Etiket: Sadun Binzet

  • Kadıköy’de Bir James Bond

    Kadıköy’de Bir James Bond

    İngiliz Kemal, Türk tarihinin en ilginç figürlerinden birisi. Yakın zamana kadar onu bizzat tanıyan biriyle konuşma şansımız olmamıştı. Oysa kıymetli büyüğümüz Seyhun Binzet, kendisini tanımış, uzun sohbetler etmiş. Biz de geçenlerde onun hakkında yazdığı yazıyı müsaadesiyle sitemize taşıdık. Gerçekten de Kadıköy’de yaşamış bir James Bond var! Keyifle okuyacaksınız…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kadıköy'de Bir James Bond

    Kadıköy’de Gerçek Bir James Bond Yaşamıştı

    “Benim adım Bond , James Bond” duyacağımıza benim adım Kemal, İngiliz Kemal duysak daha iyi olmaz mıydı?

    İstanbul Yelken’in kuruluş senelerinin en unutulmaz siması Ahmet Esat Tomruk’tan söz edeceğim, anlaşılmıştır.

    Muazzam bir denizci, inanılmaz bir “bin bir” surattı. Çok ismi vardı, resimlerinde devamlı yüzü karalanır, tanınması istenmezdi. İngiliz Kemal adını az çok duymuşsunuzdur ama kullandığı diğer kimlikler çok bilinmez: Amerikalı gazeteci Harry Willy, Traplusgarplı İtalyan Mehmet, Fransız Bolşevik Lui bunlardan bazıları.

    Ben bile “Esat ağabey” lafını sevmem, “Kemal ağabey” demeyi tercih ederdim.

    Çocukken büyükbabam kulüpte beni masalarına çağırdı, “Bak seni ünlü İngiliz Kemalle tanıştırayım” dedi. Ben heyecanlandım, ”Sinemada filmleri oynayan ünlü casusumuz siz misiniz?” dedim. Dedem “Evet ta kendisi ama bizim mi yoksa karşı tarafın casusu mu belli değil” demiş, bütün masadakiler gülmüştü.

    Kadıköy'de Bir James Bond

    Gelelim Kemal ağabeyin inanılmaz hayat hikayesine…

    Galatasaray Lisesi’nde talebe iken okuldan kaçıyor ve limandaki bir İngiliz gemisine gizlice saklanıyor. Yolda fark ediyorlar ama hiç çocuğu olmayan kaptan, bu çocuğu çok sevip sahip çıkıyor ve ailesine götürüyor. Tam bir İngiliz gibi yaşıyor. Üvey babası kaptan, onu kendi mezun olduğu Royal Navy Akademisi’ne kayıt ettirip, kaptan olmasını sağlıyor.

    Ünlü okulundan aldığı bir kaptan şapkası vardı; kulüpteki diğer kaptanlara hep yukarıdan bakıp, “Var mı aranızda Royal Navy’den kaptan olan?” derdi. Sevgili Orhan Akra ağabeyimiz bir keresinde Kemal ağabeyin şapkasını başına takarak etraftakileri gösterip, “Bunlar da güya kaptan ama hepsinin şapkaları b.ktan” diye herkesi güldürmüştü.

    Royal Navy’de okurken okulda kavga çıkıyor ve iri yarı bir İngiliz Kemal ağabeye meydan okuyup birkaç yumruk da atıyor. Kemal ağabey, birden muazzam bir yumruk çıkarıp adamı nakavt ediyor. Hemen elinden tutup müdürün odasına götürüyorlar, “Tamam okuldan atıldım artık” diye beklerken, müdür onu tebrik ediyor; “İnanılmaz bir şey yaptın, tek yumrukta devirdiğin çocuk gençler boks şampiyonuydu” diyor ve onu boks takımına yazıyor. Londra şampiyonlukları var bu senelerden.

    İşgal sırasında İngiliz kuvvetlerinin boks şampiyonunu da devirip halka moral verdiğini söylerlerdi.

    Kadıköy'de Bir James Bond

    Kemal ağabey iki şeyi sevmezdi, Arap Lawrence’la karşılaştırılmayı ve Çerkez Ethem’e milliyetçi denmesini.

    “Ben casusum, Lawrence sadece tren sabotajcısı! Basit bir terörist, casus filan değil!”

    “İzmir işgal altında iken Amerikalı bir gazeteci olarak Yunan karargahından her türlü bilgiyi Ankara’ya yollarken, Yunan tarafına geçen Çerkez Ethem kimliğimi söyledi ve zindana atıldım.”

    Ben casusluğunu bilemem ama gerçekten çok iyi bir kaptandı. Tek elle İzbarco düğümü atabilen nadir denizcilerdendi. Teknesinde hiç motor yoktu. Belvü’nün önünde Tonozu vardı ona hep yelkenle gelip yanaşırdı. Harun ağabey gibi o da “Yelkenlilere motor takıldı, mertlik bozuldu” diyen nesildendi. Yelkenleri önceden indirir ve poyrazı arkadan alıp şamandırasına gider, sakince bağlardı.

    Yanında İngiliz bayan bir arkadaşı vardı, tekneyi beraberce kullanırlardı. Son olarak Kemal ağabeyi tanımlamak isterseniz, usta bir denizci, muazzam bir kumarbaz, çok çapkın bir adam , şampiyon bir boksör ve büyük bir vatansever diyebilirsiniz. Şimdi anladınız mı “Kadıköy’de neden gerçek bir James Bond yaşamıştı” dediğimi?

    Seyhun Binzet

    Kadıköy'de Bir James Bond
  • Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Seyhun Binzet ağabeyimizin Bellek-Kadıköy‘de yayınlanan muhteşem yazısını, aynı muhteşemlikte resimleriyle birlikte buraya taşıdık. Müsaadesinden ötürü minnettarız. Huzurlarınızda, Saint Joseph Lisesi’nin kaybolan sporları.

    Bir Not: 30 Nisan 1915 tarihli İkdam gazetesinde aşağıdaki haber yayınlanmıştı.

    Bugün Kadıköyü’nde Union Kulüb’de Fenerbahçe Spor Kulübü menfaatine icrası mukarrer bulunan müsabakalar bervech-i âtidir:
    Futbol – Fenerbahçe ile Midilli kruvazörü efradı meyanında,
    Futbol – Fenerbahçe ile Galatasaray üçüncü timleri arsında,
    Hokey – İdman Yurdu ile Galatasaray üçüncü timler arasında,
    Kalkan Topu – Fenerbahçe’den müfrez iki takım arasında,
    Eşas – Fenerbahçe’den müfrez iki takım arasında.

    Buradaki “Kalkan Topu” ve “Eşas” hakkında hiçbir şey bilmiyorduk. Artık öğrendik. Müthiş bilgiler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Üç Nesil

    Kalamış koyunda Moda Burnu ile Kurbağalıdere arasında bulunan Fransız kolejinin adı Saint Joseph veya Türkçe olarak Aziz Yusuf’tur. Kalamışlı bir aile olarak biz üç nesil, ben, babam ve büyükbabam bu okulda okuduk.

    Sıkı ve bunaltıcı bir eğitim sistemi vardır ama eğitim ve kültürün yanında spora çok önem veren bir okuldur. Sırf “spor aktiviteleri kesintisiz yapılsın” diye dersler iki iki birleştirilip, teneffüsler uzun bırakılmıştır.

    Biz talebeyken Raket, Kalkan (Buklier), Voleybol ve Basketbol oynardık. Bunların saatleri vardı ve oynamak mecburi idi. Bu disiplinli spor kültürü ülkemize birçok milli sporcu kazandırmıştır.

    Ben daha gerilere 1920 senelerine kadar indim ve o senelerin talebeleri neler oynardı diye baktım ve bunlarla ilgili görüntüler çıkardım.

    Kayıp Sporlar

    Buklier Fransızca kalkan demektir iki ekip halinde oynanır, vurucular ve kendilerini kalkanla savunanlar vardır. Kalkanlar yere değdiği halde vurulmuş sayılırsınız. Küçük bez parçalarından sarma toplarla oynanır. Vurulunca kalkanınızı yerine asar ve vurucu olursunuz. Bir ekip komple vurulunca oyun biter.

    Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Echasse bir cins futboldur ama ayaklar tahta bacaklar takılır ve top bu tahta ayaklarla oynanır. Tahta ayaklar sayesinde yere 40 cm yukarıdan basan kişiler tarafından oynanır. Çok tehlikeli bir oyundur ve çok sakatlanma olduğu için vazgeçilmiştir.

    Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Cage ball büyük 60 cm’lik şişme bir topla oynanan voleybol veya eller yere değerek ayakla oynanan bir futboldur. Ayakla oynanan tipine oyuncular yerde yengeçler gibi elleri ile sırt üstü sürünür gibi yürüdükleri için Crabball (yengeç topu) de denir.

    Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Bilardo… Kapalı alanda masaları bulunur ve sadece büyük sınıflar oynayabilirlerdi. İki beyaz ve bir kırmızı toplu klasik oyun oynanırdı.

    Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Eskrim bilhassa Ekim devriminden sonra Türkiye’ye gelen Rus subaylarından Fransızca bilenlerden okula gelen beden eğitimi hocaları önderliğinde başlamıştı ve bir aristokrat sporu olarak çok ilgi görürdü.

    Saint Joseph Lisesi’nin Kaybolan Sporları

    Raket beyzbola benzeyen aynı raketle ve tenis topuyla oynanan bir spordur. Bir ekip servis yapanın attığı topa raketle vurur ve top öbür tarafından getirilene kadar ilerdeki bir istasyona ulaşılmaya çalışılır. İyi atış yapıp gidip gelir ve arada vurulmazsanız, iyi puan alırsınız.

    Sizlere babamların senesinden buklier resmi paylaştım, Bu resimde arkada sağda duran gözlüklü babam Sadun Binzet en önde kalkanı ile vurucuyu kızdıran da ünlü fotoğrafçı Gökşin Sipahioğlu’dur. Sınıftaki takma adı adı da uzun boyundan dolayı leylek anlamına gelen “Cigogne”dur. 1930’ların sonu olmalı bu resmin tarihi.

    Ayrıca yine arşivimden Echasse, Cage ball, bilardo ve eskrim resimleri paylaştım, bu resimlerin tarihide 1920’lerin başları olmalı.

    Raket sporu da benim senemden 1960‘ların başında yaptığımız yaptığımız bir turnuvadandır. Bugün bu sporların çoğu unutuldu ve hiçbir sporcusu belki Saint Joseph’te kalmadı ama sizlere okulumun böyle bir devri olduğunu hatırlatmak istedim.

    Seyhun Binzet