Etiket: Sarı Kanaryalar Gazetesi

  • Sağ Açıklar Kralı

    Sağ Açıklar Kralı

    Sarı Kanaryalar Gazetesi’nde, büyük Fenerbahçeli, “Küçük” Fikret Kırcan “Sağ Açıklar Kralı” olarak unutamadığı bir maçı anlatmış. 19 Mayıs 1955’de oynanan ve 4-4 biten Fenerbahçe-Beşiktaş maçını. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fikret Kırcan

    Türkiye’de sağ açık denilince akla ilk önce Fikret Kırcan gelir. O ünlü çalımları, ceza sahasına yaklaşıp verdiği ölçülü pasları hep unutulmaz gollerin büyük hissedarı yapmıştır Fikret Kırcan’ı. Fenerbahçe forması altında Küçük Fikret diye tanınan sağ açıklar kralı Kırcan, 1920 yılında İstanbul’da doğdu.

    12 Kez Milli Formayı Giydi

    14 yaşında Fenerbahçe Genç Takımı’na girdi, bir yıl sonra (A) takımında futbol oynamaya başladı. 1950 yılında Fenerbahçe kaptanlığına yüklenen Kırcan futbolu bıraktığı 1956 yılına kadar aralıksız Sarı-Lacivertli forma altında, top koşturdu. 12 kez milli formayı sırtına giyen Fikret Kırcan’ın unutamadığı anılar arasında 4-4 berabere kaldıkları Beşiktaş karşılaşması. Biz sözü uzatmadan Fikret Kırcan’ın anılarını, kendisinden dinleyelim :

    “Herkes Şaşkındı”

    “1955 yılının Mayıs ayındaydık. Atatürk Kupası için güçlü rakibimiz Beşiktaş ile karşılaşıyorduk. Maçın başlaması ile birlikte Beşiktaş üst üste bize üç gol attı. İlk yarı sona erdiğinde herkes şaşkındı. Antrenör ve yöneticiler soyunma odasından kaçmışlardı. Taraftarlarımızın ağzını bıçak açmıyordu. Herkes, ikinci yarıda 3-4 gol daha bekliyordu. Fakat soyunma odasında arkadaşları toplayıp maçı kazanacağımızı söyledim. Burhan’ı santrfora alıp, Lefter’e sol açık oynamasını söyledim. İkinci yarı başladı. Topu aldım sağdan götürdüm, Burhan’ın önüne bıraktım. Durum 3-1 oldu. Bu golden sonra iki top, daha getirdim, bunları Burhan gole çevirince durum, 3-3 oldu. Bu arada ofsayttan Beşiktaş bir gol attı. Maçın bitmesine 5-6 dakika kala Lefter’in ortasını vole ile gole çevirdim. Beraberlikten sonra benim ve Lefter’in şutları direkten döndü. Ve Beşiktaş’ı böylece elimizden direkler ve hakemin düdüğü kurtardı…”

    Sarı Kanaryalar Gazetesi / Mayıs 1974 – Sağ Açıklar Kralı


    Not : Fikret Kırcan’ın bahsettiği maçın gazetesine “buradan” ulaşabilirsiniz.

  • Baba Hindi Seha

    Baba Hindi Seha

    Sarı Kanaryalar Gazetesi‘nde “Amigoluğun Türkiye’deki Yaratıcısı ve Kaynana Zırıltısının Mucidi” Baba Hindi Seha Erge ile kısa bir röportaj yapılmış. Özellikle görseller çok keyifli…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Seha Erge

    1939 yılının bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı öncesi. Tribündeki adam bütün gücü ile bağırıyor:

    “Bir baba hindi, hey Allah…
    Olsaydı şimdi, hey Allah…
    Pilavda zerde, hey Allah…
    Gidiyoruz billah, hey Allah…
    Galatasaray’a billah, hey Allah…”

    Tüm Sarı-Lacivertli taraftar, koroya iştirak ediyor. Gözlüklü ve iri yarı adamın her ayağa kalkışı ve bu tereneyi tekrarlaması ile stad inim, inim inliyor. Ve günler gelip geçiyor. Sahada değişen futbolcular, tribünde yaşlanan seyirciler, bu dörtlüğü değiştirmiyor. Yine aynı sözler, yine aynı heyecan.

    İşte bu meşhur dörtlüğü yaratan taraftar, Amigo Seha Erge, namı diğer Baba Hindi Seha. Koyu hasta bir Fenerbahçeli taraftar olan Baba Hindi Seha’nın diğer bir buluşu da “Kaynana Zırıltısı” denilen çıngırağın mucidi oluşu. Tabii tüm bu korolar ve tribünlerdeki çırpınmalar Seha Erge’nin ifadesiyle, “Her şey Sarı Kanaryalar için.”

    Modern amigoluğun yaratıcısı olan Baba Hindi Seha Erge’den Sarı-Lacivertli futbolculara bir mesaj var:

    “Yıllarca yaz demeden, kış demeden sizlerin başarısı için çırpınan cefakar taraftarları düşünerek futbol oynamanızı istiyorum. Bu sezon çifte şampiyonlukla zaferlerinize yenilerini ekleyeceğinizden şüphem yoktur. Yıllar önce sizler gibi Fenerbahçe forması altında 87 dakika kırık kolu ile futbol oynayan Lebip ağabeyiniz ve çatlak ayağı ile takımı sahada 10 kişi bırakmayan Niyazi ağabeyinizin varlığını, yarık kafa ile defansta, gol imkanı vermemek için çırpınan Basri’nin oyunlarını gözleriniz önüne getirerek mücadele etmenizi tüm Fenerbahçeliler adına sizlerden istiyoruz…”

    Sarı Kanaryalar Gazetesi


    Not : En üstteki fotoğrafta “Baba Hindi Seha” bir maçtan önce kızları ile birlikte takım kaptanı Naci’ye çiçek verirlerken…

  • Nesrin Sipahi

    Nesrin Sipahi

    “Fenerbahçe’ye Gönül Vermiş Ünlü Sanatçılar” serisinde, o muhteşem Fenerbahçe marşının sesi Nesrin Sipahi ve müthiş güzellikteki Fenerbahçe hatırası… Kısa ve öz…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    10 Dakikada 2 Gol

    Müzik dünyamızın “Altın Sesi” Nesrin Sipahi çok koyu bir Fenerbahçeli…

    Fırsat buldukça Fenerbahçe’nin maçlarına gittiğini ve çok heyecanlandığını söyleyen kıymetli sanatçı, “Hele bir tanesini hiç unutmam” diyerek sözlerine şöyle devam ediyor:

    “Bir pazar günü matinem vardı. O gün de Fenerbahçe ile Galatasaray karşılaşıyordu. Sahneye çıktım, şarkıları, bir bir okumaya başladım. Devamlı olarak da saatime bakıyordum. Maçın bitmesine şöyle 10 dakika kadar kala, ara verdim ve doğru telefona sarıldım. 1-0 Fenerbahçe galip dediler. Çok sevindim. Bir ara düşündüm. Şu saz 10 dakika çalsa ben de sonucu alsam diye. Fakat sonradan vazgeçtim. Birinci şarkımı daha yeni bitirmiştim ki perde aralandı ve bir el “2”yi işaret etti… Çok sevindim. Şarkılara devam ettim. Ve o gün, sanat hayatımın en çok alkışını topladım..”

    Sarı Kanaryalar Gazetesi / Nesrin Sipahi

  • Manol Taylan

    Manol Taylan

    “Sarı Kanaryalar” gazetesinde Fenerbahçe tribün tarihinin enteresan simalarından birisi olan Manol Taylan konuk edilmiş. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Manol Taylan

    Lefter’e “Ordinaryüs” Adını Takan 40 Yıllık Bir Hastamız

    İnönü Stadı’nın numaralı tribününde soğuktan yakalarını kaldırarak ısınmaya çalışan adam, Lefter‘in üç kişi arasından vücut çalımı ile sıyrılarak attığı nefis golle birlikte ayağa kalkarak “ORDİNARYÜS” diye avaz avaz bağırıyordu. Gol uğultusuna karışan bu “Ordinaryüs” lakabı, Lefter için bir simge olmuştu. Ve bu lakabı Lefter’e yakıştıran yakaları kalkık soğuktan korunarak maçı izleyen seyircinin adı Manol Taylan’dı…

    Tam kırk yıldan bu yana Sarı Kanaryalar için yüreği atıyordu Manol’un. Yalnızca Manol’un değil, oğlu Yakup’un bile…

    “Her çocuk gibi futbola sempatim vardı. Bilhassa soyunma odalarında futbolcuların forma giymelerini, ayakkabılarının bağcıklarını bağlamalarını deliler gibi seyreder, bundan büyük bir haz duyardım. Bilhassa Büyük Fikret’in ayakkabılarını bağlaması bambaşkaydı. İşte Büyük Fikret’in forma ve ayakkabıları beni bugüne kadar gelen ve günden güne daha da ateşlenen bir Fenerbahçe hastası yapmıştı” diyor Manol Taylan.

    Altı Saatlik Sporcu

    Manol da futbol oynamış, spor hayatının içine girmişti. Fakat kaleciliği, daha doğrusu sporculuğu yalnızca altı saat sürmüş. Hırlı bir maçta kalecilik yapan Manol, başına yediği tekme ile, altı saat sonra sporu bırakmış. “Böylesi de kimsenin başına gelmez” diyor aşık Fenerbahçeli.

    Mesleği matbaacılık olan Manol Taylan, unutamadığı bir hatırasını ise şöyle dile getiriyor.

    “1948 yılında Fenerbahçem ile Macaristan’a gitmiştik. Macar futbolu yenilmez armadaydı o zamanlar. Herkeste Macar futboluna karşı bir hayranlık vardı. Fenerbahçe 1-0 yenik durumda oynuyordu. Lefter kazandığımız penaltıyı gole çevirince yeni aldığım gözlüğümü heyecandan ve sevinçten sahaya fırlattım. Bu gol için bir değil, bin gözlük feda olsun.”

    Mayıs 1974 / Sarı Kanaryalar Gazetesi


    Manol Taylan
    Manol’un Fenerbahçe’ye olan aşkını bilmeyen yok. Arkadaşları “FENERLİ MANOL” sözünü arena afişlerine bastırıp, göndermişler.
    Manol Taylan
    İkisi de birbirinden fazla Sarı Kanaryalı Manol ve oğlu Yakup matbaalarında çalışırlarken dahi Fenerbahçe hakkında konuşmadan edemiyor.
    Manol Taylan
    Bir zamanlar Fenerbahçe’nin İngiliz antrenörü Oscar Hold ve Manol ellerinde kupa ile şampiyonluğun sevinci içindeler…

  • Kazım Şencan

    Kazım Şencan

    1974 yılında, Fenerbahçe’nin 10 yıllık malzemecisi olan Kazım Şencan (futbolcuların deyimiyle Kazım Baba) ile kısa bir röportaj gerçekleştirilmiş. Fenerbahçe’nin emekçileri ile yapılan bu tip sohbetler bir yana, onların resimlerine ulaşmak da çok kıymetli. Fenerbahçe’de bayrağı Şerafettin Doğan ağabeyimize bırakan Kazım Baba’nın ruhu şad olsun.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kazım Baba

    Şöyle bir tekerleme var :

    “Ben hancı, onlar yolcu…”

    Fenerbahçe’nin 10 yıllık emektar malzemecisi Kazım Şencan da bu tekerlemeyi söylüyor ve “Sarı-Lacivertli kulübün hancısıyım” diyor. Yıllardır çeşitli kulüplerde malzemecilik yapan ve son 10 yıldır Fenerbahçe’de çalışan ve futbolcuların “Baba” dediği 65 yaşındaki Kazım Şencan’ın kendi gözü ile yolcu olarak gördüğü idareci antrenör ve futbolcuları şöyle anlatıyor :

    Antrenörler

    Didi : Sessiz ve kibar.

    Ionescu : Sessiz fakat otoriter.

    Abdullah Gegiç : Düzenli, samimi ve alçak gönüllü.

    Teasca : Çok sinirli fakat çok da neşeli.

    Selahattin Torkal : Yumuşak başlı ve centilmen.

    Basri Dirimlili : Sert ve otoriter.

    İlhan Uralgil : Çok sinirli. Kendi menfaatini düşünür.

    Sabri Kiraz : Efendi ve çok sevilen bir antrenördü.

    İdareciler

    Faruk Ilgaz : Herkesle ilgilenir. Herkese yardım eder.

    Emin Cankurtaran : Çok şakacıdır. Herkesi sever.

    Eşref Aydın : Uğurlu bir yönetici. Onun zamanında 5 kupa aldık.

    Futbolcular

    Ziya Şengül, Önder Mustafaoğlu, Yılmaz Şen, Cemil Turan, Alpaslan Eradlı : Çok titizler.

    Muharrem Algıç : En dağınık futbolcu.

    Serkan Acar, Ion Nunweiller, Fuat Saner, Numan Okumuş, Şükrü Birand : Çok neşelidirler.

    Ilie Datcu, Yavuz Şimşek : Çok şakacı.

    Nedim Doğan, Yılmaz Şen : Çok sinirliler.

    Şükrü Birand : Çok cimri.

    Alpaslan Eradlı : Unutkan.

    Cevher Örer, Önder Mustafaoğlu , Muharrem Algıç : Malzeme beğenmez.

    Cemil Turan, Mustafa Kalpakaslan : Eli en açıklar.

    Kazım Şencan / Sarı Kanaryalar Gazetesi

  • Cihat’ın Uçuşu

    Cihat’ın Uçuşu

    1970’li yıllarda yayınlanan Sarı Kanaryalar gazetesinde “Bir Eski Şöhret, Bir Unutulmaz Anı” isimli bir seri yayınlandı. Bu yazıda, 1941 yılında İngilizlerle yapılan maçta, “Sarı Kanarya” Cihat‘ın uçuşu, Fenerbahçe’nin sembol isminin ağzından aktarılıyor. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenton Penaltıyı Çekti, Ben Uçtum

    Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük kalecilerinden Cihat Arman’ın Fenerbahçeli olması bütün Sarı-Lacivertliler için bir iftihar vesilesidir. Biz bu büyük sporcumuza, bu unutulmaz kalecimize en önemli anılarından birini sorduk:

    “Futbol hayatınızda daima hatırladığınız bir olayı bize anlatır mısınız?”

    “Elbette” diye cevap verdi ve sonra gözleri daldı ve o anları yeniden yaşayarak şunları anlattı :

    “1941 yılında bazı nedenlerden ötürü bir-iki ay takımda oynayamamıştım. Bu sebepten ortalıkta, çeşitli söylentiler oluyor ve kimi hasta olduğumu, kimi kulüple aramın açık bulunduğunu, kimi ise daha ileri giderek vereme yakalandığımı öne sürüyordu.

    Bütün bu söylentileri yalanlamak için sahaya çıkmak lazımdı. O sıralarda Mısır’dan gelmiş olan ve içlerinde profesyonel futbolcular bulunan İngiliz Orta Şark takımına karşı oynamak en uygun hareket olacaktı.

    Maç günü vapurlar adam almıyor, bütün İstanbul halkı Kadıköy’e İngilizleri seyretmeye gidiyordu. Günlerce düşündükten sonra, uzun zamandır antrenman yapmadığım halde bu kuvvetli takıma karşı oynamaya karar verdim. Soyunmaya başladığımız zaman heyecanım artıyor ve antrenmansız olarak bu maça nasıl çıkıyorum diye düşündükçe içime giren korku fazlalaşıyordu. Sahaya, Cihat, Muammer, Murat, Ömer, Zeynel, Aydın, “Küçük” Fikret, İbrahim, Melih, Naci, Halit şeklinde çıkmıştık.

    İngiliz hakemin düdüğü ile oyuna başladığımız zaman hamlaşmış vücudumu biraz olsun harekete getirmek için sağa sola koşarak ufak tefek hareketler yapıyordum. İngilizler devamlı hücumdaydılar.

    Gene bir hücum yapmışlardı ki İngiliz hakemin düdüğü öttü ve penaltı noktasını gösterdi. Meşhur profesyonel futbolcuları santrfor Fenton, yeri düzelttikten sonra topu penaltı noktasına koyarken ben de onun hareketlerini takip ediyor ve yüzde doksan gol demek olan penaltının yüzde on kurtulma ihtimallerini araştırıyordum. Fakat, Fenton da topa nasıl vuracağına ve ne taraftan atacağına dair hiçbir belirti yoktu.

    Kısa bir süre içinde geçen bu yoklama ve karardan sonra hakemin düdüğü öttü ve Fenton gerilerek bütün kuvveti ile topa vurdu. Bu ana kadar hiçbir hareketini belli etmeyen bu oyuncunun topa vururken ayak istikametinin sağ tarafıma olduğunu görebilmiş ve o tarafa doğru uçmuştum. Bir metre yükseklikten ve kalenin sağ köşesinden bütün hızı ile içeri girmekte olan top, çıkardığım yumrukla istikametini değiştirdi ve havalanarak kornere çıktı.

    Penaltıyı kurtarışım, bütün stadı coşturmuştu. Bu kurtarışı İngiliz hakemi de takdir etmiş olacak ki yanıma gelerek elini uzattı ve büyük bir centilmenlikle tebrik etti.

    Bu hareket diğer İngiliz oyuncular tarafından da tekrarlandı ve başta Fenton olmak üzere hepsi teker teker gelip elimi sıktı..

    İkinci yarının sonlarına doğru 2-0 mağlup durumda idik. Takımımız birdenbire parladı ve üst üste hücumlara geçti. İşte bu arada santrfor Melih Kotanca’nın attığı iki golle, beraberliğe ulaştık ve maçı bu sonuçla bitirdik : 2-2

    Oyundan sonra duşta yıkanırken Fenton penaltıyı nasıl atamadım diye üzülüyor ve “Hayatımda bu penaltı yüzüncü penaltı idi. 99’unu da gole çevirmiştim. Fakat yüzüncüyü sen kurtardın” diyordu…

    Cihat Arman @ Sarı Kanaryalar

    Cihat'ın Uçuşu
    Cihat’ın Uçuşu / Cumhuriyet Gazetesi’nden
    Cihat'ın Uçuşu
    Ulus Gazetesi’nden
  • Sadri Alışık

    Sadri Alışık

    1975 tarihli “Sarı Kanaryalar” gazetesinde, hemen her sayıda bir Fenerbahçeli ünlü yer almış. Tabii o zamanlar denizde kum, Yeşilçam’da ve tiyatroda Fenerbahçeliler! İşte onlardan biri, “Turist Ömer” Sadri Alışık ve oğlu Kerem Alışık… Kazım Kanat’ın röportajı ve Cem Etabek’in fotoğraflarıyla; keyifli okumalar… Hazır gelmişken ve Yeşilçam da demişken, “Aslan Fenerbahçe” yazısını bir kez daha okumadan geçmemenizi öneririz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Sadri Alışık ve Turist Ömer

    Abilerim, ablalarım, kardeşlerim,bacılarım ve bilumum gariban arkadaşlarım. Şampiyon Fenerbahçe’mize selam, kupaları toplamaya devam…

    Sadri Alışık söylüyordu bu sözleri. Bir başka deyişle beyaz perdemizin ünlü Turist Ömer’i, Sadri Alışık’ın Fenerbahçe’miz için söyledikleri hep şampiyonluk ve kupalar üstüne. Bu sezonki başarının mutluluğun bir başka yorumluyor Alışık.

    “Zira 3 yılın özlemi var ve bu hırsla en büyük biz olduğumuzu ispat ettik” diyor.

    Alışık’ın bir başka yönü daha var. Hani şaka ile karışık, Sadri Alışık’ın söyledikleri. Biz sözü uzatmadan yazımızın başına dönelim ve şampiyonluğu Turist Ömer’imizden dinleyelim:

    “Abilerim, ablalarım, kardeşlerim, bacılarım ve bilumum gariban kardeşlerim şampiyonluğumuz kutlu olsun. Böylesine güzel bir yılda göğsümüzü gere gere sokakta yürüyoruz. Bunda Allah’ı var Didi’nin hakkı büyük. Hele bizim çocuklar bu sezon çok iyi top oynadılar. Ve en yücesi karda kışta tribünlerimizi destekleyen tüm gariban Sarı Kanaryalar var ya onların hakkı ödenmez. Altın yılımızın gelecek sezonlarda da devam edeceğine inanıyorum. Her şey Fenerbahçe’miz için.

    Çolpan İlhan ve Kerem

    Turist Ömer’imizin bu denli ateşli Fenerbahçeliliğine karşılık, hanımı Çolpan İlhan ve oğlu Kerem Alışık bir başka Fenerbahçeli. Evet Kerem için baba Alışık’ın bir çift sözü var :

    “Bizim kaptan, hasta Fenerbahçeli. Evelallah iyi de futbolcu hani. Kendisini Fenerbahçe Genç Takımı’na yazdıracağım. Böylece Fenerbahçe’ye olan aşkımızı oğlum devam ettirecektir…”

    Sadri Alışık’ın “kaptanım” dediği Kerem, Sarı Kanaryalar’a olan aşırı tutkusu yüzünden derslerini ihmal ediyor. Bunu makul mazeret olarak kabul eden Alışık, “Ne yapalım Fenerbahçe’mizin sevgisinden olur böyle şeyler” diyor. Küçük Alışık’ın Mithatpaşa tünelinden sahaya çıkarken babasına fısıldadığı bir sözü de hemen söyleyelim. “Babacığım sana söz veriyorum. Gelecekte bu tünelden gerçek Fenerbahçe forması ile çıkacağım”

    Seyrine Doyamadıkları

    Turist Ömer’imizin Sarı Lacivertli renklere olan bağlılığı ta 40 sene öncesine dayanıyor. O zamanlarda gönlünde taht kuran Büyük ve Küçük Fikret’ler, Cihat’lar, Mehmet Reşat’lar, Lefter’ler, Can’lar ve günümüzde Cemil, Ziya ve Osman’lar hep Fenerbahçe’ye olan aşkını körükleyen futbolcular. Geçmişteki ünlü kramponlar için seyrine doyamadığım futbolcular diyen Alışık’ın bir başka tutkusu bahse girmesi. Fenerbahçe ile ilgili olan bir bahsini bakın nasıl anlatıyor :

    “1959 yılları idi. Takımımız çok kötü idi. Galatasaray ile lig maçı yapacaktık. Galatasaray beraberlikte bile şampiyon olacaktı. Arkadaşımla 500 Lira bahse girdim. Ne yazık ki Galatasaray kazanır diyordum. Sonucunda 4-0 galip geldik. Ben de bir kez daha kulübümüzün en büyük olduğunu anladım.

    Sadri Alışık ve oğlu Kerem Alışık