Etiket: Tasvir-i Efkar

  • İttihat Spor’un Kuruluşu

    İttihat Spor’un Kuruluşu

    Kırmızı-Beyaz dergisinde “Eski Hatıralardan” başlıklı bir hatıra dizisi yayınlayan Refik Osman Top’un 30 Kasım 1944 tarihli yazıdaki konusu, İttihat Spor’un kuruluşu olmuş. Aydınoğlu Raşit Bey hariç, bütün başrol oyuncuları (daha doğrusu kavganın bütün tarafları) Fenerbahçe’nin altyapısından… Elkatipzade Mustafa Bey‘in buluşları… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bekir Evime Niçin Geldi?

    Futbol oynadığım zamanlar böyle yusyuvarlak eski mahalle imamları gibi ensesi kalın ve karnı daima ileride giden bir insan değildim. Zariftim, inceydim, şiirdim, velhasıl zürefadan sayılırdım. Hey gidi günler…

    Bir sabah Valideçesmesi’ndeki evimin bahçesinde sırtımı güneşe çevirip zengin tabiatın hayat veren bol ziyasını alıyor ve o zamanın yegane kuvvetli spor muharriri olan Talat Mithat’ın Tasvir-i Efkar’da çıkan son maçımıza ait yazısını okuyordum…

    Kapı çalındı. Kim gelse beğenirsiniz? Bekir değil mi?

    Bu yağız arkadaşla sarılıp öpüştük. Fakat erken gelmesinde bir fevkaladelik vardı.

    Bekir, yanıma oturdu ve kulübüne futbolcu kandıran kurnaz bir idareci gibi karışık sözlerle beni yoklamaya başladı ve “Refik, sensiz bir şey olmaz, Otomobil Nuri ile darıldık. Başta Aydınoğlu Raşit olmak üzere Altınordu’yu bıraktık. Pazar Ligi yapıp oyunlar hazırlayacağız” dedi.

    Yüzüne bakakaldım ve ona : “Yahu iki kişi ile takım olur mu?” dedim. Güldü ve “İki kişi, iki takımdır” dedi.

    Sahne olsa, haydi bir derece tuluat falan filan olur da oynarız ve yuttururuz da… Lakin…

    Bekir, sözümü keserek : “Beni kırma, darılırım, sonra senin için bir şeyler de düşündük, memnun kalırsın” dedi.

    Sanki münhal bir yer varmış da beni düşünecekler…

    Biraz düşündüm ve Bekir’e dönerek : “Aramızda bir mukavele yapalım, toptan ve perakende alış veriş sakattır” dedim.

    Esasen çamaşır değiştirir gibi kulüp değiştirildiği bu sıralarda bir de Ünyon kulüp olsun, ne çıkardı.

    Nihayet örümcek sineğe yapışır gibi yapıştılar ve beni de kulübe bağladılar.

    Sabah ve akşam çıkan gazetelerde epeyce kalaylandık. Fakat ne olursa olsun kuvvetli bir reklamdı. Hatta dostum Burhan Felek bile bir yazısında “Bu oynak safralarla mücadele etmeliyiz” diye bağırıyordu.

    Küfürlere, hücumlara, ataklara rağmen Pazar Ligi kuruldu ve ilk maçımıza hazırlık için antrenmanlara başladık ve Ünyon kulüp şerefine o gece pokerde beni kuşa çevirdiler.

    Maç günü geldi. Kadıköy sahası ağzına kadar dolu idi. Sahaya lacivert gömlek, lacivert donlarla bir onbir çıktı ve İngiliz takımını 7-1 yendik. Halk neticeden ve güzel oyundan memnun kaldılar. Bizim biricik sirk de icrayı lûbiyata başladı. Başka ne yapabilirdik…

    Neme lazım verimli kulüptü.

    Refik Osman Top / Kırmızı-Beyaz (30 Kasım 1944) – İttihat Spor’un Kuruluşu

    Not : Fotoğraftaki Aydınoğlu Raşit Bey’dir.

  • Atatürk Fenerbahçe Stadı’nda!

    Atatürk Fenerbahçe Stadı’nda!

    3 Mayıs 1918 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali’ni ziyaret etti ve kulübün hatıra defterine o meşhur satırları yazdı. Buraya kadar olan kısmı hepimiz biliyoruz… Bilmediğimiz şey, 3 Mayıs 1918’de Atatürk’ün Kadıköy’de başka bir yere gidip gitmediği… Daha doğrusu bugüne kadar bilmiyorduk fakat artık biliyoruz! Yazımızın başlığı “Atatürk Fenerbahçe Stadı’nda!” çünkü o gün Mustafa Kemal Paşa sadece lokalimizi ziyaret etmedi. Anafartalar Kahramanı ve sonraki yılların vatanı kurtaran Başkomutanı, günün bir kısmını da aziz yuvamızda, Fenerbahçe Stadı’nda geçirdi!

    Bülent Batu’nun zihnimize yaptırdığı egzersiz sayesinde, 4 Mayıs 1918 tarihli gazeteleri araştırdık ve bir de ne görelim! Tasvir-i Efkar gazetesinde, bir önceki gün Fenerbahçe Stadı’nda (dönemin İttihat Spor Kulübü) yapılan “Mektepliler İdman Bayramı” anlatılmış. Ve oradaki isimlerin içinde Mustafa Kemal Paşa da var.

    Kadıköy’ün ve Fenerbahçe Stadı’nın Türkiye tarihindeki önemi, ciltler dolusu esere sığmayacak kadar büyük. Fakat kurumların ve kulüplerin bunun hakkını verebildiğini söylemek oldukça zor. Sizleri haber metniyle baş başa bırakmadan önce (kısa vadede pek ümitli olmamakla birlikte) bu anlayışın değişmesini temenni edelim… Tarih, 3 Mayıs 1918… Atatürk Fenerbahçe Stadı’nda!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İdman Bayramı

    Maarif-i Umumiye Nazırı Vekili Ali Münif Bey’in himayesinde Darülmuallimin-i Aliye’nin tertip ettiği üçüncü Mektepler İdman Merasimi Mayıs’ın üçüncü Cuma günü öğleden sonra Kadıköy İttihat Spor Kulübü’nde icra edilecektir. Evvelce Pazar günü de bayrama devam ettirilmesi düşünülmüş ise de bilahare bundan sarf-ı nazar edilmiştir. Merasime öğleden sonra ikide başlanacaktır. Merasime yalnız davetliler ellerindeki davetiye varakalarıyla kabul edilebileceklerdir.

    Köprüden 12.45’te hususi bir vapur hareket edecektir. Ayrıca 12.15’te ve saat birde postalar da vardır. Akşam avdet için 5.30’da Haydarpaşa’dan, 5.45’te Kadıköy’den vapur vardır. Mektepler talebesi ile beraber izdiham hasıl olmamak için öğle üzeri ilk vapurların tercihi münasip olur. Akşam avdet için hususi vapur ilavesi imkanı hasıl olunca malumat verilecektir.

    Atatürk Fenerbahçe Stadı'nda!

    Mektepliler İdman Bayramı

    Dün Kadıköy İttihat Spor Kulübü’nde Maarif Nazırı Vekili Ali Münif Bey’in taht-ı himayelerinde bilumum mekâtib-i iptidâiye ve taliye-i resmiyenin iştirakiyle Darülmuallimin-i Âliye tarafından tertip edilen bir ilkbahar müsameresi icra edilmiştir.

    Müsamerede Şehzade Abdülhalim Efendi Hazretleri, Maarif Nazırı Vekili Ali Münif Bey, ordu kumandanlarından Mustafa Kemal Paşa, maarif müsteşarı profesör Schmidt, İstanbul Vali Vekili İzzet, Tedrisat-ı Tâliye müdür-i umumisi Muslihiddin Adil Beyler ve ekabir-i memurin-i mülkiye ve askeriyeden birçok zevat ile şehrimizdeki bilumum resmî mektepler talebe ve muallimini hazır bulunmuşlardır.

    Bu seneki ilkbahar bayramı geçen seneye nispetle umumiyet itibariyle pek mükemmel olmuştur. Müsamerede Darülmuallimin muallim ve talebelerinden mürekkep bir heyet teşrifat vazifesini ifa eylemekte idi. Med’uvvîn ve mekatib talebesi öğle zamanında kulüp meydanına dahil olmaya başlamışlardır. Saat ikide mekatib-i umumiye kısmı iptidaiyelerinin geçit resmine ibtidar olunmuştur. Mekatib-i mezkure huruf hece sırasıyla ber-vech-i ati yek diğerini takip eylemekte idi:

    Darülmuallimin Tatbikat Mektebi, Galatasaray, İstanbul, Üsküdar, Davutpaşa, Kadıköy, Kabataş, Mercan, Nişantaş, Vefa Sultanileri, Darüleytam Kadıköy Şubesi, Erenköy, Akşemseddin, Barbaros, Bayezid, Reşitpaşa, Cezayirli Gazi Hasan Paşa, Sultanhamam, Rüşdiye, Hoca İshak Efendi, Sultan Selim-i Salis, Şehit Niyazi Bey, Kadıköy Aziziye, Ömer Naci Bey, Fatih, Kasımpaşa, Köprülü, Mahmut Şevket Paşa, Mecidiye, Sultan Mustafa-i Salis, Mimar Sinan, Namık Kemal Bey Numune mektepleri. İmalat-ı Harbiye Usta Mektebi.

    Resmî geçidi müteakip merasime iştirak eden mektepler, meydanlıkta aynı sırayı muhafaza ederek ahz-ı mevki eylemişlerdir.

    Mekteplere terfik edilen mihmandarlar Darülmualliminin şimdiki talebesi meyanından tayin edilmiş idi.

    Oyunlar

    Bu sırada Ertuğrul mızıkası tarafından Marş-ı Sultanî terennüm edilmiş ve hazirun tarafından kaimen istima edilmiştir. Ba’dehu Selim Sırrı Bey’in kumandası altında olarak mekatib talebesi tarafından aletsiz muhtelif harekat-ı bedeniye icra edilmiş ve onu müteakip bacak arası top oyunu başlamıştır. Bu oyun fevkalade heyecanlı ve meraklı olmuşsa da küçük oyuncuların birbirine karışmasından dolayı netice anlaşılamamıştır.

    Saat üçte talebe meydanlıktan çekilmiş ve yerlerini atideki mektepler aksam-ı taliyesine terk etmiştir:

    Darülmuallimin-i Âliye, Galatasaray, İstanbul, Üsküdar İttihat ve Terakki, Davutpaşa, Kadıköyü, Kabataş, Gelenbevi, Mercan, Nişantaşı, Vefa Sultanileri, İmalat-ı Harbiye Mektebi..

    Mekatib-i mezkure de Selim Sırrı Bey’in kumandası altında olarak muhtelif harekat-ı bedeniye icra etmişler ve onu müteakip baştan aşma top oyunu oynanmıştır. Bu oyunda Kadıköy Sultanisi talebesi birinciliği kazanmıştır. Saat dörde yirmi kala taliye talebesi tarafından aletli harekat-ı bedeniyeye başlanmış ve ezcümle mania atlamak, sırık üzerine tırmanmak, çerçeve çevirmek gibi harekatta ibraz edilen fevkalade maharetler nazar-ı takdiri celp eylemiştir. Saat dördü on geçe müsamerenin sabırsızlıkla beklenilen en canlı meşgalesi hulul etmişti. Darülmuallimin talebesinden bazı efendiler tarafından şayan-ı dikkat bir maharetle zıbline raksı icra edilmiştir. Selim Sırrı Bey’in buradaki muvaffakiyeti hazirun tarafından pek sürekli ve samimi alkışlarla karşılanmış ve Maarif Nazırı Vekili Ali Münif Bey bizzat oynanan mahale kadar giderek Darülmuallimine iki kupa ihda etmiştir. Müsamereye saat dört buçukta hitam verilmiştir.

    Tasvir-i Efkâr / 4 Mayıs 1918


    4 Mayıs 1918 tarihli Tasvir-i Efkâr gazetesi
    Atatürk Fenerbahçe Stadı'nda!
    İlgili haberde Mustafa Kemal Paşa | Atatürk Fenerbahçe Stadı’nda!

    Yeni Bir Belge Daha

    Aşağıdaki çok kıymetli belgeye T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı arşivinde rastladık. Milli Eğitim Bakanlığı’nın davetiye listesinin bir müsveddesi olan evrakta, Mustafa Kemal Paşa ismi yok. Olmaması da dönemin protokolune göre gayet doğal… Bununla beraber, yukarıda anlattığımız gibi, büyük komutan, 3 Mayıs 1918 yılında hem Fenerbahçe Stadı’nda bulunmuş, hem de Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret etmişti. Sizleri bu muazzam belgeyle ve Barış Kenaroğlu‘nun transkripsiyonuyla başbaşa bırakıyoruz.

    Atatürk Fenerbahçe Stadı'nda!

    Kadıköy Kuşdili’nde bulunan İttihad ve Spor Kulübü’nde yapılacak Mektepler İdman Bayramı’na davet edilen devlet idaresindeki şahısların isimleri

    Belge Tarihi : 17.07.1336 Hicri (Miladi : 28.04.1918)

    Maarif-i umumiye nezareti dairesine mahsus müsvedde

    28 Nisan 1334 (1918)

    Darulmuallimin Müdürü Servet Bey tarafından tebliğ olunan esame-i cenab-ı nezaretpenahiler üzerine

    -Sadrazam ve Dahiliye Nazırı devletlu fehametlu Talat Paşa Hz.

    -Şeyhülislam ve Evkaf-ı Humayun Nazırı devletlu mehabetlü Kazım Efendi Hz.

    -Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı devletlü Enver Paşa Hz.

    -Maliye Nazırı devletlü Cavid Beyefendi Hz.

    -Adliye Nazırı ve Şura-i Devlet Reisi Devletlu Halil Beyefendi Hz.

    – Hariciye Nazırı devletlü Ahmed Nesimi Beyefendi Hz.

    – Posta Telgraf ve Telefon Nazırı devletlü Haşim Beyefendi Hz.

    -Meclis-i Ayan Reisi Rıfat Beyefendi Hz.

    -Meclis-i Mebusan Reisi devletlü Hacı Adil Beyefendi Hz.

    -Bahriye Nazırı devletlu Cemal Paşa Hz.

    -Maarif-i Umumiye Nazır-ı sabıkı ve Kastamonu mebusu devletlü Ahmed Şükrü Beyefendi Hz.

    -Hazret-i Şehriyari atufetlu Selahaddin Ali Beyefendi Hz.

    -Damad-ı hazret-i Şehriyari atufetlu Abdülhamid Beyefendi Hz.

    -İttihad ve Terakki Cemiyeti Katib-i Umumisi atufetlu Mithat Şükrü Beyefendi Hz.

    Üçüncü Mektepler bayramı bu sene taht-ı himaye-i acizanemde mayısın 3. Cuma günü saat bir buçukta Kadıköy Kuşdili’nde İttihad Spor Kulübü’nde icrası mukarrar

    Üçüncü mektepler bayramına teşrif buyurulması rica, ol babda

    Bu cihetle arz olunan yevm ve saatte mezkur kulübe

    *Vapur: Köprü / Kadıköy İskelesinden saat yarımda hareket edecektir.


    Bugüne kadar Mustafa Kemal Atatürk’ün 3 Mayıs 1918 tarihinde Fenerbahçe Stadyumu’nda olduğunu belirten tek bir kaynak vardı: Tasvir-i Efkâr gazetesi. An itibariyle ikinci kaynağa da erişmiş bulunuyoruz.

    4 Mayıs 1918 tarihli Zaman gazetesi ve “Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa!”

    Bu haberle birlikte “Mustafa Kemal Atatürk’ün (gazetelere yansıyan) Kadıköy’e ilk gelişi” bir kez daha 1918 tarihine sabitlenmiş oluyor. Öyle zannediyoruz ki Kadıköy Belediyesi yetkilileri artık bu tarihin hakkını vereceklerdir.

  • Naci Barlas’ın Hatıraları-II

    Naci Barlas’ın Hatıraları-II

    Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları’nın ilk bölümünü aşağıdaki linkte yayınlanmıştık. Sıra ikinci bölümde… Naci ağabey bu defa şahit olduğu Kuşdili Yangını’nı anlatıyor.

    Naci Barlas’ın Hatıraları-I


    1932 senesi artık Fenerbahçe Kulübü bizi tanır olmuştu.

    Aile fertleri Fenerbahçe yüzünden mektebi ihmal edeceğimden korkmaya başlamışlardı. O senelerde bilhassa Moda’da oturduğumuz yıllarda komşularımız olan (Sonradan Altıyol’daki Dişçi) Şamil, (sonradan M.T.A. Genel Müdürü olan Ruhi Paşazade) İhsan Ruhi Beren ve Arif Sporel ailelerinin Fenerbahçe Kulübü ile olan yakın ilişkileri nedeniyle ve büyüdüğüm için kulübe daha rahat girip çıkabiliyordum.

    Nitekim bir tatil günü olan 5 Haziran Pazar günü kulüpte büyük bir faaliyet ve koşuşturmalar başladı. Bizleri dışarı çıkarttılar. Masalar kuruldu. Bir yandan Altıyol’daki pastaneden pastalar geliyordu. Kapıda o zaman Kürekçilerden Seyfi abiye rastladım. Zannederim Faruk Ilgaz’ın akrabası idi. Ona “Ne oluyor?” diye sorduğumda “Kulübe yeni bir ecnebi antrenör geliyor” dedi. Bu sefer daha büyük bir merakla bekledik ve o devirde çok az gördüğümüz siyah renkli bir otomobille geldiler. Ablak yüzlü, sarışın, dik saçlı, domuz gibi bir adam geldi. Herkes etrafını sardı.

    Kulübün her şeyi ve Başkomutanı olan ve herkesin titrediği Galip ağabey herkesi kulüpten çıkarttı. Gelen antrenörün adı Herr Schveng idi.

    Aynı gece yani 5 Haziran Pazar gecesi, gecenin geç saatlerinde itfaiyenin kampana sesi ile uyanan herkes bir yangın telaşı içinde sokaklara fırladı. Büyükannem yangının derenin öbür tarafında olduğunu söyleyince herkese bir rahatlık geldi. Fakat birkaç dakika sonra “Fenerbahçe yanıyor” diye bir avaz duyduk ki işte o zaman herkes kendi evini unuttu, Fenerbahçe’ye koştu. Allah insanların o andaki çırpınışlarını, haykırışlarını bir daha göstermesin.

    Bir aralık Zeki Rıza ağabeyi gördüm. Bir içeri bir dışarı koşuyordu.

    Vişne Sokak’ta oturan Arif-Afif ikiz kardeşler vardı. Koşup gelmişler, içeriden kupaları kurtarmak istemişler. Kupalar kızmış olduğundan elleri yanmıştı. Bizim evde annem onların ellerini sabunla tedavi ediyordu.

    Halamın oğlu Bahriye Talebesi Kazım ağabey, Pazar olduğu için evde imiş. Hasırcıbaşı sokaktan koşup gelmişti. Zannederim Deniz Harp Okulu son sınıftaydı. Bütün üstü başı yanmış olarak sabah bize geldiğinde “Keşke bizim ev yansaydı da Fenerbahçe yanmasaydı” diye dövünüp duruyordu.

    Şu kadar söyleyeyim ve Allah aşkına inanın ki ne Adviye halam ve büyükannem Kazım ağabeyime muteriz bir tavır takınmamışlardır. Bu bir başka sevgidir çünkü Fenerbahçe onlara sevgilerin, aşkların en büyüğünü yaşatmıştı.

    Birkaç sene sonra bir gün Bek Fazıl ağabey, annesi ve kız kardeşi bizde iken bu yangın meselesi açıldı. Büyükannem hepimize “oturun şuraya” dedi ve “İşgal devrinde bütün kocalar, ağabeyler Ankara’ya Kuvva-i Milliye’ye gitmişler. Biz dört kadın bir de en küçük Pakize halam her gün gece gündüz Mustafa Kemal Paşa’ya ve kocalarımıza dua ederek heyecanla bir zafer beklerken bir sabah Tasvir-i Efkar gazetesinde bir büyük manşet okuduk –TÜRK’ÜN BÜYÜK ZAFERİ-. Biz –Harbi kazandık- zannederek -Allaha şükürler olsun- diye sevinirken –TÜRK’ÜN BÜYÜK ZAFERİ- manşetinin altında Fenerbahçe İşgal Kuvvetlerini 3-1 yenmiştir yazısını okuduk ve sevinçten havalara uçtuk” diye anlatmıştı.

    Bunu şunun için anlatıyorum. O devirde Fenerbahçe’nin devamlı olarak Fransız ve İngiliz işgal kuvvetlerini yenmesi, o zamanın imkanları ile taş basması matbaa sistemi ile basılan Anadolu gazetelerinde de basılmış ve bu, bütün yurtta bir moral kaynağı olan, Fenerbahçe kulübü sevgisi doğurmuştur. İstiklal Harbinin kazanılması, Cumhuriyetin ilanı sonrası memleketin büyük şehirlerinde Sarı-Lacivert renkli kulüpler kurulmuştur. Hatta Adana’da zannederim iki adet Sarı-Lacivert renkli kulüp kuruldu.

    Yangının ertesi günü kulübe gittiğimde, ben o zamanki çocukluk heyecanı ile duvarlardaki aslan, kaplan başlarını aradım. Kaç türlü hayvan başı vardı. Onların canlı gibi gözleri vardı. Hepsi yanmıştı. Bir yandan da molozlar arasından yarı yanmış kupalar vesaire toplanıyordu. Tam o sırada “Kulübün başkanı geliyor” dediler, bizleri uzaklaştırdılar. Bir de baktık ki yeni antrenörle beraber geliyor. Hiç unutmam, yeni antrenör dereden kova ile su taşıyarak kalan molozların üstüne döküyordu. Kurtarılan en belli başlı eşyalar arasında beyaz bir piyano ile elinde kılıç olan bir şövalye büstü vardı. Fenerbahçe Kulübü o piyanoyu son senelere kadar muhafaza etmiştir.

    (DEVAM EDECEK)

  • Naci Barlas’ın Hatıraları-II

    Naci Barlas’ın Fenerbahçe Hatıraları’nın ilk bölümünü aşağıdaki linkte yayınlanmıştık. Sıra ikinci bölümde… Naci ağabey bu defa şahit olduğu Kuşdili Yangını’nı anlatıyor.

    Naci Barlas’ın Hatıraları-I


    1932 senesi artık Fenerbahçe Kulübü bizi tanır olmuştu.

    Aile fertleri Fenerbahçe yüzünden mektebi ihmal edeceğimden korkmaya başlamışlardı. O senelerde bilhassa Moda’da oturduğumuz yıllarda komşularımız olan (Sonradan Altıyol’daki Dişçi) Şamil, (sonradan M.T.A. Genel Müdürü olan Ruhi Paşazade) İhsan Ruhi Beren ve Arif Sporel ailelerinin Fenerbahçe Kulübü ile olan yakın ilişkileri nedeniyle ve büyüdüğüm için kulübe daha rahat girip çıkabiliyordum.

    Nitekim bir tatil günü olan 5 Haziran Pazar günü kulüpte büyük bir faaliyet ve koşuşturmalar başladı. Bizleri dışarı çıkarttılar. Masalar kuruldu. Bir yandan Altıyol’daki pastaneden pastalar geliyordu. Kapıda o zaman Kürekçilerden Seyfi abiye rastladım. Zannederim Faruk Ilgaz’ın akrabası idi. Ona “Ne oluyor?” diye sorduğumda “Kulübe yeni bir ecnebi antrenör geliyor” dedi. Bu sefer daha büyük bir merakla bekledik ve o devirde çok az gördüğümüz siyah renkli bir otomobille geldiler. Ablak yüzlü, sarışın, dik saçlı, domuz gibi bir adam geldi. Herkes etrafını sardı.

    Kulübün her şeyi ve Başkomutanı olan ve herkesin titrediği Galip ağabey herkesi kulüpten çıkarttı. Gelen antrenörün adı Herr Schveng idi.

    Aynı gece yani 5 Haziran Pazar gecesi, gecenin geç saatlerinde itfaiyenin kampana sesi ile uyanan herkes bir yangın telaşı içinde sokaklara fırladı. Büyükannem yangının derenin öbür tarafında olduğunu söyleyince herkese bir rahatlık geldi. Fakat birkaç dakika sonra “Fenerbahçe yanıyor” diye bir avaz duyduk ki işte o zaman herkes kendi evini unuttu, Fenerbahçe’ye koştu. Allah insanların o andaki çırpınışlarını, haykırışlarını bir daha göstermesin.

    Bir aralık Zeki Rıza ağabeyi gördüm. Bir içeri bir dışarı koşuyordu.

    Vişne Sokak’ta oturan Arif-Afif ikiz kardeşler vardı. Koşup gelmişler, içeriden kupaları kurtarmak istemişler. Kupalar kızmış olduğundan elleri yanmıştı. Bizim evde annem onların ellerini sabunla tedavi ediyordu.

    Halamın oğlu Bahriye Talebesi Kazım ağabey, Pazar olduğu için evde imiş. Hasırcıbaşı sokaktan koşup gelmişti. Zannederim Deniz Harp Okulu son sınıftaydı. Bütün üstü başı yanmış olarak sabah bize geldiğinde “Keşke bizim ev yansaydı da Fenerbahçe yanmasaydı” diye dövünüp duruyordu.

    Şu kadar söyleyeyim ve Allah aşkına inanın ki ne Adviye halam ve büyükannem Kazım ağabeyime muteriz bir tavır takınmamışlardır. Bu bir başka sevgidir çünkü Fenerbahçe onlara sevgilerin, aşkların en büyüğünü yaşatmıştı.

    Birkaç sene sonra bir gün Bek Fazıl ağabey, annesi ve kız kardeşi bizde iken bu yangın meselesi açıldı. Büyükannem hepimize “oturun şuraya” dedi ve “İşgal devrinde bütün kocalar, ağabeyler Ankara’ya Kuvva-i Milliye’ye gitmişler. Biz dört kadın bir de en küçük Pakize halam her gün gece gündüz Mustafa Kemal Paşa’ya ve kocalarımıza dua ederek heyecanla bir zafer beklerken bir sabah Tasvir-i Efkar gazetesinde bir büyük manşet okuduk –TÜRK’ÜN BÜYÜK ZAFERİ-. Biz –Harbi kazandık- zannederek -Allaha şükürler olsun- diye sevinirken –TÜRK’ÜN BÜYÜK ZAFERİ- manşetinin altında Fenerbahçe İşgal Kuvvetlerini 3-1 yenmiştir yazısını okuduk ve sevinçten havalara uçtuk” diye anlatmıştı.

    Bunu şunun için anlatıyorum. O devirde Fenerbahçe’nin devamlı olarak Fransız ve İngiliz işgal kuvvetlerini yenmesi, o zamanın imkanları ile taş basması matbaa sistemi ile basılan Anadolu gazetelerinde de basılmış ve bu, bütün yurtta bir moral kaynağı olan, Fenerbahçe kulübü sevgisi doğurmuştur. İstiklal Harbinin kazanılması, Cumhuriyetin ilanı sonrası memleketin büyük şehirlerinde Sarı-Lacivert renkli kulüpler kurulmuştur. Hatta Adana’da zannederim iki adet Sarı-Lacivert renkli kulüp kuruldu.

    Yangının ertesi günü kulübe gittiğimde, ben o zamanki çocukluk heyecanı ile duvarlardaki aslan, kaplan başlarını aradım. Kaç türlü hayvan başı vardı. Onların canlı gibi gözleri vardı. Hepsi yanmıştı. Bir yandan da molozlar arasından yarı yanmış kupalar vesaire toplanıyordu. Tam o sırada “Kulübün başkanı geliyor” dediler, bizleri uzaklaştırdılar. Bir de baktık ki yeni antrenörle beraber geliyor. Hiç unutmam, yeni antrenör dereden kova ile su taşıyarak kalan molozların üstüne döküyordu. Kurtarılan en belli başlı eşyalar arasında beyaz bir piyano ile elinde kılıç olan bir şövalye büstü vardı. Fenerbahçe Kulübü o piyanoyu son senelere kadar muhafaza etmiştir.

    (DEVAM EDECEK)