Etiket: Spor Tarihi Araştırmaları Derneği

  • Yüzyılın Maçından Yüzyılın Zaferine

    Yüzyılın Maçından Yüzyılın Zaferine

    Basın Bildirisi

    Marmara Üniversitesi’nde, Milli Mücadele’nin yüzüncü yılı etkinlikleri kapsamında Türk spor tarihinin en önemli maçı anılıyor: Yüzyılın Maçından Yüzyılın Zaferine

    “Milli Mücadele’nin Yüzüncü Yılı” etkinlikleri kapsamında “Yüzyılın Maçı” bir panel ile anılıyor.

    28 Temmuz 2022 Perşembe günü,  Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü ve Spor Tarihi Araştırmaları Derneği’nin iş birliği ile “Yüzyılın Maçından Yüzyılın Zaferine Millî Mücadele ve Futbol” paneli, Marmara Üniversitesi Kadıköy/Göztepe Yerleşkesinde gerçekleştirilecektir.

    Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, Büyük Taarruz’un harekat planını ordunun komuta kademesine aktarmak için organize ettiği toplantıyı, düşman istihbarat teşkilatından gizleme amacıyla düzenlediği futbol maçının 100. yıldönümünde gerçekleşecek etkinlikte; dönemin siyasi, askeri ve sportif atmosferi yansıtılacak ve Türk Spor Tarihi’nin en önemli maçı, Milli Mücadele kahramanı sporcular ile birlikte anılacaktır.

    Panelde, Marmara Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Vahdettin ENGİN, Prof .Dr. Okan YEŞİLOT, Doç. Dr. Akif PAMUK; Kütahya Dumlupınar Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Arif KOLAY; İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Alihan LİMONCUOĞLU; Dr. İbrahim KAÇMAZ ile Tarihçi – Yazar Emel ENGİN, Spor Tarihi Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Barış KENAROĞLU ve Karşıyaka Spor Kulübü Tarih ve Müze Kurulu Üyesi Araştırmacı – Yazar Bedri Cumhur DOĞU konuşmacı olarak yer alacaklardır. Fenerbahçe Spor Kulübü başta olmak üzere ülkemizin önde gelen spor kulüpleri etkinliğin davetlileri arasındadır.

    Sabah 10.00’da ilk oturumu yapılacak panel, verilecek öğle arasından sonra 13.00’te ikinci oturumu ile devam edecektir. Etkinliğe katılmak isteyen değerli Basın mensuplarına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

    Etkinlik Yeri: Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsü

    Etkinlik Tarihi: 28 Temmuz 2022 Perşembe / 10.00

    Yüzyılın Maçından Yüzyılın Zaferine Milli Mücadele ve Futbol

    Sakarya Savaşı 13 Eylül 1921’de bitmişti. Sonrasında Yunan kuvvetleri, Afyon hattına çekildiler ve burada çok güçlü olduğuna inandıkları istihkâmlar oluşturdular. Bütün güçleriyle Yunan ordusunu destekleyen İngilizler de aynı kanaatte olmalılar ki, bir saldırı halinde bu istihkâmların Türkler tarafından altı aydan önce aşılamayacağı yönünde raporlar düzenliyorlardı. Kendilerince hesap doğruydu. O halde Türklerin Afyon’a yapacakları bir saldırı başarısız olmaya mahkûmdu.

    Türk cephesinde ise gelişmeler farklı yaşanıyordu. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, düşmanın kesin bir mağlubiyete uğratılacağı konusundaki inancı tamdı. Taarruz hazırlıkları tamamlandığında kesin ve netice alıcı darbeye girişilecekti. Düşman kuvvetlerinin hazırlıksız yakalanması açısından, yapılan hazırlık ve planların son derece gizli tutulması, Yunanlıların özellikle de İngilizlerin gelişmelerden haberdar olmaması lazımdı. Ordu hazır olmakla beraber taarruz planlarının ordu komutanlarına bildirilmesi gerekiyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, komutanlarla aleni bir şekilde yapacağı toplantı karşı tarafı kuşkulandırabilirdi. Bu aşamada Mustafa Kemal Paşa, tam bir kurmay subay zekâsı örneği göstererek hiç kimseyi şüphelendirmeden komutanları bir araya getirmeyi başaracaktı.

    Başkomutan, bu doğrultuda Batı cephesi askerleri ile kolordu askerleri arasında Akşehir’de bir futbol maçı organize etti. Taarruz planlarının anlatılacağı komutanlar bu maça davet edildiler. Maç 28 Temmuz 1922 günü oynandı. Komutanlar bir taraftan maçla ilgili gibi görünürken diğer taraftan kendilerine taarruz planları anlatılıyordu. Gelişmeler tam da Mustafa Kemal Paşa’nın hedeflediği gibi olmuş, karşı taraf hiçbir şeyden şüphelenmemişti. Futbol maçının atmosferi, düşmandan gizlenmek istenen hazırlıkları yapmak ve taarruz planlarını hayata geçirmek için ideal ortamı oluşturmuştu. Gerçekten de İngilizler “Türkler futbol maçıyla oyalandıklarına göre yakın planda bir taarruza girişme niyeti yok” diye düşünmüşlerdi. Amerikalı General Charles H. Sherril, anılarında o günleri şöyle anlatıyor: “Bu büyük futbol maçıyla ilgili haberler, gazetelerde ön planda yer alıyordu. Bu durumdan, Yunanlılar da hoşnut görünüyordu. Zira Türk ordusunun, hiç olmazsa, yakın bir gelecekte, herhangi bir harekâtta bulunması söz konusu olmayacaktı. Çünkü Türkler, şimdilik yalnızca futbolla ilgileniyordu”.

    Taarruz hazırlıkları bütün safhasıyla o derece gizlilik içinde yürütülmüştü ki, 26 Ağustos’ta saldırı başladığında Yunan subayları bir gece önce düzenlenen balonun mahmurluğunu daha üzerlerinden atamamışlardı. İstihbaratının başarısıyla öğünen İngilizler, 26 Ağustos sabahı büyük taarruz gerçekleştiğinde en az Yunanlılar kadar şaşkınlığa uğramışlardı. Sonrası ise “kesin Zafer ve Kurtuluş”… Bütün bu süreç yaşanırken olayların merkezinde bir futbol maçının da yer alması son derece önemli ve dikkat çekicidir. Meşhur ifade ile: “Futbolun asla sadece futbol olmadığı” gerçeği burada da karşımıza çıkmaktadır. 2022 yılında, Millî Mücadele tarihimizde son derece önemli bir rol oynamış bu futbol maçının 100.Yılı idrak edilmektedir. Bu maçın Türk kamuoyuna ve genç nesillere hatırlatılması önem arz etmektedir.

    Saygılarımızla

    Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü | Spor Tarihi Araştırmaları Derneği

  • Slavia Prag İstanbul’da

    Slavia Prag İstanbul’da

    Her şeyden önce Tuncay Yavuz‘a kocaman bir teşekkür etmemiz gerekiyor. Eğer “Slavia Türkiye’ye gelmeden önce arşivlere bir dalsak fena olmaz.” demeseydi, belki yine bir şeyler yapabilirdik ama bu kadar büyük bir iş ortaya çıkmazdı. Slavia Prag İstanbul’da neler yapmış, bunu günü gününe bulmak bir yana, muhteşem fotoğraflara da eriştik.

    Sayfalarca tarama ve transkripsiyondan (ve tabii bulduklarımızın verdiği büyük heyecandan) sonra yolumuz yine “Suna ve İnan Kıraç Vakfı“nın müthiş arşivine düştü. Burada şunu vurgulamadan geçmeyelim; son zamanlarda Türk spor tarihine “Suna ve İnan Kıraç Vakfı – İstanbul Araştırmaları Enstitüsü” kadar görsel kazandıran başka bir kurum olmamıştır.

    Aşağıdaki yirmi adet görsel kurumun eşsiz koleksiyonundan çıktı. Bazılarını teşhis edebildik. Kimisi için tahminlerimiz var. Meraklıları için her halükarda eğlenceli bir beyin fırtınası olacak.

    Aşağıdaki bağlantıdan (*) indirilebilen .rar dosyasında fotoğrafların yüksek çözünürlüklü versiyonları toplu halde bulunuyor. Slavia Prag kulübüne ve tarihçilerine, Spor Tarihi Araştırmaları Derneği, FenerbahceTarihi.org ve “Suna ve İnan Kıraç Vakfı”nın kıymetli yetkililerinden bir armağan… Saygı ve sevgilerimizle…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    (*) Suna ve İnan Kıraç Vakfı Arşivi’nden Slavia Prag Fotoğrafları


    Slavia Prag İstanbul’da Twitter #’i

  • Türk Futbolunun Dönüm Noktası

    Türk Futbolunun Dönüm Noktası

    Yaklaşık 10 gün sonra Fenerbahçe ile karşılacak olan Slavia Prag’ın 1923, 1925 ve 1927 yıllarında yaptığı İstanbul seyahatleri, Türk futbolunun dönüm noktası oldu. Milliyet gazetesinden Celal Umut Eren‘in, yazarımız ve Spor Tarihi Araştırmaları Derneği Başkanı (Spor Tarihçisi) Barış Kenaroğlu ile yaptığı (ve 6 Şubat 2022 tarihinde gazetede yayınlanan) röportajın tam metnini sitemizde yayınlayalım istedik.

    Aşağıdaki muhteşem fotoğrafın tarihe armağan edilmesinde büyük emeği olan Suna ve İnan Kıraç Vakfıİstanbul Araştırmaları Enstitüsü‘ne bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyoruz.

    Ve her zaman olduğu gibi, bu çalışmada da yol göstericimiz olan sevgili Hocamız Prof. Dr. Vahdettin Engin‘e de sonsuz minnetlerimizle…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türk Futbolunun Dönüm Noktası
    17 Temmuz 1923 tarihinde oynanan maçta Fenerbahçe ve Slavia Prag takımları bir arada. (Suna ve İnan Kıraç Vakfı)

    UEFA Konferans Ligi’nde eşleşen Fenerbahçe ile Slavia Prag arasında tarihi bir süreç var aslında. 1923, 1925 ve 1927 yıllarında 3 maç yapılmıştı. Bu tarihsel süreci okurlarımıza anlatır mısınız?

    Türk takımları yabancı temaslara alışık sayılır. 1910’lu yıllarda, Galatasaray’ın ve Fenerbahçe’nin yurtdışı seyahatleri var. Dünya Savaşı’ndan sonra ise işgal ordusu takımlarıyla maçlar başlıyor. O zaman için gelişi ise çok büyük bir olay. Özellikle 1923 yılındaki ilk seyahat Türk spor çevresinde muazzam ses getiriyor. Dönem futbolcularının hatıralarında “Slavia maçları bizim için birer dönüm noktasıydı” cümlesine sıkça rastlıyoruz. Slavia maçlarının futbolcularımız tarafından “dönüm noktası” olarak kabul edilmesinin esas sebebi Milli takımımızın tarihi ile yakından ilgili. 1922’de Türk sporunun ilk kurumsal bir yapısı olarak kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) çatısı altında faaliyete başlayan Türkiye Futbol Federasyonu, ilk icraatı olarak FIFA’ya üye oluyor ve 1924 Paris Olimpiyatlarına futbol takımını göndermek için çalışmalara başlıyor. Dönemin yöneticilerinin akıllarına gelen ilk soru, Türk futbolunun uluslararası arenada başarılı olup olamayacağı oluyor. Slavia işte bu soruya cevap bulmak için davet ediliyor.

    Bu tarihsel süreçte 16 Temmuz 1923 tarihinde yapılan karşılaşmanın büyük önemi var. 10-1’lik tarihi bir yenilgi var ama Türk takımlarının şeref golü de var… Çünkü daha önce Altınordu ve Galatasaray’ın da 7-0’lık yenilgileri vardı. Bu maçı bizlere anlatır mısınız?

    Tabii ilk iki maç 7-0 bitince kamuoyunda “Biz bu takımı yenemeyiz” fikri oluşmuş. Fenerbahçe’den ise galibiyet değilse bile, en azından bir gol bekleniyor. Nitekim sarı-lacivertliler de bu temenniyi boşa çıkarmıyor. Dönemin gazeteleri bu maça dair halkın hissiyatını çok güzel ifade etmiş : “Üç günün üç müsabakası esnasında boğazlarda düğümlenip kalan ‘Gol’ kelimesi binlerce sinenin var kuvvetleriyle stadyumu inletti. Fenerbahçe İstanbul futbolculuğunun şerefini kurtarmıştı. Stadyum inledi. Fesler havalarda uçtu.” cümlelerinde hepsi hemfikir.

    Türk Futbolunun Dönüm Noktası
    Üstte: Slavia-Galatasaray maçında. Galatasaray kulübü reisi Ziya Bey’in maçtan evvel misafirlere nutku. Ortada: Fenerbahçe-Slavia maçında. Erkân-ı hükümet ve şehzadegân. Altta: Slavia’ya çıkan Altınordu takımı. (Spor Alemi)

    Türk futbolseverleri üzen aslında biraz kıran bir olay yaşanıyor maç öncesinde. Fenerbahçe’nin davetlisi olarak Kalamış’taki eski Belvü Gazinosu’na gelen Slavia Prag kalecisi Hana kibirli bir şekilde bir bahis ortaya koyuyor; Altınordu ve Galatasaray’dan gol yemediğini anımsatıp Fenerbahçe’ye de kalesini kapayacağını iddia ediyor.

    Slavialılar İstanbul’a ayak bastıkları andan itibaren çok güzel ağırlanıyorlar. Galatasaray Lisesi’nde ve Fatih Belediye binasında Slavia onuruna ziyafetler veriliyor. Fenerbahçe’nin Belvü’deki çay daveti ise yine çok keyifli. Kulüpten teknelerle gidiliyor Belvü’ye. Şüphesiz orada bazı latifeler, iddialaşmalar olmuştur. Bununla beraber, Fenerbahçeli ve Slavialı futbolcuların birbirleriyle çektirdikleri hayli neşeli fotoğraflar da var. Hatta Slavialılar hatıra olsun diye resimler alınırken bizimkilerin feslerini giymişler. İstanbul’dan ayrılırken de “Sizden hatıra kalsın” diyerek, uğurlamaya gelenlerden feslerini istiyorlar. Bizimkiler de hediye ediyor.

    Bildiğimiz kadarıyla dönemin güçlü milli takımlarından Çekoslavakya’nın ilk 11’inden 7 futbolcu Slavia Prag’da oynuyordu ve bu nedenle Türk basını da bu maça çok önem veriyordu. O tarihte Türk basınındaki bakış ve heyecan nasıldı maça dair?

    Dönem basınında Slavia’nın Türkiye’ye gelmeden önce Romanya Milli takımını 6-0 yendiği haberleri veriliyor. Aslına bakarsanız o maçı oynayan Çekoslovak Milli takımı. Biraz önce değindiğim gibi Slavia’nın davet edilme sebebi Türk milli takımını oluşturacak futbolcuların güçlü bir ekip karşısında neler yapabileceğini görmek. Spor basınının bu maçlara verdiği önemin altında yatan sebep de bu. Nitekim 26 Ekim 1923’te Milli takımın ilk resmi maçında Romanya karşısına çıkan kadronun Slavia ile maç yapmış 3 takımımızın oyuncularından oluştuğunu görüyoruz. O dönem Türkiye’de çok kuvvetli bir spor basını geleneği var. Fakat Slavia’nın bambaşka bir heyecan getirdiği inkâr edilemez. “Spor Âlemi” ve “Türkiye İdman Mecmuası” gibi dergilerle birlikte, Yusuf Ziya Öniş, Nasuhi Baydar ve Burhan Felek gibi isimler sayesinde bu seyahate dair müthiş bir haber akışı meydana gelmiş. Özellikle Slavia’nın geliş ve gidiş günlerinden sonra kaleme alınan bazı yazılarda şahane tespitler ve özeleştiriler var. Slavia’nın pas oyununu ve takım içi yardımlaşmasını öve öve bitirememiş spor yazarlarımız mesela.

    Türk Futbolunun Dönüm Noktası
    Slavialı misafirlerin “Milliyet” için attıkları imzalar. (1927)

    10-1’lik tarihi bir yenilgi var ve bu skor Fenerbahçe’nin kulüp tarihindeki en farklı yenilgisi… Ama Taksim Stadı’nda Ömer Tanyeri’nin attığı şeref golü de var. Bu maçı Fenerbahçe tarihinde nereye koyuyorsunuz? Bir yanda üzüntü var ama bir yanda da şeref golünün getirdiği bir teselli var.

    Gol teselliden de öte, büyük bir sevince yol açmış. Seyircilerin maçtan sonra Alaaddin’i omuzlara alıp stadyum kapısına kadar götürdükleri düşünülecek olursa, goldeki aslan payı onun gibi gözüküyor. Fakat Fenerbahçe tarihini kendinden sonraki nesillere armağan eden Dr. Rüştü Dağlaroğlu “Ömer Tanyeri attı” diyorsa, doğrudur. Zira bunu bizzat kendilerinden dinleyip, öğrenmiştir. Ömer Bey’in (ki lakabı Beleş) “Doğru zamanda, doğru yerde olmak” ile özetlenebilecek gol sezişi düşünüldüğünde hiç de sürpriz değil. Bu arada İstanbul Karması ile Slavya’ya atılan üç golün de sahibi Fenerbahçeliler; Zeki Rıza Sporel ve Alaaddin Baydar!

    1923’teki Fenerbahçe takımı esasında rekorların ve başarıların takımı. 1922-1923 sezonunda 58 gol atıp gol yemeyen namağlup bir takım var. Fenerbahçe’nin o tarihi kadrosunu okurlarımıza tanıtır mısınız?

    Tek kelimeyle “inanılmaz” bir ekip! Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay, Sabih Arca, Bedri Gürsoy, Zeki Rıza Sporel, Alaaddin Baydar ve Ömer Tanyeri! Fenerbahçe ve Türk spor tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Elkatipzade Mustafa Bey’in kurduğu altyapı takımlarında yetişen bu sporcular için bizim kullandığımız bir tabir var: “Esir Şehrin Moral Kaynağı”. Fenerbahçe’nin işgal kuvvetlerine karşı kazandığı her maç, büyük bir sevinçle karşılanıyor. O yılları anlatan hatıralarda sahaya girip gol atan oyuncuya sarılmaya koşan seyircilerden bile bahsediliyor.

    Türk Futbolunun Dönüm Noktası
    1925 yılındaki maçtan önce Fenerbahçe ve Slavia takımları. (Gol Spor)

    1922-23 sezonundaki yenilgisiz ve gol yemeden şampiyon olan kadronun fahri başkanı Şehzade Ömer Faruk. Şehzade Ömer Faruk, Fenerbahçe tarihinde önemli bir yere sahip. Şehzade Ömer Faruk dönemi nasıl geçmişti Fenerbahçe’de?

    Şüphesiz Ömer Faruk Efendi’nin günümüz başkanlarından farklı bir statüsü vardı. Aktif olarak yönetmese de kulübü 1920-1924 yılları arasında Fahri başkan olarak himaye etmiş. Şehzade’nin Millî Mücadele’ye olan olumlu bakış açısı göz önüne alındığında bu ilişki daha da değer kazanıyor. Ömer Faruk Efendi’nin kulübü birkaç kez ziyaret ettiğini, anı defterini imzaladığını biliyoruz. Özetle Şehzade, işgal güçleriyle sahada mücadele veren kulübünü yalnız bırakmamış. Slavia ile 1923’te yapılan maçtan önce verilen davette Fenerbahçe’yi temsil etmiş. Bu bilgiler ışığında Ömer Faruk Efendi’nin Fenerbahçe tarihinin zenginliklerinden biri olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. 

    Şimdi takvimlerimizi 5 Haziran 1927’deki tarihi galibiyete çevirelim isterseniz. Slavia Prag bir kez daha İstanbul’da ama bu kez bambaşka bir sonuç var. 1-0’lık tarihi galibiyet büyük ses getiriyor o günlerde…

    3 Haziran 1927’de Galatasaray Taksim Stadı’nda Slavia ile karşılaşırken, Fenerbahçeliler de Ali Naci Karacan’ın bizzat Almanya’ya gidip getirdiği, Bekir’i karşılamak üzere Sirkeci garına gitmişler. Gazeteler “Milli takımın eşsiz futbolcusu Bekir geldi” haberini birinci sayfadan duyurmuşlar. Bekir de kendisinden bekleneni yapmış ve Fenerbahçe’ye maçı kazandırmış. Gazetelerde maçtan sonra Fenerbahçe’ye, Türkiye’nin dört bir yanından, iki yüzü aşkın tebrik ve takdir telgrafı geldiği haberlerine rastlıyoruz. Slavialılar ise, ilk ziyaretlerinin aksine, herhalde mağlubiyetin moral bozukluğundan olacak, o akşam Fenerbahçelilerin verdiği ziyafete gelmemişler.

    Türk Futbolunun Dönüm Noktası
    Bu neticeyi iftiharla alkışlayarak sporcularımızı bihakkın tebrik edebiliriz. Fenerbahçe:1 – Slavia:0 (Milliyet)

    Dediğiniz gibi, bu tarihi galibiyeti getiren Bekir Refet Teker namı diğer Bombacı Bekir’in kafa golü oldu. Bombacı Bekir’in Fenerbahçe tarihinde özel bir yeri var. Futbolseverlere ve Fenerbahçelilere Bombacı Bekir’i anlatır mısınız?

    Fenerbahçe altyapısından, Elkatipzade Mustafa Bey mucizesinin eseri Bekir… Profesyonel anlamda yurtdışına transfer olan ilk Türk futbolcusu… Bugünden o günlere dönüp baktığımızda Bekir’in Karlsruhe’ye transferini, altyapıdan oyuncu yetiştirip ihraç etme hayalinin başlangıcı olarak kabul edebiliriz. Sevecen Tunç’un yakında yayınlanacak olan kitabında Bekir hakkında çok güzel bir bölüm olacağını öğrendik. Bunu da Bekir’in adının yaşatılması adına sevindirici bir haber olarak görüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasının da bulunduğu kulüp hatıra defterindeki son yazının Bekir tarafından yazılmış olması Fenerbahçe tarihi için güzel bir tesadüf kanımca. 4 Aralık 1951 tarihinde şöyle demiş büyük Fenerbahçeli: “Uzun senelerden sonra kulübümü ziyaretimde idareci ve sporcularının fevkalade gayretlerini müşahede ettim. Bu faaliyetlerin semerelerini pek yakın zamanda toplayacaklarından hiç şüphem yoktur.”

    Prof. Dr. Vahdettin Engin

    Spor Tarihi Araştırmaları Derneği çalışmalarına başladı. Kasım 2021’den bu yana sosyal medyada da çalışmalarınızı paylaşıyorsunuz. Son olarak dernek çalışmalarını ve projelerinizi bizlerle paylaşır mısınız?

    Öncelikle bize yer verdiğiniz için Derneğimiz adına çok teşekkür ederim. Fenerbahçe Tarihi üzerine uzun zamandır çalışmalar yapan bir ekibiz. Fenerbahçe tarihine yaptığımız katkıların gördüğü ilgi üzerine kurumsal bir yapı oluşturmaya karar verdik. Bu konudaki en büyük desteği de sevgili Hocamız Prof. Dr. Vahdettin Engin’den gördüğümüzü belirtmek isterim. Spor tarihi üzerinden, belgeye dayanmayan söylemlerle toplumu ayrıştıranların karşısında konumlandırıyoruz kendimizi. Spor tarihi, üzerinde bilimsel çalışmaların az olduğu bir alan. Bu alanda akademik olarak çalışma yapmak isteyen kişilere destek vermek, özel arşiv ve koleksiyonların kamuoyunun hizmetine sunulmasına yardımcı olmak istiyoruz. Hangi renkte olursa olsun, gerçeğin peşinde ve hizmetindeyiz.

    Barış Kenaroğlu Celal Umut Eren (Milliyet – 6 Şubat 2022)