Etiket: Sadi Çoban

  • Ne Güzel Bir Sayfa

    Ne Güzel Bir Sayfa

    “Tarihte Bugün” serimize 14 Mart 1930 tarihinde oynanan derbi maçı ile devam ediyoruz. Detayları Vakit gazetesinden keyifle okuyalım… Bu arada, şöyle bir gazeteye bakınca… Ne güzel bir sayfa, değil mi?

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe 3 – 1 Galatasaray

    Galatasaray bozuk bir oyun oynamış ve maç umumiyetle Fener’in hakimiyeti altında geçmiştir.

    Vefa ile Beşiktaş (3)’er sayile berabere kaldılar.

    Dün, İstanbul futbolunun sayılı günlerinden biri idi. Çünkü Şilt maçları şehrimizin ön safı işgal eden kıymetli dört takımı: Galatasaray, Fenerbahçe, Vefa ve Beşiktaş’ı karşı karşıya getirdi. Hem de Galatasaray, Fenerle, Beşiktaş da Vefa ile karşılaşmak suretiyle…

    Neticeyi hemen söyleyelim: Beşiktaş’la Vefa berabere kaldılar. Fenerbahçe 3-1 Galatasaray’ı yendi.

    Fenerbahçe, Galatasaray’a karşı bu ikinci galebeyi kazanırken cidden güzel bir oyun oynamıştır. Fakat alınan neticenin değişmemesinde en esaslı amil Galatasaray’ın şuursuz bir müsabaka yapması olmuştur. İlk golü oyunun üçüncü dakikasında kendi kendine yapan takım bundan sonra hiçbir oyun sistemi takip etmeyerek gelişi güzel bir müsabaka yapmış ve karşısında oyunun bir saatini dokuz kişi ile oynayan Fener takımı üzerinde bir türlü müessir olamamıştır.

    Maçların tafsilâtına gelince:

    Bu dört takımın yaptığı şayanı dikkat müsabakalar (öğleden sonra hava da açtığı için) İstanbul’un hemen bütün futbol meraklılarını Stadyuma toplamıştı. Tribünleri ve sahanın etrafını lebalep dolduran seyirci adedini dört bin rakamile tespit etmek hakikate yakın bir tahmin olur.

    İlk maçı Beşiktaş’la Vefa oynadı. Hakem Kemal Halim yan hakemleri Hasan ve Nevzat.

    Takımlar şu tertiple oynadılar:

    Vefa: Natık, Hayri, Ragıp, Saim, Emin, Refik, Sami, Muhteşem, Osman, Gazi, Seyfi Naci

    Beşiktaş: Osman, Adnan, Kadri, Mahmut, Hüsnü, Tahir, M.Kemal, Feyzi, Nazım, Şükrü, Nuri

    Müsabaka güzel bir başlangıçla çok ahenktar bir cereyana girdi. Ve böylece mütekabil hücum ve müdafaalarla pek zevkli bir hal aldı. Bu aralık Beşiktaş ilk golü yaptı, biraz sonra buna Vefa mukabele etti. Bu bir bire vaziyet karşısında sayı yapabilmek için sarf edilen gayret güzel oyunu bozdu. Yer tutmayan oyuncuların gelişi güzel vuruşları maçın zevkini kaçırdı. Beşiktaş bir fırsatı kovalayarak ikinci sayısını kaydetti. Birinci devre 2-1 Beşiktaş’ın lehine bitti.

    İkinci devrede Vefanın muvaffakiyetli harekâtına şahit oluyoruz. Tevali eden akınlar kaleye her defasında bir sayı tehlikesiyle iniyor. Vefanın sol içi Seyfi bu hücumlardan birinde sağdan gelen bir pası sıkı bir şutla olduğu gibi kaleye atarak takımına beraberlik sayısını kazandırdı. Bundan sonra Vefa beş dakika kadar çok güzel bir oyun gösterdi. Buna Beşiktaş da mukabele edince ilk dakikalardaki muvaffakiyetli oyun yeniden canlandı.

    Fakat birkaç dakika sonra Beşiktaş’ın hâkimiyetine şahit oluyoruz. Ve takımın genç oyuncusu Nâzım nefis bir vuruşla 3 üncü sayıyı yapıyor.

    Oyunun bitmesine iki dakika kala Vefa sağaçığı güzel bir darbe ile topu kale direğine çarptırıp takımına üçüncü ve beraberlik sayısını kazandırdı. Oyun bu netice ile, yani beraberlikle bitti.

    Galatasaray – Fenerbahçe maçı, malum olan gürültülü hava içinde oynandı. Takımlar sürekli alkışlar arasında sahaya çıktı. Hakem Futbol heyeti reisi Hamdi Emin Bey , yan hakemleri Saim Turgut ve Ragıp Beyler.

    Takımlar şu tertiple sıralanmıştır:

    Fenerbahçe: Rıza Nemlioğlu, Füruzan Şansal, Kadri Göktulga, Mehmet Reşat Nayır, Sadi Çoban, Cevat Seyit, Fikret Arıcan, Muzaffer Çizer, Zeki Rıza Sporel, Alaettin Baydar, Niyazi Sel

    Galatasaray: Avni, Vasi, Burhan, Mithat, Nihat, Suphi, Rebii, Latif, Muslih, Kemal Şefik, Mehmet

    Müsabaka on altıyı on bir geçe baş adı. İlk hücumu Galatasaray yaptı. Buna Fener mukabele etti ve top karşılıklı akın dalgaları içinde kaleden kaleye koşmaya baş adı.

    Devrenin üçüncü dakikasında maçın ilk golü Galatasaray’a oluyor. Galatasaray müdafaası pek sıkışık bir vaziyette iken Suphi kaleciye pas veriyor. Kaleci yetişemiyor, top içeriye gidiyor…

    Bu, Galatasaray hesabına fena bir başlangıçtır. Durup dururken kendi ayağile gol yemek…

    Bundan sonra çok sıkı bir maç seyretmeye başladık. Top ortalarda hiç kalmadan bir kaleden diğer kalenin önüne geçiyor, her zıplayışında, her hareketinde sayı tehlikesi taşıyan bir hal var. Bir kalede bir şey yapamayınca öbürüne koşuyor.

    Ve böylece 23 üncü dakikayı bulduk. Ama bu geçen dakikalar içinde Fenerbahçe vaziyete daima hâkimdir. En çok o hücum ediyor. Oyunun üzerinde daha fazla sarı – lacivertliler müessir…

    İşte bir de gol kazanıyorlar: 23 üncü dakikada Muzaffer topu kapıyor, sürüyor, müdafileri geçiyor, sıkı bir şut. Kaleci boşuna yatmıştır. Top ağlara takıldı.

    Fener bu suretle ikinci sayısını da kaydedince vaziyete büsbütün hâkim oldu. Beri tarafta Galatasaray her itibarla bozuktur. Ahenksiz oynuyor. Gayrı muntazam oynuyor. Bütün bunları bir tarafa bırakın. Düşüncesiz oynuyor.

    Vaziyet tavazzuh etmiştir. Fener bu defa galibiyete lâyıktır. Fakat takımın bir saat gibi işleyişi bozuldu. Niyazi bir çarpışma neticesinde sakatlandı, Dışarı çıkarıldı. Takım on kişi kaldı.

    İki dakika sonra, hakem, maçı durdurmasına rağmen oyuna devam eden Fikret’i de dışarı çıkardı. Bu suretle Fenerbahçe dokuz kişi kaldı. Oyunun bitmesine de daha bir saat olduğu için sarı – lacivertlilerin bu vaziyeti muhafaza edemeyecekleri hatıra gelirdi. Filhakika Galatasaray bunu düşünerek akıllıca oynasa idi netice çok değişebilirdi.

    Hâlbuki iki dakika sonra Fenerbahçe üçüncü sayısını kaydediyor: Alâeddin topla beraber kaleye koşarken Burhan topa eliyle dokundu. Penaltı, Zekinin şutu ve gol; devre böylece bitti.

    2 inci devreye başlanırken Fener bahçe 0 – 3 galip vaziyetindedir. Bunu düşünerek ve dokuz kişi ile oynadığını nazarı itibara alarak sıkı bir müdafaa sistemiyle topu taca savuran bir oyun oynamaya başladı. Bu suretle oyunun zevki kaçtı, Fenerbahçe dokuz kişi olmasına rağmen Galatasaray’a hâkimdi. İki muhacimle oynarken bile top kaleyi tehlikeli vaziyetlere sokabiliyordu. Çünkü sarı- kırmızılılar manevi kuvvetini gaip etmiş ve hiçbir oyun ve tabiye esası düşünmeyen bir takım manzarası arz ediyordu.

    Fenerbahçe bu dokuz oyuncusile böyle topu taca atarak, yakışık almayan bir oyun oynayacağına tazyiki idamede devam etse idi oyundan daha fazla sayı ile çıkması pek mümkündü. Oyun bu zevksiz cereyan ile beş dakika kalıncaya kadar sayısız geçti. Bu sırada Galatasaray bir frikik atışı esnasında muhacim hattına geçen Nihandı gayretiyle yegâne sayısını yaptı ve oyun bu suretle 3- 1 Fenerin lehine bitti.

    15 Mart 1930 – Vakit Gazetesi

  • Gayri Nazikane Mukabele

    Gayri Nazikane Mukabele

    Zeki Rıza Sporel ile birlikte Fenerbahçe tarihinin en muhteşem ileri ikilisini oluşturan Alaaddin Baydar, “Beşiktaş ile oynadığımız maçı neden Beşiktaşlı hakem yönetiyor?” düşüncesine çok takılmış olacak ki 4 Mart 1930 tarihinde yapılan karşılaşmada hakem Şeref Bey’e “Gayri Nazikane Mukabele” etmiş… 35 dakikalık devreli, yarıda kalan derbi maçın hikayesini Vakit gazetesinden okuyalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not: Fotoğraf maçta sakatlanan Fenerbahçeli Şekip Bey’i saha dışına çıkartılırken gösteriyor.


    Dünkü Futbol Maçları

    Galatasaray Gençlerbirliği’ni 3-1 Mağlup Etti

    Fenerbahçe-Beşiktaş maçı bitmesine 9 dakika kala hakem tarafından tatil edildi

    (…) Bundan evvel Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında dostane bir maç yapıldı. Fakat bu dostluk maçı Fenerbahçeli Alaaddin Bey’in hakemin kararına gayri nazikane mukabele etmesi yüzünden bitmesine dokuz dakika kala kesildi ve hakem tarafından tatil edildi. Müsabaka zaten son maçın geç kalması için 35er dakikalık devrelerle oynanacaktı. Halbuki o da müyesser olamadı ve ikinci haftaym ancak 26 dakika oynanabildi.

    Takımlar sahaya şu tertiple çıkmışlardı :

    Fenerbahçe: Rıza Nemlioğlu, Kadri Göktulga, Furuzan Şansal, Mehmet Reşat Nayır, Sadi Çoban, Şekip Akduman, Niyazi Sel, Alâ (Alaaddin Baydar), Şaban Topkanlı, Muzaffer Çizer, Fikret Arıcan

    Beşiktaş: Osman, Kadri, Adnan, Tahir Hüsnü Mahmut, Nuri, Şükrü, Nâzım, Feyzi, Kemal

    Hakem: Beşiktaşlı Şeref Bey.

    Birinci devrenin ilk dakikaları Fenerin hücumlarile geçiyordu. 10 uncu dakikada Beşiktaşlı hakem Fenere kendi kalesi aleyhine bir penaltı verdi. Ve Fener birinci golü bu suretle yaptı.

    Bundan sonra Beşiktaş çok çalışkan bir oyun oynadı. Genç oyunculardan mürekkep muhacim hattı ahenkdar hücumlar yapıyordu. Netekim pek az sonra arka arkıya iki gol yaparak bu güzel ve muvaffakiyetli çalışmasının mükâfatını aldı.

    Bu arada Fenerli Şekip Bey yaralandı ve sahadan çıkarıldı. Fener on kişi ile oynuyordu.

    Birinci devre 2-1 Beşiktaş’ın lehine bitti.

    İkinci haftayimda müsabaka büsbütün zevkli bir cereyan almıştı. Ve oyun bu cereyanile ikinci devrenin 26 inci dakikasını bulmuştu. Tam bu sırada Fener aleyhine bir Firikike Alaattin Beyin kendisine yaraşmıyacak bir şekılde itiraz etmesi üzerine hakem Alâattin Bey’i diskalifye ettikten sonra firikiki attırdı ve oyunu tatil etti. İşte dostane maç ta bu suretle nihayetlendi.

    Sabahleyin Beşlktaş ve Fener küçükleri arasında yapılan kupa maçı 1 – 0 Beşiktaş tarafından kazanılmıştır. Cuma günü bu maçın finali Beşiktaşla Galatasaray arasında yapılacaktır.

    5 Mart 1930 – Vakit Gazetesi

  • 1929 Bursa Seyahati

    1929 Bursa Seyahati

    Erken dönem Türk futbolunun şartlarını en iyi öğrenebildiğimiz metinler, görece az sayıda yapılan şehirler arası seyahatler. İşte bunlardan biri olarak, Fenerbahçelilerin 1929 Bursa seyahati… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bursa Sehayati Nasıl Geçti?

    Sabahın saat dokuzunda kalkan Marmara vapuru, Fenerbahçeli futbolcuları yeşil Bursa’ya doğru götürüyor.

    Vapurda Fener’in ağırbaşlı kaptanının etrafında hep tanınmış simalar toplanmış: Alaaddin, Sadi, Fikret, Reşat, Nejat, Niyazi, Muzaffer.

    Velhasıl takımın Kadri ve Cevat’tan maada bütün erkanı orada…

    Deniz, havanın bulutlu olmasına rağmen oldukça iyi. Marmara, ismini taşıdığı denizin kucağında seke seke ilerliyor.

    Gençler arasında seyahat etmek güzel şeraitin tevlit ettiği mutat neşeyi çok arttırıyor. İki saat sonra çok şen mevzular etrafında dönen mübahaseler hitama erdi, grup grup toplanan arkadaşlar tavla ve poker oynuyorlar. Samimi arkadaşlar arasında, her türlü ihtiras ve menfaat kaygılarından uzak devam eden oyun safahatını takip etmekte ayrı bir zevk var. Her hareket bir tuhaflıkla nihayetleniyor ve o tuhaflığı da 4-5 gürbüz gencin hançerelerinden fırlayarak takip ediyor.

    Seyrisefain idaresinin lütufkar teshilatıyla hürmet gören sporcular geminin her tarafında ikramla karşılaşıyorlar. Bilhassa kıymetli süvari Tahsin Bey kaptan Fenerbahçeli gençler için hakiki bir kardeş şefkati gösteriyordu.

    Yemekten az sonra Mudanya gözüktü. Bir saat sonra Yunan sürülerinin denize döküldüğü şirin Mudanya’dayız.

    Fenerlileri davet eden Sanatkaran kulübünün reisi Faik Bey misafirlerini karşılamak için Mudanya’ya kadar gelmiş.

    Fenerliler 45 dakika süren eğlenceli bir otobüs yolculuğundan sonra Bursa’ya, yolların çok kuru olmasına mukabil vıcık vıcık çamur içindedir. Şehrin arkasında bir heyula gibi yükselen muazzam keşiş, ta eteklerine kadar ratıp bir duman içindedir. Bu rutubet sert rüzgarla birlikte insanın iliklerine kadar işliyor.

    Fenerlilere tahsis edilen Osmaniye otelinde istirahat edildi ve tam saat dörtte sahaya gidildi.

    Saha muayyen ebadından noksan. Fakat çok güzel ve çimenli bir saha. Tesvieyi türabiyesi bir itina ile düzeltilse ve genişletilse emsalsiz olacak.

    Zemin ıslak, fakat çamurlu değil. Fakat ıslanan çimenler çok kayıyor. Ayaklarında krampon olmayan Fener oyuncuları için bu hal çok fena.

    Takımlar karşılaştıkları zaman Bursalılar şu şekildeler:

    Salih, Ata, Nezihi, Halit, Hüseyin, Refik, Hakkı, İlyas, Cemal, Saim, İsmail.

    Buna mukabil Fenerbahçe takımı, bilhassa defans itibariyle eksik bir halde şöyle teşkil edilmiş:

    Ali, Nejat, Ziya, Velit, Sadi, Reşat, Niyazi, Ala, Zeki, Muzaffer, Fikret.

    Hakem Bursa mıntıkasından Vecihi Bey. Yan hakemlik vazifesini Fenerbahçe’nin gayretli muallimi Necmi ağabeyle bir Bursalı yapıyorlar. Oyuna başlarken rüzgar Fenerlilerin lehindedir. Bu avantaj, sahayı hiç tanımayan bir takım için medarı tesellidir.

    İlk hücumu, oyun başlar başlamaz Fenerliler yaptılar. Daha vaziyet anlaşılmamıştı ki yarım dakikadan az bir müddet içinde bu hücum seri bir atakla müdafileri geride bırakan Niyazi’nin himmetiyle sayıya müntehi oldu. Bu çok çabuk semere alkışlarla karşılandı.

    Hücum ve hakimiyet daima Fenerlilerin. Sadi kornerden gelen topu kaleye sokarak sekizinci dakikada ikinci, Zeki üçüncü, Niyazi dördüncü golü yapıyorlar. Haftaymda Fenerbahçe 4-0 galip.

    İkinci devre aynı hakimiyet altında geçiyor. Sayılar devrenin ikinci dakikasında beşi, altıyı ve yediyi buluyor. Son dakikada Bursa yegane sayısını yapıyor.

    Fenerliler çok parlak olmakla beraber iyi bir oyun oynadılar.

    Bursalılara gelince biraz daha mutedil şiddette oynamak şartıyla iyi bir takımdır.

    29 Eylül 1929 – İkdam Gazetesi

  • Muhafıza Karşı

    Muhafıza Karşı

    Bundan 93 yıl önce Ankara turnesine çıkan Fenerbahçe’nin Muhafızgücü ile yaptığı maç nasıl bir öneme sahipmiş? Maçı kimler izlemiş? Bu soruların yanıtı bile 1959 öncesi şampiyonluklar meselesinde Fenerbahçe’nin hakkını almasına yeter! Bu haber sadece Fener Muhafıza karşı haberi değil, 1927 Türkiye Şampiyonu ile İstanbul’un en büyük takımı Fenerbahçe oynuyor… Keyifli okumalar….

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Galip Oldu

    Dün İstiklal spor meydanı Ankara sporunun tarihî bir gününü yaşadı.

    Fenerbahçe ve Muhafız Gücü kendilerini seyre gelen kesif bir halk kütlesi önünde güzel ve temiz bir futbol oynadılar.

    Hava çok güzeldi. Hafif bir rüzgâr esiyordu. Tribünler hıncahınç dolu idi. Bundan başka tel örgülerin etrafı binlerce meraklılarla çevrilmişti.

    Başvekil İsmet Paşa Hazretleri, Maliye Vekili Saraçoğlu Şükrü Bey, Ordu Müfettişleri Fahrettin, İzzettin, Sait ve Şurai Askerî Azasından Cevat, Yakup Şevki ve Büyük Erkâni Harbiye İkinci Reisi Asım Paşalar da maça gelmişlerdi. Daha birçok erkân ve ümera ve Meb’us Beyler de bulunuyorlardı.

    Tam saat dörtte sarı lacivertliler alkışlar arasında sahaya çıktılar. Arkadan kırmızı formalarile Muhafızlar göründü. Her iki taraf sürekli alkışlarla karşılandılar. Kaleler intihap edildi. Hakem Naim Bey oyun başlamadan evvel tenbihatta bulundu. Bayraklar teati edildi ve oyun başladı.

    Fener rüzgârı lehine almıştı. Takımlar şöyle teşekkül etmişti:

    Fenerbahçe: Hüsnü, Kadri, Füruzan, Ziya, Sadi, Mehmet Reşat, Fikret, Muzaffer, Zeki, Alaattin, Niyazi

    Muhafız Gücü: Vasıf, Cevat, Cevat, Necmi, Cemal, Sıtkı, Salahattin, Besim, Sedat, Sedat, Sırrı.

    Fener’in İstanbul’da Galatasaray’a çıkardığı takımdan yalnız Cevat Bey yoktu. Buna mukabil Muhafız Gücü, dün de yazdığımız gibi, Talat ve Nafiz Beylerden mahrumdu. Bir buçuk saat zarfında bu yokluk daima nazara çarptı durdu.

    Oyun Fenerbahçelilerin mütemadi hücümlarile ve Muhafızların müdafaasile geçti. Muhafız çok canlı ve fedakârane oynuyordu. Fenerlilerin mütemadi akınları, bu fedakâr müdafaa hattında kırılıyordu. İlk golü Zeki Bey, Fener lehine 38inci dakikada yaptı. Haftaymın hitamına doğru Fikret Bey, ikinci sayıyı kaydetti. Birinci kısım sıfıra karşı iki ile Fenerin galibiyetile neticelendi.

    İkinci haftaymın 22inci dakikasında Salahattin Bey, güzel bir pas verdi. Sedat Bey, bu pastan istifade ederek topu Fener kalesinin ağlarına attı. Bu gol iki tarafa da yeni bir kuvvet vermişti. Hücumlar daha sıklaştı. Etrafta heyecan arttı. Bu aralık Muhafız muhacimleri bir iki de fırsat kaçırdılar. Nihayet Zeki Bey üçüncü golü de yaptı ve on beş dakika sonra da oyun Fener’in galibiyetiyle bitti.

    Her iki taraf da çok muvaffakıyetli ve temiz bir oyun oynadı. Bu bir buçuk saatlik temiz mücadele, hemen herkese futbolu sevdirmiş ve daima bu gibi maçlar seyretmek arzusunu vermiştir.

    Muhafızın noksan takımla aldığı bu netice ve Fenerlilerin muvaffak oyunu şayanı tebriktir.

    Çankaya-İmalatı Harbiye

    Fener-Muhafız Gücü maçından evvel hakem Sedat Bey’in idaresinde İmalatı Harbiye-Çankaya birinci takımları arasında bir müsabaka yapılmıştır. Birinci haftaymda Çankaya bir gol yapmış ve ikinci haftaymda İmalatı Harbiye bir golle İmalatı Harbiye beraberliğini temin etmiştir. Bu müsabaka çok güzel ve heyecanlı olmuştur. Kuvvetler mütevazin idi, İmalatı Harbiye geçen haftaki oyununu gösterememişti, Buna mukabil Çankaya çok canlı idi.

    Yarınki Maç İçin

    Mıntıka Merkez Heyeti Reisliğinden: 8/12/929 pazar günü icra edilecek Fenerbahçe-GençlerBirliği maçında o gün için tevzi edilmiş serbest duhuliye kartlarından maada hiç bir duhuliye kartı muteber değildir. Maç saat 14’tedir.

    7 Aralık 1929 | Hakimiyet-i Milliye Gazetesi


    Muhafıza Karşı
    Dünkü heyecanlı maçta Şurayi Askeri azaları ve Meb’us Beyler.
    Muhafıza Karşı
    Maçın en heyecanlı dakikası: Muhafız kalecisi topun girmesine mani olurken.
    Muhafıza Karşı
    Fenerbahçe ve Muhafız Gücü birlikte.
    Muhafıza Karşı
    Maçı seyreden halk.
    Tarafeyn kaptanlarile hakem.
    Muhafız Gücü Reisi ile Fenerbahçe Reisi
  • Şampiyonluk Yüzüğü

    Şampiyonluk Yüzüğü

    1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    28 Şampiyonluk

    Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizde tek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.

    7 kere şampiyonluk kazanan 2,
    6 kere şampiyonluk kazanan 3,
    5 kere şampiyonluk kazanan 11,
    4 kere şampiyonluk kazanan 17,
    3 kere şampiyonluk kazanan 41,
    2 kere şampiyonluk kazanan 77,
    1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…


    7 Şampiyonluk Kazananlar

    Esat Kaner

    Naci Bastoncu


    6 Şampiyonluk Kazananlar

    Cihat Arman

    Fikret Arıcan

    Fikret Kırcan


    5 Şampiyonluk Kazananlar

    Halit Deringör

    Lebip Elmas

    Melih Kotanca

    Murat Alyüz

    Müzdat Yetkiner

    Ömer Boncuk

    Selçuk Şahin

    Semih Şentürk

    Şeref Has

    Volkan Demirel

    Ziya Şengül


    4 Şampiyonluk Kazananlar

    Ali Rıza Tansı

    Alpaslan Eratlı

    Can Bartu

    Fazıl Arzık

    Hüseyin Yazıcı

    İbrahim İskeçe

    Lefter Küçükandonyadis

    Mehmet Reşat Nayır

    Ogün Altıparmak

    Osman Göktan

    Rüştü Reçber

    Selahattin Torkal

    Serkan Acar

    Şükrü Birand

    Yavuz Şimşek

    Yılmaz Şen

    Yüksel Gündüz


    3 Şampiyonluk Kazananlar

    Alex de Souza

    Ali Filibeli

    Atilla Altaş

    Birol Pekel

    Cem Pamiroğlu

    Cemil Turan

    Cevat Sayit

    Ercan Aktuna

    Ergun Öztuna

    Erol Keskin

    Fuat Saner

    Halil Köksalan

    Hazım Canıtez

    Hüsamettin Böke

    İsmail Kurt

    Kemal Aslan

    Marco Aurelio

    Mehmet Yozgatlı

    Mustafa Güven

    Muzaffer Çizer

    Müjdat Yetkiner

    Nedim Doğan

    Niyazi Gülseven

    Niyazi Sel

    Nuri Pekesen

    Onur Kayador

    Orhan Canpolat

    Önder Çakar

    Özcan Köksoy

    Özer Kanra

    Rebii Erkal

    Samim Var

    Sedat Karaoğlu

    Selim Soydan

    Serhat Akın

    Şaban Topkanlı

    Şevket Demirtepe

    Tuncay Şanlı

    Ümit Özat

    Yaşar Alpaslan

    Yorgo Angelidis


    2 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Çevrim

    Adil Eriç

    Adnan Tuncay

    Ahmet Erol

    Akgün Kaçmaz

    Ali Güneş

    Ali İhsan Okçuoğlu

    Arif Kocabıyık

    Avni Kalkavan

    Aydın Bakanoğlu

    Aydın Çelik

    Aydın Yelken

    Aykut Kocaman

    Basri Dirimlili

    Bekir İrtegün

    Bülent Büyükyüksel

    Caner Erkin

    Cristian Baroni

    Deniz Barış

    Diego Lugano

    Emin İlhan

    Emre Belözoğlu

    Ender Konca

    Engin Verel

    Erdoğan Arıca

    Ersoy Sandalcı

    Fabio Luciano

    Fatih Akyel

    Gökhan Gönül

    Halil Özyazıcı

    Hasan Özdemir

    Hayati Öney

    Ilie Datcu

    İsmail Alemdaroğlu

    İsmail Kartal

    Joseph Yobo

    Kemal Atakul

    Levent Engineri

    Mahmut Hanefi Erdoğdu

    Marcio Nobre

    Mehmet Topuz

    Mert Günok

    Murat Hacıoğlu

    Mustafa Kaplakaslan

    Muzaffer Ateşçi

    Naci Erdem

    Namık Erbay

    Necdet Çoruh

    Necdet Dalay

    Nedim Günar

    Numan Okumuş

    Numan Uzun

    Nurettin Yıldız

    Oğuz Çetin

    Olcan Adın

    Orhan Menemencioğlu

    Osman Arpacıoğlu

    Önder Mustafaoğlu

    Önder Turacı

    Özcan Arkoç

    Pierre Van Hooijdonk

    Rıfkı Pekşen

    Sabri Kiraz

    Selahattin Karasu

    Selçuk Yula

    Serkan Balcı

    Servet Çetin

    Süleyman Tekil

    Şenol Birol

    Şenol Çorlu

    Şeref Benibol

    Şükrü Ersoy

    Uche Okechukwu

    Yaşar Duran

    Yaşar Mumcuoğlu

    Yusuf Şimşek

    Zafer Göncüler


    1 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Ercan

    Abdullah Sakallı

    Abdülkerim Durmaz

    Ahmet Habiboğlu

    Ali Elgin

    Ali Nail Durmuş

    Alper Akıcı

    Alper Potuk

    Andre Santos

    Argun Nemli

    Aygün Taşkıran

    Bahri Kaya

    Bahtiyar Yorulmaz

    Basri Taşkavak

    Bedii Yazıcı

    Bilal Şar

    Birol Altın

    Bruno Alves

    Burhan Sargın

    Bülent Tanyeri

    Bülent Uygun

    Cahit Zeren

    Can Arat

    Celil Sağır

    Cemal Şıkak

    Cemal Uludağ

    Cemal Uzkes

    Colin Kazım Richards

    Coşkun Demirbakan

    Çetin Aktulgalı

    Dalian Atkinson

    Daniel Guiza

    Deivid de Souza

    Dirk Kuyt

    Durmuş Çolak

    Dusan Pesic

    Edu Dracena

    Egemen Korkmaz

    Elvir Baljic

    Elvir Boliç

    Emmanuel Emenike

    Emre Aşık

    Engin İpekoğlu

    Erdal Kocaçimen

    Erdi Demir

    Erdinç Sandalcı

    Ergin Parlar

    Erhan Albayrak

    Erhan Uyaroğlu

    Erol Bulut

    Eyüp Odabaşı

    Fabiano Lima

    Fabio Bilica

    Fahruddin Zeynelovic

    Faruk Hızer

    Feyyaz Uçar

    Fuat Güngör

    Füruzan Şansal

    Gökay İravul

    Gökhan Ünal

    Günaydın Özyurt

    Güngör Tekin

    Güray Erdener

    Hadi Tarlan

    Haim Revivo

    Hakan Bayraktar

    Hakan Tecimer

    Hakkı Pavli

    Halil İbrahim Kara

    Halil İbrahim Poçar

    Hasan Ali Kaldırım

    Hasan Vezir

    Hasan Yıldızeli

    Hilmi Ardağ

    Hilmi Atakul

    Hilmi Kiremitçi

    Hüseyin Çakıroğlu

    Ion Nunweiller

    Issiar Dia

    Ivailo Petkov

    İbrahim Aydın

    İbrahim Ejder

    İhsan Kavak

    İlhan Eker

    İlker Yağcıoğlu

    İlyas Tüfekçi

    İrfan Denever

    İsmail Güldüren

    İsmail Kurşun

    İsmet Saral

    Jes Högh

    John Moshoeu

    Kadri Aytaç

    Kamil Ekin

    Kamil Güvenal

    Kemalettin Şentürk

    Kennet Andersson

    Kerim Zengin

    Konur Alp Mutlu

    Lütfi Boyer

    Mahmut Aydın

    Mamadou Niang

    Mateja Kezman

    Mehmet Ali Has

    Mehmet Hacıoğlu

    Mehmet Topal

    Mert Meriç

    Michal Kadlec

    Milan Rapajic

    Miroslav Stoch

    Moussa Sow

    Muammer Oraman

    Muhammed Akarslan

    Muhammed İbrahimbegoviç

    Mustafa Arabacıbaşı

    Mustafa Doğan

    Mustafa Özer

    Naci Sarıtaş

    Naim Şukal

    Naki Kinezoğlu

    Nazım Kayar

    Necdet Erdem

    Nezihi Tosuncuk

    Nikola Lazetic

    Nikolas Anelka

    Niyazi Tamakan

    Nusret Özmengü

    Nüzhet

    Ogün Temizkanoğlu

    Oğuz Dağlaroğlu

    Okan Alkan

    Orhan Kapucu

    Osman Denizci

    Ömer Karabacak

    Özcan Kızıltan

    Özer Hurmacı

    Pierre Webo

    Radmilo Ivancevic

    Radomir Antic

    Rafet Atamer

    Rasih Minkari

    Raşit Karasu

    Raul Meireles

    Recep Biler

    Recep Nurcan

    Recep Ölmez

    Rıdvan Dilmen

    Robert Enke

    Sadi Çoban

    Safa Özyurt

    Saffet Akbaş

    Salih Uçan

    Samuel Holmen

    Samuel Johnson

    Sedat Bayur

    Selçuk Hergül

    Semih Arıcan

    Seracettin Kırklar

    Serdar Kesimal

    Serdar Kulbilge

    Serdar Şenkaya

    Sergiy Rebrov

    Serkan Özsoy

    Serkan Reçber

    Sertaç Olcayto

    Srebrenko Repçiç

    Stephen Appiah

    Stjepan Tomas

    Süleyman Köprülü

    Şenol Ustaömer

    Şevki Şenlen

    Tacettin Ergürsel

    Taci Ece

    Tarık Daşgün

    Tayfun Korkut

    Taygun Erdem

    Timuçin Çuğ

    Toni Schumacher

    Tuğrul Duru

    Tuna Güneysu

    Tuncay Becedek

    Turan Akra

    Turan Sofuoğlu

    Turgay Aksu

    Tümer Metin

    Uğur Boral

    Yakup Kordal

    Yaşar Yalçınpınar

    Yenal Kaçıra

    Yıldırım İper

    Zafer Dinçer

    Zeki Rıza Sporel

    Zeki Temizler

    Zihni Kanmaz

    Ziya Atamer

    Zoran Mirkoviç

  • 1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?

    1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?

    Fenerbahçe’nin 1959 öncesinde kazandığı 9 Türkiye şampiyonluğu var… 1933, 1935, 1937, 1940, 1943, 1944, 1945, 1946 ve 1950 yıllarında kazanılan bu zaferlerde forma giyen futbolcuları tanıyor muyuz? 1959 öncesi şampiyonluklar kimin eseri? Biliyor muyuz? Pek sayılmaz.

    İşte bu yazıda, o 9 kupanın kahramanlarını listeledik.

    Önce şampiyonluk sayısı, sonra da alfabetik olarak dizilen listede, Esat Kaner ile Naci Bastoncu, Fenerbahçe’nin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan isimleri olarak, tarihe geçtiler.

    En çok sahaya çıkan oyuncular yine bu iki isim olurken, onları Cihat Arman, Halit Deringör, Ömer Boncuk ve Murat Alyüz izledi.

    En golcü futbolcumuz ise, uzak ara, Melih Kotanca… Naci Bastoncu, Müzdat Yetkiner, Halit Deringör ve Fikret Arıcan ise bu alanda ilk beş sırayı alan diğer sporcular oldu.

    Tek şampiyonlukta, hatta tek maçta forma giyenler dahi bizim için çok kıymetli. Siz de göreceksiniz, ne muazzam isimler olduğunu! Bugün hiçbiri hayatta değil, fakat biz onların hatıralarını unutturmayacağız. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    FutbolcuŞampiyonlukMaçGol
    Esat Kaner713133
    Naci Bastoncu714784
    Cihat Arman61300
    Fikret Arıcan68735
    Fikret Kırcan68931
    Halit Deringör511438
    Lebip Elmas5750
    Melih Kotanca585128
    Murat Alyüz51063
    Müzdat Yetkiner58256
    Ömer Boncuk511211
    Ali Rıza Tansı47127
    Fazıl Arzık4380
    İbrahim İskeçe46230
    Mehmet Reşat Nayır4646
    Cevat Sayit3440
    Erol Keskin3569
    Halil Köksalan3566
    Hüsamettin Böke3480
    Muzaffer Çizer33123
    Niyazi Sel35221
    Nuri Pekesen390
    Orhan Canpolat384
    Rebii Erkal34112
    Samim Var34011
    Selahattin Torkal3574
    Şaban Topkanlı34017
    Şevket Demirtepe34611
    Yaşar Alpaslan3481
    Yorgo Angelidis3302
    Adnan Tuncay2155
    Ahmet Erol2519
    Aydın Bakanoğlu2331
    Bülent Büyükyüksel2118
    Halil Özyazıcı2305
    Hayati Öney2150
    Kemal Atakul290
    Muzaffer Ateşçi240
    Namık Erbay21518
    Necdet Dalay230
    Numan Uzun280
    Orhan Menemencioğlu2170
    Rıfkı Pekşen230
    Sabri Kiraz2210
    Süleyman Tekil221
    Şeref Benibol240
    Abdullah Sakallı110
    Ali Elgin110
    Argun Nemli151
    Basri Taşkavak12514
    Bedii Yazıcı160
    Cemal Şıkak110
    Cemal Uludağ110
    Cemal Uzkes1157
    Erdal Kocaçimen180
    Faruk Hızer1141
    Füruzan Şansal150
    Günaydın Özyurt110
    Hadi Tarlan140
    Hakkı Pavli110
    Hilmi Ardağ1250
    Hilmi Atakul121
    İrfan Denever120
    Kamil Ekin1286
    Konur Alp Mutlu110
    Lefter Küçükandonyadis12824
    Lütfi Boyer110
    Mehmet Ali Has1196
    Muammer Oraman170
    Naim Şukal110
    Naki Kinezoğlu121
    Nazım Kayar111
    Necdet Erdem140
    Nusret Özmengü190
    Nüzhet ???110
    Rafet Atamer120
    Rasih Minkari112
    Recep Nurcan110
    Sadi Çoban110
    Safa Özyurt110
    Sedat Bayur110
    Semih Arıcan120
    Süleyman Köprülü150
    Taci Ece110
    Turan Akra120
    Yaşar Yalçınpınar12211
    Zeki Rıza Sporel11717
    Zihni Kanmaz110
    Ziya Atamer130
    1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?
  • Fenerbahçe’nin İlk Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin İlk Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 2 Aralık 1932 tarihinde başlayıp 16 Haziran 1933’de biten İstanbul Ligi’ni 12 maçta 10 galibiyet ve 2 beraberlikle şampiyon olarak tamamladı. Böylelikle Türkiye Futbol Şampiyonluğu maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, Bursa’da oynanan grup birinciliklerinden sonra Ankara’da finalleri oynadı ve (ilk maç yarıda kaldığı için) 10 Kasım’da İzmir Alsancak Stadı’nda İzmirspor’u 8-0 yenerek Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu. Fenerbahçe tarihinin en büyük golcüsü Zeki Rıza Sporel de kadrodaydı. Sezonu gol kralı olarak bitirdi… Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin ilk Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    02.12.1932 / Fenerbahçe 5 – 1 Beykoz

    23.12.1932 / Fenerbahçe 2 – 1 Beşiktaş

    06.01.1933 / Fenerbahçe 4 – 0 Süleymaniye

    20.01.1933 / Fenerbahçe 4 – 1 Vefa

    03.02.1933 / Fenerbahçe 1 – 1 İstanbulspor

    10.02.1933 / Fenerbahçe 5 – 1 Galatasaray

    10.03.1933 / Fenerbahçe 2 – 1 Beykoz

    21.04.1933 / Fenerbahçe 3 – 1 Süleymaniye

    12.05.1933 / Fenerbahçe 2 – 1 Vefa

    19.05.1933 / Fenerbahçe 2 – 0 İstanbulspor

    02.06.1933 / Fenerbahçe 2 – 0 Galatasaray

    16.06.1933 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş


    Türkiye Futbol Birinciliği Maçları

    20.10.1933 / Fenerbahçe 12 – 0 Adapazarı Gençlerbirliği

    22.10.1933 / Fenerbahçe – Bursa Sanatkaran Gücü (Hükmen)

    24.10.1933 / Fenerbahçe 4 – 1 Gençlerbirliği

    27.10. 1933 / Fenerbahçe 3 – 0 Trabzon İdman Ocağı

    29.10.1933 / Fenerbahçe 0 – 1 İzmirspor (Tatil Edildi)

    10.11.1933 / Fenerbahçe 8 – 0 İzmirspor


    En Çok Forma Giyenler

    17 Maç : Fikret Arıcan, Muzaffer Çizer, Niyazi Sel, Şaban Topkanlı, Zeki Rıza Sporel

    16 Maç : Cevat Sayit, Hüsamettin Böke

    15 Maç : Esat Kaner, Yaşar Alpaslan

    14 Maç : Mehmet Reşat Nayır

    9 Maç : Fazıl Arzık

    5 Maç : Füruzan Şansal

    4 Maç : Hadi Tarlan

    3 Maç : Ziya Atamer

    1 Maç : Lütfi Boyer, Sadi Çoban, Safa Özyurt, Süleyman Tekil, Yorgo Angelidis


    En Çok Gol Atanlar

    17 Gol : Zeki Rıza Sporel

    9 Gol : Fikret Arıcan, Muzaffer Çizer

    8 Gol : Niyazi Sel, Şaban Topkanlı

    6 Gol : Mehmet Reşat Nayır

    1 Gol : Esat Kaner


    Fenerbahçe'nin İlk Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin İlk Türkiye Şampiyonluğu Kadrosu
  • Slavya Zaferi Manşetlerde

    Slavya Zaferi Manşetlerde

    Hatırladıkça gülümsemekten kendimizi alamıyoruz. Kimseye yakışmayacak bir biçimde tarihi tahrif etmek isteyen birileri, Fenerbahçe’nin Türk futbol tarihinin ilk yıllarını yazan gazete manşetlerinde neredeyse yalnız başına olduğunu itiraf etmemek için, araya Galatasaray’ı da katarak “İlk biz manşet olduk” demeye getirmişlerdi. Başka emsallerle de kendilerini çürüttük ama bugün yıldönümünü idrak ettiğimiz çok özel bir maçla, bu gerçeği bir kez daha vurguluyoruz. Gördüğünüz gibi Fenerbahçe’nin Slavya zaferi manşetlerde…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Gazetelerden

    Fenerbahçe’nin menendsiz arslanı “Bekir” yüzümüzü güldürdü, meşhur-u âlem Slavya takımı bire karşı sıfırla mağlup oldu.
    (Cumhuriyet Gazetesi)

    Bu neticeyi iftiharla alkışlayarak sporcularımızı bihakkın tebrik edebiliriz.
    Fenerbahçe : 1 – Slavya 0… Fenerbahçe harikulade bir oyunla yüzümüzü güldürdü.
    (Milliyet Gazetesi)

    Fener’i tebrik her Türk için bir vazifedir.
    (Son Saat Gazetesi)

    Yukarıdaki başlıklar dönemin günlük gazetelerinden.

    En alta da gazetelerin yüksek çözünürlüklü halini koyduk. Belki utanıp “Hata etmişiz” derler :)

    Yıllar Sonra Maçın Hatırası


    Sarı lacivertliler Türk futbol tarihinde altın yaldızlarla kaydedilen parlak bir sahife açtılar. O Avrupa’nın sayılı futbolcularını arasında bulunduran ve ilk İstanbul’a gelişinde karşısında bulunan Galatasaray’a yedi, Fenerbahçe’ye on, Altınordu’ya yedi gol atan Slavyalılar İstanbul’a ikinci gelişlerinde Fenerbahçe ile karşılaşacaklardı. Saha lebalep dolu, herkes bu meşhur takımın Fenerbahçe’yi tekrar büyük bir farkla yeneceğine kâni bulunuyor. Sarı lacivertliler Almanya’da bulunan meşhur futbolcusu Bekir’i İstanbul’a getirtmiş bulunuyordu.

    Herkeste bir sabırsızlık var. Evvela kırmızı-beyaz parçalı formalarıyla Slavyalılar sahaya çıktılar. Futbolda ilk hocamız olan bu üstatlar alkışlandı. Bunu Fenerbahçeliler takip etti. Bir alkış tufanıdır koptu. Oyunu Burhanettin Bey idare ediyordu. Takımlar karşı karşıya geldiği vakit Fenerbahçeliler şu şekilde idi.

    Fehmi, Füruzan, Kadri, İsmet, Sadi, Cevat, Nevzat, Bekir, Zeki, Alaaddin, Sabih

    Oyun başladı. Sarı lacivertliler canla başla oynuyorlardı. Karşılarındaki takımın üstatlığına rağmen kazanmak azmini taşıdıkları belli, herkeste bir ümit… Fener’in o meşhur muhacimleri hep Slavya kalesi önünde.. Slavyalılar da hasımlarının bu oyununa şaşırmış kalmışlardı.

    Gene bir hücumda idi. Slavya aleyhine bir korner oldu. Nevzat’ın çok güzel bir korner atışını Bekir şahane bir kafa darbesiyle gole tahvil etti. Top ağlara takılmıştı. Halk coşkun tezahürat yapıyor, sarı ve lacivertli gençleri candan alkışlıyordu. Seyirciler arasında bu golden sonra sevinç yaşı döken birçok kimseler de vardı. Bu gol Slavyalıları hayli şaşırtmıştı. Artık sarı lacivertliler bu sayının verdiği neş’e ile daha düzgün oynamaya başlamışlardı. Bu sırada, Bekir’in ikinci bir golünü daha alkışlayacaktık. Fakat direk buna mani oldu. Slavyalılar bu mağlubiyetten kurtulmak için çok çalıştılar. Fakat sarı lacivertlilerin ateşli gençleri karşısında bu mağlubiyete boyun eğmeye mecbur oldular. Hakemin düdüğü oyunun bittiğini haber verdiği zaman Türk futbol tarihinde de bu şerefli galibiyet unutulmaz bir gün olarak kaldı.

    M. Kemal


    Slavya Zaferi Manşetlerde

    6 Haziran 1923 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

    6 Haziran 1923 tarihli Milliyet Gazetesi

    7 Haziran 1923 tarihli Son Saat Gazetesi

  • Fenerliler Yunanlıları Nasıl Yendiler?

    Fenerliler Yunanlıları Nasıl Yendiler?

    Tuncay Yavuz, çok güzel bir işe imza attı ve 1931 yılında oynanan Fenerbahçe-Olympiakos maç yazısını Milliyet gazetesinde yazan Ali Naci Karacan’ın satırlarından buraya aktardı. Bu maça dair önemli bir olayı da “Özel Dosyalar” sayfamızda Barış Kenaroğlu‘nun araştırmacı kaleminden göreceksiniz. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Milliyet Gazetesi’nden

    (Fenerbahçe kulübü müessislerinden ve bu büyük gençlik müessesemizi senelerce idare eden Ali Naci Beyden, Olympiacos ile Fenerbahçe takımları arasında icra edilecek maçın tafsilatını “Milliyet”e yazması için rica ettik. Aziz arkadaşımızın bütün maçı bir sinema filmi gibi tasvir eden güzel yazısını memnuniyetle dercediyoruz.)

    İnsan Akını

    Saat on ikiden itibaren şehrin büyük caddelerinden Taksim’e doğru sel gibi bir insan akını başladı. Saat birde stadyum etrafındaki vaziyet, Talimhane meydanındaki meşhur Ben-A-mar sirkine ait mutat kalabalığı, geniş bir mürekkep lekesi yanında küçük bir nokta haline indirecek derece kesif bir halk vardı. Daha maça üç saat kala stadyumun önü, arkası, yan kapılarının bulunduğu uzun sokaklar, girilemez, geçilemez derecede dolup taşmaya başladı.

    Biletlerini alanlar iki resmi kapıdan, bilet almaya imkan bulamayanlar da eski Taksim kışlasının büyük maç günleri her biri gizli birer kapı rolünü oynayan sayısız, viran pencerelerinden içeri girmeye çalışıyorlardı. Bu mahşerin arasından nasıl geçtiğimi, metalden nasıl içeri girdiğimi ve nihayet nasıl yukarı balkona çıktığımı hatıra getirdikçe bir tarafımın nasıl olup da sakatlanmamış olmasına karşı hayretten hayrete düşmekteyim. Birbirine kenetlenmiş yüzlerce insandan mürekkep bir seyirci dalgasının arasında bir çöp parçası gibi tamamen iradesiz bir halde, evvela öne atılıyor, sonra bir polis ve jandarma reddine çarparak geri geliyor, daha sonra tekrar ileri geri gidiyor, nihayet kalabalığın müşterek hamlesi ile ileri atılıyorduk. Kadıköyünden stadyuma kırk beş dakikada gelmiştim. Büyük kapıdan balkona kadar, münakaşalar, gürültüler, itişmeler, kakışmalar, sıkışmalar ve mütemadi geri tepilmeler arasında tam bir saatte vardık.

    Balkona çıkıp etrafa bakınca müthiş kesafet karşısında “bu ne hal!” demekten kendimi alamadım.

    Kan Ter İçinde Tıklım Tıklım Bir Stadyum

    Saat tam dörtte stadyum içinde barınabilecek ne bir yer, ne bir pencere içi, ne bir ağaç dalı kalmamıştı. Muhakkak ki en kalabalık Galatasaray-Fener maçının üç misli halk vardı. Stadyumda yapılan en kalabalık ecnebi maçı bundan dört sene evvel Slavya-Galatasaray maçı idi. O gün kalabalık rekoru diye 12 bin kişi tespit olunmuştu. O izdiham ile dünkü kalabalığı mukayese edince Fener-Olympiacos maçında dün herhalde 15.000’den fazla seyirci vardı. Bazı zavallı seyirciler yer bulamayınca tribünlerin payandaları üzerine yerleşmişler ve oralarda, rafa konmuş saksı nevinden, yahut komik Şarlo’nun son filminde abideye takılması gibi garip oturuş vaziyetleri icat etmişlerdi. Hava o kadar sıcaktı ki seyircilerin yarıdan fazlası yeleklerini çıkarmışlar ve ellerindeki gazetelerden imal ettikleri yelpazelerine, güneşliklerine rağmen zırıl zırıl terlemeye başlamışlardı.

    Stadyum adam almayınca ve sığınabilecek hiçbir yer kalmayınca herkes birbirini dışarıda değil, içeride tazyike başladı. Duhuliye tarafı ile tribünleri ayıran taş duvar sallanmaya, balkonun altından piste çıkan orta kapı kabına sığmayan seyircilerin tazyiki ile çatır çatır çatırdamaya başladı. Nihayet sağ taraftan fasıla duvarı taş ve tuğla olmasına rağmen paldır küldür yıkıldı ve o taraftaki seyirciler bir kısmı – hikmette ki muvazene-i meyah kaidesine tevfikan!- tribün tarafına taştılar. Birkaç kere polis bu mahreci tıkamaya çalıştı amma mümkün olmadı. O taraftaki halka biraz fazla şiddetli bile davranınca genç talebe kümeleri durup durup bu tarafa aktılar ve nihayet duhuliye ile tribün arasındaki sınıf farkını fiilen ortadan kaldırdılar.

    Esasen nihayet yirmi sekiz bin kişi için yapılmış bir yere 15.000 kişiyi soktuktan sonra tribün, duhuliye saha kenarı diye mevkiler ayırmak -hasılat noktasından müessir olsa bile- intizam noktasından faideli olmazdı. Nasıl ki piste çıkan orta kapıdaki intizamsızlık, tam 24 polisin 3 metre genişliğinde bir kapıyı muhafaza için saatlerce uğraşması şeklinde dehşetli bir manzara halini aldı. Biletlerini alanlar kapının bu tarafından ellerini uzatarak ‘bırakın! Allah aşkına bırakın!’ diye bağırıyorlar, polisler ise kapının öbür tarafından: ‘Olamaz!’ diye haykırıyorlardı.

    Deplasman Seyircileri

    Hele bu esnada Olympiakos ile gelen ve piste çıkmak isteyen Yunanlı seyirciler de epey müşkilata uğradılar. Oynayacakları maçın ehemmiyet ve azametini kalabalık arasındaki itişme ve kakışmalarla daha iyi anladılar. Hakikaten manzara ana baba gününden pek farklı değildi. Kimi: ‘Yahu biletim elimde kaldı, paramla içeri giremiyorum!’ diyor, misafirlerden biri de kapıyı tutmuş kendi arkadaşlarını içeri almak için boyuna:
    – Ela viresi
    – Siga vire pedyamu!
    – Diki maz! Diki maz! diye bağırıyor ve kalabalığın içinden denizde boğulan insanların feryadı kabilinden:
    – Pinkene! Pinkene!
    – Ekselihistiha! apistena pedamu!
    – Sasparakolo! Piso!
    diye tazalumlar işitiliyordu.

    Bu esnada sıcaktan zarıl zarıl terleyen ahali de -alay ihtiyacıyla- en küçük şeylerle eğleniyor, mesela bir sinek uçsa, kahkahadan kırılıyordu. Nasıl ki bir çocuğun boş sahanın ortasına attığı sarı bir oyuncakçı balonu ile – balon havada zıplayıp oynadıkça – halk da gülüp eğlenir. İşte Olympiacos maçı dün garson, berber ve daha binlerce Rum’un da dolup taştığı böyle mahşeri bir kalabalık, cehennemi bir sıcak ve halkın kesif kalabalıkla sıcağın biraz daha gerginleştirdiği derin bir heyecan halet-i ruhiyesi içinde icra edildi.

    Takımlar Sahaya Çıkıyor

    Saat beşte evvela Olympiacos takımı sahaya çıktı. Yazıldığı gibi arkalarında kırmızı-beyaz formalar vardı. Kapıdan girip kalabalığı görünce içlerinden biri iki elini yanaklarına götürüp:
    – Urre pedyamu! Ti kalabalikine! diye hayretini saklayamadı.

    Yunan takımı sahaya çıktıktan sonra parmaklıkların ve tribünlerin önlerine gidip halkı selamladılar ve çok alkışlandılar. Hemen arkalarından Fenerliler ortaya çıktılar ve “Yaşa, var ol, galibiyet isteriz’” seslerine karışan devamlı bir alkış tufanına tutuldular. Güneşin ışığı içinde sarı-lacivert formaları daha güzel parlıyordu. Onlar çelimli, cüsseli, çalak ve seri görünüyorlardı. Fenerlilerin yüzlerinde ise, kendilerini çeviren kalabalığın azametini görünce o derece azametli ve net çetin ve ehemmiyetli bir imtihana çıktıklarını daha iyi anlamış görünüyorlardı. Heyecandan renkleri solmuştu: Fakat hepsi de Yunan sporu gençlerinin en yüksek tezahürü karşısında ve aynı zamanda efendiliğinin tahmil ettiği ağır vazifeye layık olmak emeline er meydanına, ürkeklerin değil erkeklerin meydanına çıktıklarına bariz imanı gözlerinden taşıyor gibiydi. Bütün maç baştan sona kadar Türk’e yakışan misafirperverlik havası içinde, Fener’e yakışan centilmenlikle ve Türk gencinin galebe azmine herkesi hayran bırakan bir hava içinde cereyan etti ve her iki takım birbirleriyle karşılaşmaya hakikaten layık sporculardan mürekkep olduklarını bihakkin gösterdi.

    Nutuk ve bayrak teatisi gibi merasimden sonra para atıldı ve takımlar vaziyetlerini alınca Fener takımının:
    Natık
    Hüsnü-Ziya
    Cevat-Sadi-Reşat
    Niyazi-Alaeddin-Zeki-Muzaffer-Fikret
    şeklinde olduğu anlaşıldı. Fenerbahçe’nin mevcut anasırına ve bugünkü vaziyetine nazaran çıkarabileceği en kuvvetli takım da ancak bu olabilirdi. Buna mukabil Yunanılar da bizzat kendi taraflarının en kuvvetli şekilleri olarak tertip ettikleri kadro ile ortaya çıktılar. Bu kadro şu idi:
    Gramatupulos
    Curentes-Sofros
    Lokos-Pupolos-Koneros
    Terezokis-Tostos-Yorgos-Bailis-Seonudos

    İlk Devre Nasıl Oldu?

    Bir talihsizlik eseri olarak Fener rüzgarı kaybetmiş ve daha büyük bir talihsizlik eseri olarak da aksi rüzgar bu  sıcak havada, birkaç dakikadan beri esmeye başlamış bulunuyordu. Yunanlıların aynı zamanda 4 numaralı küçük bir topla oynamak noktasında ısrar ettikleri de görülüyordu. Nihayet hafif münakaşa bizim dostane kabulümüzle neticelenerek düdük çaldı ve insanın asabını mahvı muzmahil eden heyecanlı maç cereyana başladı.

    Yunanlılar daha ilk hamlede hiç yadırgamamış, hatta karşılarındaki takım kadar bu sahaya sanki alışıkmış gibi oynamaya başladılar. Topa gayet muntazam vuruyorlar, aralarında gayet iyi anlaşıyorlar ve derhal buraya gelen ecnebi ekiplerin en iyilerinden biri oldukları intibaını uyandırmakta gecikmiyorlardı. Oyuna başladıktan sonra, daha beş dakika olmadan iki müessir akın yaptılar ve denebilir ki bizim takımın asabına hakim oldular. Yerini değiştiren takımların daima başına geldiği gibi yadırgamıyorlar, hatta adeta galiba dostluğa mugayir bir şey yapmış olmayayım endişesiyle nefesini tutarak, ses çıkarmaktan korkarak kendilerini seyreden halkımız arasında, kendi halkları arasında oynar gibi rahat oynuyorlardı. Bütün oyunlarına bir şuurun hakim olduğu aşikardı. Birbirleriyle mükemmel paslaşıyorlardı. Topu muntazam sürüşler ve güzel aldatışlarla kendi muhacimlerine verdikten sonra o hatta da sol açıkları, sağ içleri, merkez muhacimleri gibi çok düzgün ve sıkı şut çeken oyuncular ile yenilmesi güç bir rakip hissini uyandırıyorlardı.

    Maçın ilk on beş dakikası onların bu hakimiyetine mukabil bizim çocukların heyecanının fazlalığından bir çok falsolu hareketleri ile geçti. Mütemadi ıskalarız ve en mahir oyuncularımızın bile topa düzgün vuramayışı seyirciyi ne kadar endişeye düşürse yeriydi. Bereket versin ki onların bütün akınları dün hakikaten çok güzel oynayan, canla başla çalışan, birkaç muhakkak golü kurtaran Fener müdafileri Ziya ve Hüsnü’nün, Fener merkez muhacimi Sadi’nin, Fener sol müdafii Reşad’ın gayretleriyle tamamen akim kaldı. 15 dakika bu suretle bocaladıktan sonra Fener takımı müessir akmaya başladı.

    Yunan Kalecinin Hüneri

    Muhaccim hattında bilhassa Alaeddin ve Fikret’in bugün ve hiçbir fırsatı kaçırmamak için azami bir dikkat gösteren Niyazi’nin atılgan ve candan oyunları ile bir iki gol yapmak fırsatı çıktı ise de Yunan kalecisinin çok güzel oyunu sayı yapılmasına imkan bırakmadı. Ancak rüzgarın altında olmadığına ve karşı tarafa nazaran bizim binnisbe falsolu oynamaklığımıza rağmen oyunun beraberlik şeklinde cereyanı ikinci devre için ümit verici bir vaziyet idi. Birinci devre bu şekilde, mütekabil akınlar korveler, neticesiz şutlar, birçok tasalar ve sayısız çalımlar içinde durgun, hadisesiz geçti.

    İkinci Yarı

    İkinci devrede kaleler değişti. Fakat bu sefer de, demin talihsizlik eseri olarak çıkan rüzgar kesildi. Onlar müessir bir akın yaptılar, kalenin önüne geldiler ve orada, sol içleri üç dört metreden çok mükemmel bir gol fırlattı, topu auta atmak sureti ile – Bereket versin! – heder etti. 15.000 kişinin:
    – Ooooohhh! diye nasıl derin bir nefes aldığı görülecek şeydi. Halk, lisanıhal ile, Yunan sol içine, adeta:
    – Hay allah senden razı olsun! demek ister gibi garip bir ifade idi.

    Bunu müteakip Fenerliler tehlikeyi yakından duymuş adamların endişe ve heyecanlı daha düzgün daha canlı, daha azimkar oynadılar ve Olympiacos’un yaman bir kalecisinin muhafazası altına bırakılmış kalesine doğru akın üzerine akın yaptılar. Bu esnada Fikret’in cidden emsalsiz ve derin golü bu şutunu Yunan kalecisinin nasıl kurtardığına, kurtarabildiğine, hala kaleci kurşun gibi gelen topu yaman bir uzanışla direk hizasında ve havada yakaladı ve gol diye bağırmaya hazırlananların ağzı hayretten açık kaldı. Bunun arkasından Olympiacos kalesi gene sıkı bir akına uğradı ve bu sefer de Niyazi’nin tutulmaz bir kafa vuruşunu aynı kaleci aynı derece müşkül bir hareketle yakaladı.

    İkinci devrenin 35’inci dakikasında vaziyet bu şekilde cereyan ederken ve Yunanlı kaleci en sıkı şutları böyle tutup söndürüverirken herkese de:
    -Anlaşıldı, berabere kalacağız! fikri gelmeye başlamış gibiydi.

    Evet… Bu esnada, ümidin sallandığı bu sırada idi ki, Alaeddin ah canım Alaeddin! İkinci devrenin tam 38’inci dakikasında bizim kale önünden kaptığı topla kedinin makara ile oynaması kabilinden ve nasıl yaptığına bir türlü akıl ermeyen garip bir takım çalımlar yaparak ve karşısına çıkan Yunanlılar’ı geçip atlayarak, Olympiacos kalesinin 20 metre mesafesine geldi ve oradan, topu durdurtmadan (Yaradana sığındım!) diye öyle bir çekiş çekti ki topun Yunan kalesine girmesi ile Yunan kalecisinin kederinden düşüp bayılması ve ortalığın (gol!) diye bayram yeri gibi bir türlü sevinç çınlama sesleri arasında bir oldu.

    Kazandık!

    Stadyumda dünkü maçın 38’inci dakikasında tesadüfen bu tarihi manzarası görülecek şeydi ve denilir ki, Alaeddin o golü takımının yenme azmini birdenbire nefsinde canlandırmak suretiyle ve emsalsiz bir zafer hizile tahakkuk ettirdi. Çünkü bu kadar güzel bir gol, ancak o kadar yüksek bir duygu ve gayretin eseri olabilirdi.

    Hülasa efendim.. Yesü kederinden bayılan Yunan kalecisi ancak beş dakika sonra kendisine gelebildi ve oyunun mütebaki kısmı ümitsizliğe duçar olan Yunanlıların neticesiz uğraşmalarıyla geçerek Olympiacos cenapları Fenerbahçe’ye karşı 1-0 mağlup olarak sahayı – dostluk iyi amma, dayanamayıp bir haibü hasir kelimesi kullanacağım – terletip dün 15.000 kişilik münevver bir kalabalığın önünde Türk’ün göğsünü kabartacak derece yüksek oyun ve yüksek efendilik, centilmenlik gösteren Fenerbahçeli arkadaşlarımı candan tebrik eder ve Yunanlı dostlarımıza da:
    – Üzülmeyin dostlar – meşhur Slavya da bu takıma tıpkı sizin gibi 1-0 yenilmişti. Bu az bir teselli de değildir! derim..

    Ali NACİ

    Fenerliler Yunanlıları Nasıl Yendiler?
    Fenerliler Yunanlıları Nasıl Yendiler?