Etiket: Sedat Taylan

  • Canlı Yapraklar – XLI

    Canlı Yapraklar – XLI

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XLI” : 1924 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XLI

    Fenerbahçe futboldaki büyük şöhretini ocağında yetişmiş ve gelişmiş çocuklarına borçludur. Esasen, memleketimizde genç takımları ilk kuran kulüp Fenerbahçe ve bu lüzumu duyan ve onu tatbik mevkiine koyan ilk idareci de Elkâtip Zade Mustafa beydir. Bu ileri görüşlü zat bu işe 1911 senesinde girişti.

    Elkâtip Zade ve takımları neden sonra diğer kulüplerimize örnek oldular…

    Fenerbahçe’de, hiç bir kulüple ölçülemeyecek nispette, şöhretli genç takımlar yetişmiştir.

    Bunların birincisi 1913 yılı genç takımıdır. Haydar, Ecvet, Fahri, Nuri, Necip Şahin, Necmi, Baron Feyzi, Zeki, Alâ, Bekir, Cafer ve Refik Osman’dan mürekkep olan bu kadro o yıl memleketimizde ilk defa olarak organize edilen İstanbul üçüncü takımlar şampiyonluğunu hiç yenilmeden almış ve Mahmut Muhtar Paşa merhumun, üzerinde: “Yarının kıymetli futbolcularına…” yazılı gümüş kupasını kazanmıştı.

    İmparatorluk devrinin spor muhibbi bu meşhur Paşasının kupaya yazdırdığı “Yarının kıymetli futbolcularına” sözü onun isabetli görüş kudretinin de mükemmel bir ölçüsüdür. Çünkü tam 10 yıl sonra, 1923’de Türk millî takımı kurulurken bu arada yetişmiş ve gelişmiş yukarıdaki gençler, yani 10 yıl önceki Fenerbahçe üçüncü takımı ay-yıldızlı ilk kadrolara esas olmuştu.

    Filhakika; ilk takımlarımızın meşhur Zeki, Alâ, Cafer, Bekir, Feyzi ve Refik Osman gibi 6 esas siması futbolu 1913’ün Fenerbahçe üçüncü takımında öğrenmiş gençlerdi.

    Futbol tarihimizin bu canlı hakikati Fenerbahçe kulübünün genç takımlar mevzuunda vaktiyle başardığı alemdarlık ve harcadığı büyük emeklerin ölmez hâtıra ve hattâ mükâfatı olarak yaşayacaktır.

    Filhakika; Sami Bey tarafından sol köşeye yazılmış şu bir kaç kelime yalnız bir şükran ifadesi değil; aynı zamanda, Fenerbahçeliler arasında cari sevgi, hürmet ve kadirşinaslık örneğidir de:

    (Fenerbahçe küçüklerinin muhterem muallimleri Fuat Beyefendiye. Bir hâtırai şükran olmak üzere takdim…)

    Bugün 30 yılını doldurmuş olan şu fotoğraftaki eski genç Fenerlileri birçok kimseler tanımayacaklar, fakat hüviyetleri sunuldukça içlerinde tanınacak ve hatırlanacaklar çok olacaktır.

    Ön sırada oturanlar, sağdan:

    Suat Belgin (Tekel levazım müdürü),

    Solaçık Seyfi, İzmir Fuar müdürü Ferruh Örel,

    Santrfor ve hâlen İstanbul futbol ajanı Sedat Taylan,

    Sağiç Şahap,

    Aynı zamanda milli atlet Haydar Aşan,

    Balkan şampiyonu tenisçilerimizden ve hâlen İstanbul Belediyesi Reis muavini Sedat Erkoğlu,

    Santrhaf ve hâlen İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret okulu müdürü Doktor Nihat Sayar.

    Ayaktakiler;

    Sağ baştaki kısaca boylu genç Suat Belgin’in ağabeysi Mocuk Hikmet merhumdur. Hikmet; milli takımımıza Fikret, Muzaffer, Niyazi ve Mehmet Reşat’ı veren Fenerbahçe’nin 1927 yılı genç takımının fedakâr antrenörü olup bu uğurda evvelâ sıhhatini, bir yıl sonra da hayatını feda etti.

    Merhum Hikmetin sağındaki beyaz saçlı zat Fenerbahçe’nin emektar uzvu ve eski reislerinden Doktor Hamit Hüsnü Kayacan merhumdur.

    Beyaz gömlekli genç de milli sağaçık ve eski Fenerbahçe genç takımlarının amatör antrenörlerinden Paşabahçe Cam fabrikası muhasebe müdürü Sabih Arca’dır.

    Sabih’in sağında solhaf Şevki, onun da sağında merhum bek Ziya görülüyor.

    Fenerbahçe kulübü, bugün, “genç takım” davasını ele almış bulunuyor. Gerçi şartlar düne nazaran çok değişmiştir. Fakat hâdisat ve hakikatler gösteriyor ki, randıman nispeti düne nazaran az da olsa, bu yola dönmeğe lüzum vardır. Bu bakımdan, Fenerbahçe kulübünde genç takım dâvasını feragat ve fedakârlıkla güden, vaktiyle o takımlardan yetişmiş, Sayın Siyami Arda’yı tebrik etmek ve ona müzahir olmak vazifedir.

    Fenerbahçe’nin 1913’ten sonraki ikinci meşhur genç takımı yukarıda resmini gördüğünüz 1924 yılı genç kadrosudur. Bu takım, 1924 yazında iki ay ilk milli takım antrenörü Hanter tarafından çalıştırılmış; sonra da, ilk Türk futbolcusu Fenerbahçeli Fuat Hüsnü Kayacan ve nihayet Sami Coşar elinde tekâmül etmiştir.

    Bu takım, o yılın genç takımları arasında tertiplenen meşhur (Fen kupası) galibidir. Ayrıca, futbol tarihimizde yurt içinde turneye çıkan ilk genç takımdır. Hatırlayacaklar çok olsa gerek; Fenerbahçe’nin 1924 genç takımı, yukardaki fotoğrafın alındığı tarihlerde, 16 eylül 1924 günü merhum doktor Håmit Hüsnü Kayacan’ın riyaseti altında İzmir’e hareket etmiş ve orada 4 muhtelif kulübün birinci – ikinci takımlar muhtelitleriyle maç yapmıştır.

    Altay’ı 8 – 0, Altınordu’yu 6 – 0, Hilâli 4 – 0 ve Karşıyaka’yı da (11 – 0) yenen Fenerbahçe küçükleri 4 galibiyet almak ve hiç gol yemeden 29 gol atmak gibi fevkalade bir başarı sağlamış ve İzmir’de umumi hayranlık uyandırmışlardı.

    İşte, yukardaki fotoğraf Türk futbolunun baktıkça insana fevkalâdelikler okuyan 1924 senesi Fenerbahçe üçüncü takımının canlı bir hâtırasıdır. 1924 sonbaharında çekilmiş ve 20 Aralık’ta Sami Coşar tarafından Fuat Hüsnü Kayacan’a hâtıra olarak sunulmuştur.

    Arkadaki takımın yedek haflarından Hikmet’tir.

    Sonra, sol müdafi Füruzan Şansal ve müteakiben de iki kaleciyi görüyorsunuz.

    Beyaz fanilalı İhsan’dır. Geçen seneler Ankara futbol ajanı idi.

    Başında kep olan da merhum Hüsnü’dür.

    Hüsnü’nün sağında (Bloke) namiyle maruf müdafi İhsan, sonra muavinlerden Ulvi Örel, gene muavinlerden hâlâ veteriner albay Hakkı Gürtay ve nihayet gene haf hattından, hâlen Devlet Demiryollarında, Hayri Başol’u görüyorsunuz.

    İki sivilden sağdaki devrin birinci takım futbolcularından ziraat mühendisi Ragıp Mağden, soldaki de Fenerbahçe’nin ilk kadrolarının teknik ve zekasıyla maruf forveti, o tarihlerde yeni kurulmuş İş bankası müfettişlerinden ve bu meşhur takımın püramatör antrenörü ve geçen yılların da Urfa mebusu Hüseyin Sami Coşardır.

    (Gelecek resim ve yazı; 32 sene evvel ilk milli takım antrenman maçında milli takımının Türk futbolunda pek meşhur 5 muhacimini, yağmurlu bir havada Kadıköy sahasında göstermektedir.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 1 Ocak 1955 – Akşam Gazetesi

  • Kim Ne Derse Desin

    Kim Ne Derse Desin

    Muvakkar Ekrem Talu’nun Fenerbahçe-Galatasaray yazılarına bir yenisi ekleniyor. İster 1939 olsun, ister bugün; kim ne derse desin, en büyük rekabet bu. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Pazar Günkü Maç Münasebetiyle

    Yine Galatasaray-Fener’e Dair

    Kim ne derse desin!

    Şu iki sevimli kulübümüzün rekabeti başka oluyor.

    Karşı karşı geldikçe de, el ele verdikçe de duyulan heyecanı hangimiz inkâr edebiliriz?

    Kâfir futbolun üç buçuk meraklısı varsa bunun iki buçuğu, kâh tenkit edilen rekabet yüzü suyu hürmetinedir. Ben kendi hesabıma futbolu, çelik çomaktan daha fazla sevmemi bu rekabete hamlediyorum. Hoş eski çelik çomaklar bugünkü futbol müsveddesinden daha heyecanlı idi ya!

    Şimdi dinleyin de bana hak vermeyin!

    Cuma günü Galatasaray-Fenerbahçe karşılaşıyor. Mektepte daha Salı’dan faaliyete geçilir. Talebe futbolculardan Ulvi, Ali, Burhan, L. Mehmet, Muslih, Zıt Kemal, Mithat, Hayri, Fethi… Sürüsüne maşallah.  Zaten bütün takım talebe… Sıkı perhize geçerler. Perhizden maksat zayıflık rejimi değil! Öbür manada… Fakat sinirler de başlar gerilmeğe… İçlerinde yalnız Ali pilâv tabağı adedini arttırmıştır. Kemal de sahada tatbik edeceği nev icat muziplikler düşünmekle meşguldür. O akşam “Gran-kur” da son antrenman, Adil Giray’ın ve Mütevelli Mehmet’in huzurlarında tamamlanır. Perşembe, öğleden sonrayı beklemeden hatta tatlıdan da feragat edilerek erkenden kulüp lokaline düşülür.

    Ertesi gün için Bay Ziya’dan direktif alınacak. Yusuf Ziya, erkânı harbiyesini Sadun Galip, Eşref Şefik, Tahir Yahya, Adil Giray, Sedat Rıza ile teşkil etmiş bulunuyor. Salonun bir köşesine toplanılır ve kondüktörün madam vasıtasıyla sunduğu çaylar, kahveler içilirken ertesi gün için “plân” ihzar edilir. Sadun Galip’in Ali Naci’ye vereceği cevap, Tahir Yahya’nın Çelebi Said’e edeceği mukabele, Müçteba’nın Fikret’e karşı oynatılması, Ulvi’nin muhacim, atlet Vedat’ın santrfor, Nüzhet’in kaleciliği hep bu fasılda karara bağlanır. Elektrikler havanın kararmasına rağmen yakılmaz (şimdi de yakılmıyor amma, o zaman iktisat olsun diye değil!) esrarengiz vaziyet muhafaza edilir.

    Galibiyet takdirinde Necip’in Burgaz’daki evinde ziyafet çıtlatılır. Kunduralar Mahmut’un tamirinden geçer. Yıkanmış parçalı gömlekler ütücüden gelip kondüktöre teslim edilir. Perşembeleri lokal kapısı tıklım tıklımdır. Simalar ekseriya yabancıdır. Kimi, oyunculardan birine yaklaşarak:

    – Bana bir davetiye bulabilir misiniz?

    – Affedersiniz! Lakin sizi tanıyamadım!

    – Olsun efendim! Ben sizi tanıyorum ya!

    Yahud:

    – Falanca futbolcuyu görmek istiyorum!

    – Kim diyelim?

    – Geçen gün tramvayda nasırınıza basan zat geldi, dersiniz. Şeklinde beleşçiler muhavereleri duyulur.

    Peki diğer tarafta neler oluyor acaba?

    Kuşdili’ne giderken dere kenarında Osman’ın gazinosuna bitişik şipşirin beyaz boyalı bir bina. Burası “Fenerbahçe Spor Kulübü” lokalidir. Güzel tanzim edilmiş ufak bir bahçeden geçtiniz mi sağınıza bir tenis kortu gelir. Burada eğer akşam saati ise emektar Galip Mısırlı Tevfik ile bir parti yapmaktadır. Doktor İsmet, üstad Zeki ve Suat’ın ağızlarının suyu akıyor amma, ne çare ki ertesi günü mühim bir koz paylaşılacak. “Barba”nın asık suratına aldırmayarak yandaki kapıdan içeri dalanılar evvela “Mocuk’la karşılaşırlar. Fener kulübünün en büyük hususiyeti, şayanı takdir karakteri küçüklerin büyüklere hürmet, büyüklerin de küçüklere muhabbet beslemeleri ve otoriteyi sarsacak laubali hareketlerden büyük bir hassasiyetle tevakki…

    İşte karşıya gelen alt kat salonda Fuat Hüsnü, Hasan Kâmil, Saip Şevket, Avukat Ramiz, Hamid Hüsnü, Muvaffak Menemenci, merhum ziraat vekili Sabri, Şekerci Ali Muhiddin… Ali Naci de kendilerine iştirak etmiştir. O, bu topluluğun Göbelsi! Derken piyanonun alt başında iskemlelere mektebe başlayan uslu çocuklar sükûnetinde ağır başlı, terbiyeli faal elemanlar. Kıdem adabına pek riayetkâr olarak mevki almışlar. Üstat Zeki, Doktor İsmet, Nedim, Şekip, Kadri, Fahir, Sabih, Alâaddin, Bedri, Suat, Belesçi Ömer.

    O tarihlerde bu asil kulübümüzde de pek öyle “parazitler” yok… Cevat, Sedat, Füruzan, Ulvi, Ragıp, Şahap, Seyfi, Nihat, Haydar gibi gençler de kapının dışında ağabeylerini hayran hayran seyretmekte…

    Fikret, Muzaffer, M. Reşat daha gençler… Dördüncü takım elemanları… Sabih’in idaresindeki antrenman ve Mocuk’un idaresindeki bir maçtan yorgun dönmüşler, muntazam duşlar altında keyifli keyifli soyunup giyinecekler… Yarınki dedikodu ile alakadar bile değiller… Ha! Niyazi’yi, bu gelmiş geçmiş “en nazik Türk futbolcusunu unuttum sanmayın!… O daha İstanbul’a gelmemiş. İzmir’de sanatlar mektebinde okuyor ve Altay küçükleri sınıfında…

    İlk spor muharrirlerinden sevimli arkadaş Salim Hamdi gazetesine fazla malumat toplamak için yukarı katta müzenin bulunduğu odada Salt Çelebi’yi sıkıştırmış havadis istiyor.

    Derken cuma sabahı gelir çatar!

    Milliyet gazetesini açın! Fenere hücum! Akşamı açın! Galatasaraya hücum!

    Bir elli vapuru Kadıköy iskelesine yaklaşmaktadır.

    “Hamsi de koydum tatatavaya… Hamsi de koydum tatatavaya!”

    Sıçradı gitti hahahavayaya hahahavaya!

    Gitti de gelmez o kız buraya…

    Aman mino mino mino,

    Canım mino mino mino

    Papazın kızı of! İmamın kızı!…”

    Güverteden gelen bu sesler, Galatasaraylıların vapurda bulunduklarına işaret…

    Maçın neticesi ne olursa olsun “Hava” bugünkü kadar soğumaz ve söğüş olsun, dövüş olsun, bugünkü kadar şümullü değildir.

    Nitekim mesela ertesi hafta, o zamanlar muhakkak ki Arsenal’den da kuvvetli ve şöhretli olan (Slavya)lar, (Frengvaroş)lar, (Admira)lar karşısında el ele veren memleketin bu güzide evlatları düz beyaz ve bazen da lacivert-Sarı-Kırmızı yollu formalar altında Türk’ün yüzünü ağartmak için ayni gaye yolunda aynı miktarda ter dökerler.

    O zamanın ileri futbolumuzda düştüğümüz en büyük iki hatayı da ilave etmeden yazımı bitirmeyim. Biri Bekir’in Avrupa’da bırakılması, diğeri Refik’in diskalifiyesidir. Bu iki büyük hata futbolumuzun aleyhine birer ağır darbe olmuştur. Bir de daha eskisi var ki o da Hasan’ın ekmek parası aradığı için sürünecek kadar sefalete maruz bırakılıp cüzamlı gibi “profesyonel” damgası vurularak futbollumuzdan uzaklaştırılmasıdır. Ben bu üç “Gaf”ı da affedemiyorum.

    Ayağımı, dolayısıyla gençlimi feda ettiğim futboldan azıcık olsun şikâyetçi değilim de bugüne kadar devam edegelen keşmekeşten gönlüm mustarip. Elbet her zevalin bir kemali olacaktır. Ve Türk futbolu de layık olduğu parlaklığı her bakım dan ihraz edecektir.

    Benim meşin topa olan aşkım yaptığım mukaddimeden sonra, önümüzdeki maçta her iki kulübün berabere kalması hususunu iddiaya sevk ediyorsa da, Galatasaraylı olmaklığım, Galatasaray’ı, mantığım Fenerbahçe’yi galip görüyor. Geçen seferki tahmini de ilk hissim galip geldiği için o yolda ayarlamıştım. Hoş! Osman Münir arkadaşımız Sarı-Kırmızı aleyhindeki bir tahmine sütunlarında yer verir mi? Orası şüpheli!

    Takımları bilmemek de çok fena… Avrupa’da bir hafta evvel ilan bile edilir. Bizde “siyaseti hariciye” gibi gizli tutuluyor. Ne hikmettir anlamam!

    En akla yakın Galatasaray şeklinin: Osman; Lütfi, Adnan; Musa, Nubar, Bedii; Necdet, Süleyman, Cemil, Buduri, Sarafim olduğuna göre ve Fenerbahçe’nin de Hüsameddin; Yaşar, Lebib, Ali Rıza, Angelidis, M. Reşat; Şaban, Esat, Yaşar, Basri, Fikret halinde en kuvvetli manzara gösterdiğine göre takımları Eşref Şefik vari bir kantara vurup kıyas edelim:

    Kaleler; Fenerde daha emin, Geri müdafaa Galatasaray’da çok kıvamında, haf hattı Musa’nın klas üstünlüğüne rağmen Fenerde daha omojen. Hücum, dünyanın en iyi sol açığına malik olmasına rağmen “antrenmanlı” Galatasaray forvetinden daha mazbut gözükmüyor. Galatasaray’ın mutlaka kazanması için bir buçuk saatte Fener kalesini veresiye zorlamaları değil “delik” bulup arada parlamaları kâfi ki bu da şu yukarki elemanlarla (lakin bir tane noksansız) pek mümkün. Yoksa Şaban, Esad, serbest kalacak bir Fikret’in hazır loplariyle beni tahminim de bir kere daha aldatacaklardır.

    Fener takımındaki istikrarsızlıktan Galatasaray’daki meşhur zaafa düşmekte… Galatasaray da Necdet, Süleyman tarafını ferden daha ateşli bir hale sokabilmelidir. Selâhaddin gibi elemanların ise aktif futbolda Adnan Akın, Nuri Bosut hatta Ömer Besim kadar bile bir kıymeti kalmadığını anlamak için Avusturya müdafaasında yer almış olmak icap etmez sanırım.

    Haydi çocuklar! Ağabeyleriniz gibi oynayınız!

    Muvakkar Ekrem Talu – 17 Şubat 1939 – Vakit Gazetesi

    Not: Maç ne oldu diye soracak olursanız; 1-1 bitmiş.

  • Gazi’nin Fenerbahçe Kadrosu

    Gazi’nin Fenerbahçe Kadrosu

    1925 yılında Mustafa Kemal Atatürk‘ün huzurunda maç yapmak için Bursa’ya giden Fenerbahçe takımında kimlerin olduğunu uzun zamandır arıyorduk. Meğer cevap burnumuzun dibinde, yine dönemin gazetelerinde imiş. Fenerbahçe tarihinde bir ilk’e daha imza atmanın gururuyla; huzurlarınızda Gazi’nin Fenerbahçe kadrosu…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Gazi’nin Huzurunda

    Fenerbahçelilerin Bursa’da İcra Ettikleri Maç

    Fenerbahçeliler Maçlarını Lütfen Seyreden Büyük Gazi’ye Arz-ı Tazimat Ettiler

    Büyük Gazi şerefine Fenerbahçeli futbolcularla Bursa muhtelit takımı arasında bir maç icra etmek üzere Fenerbahçelilerin dün sabah hareket ettiğini haber vermiştik. Fenerbahçeliler dün öğle üzeri Bursa şehrine vasıl olmuşlar ve orada Bursa mıntıkasına mensup sporcular tarafından istikbal edilmişlerdir. Fenerbahçelilerin “Kınalıada” vapuruyla icra ettikleri bu seyahate kulübün birinci, ikinci, üçüncü futbol takımları azasıyla tenis ve denizcilik şubesi mensupları ve kulüp müessislerinden yirmi kişi iştirak etmiş ve bu suretle Fenerbahçeliler altmış beş kişilik bir kafile teşkil eylemiştir. Bursa’da Fenerbahçeliler Bursa’da bulunan Ankara Muhafızgücü oyuncularının teşkil ettiği Ankara-Bursa muhtelit takımıyla karşılaşmışlardır. Bu maçta Fenerbahçe takımı şu suretle teşekkül etmiştir:

    Hüsnü, Füruzan, Suat, Ulvi, Ragıp, Selahaddin, Seyfi, Şekip, Sedat, Şahap, İhsan

    Birinci haftaymda Ankara-Bursa muhteliti bir gol yapmış ve ikinci haftaymda Fenerbahçe’den Sedat Bey bir gol yaparak maç beraberlikle neticelenmiştir.

    Gazi Paşa Hazretleri, dokumacılık fabrikasının vaz-ı esas resminde hazır bulunduktan sonra, Fenerbahçe-Bursa muhtelit maçına gitmek üzere elektrik fabrikasının ziyaretini vakt-i ahire talik ettiklerini Vali Bey vasıtasıyla bildirmişler ve Atıcılar’ı teşrif ederek futbol müsabakasını tribünlerin yanındaki mahal-i mahsustan temaşa buyurmuşlardır.

    Gazi Paşa Hazretlerinin idman mahallini teşrifleri esnasında Fenerbahçeliler tarafından müşarünileyhe arz-ı tazimat edilmiş ve otomobillerinin etrafını saran sporcularımız tarafından resm-i selam ifa olunmuştur. Fenerbahçeli gençler müsabakayı müteakip Mudanya’ya gitmişler ve geceleyin “Kınalıada” vapuruyla İstanbul’a avdet eylemişlerdir.

    2 Ekim 1925 – Akşam Gazetesi (Gazi’nin Fenerbahçe Kadrosu)


    Not: Fenerbahçe de birinci, ikinci ve üçüncü takımdan oluşan bir kadro olduğu için oyuncuları ancak tahmin edebiliyoruz. Muhtemelen Hüsnü Teoman, Füruzan Şansal, Suat Belgin, Ragıp Ziya Mağden, Şekip Kulaksızoğlu, Sedat Taylan ve Şahap Moltay olacak…

  • Hürmet ve Muhabbet

    Hürmet ve Muhabbet

    10 Aralık 1925 tarihli Gol Spor dergisinde, yarım kalan bir Robert Kolej-Fenerbahçe maçından bahsediliyor. Gerçi kısacık bir haber ama… Hem daha önce yayınlanan maç listelerinde bulunmadığı, hem de haberin sonu çok anlamlı olduğu için burada kayıt altına almak istedik. Robert Kolej takımında okuyamadığımız özel isimler olduysa, rahmetlilerden özür dileriz… Hürmet ve muhabbet ile… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe – Robert Kolej

    Geçen Cuma günü Fenerbahçe birinci takımıyla Robert Kolej takmı arasında Bebek’te Robert Kolej sahasında bir maç yapılmıştır.

    Fenerbahçe Zeki Bey’den ve Robert Kolej de Hasan ve Razi Beyler gibi tanınmış sporculardan mahrum bulunuyordu.

    Fener takımı Hüsnü, Suat, Kadri, Sabih, Cevat, Ragıp, Burhan, Bedri, Sedat, Alaaddin, Şekip Beylerden ve Robert Kolej de Sadri, Fait, Kalças, Şevket, Papaçief, Paykoviç, Mariyatis, Daniş, Hüseyin, Burhan, Manukyan Efendi ve Beylerden teşekkül etmişti.

    Hakem Şekip Bey’di. Birinci haftaymda Fener bir gol yapmışsa da oyun havanın fevkalade yağmur olmasından tehir edilmiştir.

    Oyundan sonra bir çay ziyafeti verilmiş ve Fenerbahçe layık olduğu hürmet ve muhabbetle teşyi’ edilmiştir.


    Fotoğraf altı yazısı : Fenerbahçe ile bu hafta havanın muhalefetine rağmen bir maç yapan Robert Kolej takımı.


    Not : Fenerbahçe takımının kadrosundaki Hüsnü, Suat ve Burhan isimli oyuncuların Hüsnü Teoman, Suat Keskin ve Burhan Belge olduğunu düşünebiliriz ama yıllar pek uyuşmuyor gibi… Kıymetli büyüklerimiz Cem Ertuğrul ile İzzet İsrael Benyakar‘a soracağız. Yeni bir bilgi gelirse burayı da düzeltmiş oluruz. Forvet Şekip ise, mütareke/işgal yıllarının efsane kalecisi, Galip Kulaksızoğlu’nun kardeşi Şekip Kulaksızoğlu.

  • Zamkinos Kapısı

    Zamkinos Kapısı

    Ofsayd Osman’ı tanır mısınız? Hayır, Sadri Alışık’ın beyaz perdede hayat verdiği muhteşem karakterden bahsetmiyoruz. En az o kadar muhteşem başka bir Ofsayd Osman daha var. Bir nevi hakikisi! Aşağıda 13 Mart 1950 tarihli Öz Fenerbahçe‘den Taksim Stadı’ndaki Zamkinos kapısı hikayesini okuyacağınız Ofsayd, Ahmet Rasim’in de torunu olan ünlü müzik adamı Osman Nihat Akın… Eserleri arasında “Bir İhtimal Daha Var O Da Ölmek Mi Dersin”, “Körfezdeki Dalgın Suya Bir Bak Göreceksin”, “Yine Bu Yıl Ada Sensiz İçime Hiç Sinmedi” gibi şaheserlerin de bulunduğu Osman Nihat Akın, 25 Ekim 1959’da aramızdan ayrıldı. Gitmeden önce müthiş bir Fenerbahçelilik ve sayısız güzel spor yazısı bıraktı. İşte onlardan biri…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Zamkinos Kapısı

    Daha önce biz mi Mısır’a gitmiştik? Yoksa onlar mı İstanbul’a gelmeyi düşünmüşlerdi?. Hiçbirinin farkında değilim. Yalnız içlerinde Prenslerin de bulunduğu bir Mısır takımı ile Fenerbahçe’nin maçı var! dediler. Kadıköyü’nde birkaç arkadaş küçük bir kafile halinde yola çıktık. Garibi şu ki; bizim kafilede de züğürtlükten kinaye kendisine “Prens” lakabı taktığımız Mustafa adlı kekeme bir arkadaşımız vardı. Eşek yükü ile dayak yediği halde bedavacılıktan bir türlü vazgeçmeyen Mustafa’yla yolda bir hayli takılmıştık. Taksim Kışlası’nın kalın duvarları önüne gelince hep birlikte kandilli bir selam çakıp :

    • İçeride tekrar buluşmak üzere şimdilik sizi yalnız bıraktığımızdan dolayı özür dileriz. Zatıaliniz Zamkinos kapısından cızz!

    Deyip onu orada bıraktık. Zamkinos kapısı kekeme Mustafa’nın süzüle süzüle girdiği demir bir parmaklıktı. Bu kapı şimdi bir tümen mevcutlu zevatı muhteremin göğsünü gere gere içeriye girdiği bir kapı haline geldi. Medeniyet başka bir şeydir vesselâm!…

    Neyse mesele orada değil ve bizi de alakadar etmez… Biz staddan içeri girdiğimiz zaman maç başlamış, Fenerbahçe Mısır kalesini adeta abluka altına almıştır.

    • Hakimiyet bizde…
    • Baskı altındalar!.
    • Hacıların kazanı kaynıyor!. gibi matraklarla tahta saloşlar üstünde dalga geçerken Prens hazretleri Kadri’yi atlatıp arkasından bomba gibi bir şut çekerek bize gol atmasın ı?

    Hacılardan evvel bizim akıbetimiz belli olmaya başladığı için artık tribün esprileri sona ermiş, onun yerine gırtlağımız paralanıncaya kadar :

    • Haydi Alâaaa!.
    • Koyuver Zeki’ii!.
    • Ortala Bedi’ii!..

    Diye nâralar atmaya başlamıştık. Nitekim Alaaddin bizim sözümüzü yerine getirerek, birinci haftaymın son dakikalarına doğru öyle bir burun çekti ki, Mısır kalecisi Rüstem Paşa hazretleri topun nereden girdiğini dahi fark edemedi. Birinci haftayımı 1-1 berabere bitirdik ama biz de bittik.

    İkinci Yarı

    İkinci haftaym yine aynı sür’atle başladı. Daha henüz birkaç dakika geçmemişti ki, Fenerbahçe’de o gün sağ açık oynayan Haydar, topu kaptığı gibi öyle bir sürüş sürdü ki olur şey değil… Bir kaleden öbür kaleye kadar devam eden bu sürüş esnasında hiç kimseye takılmadı. Fakat şut çekmek için bir zaviye bulamadığı gibi, topu da kaptırmamak gayreti ile güzel bir orta yaptı. Suat bu topu yere indirmeden bir vole..

    • Gol!. Vaziyet 2-1 Fenerbahçe lehinde..

    Bu golden sonra çocuklar müdafaaya çekildiler. Aman yarabbiii!..

    Kadri’nin o günkü hali hiç gözümün önünden gitmiyor. Şimdi tekmeleriyle meşhur olan (Eker-Biçer) o günkü Kadri’nin yanında bir teşrifatçı kadar nazik kalırdı.

    Fenerbahçe’nin 2-1 galibiyeti ile neticelenen bu maçtan sonra, Galatasaray da aynı takımla bir maç yapacaktı. Bundan evvel, Fenerbahçe’yi üst üste iki defa yendikleri için:

    • Adaaam sende!.. Biz Fener’i iki defa yendikten sonra Fener’in yendiği takımı da yeneriz!.

    Diyorlardı. Böyle düşünmekte ve bu şekilde hesap etmekte belki hakları da vardı. Lakin netice ne oldu bilir misiniz?

    Bu neticeyi bugün dahi söylemeye dilim varmıyor! Fakat tarihin bildiğini halden saklamaya ne lüzum var?

    Hacı beyler Galatasaray’a çorap satar gibi yarım düzine gol attılardı!.

    Görüyorsunuz ya ben neler bilirmişim de söylemezmişim.

    Ofsayd / 13 Mart 1950 – Öz Fenerbahçe


    Not : Osman Nihat Akın’ın bahsettiği maç, 20 Ağustos 1926’da Taksim Stadyumu’nda oynanan Fenerbahçe-El İttihat maçı… Fenerbahçe bu maça; Nedim Kaleci, Sabih Arca, Kadri Göktulga, Şevki, Cevat Sayit, Fazıl Eldem, Haydar Aşan, Alaaddin Baydar, Sedat Taylan, Bedri Gürsoy on biriyle çıkmıştı.

  • Fenerbahçe’de 40 Yıl ve Altın Rozetler

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerinealtın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    * * * * * *

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    İSİMLER :
    Mustafa Elkatip
    Tevfik Taşçı
    Sait Selahattin Cihanoğlu
    Hasan Kamil Sporel
    Zeki Rıza Sporel
    Alaaddin Baydar
    Cafer Çağatay
    İsmet Uluğ
    Muvaffak Menemencioğlu
    Nedim Kaleci
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Ethem Bellisan
    Şekip Kulaksızoğlu
    Burhanettin Belge
    Arif Sporel
    Sabih Arca
    Bedri Gürsoy
    Fikret Arıcan
    Füruzan Şansal
    Sedat Taylan
    Fahir Köseoğlu
    Suat Belgin
    Fahri İşbay
    Şevket Soley
    Rüştü Dağlaroğlu
    Niyazi Sel
    Mehmet Reşat Nayır
    Salim Hamdi Güven
    N. Fikri Arpad
    S. Fikri Arpad
    Rıza Nemli
    Sadık Ceylan
    Nurettin Otmar Savcı
    Hüseyin Hamit Sertel
    Bahattin Moltay
    Osman Pekin
    Abdülazel Nazikoğlu
    Ömer Faruk İpek
    Rami Kalyoncu
    Salih Dinçman
    M. Zeki Alay
    İhsan Tuna
    Ali Talip
    Velit Pepemehmetoğlu
    Kadri Göktulga
    Suat Tokay
    Hayri Başol
    Nurettin Torunoğlu
    Hamit Akbay
    Ziya Denizeri
    Ziya Atamer
    Namık Taptık
    Agah Türkdoğan
    Nevzat Usberk
    Cevat Sayit
    İhsan Dinçman
    Osman Göksu
    Necdet Tokay
    Nimet Selen
    Übeyt Çınar
    Kemal Everi
    Ali Aladar
    Mesut Taylan
    Asaf Öget
    Fethi Öge
    Hakkı Gürtay
    Şevki Ata
    Hüsamettin Baltaoğlu
    İ. Ruhi Derbent
    Refik Şansal

  • Altın Rozet

    Altın Rozet

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerine altın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tam 40 Yıl

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Altın Rozetler

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Büyük Heyecan

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    Altın Rozet Sahipleri

    • Mustafa Elkatip
    • Tevfik Taşçı
    • Sait Selahattin Cihanoğlu
    • Hasan Kamil Sporel
    • Zeki Rıza Sporel
    • Alaaddin Baydar
    • Cafer Çağatay
    • İsmet Uluğ
    • Muvaffak Menemencioğlu
    • Nedim Kaleci
    • Ali Muhiddin Hacı Bekir
    • Ethem Bellisan
    • Şekip Kulaksızoğlu
    • Burhanettin Belge
    • Arif Sporel
    • Sabih Arca
    • Bedri Gürsoy
    • Fikret Arıcan
    • Füruzan Şansal
    • Sedat Taylan
    • Fahir Köseoğlu
    • Suat Belgin
    • Fahri İşbay
    • Şevket Soley
    • Rüştü Dağlaroğlu
    • Niyazi Sel
    • Mehmet Reşat Nayır
    • Salim Hamdi Güven
    • N. Fikri Arpad
    • S. Fikri Arpad
    • Rıza Nemli
    • Sadık Ceylan
    • Nurettin Otmar Savcı
    • Hüseyin Hamit Sertel
    • Bahattin Moltay
    • Osman Pekin
    • Abdülazel Nazikoğlu
    • Ömer Faruk İpek
    • Rami Kalyoncu
    • Salih Dinçman
    • M. Zeki Alay
    • İhsan Tuna
    • Ali Talip
    • Velit Pepemehmetoğlu
    • Kadri Göktulga
    • Suat Tokay
    • Hayri Başol
    • Nurettin Torunoğlu
    • Hamit Akbay
    • Ziya Denizeri
    • Ziya Atamer
    • Namık Taptık
    • Agah Türkdoğan
    • Nevzat Usberk
    • Cevat Sayit
    • İhsan Dinçman
    • Osman Göksu
    • Necdet Tokay
    • Nimet Selen
    • Übeyt Çınar
    • Kemal Everi
    • Ali Aladar
    • Mesut Taylan
    • Asaf Öget
    • Fethi Öge
    • Hakkı Gürtay
    • Şevki Ata
    • Hüsamettin Baltaoğlu
    • İ. Ruhi Derbent
    • Refik Şansal
  • Türkiye’nin Futbolcu Fabrikası Fenerbahçe

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1957’de yapılan 50. Yıl kutlaması için yayınlanan kitapçıkta mükemmel bir yazı var. Konusu; Fenerbahçe’nin Genç Futbol Takımları… Bundan tam 110 sene önce Elkatipzade Mustafa Bey ile başlayan ve sonra aşağıda okuyacağınız diğer isimlerle devam eden bu futbol mucizesine şimdilerde ne kadar da uzağız. Keyifli okumalar…


    Fenerbahçe, Türk futbolunda genç takımlar davasına layık olduğu ehemmiyeti veren ilk Türk kulübü olmak mazhariyetini taşır. Her biri devrinin büyük birer yıldızı olarak parlayan pek çok namlı futbolcular sarı-lacivertin bu genç takımlarından yetişmişlerdir.

    Fenerbahçe’de bu çığırı açan Elkatipzade Mustafa Bey’dir. Sarı-Lacivertin ilk genç takımını kuran bu zat Türk futboluna Zeki Rıza, Alaaddin, Cafer, Baron Feyzi, Demir Ethem ve Refik gibi büyük asları hediye etmiştir. Nitekim 1916 senesinde Altınordu’nun Fenerbahçe’ye yaptığı büyük darbe, onun yetiştirdiği bu genç takımlar sayesinde futbol takımını yıkılmaktan kurtarmıştı.

    Bilahare bu davayı Hüseyin Sami Coşar ile ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Kayacan Beyler ele aldılar. Futboldan çok iyi anlayan bu iki zatın hocalığı ve kıymetli futbolcu Sabih Arca ile “Mocuk” lakabıyla maruf Hikmet’in antrenörlük sahasındaki büyük emekleri kulübümüze zafer sayfaları açan bir genç takım nesli getirdi. Bu takım şehir dahilinde yaptığı maçlarda mükemmel neticeler elde ettikten maada yurt içinde yaptığı turnelerde de “namağlup” vasfını korumaya muvaffak oldu. Bu arada İzmir’e vaki seyahatte Fenerbahçemizin bu namlı üçüncü takımı Ege’nin en kuvvetli tertipleri olan Altay, Altınordu, Karşıyaka, Garibaldi ve Hilal’i adeta hezimete uğrattı ve bütün maçlarını kazanırken bu takımlara tam 50 gol attı. Aynı takım Bursa’da, devrin maruf futbolcularını kadrosunda bulunduran Muhafızgücü’nden Atatürk’ün huzurunda pek kıymetli bir beraberlik almaya da muvaffak oldu.

    Bu takımdan yetişenler arasında Nihat Sayar (Yüksek Ticaret Okulu Müdürü), Haydar Aşan (Balkan Yüksek Atlama Şampiyonu), Sedat Taylan (İstanbul Futbol Ajanı), Sedat Erkoğlu (Belediye Reis Muavini), Hakkı Gürtay (Veteriner Albay), Nasır Özdeş (Denizyolları Süvarilerinden), Ferruh Örer (İzmir Fuarı Müdürü), Suat Belgin (Fenerbahçe İdare Memuru), Ziya, Seyfi, Hayri ve Şahab gibi kıymetler mevcuttur.

    Fenerbahçemizin bu meşhur üçüncü takımı yine Hüseyin Sami Coşar ve rahmetli Mocuk Taceddin ile Sabih Arca’nın yetiştirdiği ve hazırladığı dördüncü takım istilak etti. 1927’den 1929 sonuna kadar takım halinde büyük anlaşma gösteren bu küçüklerin arasında da birinci takımımıza Fikret Arıcan, Niyazi Sel, Mehmet Reşat Nayır, Rıza Nemli, Muzaffer Çizer, Ziya gibi genç istidatlar katıldılar. 1929 senesi lig maçlarına girerken Fenerbahçe kadrosunda altı genç elemana yer vermişti. Ayn sene yine Fenerbahçe’nin bu gençleri Federasyon Reisi Muvaffak Menemencioğlu’nun himmetiyle ilk defa ihdas edilen genç millî takım kadrosunda da yer aldılar. Genç takımlar maçı için celbedilen ve aralarında meşhur Saroşi’nin de bulunduğu Macar genç millî takımımızın beş oyuncusunu Fenerbahçeli gençler teşkil etmekte idiler.

    Hüseyin Sami Coşar’ın İzmir’e tayini, Fuat Hüsnü Bey’in de vazifesi icabı İstanbul’dan ayrılmasından sonra genç takım davasını büyük Fenerbahçeli Galip ağabey üzerine aldı. Galip ağabey ömrünün sonuna kadar Fenerbahçe’nin bu mukaddes davasına hizmet etti. Semihler, Bülentler, Sedat (Bayur)lar, Faruklar, Necdetler, Küçük Fikretler hep onun genç takımlarından yetiştiler. Uzun seneler milli futbol takımımızın santrhaflığını ve Galatasaray’ın takım kaptanlığını yapan Bülent Eken de merhum Galip ağabeyimizin dördüncü takımından yetişen güzide futbolcularımızın arasındadır.

    Galip ağabeyin vefatından sonra kulübümüzün genç takım davası bir duralama safhasına girdi. Nihayet 1944 yılında Fenerbahçe’nin genç takımlarından yetişmiş bulunan milli futbolcumuz Mehmet Reşat Nayır bu davayı şahsi bir gayretle ele aldı. Fenerbahçe genç takımı Mehmet Reşat’ın yakın alaka ve himmeti neticesinde kuvvetli bir varlık olarak ortaya çıktı. Bu takımdan yetişen Eol Keskin, Adnan Tunçay, Kemal ve Hilmi Atakul, Rıfkı Pekşen, Nazif Kamalı, Ruhi gibi müstaid gençleri, İlhan, Necati, Ruhi (Sadi), Haldun, Ali, Burhan, Fikret, Aydemir, Malik, İlhan, Nusret tertibindeki şampiyon kadro takip etti. Müstaid elemanlarından layıkı veçhile faydalanmak ne yazık ki kabil olamadı. Birinci takımımızda birkaç defa oynamak imkanını bulan bu kabiliyetli gençler başka başka kulüplere dağıldılar. Bu takımın kaptanı Aydemir Nemli bugün İstanbulspor’da aynı vazifeyi deruhte ederken “milli” unvanını da taşımaktadır.

    Bilahare yine genç takımlarımızdan yetişen kaleci Sabri Kiraz’ın himmet ve alakasıyla Fenerbahçe genç takımı yeniden canlandı. Bu usta hocanın elinde milli takım kadromuza kadar yükselen genç kıymetler yetiştiler. Bunların arasında Şükrü Ersoy, sağ bekimiz Nedim Günar, Emniyet kaptanı Fahir Ülgür, İstanbulspor kaptanı Sabih Sünter’in isimlerini zikredebiliriz.

    Sabri Kiraz’ın genç takımını kulübümüzün eski atletlerinden Reşat Erte’nin hazırladığı genç takımlar takip etti. Bu genç takımımız faaliyet gösterdiği üç yıllık zaman zarfında tam 118 maç yaptı. Bu maçların 113’ünü kazandı, 4’ünde berabere kaldı ve yalnız birini kaybetti ve kulübümüz müzesine tam 120 kupa ile 28 bayrak hediye etti. Başta milli futbolcu ve basketbolcumuz Can Bartu olmak üzere genç milli takımımızın sağ içi Sarıyerli Mustafa, Beykozlu Erdoğan, milli futbolcumuz Avni Kalkavan, Emniyetli Gürkan, Beykozlu Erdinç, genç milli Çetin ve genç milli takımımıza namzet gösterilen Kaya hep bu kadrodan yetiştiler.

    Halen Esat Kaner ve Ömer Boncuk gibi iki eski futbolcumuzun ellerine tevdi edilmiş bulunan genç kadrolarımız kulübümüz namına iftihar vesilesi neticeler almaktadırlar.

    Fenerbahçe, 1956 senesi Temmuz ayında genç takımını Bulgaristan’a gönderirken, bu davaya gösterdiği büyük ehemmiyeti bir kere daha ispat etmiş oldu. Bu güzel icraatta kulübümüzün genç takımlarından yetişip milli kadroya kadar yükselen maruf futbolcusu ve o tarihlerde idare heyeti azası bulunan Niyazi Sel’in büyük hissesi mevcuttur. Kulübümüz böylelikle genç takımı yurt dışında maçlar yapan ilk Türk kulübü olmak şerefine de erişmiş oldu.

    Genç takımlar gibi büyük bir ideale bütün samimiyetleriyle inanıp kendilerini bu işe vakfeden ve Türk futbolu ile Fenerbahçemize sayısız elemanlar yetiştiren Mustafa Elkatip, Hüseyin Sami Coşar, Fuat Hüsnü Kayacan, Sabih Fani Arca, Ragıp Ziya Mağden, Muvaffak Menemencioğlu, Mehmet Reşat Nayır, Sabri Kiraz, Reşat Erte, Esat Kaner ve Ömer Boncuk’u takdir ve hürmetle yâdederken, Galip Kulaksızoğlu ve Mocuk Taceddin Hikmet’in aziz hatıralarını rahmetle anıyoruz.

  • Türkiye’nin Futbolcu Fabrikası

    Türkiye’nin Futbolcu Fabrikası

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1957’de yapılan 50. Yıl kutlaması için yayınlanan kitapçıkta mükemmel bir yazı var. Konusu; Fenerbahçe’nin Genç Futbol Takımları… Bir zamanlar Türkiye’nin futbolcu fabrikası Fenerbahçe, sürekli kendi kadrolarına oyuncu yetiştiriyordu. Bir asır önce Elkatipzade Mustafa Bey ile başlayan ve diğer isimlerle devam eden bu futbol mucizesine şimdilerde çok uzağız. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Sarı Lacivert’in Genç Takımları

    Fenerbahçe, Türk futbolunda genç takımlar davasına layık olduğu ehemmiyeti veren ilk Türk kulübü olmak mazhariyetini taşır. Her biri devrinin büyük birer yıldızı olarak parlayan pek çok namlı futbolcular sarı-lacivertin bu genç takımlarından yetişmişlerdir.

    Fenerbahçe’de bu çığırı açan Elkatipzade Mustafa Bey’dir. Sarı-Lacivertin ilk genç takımını kuran bu zat Türk futboluna Zeki Rıza, Alaaddin, Cafer, Baron Feyzi, Demir Ethem ve Refik gibi büyük asları hediye etmiştir. Nitekim 1916 senesinde Altınordu’nun Fenerbahçe’ye yaptığı büyük darbe, onun yetiştirdiği bu genç takımlar sayesinde futbol takımını yıkılmaktan kurtarmıştı.

    Bilahare bu davayı Hüseyin Sami Coşar ile ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Kayacan Beyler ele aldılar. Futboldan çok iyi anlayan bu iki zatın hocalığı ve kıymetli futbolcu Sabih Arca ile “Mocuk” lakabıyla maruf Hikmet’in antrenörlük sahasındaki büyük emekleri kulübümüze zafer sayfaları açan bir genç takım nesli getirdi. Bu takım şehir dahilinde yaptığı maçlarda mükemmel neticeler elde etti. Yurt içinde yaptığı turnelerde de “namağlup” vasfını korumaya muvaffak oldu. Bu arada İzmir’e vaki seyahatte Fenerbahçemizin bu namlı üçüncü takımı Ege’nin en kuvvetli tertipleri olan Altay, Altınordu, Karşıyaka, Garibaldi ve Hilal’i adeta hezimete uğrattı ve bütün maçlarını kazanırken bu takımlara tam 50 gol attı. Aynı takım Bursa’da, devrin maruf futbolcularını kadrosunda bulunduran Muhafızgücü’nden Atatürk’ün huzurunda pek kıymetli bir beraberlik almaya da muvaffak oldu.

    Bu takımdan yetişenler arasında Nihat Sayar (Yüksek Ticaret Okulu Müdürü), Haydar Aşan (Balkan Yüksek Atlama Şampiyonu), Sedat Taylan (İstanbul Futbol Ajanı), Sedat Erkoğlu (Belediye Reis Muavini), Hakkı Gürtay (Veteriner Albay), Nasır Özdeş (Denizyolları Süvarilerinden), Ferruh Örer (İzmir Fuarı Müdürü), Suat Belgin (Fenerbahçe İdare Memuru), Ziya, Seyfi, Hayri ve Şahab gibi kıymetler mevcuttur.

    Genç Milli Takıma Doğru

    Fenerbahçemizin bu meşhur üçüncü takımı yine Hüseyin Sami Coşar ve rahmetli Mocuk Taceddin ile Sabih Arca’nın yetiştirdiği ve hazırladığı dördüncü takım istilak etti. 1927’den 1929 sonuna kadar takım halinde büyük anlaşma gösteren bu küçüklerin arasında da birinci takımımıza Fikret Arıcan, Niyazi Sel, Mehmet Reşat Nayır, Rıza Nemli, Muzaffer Çizer, Ziya gibi genç istidatlar katıldılar. 1929 senesi lig maçlarına girerken Fenerbahçe kadrosunda altı genç elemana yer vermişti. Aynı sene yine bu gençler Federasyon Reisi Muvaffak Menemencioğlu sayesinde ilk defa ihdas edilen genç millî takım kadrosunda da yer aldılar. Genç takımlar maçı için celbedilen ve aralarında meşhur Saroşi’nin de bulunduğu Macar genç millî takımımızın beş oyuncusunu Fenerbahçeli gençler teşkil etmekte idiler.

    Galip Kulaksızoğlu Geliyor

    Hüseyin Sami Coşar’ın İzmir’e tayini, Fuat Hüsnü Bey’in de vazifesi icabı İstanbul’dan ayrılmasından sonra genç takım davasını büyük Fenerbahçeli Galip ağabey üzerine aldı. Galip ağabey ömrünün sonuna kadar Fenerbahçe’nin bu mukaddes davasına hizmet etti. Semihler, Bülentler, Sedat (Bayur)lar, Faruklar, Necdetler, Küçük Fikretler hep onun genç takımlarından yetiştiler. Uzun seneler milli futbol takımımızın santrhaflığını ve Galatasaray’ın takım kaptanlığını yapan Bülent Eken de merhum Galip ağabeyimizin dördüncü takımından yetişen güzide futbolcularımızın arasındadır.

    Galip ağabeyin vefatından sonra kulübümüzün genç takım davası bir duralama safhasına girdi. Nihayet 1944 yılında Fenerbahçe’nin genç takımlarından yetişmiş bulunan milli futbolcumuz Mehmet Reşat Nayır bu davayı şahsi bir gayretle ele aldı. Fenerbahçe genç takımı Mehmet Reşat’ın yakın alaka ve himmeti neticesinde kuvvetli bir varlık olarak ortaya çıktı. Bu takımdan yetişen Eol Keskin, Adnan Tunçay, Kemal ve Hilmi Atakul, Rıfkı Pekşen, Nazif Kamalı, Ruhi gibi müstaid gençleri, İlhan, Necati, Ruhi (Sadi), Haldun, Ali, Burhan, Fikret, Aydemir, Malik, İlhan, Nusret tertibindeki şampiyon kadro takip etti. Müstaid elemanlarından layıkı veçhile faydalanmak ne yazık ki kabil olamadı. Birinci takımımızda birkaç defa oynamak imkanını bulan bu kabiliyetli gençler başka başka kulüplere dağıldılar. Bu takımın kaptanı Aydemir Nemli bugün İstanbulspor’da aynı vazifeyi deruhte ederken “milli” unvanını da taşımaktadır.

    Sabri Kiraz

    Bilahare yine genç takımlarımızdan yetişen kaleci Sabri Kiraz’ın himmet ve alakasıyla Fenerbahçe genç takımı yeniden canlandı. Bu usta hocanın elinde milli takım kadromuza kadar yükselen genç kıymetler yetiştiler. Bunların arasında Şükrü Ersoy, sağ bekimiz Nedim Günar, Emniyet kaptanı Fahir Ülgür, İstanbulspor kaptanı Sabih Sünter’in isimlerini zikredebiliriz.

    Sabri Kiraz’ın genç takımını kulübümüzün eski atletlerinden Reşat Erte’nin hazırladığı genç takımlar takip etti. Bu genç takımımız faaliyet gösterdiği üç yıllık zaman zarfında tam 118 maç yaptı. Bu maçların 113’ünü kazandı. 4’ünde berabere kaldı. Yalnız birini kaybetti ve kulübümüz müzesine tam 120 kupa ile 28 bayrak hediye etti. Başta milli futbolcu ve basketbolcumuz Can Bartu olmak üzere genç milli takımımızın sağ içi Sarıyerli Mustafa, Beykozlu Erdoğan, milli futbolcumuz Avni Kalkavan, Emniyetli Gürkan, Beykozlu Erdinç, genç milli Çetin ve genç milli takımımıza namzet gösterilen Kaya hep bu kadrodan yetiştiler.

    Halen Esat Kaner ve Ömer Boncuk gibi iki eski futbolcumuzun ellerine tevdi edilmiş bulunan genç kadrolarımız kulübümüz namına iftihar vesilesi neticeler almaktadırlar.

    Türkiye’nin Futbolcu Fabrikası

    Fenerbahçe, 1956 senesi Temmuz ayında genç takımını Bulgaristan’a gönderirken, bu davaya gösterdiği büyük ehemmiyeti bir kere daha ispat etmiş oldu. Bu güzel icraatta kulübümüzün genç takımlarından yetişip milli kadroya kadar yükselen maruf futbolcusu ve o tarihlerde idare heyeti azası bulunan Niyazi Sel’in büyük hissesi mevcuttur. Kulübümüz böylelikle genç takımı yurt dışında maçlar yapan ilk Türk kulübü olmak şerefine de erişmiş oldu.

    Genç takımlar gibi büyük bir ideale bütün samimiyetleriyle inanıp kendilerini bu işe vakfeden ve Türk futbolu ile Fenerbahçemize sayısız elemanlar yetiştiren Mustafa Elkatip, Hüseyin Sami Coşar, Fuat Hüsnü Kayacan, Sabih Fani Arca, Ragıp Ziya Mağden, Muvaffak Menemencioğlu, Mehmet Reşat Nayır, Sabri Kiraz, Reşat Erte, Esat Kaner ve Ömer Boncuk’u takdir ve hürmetle yâdederken, Galip Kulaksızoğlu ve Mocuk Taceddin Hikmet’in aziz hatıralarını rahmetle anıyoruz.

    Türkiye'nin futbolcu fabrikası Fenerbahçe
    Türkiye’nin futbolcu fabrikası Fenerbahçe
  • 1926’da Bugün : Fenerbahçe-Harbiye

    16 Nisan 1926’da Fenerbahçe ve Harbiye takımları, İstanbul Ligi Çeyrek Final maçında karşı karşıya geldiler.

    Gollere dair farklı tevatürler var.

    Cumhuriyet gazetesine göre ilk iki golü Sedat Taylan atmış. Son golde ise asist Bedri Gürsoy’un kornerinden ama atan belli değil.

    Milliyet’e bakacak olursak ilk gol Bedri Gürsoy’a, diğer ikisi Sedat Taylan’a ait…

    Siz bu yazıda, 17 Nisan 1926 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yukarıdaki maç haberini göreceksiniz. Keyifli okumalar…


    * * * * * *

    İkinci müsabaka Harbiyeliler ile Fenerbahçe arasında idi. Bu müsabaka bir çok cihetten haiz-i ehemmiyetti. Harbiyelilerin seri ve çevik oyuncuları önünde Fenerbahçelilerin teknik cihetten tekamül etmiş oyuncularının muvaffak olup olmayacakları anlaşılacaktı. Bir de Harbiyeliler, öteden beri sert oyuncu olmakla marufturlar. Fenerlilerin daha ziyade ince uzun oynamaları bu sert tabiyeye mukabele edip edemeyeceği şüpheli idi.

    Müsabakayı Abdullah Bey idare edecekti. Fenerbahçe takımı dün yeni bir şekilde sahaya çıkmıştı : Uzun bir müddetten beri kaleci mevkiinden uzaklaşan Şekip Bey kalede, Trabzon’da bulunan Cafer Bey de sol müdafi mevkiinde idi. Oyuna Fenerlilerin hücumu ile başlandı. Fakat Harbiyeliler seri akınlarla bunlara mukabeleye gecikmediler. Oyunun yedinci dakikasında Harbiye aleyhine çekilen (korner)den ilk sayıyı Sedat Bey yaptı. Harbiyeliler bu sayıdan sonra daha canlı oynamaya başladılar. Ve yirmi yedinci dakikada Fener müdafaasının hata ilk sayıları yaptılar. Devrenin sonlarına doğru Bedri’den iyi bir pas alan Sedat ikinci sayıyı da yaptı.

    İkinci devrenin on üçüncü dakikasında Bedri’nin çektiği kornerden üçüncü sayı yapıldı. Harbiyeliler bu sayıya soldan yaptıkları seri bir hücumla mukabele ettiler. Oyun nihayetine kadar bu vaziyette devam etti ve bu şekilde tek iki sayıya karşı üç sayı ve Fenerbahçe’nin galibiyeti ile hitam buldu.

    Harbiyeliler dün çok çok güzel ve seri tatbik ediyorlar ve galebeyi temin için spor nezahetini çok defa unutuyorlardı. Fenerbahçe muhacimleri dün iyiydi. Fakat bu sert oyuncular karşısında asıl oyununu oynayamıyor, çok defa top üzerine gidemiyordu. Hakem Abdullah Bey oyunu arzu edilen şekilde idare edemedi.