Etiket: Şükrü Birand

  • Altın Çocuk

    Altın Çocuk

    Kıymetli büyüğümüz Sibel Kurt’un Fenerbahçe resmî dergisinde yaptığı röportajları kendi web sitesinde (SibelKurt.org) topladığı malûmunuz… Arşivleri karıştırırken Fenerbahçe’nin efsane sporcularından, dünya iyisi bir insan olan merhum Şükrü Birand’ın röportajına denk gelince, rahmetli Rauf Denktaş’ın röportajında yaptığımız gibi bunu da sitemizde yayınlamak için kendisinin müsaadesini aldık. Huzurlarınızda “Altın Çocuk” Şükrü Birand… Nur içinde yatsın…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şükrü Birand

    Futbol hayatına atıldığı andan itibaren dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış,  “Altın Çocuk” tu o. Fenerbahçe ve milli takım için bulunmaz bir kaftan. Ona “En az 10 yıl yerinden oynatılmayacak adam” deniyor ve arkasından bir “Oh!” çekiliyor: “Fenerbahçe 10 yıl sağ bek sıkıntısı çekmeyecektir.” 

    Basri Dirimlili gibi bir futbolcuyu hayatında örnek alan bir futbolcudan nasıl başarısız olmasını bekleyebilirsiniz ki… Şükrü Birand’ın ekolü de Basri Ağabeyi oldu.

    Fenerbahçe’de 69 futbolcu 200’ün üstünde maç yaptı. Bu 69 değerli futbolcumuzdan birinci sırayı Sayın Lefter Küçükandonyadis 615 maçla alırken, Şükrü Birand ise 318 maçla 25. sırayı aldı. Hepinize minnettarız.

    Altın Çocuk

    – “Fenerbahçeli olunmaz Fenerbahçeli doğulur” deriz her zaman siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Şükrü Bey?

    Doğuştan Fenerbahçeliyim. Benim rengim sarı lacivertti. Çocukken, babamla yaşadığımız elim bir olay vardı. Bir at arabası kazası geçirdim. Babam o kazada beni kurtarmasaydı, bugün iki bacağım olmayacaktı… İşçi bir ailenin çocuğuydum. Babam torna ustasıydı. Ankara’da doğmuşum. İlkokul çağında Adapazarı’na göçmüşüz. İlkokulu Adapazarı’nda okudum. Sona tekrar Ankara’ya döndük. Liseyi Ankara Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde okudum. O arada bizim mahallenin çocukları, hep birlikte maçlara gidiyorlar, beni de beraberlerinde götürüyorlardı. Mahalle maçları oynarken beni ilgi ile izleyen milli takım hocaları vardı. Ve ben daha hiçbir takımda oynamadan genç milli takımına çağrıldım. O zamanlar Basri Dirimlili hayranıydım. Fenerbahçe’de “Mehmetçik” lakaplı olan sonradan beraber olduğumuz ağabey kardeş antrenör Basri Ağabey’i çok seviyorduk.

    – Spor hayatınız profesyonel olarak nasıl başladı, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne girişiniz nasıl oldu?

    Eskiden her takımın 11’ini rahatça sayardınız. O yıllarda bir takıma gidip oynadığınız zaman “Bir sporcu en az bir 10 yıl oynar” düşüncesi vardı. Ankara Aydınlıkevler’de mahalle arkadaşlarımla futbol oynarken, Gençlerbirliği’nden Rauf Başer diye bir antrenör vardı. Beni Gençlerbirliği’nde oynatmak istedi. Ama kısmet Toprakspor’muş. Toprakspor’a seçildiğim yıl öncesinde, genç milli takımına da seçilmiştim.

    Hem kuvvetli bir takıma girmiştim, hem de milli takıma seçilmiştim. İkinci kulübüm PTT oldu. Sonra Fenerbahçe beni istedi. Hayallerim gerçekleşiyordu. Sevdiğim kulüpte top oynayacaktım. Yaş 18-19. O zamanlar Galatasaray, Beşiktaş kulüpleri de beni almak istiyordu. Hatta Türkan Şoray’ın eski hayat arkadaşı Rüçhan Adlı, Galatasaray yönetimindeydi. Beni almak üzere uçakla özel olarak gelmek istiyordu. Beşiktaşlı Ali Tozkonmaz da bir taraftan. Ama benim gönlüm Fenerbahçe’deydi. Fenerbahçe Asbaşkanı Müslüm Bağcılar idi. Ankara’da benimle temasa geçen Müslüm Bağcılar, Ahmet Erol ve Erdal Kocaçimen beni Fenerbahçe’ye istiyorlardı. Bu benim için inanılmaz bir olaydı. Fakat babam transferim için bir şart koymuştu: “Üniversiteyi İstanbul’da okuyacaksın” diye. Oyunculuğum sürecinde İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nde okudum ve mezun oldum. Netice itibariyle; mukavele için beni ve Ziya Şengül’ü apar topar kaçırıp İstanbul’a getirdiler.

    O sıralarda bir de İstanbul’da ümit milli takımının maçı vardı. Ben ümit milli takımında kadroda değildim. Fenerbahçe-PTT ile maç oynamaya gelmiştik. Beni hemen milli takıma çağırdılar. Fenerbahçe’de bek Özcan (Köksoy) vardı. Onun kadrodan çıkmasıyla ben Çarşamba günü Türkiye – İngiltere maçına çağrıldım. İyi performans gösterdiğimden beni istiyorlardı. Türkiye Fas, Cezayir, Tunus’a maçına da gittim. Bu arada halen PTT’deydim. Fenerbahçeli futbolcular hepsi benimle ayrı ayrı ilgileniyorlar, nasıl Fenerbahçeli yaparız diye uğraşıyorlardı. Tabii ben dünden razıydım. O zamanki transferlerde bir takımın kadrosuna 2-3 kişi alınırdı. Fenerbahçe ile mukavele imzaladım. 1964’de Fenerbahçe Spor Kulübü’ne girişim oldu. “10 yıl oynarım” dedim. 318 defa oynadım.

    – Milli takımda oynadınız…

    32 defa milli takımda oynadım.

    – Takımın hızlanmasında büyük rolünüz vardı. Ve Avrupa maçlarında, milli takım maçlarında dikkatleri üzerinizde topluyordunuz. Transfer teklifleri aldınız mı?

    Çeşitli kulüplerden teklif almıştım. Bir keresinde İrlanda’dan Mr. Toomey bana bir aracı vasıtasıyla “Bugün İrlanda’da böyle bir bek yok. Gelsin onu başkanı bulunduğum Limmerick takımına alayım” diye haber göndermişti ama ben kendisine teşekkür edip, takımımdan ayrılmayacağımı söylemiştim. Zaten o zamanki başkanımız Sayın Faruk Ilgaz çok sinirlenip “İzmir, Ankara derken bir de İrlanda ile mi uğraşacağız?” demişti.

    – 1964-1974 yılları arasında Fenerbahçe’deydiniz ve bir çok şampiyonluklarda sizin de emeğiniz var. Fenerbahçe tarihinde “Altın sezon” dediğimiz beş kupa aldığımız kadroda da siz vardınız…1967-68 senesinde Türkiye Kupası, Başbakanlık Kupası, TSYD, Lig Şampiyonluğu, Cumhurbaşkanlığı ve Balkan Kupası maçlarını kazanarak beş kupayı aldığımız bir dönemdi. Balkan kupası bir Türk kulübünün kazandığı ilk uluslararası kupa olma özelliğini taşıyordu. 

    Oscar Hold, Ionescu, Molnar ve Didi ile şampiyonluklar yaşadık. Hento, Pele, Cruyf ve George Best gibi futbolcularla oynama şansı yakaladım. 5 dönem şampiyonluklar yaşadım. Biz o zamanlar çok para kazanmadık ama hayatımızda para ile satın alamayacağımız bir itibarımız oldu.

    – Fenerbahçe’nin bir de bekarlar kampı vardı…

    Evet… Görev bölümüne göre A. İhsan; idare müdürü, Yaşar; bulaşıkçı ve ütücü, Ziya; gıda uzmanı, Bülent; çamaşırcı, ben de teşrifatçıydım. O günleri hatırlamak ve onların bizde güzel bir anı olarak kalması müthiş bir duygu. Bu arada Ziya, A.İhsan ve bana “3 ahbap çavuşlar” deniyordu. Sonradan aynı eve Yaşar Mumcu, Ercan Aktuna ile katıldı. Bu evi bize Müslüm Bağcılar tutmuştu.

    – En çok etkilendiğiniz bir anınızı paylaşır mısınız lütfen…

    Bir Fenerbahçe – Galatasaray maçıydı. Ayağım yere vurduğu için topu iyice uzaklaştıramamıştım. Top Galatasaraylı futbolcunun ayağına gelmiş ve gol olmuştu. O maç 1-1 sona erdi. Benim üstüme kalmıştı. Korkunç derecede üzülmüştüm. Fakat maç bittiğinde bir anda Fenerbahçeli seyircilerin hep bir ağızdan “Ya ya ya! Şa şa şa! Şükrü Şükrü çok yaşa!” bağırışları karşısında gözyaşlarımı tutamamıştım. Ve o an anladım ki; Fenerbahçe taraftarı hem futboldan çok çok iyi anlayan hem de futbolcusunun motive etmeyi çok iyi bilen şahane bir topluluk.

    – Bir de kendi kalenize golünüz var?

    Çok üzüldüğüm ve yıkıldığım bir andı. O gün ona “Pembe hata” demişlerdi. Altınordu takımına 1967 yılında İzmir’de 1-0 mağlup olmuştuk. O ana kadar kalemizi korumak için çırpınan ben, bir tehlikeyi kaleden uzaklaştırayım derken ters bir hareketle kendi kalemize golü göndermiştim. O an benim ne hale geldiğimi ve ne üzüntüler yaşadığımı bilemezsiniz. Tek rahat olduğum taraf yöneticilerim tarafından o hatanın iyi niyetten kaynaklandığının bilinmesidir. 

    – Fenerbahçe’de forvetlik de yaptınız…

    Oscar Hold bana forvet imkanı da vermişti. Hatta bir İzmirspor maçında iki gol atmıştım.

    Hatırlayabildiklerimden PTT’ye de gollü bir maçım vardı. Bir de Türkiye kupası maçlarından Feriköy’e golüm vardı. Ama asıl yerim her zaman sağ bek oldu.

    – Sportmenlik ve centilmenliğin doruğuna çıkan futbolculardan biri olarak 10. yılın sonunda jübile gününüz geldi çattı. Nasıl bir gündü?

    Jübilemi Datcu ile beraber yaptık. Datcu’nun jübile hakkı yoktu. Bir kulüpte 10 seneyi doldurmayanlar, orada jübile yapamazlar. O da benim jübile hakkımdan istifade etti. Ne kadar üzülsem de tatlı bir veda oldu. Fenerbahçe formamızı son bir kez giyerek el ele sahaya çıktık. İnönü Stadı’nda 10.000 kişi vardı. Şöhretler karmasıyla maç yaptık.

    Fenerbahçe kadrosu: Datcu, Şükrü, Ziya, Alpaslan, Ersoy, Eyüp, Selahattin, Aydın, Osman, Cemil…

    Şöhretler kadrosu ise; Erol, Raşit, Fatih, Ekrem, Dinu, Fratila, Georgescu, Dobrin,Yusuf, Nunweiller’den oluşuyordu.

    Maç 0-0 bitmişti. Maç sonrasında Kız takımları “Dişi Kramponlar”ın mücadelesi vardı. Gecenin 3. gösterisi ise emekliler takımının maçıydı.

    – Sesiniz çok güzeldi ve 10 yıllık Fenerbahçe spor yaşamından sonra sahne hayatına atıldınız.

    Futbol oynarken hem üniversitede okuyor, hem de müzik dersleri alıyordum. Sesimin güzelliğinden kamplarda hep şarkı söylerdim. Hatta Münir Nurettin Selçuk’la bile şarkı söyledim. O da Fenerbahçe’de top oynamıştı zamanında. Şarkı sahnem başladı. Nesrin Sipahi benim dostumdur. Nesrin Sipahi’nin okuduğu “Mazinde Bir Tarih Yatar” ile başlayan Fenerbahçe marşımızın vokalisti bendim. Nesrin Hanım’la beraber okuduk. Diğer futbolcu arkadaşlarım kendi okuduklarını zannetmişlerdi. Enteresan günlerim geçti. Gönül Yazar Fenerbahçeliydi. Sesim güzel diye sahneye davet etmişti. Bir süre sonra teklifler gelince Türk Sanat Müziği solisti olarak bir süre sahneye çıktım, Maksim gazinolarında şarkı söyledim. Çok renkli günlerdi.

    – Daha sonra…

    7-8 sene boyunca TV 8’de spor programı yaptım. Şu an Radyospor’da program yapıyorum.

    – Fenerbahçe Spor Kulübü’nde oyunculuk dışında hangi görevlerde bulundunuz?

    Futbol Vakfı’nda genel sekreterlik yaptım. Şu an 2000 Derneği üyesiyim. Fenerbahçe’den kopmanız mümkün değil.

    – Günümüzden kendinize benzettiğiniz futbolcumuz kim?

    Gökhan Gönül’ü benzetiyorum.

    – O yıllardaki Anderlecht – Fenerbahçe maçına giderken yanınızda götürdüğünüz bir şey vardı. Anımsayabiliyor musunuz?

    (Gülüyor) Evet koltuğumun altında kitaplarım vardı. O sıralar üniversiteye devam ediyordum. Belçika’ya giderken ders kitaplarımı da yanıma almıştım. Çünkü bu okulu bitirmem için babama sözüm vardı.

    – Maça çıkarken uğurlarınız var mıydı?

    Bizler maça giderken birkaç uğurumuz vardı: Ben çoraplarımı hiç yıkamadan maça giderdim. Maça çıkarken hep aynı şampiyonluk çoraplarımı giymeye gayret ederdim. Onun için bana “Pasaklı” derlerdi. Vapurla keyifle giderdik maçlara…

    – Ve yıl 2007… Fenerbahçe Spor Kulübümüz hakkındaki düşünceleriniz…

    Fenerbahçe Spor kulübü tüm branşlarında başarıyı yakalamış, büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

    1968’de Faruk Ilgaz zamanında başlayan tesisleşmeler, başkanımız sayın Aziz Yıldırım ile olağanüstü bir yol kat etmiştir. Sayın Aziz Yıldırım’ın bu tesisleşme konusundaki yatırımları da halen devam etmektedir. 2009 UEFA finallerinin de stadımızda gerçekleşecek olması bunun göstergesidir. Futbol Vakfı’nda olduğum zamanlarda Beden Terbiyesi’ne müracaat edip binlerce dönüm araziyi resmi olarak tahsis ettirdim. Arkadaşlarımız o zamanlar Gebze

    -İzmit yolu üzerindeki bu arazileri uzak diye kabul etmediler. Geçenlerde başkanımız sayın Aziz Yıldırım’a da bahsettim. “Bunu araştıralım” dedi. O zamanki resmi olarak tahsis ettiğim araziyi belki şimdi alacaklar. Ve bu arazi devlet tarafından bedelsiz verilmiştir.

    100’lerce dönüm arazi Şile’ye kadar gider. İnşallah Fenerbahçe Kulübü’ne nasip olur.

    Fenerbahçe şu an Türkiye’nin en kurumsal kulübü olmuştur.

    Altın Çocuk

    – Eşinizle 1968 yıllarında tanışıp, evlendiniz.

    Evlenmemiz o kadar kolay olmamıştı. Bir pastanede karşılaşmıştık. Sonrasında kayınpederim “Futbolcuya kız vermem” demişti… Sonunda zor razı etmiştik. O yıl, Manchester City’i yenmişiz. Bir hafta sonra 27 Kasım’da da Ajax ile maçımız var… Benim de 29 Kasım’da nikahım vardı. Yağmurlardan dolayı Dolmabahçe maç oynanmayacak durumda olunca maçı iptal edip 28 Kasım tarihine aldılar. Epey bir heyecan yapmıştım maç tarihi ile ilgili. Fakat sonra 29 Kasım’da evlendim. Sevginin ördüğü duvarları hayatta hiçbir şey yıkamaz. O zamanlardan şimdiye Rengül’le evliliğimiz 40 seneyi buldu. Birkan ve Burçak adında iki tane yetişkin oğlumuz, bir tane de torunumuz oldu.

    – Maçları takip edebiliyor musunuz?

    Maçları seyretmeye nadiren gidebiliyorum ama mutlaka oğlum Mirkan’la izliyorum. Bizim ömür boyu tüm statlarda şeref tribününde izlememiz için yerimiz ayrılmış, kartımız da vardır.

    Fakat diğer statlarda bu hakkımızı kullanamıyoruz. Sadece kendi stadımızda özel tribünümüz var.

    – Fenerbahçe Dergimiz için düşünceleriniz?

    Dergimize söyleyecek hiç söz yok. Her ay büyük bir titizlikle takip ediyorum. İleriki yıllarda büyük bir arşiv olacak. Evimize iki dergi giriyor. Birini okuyoruz diğerini hiç bozmadan torunuma saklıyorum.

    – Rengül Hanım’a 40 yıllık evliliğin başarı anahtarını soruyoruz…

    Eşinizin zevklerini paylaşın… Eğer eşiniz futbolu seviyorsa siz de sevin. Futbol kurallarını biraz öğrenip, maçları takip edecek bilgiye sahip olursanız bundan zaman içinde siz de büyük zevk alacaksınız. Ve paylaştığınız daha fazla şey olacak. Ben Şükrü ile ilk tanıştığımda futbol bilgim çok azdı. Fakat zamanla bu bilgim ve paylaşımım çok ilerledi. Artık kendim için bir futbol hastası diyebilirim. Hala tüm maçları ailece birlikte izliyor. Aynı heyecanı yaşıyoruz.

    –  Sayın Şükrü Birand son olarak taraftarlara mesajınız var mı?

    Öncelikle şunu belirtmeliyim: En gururlandığım an 100. yılda 100. yıl takımında forma giyip oynayabildim. 100. yılda da yer almak müthiş bir duygu.

    Saha içinde 11 Fenerbahçeli oyuncu var. Fenerbahçe’deki 12 numaralı forma taraftarındır. Ve Fenerbahçe’de 12 numaralı oyuncu forması yoktur. Taraftarın 12 numara olması gerektiğini ve formalarının yapılıp satılmasını kulübüme ben önermişimdir. Başka hiçbir kulüpte de bu yoktur. Fenerbahçe büyük bir takım olduğunu tarih boyunca ispatlamıştır. Bundan sonra da taraftarımızın büyük desteğiyle daha iyi günleri olacaktır. Evvelden 12 numarayı yedekler giyerdi fakat ben Yüksek Divan Kurulu’nda 12 numaranın taraftara verilmesini önerdim. İmza topladım. Ne mutlu ki kabul edildi. O gün bugündür 12 numara muhteşem taraftara aittir.

    Röportaj: Sibel Kurt | Fenerbahçe Aylık Resmi Dergisi/Aralık 2007


    Bir Çocuk Vardı

    Bir çocuk vardı…

    Saçının dikliği, vücudunun sırımlığı, tehlikelere basmaktaki inat ve çabukluğu ile, ölümsüz Basri’ye tekrar can verdi.

    Bir çocuk vardı…

    Dünkü sinir ve asap maçını, ekmek peynir yer gibi rahat bitirdi. Ne klasını, ne fiziğini ne aklını ne de ayaklarını dövdürdü.

    Bir çocuk vardı…

    Defans savunmasını bir “Minare gayreti”nden kurtarmış, müdafaa adamlığındaki o “dan-dun” denen 60 yıllık kiri yıkayıp atmıştı.

    Bir çocuk vardı…

    Bekliğin o pek övündüğümüz betonlarını çatır çutur kırmış, marul içinde bile kabiliyeti olmayan topraklarda, batıya çok aydınlık bir pencere açmıştı.

    Bir çocuk vardı…

    Adı ŞÜKRÜ olan bir çocuk…

    İslam Çupi | Akşam Gazetesi – 4 Ocak 1965

  • Amigo Çetin

    Amigo Çetin

    “Sarı Kanaryalar” gazetesinden bir diğer seri… Adı “Fenerbahçemizin Renkli Kişileri” ve ilk konuk Amigo Çetin (Taner). Fenerbahçe tribün tarihinde iz bırakan insanları hatırlamak için çok güzel bir fırsat oldu. Bunları aktarmaya devam edeceğiz. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Amigo Çetin

    Ona Fenerbahçe’nin tribün komutanı diyorlar. Ve ardından ekliyorlar :

    “İşte Fenerbahçe’mizin, 12’nci adamı”

    Evet tribünler orkestrasının şefi Çetin Taner’den bahsediyoruz. Her Fenerbahçelinin, tanıdığı ve elindeki Sarı-Lacivertli bayrağı ile futbolcularımızı coşturan Çetin Taner’i dinleyelim :

    “39 yaşındayım. 30 yıldır Fenerbahçemizin maçlarını izliyorum. Fenerbahçe’yi öyle seviyorum ki bu yüzden evlenmeyi bile düşünmüyorum. Bu sevginin beni öldüreceğini bilsem bile, yine vazgeçmem. Zira Fenerbahçe sevgisi ile yaşıyorum. Evimin her yönü Fenerbahçe resimleri ile dolu. Yatağımdan, içtiğim su kabına kadar her şey Sarı-Lacivert. Benim dünyam Fenerbahçe ile başlar, Fenerbahçe ile biter. Bir başka şey düşünemem. Her kulüp bana amigoluk teklif ediyor. Hatta Nice maçından sonra bir İtalyan yönetici 50 bin lira para ve 3 bin lira aylıklı amigoluk teklif etti. Fenerbahçe’yi bıraktığım an ben ölürüm. Benim sevgim böyle. 3 yıl şampiyon olamadığımız yıllarda ağzımda diş kalmadı. Her sezon kaçan şampiyonluğun ardından uykular uyuyamadım. Şimdi ise dünyanın en mutlu insanı benim.”

    Amigo Çetin
    Amigo Çetin, Şükrü Birand‘a sahnede Fenerbahçe bayrağı hediye ediyor.
  • Kazım Şencan

    Kazım Şencan

    1974 yılında, Fenerbahçe’nin 10 yıllık malzemecisi olan Kazım Şencan (futbolcuların deyimiyle Kazım Baba) ile kısa bir röportaj gerçekleştirilmiş. Fenerbahçe’nin emekçileri ile yapılan bu tip sohbetler bir yana, onların resimlerine ulaşmak da çok kıymetli. Fenerbahçe’de bayrağı Şerafettin Doğan ağabeyimize bırakan Kazım Baba’nın ruhu şad olsun.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kazım Baba

    Şöyle bir tekerleme var :

    “Ben hancı, onlar yolcu…”

    Fenerbahçe’nin 10 yıllık emektar malzemecisi Kazım Şencan da bu tekerlemeyi söylüyor ve “Sarı-Lacivertli kulübün hancısıyım” diyor. Yıllardır çeşitli kulüplerde malzemecilik yapan ve son 10 yıldır Fenerbahçe’de çalışan ve futbolcuların “Baba” dediği 65 yaşındaki Kazım Şencan’ın kendi gözü ile yolcu olarak gördüğü idareci antrenör ve futbolcuları şöyle anlatıyor :

    Antrenörler

    Didi : Sessiz ve kibar.

    Ionescu : Sessiz fakat otoriter.

    Abdullah Gegiç : Düzenli, samimi ve alçak gönüllü.

    Teasca : Çok sinirli fakat çok da neşeli.

    Selahattin Torkal : Yumuşak başlı ve centilmen.

    Basri Dirimlili : Sert ve otoriter.

    İlhan Uralgil : Çok sinirli. Kendi menfaatini düşünür.

    Sabri Kiraz : Efendi ve çok sevilen bir antrenördü.

    İdareciler

    Faruk Ilgaz : Herkesle ilgilenir. Herkese yardım eder.

    Emin Cankurtaran : Çok şakacıdır. Herkesi sever.

    Eşref Aydın : Uğurlu bir yönetici. Onun zamanında 5 kupa aldık.

    Futbolcular

    Ziya Şengül, Önder Mustafaoğlu, Yılmaz Şen, Cemil Turan, Alpaslan Eradlı : Çok titizler.

    Muharrem Algıç : En dağınık futbolcu.

    Serkan Acar, Ion Nunweiller, Fuat Saner, Numan Okumuş, Şükrü Birand : Çok neşelidirler.

    Ilie Datcu, Yavuz Şimşek : Çok şakacı.

    Nedim Doğan, Yılmaz Şen : Çok sinirliler.

    Şükrü Birand : Çok cimri.

    Alpaslan Eradlı : Unutkan.

    Cevher Örer, Önder Mustafaoğlu , Muharrem Algıç : Malzeme beğenmez.

    Cemil Turan, Mustafa Kalpakaslan : Eli en açıklar.

    Kazım Şencan / Sarı Kanaryalar Gazetesi

  • Şampiyonluk Yüzüğü

    Şampiyonluk Yüzüğü

    1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    28 Şampiyonluk

    Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizde tek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.

    7 kere şampiyonluk kazanan 2,
    6 kere şampiyonluk kazanan 3,
    5 kere şampiyonluk kazanan 11,
    4 kere şampiyonluk kazanan 17,
    3 kere şampiyonluk kazanan 41,
    2 kere şampiyonluk kazanan 77,
    1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…


    7 Şampiyonluk Kazananlar

    Esat Kaner

    Naci Bastoncu


    6 Şampiyonluk Kazananlar

    Cihat Arman

    Fikret Arıcan

    Fikret Kırcan


    5 Şampiyonluk Kazananlar

    Halit Deringör

    Lebip Elmas

    Melih Kotanca

    Murat Alyüz

    Müzdat Yetkiner

    Ömer Boncuk

    Selçuk Şahin

    Semih Şentürk

    Şeref Has

    Volkan Demirel

    Ziya Şengül


    4 Şampiyonluk Kazananlar

    Ali Rıza Tansı

    Alpaslan Eratlı

    Can Bartu

    Fazıl Arzık

    Hüseyin Yazıcı

    İbrahim İskeçe

    Lefter Küçükandonyadis

    Mehmet Reşat Nayır

    Ogün Altıparmak

    Osman Göktan

    Rüştü Reçber

    Selahattin Torkal

    Serkan Acar

    Şükrü Birand

    Yavuz Şimşek

    Yılmaz Şen

    Yüksel Gündüz


    3 Şampiyonluk Kazananlar

    Alex de Souza

    Ali Filibeli

    Atilla Altaş

    Birol Pekel

    Cem Pamiroğlu

    Cemil Turan

    Cevat Sayit

    Ercan Aktuna

    Ergun Öztuna

    Erol Keskin

    Fuat Saner

    Halil Köksalan

    Hazım Canıtez

    Hüsamettin Böke

    İsmail Kurt

    Kemal Aslan

    Marco Aurelio

    Mehmet Yozgatlı

    Mustafa Güven

    Muzaffer Çizer

    Müjdat Yetkiner

    Nedim Doğan

    Niyazi Gülseven

    Niyazi Sel

    Nuri Pekesen

    Onur Kayador

    Orhan Canpolat

    Önder Çakar

    Özcan Köksoy

    Özer Kanra

    Rebii Erkal

    Samim Var

    Sedat Karaoğlu

    Selim Soydan

    Serhat Akın

    Şaban Topkanlı

    Şevket Demirtepe

    Tuncay Şanlı

    Ümit Özat

    Yaşar Alpaslan

    Yorgo Angelidis


    2 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Çevrim

    Adil Eriç

    Adnan Tuncay

    Ahmet Erol

    Akgün Kaçmaz

    Ali Güneş

    Ali İhsan Okçuoğlu

    Arif Kocabıyık

    Avni Kalkavan

    Aydın Bakanoğlu

    Aydın Çelik

    Aydın Yelken

    Aykut Kocaman

    Basri Dirimlili

    Bekir İrtegün

    Bülent Büyükyüksel

    Caner Erkin

    Cristian Baroni

    Deniz Barış

    Diego Lugano

    Emin İlhan

    Emre Belözoğlu

    Ender Konca

    Engin Verel

    Erdoğan Arıca

    Ersoy Sandalcı

    Fabio Luciano

    Fatih Akyel

    Gökhan Gönül

    Halil Özyazıcı

    Hasan Özdemir

    Hayati Öney

    Ilie Datcu

    İsmail Alemdaroğlu

    İsmail Kartal

    Joseph Yobo

    Kemal Atakul

    Levent Engineri

    Mahmut Hanefi Erdoğdu

    Marcio Nobre

    Mehmet Topuz

    Mert Günok

    Murat Hacıoğlu

    Mustafa Kaplakaslan

    Muzaffer Ateşçi

    Naci Erdem

    Namık Erbay

    Necdet Çoruh

    Necdet Dalay

    Nedim Günar

    Numan Okumuş

    Numan Uzun

    Nurettin Yıldız

    Oğuz Çetin

    Olcan Adın

    Orhan Menemencioğlu

    Osman Arpacıoğlu

    Önder Mustafaoğlu

    Önder Turacı

    Özcan Arkoç

    Pierre Van Hooijdonk

    Rıfkı Pekşen

    Sabri Kiraz

    Selahattin Karasu

    Selçuk Yula

    Serkan Balcı

    Servet Çetin

    Süleyman Tekil

    Şenol Birol

    Şenol Çorlu

    Şeref Benibol

    Şükrü Ersoy

    Uche Okechukwu

    Yaşar Duran

    Yaşar Mumcuoğlu

    Yusuf Şimşek

    Zafer Göncüler


    1 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Ercan

    Abdullah Sakallı

    Abdülkerim Durmaz

    Ahmet Habiboğlu

    Ali Elgin

    Ali Nail Durmuş

    Alper Akıcı

    Alper Potuk

    Andre Santos

    Argun Nemli

    Aygün Taşkıran

    Bahri Kaya

    Bahtiyar Yorulmaz

    Basri Taşkavak

    Bedii Yazıcı

    Bilal Şar

    Birol Altın

    Bruno Alves

    Burhan Sargın

    Bülent Tanyeri

    Bülent Uygun

    Cahit Zeren

    Can Arat

    Celil Sağır

    Cemal Şıkak

    Cemal Uludağ

    Cemal Uzkes

    Colin Kazım Richards

    Coşkun Demirbakan

    Çetin Aktulgalı

    Dalian Atkinson

    Daniel Guiza

    Deivid de Souza

    Dirk Kuyt

    Durmuş Çolak

    Dusan Pesic

    Edu Dracena

    Egemen Korkmaz

    Elvir Baljic

    Elvir Boliç

    Emmanuel Emenike

    Emre Aşık

    Engin İpekoğlu

    Erdal Kocaçimen

    Erdi Demir

    Erdinç Sandalcı

    Ergin Parlar

    Erhan Albayrak

    Erhan Uyaroğlu

    Erol Bulut

    Eyüp Odabaşı

    Fabiano Lima

    Fabio Bilica

    Fahruddin Zeynelovic

    Faruk Hızer

    Feyyaz Uçar

    Fuat Güngör

    Füruzan Şansal

    Gökay İravul

    Gökhan Ünal

    Günaydın Özyurt

    Güngör Tekin

    Güray Erdener

    Hadi Tarlan

    Haim Revivo

    Hakan Bayraktar

    Hakan Tecimer

    Hakkı Pavli

    Halil İbrahim Kara

    Halil İbrahim Poçar

    Hasan Ali Kaldırım

    Hasan Vezir

    Hasan Yıldızeli

    Hilmi Ardağ

    Hilmi Atakul

    Hilmi Kiremitçi

    Hüseyin Çakıroğlu

    Ion Nunweiller

    Issiar Dia

    Ivailo Petkov

    İbrahim Aydın

    İbrahim Ejder

    İhsan Kavak

    İlhan Eker

    İlker Yağcıoğlu

    İlyas Tüfekçi

    İrfan Denever

    İsmail Güldüren

    İsmail Kurşun

    İsmet Saral

    Jes Högh

    John Moshoeu

    Kadri Aytaç

    Kamil Ekin

    Kamil Güvenal

    Kemalettin Şentürk

    Kennet Andersson

    Kerim Zengin

    Konur Alp Mutlu

    Lütfi Boyer

    Mahmut Aydın

    Mamadou Niang

    Mateja Kezman

    Mehmet Ali Has

    Mehmet Hacıoğlu

    Mehmet Topal

    Mert Meriç

    Michal Kadlec

    Milan Rapajic

    Miroslav Stoch

    Moussa Sow

    Muammer Oraman

    Muhammed Akarslan

    Muhammed İbrahimbegoviç

    Mustafa Arabacıbaşı

    Mustafa Doğan

    Mustafa Özer

    Naci Sarıtaş

    Naim Şukal

    Naki Kinezoğlu

    Nazım Kayar

    Necdet Erdem

    Nezihi Tosuncuk

    Nikola Lazetic

    Nikolas Anelka

    Niyazi Tamakan

    Nusret Özmengü

    Nüzhet

    Ogün Temizkanoğlu

    Oğuz Dağlaroğlu

    Okan Alkan

    Orhan Kapucu

    Osman Denizci

    Ömer Karabacak

    Özcan Kızıltan

    Özer Hurmacı

    Pierre Webo

    Radmilo Ivancevic

    Radomir Antic

    Rafet Atamer

    Rasih Minkari

    Raşit Karasu

    Raul Meireles

    Recep Biler

    Recep Nurcan

    Recep Ölmez

    Rıdvan Dilmen

    Robert Enke

    Sadi Çoban

    Safa Özyurt

    Saffet Akbaş

    Salih Uçan

    Samuel Holmen

    Samuel Johnson

    Sedat Bayur

    Selçuk Hergül

    Semih Arıcan

    Seracettin Kırklar

    Serdar Kesimal

    Serdar Kulbilge

    Serdar Şenkaya

    Sergiy Rebrov

    Serkan Özsoy

    Serkan Reçber

    Sertaç Olcayto

    Srebrenko Repçiç

    Stephen Appiah

    Stjepan Tomas

    Süleyman Köprülü

    Şenol Ustaömer

    Şevki Şenlen

    Tacettin Ergürsel

    Taci Ece

    Tarık Daşgün

    Tayfun Korkut

    Taygun Erdem

    Timuçin Çuğ

    Toni Schumacher

    Tuğrul Duru

    Tuna Güneysu

    Tuncay Becedek

    Turan Akra

    Turan Sofuoğlu

    Turgay Aksu

    Tümer Metin

    Uğur Boral

    Yakup Kordal

    Yaşar Yalçınpınar

    Yenal Kaçıra

    Yıldırım İper

    Zafer Dinçer

    Zeki Rıza Sporel

    Zeki Temizler

    Zihni Kanmaz

    Ziya Atamer

    Zoran Mirkoviç

  • Şike İmalı Bir Ezeli Rekabet Hikayesi

    Şike İmalı Bir Ezeli Rekabet Hikayesi

    Osman elinde gazete, telaşla dükkana girdi, müşterilerin arasında kaybolmuş Zeki’ye hışımla yanaştı:

    “Duydun mu haberi?”

    “Ne haberini?”

    Gazeteyi tezgaha fırlatıp, “Al işte, artık kesin, bunlar bir oyun ediyorlar. Maç iptal olmuş, yeni mevsimde oynanacakmış” diye çıkıştı.

    Zeki yine tüm sakinliğiyle, “Memlekette düzgün ne kaldı ki birader, olur tabİi. Ben sana neler neler anlatıyorum işte. Ne siyaset iyi, ne dünya. Futbolun, sporun iyi olmasından umudumuz niye ki? Hep diyorum, profesyonellik olduktan sonra bu işler değişmiş, her şey para olmuş pul olmuş. Eskiden böyle değilmiş” diye devam etti.

    Osman hızını alamamıştı, “Şu koca koca adamların dediğine bak, bir de bahtlarına UEFA delegesi de buradaymış, adamı köprüde yakalayıp izin almışlar. Hem bütün yazılarda da diyor ki, şike mike yok, koca kulüpler yapmazlar. Bizim izlediğimiz neydi o zaman? Boşa gitti 10 liralar!”

    Konuşmayı uzaktan dinleyen Salih amca, müşterisi dükkandan çıkınca yanlarına doğru yanaştı, “Çocuklar yapmayın etmeyin, 60 senelik camialar bunlar. Hem iki başkanın da topçuluklarını bilirim ben. İkisi de pırlanta gibi insandır. Ne Fenerbahçe ne Galatasaray böyle oyunlar yapacak kulüpler değil, etmeyin” dedi.

    Zeki dedesini duymazdan gelip devam etti, “Birader, Mehmet bize önceden söylemişti. Bu hasılatlar, toto paraları büyük işler. Bunlar ne yaptı ne etti anlaştı, ikinci maça işi bağladı. Ama biz iyi ki bağırıp çağırdık bak korktular. Maçı Mithatpaşa’da oynamaktan çekindiler ve nihayet ertesi mevsime bıraktılar!”

    Tezgahtan gazeteyi alıp Mehmetlerin dükkana doğru fırladılar.

    Kapanış Maçı

    İstanbul’da sıcak bir yaz oluyordu. Şehrin üç büyük takımını tutan üç çocukluk arkadaşı Sultanhamam’da ailelerinin dükkanında çalışıyorlardı. O güzel İstanbul’un güzel zamanlarının en büyük eğlencelerinden birisi futboldu.

    1964/65 futbol mevsimi de heyecanlı başlamıştı aslında. Üç takım sezona iddialı girmişti girmesine ama sezonun sonunda kazanan ikinci defa üst üste Fenerbahçe olmuştu. Sezonun öncesine damgasını vuran hadise Karşıyaka’nın şike yaptığı gerekçesiyle Milli Lig’den düşürülmesiydi. Kümede kalma yolunda önem teşkil eden Kasımpaşa maçında rakibin 6 oyuncusuna para ödediğine hükmedilen Karşıyaka, 4-0 kazandığı maçı hükmen kaybetmiş sayıldı ve küme düşürüldü. Bu sonuçla bir sıra üste çıkan Beykoz ise ligde kaldı. Ara ara şike iddiaları atılırdı ama bu karar önemli bir gelişmeydi.

    Baharın son günlerinde ligi uzun süre önde götüren Fenerbahçe, Ankara’da Hacettepe’yi 2-0 yenip ligin son haftasındaki Beşiktaş maçı öncesi şampiyonluğunu ilan ediyordu. Bu işe en çok sevinen tabi ki Zeki’ydi. Yıl boyunca arkadaşları Osman ve Mehmet’le didişip durmuştu ama aslına bakarsanız rahat bir şampiyonluk olmuştu. Geçen yılın ardından hoca değiştirmelerine rağmen Fenerbahçe, ligi Beşiktaş’ın 6, Galatasaray’ın 8 puan önünde birinci tamamlamıştı.

    Sıcak bastırmıştı, fakat daha oynanacak kupa maçları vardı. Yarı finalde Galatasaray’ın rakibi Ankara Demirspor, Fenerbahçe’nin rakibi İstanbulspor’du. Ezeli rakipler ilk maçları 1-1 biten eşleşmeleri ikinci maçlarda kazanarak finale adlarını yazdırıyordu. Sezonun sonunda Mithatpaşa Stadı’nda futbolseverleri harika bir kapanış maçı bekliyordu.

    22 Haziran – Maça 5 gün kala

    “Epey kısmetliymişsiniz Osman?” dedi Mehmet. Ankara Demirspor’u zorlandığı maçta İsmet’in son dakikada attığı golle devirebilen Galatasaray’da pek iş olmadığını düşünüyordu.

    Osman çıkıştı. “Bizde Metin var,” dedi. “Dün de atmış bomba şutunu. Hem ne olacak son dakikalarda yendiysek, dünyanın sonu değil ya. Kupa bizim işimiz, iki senedir nasıl kazanıyorsak yine alırız.”

    Zeki uzaktan dinliyordu, şampiyonluğun keyfiyle sözün kendisine gelmesini beklerken gülümsüyordu. “İki kupa bizim olacak, takım şampiyonluğu kazanmasına rağmen Beşiktaş’ı devirdi. Dün de Ziya İstanbul’a golünü atmış, kesin alırız maçı.”

    “Maça gidiyor muyuz?” diye sordu Mehmet sonra. Kafasını salladı Zeki ile Osman. “Pazar gecesi 8 buçuktaymış maç, berabere biterse uzamıyormuş ama, Çarşamba tekrar oynanacakmış. O maç da berabere biterse uzayacakmış, uzatmada da gol olmazsa kura çekilecekmiş.”

    Omzunu silkti Zeki, “Pazar gecesi biter iş, alırız”. Osman hırslanıyordu ama sesini de çıkarmadı, çay söylemek için çıktı dükkandan.

    “Kızdırma oğlum şunu” dedi Mehmet. “Sen de kendinden pek eminsin ama baksana ne diyor gazeteler. Sizin topçuların hepsi askerde. Ogün de oynamıyormuş, ordu milli takım kampına katılıyormuş.”

    “Ogün’e izin alırız” dedi Zeki. “O işi çözer bizim başkan. Ogün lazım bize. Şenol yok, Birol yok, Selim yok, Nedim yok, Ogün’ün oynaması lazım.”

    “Neyse gelir şimdi Osman, kapatalım şu bahsi artık, sonra konuşuruz.”

    25 Haziran – Maça 2 gün kala

    “Vay Ofsayt Osman, bu da mı gol değil”

    “Deme be şunu Mehmet, kaç kere diyeceğim, deme artık”

    “Tamam be birader takılıyoruz. Hem Sadri Alışık’a benzetiyoruz işte fena mı? Ne güzeldi film, hepimiz çok beğenmedik mi? Şakayla karışık Sadri Alışık.”

    “Yahu nasıl bir adam Ofsayt Osman, ben öyle miyim aşk olsun.”

    “Belki sen de onun gibi güzel bir kız bulursun, niye öyle diyorsun.” diye lafa girdi Zeki.

    Arkadaşlar işten çıkmış Sultanahmet’e doğru yokuşu çıkarken şakalaşıyorlardı. Laf dönüp dolaştı, maça geldi. Mehmet maça gitmekten cayar gibiydi:

    “Yahu çiçek gibi hava var, ne yapacağız maçı? Kalkıp Florya’ya plaja gidelim, tam zamanı.”

    “Olur mu yahu” dedi Osman, “Kaçar mı bu maç? Söz verildi bir kere gidiyoruz.”

    Zeki gazetede okuduğu haberleri sıraladı peş peşe: “Metin de çekiniyoruz demiş. Gündüz hoca zaten temkinli. Bizim İngiliz ise kendinden emin. Yalnız tek bahtsızlık Ogün’e izin alamamış bizimkiler. Maçtan sonra uçakla İspanya’ya gönderelim demişler ama paşalar izin vermemiş. Neyse artık onsuz bir çözüm bulacağız.”

    “UEFA’dan birileri buradaymış, duydunuz mu?” diye lafa girdi Mehmet. “1967 Gençler şampiyonasını Türkiye’ye verebilirlermiş, stadyumları geziyorlarmış. Ne güzel olur, ilerideki dünya kupalarının yıldızı olacak oyuncular gelebilir, biz de bütün dünyadan önce onları izleriz. Genel sekreter Hans Bangerter buradaymış, önce İstanbul’daki stadyumlara bakmışlar, şimdi de Anadolu’dakileri geziyorlarmış. Halit Kıvanç yakalayınca sormuş soruları. Ofsayt kuralını değiştirmeye sıcak bakıyormuş UEFA, ceza sahası çizgilerini taç çizgilerine kadar uzatıp, ofsaytı sadece burada uygulayacaklarmış.”

    “Yahu olur mu öyle şey,” dedi Osman. “Böyle işlerle uğraşacaklarına adam gibi top oynamayı öğretsinler. En basitinden şu oyuncu değişikliği işini düzeltsinler. Adam sakatlanınca takım eksik kalıyor böyle iş mi olur. Kaleci sakatlanınca al başına belayı, kaç kere oldu takımlara.”

    Mehmet; “UEFA istemiyormuş oyuncu değişikliğini. Sakat numarası yapanlar var diyormuş Bangerter. Olacak iş değil hakikaten, bakalım ne olacak,” diye destekledi arkadaşını.

    “Yahu bırakın şu adamı” diye girişti Zeki, “Bizimkiler Ercan’ı kaçırmış, duydunuz mu? İyi o çocuk, santrhafta öyle bir adam lazımdı bize. Çok iş yapar, yalnız sizinkiler kesin fellik fellik arıyordur.”

    “Yahu hem para yok diye konuşuyorlar, hem de her mevsim döküyorlar ortaya. Şeref de Beşiktaş’a girecek diyorlar Zeki, o işe ne diyorsun?” dedi Osman.

    “Şeref hiçbir yere gitmez. Şeref demek Fenerbahçe demektir. Olur arada böyle haberler ama sonunda kalır, itimadım tam.”

    Mahallenin girişinde Pazar sabahı tramvay durağında buluşmak üzere ayrıldılar.

    27 Haziran – Maç günü

    En erken Osman geldi durağa. Bayram günü gibi giyinmişti, ütülü beyaz gömleği ve jilet gibi pantolonuyla arkadaşlarını beklemeye koyuldu. Beklerken de elindeki Milliyet’in Kulis bölümüne takıldı gözü, Fenerbahçe ve Galatasaray başkanları İsmet Uluğ ve Suphi Batur’un Tenis-Eskrim Dağcılık kulübündeki yemeğini yazıyordu:

    “İsmet, gene Fenerbahçe kendisini dev aynasında görüyor. Biz sizin eski günlerinizi de biliriz. Az mı ağlattık sizi?”

    “Ne o, yoksa sen Fenerbahçe’yi Demirspor mu zannediyorsun? Dua edin Feriköylü İsmet kurtardı sizi. Ha doğru ya, İsmet olsun çamurdan olsun.”

    “Yaaa, beğenemedin mi Galatasaray takımını?”

    “Bak Suphi, benimle şaka etmeye kalkma. Kızdırırsan benim kafamı iş başka olur.”

    “Ne olacakmış yani ya?”

    “Ben olacağını bilmem. Tutar sizi yeneriz. Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’na girmeyiz de Kupa Galipleri’ne gireriz. O zaman siz avcunuzu yalarsınız. Sevinciniz kursağınızda kalır. Yapar mıyız, vallahi yaparız bunu. Sonra ne oldu sana anlayamadım. Sen bana telefon edip teşekkür etmedin mi? Ne çabuk döndün?”

    “Maç berabere bitse nasıl olur İsmet?”

    “Şimdi berabere dersiniz, sonra tutar yenersiniz. Ondan sonra da Milli Lig şampiyonunu yendik diye beyanatlar verirsiniz. Bizim bunlara karnımız tok. Biz çıkar sizi şakır şakır yeneriz kardeşim.”

    “Ha unutuyordum. Ne oldu Ogün’ün işi?”

    “Vallahi ben Ogün’ü bugünü bilmem. Haliniz harap sizin. Hakkı gelecekti, ne oldu? Unuttu mu acaba? Ama o öğle üzeri dalgın değildir. Benim bildiğim Hakkı akşamları dalgındır.”

    “Ha bunu söylediğin iyi oldu işte, Hakkı’ya söylerim.”

    “Hakkı’ya ne söylersen söyle aramızı bozamazsın. Bizim aramızı Ulvi bozamadı, sen mi bozacaksın? Bak bu Sabri’nin transferinde bile çocuk Beyoğlusporlu olduğu halde ‘ayın beşine kadar alırsanız alın, sonra biz talip olacağız’ diye haber yolladım. Bizde öyle katakulli yok. Yarınki maçtan korkma, bizim milyonluk forvet şimdi hep asker. Ogün, Nedim, Şenol, Birol, Selim. Ya bu forvetle çıksaydık ne olurdu haliniz?”

    Mithatpaşa’ya Doğru

    Mehmet’le Zeki birlikte geldiler. “Nerde kaldınız yahu” diye sitem etti Osman. “Geç kalacağız kuyruğa, şimdiden dolmuştur Dolmabahçe. Yürüyün yürüyün.”

    Üç arkadaş tramvaydan Tophane’de inip Mithatpaşa Stadı’na doğru yürümeye, yürürken de birbirine takılmaya başladı.

    Önce Osman “Yahu Zeki ne diyorsun bu Aydın’ın işine, maça bir gün kala hapis kararı çıkar mı bir adama?” diye sordu.

    Zeki kızgın, “Bu ne dalgınlıktır. 910 Lira borcunu ödememiş. Yapılacak iş mi? 10 gün hapis çıkmış, neyse ödeyeceklermiş yarın sabah, çözmüşler. Bir de hakim Müfit Birsen Fenerliymiş ama “hukukta kulüpçülük olmaz, sporcu her şeyden evvel borcuna sadık olmalıdır,” deyip hem fırçalamış bizim Aydın’ı, hem de cezayı tecil etmemiş,” diye söylendi.

    Mehmet de evde başkanların sohbetini okumuştu. “Ne konuştu bu adamlar yahu maça bir gün kala” diye sordu arkadaşlarına. “Bizim Baba Hakkı da gitmemiş, ikisi kalmış baş başa.”

    “Ne konuşacaklar, birbirlerine takılmışlar işte” dedi Osman. “Hadi hadi hızlanın geç kalmayalım, sıra uzamıştır.”

    Stadyum

    Gerçekten de Mithatpaşa Stadı’nın önü o saatten ana baba günüydü. Maç 8 buçukta başlayacaktı ama erzağını, bayrağını kapan gelmişti. Geceden yatanlar bile varmış, öyle konuşanları işittiler. Ellerinde evden getirdikleri yiyecekler vardı ama sıraya girmeden birer simit aldılar. Kuyruktaki bekleyiş, birbirlerine takılmalar, sıradaki diğer insanlarla atışmalarla geçti.

    Aslına bakarsanız, Avrupa bileti için maçın bir belirleyiciliği yoktu ama iki ezeli rakip dostluk maçı bile oynasalar kalabalık hemen toplanırdı. Dedeleri de böyle anlatırdı, babaları da. İki takımın ilk yıllarında bile halk tarafını seçip maçların yapıldığı çayırlara, Papazın Bahçesi’ne hücum ederdi.

    Kalabalıktan stadın dolacağı belliydi ya, bu da 35 bine yakın taraftar ederdi. 10 liralarını verip içeri girdiklerinde daha maça çok vardı. Tuzu en kuru Mehmet’ti tabi. Kendi takımı sahada yoktu, heyecanı arkadaşlarına göre başka türlüydü. Osman ise Zeki’nin bu yılki takılmalarından yılmıştı, kazanmak istiyordu.

    “Rakipten kimi sizin takımda isterdiniz” diye sordu Mehmet.

    “Ben Ziya’yı beğeniyorum” diye lafa girişti Osman. “Daha çok genç, nasıl kaçırdık onu elimizden.”

    Zeki, “Metin bambaşka bir adam ama ben bizim Naci’yi isterdim. Hala üzülüyorum onun gidişine, ayıp ettiler,” diye cevapladı soruyu.

    Maç Başlıyor

    Fenerbahçe’nin Hazım – B. İsmail, K. İsmail – Şeref, Özer, Osman – Şükrü, Hüseyin, Ziya, Ali İhsan, Aydın, Galatasaray’ın Bülent – Bahri, Doğan – Mustafa, Naci, İsmet – Yılmaz, Ayhan, Tarık, Metin, Turan onbirleriyle oynayacağını öğrendiler. Sürpriz yoktu.

    Ve işte maç zamanı geldi çattı. Takımlar şimşek gibi bir gürültü altında sahaya koşturdular. Maçı yönetecek İtalyan hakem Gaston Roversi’nin ilk düdüğüyle final başladı.

    İlk 5 dakika müthiş bir heyecan içinde sanki İngiltere Federasyon kupası maçı gibi geçince iştahları da arttı. Ama ne olduysa ondan sonra oldu. İki takım da bir komedi filmi çevirir gibi oynamaya başladı. Maçta tek tük kaçan pozisyonlar vardı tamam ama, onda bile çok yetenekli ayakların müthiş beceriksizlikleri, toptan bezgin bir çaba içinde 90 dakikanın dolmasını bekleyen halleri vardı.

    Dakikalar geçtikçe homurdanmalar artıyordu tribünde. Arka sıralarındaki adamlar “Şike bu yahu” diye söylenmelerini sıklaştırdılar. “Çarşamba günü de hasılat yaparız diye böyle oynuyorlar, al gülüm ver gülüm. Böyle iş mi olur? Nerde şampiyon Fener, nerde bizim Cimbom. Pes yahu!”

    Mehmet kafasını sallıyordu, o şimdiden hemfikirdi bile homurdanmalarla. Sahada takımı olmamasına rağmen futbol izlemeye gelmişti ama gördüğü rezalet canını sıkıyordu. “Hakikaten şike bu yahu” dedi arkadaşlarına, “Böyle rezalet olur mu?”.

    Zeki ile Osman konduramıyordu. Onları bizzat kendileri kaç defa omuzlarında taşımıştı. Onların böyle bir işe tenezzül edeceğine ihtimal vermek istemiyorlardı. Hem birbirlerine gayet sert de giriyorlardı. Metin o topu ayağına oturtsa, Şükrü’nün ortasına biri yetişse gol de gelecekti işte.

    Tribünde İsyan

    Homurdanmalar bağırışlara döndü. Tribünler “Şike, şikeee” diye tempo tutmaya başladı. Ortalık iyice gerilmişti. Verilen para karşılığında futbol görmek istiyordu seyirci ama oyuncularda hiçbir ışık yoktu. Üstelik İtalyan hakem de iyice limon sıkıyordu maça. Taca çıkan topu frikik olarak kullanan oyuncuya ses çıkarmıyor, faullerde sanki Roma’da “Aşk Çeşmesi”ne para atarmışcasına Mithatpaşa’dan uzak kalıyor, atışlarda 9.15 metrelik duruş yerine aldırmıyor, yani aslında tam olarak “bu oyuna bu kadar hakem” olarak ortada dolaşıyordu.

    Maçın sonuna doğru tepkiler iyiden iyiye arttı. Her yer şike şike diye inliyor, şişeler havada uçuşuyordu. Son düdükle birlikte takımlar soyunma odasına koştururken şişe yağmuru sürüyor, oyuncular kafasını kollayarak içeri kaçışıyordu.

    Stadyumdan çıkış yolunda herkes kızgındı. Bizimkiler de iyiden iyiye kendini kaptırmış, birbirlerine destek çıkıyorlardı.

    “Zaten dün buluşmalarından belliydi. Ne konuştular ki orada? Gazetenin doğruyu söylediği ne malum?” dedi Osman, “Kesin bir işler döndü, Çarşamba yine oynayalım, daha çok para kazanalım diye al gülüm ver gülüm oynadılar”.

    Zeki de katılıyordu buna, “Olan bizim 10 liralara oldu, nerden baksan 300 bin lira toplanmıştır, yarısı 150. Artık yarın Ercan’ın parasını verirler, Şeref de imzalar.”

    Söylene söylene yürüdüler bütün yolu. Gecenin yarısı olmuştu saat, üstelik ertesi gün de iş günü. Sinirliydiler, üç gün sonraki maça gitmemeye yemin etmişlerdi.

    29 Haziran – Maçtan 2 gün sonra

    Zeki ile Osman Mehmet’lerin lokantasına girip bir masaya oturdular. Abdullah amca futbolla pek yakından alakadar değildi ama geldi yanlarına ilişti. Vefalıydı Abdullah amca, mahallesinin takımını hiç bırakmamıştı. Sakinleştirme işi onundu.

    “Çocuklar, olmaz öyle şey” dedi. “Baksanıza gazetedeki yazarlar, yöneticiler de söylüyor. İsterseniz seyircisiz oynayalım diyorlar. Üç kuruş için koca camialara leke düşürülür mü? Gençsiniz, kızgınsınız ama inanın yoktur öyle şey. Hem işte bakın, maçı da öbür mevsime bırakmışlar. Bursa’ya alınsaydı, Eskişehir’de oynansaydı daha mı iyiydi? Her şey iyi olur, boş verin siz işinize bakın.”

    Aslına bakarsanız Mehmet, Zeki ve Osman da o geceki gibi kızgın değildiler. “UEFA genel sekreterine rezil olmamız kötü oldu, turnuvayı vermekten vazgeçmeseler bari” dedi Mehmet.

    “Onun sayesinde maç iptal olmuş diyorlar” diye ekledi Osman. “Kupa Galipleri Kupası’na Galatasaray’ın alınmasına tamam demiş. Ama bir daha böyle şey olmasın diye de maçta şişe içecek satılmasını yasaklayın diye tembihlemiş. Elveda maçta içilen gazozlar, sular. Yandık desene.”

    “Sizin Metin de film çekiyormuş,” diye konuyu değiştirdi Zeki. “Taçsız Kral diyorlar adına. Gider miyiz gelince?”

    Şimdiden sözleştiler ve transferlerle yeni sezonu konuşmaya başladılar bile.

    Yeni Sezon – Yeni Maç

    Maçtan sonraki hararet yerini yaz sakinliğine ve transfer haberlerine bırakmaya başlamıştı. Orhan Şeref Apak yönetimi krizi ince hareketlerle öteleyip hem UEFA’ya karşı mahcubiyetten kurtulmuş, hem taraftarların tepkisinden sıyrılmış, hem de Temmuz sıcağında sezonun yorgunluğu üstünde oyuncuların bir kez daha sahaya çıkmalarını önlemişti.

    Birkaç gün sonra Basri’nin jübilesi oynanacak, tüm dargınlıklar unutulacak, oyuncularla taraftar barışacaktı.

    Kupanın ikinci maçı Eylül’ün birinci günü oynandı. Metin Oktay’ın golüyle 1-0 kazanan Galatasaray kupayı müzesine götürdü. Metin’in maçta attığı gol “Taçsız Kral” filminin final sahnesine konu oldu.

    1967 UEFA U18 şampiyonası Türkiye’de oynandı. Türkiye, Fransa, İngiltere, SSCB yarı final oynadı, Ruslar turnuvayı kazandı. İngiliz Peter Shilton, Frank Lampard, Trevor Brooking İstanbul’da final maçına çıktı.

    Üç büyüklerin maçları çoğu zaman heyecanla, bazen ise böyle garipliklerle sürmeye devam etti. Şike diye bağırılan maç da oldu, şiddetin zirveye çıktığı da.

    Mehmet, Zeki ve Osman diye üç arkadaş belki yoktu ama onlar gibi binlerce İstanbullu vardı. İstanbul gerçekten güzeldi, eski İstanbul hayaliyle o günleri yaşamak muhtemelen çok keyifliydi. Bu yazı da o günleri hayal eden yazarın kaleminden, dönemin gazetelerinden ve gazetedeki makalelerden faydalanılarak kaleme döküldü. Sizlere o günleri yaşatmaya biraz olsun yaklaşabildiysem bile ne mutlu bana.

    Tuncay Yavuz / 04.02.2021 – Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    26 Haziran 1965 tarihli Milliyet gazetesinden
  • Fenerbahçe’nin On Altıncı Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On Altıncı Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 9 Eylül 1973 tarihinde başlayıp 26 Mayıs 1974’de biten Türkiye Ligi’nde, 30 maçta 15 galibiyet, 13 beraberlik ve 2 yenilgi alarak on altıncı Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 30 maçta attığı 15 golle Cemil Turan oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on altıncı Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türkiye Ligi Maçları

    09.09.1973 / Samsunspor 1 – 0 Fenerbahçe

    15.09.1973 / Fenerbahçe 1 – 0 Adana Demirspor

    23.09.1973 / Boluspor 1 – 1 Fenerbahçe

    30.09.1973 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    07.10.1973 / Fenerbahçe 2 – 1 Altay

    27.10.1973 / Fenerbahçe 3 – 1 Bursaspor

    03.11.1973 / Fenerbahçe 0 – 0 Vefa

    11.11.1973 / Kayserispor 0 – 0 Fenerbahçe

    25.11.1973 / Fenerbahçe 0 – 0 Mersin İdman Yurdu

    02.12.1973 / Adanaspor 1 – 1 Fenerbahçe

    08.12.1973 / Giresunspor 1 – 1 Fenerbahçe

    16.12.1973 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş

    22.12.1973 / Fenerbahçe 4 – 0 Göztepe

    30.12.1973 / Ankaragücü 0 – 1 Fenerbahçe

    06.01.1974 / Fenerbahçe 3 – 1 Eskişehirspor

    09.02.1974 / Fenerbahçe 2 – 0 Samsunspor

    17.02.1974 / Adana Demirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    24.02.1974 / Fenerbahçe 0 – 0 Boluspor

    03.03.1974 / Fenerbahçe 2 – 1 Galatasaray

    10.03.1974 / Altay 0 – 1 Fenerbahçe

    16.03.1974 / Fenerbahçe 1 – 1 Giresunspor

    24.03.1974 / Bursaspor 1 – 1 Fenerbahçe

    30.03.1974 / Fenerbahçe 2 – 1 Vefa

    07.04.1974 / Fenerbahçe 2 – 0 Kayserispor

    14.04.1974 / Mersin İdman Yurdu 0 – 1 Fenerbahçe

    20.04.1974 / Fenerbahçe 5 – 1 Adanaspor

    28.04.1974 / Fenerbahçe 1 – 1 Beşiktaş

    12.05.1974 / Göztepe 0 – 2 Fenerbahçe

    19.05.1974 / Fenerbahçe 1 – 0 Ankaragücü

    26.05.1974 / Eskişehirspor 2 – 1 Fenerbahçe


    En Çok Forma Giyenler

    30 Maç : Cemil Turan, Osman Arpacıoğlu

    27 Maç : Alpaslan Eratlı, Ziya Şengül

    25 Maç : Mustafa Kaplakaslan, Yılmaz Şen

    23 Maç : Ersoy Sandalcı, Niyazi Gülseven, Selahattin Karasu

    22 Maç : Timuçin Çuğ

    21 Maç : Ilie Datcu

    18 Maç : Önder Mustafaoğlu

    17 Maç : Ender Konca

    15 Maç : Serkan Acar

    11 Maç : Kamil Güvenal

    10 Maç : Adil Eriç

    5 Maç : İbrahim Ejder

    2 Maç : Ercan Aktuna, İhsan Kavak, Şükrü Birand

    1 Maç : Fuat Saner, İsmet Saral, Yavuz Şimşek


    En Çok Gol Atanlar

    15 Gol : Cemil Turan

    13 Gol : Osman Arpacıoğlu

    2 Gol : Ender Konca, Mustafa Kaplakaslan, Ziya Şengül

    1 Gol : Alpaslan Eratlı, Ersoy Sandalcı, Kamil Güvenal, Selahattin Karasu, Timuçin Çuğ

    Fenerbahçe'nin On Altıncı Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On Altıncı Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1961)

    Fenerbahçe’nin 12. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

    Fenerbahçe’nin 13. Türkiye Şampiyonluğu (1965)

    Fenerbahçe’nin 14. Türkiye Şampiyonluğu (1968)

    Fenerbahçe’nin 15. Türkiye Şampiyonluğu (1970)

  • Fenerbahçe’nin On Beşinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On Beşinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 21 Eylül 1969 tarihinde başlayıp 6 Haziran 1970’de biten Türkiye Ligi’nde, 30 maçta 17 galibiyet, 10 beraberlik ve 3 yenilgi alarak on beşinci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 26 maçta attığı 7 golle Ogün Altıparmak oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on beşinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türkiye Ligi Maçları

    21.09.1969 / Fenerbahçe 1 – 0 Vefa

    28.09.1969 / Altay 0 – 0 Fenerbahçe

    04.10.1969 / Fenerbahçe 2 – 0 İstanbulspor

    19.10.1969 / Ankara Demirspor 1 – 1 Fenerbahçe

    26.10.1969 / Fenerbahçe 2 – 1 Eskişehirspor

    01.11.1969 / Fenerbahçe 1 – 1 Mersin İdman Yurdu

    09.11.1969 / Göztepe 0 – 1 Fenerbahçe

    23.11.1969 / Fenerbahçe 1 – 0 Ankaragücü

    29.11.1969 / Fenerbahçe 2 – 0 Altınordu

    07.12.1969 / Fenerbahçe 0 – 1 Galatasaray

    14.12.1969 / Gençlerbirliği 0 – 1 Fenerbahçe

    20.12.1969 / Fenerbahçe 2 – 0 Bursaspor

    28.12.1969 / PTT 0 – 0 Fenerbahçe

    04.01.1970 / Fenerbahçe 2 – 0 Samsunspor

    11.01.1970 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    22.02.1970 / Fenerbahçe 2 – 0 Vefa

    01.03.1970 / Fenerbahçe 2 – 0 Altay

    07.03.1970 / Fenerbahçe 2 – 0 İstanbulspor

    22.03.1970 / Eskişehirspor 1 – 0 Fenerbahçe

    29.03.1970 / Mersin İdman Yurdu 0 – 0 Fenerbahçe

    05.04.1970 / Fenerbahçe 4 – 0 Göztepe

    12.04.1970 / Ankaragücü 0 – 1 Fenerbahçe

    19.04.1970 / Altınordu 0 – 0 Fenerbahçe

    26.04.1970 / Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray

    02.05.1970 / Fenerbahçe 0 – 0 Gençlerbirliği

    10.05.1970 / Bursaspor 0 – 0 Fenerbahçe

    17.05.1970 / Fenerbahçe 2 – 0 PTT

    24.05.1970 / Samsunspor 0 – 0 Fenerbahçe

    31.05.1970 / Fenerbahçe 0 – 1 Beşiktaş

    06.06.1970 / Fenerbahçe 0 – 0 Ankara Demirspor


    En Çok Forma Giyenler :

    29 Maç : Ercan Aktuna, Ilie Datcu, Ziya Şengül

    28 Maç : Numan Okumuş

    27 Maç : Ion Nunweiller, Levent Engineri, Nedim Doğan, Zeki Temizer

    26 Maç : Ogün Altıparmak

    22 Maç : Şükrü Birand

    20 Maç : Yaşar Mumcuoğlu

    18 Maç : Abdullah Çevrim, Can Bartu

    8 Maç : Yılmaz Şen

    7 Maç : Fuat Saner

    5 Maç : Serkan Acar

    3 Maç : Yavuz Şimşek

    2 Maç : Selim Soydan

    1 Maç : Çetin Aktulgalı, Tacettin Ergürsel


    En Çok Gol Atanlar :

    7 Gol : Ogün Altıparmak

    5 Gol : Zeki Temizer

    4 Gol : Can Bartu

    2 Gol : Abdullah Çevrim, Ercan Aktuna, Nedim Doğan, Yaşar Mumcuoğlu

    1 Gol : Ion Nunweiller, Selim Soydan, Serkan Acar, Ziya Şengül

    Fenerbahçe'nin On Beşinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On Beşinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1961)

    Fenerbahçe’nin 12. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

    Fenerbahçe’nin 13. Türkiye Şampiyonluğu (1965)

    Fenerbahçe’nin 14. Türkiye Şampiyonluğu (1968)

  • Fenerbahçe’nin On Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 10 Eylül 1967 tarihinde başlayıp 25 Mayıs 1968’de biten Türkiye Ligi’nde, 32 maçta 19 galibiyet, 11 beraberlik ve 2 yenilgi alarak on dördüncü Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 26 maçta attığı 8 golle Ogün Altıparmak oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on dördüncü Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türkiye Ligi Maçları

    10.09.1967 / Fenerbahçe 3 – 0 Feriköy

    16.09.1967 / Fenerbahçe 1 – 1 Vefa

    24.09.1967 / Eskişehir 3 – 0 Fenerbahçe

    30.09.1967 / Fenerbahçe 1 – 0 Ankaragücü

    08.10.1967 / Fenerbahçe 2 – 0 Galatasaray

    15.10.1967 / Altay 0 – 0 Fenerbahçe

    21.10.1967 / Fenerbahçe 2 – 1 Ankara Demirspor

    29.10.1967 / Gençlerbirliği 0 – 0 Fenerbahçe

    05.11.1967 / Fenerbahçe 1 – 0 Bursaspor

    19.11.1967 / P.T.T. 0 – 1 Fenerbahçe

    03.12.1967 / Fenerbahçe 1 – 0 Göztepe

    10.12.1967 / Fenerbahçe 3 – 2 Beşiktaş

    17.12.1967 / Fenerbahçe 1 – 1 Hacettepe

    24.12.1967 / Altınordu 1 – 1 Fenerbahçe

    31.12.1967 / Fenerbahçe 1 – 0 Mersin İdman Yurdu

    07.01.1968 / Şekerspor 0 – 0 Fenerbahçe

    03.02.1968 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    11.02.1968 / Fenerbahçe 0 – 0 Vefa

    18.02.1968 / Fenerbahçe 3 – 0 Eskişehirspor

    25.02.1968 / Ankaragücü 0 – 2 Fenerbahçe

    03.03.1968 / Fenerbahçe 3 – 0 Galatasaray

    09.03.1968 / Fenerbahçe 1 – 0 Altay

    17.03.1968 / Ankara Demirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    24.03.1968 / Fenerbahçe 0 – 0 Gençlerbirliği

    31.03.1968 / Bursaspor 0 – 2 Fenerbahçe

    14.04.1968 / Fenerbahçe 1 – 0 P.T.T.

    21.04.1968 / Göztepe 1 – 0 Fenerbahçe

    28.04.1968 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş

    05.05.1968 / Hacettepe 0 – 3 Fenerbahçe

    12.05.1968 / Fenerbahçe 1 – 0 Altınordu

    19.05.1968 / Mersin İdman Yurdu 1 – 2 Fenerbahçe

    25.05.1968 / Fenerbahçe 1 – 1 Şekerspor


    En Çok Forma Giyenler

    31 Maç : Ercan Aktuna

    30 Maç : Abdullah Çevrim

    29 Maç : Yaşar Mumcuoğlu, Yılmaz Şen

    27 Maç : Fuat Saner, Levent Engineri, Yavuz Şimşek

    26 Maç : Nedim Doğan, Ogün Altıparmak, Selim Soydan

    23 Maç : Şükrü Birand, Ziya Şengül

    17 Maç : Numan Okumuş

    10 Maç : Özcan Köksoy

    9 Maç : Can Bartu

    6 Maç : Erdinç Sandalcı, Hazım Canıtez

    5 Maç : Birol Pekel, Özer Kanra, Raşit Karasu

    2 Maç : Şeref Has

    1 Maç : Ali Filibeli, Yakup Kordal


    En Çok Gol Atanlar

    8 Gol : Ogün Altıparmak

    7 Gol : Abdullah Çevrim

    6 Gol : Yaşar Mumcuoğlu

    4 Gol : Ercan Aktuna, Nedim Doğan

    3 Gol : Can Bartu

    2 Gol : Selim Soydan

    1 Gol : Erdinç Sandalcı, Fuat Saner, Ziya Şengül

    Fenerbahçe'nin On Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

    Fenerbahçe’nin 12. Türkiye Şampiyonluğu (1965)

    Fenerbahçe’nin 13. Türkiye Şampiyonluğu (1968)

  • Fenerbahçe’nin On Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 3 Ekim 1964 tarihinde başlayıp 13 Haziran 1965’de biten Türkiye Ligi’nde, 30 maçta 18 galibiyet, 11 beraberlik ve 1 yenilgi alarak on üçüncü Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 27 maçta attığı 12 golle Ziya Şengül oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on üçüncü Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Milli Lig Maçları

    03.10.1964 / Fenerbahçe 4 – 1 Beykoz

    11.10.1964 / Fenerbahçe 5 – 0 Feriköy

    24.10.1964 / Fenerbahçe 3 – 0 Altınordu

    25.10.1964 / Fenerbahçe 3 – 0 İzmirspor

    15.11.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 İstanbulspor

    21.11.1964 / Fenerbahçe 1 – 0 Hacettepe

    22.11.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 Şekerspor

    29.11.1964 / Fenerbahçe 1 – 1 Beşiktaş

    05.12.1964 / Altay 1 – 1 Fenerbahçe

    06.12.1964 / Göztepe 0 – 2 Fenerbahçe

    12.12.1964 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankaragücü

    13.12.1964 / Fenerbahçe 0 – 0 Ankara Demirspor

    26.12.1964 / PTT 0 – 1 Fenerbahçe

    27.12.1964 / Gençlerbirliği 1 – 1 Fenerbahçe

    03.01.1965 / Fenerbahçe 1 – 1 Galatasaray

    07.02.1965 / Fenerbahçe 5 – 1 Beykoz

    13.02.1965 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    20.02.1965 / İzmirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    21.02.1965 / Altınordu 0 – 0 Fenerbahçe

    28.02.1965 / Fenerbahçe 0 – 1 İstanbulspor

    13.03.1965 / Ankara Demirspor 1 – 1 Fenerbahçe

    14.03.1965 / Ankaragücü 0 – 0 Fenerbahçe

    21.03.1965 / Fenerbahçe 1 – 1 Galatasaray

    03.04.1965 / Fenerbahçe 2 – 0 Gençlerbirliği

    04.04.1965 / Fenerbahçe 3 – 0 PTT

    15.05.1965 / Fenerbahçe 3 – 1 Göztepe

    16.05.1965 / Fenerbahçe 1 – 1 Altay

    29.05.1965 / Şekerspor 2 – 3 Fenerbahçe

    30.05.1965 / Hacettepe 0 – 2 Fenerbahçe

    13.06.1965 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş


    En Çok Forma Giyenler

    28 Maç : Şeref Has

    27 Maç : İsmail Kurt, Ziya Şengül

    26 Maç : Aydın Yelken

    24 Maç : Şükrü Birand

    22 Maç : Özer Kanra

    21 Maç : Şenol Birol

    20 Maç : Ogün Altıparmak

    19 Maç : Birol Pekel

    17 Maç : Hüseyin Yazıcı

    16 Maç : Hazım Canıtez

    15 Maç : Ali İhsan Okçuoğlu

    14 Maç : Ali Filibeli, Osman Göktan

    10 Maç : Özcan Köksoy, Yıldırım İper

    8 Maç : Ergun Öztuna

    7 Maç : Yüksel Gündüz

    3 Maç : İsmail Alemdaroğlu

    2 Maç : Atilla Altaş


    En Çok Gol Atanlar

    12 Gol : Ziya Şengül

    9 Gol : Aydın Yelken, Şenol Birol

    4 Gol : Ogün Altıparmak

    3 Gol : Hüseyin Yazıcı, Şeref Has

    2 Gol : Şükrü Birand

    1 Gol : Ali İhsan Okçuoğlu, Birol Pekel, Ergun Öztuna, Osman Göktan, Yıldırım İper, Yüksel Gündüz

    Fenerbahçe'nin On Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

    Fenerbahçe’nin 12. Türkiye Şampiyonluğu (1965)

  • Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Basri Dirimlili… “Mehmetçik” Basri Dirimlili… 1953-1963 yılları arasında 197 resmî maçta oynayıp 7 gol atan bu efsanevî Fenerbahçe futbolcusu, 55 yıl önce bugün, 3 Temmuz 1965’de jübilesini yaptı. Ertesi gün, 4 Temmuz 1965 tarihli Akşam gazetesinde İslam Çupi mükemmel yazılarından birine daha imzasını atıyor ve Mehmetçik Basri’nin vedası aşağıdaki cümlelerle ölümsüzleşiyordu…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not : İslam Çupi’nin yazılarının toplu halde durduğu İslamÇupi.org adresini de hatırlatmadan geçmeyelim.


    Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Bir adam kayboldu belediye ışıkları altında.

    Bir adam futboldaki 20 yılını bir gecenin sıcaklığı içinde eritti.

    Bir adam çeyrek asra yaklaşan futbol gayretini dün akşam 3-5 karanfilin süslediği bir yuvarlak yeşillikle tattı.

    Bu adam Basri idi.

    Basri Dirimlili…

    Bu adam saçını, kaşını, gözünü, burnunu, kaburgalarını hibe ettiği yeşillikten sadece birkaç omuz aldı; 30 dakikada..

    Biz bu jübile maçına ağladık.

    Oynayanlar niçin oynuyor, bırakanlar niçin bıraktı diye ağladık.

    Bir 43’ü yemiş Lefter niçin öttürdüğü toplarla milleti ağlatsın dedik.

    Bir Turgay’ın ellerinden niçin mahrum olalım dedik.

    Can niçin İtalyan çimenlerini kazıyıp dursun dedik.

    Topkapı Müzesindeki Şah İsmail tahtına bakar gibi dikizledik bu maçın ilk devresine.

    Neden bıraktılar, niçin oynuyorlar dedik.

    Can daha birinci dakikada Lefter’in alabildiğine klası ile uzandığı goldeki penaltıyı niye direklerin üzerinden avuta attı diyelim.

    Gerçek şu ki, insanın dün akşamki oyunu gördükten sonra şu ülkede futbol ayakkabısı almağa az değil, biraz değil, pek çok, çok, çok utanırdı.

    Işıklar Basri için ölmüştü ikinci devrede.

    Bir seyirci Leyla’sını arıyordu sol bek yerinde…

    Fakat Basri son duşunu almış ve son limonunu yiyordu tribünde..

    Zaman ve maçlar devam edecek, Basri’siz, Lefter’siz, sonra da Metin’siz, Can’sız…

    İslam Çupi / 4 Temmuz 1965 – Akşam Gazetesi – Mehmetçik Basri’nin Vedası


    Fenerbahçe : Hazım Cantez, İsmail Kurt, Atilla Altaş, Basri Dirimlili (İsmail Alemdaroğlu), Şeref Has, Özer Kanra, Osman Göktan, Ali İhsan Okçuoğlu, Şükrü Birand, Can Bartu, Ziya Şengül, Lefter Küçükandonyadis, Aydın Yelken

    Şöhretler : Turgay (Necdet), Nihat, Candemir (Tuncer), B.Ahmet (Yalçın), Turgay, Kadri, Naci (Yılmaz), Kadri, Cevdet, Kasapoğlu, Suat, Yusuf, Metin, Cemal, Mahmut ve Hilmi