Etiket: Tevfik Haccar Taşçı

  • Vecihe Taşçı

    Vecihe Taşçı

    Vecihe Taşçı (Gökçen), İstanbul’un tanınmış tüccarlarından Haccarzade Hacı Ömer Efendi ve Haccarzade Hasna Hanımefendi’nin tek kızıydı. Diğer ağabeylerinin Fenerbahçe ile ilgisi var mıydı, henüz bilemiyoruz ama bir ağabeyi, Tevfik Haccar Taşçı, Fenerbahçe için çok önemli bir isimdi.

    28 Ekim 2000 tarihli Milliyet gazetesinde, Yusuf Kobal imzalı bir haber, o gün yapılacak Divan Kurulu’nda Fenerbahçe’nin en yaşlı üyesi sıfatıyla Vecihe Hanım’a bir ödül verileceğini duyuruyordu. Aşağıda sizlere bu haberi aktarmak istedik.

    Geçmiş, mütemadiyen bize ders vermeye devam ediyor. Bugün Fenerbahçe’nin en yaşlı üyesi kimdir? Fenerbahçeliler onun (veya akranları) için ne yapıyor? Daha doğrusu, “Mazinde Bir Tarih Yatar” sözünün gereğini yapıp onları dinliyor, söylediklerini kaydediyor muyuz? Bu sorunun cevabı acıdır… Sizi haberle baş başa bırakalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Vecihe Taşçı Gökçen

    Fenerbahçe’nin yaşayan en eski sporcusu ve üyesi, 95 yaşındaki, 77 yıllık Fenerbahçeli Vecihe Gökçen, kulüpte amatör ruh kalmadığı için eskisi kadar ilgili olmadığını söyledi.

    Gökçen, “Fenerbahçeli sporcular başarılı olsunlar diye dua ediyorum. Artık Fenerbahçe’de her şey çok fazla paraya bağlandı. Eski hava kalmadı. Şimdi çocukları oraya, buraya satıyorlar, yadırgıyorum” dedi.

    Bugün düzenlenecek divan kurulu toplantısında yaşayan en eski üye olduğu için ödüllendirilecek olan Vecihe Gökçen, Fenerbahçe’nin rozetini Londra’da yaptıran Tevfik Haccar’ın kız kardeşi olduğunu belirtip, “1929’dan 1940’lara kadar beş yıl kürekte şampiyon oldum. Fenerbahçeliler çok vefakardır. Ancak daha önce bana bir nedenle verilen plaketim, yanlış yazılan soyadım nedeniyle geri götürüldü ve bir daha bana gelmedi” diye konuştu.

    Hamurum Fenerbahçeli

    En eski Fenerbahçeli, “Biz öyle amatördük ki, Sait Selahattin’ler, Zeki Rıza’lar kulübe candan bağlıydılar. Bizim evde toplanıp, duvar yapmak için para toplarlardı. Ben Fenerbahçe’nin bugünkü başkanını tanımıyorum. Futbol takımının ligdeki durumlarını da bilmiyorum. Ama bu benim amatör olan ruhumdan kaynaklanıyor. Kalbim Fenerbahçeli. Onu her şeyden üstün görürüm, tercih ederim, çünkü hamurum Fenerbahçeli. İşin paraya dökülmesine kızıyorum. Bunun yanı sıra bugünkü Fenerbahçeliler çok nazik insanlar. Beni hiç unutmuyorlar. Ama Zeki Rıza ve çalımıyla Alaaddin Baydar gibi sporcu görmedim. Faruk Ilgaz’dan başkasını da tanımam” ifadelerini kullandı.

    Yusuf Kobal – 28 Ekim 2000 – Milliyet Gazetesi

    Vecihe Taşçı
  • 105 Yıllık Bir Esaret Hatırası

    105 Yıllık Bir Esaret Hatırası

    Bugün sizlere Malta Ulusal Arşivi sayesinde elde ettiğimiz çok önemli bir belgeyi sunuyoruz. Tam 105 yıllık bir esaret hatırası… Birinci Dünya Savaşı yıllarında esir düşüp Malta’ya sürgüne gönderilen kıymetli Fenerbahçe Başkanı Tevfik Haccar Taşçı‘nın el yazısıyla bir evrak…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Önce biraz Tevfik Bey’i tanıyalım…

    Dr. Rüştü Dağlaroğlu,1957 tarihli “Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi” kitabında Tevfik Haccar Taşçı’yı şöyle anlatır :

    “Halep eşrafından tüccar Hacı Mehmet Bey’in oğlu Tevfik Haccar 1899’da İstanbul’da doğmuş olup Fenerbahçe’nin ilk müntesiplerindendir. Tahsil için gittiği Manchester’dan 1910’da avdetinde futbol takımında tekrar yer almış, fakat 1911 harbi dolayısıyla Trablusgarp cephesine gitmiştir. Avdetinde Fenerbahçe Kulübü’ne kısa bir müddet reislik eden Tevfik Bey, Birinci Dünya Savaşı’nda Kanal muharebelerinde İngilizlere esir düştü ve Malta’ya sürüldü.

    Mütarekeden sonra, Fenerbahçe kulübünde tekrar rol alan Tevfik Bey bilhassa tenisin gelişmesinde faaliyet göstermiş ve Müessisan devrinin 3 kişilik idare heyetlerinde yıllarda muhasip aza olarak çalışmıştır. Çok sevilen ve hürmet edilen bir Fenerbahçelidir.”

    Nasuhi Esat Baydar, “Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi“nde Fenerbahçe’nin 1911-1912 sezonunda yaşadığı ilk şampiyonluğu Tevfik Bey’in başkanlığında kazandığını yazmıştı.

    Ve Tevfik Haccar Taşçı, “Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu” başlıklı yazıda okuyabileceğiniz gibi, Türkiye’nin ilk tenis kitabını kaleme alan kişiydi. O yazıda “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Tenis Heyet-i Müttehidesi (Federasyonu) azası ve Fenerbahçe Spor Kulübü müessislerinden tenis kaptanı  Haccarzâde Mehmed Tevfik imzalı kitapta yok, yok” demiştik. Fakat yoklardan biri şimdi gün yüzüne çıkıyor.

    Malta Hatırası

    Tevfik Bey’in Malta’daki esirlik günlerinde George H. Salter isimli bir subay da orada görev yapmaktadır. Detaylarını şurada okuyabileceğiniz şekilde, George bir günlük tutmaya başlar ve oradaki esirlerden de bu günlüğe bir şeyler yazıp çizmelerini ister. Sıra Tevfik Haccar Taşçı’ya geldiğinde, bu kıymetli Fenerbahçeli, deftere William Shakespeare’in II. Richard oyunundan “I count myself in nothing else so happy as in a soul remembering my good friends” cümlesini yazar.

    Çok büyük bir incelik göstererek bize ilgili sayfayı gönderen, Malta Ulusal Arşivi’nin değerli uzmanları Melvin Caruana, Leonard Callus ve Charles Farrugia’ya tekrar teşekkür ederiz. Bu asırlık hatıranın müzemizde sergilenmesi dileğiyle…

    105 Yıllık Bir Esaret Hatırası
    105 Yıllık Bir Esaret Hatırası
  • Ali Naci Karacan’ı Anıyoruz

    Ali Naci Karacan’ı Anıyoruz

    Fenerbahçe’ye uzun yıllar Genel Sekreter olarak hizmet eden müthiş Fenerbahçeli Ali Naci Karacan’ı, 65. ölüm yıl dönümünde Rüştü Dağlaroğlu‘nun Milliyet gazetesinde yayınlanan bir yazısıyla anıyoruz. 1956 yılında açılan Fenerbahçeliler Cemiyeti Lokali vesilesiyle kaleme alınan yazıda Rüştü Dağlaroğlu, Ali Naci Karacan’ın Genel Sekreter seçilme hikayesini anlatıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçeliler Cemiyeti Lokali Açıldı

    Dün akşam resmen faaliyete geçmiş olan Fenerbahçeliler Cemiyeti’nin ana hatları ve gayesi, geçtiğimiz Pazar günü basın mensuplarına izah edilmiş ve Sıraselviler’deki yeni lokal binası, gazetecilere gezdirilmiştir.

    “Fenerbahçeliler Cemiyeti”nin kuruluşu münasebetiyle, Fenerbahçe Kulübü idarecilerinden Rüştü Dağlaroğlu’nun, gazetemizin kurucusu Ali Naci Karacan’a ait bir hatırasını aşağıda bulacaksınız :


    Rüştü Dağlaroğlu Anlatıyor

    İşgal ve mütareke yıllarının o kahraman (11)’i, 1922-1923 senesinin, kalesine sayı yaptırmadan, 64 golle İstanbul şampiyonu Fenerbahçe takımı ihtişam içinde yükselmekte idi. Yeni kurulan İdman Cemiyetleri İttifakı’ndaki sandalyeleri paylaşan ve ekserisi Fenerbahçe’nin muarızı kulüpçülerden mürekkep erkan o namdar kadro ve onun eşsiz şöhretini yok etmek için masa başlarında kararlar almışlar ve emellerine kavuşmuşlardı.

    Senelerce yenilmemiş Fenerbahçe takımı, hadiselere tiksinen bir kısım azasının spora veda etmeleri ile, artık çöküyordu. Lig maçları boykot edilmiş ve durum taraftarlara hüzün verdiği gibi müessisler ve onları temsil eden üç kişiden kurulu İdare Heyeti de doğan buhranı gidermekte ve Fenerbahçe’yi kısa zaman önceki ihtişamına yükseltmekte imkansızlıklarla karşılaşmıştı

    22 Nisan 1927 Cuma günü Müessisler Heyeti’nin senelik toplantısı vardı.

    Sabahın saat 10’unda Kuşdili’ndeki o güzelim binanın alt kattaki büyük salonu 30 müessisten 27’sinin iştirakleriyle hararetli görüşmelere sahne olmaya başladı.

    Yeni seçilecek İdare Heyeti’ne kimse talip değildi. Bu ağır mesuliyeti yüklenmeye tek bir istekli çıkmıyor. Bu zor durum karşısında tecrübeli ve ehil Fenerbahçelilerden, rica ile, fedakarlık istendi. Bu fedakarlığın bilhassa, daha önce büyük hizmetleri mesbuk olmuş, Ali Naci (Karacan) Bey’den istenmesi ve müessislerin bunda ısrarla durmaları karşısında merhum fazla mukavemet gösterememiş ve nihayet Umumi Katip Ali Naci, Umumi Kaptan Sait Selahattin (Cihanoğlu) ve muhasebeci Tevfik Haccar (Taşçı) Beylerden mürekkep kuvvetli bir İdare Heyeti ittifakla iş başına getirilmişti.

    Beyoğlu’nda Bir Fenerbahçe Lokali

    Fenerbahçe’nin kasasında bir kuruş yoktu!.. Kadro dar, takım zayıftı!.. Otorite ve disiplin de zaafa uğramıştı!.. Yeni İdare Heyeti’nin karşı karşıya bulunduğu müşkülâtla dolu bu durumu izah eden yeni Umumi Kâtibe Müessesan Heyeti hudutsuz bir salahiyeti peşinen ve bilakaydüşart tanıdığını beyan etmesine rağmen, Ali Naci Bey bir nokta üzerinde duruyor ve şöyle konuşuyordu :

    • Muhterem arkadaşlar, içinde bulunduğumuz şartlar altında müşkülatla dolu bir vazifeyi mutlak bir salahiyetle heyetimize vermekle gösterdiğiniz derin itimada arzı şükran ederiz!.. Yalnız kulübümüzü yine eski şöhretine layık bir seviyeye yükseltmek için takip edeceğimiz programın esas noktalarından birini de Beyoğlu’nda bir lokal açmak teşkil edecektir… Fenerbahçe Kulübü, bir semt kulübü olmaktan çıkmış ve memleketşümûl bir şöhretin zirvesine vâsıl olmuştur. Bunun tevlid edebileceği faydalardan müstağni kalamayız. Artık kabuğumuza çekilmiş olarak inkişaf edemeyiz. Bu noktanın heyet-i aliyenizce peşin olarak tasvibini lüzumlu görmekteyiz!..

    Müessisler Heyeti, Umumi Katip Ali Naci Bey’in bu teklifini müzakereye koymadan ittifakla kabul etmiş ve idare heyetine gönülden başarılar dilemişti.

    (Fenerbahçeliler Cemiyeti)ni, kulüplerine on para yük olmadan kuran fedakâr Fenerbahçeliler, 29 senedir duyulan bir ihtiyaç ve kulübün bir ana davasını nihayet halle muvaffak olmuş bulunuyorlar. Bugün, cephesinde şanlı Sarı-Lâcivert bayrak dalgalanan Taksim Sıraselviler Caddesi 65 numaradaki 4 katlı binanın önünden geçecek her Fenerbahçeli bu lüzumu 29 sene önce herkesten evvel duyan ve duyuran merhum Ali Naci Karacan’ın aziz hatırasını takdis etmelidir. Fenerbahçe’nin bu büyük ve muhterem evladı yaşasaydı şimdi kimbilir ne mes’uttu!.. Fakat, ruhu, şu anda elbette ki şâd olmuştur diye müteselliyiz!..

    Rüştü Dağlaroğlu / Ali Naci Karacan’ı Anıyoruz

  • Bir Fenerbahçeliden Kuruluş Hikayesi

    Bir Fenerbahçeliden Kuruluş Hikayesi

    17 Mayıs 1942 tarihli “Vatan” gazetesinde, “Bir Fenerbahçeli” imzasıyla 35. yılında Fenerbahçe’nin kuruluş hikayesi yer almış… Böyle yazılar, unuttuğumuz insanları hatırlamak açısından önemli. Her bulduğumuza burada yer vereceğiz. Huzurlarınızda, Bir Fenerbahçeliden kuruluş hikayesi. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kadıköy’den Doğan Güneş

    1907 yılında idi. Türk spor semasında bir güneş doğdu. Kadıköy gençliği başlarında Ziya Nuri, Ayetullah, Enver, Asaf, Yahya olduğu halde Türk spor tarihinde şerefli sayfalar açan, bugün başlı başına bir tarihi olan Fenerbahçe’nin temelini attılar. Bu temiz yuvayı kurdular.

    Fenerbahçe’nin ilk kuruluş günlerinde büyük zorluklara rağmen yılmadan çalışan gençler, her türlü müşkülatı yendiler ve memleket sporuna bu eşsiz denecek yuvayı sarsılmaz bir cemiyet haline getirdiler.

    Fenerbahçe ismini Kadıköyü’nün, o tabiatın bütün güzelliklerini bir araya getirmiş Fenerbahçe’den, renklerini de o zümrüt çayırları süsleyen baharın ilk çiçeği papatyanın sarı-beyaz renginden aldılar.

    İşte bu arada merhum Galip’i, Fuat Hüsnü’yü, meşhur Hasan’ı, Hamit Hüsnü’yü, Tevfik Haccar’ı, Hasan Kamil’i, Kemal Aşki’yi, Mustafa Elkatib’i, Sait Selahattin’i, Yahya’yı Fenerbahçeliler arasına karışmış görüyoruz.

    Birinci Dünya Savaşı

    Fenerbahçe Umumi Harp’ten evvel çok sıkıntı geçirdi. Fakat azimkar gençlerin çalışmasıyla bu buhranlara göğüs gerildi. Kemal Aşkı’nın verdiği bir tek kulübede çalışmalarına devam etti. Ve Moda, Kadıköy, Strugglers’ın yanında yer aldı.

    Fenerbahçe her gün daha kuvvetli bir hale geliyor ve yeni elamanları arasına alıyordu. Elkatip Mustafa’nın geceli gündüzlü çalışmasıyla Türk futbol tarihinde birer yıldız olarak parlayan Zeki’ler, Bekir’ler, Sabih’ler, İsmet’ler, Arif’ler, merhum Sırrı’lar, Ragıp’lar, Fenerbahçe kadrosunda yer aldılar.

    Biz yine Fenerbahçe’nin o şerefli tarihine geçelim : Fenerbahçe bu sırada bir buhran devresi geçirdi. Bekir ve Otomobil Nuri de dahil olduğu halde birinci takımın sekiz dokuz kişisi ayrılarak diğer bir kulübü tesis ettiler. Fakat bu buhran Fenerbahçe’yi sarsmadı. Bilakis daha ziyade çalışamaya sevk etti. İşte bu aradadır ki Fenerbahçe takımında yeni yıldızlar parladı.

    Umumi harp sıralarında idi, gençler memleket müdafaası için vatan sınırlarına koştular. Spor faaliyeti sekteye uğradı. İşte bu buhranlı devrede merhum Sabri Toprak‘ı Fenerbahçe’nin başında görüyoruz. Bu büyük insanın himmeti ile Fenerbahçe bu arada yeni bir binaya da sahip oldu ve Kuşdili’ndeki yanan binaya yerleşti.

    Fenerbahçe asıl tarihini, o ölmez sevgisini mütareke yıllarındaki galibiyetleriyle yaptı. Sevgisini bir mezhep haline getirdi. Her önüne gelen ecnebi takımını yenerek spor tarihimizde şerefli sayfalar açtı.

    Fenerbahçe tarihinde Mustafa Elkatip’ten sonra merhum Mocuğu da unutmamak icap eder. Mocuk zamanın Mustafa’sı olmuştu. Onun çalışmasıdır ki Büyük Fikret, Muzaffer, Niyazi, Mehmet Reşat gibi futbol yıldızları parladı.

    Bütün Sporlarda Fenerbahçe

    Fenerbahçe futbolda olduğu gibi diğer spor sahalarında da başta yer aldı. Bilhassa teniste memlekete, merhum Galipleri, Suatları, Sedatları, Zekileri, Saitleri, Tevfikleri kazandırdı.

    Denizde, atletizmde de büyük muvaffakiyetler gösterdi. Fenerbahçe’ye hizmet edenler arasında merhum Sabri Toprak, sporcu Hariciye vekilimiz Şükrü Saracoğlu, eşsiz sporcu Galip, Ali Muhiddin Hacıbekir, Zeki Rıza Sporel, Hasan Kamil, Fuat Hüsnü, Hamit Hüsnü, Tevfik Taşçı, Hayri Celal, Muvaffak Menemencioğlu’nun isimlerini zikredebiliriz.

    Fenerbahçe tarihinde açılmış bir şerefli yaprak daha var. O da Ebedi Şef Atatürk’ün kulübü ziyaretinde hatıra defterine kaydettiği birkaç satırdır. Büyük kurtarıcı ihtisaslarını şöyle ifade ediyor:

    “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafta mazharı takdir olmuş bulunan asarı mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbabı himmetini tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim”

    Fenerbahçe tarihini süsleyen şerefli sayfalar arasında Slavya, El-İttihad galibiyetleri ve daha bunun yüzlerca açılmış zafer sayfaları da vardır.

    Fenerbahçe’nin ölmez bir tarihi, şerefli bir mazisi var ve bundan sonra da daha bir çok sayfalar açılacaktır.

    Bir Fenerbahçeliden Kuruluş Hikayesi

  • Fenerbahçe’ye Emek Sarf Edenler

    Fenerbahçe’ye Emek Sarf Edenler

    Olimpiyat dergisinin 1933 yılında yayınladığı “Fenerbahçe’nin 25. Yılı Özel Sayısı”nda söz sırası Hayri Celal Atamer’de… Konusu, Fenerbahçe’ye emek sarf edenler! Derginin diğer yazılarına “şuradan” ulaşabilirsiniz. Bitene kadar müstakil sayfaları yazıların arasına da koyacağız. Yine onlardan biri… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’ye Emek Sarf Edenler

    Fenerbahçe’nin bugünkü iftihara değer halini bulmasında onu idare edenlerin namütenahi samimiyet ve kulüpçülüğü ne kadar mühim birer amil olmuşsa, uzun harp seneleri esnasında, azasının ve idarecilerinin askerde bulundukları sırada da, yalnız başına büyük bir feragatle kulüp kapısının kapanmasına mani olan ve isimleri eski Fenerbahçelilerin kalplerine altın birer çivi gibi kazılı kalan aziz büyüklerinin yenilere numune olacak fedakarlıkları da birer sebep teşkil etmiştir.

    Bu zevatın başında şimdiki Manisa mebusu Sabri Beyefendiyi zikir edebiliriz. Fenerbahçe idarecileri kendilerinden kulübün başında reis olarak bulundukları esnada bir büyük kardeş, bir baba gibi şefkat ve insanlık görmüşlerdir. İdare ile bilfiil meşgul olmadıkları zaman da uzaktan, yakından isabetli direktiflerine esirgememişlerdir.

    Sabri beyefendinin İstanbul’dan ayrılıp da bilmecburiye kulüpten maddeten uzaklaşmaları üzerine kulüp riyasetini Dr. Hamit Hüsnü Beyefendi deruhte etmişlerdir kendileri muhakkak ki kulübün bugün bu hale gelmesi için çok çalışmışlardır.

    Harbin en şiddetli zamanında kulüp kapısını açıp kapayan bir Fenerbahçeli vardı: Mustafa

    Ben kulüpçülük ve Fenerbahçelilik hissini, sönmek değil, bilakis bir yanardağ olarak içinde taşıyan ve her şeyini kulüp karasevdasına feda’dan çekinmeyen, faziletin ve ahlak sağlamlığının bir numunesi olarak şimdiki stat müdürümüz Galip’i tanıyorum. Galip gibi sporcu ve fedakar bir azası olmayan kulüplere acırım.

    Fenerbahçe 25 sene evvel 8-10 ülkülü gencin kalbinde bir kıvılcım iken bugünkü yanardağ haline gelinceye kadar muhtelif safahat geçirmiş ve bu safahat esnasında bütün mesuliyetleri omuzlarına alarak dahili ve harici müşkülatla uğraşan kendi öz kaynağından doğmuş aziz ve yılmaz evlatlar yetiştirmiştir. Bunların isimlerini saymak ve onlara sıra vermek bugün ne kadar müşküldür.

    Hangisini söylemeli, Tevfik’i mi, Nasuhi’yi mi, Sami’yi mi, Burhan Asaf’ı mı, Hulki’yi mi, Şakir’i mi, Yahya’yı mı, Ömer’i mi, Zeki Mazlum’u, hangisini Zaten bütün bu isimleri saymakta da bir fayda yoktur. Binaenaleyh bence şu şekilde bir sual irat etmek daha doğru olur:

    Fenerbahçe’ye hangi Fenerbahçeli hizmet etmemiştir? Bu kulübün bu hali bulmasında hangi Fenerbahçelinin emeği ve alın teri yoktur.

    Hayri Celal Atamer

  • Wilhelm Kohlhammer : Der Deutsche Panzer von Fenerbahçe

    Wilhelm Kohlhammer : Der Deutsche Panzer von Fenerbahçe

    Im Herbst seines Lebens hatte Wilhelm eine Aufregung , was ihn wieder mal beschaeftigen sollte. Die Vereinbarung zwischen der Türkei und Deutschland in Oktober 1961 bez neue Arbeitskraftaufnahme hatte ihn sehr erfreut. Die Türken , mit denen er sehr gute Erinnerungen aus seiner Jugend hat , würden in sein Land, sogar in seine Stadt kommen. An die jenigen Türken, die nach Heidelberg kamen , hat er Gastfreundschaft gezeigt. Mit denen hat er über Fenerbahçe und die Meisterschaften,die er mit Fenerbahçe gewonnen hat , gesprochen. Die meisten haben ihn nicht verstanden. Sogar seine besten Freunde glaubten nicht mehr an ihn, die glaubten  dass er spinnt. Wilhelm hatte ja kein Photo , nicht mal eine Rosette . Falls es so wichtig ist , warum erinnerte sich Fenerbahçe nicht an ihn?  Dies enttauschte Wilhem nicht. Er verfolgte seine Mannschaft weiter aus der Ferne und versuchte mit Türken ,die er traf , über Fenerbahçe zu reden.

    Eines Tages hatte ihn ein junger Türkischer Ingenieur, die er in dem selbstgegründeten Heidelberg Hockey Club kennengelernt hat , genau zugehört. Sie haben zusammen über Fenerbahçe gesprochen , haben sich an die alten Tage erinnert. Der junge Ingenieur hat ihn die letzte Situation von Fenerbahçe erzaehlt. In den letzten zwei Jahren war Galatasaray Meister aber seit Wilhelm nach Deutschland zurückgekehrt war, hatte Fenerbahçe allesmögliche gewonnen. Fenerbahçe war die Mannschaft mit den meisten Meisterschaften.Vor 4 Jahren hatte Fenerbahçe sogar die weltbeste Mannschaft, Manchester City besiegt und alle hörten dann von Fenerbahçe. Jetzt nachdem der Transfer vom Stürmer Cemil auch erledigt wird,werde  niemand  mehr Fenerbahçe stoppen.

    Das Gespraech kam zu Ende aber der junge Ingenieur hat es nicht vergessen.Als er gegen Ende von 1972 für den Urlaub in die Türkei kam, hat er irgendwie den Weg gefunden , Fenerbahçe zu besuchen.An die jenigen die er im Klubgebaude getroffen hat, hat er von Wilhelm Kohlhammer erzaehlt und gesagt ,dass er irgend ein Photo,eine Rosette oder eine Fahne ihm mitbringen wil.

    Die Klubangehörigen haben sich sofort darum gekümmert.Alles mögliche wurde vorbereitet und auf die Bestaetigung des Praesidenten Faruk Ilgaz gewartet. In dem Moment haben zwei Journalisten, die damals 27 Jahre alt waren , Kemal Belgin und Atilla Gökçe , von dem Namen Wilhelm gehört.Diese Nachricht ging sofort an die Sportabteilng von der Zeitung Tercüman und bevor das Geschenkpaket nach Heidelberg abflog ,war schon das Auto von Doğan Pürsün und Erol Aydın, beide vom Deutschlandbüro der Zeitung Tercüman , vor dem Haus von Wilhelm Kohlhammer geparkt.Beide haben ihn umgefaehr nach 60 Jahren  für das Spiel Fenerbahçe gegen Galatasaray in Mithatpaşa Stadion eingeladen und los ging es sofort.

    Wilhelm Kohlhammer wurde in 6 September 1890 geboren und seine Geschichte in Istanbul begann gegen Ende von 1912. Eigentlich war in Heidelberg alles ok für ihn. Er hatte als 22 jaehriger mit SportClub Neuenheim 02 die Deutsche Rugbymeisterschaft gewonnen. In dem Sieg 13-6 in der Finale war er einer der besten Spieler auf dem Platz. Das war der erste von 9 Meisterschaften  und er ging somit in die Geschichte des Clubs als einer der unvergesslichen Spieler.Aber Lebensunterhalt war ja wichtiger und er hatte eine gute Stelle bei der Deutschen Bank gefunden und hatte sich auf den Weg gemacht nach Istanbul kurz vor dem 1.Weltkrieg.

    Bevor andere Filialen im Westen von Europa zu eröffnen hatte die Deutsche Bank damals die erste auslaendische Filiale in Istanbul im Jahre 1909 eröffnet. In den Tagen hatte die Deutsche Bank schon 250 Mitarbeiter in Istanbul und profitierte von der guten Beziehung zwischen den Ottomanischen und Deutschen Reichen. Die Finanzierung von mehreren Projekten und all die Kredite gingen durch diese Bank und der junge Wilhelm war als Fremdsprachenverantwortliche da.

    Laut Daten von der Bank wurde Wilhelm mehrmals befördert und hatte diverse Positionen aber er wollte vom Sport auch nicht entfernt bleiben. Er mag Rugby sehr aber in Istanbul gab es keine Möglichkeit dazu. Für Hockey war die Situation auch nicht viel anders. So wurde ihm nachgefragt ob er Fussball spielen würde. Der Kapitaen Galip reagierte schnell und gab dem grossen Mann sofort das Trikot von Fenerbahçe.

    Laut Clubinformationen war das erste Spiel von Fenerbahçe mit einer auslaendischen Manschaft am 23.Maerz 1913 gegen Neozeland. Wilhelm hat zum ersten Mal für Fenerbahçe bei dieser Begegnung gespielt. Damals war die Aufstellung 2-3-5 populaer und er hatte im dreier Mittelfeld zentral gespielt.Vielleicht hatte er im ersten Spiel nicht besonders überzeugt aber im weiteren Verlauf wurde Fenerbahçe immer staerker und er wurde einer der wichtigsten Spieler. Eigentlich war er der dritte auslaendische Spieler in der Geschichte von Fenerbahçe aber kontinuitaetsmaessig war er viel besser und deshalb wurde er immer als der erste auslaendische Spieler von Fenerbahçe erinnert.

    Zwischen 1913-1916 hat er bei 35 Spielen gespielt und hat dabei 5 Tore geschossen.Er hatte einen grossen Anteil bei den Meisterschaften 1913/14 und 1914/15. Ausserdem war er ein wichtiger Spieler bei dem ersten Sieg gegen Galatasaray in der Geschichte von Fenerbahçe.Bis dâhin hatte Fenerbahçe in 7 Spielen gegen Galatasaray nicht mal ein Tor erzielen können aber in dem Spiel gewannen sie mit 3 Toren von Hasan Kamil Sporel und einem Tor von Said Selahattin Cihanoglu 4-2.

    Er wurde in Istanbul ‘’Wihelm Efendi’’ gennant (er selber sagte in einem Interview,dass er als ‘’Efendi Hammerle’’ gennant wurde) und war eigentlich ganz zufrieden mit seinem Leben .Aber die Situation in Istanbul und in der ganzen Welt war damals nicht so gut.Der 1.Weltkrieg wurde immer staerker und für die Allianzstaaten sah es nicht so rosig aus. Deutsche Bank wurde kleiner und nach der Besetzung der Stadt war die Filiale in Istanbul letztenendes in 1918 zu.

    Kohlhammer wurde schon zum Militaer berufen in 1916 , war in vorderster Front als Leutnant.Nach einem Krieg mit sehr viel Verlusten kehrte er zu seinem Heimatland, hat aber nicht Fussball gespielt sondern wieder mit Rugby angefangen. Mit SportClub Neuenheim 02 wurde er Deutscher Rugbymeister in 1921. In seinen jugendlichen Jahren hatte Kohlhammer ein turbulentes Leben. Die 20er Jahre wurden damals ‘’Golden 20’s ‘’ gennant ,damals lebte er in Berlin in einer Wohnung, die öfters von wunderschönen Frauen besucht wurde. Als er zurück war in Heidelberg hat er ein Hockey Club gegründet und da gespielt bis er 58 Jahre alt war.

    So war seine Geschichte und nach 56 Jahren war ‘’Wilhelm Efedi’’ wieder in seiner Stadt Istanbul. Alles hatte sich natürlich veraendert. Die Fussballspiele waren nicht mehr auf Papazın Çayırı (Priester’s Wiese) sondern in Mithatpaşa Stadion. Bei einem Spiel gegen Galatasaray hatte er das Wiedersehen mit seiner alten Liebe Fenerbahçe. Ausserdem war der komplizierte Transfer von Stürmer Cemil erledigt. Er sollte zum ersten mal das Trikot von Fenerbahçe tragen. 45.000 waren im Stadion , mindestens 100.000 draussen.Wilhelm war erstaunt über diese Kulisse. Schon damals ,seinerzeit waren die Spiele Fenerbahçe gegen Galatasaray viel besucht aber das war schon was anders.Am Ende stand es 1-1 , Fenerbahçe war noch immer Tabellenführer.

    Am naechsten Tag hat er als erstes Karacaahmet Friedhof besucht.Er war vor einem Grabstein stehengeblieben.Seine Traenen flossen für den grossen Kapitaen Galip Kulaksızoğlu. ‘’Er war unser Kapitaen. Ich konnte es nicht mehr aushalten.Ich weine jetzt für ihn wie ein kleines Kind. Ich begrüsse meinen Kapitaen nochmals , vielleicht zum letzten Mal.’’ sagte er.

    ‘’Damals waren wir pure Amateure’’ sagte Wilhelm ‘’wir hatten alles für die Mannschaft gemacht’’.’’Wir hatten sogar unsere Teppiche zu Hause verkauft,um die Kosten zu bezahlen. Wir hatten keine Möglichkeit einen Camp zu beziehen . Ab und zu waren wir in der Wohnung von einer Teamkameraden und hatten vom selben Topf zusammengegessen. Das Geld um in das Schiff einzusteigen,hatten wir zusammenbezahlt. Die Trikots hatten wir selber repariert und gewaescht.Die Verletzungen mit Hausmittel auskuriert.Aber die grösste Begeisterung in unserem Herz war Fenerbahçe. Wochenlang und monatelang klopfte unser Herz Galatasaray zu besiegen ,was wir am Ende auch verwirklicht hatten.

    ‘’Ist diese Begeisterung noch da?’’ auf diese Frage beantwortet er. ‘’Ja noch immer , ist sogar grösser mit einer verbrennenden Sehnsucht.Falls Sie mal in Heidelberg sind, können Sie fussballbesessene alte Leute ansprechen.Die werden sagen : ‘’Hier haben wir einen Fenerbahçe Fan’’ und das bin ich.Ich habe meinen Anhang zu Fenerbahçe nie verloren.Und als ein Deutscher ,der zwei Weltkriege erlebt  und  mehrere Jahre in Gefangenenlager verbracht hat sage ich Ihnen : MEIN GRÖSSTER STOLZ IST FENERBAHÇE’’

    Von dem Kader ,der Galatasaray zum ersten Mal besiegte lebten nur noch zwei andere , Sait Selahattin Cihanoglu und Nüzhet Baba. Nach so langer Sehnsucht hat er in Koço Restaurant in Moda Sait Selahattin treffen können und von alten Tagen gesprochen.

    Am Abend wurde ein Abendessen im Lokal für ihn organisiert. Es waren so viele Leute da. Ismet Uluğ , Nedim Kaleci , Nüzhet Baba, Sait Selahattin Cihanoğlu , Mehmet Reşat , Cafer Çağatay , Kadri Celal Göktulga , Faruk Ilgaz, Rüştü Dağlaroğlu , Tevfik Taşçı , Eşref Aydın , Halit Çetinkaya , Emin Cankurtaran und Didi ! Lange Plauderei , mehrere Umarmungen , alte Geschichten und viele Traenen. Danach Unterschrift im Ehrenbuch und eine goldene Rosette an die Jacke.Endlich war Wilhelm Efendi zurück bei seinem grössten Stolz.Er war bei seinen Freunden und erlebte seine Jugend wieder.Am Ende des Abends beugte er sich über den Trainer Didi und flüssterte in sein Ohr , dass er in den letzten Jahren seines Lebens eine neue Meisterschaft geschenkt bekommen will.

    Dann war Wilhelm Kohlhammer zurück in seiner Stadt mit sehr schönen Erinnerungen.Der erste Deutsche Spieler von Fenerbahçe starb  zwei Jahre nach diesem Besuch mit 84 Jahren.Aber er hatte schon laengst die schöne Nachricht bekommen.Didi hatte sein Versprechen gehalten und machte Fenerbahçe wieder mal Meister

    Alp Eralp

    Not : Yazının Türkçe versiyonuna şuradan ulaşabilirsiniz…
    Wilhelm Kohlhammer : Fenerbahçe’nin Alman Tankı

  • Fenerbahçe’nin Alman Tankı Wilhelm Kohlhammer

    Fenerbahçe’nin Alman Tankı Wilhelm Kohlhammer

    Tuncay Yavuz, kuruluş yıllarından bir efsaneyi, ilk şampiyon kadronun değişilmez oyuncusunu, Fenerbahçe’nin Alman Tankı Wilhelm Kohlhammer hikayesini yazdı.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Almanya’da Bir Fenerbahçe Efsanesi

    Wilhelm, ömrünün son baharında kendini meşgul edecek bir heyecana kavuşmuştu. 1961 Ekim ayının sonlarında Almanya ve Türkiye arasında imzalanan İşgücü Alım Anlaşması onu çok mutlu etmişti. Yıllardır uzak olduğu gençlik heyecanına yakınlaşabileceği Türkler gelecekti ülkesine, hatta şehrine. Yolu Heidelberg’e düşen Türkler’e evsahipliği yaptı, Fenerbahçe’yi konuştu, onlara Fenerbahçe’yle yaşadığı şampiyonlukları anlattı. Birçoğu onu anlamadı, yakın arkadaşları bile onun sürekli anlattığı Fenerbahçe hikayelerinden sıkılmıştı, palavra diyordu. Ne de olsa elinde bir tane fotoğraf, bir rozet bile yoktu. Madem bu kadar önemliydi, neredeydi Fenerbahçe, niye onu hiç hatırlamıyordu. Hiç gücenmiyordu Wilhelm, uzaktan izlemeye devam ediyordu takımını. Karşılaştığı Türklerle de konuşmaya devam ediyordu.

    Yine böyle bir gün kurucusu olduğu Heidelberg Hokey Kulübü’nde tanıştığı genç Türk mühendis onu dikkatle dinledi. Birlikte Fenerbahçe’den konuştular, eski günleri hatırladılar. Genç mühendis ona Fenerbahçe’nin son durumunu anlattı. 2 sezondur Galatasaray şampiyon oluyordu ama Wilhem Türkiye’den döndüğünden beri Fenerbahçe’nin kazanmadığı kupa kalmamıştı, ülkenin en çok şampiyonluk kazanan takımıydılar. Hem 4 sene önce dünya şampiyonunun şampiyonu Manchester City’yi de elemişti takım, herkes tekrar duymuştu adını. Cemil’in transferi de bitince takımı kimse tutamazdı.

    O sohbet belki orada bitti ama, genç mühendis o günü unutmadı. 1972 yılının sonlarına doğru izin için Türkiye’ye geldiğinde bir yolunu bulup, Fenerbahçe Kulübü’ne gitti. Lokalde karşısına çıkanlara Wilhelm Kohlhammer’den bahsetti. Onun için en azından bir rozet, fotoğraf, bayrak alıp götürmek istediğini anlattı.

    Fenerbahçe Bir Vefa Örneği Gösteriyor

    Kulüptekiler hemen ilgilendiler, istedikleri toparlanıp paketlendi, başkan Faruk Ilgaz’ın onayına kaldı. O anda o günlerde 27 yaşında olan genç gazeteciler Kemal Belgin ve Attila Gökçe tesadüfen duydular Wilhelm ismini. Haber Tercüman’ın spor birimine uçtu ve daha hediye paketi Heidelberg’e yola çıkmadan Tercüman Almanya Bürosu’ndan Doğan Pürsün ile Erol Aydın’ın otomobili Kohlhammer’in evinin önüne park etti. Wilhelm Kohlhammer yaklaşık 60 yıl sonra Tercüman’ın özel konuğu olarak Mithatpaşa Stadı’nda oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray maçını izlemek üzere İstanbul’a yola çıkıyordu.

    6 Eylül 1890’da doğan Wilhelm Kohlhammer’in İstanbul hikayesi 1912 yılının sonlarına doğru başladı. Heidelberg’de işler fena gitmiyordu aslında. 22 yaşındaki delikanlı SportClub Neuenheim 02 ile Alman Rugby Şampiyonluğunu kazanmıştı. 13-6’lık final maçının en önemli oyuncularındandı ve bugüne kadar 9 şampiyonluk kazanan kulübün bu ilk şampiyonluğunun unutulmaz oyuncularından biri olarak tarihe adını yazdırmıştı. Fakat elbette geçim derdi daha önemliydi. Deutsche Bank’ta iyi bir iş bulmuştu ve 1. Dünya Savası arifesinde İstanbul yollarına düştü.

    Henüz batının diğer başkentlerinde şubeleşmeye başlamadan Alman toprakları dışındaki ilk şubesini 1909 yılında İstanbul’da açan ve o günlerde İstanbul’da 250’ye yakın çalışanı olan Deutsche Bank, Osmanlı Devleti ve Alman İmparatorluğu arasındaki yakın ilişkiden faydalanıyordu. Pek çok projenin finansmanı, krediler hep bu bankadan geçiyordu. Genç Wilhelm yabancı diller sorumlusu olarak İstanbul’daydı.

    Deutsche Bank Kayıtlarında

    Deutsche Bank kayıtlarına göre ülkede bulunduğu yıllarda çeşitli terfiler alarak farklı görevler üstlenen Wilhelm, spor alışkanlığından da kopmak istemiyordu. Rugby’yi çok seviyordu ama o günlerde İstanbul’da bu sevgisine erişebileceği bir yapılanma yoktu. Hokeyde de durum farksız olunca ona futbol oynayıp oynamayacağı soruldu. Elini çabuk tutan kaptan Galip, bu dev adama Fenerbahçe formasını giydirdi.

    Eldeki kayıtlara göre Fenerbahçe tarihinin ilk yabancı teması olan Neozeland maçında ilk kez Fenerbahçe formasını giydi (23 Mart 1913). Sahaya 2-3-5 dizilişiyle yerleşmenin adetten olduğu yıllarda orta üçlünün ortasında yani merkez muavin olarak oynuyordu. Belki ilk maçta fark yaratamadı ama o günden sonra giderek güçlenen Fenerbahçe’nin en önemli oyuncularından birisi oldu. Fenerbahçe formasını giyen üçüncü yabancı olmasına rağmen kendisinden önceki isimlerle karşılaştırıldığında düzenlilik bakımından kulübün en eski yabancı oyuncusu olarak sayıldı.

    Kayıtlara göre Wilhelm Kohlhammer 1913-1916 yılları arasında 35 maça çıktı, 5 gol attı. Fenerbahçe’nin 1913/14 ve 1914/15 şampiyonluklarında önemli pay sahibi oldu. Ayrıca Fenerbahçe tarihinin ilk Galatasaray galibiyetinin de önemli oyuncularından biriydi. O maçtan önce oynanan 7 maçta rakibine gol bile atamayan Fenerbahçe, Hasan Kamil Sporel’in 3 ve Sait Selahaddin Cihanoğlu’nun golleriyle sahadan 4-2 galibiyetle ayrılıyordu.

    Fenerbahçe’nin Alman Tankı Wilhelm Kohlhammer

    İstanbul’da bilinen adıyla Wilhelm Efendi (kendisi ise bunu ‘Efendi Hammerle’ olarak hatırlıyor, ülkesinde verdiği röportajlarda böyle söylüyor), hayatından gayet memnundu. Ancak İstanbul ve dünyanın hali pek iç açıcı değildi. 1. Dünya Savaşı giderek şiddetleniyor ve İttifak Devletleri için işler iyi gitmiyordu. Deutsche Bank küçülüyor ve nihayetinde 1918 yılındaki işgalden sonra şube tamamen kapanıyordu.

    Kohlhammer, 1916 yılında orduya çağrıldı, teğmen olarak cephelerde yer aldı. Büyük kayıplarla sonuçlanan savaşın ardından ülkesine döndü ama futbol oynamadı, tekrar rugby’ye başladı ve SportClub Neuenheim 02 ile 1921 Alman Rugby şampiyonluğunu kazandı. Gençlik yıllarında hızlı bir hayat süren Kohlhammer, ‘Golden Twenties’ olarak adlandırılan 20’li yıllarda, bir ara Berlin’de güzel kızların uğrak noktası olan bir evde yaşadı. Heidelberg’de hokey kulübü kurdu, 58 yaşına kadar hokey oynadı.

    İşte böyle bir hikaye. 56 yıl sonra Wilhelm Efendi, İstanbul’a büyük bir heyecanla kavuşuyordu. Onun bıraktığı gibi değildi hiçbir şey elbette. Maçlar Papazın Çayırı’nda değil Mithatpaşa Stadı’ndaydı. Ve yıllar sonra bir Fenerbahçe-Galatasaray maçıyla aşkına kavuşuyordu. Üstelik transferi yılan hikayesine dönen Cemil Turan ilk kez Fenerbahçe forması giyecekti o gün. 45bin kişi vardı statta, en az 100 bin kişi de dışarda kalmıştı. Şaşırdı Wilhelm Efendi. O zamanlar da ilgi uyandırırdı Fenerbahçe-Galatasaray maçları ama bu bambaşkaydı. 1-1 bitti maç, Fenerbahçe hala liderdi.

    Büyük Kaptan Galip Kulaksızoğlu

    Ertesi gün ilk durağı Karacaahmet mezarlığı oldu. Kabirlerden birinin başında durdu, gözyaşlarını büyük kaptanı Galip Kulaksızoğlu için döktü. “O bizim kaptanımızdı, dayanamadım. Çocuklar gibi ağlıyorum işte. Kaptanımı bir kere daha – belki de son defa – selamlıyorum işte. Ruhu şad olsun kaptan!” sözleri döküldü dilinden.

    “O günlerde pür amatördük” diyordu Wilhelm Efendi. “Saçlarımızı değil, çilemizi uzatırdık takımımız için. Hatta evimizdeki halıları satıp masrafımızı karşıladığımız olurdu. Kamp yerimiz yoktu. Bir arkadaşın evinde pişen yemeği kaşıklardık ara sıra. Vapur parasını cebimizden toplardık. Formalarımızı kendimiz yamar, yıkardık. Kocakarı ilaçlarıyla tedavi ederdik sakatlığımızı. Ama yüreğimizdeki en büyük heyecan Fenerbahçe’ydi. Şu Galatasaray’ı yenmek için aylarca haftalarca sancılanmıştık ve yenmiştik!”.

    “Hala yaşıyor mu heyecan?” sorusuna “Yaşıyor. Hem de büyüyerek, hasretle yanarak yaşıyor. Heidelberg’e yolunuz düşerse, futbolu seven yaşlılar size, burada bir Fenerbahçeli yaşıyor derler. O benim işte. Fenerbahçeliliğimden hiçbir zaman kopmadım. Ve iki dünya savaşını yaşamış, esir kamplarında yıllarını eskitmiş bir Alman olarak, size sevinçle şunu söylüyorum: EN BÜYÜK GURURUM FENERBAHÇE’DİR!” diye cevap veriyordu.

    Galatasaray’ı Yenen Kadro

    Galatasaray’ı ilk kez yenen Fenerbahçe kadrosundan yaşayan 2 kişi kalmıştı kendisinden başka: Sait Selahattin Cihanoğlu ve Nüzhet Baba. Moda Burnu’ndaki Koço’da Sait Selahattin ile kucaklaştılar önce ve hasret giderdiler.

    Akşam ise sosyal lokalde şerefine bir yemek verildi. Kimler yoktu ki? İsmet Uluğ, Nedim Kaleci, Nüzhet Baba, Sait Selahattin Cihanoğlu, Mehmet Reşat, Cafer Çağatay, Kadri Celal Göktulga, Faruk Ilgaz, Rüştü Dağlaroğlu, Tevfik Taşçı, Eşref Aydın, Halit Çetinkaya, Emin Cankurtaran ve Didi! Uzun bir sohbet, bol bol kucaklaşma, göz yaşı, hatıralar. Şeref defterine atılan imzalar ve yakaya takılan altın rozet. Wilhelm Efendi, en büyük gururu Fenerbahçe’sine kavuşmuştu işte. Dostlarıyla beraberdi, gençliğini tekrar yaşıyordu sanki. Son olarak Didi’nin kulağına eğildi ve hayatının son yıllarında kendisine bir şampiyonluk hediye etmesini istedi.

    Mutlu anılarla şehrine döndü Wilhelm Kohlhammer. Fenerbahçe tarihinin ilk Alman oyuncusu, bu ziyaretten 2 yıl sonra 84 yaşında hayata gözlerini yumdu ama iyi haberi de çoktan almıştı. Didi verdiği sözü tutarak Fenerbahçe’yi şampiyon yapmıştı.

    Tuncay Yavuz / Fenerbahçe’nin Alman Tankı Wilhelm Kohlhammer

  • Fenerbahçe’yi Kimler Kurdu? Kimler İhya Etti?

    Fenerbahçe’yi Kimler Kurdu? Kimler İhya Etti?

    Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi’nde 1923 tarihli bir kulüp nizamnamesi var. Bu nizamnamede “Kulüp Müessislerinin Kıdem Sırasıyla İsim ve Hüviyetleri” başlıklı bir de liste bulunuyor.

    Kıymetli tarihçimiz Rüştü Dağlaroğlu da “1907-1987 / Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi” kitabında, aşağıdaki girişi yaparak, bir başka liste yayınlamış :
    “Kulüp, bir taraftan göz boyamak amacıyla, yönetim kurulunu devirmek diğer taraftan düşman başkomutanı General Charles Harington’un ünlü sporculuk hüviyetinden yararlanmak suretiyle, İngiliz işgalinden kurtulunca, 1922 yılında yeni bir tüzük hazırladı. Bu tüzüğün 2. maddesinde, (Kulübü Tesis ve İhya Edenler) başlığı altında otuz ad yazılıdır. Bu maddedeki (Tesis) sözü ile kulübü kuranlar, (İhya) sözüyle de düşman tarafından kapatıldıktan sonra, gizli toplantılarla, yaşatanlar kast edilmiştir. İşte, kısaca, Müessesan Heyeti (kurucular Kurulu), adıyla anılan ve adları yazılı 30 kurucu, 1925’lerdeki meslek ve görevleriyle şunlardır.

    Merhum Rüştü Dağlaroğlu’nun sözünü ettiği tüzük ile müzede sergilenen nizamname aynı mı, bilmiyoruz ama (ikisini de sırayla aşağıda göreceğiniz) listeler birbirinden değişik… Biz önce ortak isimleri ve aradaki farkları görelim istedik.


    Hem 1923 Nizamnamesi, Hem de 1987 Tarihli Kitap Listesinde İsmi Olanlar

    Enver BeySabık Rüsumat Müfettişlerinden
    Fuat Hüsnü BeyBahriye Binbaşılarından
    Galip BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Hamit Hüsnü BeyDoktor
    Hikmet BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Hüseyin Sami BeyDüyunu Umumiye Müfettişlerinden
    İbnürrefik Ahmet Nuri BeyHududu Sıhhiye Muhasebecisi
    Kemal Aşki BeyMühendis
    Mehmet Reşat BeyAnadolu Demiryolları Memurlarından
    Mustafa Bey (Elkatipzade)Tacir
    Nasuhi Bey (Nazikizade)Türkiye İdman Cemiyetleri Müfettişi
    Ömer Nazıma BeyKomisyoncu
    Sabri BeyPosta ve Telgraf Müdür-i Umumisi
    Sait Selahattin BeyBahriye Jimnastik Muallimi
    Sait Tevfik BeySpor Âlemi Gazetesi Sahibi
    Selahattin Manço BeyBanka Memurlarından
    Şakir BeyAshab-ı Emlaktan
    Tevfik Bey (Haccarzade)Tacir
    Yahya BeyZiraatçi
    Ziya Bey (Nurizade)Düyunu Umumiye Müfettişlerinden

    1923 Nizamnamesi’ndeki Listede İsmi Yazılı Olup 1987 Tarihli Kitapta Bulunmayanlar

    Alaaddin Bey (Nazikizade)Sanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlisinden
    Emin BeySeyrisefain Mübayaa Memuru
    Hasan Kamil BeyMakine Mühendisi
    Hüseyin BeyDava Vekili
    İsmet BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Muhsin Yeğen BeyAshab-ı Emlaktan
    Müfit BeyDuhan Şirketi Memurlarından
    Sabih BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Saip Şevket BeyT.İ.C.İ ve Millî Mahsulât Şirketi Müdür-i Sabıkı
    Zeki BeyBaytar

    1987 Tarihli Kitaptaki Listede İsmi Yazılı Olup 1923 Nizamnamesi’nde Bulunmayanlar

    Ali Muhittin (Hacıbekir) BeyŞeker Tüccarı
    Asaf (Beşpınar) BeyDeniz İnşaat Mühendisi
    Ayetullah BeySu Şirketinde Memurdu
    Doktor Nazım Bey 
    Enver (Yeğin) BeySarıyer Belediye Muhasebecisi
    Hakkı Saffet (Tarı) BeyBankacı
    Hulki (Malkoç) BeyZiraatçı
    Hulusi BeyEski Nafia Nazırı
    İhsan Ziya BeyUrla Hakimi idi
    Necip (Okaner) BeyAkdeniz Denizüssü Komutanı

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Suret-i Teşkili ile Maksadı / Matbaa-ı İkdam – 1339 (1923)
    Kulüp Müessislerinin Kıdem Sırasıyla İsim ve Hüviyetleri

    Nurizade Ziya BeyDüyunu Umumiye Müfettişlerinden
    Enver BeySabık Rüsumat Müfettişlerinden
    Galip BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Nazikizade Nasuhi BeyTürkiye İdman Cemiyetleri Müfettişi
    Haccarzade Tevfik BeyTacir
    Yahya BeyZiraatçi
    Elkatipzade Mustafa BeyTacir
    Kemal Aşki BeyMühendis
    Sait Selahattin BeyBahriye Jimnastik Muallimi
    Hasan Kamil BeyMakine Mühendisi
    Hikmet BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Selahattin Manço BeyBanka Memurlarından
    Ömer Nazıma BeyKomisyoncu
    Şakir BeyAshab-ı Emlaktan
    Emin BeySeyrisefain Mübayaa Memuru
    Mehmet Reşat BeyAnadolu Demiryolları Memurlarından
    Nazikizade Alaaddin BeySanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlisinden
    Hamit Hüsnü BeyDoktor
    Zeki BeyBaytar
    İbnürrefik Ahmet Nuri BeyHududu Sıhhiye Muhasebecisi
    Saip Şevket BeyT.İ.C.İ. Muhasebecisi ve Millî Mahsulât Şirketi Müdür-i Sabıkı
    Fuat Hüsnü BeyBahriye Binbaşılarından
    Müfit BeyDuhan Şirketi Memurlarından
    Sabri BeyPosta ve Telgraf Müdür-i Umumisi
    Hüseyin BeyDava Vekili
    Sait Tevfik BeySpor Âlemi Gazetesi Sahibi
    Hüseyin Sami BeyDüyunu Umumiye Müfettişlerinden
    İsmet BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Sabih BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Muhsin Yeğen BeyAshab-ı Emlaktan

    Rüştü Dağlaroğlu : 1907-1987 / Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi
    Kulübü Tesis ve İhya Edenler

    Nuri zade Ziya (Songülen) BeyNATTA Seyahat Bürosu Sahip ve Müdürü
    Ayetullah BeySu Şirketinde Memurdu
    Necip (Okaner) BeyAkdeniz Denizüssü Komutanı
    Enver (Yetiker) BeyGümrük Müfettişi
    Kulaksızzade Galip BeySerbest
    Hintli Asaf (Beşpınar) BeyDeniz İnşaat Mühendisi
    Hulusi BeyEski Nafia Nazırı
    Hulki (Malkoç) BeyZiraatçı
    Fuat Hüsnü (Kayacan) BeySokoni-Vakum Şirketi Beykoz Müdürü
    Hamit Hüsnü (Kayacan) BeyDoktor
    Hakkı Saffet (Tarı) BeyBankacı
    Mehmet Reşat (Pekelman) BeyDevlet Demir Yolları Hareket Müfettişi
    İhsan Ziya BeyUrla Hakimi idi
    Nazikizade Nasuhi Esat (Baydar) BeyMilletvekili
    Şakir (Beşe) Bey 
    Selahattin Manço BeyZonguldak Kömür Şirketi Memuru
    Elkatipzade Mustafa BeyFes Tüccarı
    Enver (Yeğin) BeySarıyer Belediye Muhasebecisi
    İbnürrefik Ahmet Nuri BeyPiyes Yazarı
    Sabri (Toprak) BeyZiraat Bakanı
    Doktor Nazım Bey 
    Ağabeyzade Ömer Nazıma (Elbi) BeyKomisyoncu
    Çelebizade Sait Tevfik BeyChevrole Oto Acentası Memuru
    Hüseyin Sami (Coşar) Beyİş Bankası Umum Müfettişi
    Haccarzade Tevfik (Taşçı) BeyKibrit Şirketi Satış Memuru
    Yahya Berki (Karagözoğlu) BeyZahire Borsası Tevzi Memuru
    Hikmet (Topuz) BeyRıhtım Şirketi Veznedarı
    Sait Selahattin (Cihanoğlu) BeyYüksek Deniz Ticaret Okulu Öğretmeni
    Ali Muhittin (Hacıbekir) BeyŞeker Tüccarı
    Kemal (Aşkın) BeyYüksek Mühendis
  • Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu

    Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu

    Fahri İkiler, Türk tenis severlerinin yakından tanıdığı ve çok sevdiği bir isimdi. Web sitesinde yayınladığı ve aşağıda okuyacağınız yazı, geride bıraktığı onlarca muhteşem eserden sadece biri… Bize gelince… Sadece “Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu” demek doğru değil, bu tabiri bütün spor teşmil edebiliriz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tevfik Taşçı’nın Tenis Kitabı

    Bununla beraber, tarihin tozlu raflarında unutulan çok fazla değerimiz var… Mesela 9 Mayıs 2020, Fenerbahçe ve Türk tenis tarihinin önemli isimlerinden birisi olan Suat Subay’ın vefat yıl dönümüydü. Tabii yine İzzet İsrael Benyakar ağabeyimiz dışında fazla kimse onu hatırlamadı. Biz dahil…

    Bu ayıbı biraz olsun giderebilmek için, Fahri İkiler’in yazısına geçmeden önce, kuruluş yıllarındaki Fenerbahçe Başkanlarından Tevfik Haccar Taşçı’nın 1926 yılında yazdığı “Tenis” adlı kitaptan bazı görselleri paylaşalım istedik.

    “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Tenis Heyet-i Müttehidesi (Federasyonu) azası ve Fenerbahçe Spor Kulübü müessislerinden tenis kaptanı  Haccarzâde Mehmed Tevfik imzalı kitapta yok, yok…

    Fuat Hüsnü Kayacan, İsmet Uluğ, Galip Kulaksızoğlu, Zeki Rıza Sporel, Muhsin Yeğen, Sait Selahattin Cihanoğlu, Suat Subay ve daha niceleri…

    Günün birinde, birisinin bu güzel kitabı tekrar yayınlayabilmesi dileğiyle…


    Fenerbahçe’de Tenis (Fahri İkiler)

    Türk tenis tarihinde Fenerbahçe’nin önemli bir yeri bulunmaktadır.

    Tenisin İstanbul’da ilk oynandığı yerlerden biri ve en önemlisi İngilizlerin küçük Moda’da yaptıkları kortlar oldu. 1900’lü yılların başlarında bu çevrede oturan bir çok kişi, tenisi bu kortlarda tanıdı.

    Fenerbahçe Kulübü, lokalini 1914 yılında Altıyol’dan Kuşdili’ne taşıdı ve bahçesinde de asfalt bir tekerlekli paten sahası yapıldı. Bu saha, 1918 yılında, Fuad Hüsnü Kayacan’ın öneri ve çabalarıyla tenis kortuna çevrildi.

    1912-1914 yılları arasında İngiltere’de görevli bulunduğu sırada tenis öğrenen ve oynayan Fuad Hüsnü Kayacan, İstanbul’a döndükten sonra Fenerbahçe Futbol Takımı’nda antrenörlük ve genel kaptanlığın yanı sıra tenis hocalığı da yapıyordu.

    O yılların ünlü futbolcuları, Galip (Kulaksızoğlu), Sait Selahattin (Cihanoğlu), Zeki Rıza (Sporel) ve Yavuz İsmet (Uluğ), bu asfalt kortta Hüsnü Kayacan’dan tenis öğrendi. Avrupa’da popülaritesi hızla yükselen tenis ile Fenerbahçe böylece tanışmış oldu ve tenis, sarı lacivertli kulüpte de çok büyük ilgi gördü.

    1920’li yıllarda İngiltere’de öğrenim gören Tevfik Taşçı (Eski FB.Klb.Bşk.), yurt dışından gelen İbrahim Cimcoz, Prens Muhsin Yeğen, Mehmet Reşat (Pekelman) ve Ekrem Rüştü (Akömer) in de katılmasıyla, Fenerbahçe kulübünde tenis, daha da popüler hale geldi.

    İlk Şampiyonluk

    Beşiktaş Jandarma okulu kortlarında 1922 yılında düzenlenen ilk İstanbul Birinciliği Fenerbahçeli sporcuların üstünlüğü ile sonuçlandı. Teklerde Zeki Rıza Sporel, çiftlerde ise Galip Kulaksızoğlu-Tevfik Taşçı birinci oldu.

    1920-24 yılları arasında İstanbul’da çeşitli semtlerdeki arsalarda oluşturulmuş kortlar vardı. Zaman zaman bu kortlarda oynayan tenisçiler kulüp gibi birbirleriyle karşılaşıyordu. Daha tecrübeli olan Fenerbahçeli tenisçiler bu maçlarda kazanan taraf oluyordu.

    Fenerbahçe Kulübü önündeki bu asfalt kort, özellikle 1923 yılından itibaren Türk kadınlarının da tenise başlamalarına olanak sağladı. Vecihe Taşçı, Mediha Baydar, Adriel Sadak ve Hidayet Karacan bu sporun öncüleri oldular.

    1923 yılında asfalt kort, gittikçe artan tenisçi sayısına cevap veremediği için Fenerbahçeliler, yine kulübün yanında bir de toprak kort yapmak zorunda kaldı.

    Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu

    Tüm bu imkanlar Fenerbahçelilerin tenisle tanışmasına, bu sporun gelişmesine, bir çok başarılı tenisçinin kendini göstermesine fırsat tanıdı.

    Türk tenisi, 1930 yılında yaptığı ilk milli karşılaşmada, parlak bir başarıya ulaştı. Fenerbahçeli tenisçiler Sedat Erkoğlu, Suat Subay ve Vahram Şirinyan’dan kurulu milli takım, Atina’da yapılan Balkan Şampiyonası’nda çiftler şampiyonu oldu.

    1932 yılında Balkan Tenis Şampiyonası, İstanbul’da Fenerbahçe kortlarında yapıldı.

    Yangın Felaketi

    Aynı yıl, Fenerbahçe kulüp binası yandı ve yanındaki tenis kortu da kullanılamaz hale geldi. Bu durum Fenerbahçe’yi tenisten uzaklaştırdı.

    Fenerbahçe’nin mali durumu 1936 yılında futbol dışı şubelere para tahsisine olanak vermediğinden, kulübün tenis şubesi, yıllık 200 lira bütçeyle kapanma dönemine girdi.

    Sarı Lacivertlilerin 1941 yılı kongre raporu, Fenerbahçeli tenisçilerin Moda Deniz Kulübü kortlarından yararlanmalarının sağlanmaya çalışılacağını belirtiyordu.

    Fahri İkiler

  • Fenerbahçe Müessisleri

    Fenerbahçe Müessisleri

    1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. Farklı tarihlerde, farklı sayılarla yayınlanan bu liste, o yıllarda toplam 62 kişiden ibaretmiş. Bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    A-E Arası

    1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik)
    Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.

    2) Alaattin Esat Bey
    Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.

    3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade)
    Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.

    4) Ali Naci Bey;
    Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.

    5) Arif Rıza Bey
    Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.

    6) Asaf Bey
    Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.

    7) Bedri Hakkı Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.

    8) Cafer Ali Bey
    Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.

    9) Celal Bey
    Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.

    10) Emin Ahmet Bey
    Seyrisefain sabık memurlarından

    11) Enver Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.

    12) Enver Cemal Bey
    Büyükdere belediye muhasebecisidir.

    F-H Arası

    13) Fahir Bey
    Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.

    14) Fuat Hüsnü Bey
    Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.

    15) Galip Bey
    Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.

    16) Hakkı Saffet Bey
    Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.

    17) Hakkı Şinasi Paşa
    İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.

    18) Hamdi “Nebizade” Bey
    Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.

    19) Hamit Hüsnü Bey
    Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.

    20) Hasan Kamil Bey
    Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.

    21) Hayri Celal Bey
    İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.

    22) Hikmet Agah Bey
    İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.

    23) Hulki Bey
    Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.

    24) Hulki Bey
    Ticaretle meşguldür.

    25) Hüseyin Hüsnü Bey
    Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.

    26) Hüseyin Sami Bey
    Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.

    27) Hüsnü Bey
    Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.

    İ-N Arası

    28) İsmet Salih Bey
    Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.

    29) Kadri Celal Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.

    30) Kemal Aşkı Bey
    Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.

    31) Kemal Cenap Bey
    Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.

    32) Kenan Hasan Bey
    Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.

    33) Lütfü Cemal Bey
    Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    34) Mahmut Celalettin Bey
    Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.

    35) Mazhar Bey
    Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.

    36) Mehmet Reşat Bey
    Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    37) Muhsin Yeğen Bey
    Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.

    38) Mustafa Bey (Elkatipzade)
    Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.

    39) Muvaffak Rıfat Bey
    Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.

    40) Müfit Şevket Bey
    Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.

    N-Ş Arası

    41) Nasuhi Esat Bey
    Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.

    42) Necip Bey
    Kulübü ilk kuranlar arasındadır.

    43) Ömer Nazıma Bey
    Almanya’da ticaretle meşguldür.

    44) Ragıp Bey
    Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.

    45) Sabih Fani Bey
    Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.

    46) Sabri Bey
    Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.

    47) Saip Şevket Bey
    Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.

    48) Sadi Hayri Bey
    Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.

    49) Sait Selahattin Bey
    Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.

    50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade)
    Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.

    51) Selahattin Manço Bey
    İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.

    52) Servet Bey
    İstanbul belediye mühendislerindendir.

    53) Süreyya Salih Bey
    İş Bankası levazım şefidir.

    Ş-Z Arası

    54) Şakir Bey (Beşe Zade)
    Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.

    55) Şefkati Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.

    56) Şekip Mustafa Bey
    Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.

    57) Tevfik Haccar Bey
    Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.

    58) Vasıf Bey
    Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.

    59) Yahya Berki Bey
    İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.

    60) Zeki Rıza Bey
    Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.

    61) Zeki Mazlum Bey
    Sanayi Maden Bankası memuru.

    62) Ziya Bey
    Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.