. Bu kongrede Fenerbahçe tarihinin yayılmasına karar veriliyor. Fakat hiçbir harekette bulunmuyorlar! Ben bunu duydum. İstanbul’a geldiğimde bizim santrfor ve sol iç oynayan ve aynı zamanda gazetecilik yapan bir spor dergisi çıkaran Sedat ve birkaç gazeteci bana “Yahu bize arasıra yazı yazar mısın” diyorlardı. Ben de işte işgal yıllarında çoğuna şahit olduğum maçları yazınca, büyük alaka gördüm. Aman beni göklere çıkardılar ve bu şekilde yazmaya tahrik ettiler.

    Şimdi bakınız bazı şeyler çok değişiyor. Eskiden Fenerbahçe Kulübü’nün bir kongre kararının yerine getirilmemesi çok büyük bir ayıptı, adeta suçtu. Şimdi ben komiteyi hep suçluyordum ve madem ki onlar yapmadılar bari ben elimden geldiği kadar bu işi yapayım dedim ve 1957’deki ilk yayını hazırladım. Şimdi size bir şey göstereceğim, bakalım ne diyeceksiniz? Bu işin alfabesi, yahut başlangıcı.

    Atatürk ve Fenerbahçe

    Eski kırmızı bir defter! Okuyucularımıza kapağındaki yazıyı okuyorum : “1918-1926 yılları arası Fenerbahçe maçları” ve eski Türkçe yazılmış bir defter. 80 senelik bir defter. Yani siz bunu yaklaşık 10 yaşında yazmaya başlamışsınız. İçinde skorlar cetveller de var. Çok ilginç, tarihçenin ilk menşei bu demek ki.

    Şimdi biraz önce size Atatürk ile ilgili bir şeyden bahsettim. Ergun Hiçyılmaz biliyorsunuz Fenerbahçelidir. Kendisine “Ateş Hattı” programından bir sual tevcih ediyorlar. “Efendim Atatürk’e Beşiktaşlı diyebilir miyiz?” diye. O da sanki sarhoşmuş gibi “Diyebiliriz” diyor!…

    Eğer Beşiktaş Kulübü böyle bir şey söylese idi, ben buna derhal müdahale ederdim. Ama bu bir şahıs. Beşiktaş saygıdeğer bir kulüptür. Böyle bir iddiada bulunmaz! Bizimle röportaj istediler. Bize şöyle dediler “Biz soracağız siz cevap vereceksiniz!” Bizi niye tahdit ediyorsunuz? dedik. Bu soruların dışına çıkmayacaksınız. “Efendim Atatürk tarafsız kişiliğini korumak için kulüplerin hepsine teveccühte bulunmuştur” falan denildi. Derken, ben hazırlıklı gitmiştim, Atatürk’ün Fenerbahçe’ye müteallik davranışlarını not almıştım. Mesela bizim stada büstünün konulması; Türkiye hudutları dahilinde Atatürk’ün bizzat büstünün konuşmasına müsaade ettiği tek staddır. Şimdi bakın bu kadar önemli bir olay o yıllarda normal bir olay imiş.

    Bakın kulübe gelen telgrafı görüyorum ve kulübün 26. sene-i devriyesinde geliyor bu telgraf ve ben not almışım. O gün program yapılıyor. Daha önce Atatürk’e müracaat ediliyor. “Kulübümüzün 26. sene-i devriyesi 1 Haziran’dır. O gün aynı zamanda stadımıza Muhterem Reis-i Cumhurumuz, ulu zatlarının bir büstünü koymak istiyoruz. Müsaade buyurulur mu?” diye bir yazı gönderiliyor yaklaşık bir ay önceden; “Memnuniyetle” diye bir cevap alınıyor. Büst hazırlanıyor. Bir hafta evvel de Atatürk ve İsmet Paşa davet ediliyor. Bakınız bu 26. sene-i devriyede programda neler var:

    Program

    1. Gazi Büstü’nün açılış töreni.
    2. Bir ecnebi futbol maçı
    3. Zeki Sporel’in futbola vdası
    4. Yunanlı atletin katıldığı müsabaka
    5. 120 Fenerbahçeli sporcunun geçit töreni

    Atatürk’ten bu 26. sene-i devriye davetine gelen cevabı okuyorum.

    “Fenerbahçelilerin gösterdikleri temiz duygulara teşekkürler ederim efendim”
    Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal

    Ben bunu okurken ağlıyorum! İsmet Paşa’dan gelen cevap :

    “Ulu Gazi’nin heykeliyle süslenen stadınızın kulübümüzün şerefli muvaffakiyetlerine sahne olmasını dilerim”
    Başveki

    Bunlar çerçevelenecek şeyler. Ben bunu yaptıracağım ama bundan on binlerce yaptırıp dağıtmak isterdim. Herkes bu yazıları görsün efendim. Duymak başka görmek başka!

    Projeler, Gruplar ve Gelecek

    Bakınız geçen dönemde Fenerbahçe Hastanesi, Fenerbahçe Koleji gibi projeler hazırlanmış, devletten teşvikleri alınmış. Bunların bir bitiş tarihi var ve Birleşik Grup mevcut yönetime bu projelerin yapılması konusunda yardım teklif etmiş. Nitekim geçen haftalarda kulübe bir mektupla bu projeleri uygulamalarını şayet düşünmüyorlarsa, grup olarak bu göreve talip olduklarını ve müsaade istediklerini bildirdiler. Henüz cevap alınmadı zannederim. Bugün bunlar gerçekten iyi para ve alt yapı sağlayacak projeler.

    Fenerbahçe Kulübü’ne hizmet için idare heyetinde olmak gerekli değildir. Dışarıdan çalışmaya imkan verilmelidir. Duyduğuma memnun oldum.

    Kadıköy Grubu ile Birleşik Grup Derneği’nin birleşmesine ne diyorsunuz?

    Bakın ben gruplara karşıyım. Birleşip birleşmediklerini bilmem.

    Birleşik Grup bunu birleşme olarak düşünmüyor. Ancak tüm gruplar feshedilerek bir araya gelirlerse bu birleşme gerçek birleşme olur. Buna varız diyorlar.

    Evet. Esas olan bu. Çok güzel bir görüş. Fenerbahçe’nin yükselmesi için birleşme ama gerçek birleşme olmalıdır.

    Siz bilmezsiniz. Grupçuluk benim için doğdu. Onun için bu konuda konuşmak istemiyorum. Fenerbahçe Kulübü gül gibi idare ediliyordu ve 20-30 sene öncesinden 60 bin kişilik stada sahip olacaktı. Bu grupçuluk başladı ve her şey elden çıktı. Bu konuda konuşursam çok kişiyi kırarım!

    Ama Fenerbahçe Kulübü’nün idare heyeti seçilmiş insana, görevi devam ettiği müddetçe saygı duyarım. Bilhassa Başkan’a. En sevmediğim dahi olsa saygı gösteririm, yardım ederim. Ama zararı hususları tenkit ederim daha sonra.

    1907 Grubu

    Demek ki Fenerbahçe’ye layık iyi yönetimler için beş sene bekleme süresini aşıp, kapıları delege sayısını yükseltmek ve grupları birleştirmek gerekli diyorsunuz. Bu beş sene süreyi kaldırma çalışmalarımıza destek veriyorsunuz.

    Ben bunu bizzat yaşadığım için fevkalade destekliyorum. Çok sevdiğim saydığım Fenerbahçe sempatizanları maalesef bundan dolayı kulüpten uzaklaştılar. Hizmet veremediler. Ben taraftarım ve desteklerim bunu. Mesela bir 1907’ler Grubu var. Biri bendeniz, biri de Bedri Gürsoy. Orada o kadar kıymetli gençler var ki hepsi gerçek Fenerbahçeli. Daha bizim bilmediğimiz ne Fenerbahçe potansiyeli varmış. Bunlara karşı bigane durmak büyük bir gaflet hatta ihanet açıklaması.

    Yaklaşımları güzel ve çağdaş arkadaşlar, çok çok dikkate alınması ve benimsenmesi gerekli bir Fenerbahçeli grup.

    Amatör Şubeler

    Efendim siz yönetim kadrolarında uzun yıllar görev yapmışsınız, eski kürekçisiniz, Fenerbahçe’nin amatör şubelere yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz?

    Yerden göğe kadar haklısınız. Ben bu acıyı 40 sene evvel tattım. Ve bu acıyı sildim. Bakın size o kadar cesurane konuşuyorum. Galatasaray Atletizm Şubesi bizi silip süpürürken “Bunları yeneceğiz” dedim ve yendik! Kararlı olunca Türk Atletizmine hükümran olduk. Şunu da söyleyeyim size ben bu şubelere önem verdiğim için en sevdiğim bir Fenerbahçelinin bana sempatisini kaybettim. Zeki Sporel beni çok severdi ama “Eh yeter artık” demiştir. Bakın 1907’liler Allah razı olsun Basketbol şubesine katkıları çok büyük.

    Rakip kulüplerle mücadele için, dağılmamak gerekli, gücünüzü mutlaka memleketteki en popüler spor futbola teklif edeceksiniz ama amatör şubeleri de Fenerbahçe’nin şanına layık bir şekle getirmek için çalışacaksınız.

    Bizim bir radyo kurduğumuzu biliyor musunuz?

    Duydum ama detaylı bilmiyorum.

    Deneme yayınlarında olan bu radyoyu, seçimlerden sonra kulübe devretmeyi düşünüyor Birleşik Grup. Sayın Dağlaroğlu, siz Fenerbahçe tarihinin yazarı olarak, Fenerbahçe’nin dünü ve bugünü arasındaki yapısal ve kültürel bağı en detaylı bilen kişilerden birisiniz. Bu açıdan bakıldığında Fenerbahçe’nin geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?

    Öncelikle gerçek anlamda grupların samimi olarak, ancak kendi gruplarını lağvederek bir araya gelmeleri gereklidir. Bütün heveslerini, heyecanlarını kulübe teksif ederlerse bu düzelir. İhya olunur. Bu arada görüştüğümüz gibi bu beş sene bekleme süresinin de kalkması ve tüm Fenerbahçelilere görev yapabilme imkanı tanınmalıdır. Fenerbahçemiz fevkaladedir. Bugün Galatasaray’ın son beş senede gösterdiği atılım ve başarı dolayısıyla küçük çocukların artık Galatasaraylı olma hevesinden bahsediliyor. Bakınız, Fenerbahçe’nin güzel bir başarısı tekrar hakiki durumu ve halkımızın Fenerbahçe’ye sevgisini gösterir.

    Takımdan umutlu musunuz?

    Biraz sabırlı olmak gereklidir. Fenerbahçe geçen sene yıkılmadı. Senelerdir bozukluklar var. Çabucak netice beklemek yanlıştır.

    Rıdvan için ne düşünüyorsunuz?

    Vallahi, hocamızın kararı böyle, uyacağız.

    En Unutamadığım Anı

    Anılarınız çoktur. Bunlar arasında sizi en çok etkileyen anınızı okurlarımıza aktarır mısınız?

    Beni en çok onurlandıran bir tanesini aktarayım; 1951 senesinde Türk atletizm tarihinde yurt dışına çıkan ilk kulüp takımı olarak Fenerbahçe Yunanistan’a gitti. Kadroda 16 enternasyonel atlet vardı. Nisan ayı Türk atletleri için iyi bir ay değildir. Hazırlık dönemidir. Yaz ayları bizim için önemlidir. Bu bakımdan Yunan atletleri bizden avantajlı idiler. Buna rağmen bu bir fırsattı ve ertelenemezdi. Yunan Milli Bayramında oluyordu bu karşılaşma. Ben de kulübün Genel Sekreteriyim ve organizasyonu da ben yapmıştım. Karşı taraftaki kulüplerin başkanları da ahbaplarım. Onlar bizi davet ettiler. Bir de Karabakis diye Yunanistan’ın o dönemler en büyük spor mağazasına sahip organizatör bir arkadaş var.

    Müsabakalar 60.000 kişinin önünde 12 gün devam etti ve Fenerbahçe’nin puantaj durumu şöyleydi : 66 puanla Fenerbahçe birinci, 39 puanla Panathinaikos (Yunanistan’ın en eski kulübü) ikinci. Büyük bir sevinç yaşadık. Seyirciler arasında birçok da yabancı misyon var. Bizim büyükelçimiz de orada. Mükafat tevzi var ve biz 10 kupa kazanmıştık. Bizi kokteyle davet ettiler. Daha evvel de Panathinaikos futbol kulübü bize ziyafet verdi ve kulübün reisi Atletizm Federasyonu Başkanı zat bizi gayet kibar ve sportmence tebrik etti ve “Bizi Milli bayramımızda yenen takım Fenerbahçe olduğu için üzülmüyorum. Ayrıca altını çizen başka bir şey söyleyeceğim size. Ben yalnız Panathinaikos taraftarı değilim. Ben yalnız Yunan Atletizm Federasyonu Başkanı değilim. Fenerbahçe’nin sarı-lacivertli formasını üç sene sırtında taşımış bir futbolcu ağabeyinizim!” dedi. Meğerse 1915-1916 yıllarında Robert Kolej öğrencisi iken Fenerbahçe’de futbol oynamış. Bunları unutmak mümkün mü? Bakınız kokteylde de Ruşen Eşref Ünaydın Allah rahmet eylesin, “Atatürk’ün ruhunu da şad ettiniz sadece başarı kazanmadınız” dedi.

    Yani Atamız boşuna Fenerbahçeli olmamış. Çok teşekkür ederiz, sayın Dağlaroğlu.

    Rüştü Dağlaroğlu’nun 28 Mayıs 1926 tarihinde, henüz 18 yaşında iken, Fenerbahçe Spor Kulübü Hatıra Defteri’ne yazdığı yazı: “Ne mutlu Fenerbahçeliyim diyene!…”