Etiket: Şevket Soley

  • Hilal Spor Kulübü

    Hilal Spor Kulübü

    Hilal Spor Kulübü, bir zamanlar İstanbul’un önemli kulüplerinden biriydi. Bilmediklerimizi de Fenerbahçeli Şevket Soley’den öğreniyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Hilal

    Gazetelerde güzel bir haber okuduk. Amatör birinci küme futbol takımlarından Hilâl, Avrupa’ya gidiyormuş.

    Çocukluğumun mühim bir kısmı Göztepe’deki Hilâl sahasında geçmiştir. O zaman Feneryolu’nda oturur, Fenerbahçe’de oynardım ama Hilâl benim ikinci kulübüm sayılırdı. Ekseri günlerim pek çok mektep arkadaşlarımın bulunduğu bu nazik kulüpte geçerdi. Hatta bazen Hilâl formasıyla hususi maçlarda oynar, bundan büyük haz duyardım.

    Hilâl vaktiyle memlekette Millî futbolcular ve atletler yetiştiren birinci kümenin zorlu takımlarındandı. 1924 olimpiyatına iştirak eden birkaç kişilik atletizm takımına, o zamanın rekortmenlerinden Hilâlli Ekrem de dâhildi.

    Ekrem’in kardeşi Naim ile birkaç sene evvel kalp sektesinden vefat eden 100 ve 200 metreci Burhan da Millî atletlerimizdendi. Ayni zamanda Burhan mükemmel bir sol açıktı.

    Geçenlerde eşiyle beraber vefat eden Tokyo büyükelçimiz Süreyya Anderiman ile Amerika’da müessif bir kaza neticesinde ölen kardeşi Vecihi de Hilâl’in en iyi futbolcularındandı.

    Sonradan Fenerbahçe’ye geçen millî futbolcu Tarık Sadi de Hilâl’in gözbebeği idi. Maalesef bu talihsiz, iri yarı ve tam bir erkek güzeli olan Sadi, yanında çalışan bir işçisi tarafından birkaç sene evvel tabanca ile sokakta öldürülmüştür.

    Eskiden Göztepe, Erenköy ve civarında pek çok kibar aileler, paşalar ve müşirler otururlardı. Hilâl kulübünü teşkil eden üyeler hep bu zevatı muhteremenin evlât ve torunları idi.

    Hilâl kulübü aynı zamanda Türkiye idman cemiyetleri ittifakının ilk kurucularından Fethi Tahsin Başaran gibi cidden mümtaz bir idareci yetiştirmekle de müftehirdir. Hilâl kulübünün de kurucularından olan ve senelerce Türk sporuna hizmet eden bu değerli şahsiyet de maalesef pek genç yaşında vefat etmiştir.

    Memlekete daha yüzlerce kıymetli gençler yetiştiren Hilâl kulübüne Avrupa seyahatinde başarılar dileriz.

    Şevket Soley

  • Fikret Arıcan Albümü

    Fikret Arıcan Albümü

    “Büyük” Fikret Arıcan… Halit Çapın’ın “Fenerbahçeliler Başkanınızla Gururlanabilirsiniz” dediği “Büyük” Fikret Arıcan albümü ile karşınızdayız… Kahraman futbolcumuzun ailesine ulaşma ümidimizi gerçekleştiremezsek bu müthiş yayınla Fenerbahçe tarihine muazzam bir armağan daha veren kıymetli büyüğümüzün hatıralarını sizlerle buluşturmanın gururunu yaşayacağız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not: “Büyük “Fikret Arıcan, Fenerbahçe’nin en çok Türkiye şampiyonluğu yaşayan isimlerinden biri… Yedi şampiyonlukla başı geçen “Naci Bastoncu” ve “Esat Kaner”den sonra Cihat Arman ve Fikret Kırcan ile birlikte kendisinin 6 şampiyonluğu var. Bu zaferlerde 87 maçta 35 golü var… Hepsi nur içinde yatsın…


    “Büyük” Fikret Arıcan Albümü

  • Galip Ağabey

    Galip Ağabey

    Galip Kulaksızoğlu’nu; Nasuhi Baydar’dan, Bedri Gürsoy’dan, Ragıp Ziya Mağden’den, Cem Atabeyoğlu’ndan ve Memduh Eren’den dinlemiştik. Bir de Şevket Soley’den okuyalım… Galip Kulaksızoğlu’nun heykelinin kulüp girişine dikilmediği bir Fenerbahçe, eksik bir Fenerbahçe’dir. Çok eksik… Nur içinde yat, Galip ağabey.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçeli Merhum Galip Ağabey

    Bir zamanlar Fenerbahçe’nin her şeyi olan bizim bir Galip ağabeyimiz vardı.

    1.80’den fazla boylu, kırmızı yüzlü, sert bakışlı, dik vücutlu, daima saçı ve sakalı matruştu. Gayet ciddi ve otoriterdi.

    Bizim ondan ödümüz kopardı. Ne zaman yüksek sesle konuşsak veya arkadaşlarla şakalasırken biraz sözlerimizin ayarını kaçırsak, hemen yanımızda peyda olur bizi bir güzel azarladıktan sonra bazan da kovardı. (Fakat biz kapıdan kovulsak bacadan girerdik. Şimdikiler gibi para ile arttıranın üstünde kalmazdık.)

    Onu biraz kızmış görsek, kedi görmüş fare gibi kaçardık. Hepimizi sık sık payladığı halde biz ona yine bayılırdık. Hele bizi bazan adam yerine koyup da bir iki lâkırdı edecek olsa, hemen yılışır, kedi gibi yanına sokulur, etrafında dolaşırdık.

    Yanan kulübün salonunda Galip ağabey, Sait Salâhaddin bey, Yavuz İsmet, Dr. Hamit bey, Zeki Rıza Sporel ve diğer kodamanlar oturuyorlarsa biz salona giremez kapıdan bakardık. İçlerinden küçüklere karşı en çok alâka ve Güleryüz gösteren Sait Salâhaddin bey, bizi ekseriya içeriye dâvet ederdi. Hepimiz önümüzü ilikleyip ayaklarımızın ucuna basarak içeriye girer, onların konuştuklarını duyabilecek bir yere büzülür hic lâfa karışmazdık, Konuştuklarını safi kulak kesilip dinler, zevkten kendimizden geçerdik.

    Galip ağabey, kulüpten on para almadan kendini Sarı-Lâciverde vakfetmişti, Onun anası, babası, evlâdı, karısı velhasıl her şeyi Fenerbahçe idi.

    Çok titizdi. Kulübün bahçıvanı Barba’nın yaptıklarını beğenmezdi. Onu yanında yamak olarak kullanırdı. Yanan kulüpte ve şimdiki staddaki ağacların ekserisini kendi eliyle dikmişti. Topları, raketleri, fileleri o tamir ederdi. Kulübün badanasını bile o yapar sobayı da o kurardı. Lambo ile sahanın çizgilerini cizer, kale direklerini boyar, ağları örer, çimenleri biçerdi.

    Fitaları, kürekleri hep o yağJar, temizler onlara evlât gibi bakardı.

    Birinci takımda gözünü, kolunu, bacağını esirgemeden, canını dişine takarak, hem de takımın on bir yerinde aynı muvaffakiyetle oynardı. En kızdığı şey, korkak ve şişen futbolcu idi. Çok sert ve asabi olduğu halde hiç kimse onun kasdi bir faul yaptığını, maçta kavga ettiğini veya hakeme itiraz ettiğini görmemiştir.

    Fevkalâde tenisçi, kürekçi, hokeyci, balıkçı ve avcı idi. En iyi arkadaşları Sait Salâhaddin, Tevfik Haccar, Yahya bey, Şakir bey, Dr. İsmet, Zeki Rıza idi.

    Galip ağabey genç denecek yaşta birdenbire olüverdi. Ben bunu duyunca inanmadım. O aslan gibi adam nasıl ölürdü? Beni bir sıksa suyumu çıkarırdı. Benim gibi bir sıska yaşarken o dev gibi adam ölür müydü hiç? Fakat öldüğünün hakikat olduğunu anlayınca, bizi sık sık hırpalayan bu adam için, babam ve ağabeyim öldüğü zaman da o kadar ağlamıştım. Daha hâlâ babam ve ağabeyimi hatırlayınca içim nasıl yanarsa, Galip ağabeyi de hatırlayınca içim aynı derecede yanar ve kanar.

    Galatasaraylılar Ali Sami’lerini, Beşiktaşlılar Şeref ve Hüsnülerini, Vefalılar Saim’lerini unutmadılar. Her sene toplu olarak gidip kabirlerinl ziyaret ediyorlar. Kulüplerini kuran, yaşatan ve yükselten insanlara karşı, Galatasaraylıların, Beşiktaşlıların ve Vefalıların vefakârlığını gıpta ile seyrediyorum ve diyorum ki:

    Her kongrede ismini hürmetle, minnetle andığımız halde, neden bugüne kadar biz de toplu bir halde gidip, Galip ağabeyimizin kabrini ziyaret ederek, mezarının üstünü bürüyen otları ellerimizle temizleyerek, yeni çiçeklerle süslemiyoruz. Buna önayak olmak idarecilerin vazifesidir. Bugüne kadar bunu ihmal eden idarecilere teessüf etmemek imkânsızdır. Fakat yeni idare heyetinin reisi sayın Zeki Rıza, Galip ağabeyin en yakın arkadaşlarındandır. Sevgili Galip ağabeyimizin sonbaharda ölümünün yıldönümüdür. Zeki Rızadan o gün bütün Fenerbahçelileri toplayarak bizi Galib ağabeyimizin mezarına götürmesini ve bunun her sene tekrarlanmasını kendisinden rica ediyorum.

    Şevket Soley – 27 Haziran 1955 – Akşam Gazetesi

  • Büyük Fikret Bölüm II

    Büyük Fikret Bölüm II

    Fenerbahçe tarihinin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan beş isminden birisi olan ve Fenerbahçe’ye hem futbolcu, hem teknik direktör, hem de Başkan olarak hizmet eden “Büyük” Fikret Arıcan‘ın kitabından pasajlar ile karşınızdayız. Huzurlarınızda: Büyük Fikret Bölüm II

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Büyük Fikret

    Büyük Fikret Bölüm II

    Galip Kulaksızoğlu ile Kulüpte İlk Görüşmem

    Fenerbahçe’nin temel direklerinden biri olan, disiplin sahibi, küçüklerine şefkatle bakan, onları düzenli bir şekle sokan bu ağabeyimize kulüp müdürü olarak rastladım. Onun nazarında en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün sporcular aynı muameleyi görürdü. Disiplinsiz bir hareket yapan bir sporcunun yanına sokulması bile meseleydi.

    Bir gün dördüncü takımın idmanına geç kalmıştım. Galip Bey’de odamızın anahtarını cebine koyarak tenis oynamaya gitmişti. Yanına yaklaşarak özür diledim. Anahtarı vermesini rica ettim. “Küçük bana bak… Yeni olduğun için seni bu defalık affediyorum. Bir daha tekrarlanmasın…” dedi ve anahtarı verdi. Bunun benim için büyük iltifat olduğunu söylediler.

    Ancak kim derdi ki bende yıllar sonra kulüp müdürü olacağım… Fakat bir Galip Bey’in yarısı kadar değil…

    İlk Hocam

    Ilk hocam 1924 Olimpiyatları için Türkiye’ye gelen ve daha sonra Galatasaray’ın antrenörlüğünü yapan Billy Hunter oldu.

    Şimdi hiçbir genç futbolcunun çalışmasında görmediğim şekilde sahaya kayakçıların manialarına benzer direkler dikerdi… Biz gençlere bunların arasında sağa sola dönüşler yaptırarak ayak hakimiyetimizi artırırdı. Cevizlik Çayırı’nın özelliklerinden gelen alışkanlıkla bunları çok iyi yapardım. Bir seferinde topla kendi başıma oynuyordum. Beni karşısına aldı ve karşılıklı kafa oynadık. Top ikimizin arasında 568 defa gidip geldi. Etrafımız seyirci doluydu. Antrenörün takdiri beni çok etkilemişti.

    Futbolda yavaş yavaş göze batmaya başladığımı hissediyor ve daha da merak sarıyordum.

    İlk Müsabakalarımız

    Haydarpaşa semtinde kurulan, bizlerle maç yapmaya elverişli bir İkbaliye takımı vardı. Onlarla sık sık oynardık. Bir defa da Beylerbeyi sahasına giderek onların ikinci takımı ile bir maç yaptık. Orda Şahap adındaki bir genç benim ön dişimi kırmıştı. Bu maçın rövanşını Kadıköy Fenerbahçe sahasında yapacaktık.

    O devirde kulübümüzde Tod Bella adında bir Macar antrenör vardı. Bende onun büyük emeklerinin olduğunu açıklamayı borç bilirim.

    Nedenini şimdi hatırlamıyorum. Maça geç gelmiştim… Takımımız ilk yarıyı 2-0 yenik kapatmıştı. Dişimi kıran oyuncuyu sahada görünce bir hırslandım ki sormayın gitsin… İkinci yarıya ben de girdim ve antrenörün isteğiyle soliç mevkiinde yer aldım. Bu mevkide yer almayı benim futbol hayatımda bir dönüm noktası olmuştur. Karşı taraf yorulup bozulmuştu. Büyük bir inatla çalışıp maçı 4-2 aldık.

    Bu antrenör daha sonra beni gençler şampiyonasında Beşiktaş’a karşı da soliç oynattı. Gençler şampiyonası finalinde Beşiktaş’ı da yenip şampiyon olduk. Beşiktaş’ta o zaman Şeref, Eşref, Ekrem, Nazım ve Hayati gibi sonradan futbolda söz sahibi olmuş gençler vardı…

    İlk İddia ve Kendi Büyüklerimizle Yaptığımız Maç

    Kulübümüzün o devirdeki üçüncü takımı da kuvvetli ve şampiyondu… O takımda Fenerbahçe birinci takımında yer almış Hüsnü, İhsan, Ulvi, Hakkı, Şahap, Haydar, Sedat, Nihat ve Seyfi gibi ağabeylerimiz vardı. Bir gün dördüncü takım olarak onlarla yaptığımız idman maçında bize kızdılar. “Size bir maç olsa 10 tane atarız…” dediler. Ben, gençlerin takım kaptanıydım. “Yenip yenemeyeceğinizi bilmem ama 10 gol atamazsınız…” dedim. Tartışma kızıştı ve bir cuma günü maç yapmaya karar verdik.

    Meşhur Bombacı Bekir de İstanbul’a gelmiş ve Fenerbahçe’de oynamaya başlamıştı. Bizi yakından izlerdi. Hatta küçüklerin çalışmalarıyla meşgul bile oluyordu. Üçüncü takımla maçımız Bekir’in hakemliğinde başladı. Bütün güvencim tatlı sert bir hat olan Şeref, Kadri, Reşat ve benden kurulu hafbek hattımızdı. Maç bayağı heyecanlı geçti. Durum 2-2 berabere olmuşken büyükleri küçük düşürmemek için verilen bir penaltı ile 2-3 kaybettik.

    Bu müsabakada Bekir, Zeki gibi ağabeylerimin dikkatini çekmiştim. Beni büyüklerin idmanına çağırmaya başladılar. Onların arasında tekrar solhaf oynamaya başladım. Bütün gayem çalım yutmamak ve oyuna katılmaktı. Bir antrenmandan sonra Zeki Bey cuma günü oynanacak Slavya maçı için beni de soyunma odasına çağırdı… 16 yaşındaydım… Tereddüt ve heyecanım büyüktü…

    Büyük Fikret Bölüm II

    İlk Maçlarımdaki Büyük Heyecanım

    O günkü Slavya maçını Bekir’in bir kafa golüyle 1-0 kazanmıştık. Ben yedek oturmama rağmen Fenerbahçe’nin tarihindeki bu büyük galibiyetlerden birine şahit oldum. Büyük bir seyirci kitlesinin önüne çıkmak heyecanına da erişmiştim.

    İşte o tarihten sonra o zamanlar sık sık İstanbul’a gelen Çek, Avusturya ve Macar takımlarına karşı oynayarak futbol tekniğimi artırdım. İlk maçın Avusturya’nın BAC takımıyla oldu. Bu maçtan önce Sabih ve Alaaddin ağabeylerimin muhakkak soyunma odasına gelmemi istemeleri üzerine meşhur Taksim Stadı’nın soyunma odasına gittim…

    5-8-1927…

    Herkes soyundu… Ben de evvelce olduğu gibi yedeklere mahsus formayı giydim. Fakat kaptan Zeki bana bakarak, “Sen formanı değiştir…” dedi. İçimden “Galiba eski forma giydim’ diyerek yedeklere mahsus bir başka forma çektim sırtıma… Bu şekilde tam sahaya çıkarken kaptan bir daha göz attı bana ve “Sana formanı değiştir demiştim, neden değiştirmedin?” diye sordu. Ben de heyecanlı “Değiştirdim kaptan…” cevabını verdim… Şöyle bir etrafına baktı… Fazıl adında bir solhafımız vardı… Ona dönerek, “Sen Fikret’le formanı değiştir…” diye emir verdi… Hem sevindim hem de heyecandan başım döndü…

    Düşünün… Önümde en meşhur forvet… Sabih, Alaaddin, Zeki, Bekir, Bedri… Arkamda Cafer ve Kadri gibi büyüklerim vardı… Ben daha 16 yaşında bir çocuktum… Futbol klası bizden çok üstün bir Avusturya takımı ile oynayacaktık…

    Solbek olarak oynayacak olan Cafer ağabeyim yanıma geldi, “Küçük hiç heyecanlanma… Göreceksin dördüncü takımda oynadığın maçlardan daha kolay oynayacaksın…” dedi ve ekledi, “Karşındaki adam seni geçtiği takdirde onun arkasına takılma. Onun üzerine artık ben çıkacağım. Sen de benden boşalan yere topsuz olarak gidip çok çabuk doldurursun… Yalnız, rakibinle beraber yetiştiğin topu sakın kaybetmemeye çalış. Başının üzerinden geçe topa yetişmeye çalışma. Orada ben varım. Boş bir yerde benden gelecek topu al. Derhal o sahadan uzaklaştır…” dedi.

    İşte o devirde futbolda başarı kazanmak için verilen samimi öğütler. Bütün futbol hayatımca bunları benimsemişimdir. O zamanlar büyüklerin söyledikleri kitap yazısı kadar önemliydi. Böylece maça başladık.

    Biraz sert oynayarak başarı kazanacağıma inanıyordum. Durum böyle giderken epey rahat bir tempoya girmiştim. Önümde oynayan Bekir ağabey birkaç defa benden top istedi… Hemen verdim… O da çalım yaparak topları kaptırdı. Ben Avusturyalılardan topu almak için peşine koşarken Cafer ağabeyle anlaşmamız elbette bozuldu ve Viyanalıların meşhur üçgenleri arasına düşerek yorulmaya başladım.

    İçimden, “Fikret kendini topla. Önünde ceylan gibi koşan bir ağabeyin var. Solaçık Bedri ona veya toplamak için topu en uzağındakine gönder…” Bu tarz futbola rakiplerimiz alışık olmadıkları için rahatlamaya çalış. Esasen Bekir’in şöhretini bilen Avusturyalılar onu yalandan marke ediyorlar bu da Bekir Bey’in hiç hoşuna gitmiyordu. Birkaç defa topu kendisine atmadığım için bana terslendi. Fakat hiç aldırmadım. Sonunda bir güzel haşlandım. Tabii ki hiç ses çıkaramadım. Çok canım sıkılmıştı. Şimdiye kadar hiç kimseden böyle haşlama yememiştim. Moralim de bozulmuştu… Oyunun son on dakikasında kaptan Zeki Bey’e yorulduğumu söyledim ve beni oyundan aldı.

    Bence o zamana kadar görevimde başarı kazanmıştım. Nitekim ertesi günkü Cumhuriyet gazetesi, “Fenerbahçe’de oynayan genç Fikret vazifesini şayan-ı takdir şekilde yaptı…” diye yazdı ve bir fotoğrafımı koydu. Bu futbol hayatımda gördüğüm ilk takdirdi. Fakat maçtaki haşlanmayı hiç unutamıyordum…

    O zaman maçlar Cuma günü oynanır, pazar günleri de rövanşları yapılırdı. İkinci maçtan önce kaptan Zeki Bey’e giderek, “Benim oyun tarzım Bekir Bey’e uymuyor. Beni oynatmamanızı rica ederim…” dedim. Aldığım cevap çok ağırdı. “Dün takıma girdin. Bugün talepte bulunuyorsun. Ters yüzü geri döndüm… Yeni yetişen gençlere bu durum bir derstir…

    Yine takıma girerek başarılı olmaya çalıştım. Fenerbahçe formasını birinci takımda giyişim böyle oldu. O tarihten sonra 1941 yılına kadar ne kulüpte yedek bekledim, sakatlıklar dışında ne de Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş muhtelitlerinde, İstanbul muhtelitinde ve millî maçlarda devamlı yer aldığım oldu…

    Şunu da belirtmek isterim. Birinci takımda oynadığım halde, dördüncü takımın maçlarına da katıldım… Bir keresinde öğleden sonra Galatasaray’la olan maçımıza rağmen öğleden sonra oynanan genç takımlar müsabakasına katılırdım. Bu benim futbola olan hevesim, futbol topuna olan aşkımdan ileri gelmekteydi…

    (DEVAM EDECEK)


    Fotoğraf-1: 1929-1930 sezonunda şampiyon olan on biri soldan sağa ayaktakiler: Mehmet Reşat Nayır, Zeki Rıza Sporel, Kadri Göktulga, Alaaddin Baydar, Niyazi Sel, Muzaffer Çizer, Fikret Arıcan. Oturanlar: Şevket Soley, Hüsnü Teoman, Ziya Atamer.

    Fotoğraf-2: Fenerbahçe’deki ilk maçları. Sene 1927. Bekirli takım İzmir yolunda… Soldan sağa ayaktakiler: Kadri, Bedri, Zeki, Bekir, Hüsnü, Cafer, Firuzan, Nevzat, Rıza. Oturanlar: Cevat, Fikret Arıcan, Nihat, Nedim.

  • Fenerbahçe’de 40 Yıl ve Altın Rozetler

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerinealtın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    * * * * * *

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    İSİMLER :
    Mustafa Elkatip
    Tevfik Taşçı
    Sait Selahattin Cihanoğlu
    Hasan Kamil Sporel
    Zeki Rıza Sporel
    Alaaddin Baydar
    Cafer Çağatay
    İsmet Uluğ
    Muvaffak Menemencioğlu
    Nedim Kaleci
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Ethem Bellisan
    Şekip Kulaksızoğlu
    Burhanettin Belge
    Arif Sporel
    Sabih Arca
    Bedri Gürsoy
    Fikret Arıcan
    Füruzan Şansal
    Sedat Taylan
    Fahir Köseoğlu
    Suat Belgin
    Fahri İşbay
    Şevket Soley
    Rüştü Dağlaroğlu
    Niyazi Sel
    Mehmet Reşat Nayır
    Salim Hamdi Güven
    N. Fikri Arpad
    S. Fikri Arpad
    Rıza Nemli
    Sadık Ceylan
    Nurettin Otmar Savcı
    Hüseyin Hamit Sertel
    Bahattin Moltay
    Osman Pekin
    Abdülazel Nazikoğlu
    Ömer Faruk İpek
    Rami Kalyoncu
    Salih Dinçman
    M. Zeki Alay
    İhsan Tuna
    Ali Talip
    Velit Pepemehmetoğlu
    Kadri Göktulga
    Suat Tokay
    Hayri Başol
    Nurettin Torunoğlu
    Hamit Akbay
    Ziya Denizeri
    Ziya Atamer
    Namık Taptık
    Agah Türkdoğan
    Nevzat Usberk
    Cevat Sayit
    İhsan Dinçman
    Osman Göksu
    Necdet Tokay
    Nimet Selen
    Übeyt Çınar
    Kemal Everi
    Ali Aladar
    Mesut Taylan
    Asaf Öget
    Fethi Öge
    Hakkı Gürtay
    Şevki Ata
    Hüsamettin Baltaoğlu
    İ. Ruhi Derbent
    Refik Şansal

  • Altın Rozet

    Altın Rozet

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerine altın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tam 40 Yıl

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Altın Rozetler

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Büyük Heyecan

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    Altın Rozet Sahipleri

    • Mustafa Elkatip
    • Tevfik Taşçı
    • Sait Selahattin Cihanoğlu
    • Hasan Kamil Sporel
    • Zeki Rıza Sporel
    • Alaaddin Baydar
    • Cafer Çağatay
    • İsmet Uluğ
    • Muvaffak Menemencioğlu
    • Nedim Kaleci
    • Ali Muhiddin Hacı Bekir
    • Ethem Bellisan
    • Şekip Kulaksızoğlu
    • Burhanettin Belge
    • Arif Sporel
    • Sabih Arca
    • Bedri Gürsoy
    • Fikret Arıcan
    • Füruzan Şansal
    • Sedat Taylan
    • Fahir Köseoğlu
    • Suat Belgin
    • Fahri İşbay
    • Şevket Soley
    • Rüştü Dağlaroğlu
    • Niyazi Sel
    • Mehmet Reşat Nayır
    • Salim Hamdi Güven
    • N. Fikri Arpad
    • S. Fikri Arpad
    • Rıza Nemli
    • Sadık Ceylan
    • Nurettin Otmar Savcı
    • Hüseyin Hamit Sertel
    • Bahattin Moltay
    • Osman Pekin
    • Abdülazel Nazikoğlu
    • Ömer Faruk İpek
    • Rami Kalyoncu
    • Salih Dinçman
    • M. Zeki Alay
    • İhsan Tuna
    • Ali Talip
    • Velit Pepemehmetoğlu
    • Kadri Göktulga
    • Suat Tokay
    • Hayri Başol
    • Nurettin Torunoğlu
    • Hamit Akbay
    • Ziya Denizeri
    • Ziya Atamer
    • Namık Taptık
    • Agah Türkdoğan
    • Nevzat Usberk
    • Cevat Sayit
    • İhsan Dinçman
    • Osman Göksu
    • Necdet Tokay
    • Nimet Selen
    • Übeyt Çınar
    • Kemal Everi
    • Ali Aladar
    • Mesut Taylan
    • Asaf Öget
    • Fethi Öge
    • Hakkı Gürtay
    • Şevki Ata
    • Hüsamettin Baltaoğlu
    • İ. Ruhi Derbent
    • Refik Şansal