Etiket: Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı

  • Türkiye’nin İlk Spor Birliği

    Türkiye’nin İlk Spor Birliği

    Yukarıdaki resim ve aşağıdaki transkripsiyon, 15 Ağustos 1338 (1922) tarihli Spor Alemi’nden… Dönemin meşhur mecmuası, Türkiye’nin ilk spor birliği olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakının kurucu ekibini ve Türkiye tarihinin en büyük spor adamlarından biri olan Selim Sırrı Tarcan’ın mektubunu yayınlıyor.

    Cumhuriyetle beraber yeni statüsüne kavuşmasından yaklaşık bir sene önce bu habere konu olan T.İ.C.İ. ekibinde çok meşhur simalar var. Başkan mı kim? Tabii ki Galatasaray kurucusu Ali Sami Yen beyefendi!

    “1959 öncesini inkar, cumhuriyeti inkardır” demeye devam ediyoruz. Bununla birlikte, bahsi geçen şampiyonlukları görmezden gelmenin, aynı zamanda mirasçısı olduğumuz imparatorluğu ve devlet geleneğini reddetmek anlamına geldiği de çok açık!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türklerin İlk Spor İttifakı (Federasyon) Tesis Etti

    Federasyon hakkında muallim Selim Sırrı beyefendiden mecmuamızın sahibi Sait Tevfik beye gönderilen mektup:

    “Azizim Sait Bey / 8 Ağustos 922
    Sizin ve arkadaşlarınızın mütemadi gayretleriyle vücud bulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na kesret-i meşguliyetim hasebiyle fiilen arz-ı hizmet edemeyişime müteessifim. Evvelce arz ettiğim veçhile sporun herhangi bir şubesiyle iştigal eden kulüplerin birleşip gelişerek aralarında bir ittihat tesis etmesi pek hayırlıdır.
    İttifakın haricinde kalan futbol kulüplerinin size iltihakı şimdilik en muvafık bir hareket olur itikadındayım. Memlekette tenis, boks, güreş gibi sporlar da taammüm ettikçe ayrı ayrı kulüpler teşkili zaruridir. Bilahare onların da aralarında federe olduklarını görmek şayan-ı arzudur.
    Sizler gibi mütevazı, halûk ve samimi gençlerin mesaisini takdir eder ve icab ederse sizlere müzaheret etmeyi kendim için bir vazife bilirim.
    İhtiramat-ı faikamın kabulünü rica ederim.
    Selim Sırrı”

    Üstteki Resim; Federasyonumuza intihab olunan spor mütehassısları : Rana, Ahmet İhsan, Cevad Rüştü, Asaf Rüştü Bey’ler. Doktor Hikmet, İskender ve Ali Rıza Seyfi Beylerin resimleri elde edilemediğinden maatteessüf tab edilememiştir.

    Sağdaki Resim; Federasyonumuzun ilk reisi ve reis-i sanileri, sıra ile : Reis-i Sani Seyfi, Reis Ali Sami, Reis-i Sani Burhaneddin Bey’ler.

    Ortadaki Resim; Yeni teşkil eden federasyonumuza muaveneti vaat buyuran Beynelmilel Olimpiyat Cemiyeti Türkiye murahhası Selim Sırrı Beyefendi

    Soldaki Resim; Federasyonumuzun faal azaları : Katib-i Umumi Fethi, Muhasip Nuri, Müfettiş-i Umumi Nasuhi Bey’ler.

    Alttaki Resim; Federasyonumuzun yeni heyet-i idare azaları : Tayyip Servet, Server, Cemal Fars, Cevdet, Ziya, Hamdi, Orhan Bey’ler


    Not: Sitemizde yayınlanan bütün “1959 Öncesi Şampiyonluklar” konulu yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

  • Osmanlı Futbolunun Kurumsallaşması

    Osmanlı Futbolunun Kurumsallaşması

    Bugün, Türkiye’de futbol teşkilatlanması üzerine yaptığım yayınların sonuncusu olarak; Türkiye’ye futbolun gelişi ve gelişmesini, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (TİCİ) Osmanlı dönemindeki kuruluşu sırasında yaşanan hukuki tartışmaları ve bu teşkilatın yeni Türkiye ile ilk temasını konu edineceğim. Huzurlarınızda “Osmanlı Futbolunun Kurumsallaşması”

    Barış Kenaroğlu


    1890 : “Kuşdili Çayırında Futbol Oynandığı…”

    Türkiye’de futbol İzmir ve İstanbul’da 1870’lerden sonra oynanmaya başladı. Önemli bir liman kenti olan İzmir ve devletin başkenti İstanbul’da futbola yabancılar öncülük ettiler. Abdülhamit döneminde Türkler için sakıncalı olan bu spor, yabancılar içinse serbestti. Osmanlı arşivinde futbol ile ilgili en eski belge 1890 ile tarihlenmekte; içeriğinde ise “Kadıköy’ünde Moda’da oturan Mösyö Whittal ve oğullarının himayesinde Kuşdili Çayırı’nda futbol oynandığı” Zaptiye Nazırı tarafından Yıldız Sarayı’na bildirilmekteydi.

    T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı‘ndan

    İlk Spor Tarihçimiz Ethem Nejat

    Dönem üzerinde yaptığımız araştırmalarda, 4 Mart 1908 Tarihli Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’nde yer alan bir yazının altında imzasına rastladığımız Ethem Nejat’ı “İlk Türk Spor Tarihçisi” olarak kaydediyor ve futbolun kısa sürede gösterdiği gelişmeyi anlattığı detaylı yazısının bir kısmını sizlerle buluşturuyoruz. 

     “Memalik’i Şahanede (Osmanlı Ülkesinde) futbol oyununa ilk evvela Dersaadet (İstanbul) ve bahusus (özellikle) Moda’da sakin İngilizler başlamışlar ve Kadıköy, Beykoz çayırları futbol mevkileri olarak ortaya çıkmıştır. Birkaç sene sonra merak diğerlerine de sirayet etmiş, birinci teşkil eden kulüp Moda kulübü olup bilahare sırasıyla Kadıköy, Elpis, Pera, Robert Kolej, Strugglers, asoşiyeysın futbol kulüpleri vücud buldu (kuruldu) ve bir lig tarafından cümlesi idare edildi. Dersaadet Futbol Ligi her sene muntazam program dahilinde oyunlar tertib eder, bütün kulüpler eyyam-ı muayyenesinde (belirli günlerde) maçlar yaparlar, bundan başka Dersaadet kulüplerinin İzmir oyuncuları ile her sene müsabakaları olup bunlar ya Dersaadet’te veya İzmir’de yapılır ki bu münavebeye (dönüşümlü olarak) tabidir.”

    Ethem Nejat’ın sözünü ettiği kulüplerden Pera’nın Galatasaray olduğunu, Meşrutiyetin yeniden ilan edilmesinden önce basında bu kulübün başka isimlerle yer aldığını belirtelim. Fenerbahçe ise yeni kurulmuş bir takım olarak o yıl lige katılacak güçte değildi. 1907’in yaz başından, 1908’in ilkbaharına kadar geçen süre bir anlamda Fenerbahçe’nin futbola hazırlık günlerini temsil etmektedir. Daha önce yayınladığımız Fenerbahçe’nin Belgelenen İlk Maçları yazısında bu süre zarfında yapılan maçların detayına ulaşabilirsiniz.

    4 Mart 1908 tarihli Tercüman-ı Hakikat gazetesi

    Sürgündeki Kurucu James La Fontaine

    Ethem Nejat’ın bahsettiği İstanbul Futbol Ligi, Türkiye’de futbolun ilk organize yapısı olma özelliğini taşır. Union Club’ın başındaki James La Fontaine’in idaresinde oynanan bu ligi; İstanbul Futbol Kulüpleri Ligi, Cuma Ligi, Pazar Ligi gibi ligler izlemiştir. Bu noktada James La Fontaine’e bir parantez açmak istiyoruz. Türkiye’de Futbolun kurucusu olan J.L.Fontaine, İngiliz bir tüccar aileye mensuptu. Aile dedesi zamanında İzmir’e yerleşmiş ve kendisi de İzmir’de doğmuştu. İzmir’de spor kulüplerinin kuruluşuna ön ayak olduktan sonra 1899’da İstanbul’a gelmiş ve yerleştiği Moda’da Türk futbolunun temelini atmıştı. Ancak J.L.Fontaine’in kaderi de Osmanlı’nın peşi sıra savaşlara girmesi ve  İttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesi ile değişti. Futbolu yönetenlerin başında gelen J.L.Fontaine, 1900-1913 yılları arasında İttihat ve Terakki’nin futbolu, genel olarak sporu, paramiliter bir yapılanma aracı olarak görmeye başlaması ile sahneden çekildi. Şurası kesindir ki, La Fontaine, 1910 yılına kadar İstanbul futbolunu idare eden kişiydi.

    J.L.Fontaine, bazı kaynaklara göre (Asr-ı Fener) Dünya Savaşı başlayınca vatandaşı olduğu İngiltere tarafında savaşa katılmış ve tıpkı ailesinin başka üyeleri gibi casuslukla suçlanmıştı. J.L.Fontaine, yukarıdaki kaynağın verdiği bilgiyi doğrularcasına ilk kez 1915’te tutuklandı. Malta’da sürgünde olan İttihat ve Terakki’nin önemli isimlerinden Eyüp Sabri Bey’in serbest bırakılması karşılığında serbest bırakıldı. İkinci tutuklanması ise 1917 yılında gerçekleşti.  Bugün Kırşehir sınırlarında olan Mucur’a sürgün edilerek yaklaşık bir yıl burada kaldı. O tarihten sonra ise aşağıda yer alan Osmanlı Arşivi belgesinden anladığımız üzere İzmir’e nakledildi. 1932 Yılındaki ölümüne kadar da orada yaşadı.

    T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı‘ndan

    “Mucur’a gönderilen İngiltere Vatandaşı Mösyö La Fontaine daha sonra İzmir’e nakil edilmiştir.”


    Futbol Kurumsallaşıyor

    Futbol 1800’lü yılların sonunda İngiltere’nin Türkiye’ye en büyük ihraç ürünü olarak değerlendirilebilir. İngiltere bir anlamda, İzmir ve İstanbul’da yaşayan yabancıların futbola başlattığı ilgiyi, İstanbul’a gönderdiği kraliyet gemilerinin mürettebatının kurduğu takımların İstanbul Ligi’nde boy göstermesinin ardından sürekli hale getirmek istemiştir. Bu süreklilik; Tanzimat-Meşrutiyet yıllarında Osmanlı toplumunda başlayan Batıcı fikirlerin de etkisiyle, Türk takımlarının yeşil sahalarda boy göstermesine neden olmuştur. Türkler, o dönem “Association/Asosişeysın” diye isimlendirilen modern futbol oyununu (Yazının başında yer verdiğimiz İlk Spor Tarihçimiz Ethem Nejat’ın modern futbol kurallarını anlattığı yazısını önümüzdeki günlerde yayınlayacağız) gemilerin İngiliz mürettebatından öğrendikleri gibi; Türk futbol adamları, “Futbol Yönetimi” üzerine ilk deneyimlerini de İngilizlerin idaresindeki lig yönetimlerine katılarak kazanmışlardır.

    Türk futbolunun kurumsallaşmasının ilk adımı Meşrutiyetin yeniden ilan edilmesinin ardından çıkan 1909 yılında çıkan Cemiyetler Kanunu’dur. Cemiyetler kanunu uyarınca spor kulüpleri 1910-1913 yılları arasında kendilerini devlete tescil ettirmişler, dolayısıyla tüzük sahibi birer dernek olarak belirli kurallar çerçevesince yönetilmeye başlamışlardı. Kulüplerin bu yapıya kavuşması spor müsabakalarının da belirli kurallar altında yapılması gerekliliğini doğurmuştur. Her ne kadar 1904’ten itibaren İstanbul’daki futbol ligleri nizamnamelere sahip olsalar da; bu nizamnamelerde kulüplerin katılımı ve yönetimde söz sahibi olmaları gibi konularda yetersizlikler mevcuttu ve dolayısıyla zaman zaman eşitsiz uygulamalar ortaya çıkmaktaydı. Aslında bu durum futbolun kurumsallaşmasına giden süreci hızlandırdı. Keza yukarıda sözünü ettiğimiz İstanbul, İstanbul Futbol Kulüpleri, Cuma, Pazar Ligleri, kulüplerin aralarındaki anlaşmazlıklardan dolayı oluşturulmuş liglerdi. İstanbul’un futbol kulüpleri, kendi aralarında ve lig yönetimleriyle dönem dönem yaşadıkları anlaşmazlıklar sonucunda, yeni organizasyonlar kurmuşlar; bu da futbolda yönetsel bölünmeye ve göreceli bir karışıklığa neden olmuştu.

    Osmanlı’nın politik olarak İngiltere ile karşı saflarda yer alması, dolayısıyla futbol yönetiminde söz sahibi olan başta James La Fontaine gibi kişilerin çeşitli yollarla İstanbul’dan uzaklaşması da Türk futbolunun kurumsallaşmasını hızlandırmıştır. Bu dönemde ülkeyi yöneten İttihat ve Terakki’nin savaş yıllarında başta Altınordu ve Fenerbahçe olmak üzere spor kulüplerine yakın ilgisi de futbolda kurumsallaşmayı hızlandıran bir diğer etkendir.

    Türk kulüplerinin yöneticileri, sözü edilen şartlar altında, futbolun giderek artan öneminin, kurumsallaşmayı gerektirdiğinin farkına varmışlardır. İstanbul’un işgal altındayken işgal kuvvetlerinin takımları ile yapılan maçlar da halkın uzun zamandır bu spora artan ilgisini iyiden iyiye ortaya koymuştu. Artık bir olgu haline gelen futbol, diğer spor dalları ile beraber, teşkilatlanmalıydı.

    Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti… Maçın Hakemi James La Fontaine!

    Geçici Heyet

    Türk kulüplerinin yöneticileri işgal yıllarında futbolu kurumsallaştırmak için en büyük adımı “İdman İttihadı Heyet-i Muvakkatesi”ni kurarak attılar. Bu oluşum, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (TİCİ) öncülü durumundaydı. Ali Sami Bey, Nasuhi Baydar, Burhaneddin Bey gibi isimlerin yer aldığı heyet, adı üzerinde geçici bir yapıya sahipti. Heyet, Yusuf Ziya Bey’in (Öniş) İsviçre’den getirdiği spor yönetmeliğini temel alarak bir tüzük hazırlamıştı. Futbolun Batılı düşünce tarzı ile olan kuvvetli bağı bir kez daha kendini göstermişti.  1920 ve 1921 Yıllarında görev yapan geçici heyet, 1922’nin ilk günlerinde Dahiliye Nezareti’ne başvurarak resmen bir cemiyet olmak isteğini bildirdi. Kaynaklarda Mayıs 1922’de TİCİ’nin resmen kurulduğu yazıyor olsa da, arada geçen 5 aylık süreçte neler olduğuna dair bugüne kadar bilgimiz yoktu. Devlet Arşivlerinde karşımıza çıkan belgeden, TİCİ için bu sürecin zorlu geçtiği, cemiyetin kuruluş tartışmalarının devletin üst yargı kurumu olan, dönemin Danıştay’ı, Şura-yı Devlet’te tartışıldığı ortaya çıktı.


    T.İ.C.İ. Osmanlı Danıştay’ının Gündeminde

    Belgede, “Altınordu İdman Yurdu, Anadolu İdman Kulübü, İdman Yurdu, Beylerbeyi Terbiye-i Bedeniyye Yurdu, Türk Gücü, Darülşafaka Mezunin Terbiye-i Bedeniyye Yurdu, Süleymaniye Terbiye-i Bedeniyye Yurdu, Galatasaray Terbiye-i Bedeniyye Kulübü, Fenerbahçe Spor Kulübü, Kumkapı Terbiye-i Bedeniyye Yurdu, Nişantaşı Terbiye-i Bedeniyye Yurdu, Vefa İdman Yurdu, Hilal Spor Kulübü, namlarındaki cemiyetlerin ittihat ve iştirakiyle (birleşerek katılımı ile) “Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakı” ünvanıyla bir cemiyet teşkil olduğuna bahisle, müsaade-i resmiyenin itası (resmi iznin verilmesi) cemiyet-i mezkure tarafından istida olunmuş (sözü edilen cemiyet tarafından talep edilmiş)” deniliyor ve bunun Mülkiye ve Maarif Komisyonları’nda tartışıldığı söyleniyordu. Komisyonlar, 1909 tarihli yürürlükte olan Cemiyetler Kanunu’na göre; cemiyetlerin yalnızca özel kişiler tarafından kurulabileceğini öngördüğünden, tüzel kişilik olan derneklerin birleşip bir dernek kurmasına izin verilemeyeceği yönünde görüş bildirmişlerdi. Konu, Şura-yı Devlet Genel Kurulu’na geldi. Genel kurul, Cemiyetler Kanunu’nun özel kişilere atıf yaptığını ısrarla tekrarladı. “Cemiyetler azasının yirmi yaşından gün alması ve bir cinayetle mahkum veya hukuk-ı medeniyeden mahrum bulunmaması şarttır” hükmünü dernek kurmak isteyen bir derneğe uyarlamanın imkansızlığını söylerken, yabancı ülkelerin ve özellikle Fransa’nın Cemiyetler Kanunu’nda derneklerin birleşip dernek kurabildiğine dair bir hükmün olduğunu da şerh koydu. Bu kararlar ile Dahiliye Nezareti’ne geri gönderilen TİCİ’nin kuruluş talebi, tam 5 ay sonra kabul edildi. Cumhuriyet’in ilanından önce kurulan bu teşkilat, yeni rejimin gereklerini yerine getirerek sporun birçok dalında örgütlenmesini sağlamakla birlikte, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin uluslararası spor teşkilatlarına kabul edilmesine de önemli ölçüde etki etti.

    T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı‘ndan

    İlk Temas

    TİCİ’nin sancılı geçen kuruluş süreci, Anadolu’da devam eden Kurtuluş Savaşı’nın son günlerine rastlamaktadır. Savaşın 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanması ile imzalanan Mudanya Mütarekesi’nden sonra 19 Ekim 1922’de İstanbul’a gelen Refet Paşa (Bele); TİCİ Heyeti’nin, yakın gelecekte kurulacak yeni devleti temsilen, ilk temas ettiği kişi oldu. Refet Paşa, 1 Kasım’da Saltanatın kaldırılacağının öngörülmesi üzerine İstanbul’a gönderilmiş ve bir anlamda İstanbul’u teslim alma görevini yerine getirmişti. Detaylarını Refet Paşa’nın Fenerbahçe Kulübü’nü Ziyareti adlı yazımızda okuyabileceğiniz bu ziyaret, TİCİ heyeti için bir fırsata dönüştü. Spor kulübü yöneticileri hem işgalin yakında sona erecek olmasından dolayı sevinçli, hem de yeni oluşturdukları kurumsal yapının yeni düzende olması gerektiği gibi yer almasını sağlama konusunda umutluydular.  TİCİ Heyeti bu motivasyonla Refet Paşa’yı karşılayanlar arasında yer aldı. Bu karşılamadan iki gün sonra da 21 Ekim 1922’de kendisine “hoş geldiniz” ziyaretinde bulundular. Başkanı Galatasaray’dan Ali Sami Bey olan, üyeleri arasında Fenerbahçe’den Hasan Kamil Bey (Sporel)’in de bulunduğu TİCİ heyetinin, Refet Paşa ile bu  ilk görüşmesinin detaylarını Spor Alemi Dergisi’nden öğreniyoruz. Refet Paşa’nın heyete hitaben “İstanbul idmancılarının yabancı devlet kuvvetlerine karşı kazandıkları başarılardan dolayı çok memnun olduğunu” belirtmesi, işgal yıllarında işgal kuvvetlerine karşı birçok spor dalında verilen mücadelenin önemini ortaya koymuştur. Refet Paşa’nın“İşgal yıllarında yabancılarla yapılan spor müsabakaları, milli mücadelenin esaslarını ortaya koymuş ve büyük zorluklarla yapılan bu mücadeleler sonrasında alınan galibiyetler, işgal altındaki İstanbul’da milli coşkunun özlemini çeken insanlara bir sevinç kaynağı olmuştur” ifadesi ile pekiştirdiği bu önem, TİCİ’nin yeni devlet düzeninde kabul göreceğine dair ilk ipucu olarak değerlendirilebilir. Bunun üzerine Heyet Başkanı Ali Sami Bey’in verdiği karşılık ise, sporun gelişmesi için destek istemek olmuştur:

    “Fakat bu teşkilatı takdir etmek kafi değildir (yeterli değildir) tatbikinde de (uygulamada da) istical (acele) etmeliyiz. Onun için mücadele-i milliyenin idmancılar saflarında açtığı şerefli boşluklara rağmen en büyük harbimiz esnasında bu işin esasatını vaz ettik (esaslarını ortaya koyduk) ve bütün mahrumiyetlere (eksikliklere) rağmen teşkil ettiğimiz (oluşturduğumuz) takımlarla İstanbul’da ecanibin (yabancıların) en kuvvetli idmancılarını mağlup ederek milli coşkunluğun mütehassiri olan (özlemini çeken) ahalimize (halkımıza) bazı sürur (sevinç) dakikaları geçirebildik”

    Refet Paşa'nın Fenerbahçe Kulübü'nü Ziyareti
    İstanbul Araştırmaları Enstitüsü arşivinden.

    Süreklilik

    Osmanlı’da Futbol konusu, tarihin sürekliliği için verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Futbol, bu topraklarda siyasal ve sosyal gelişimlere dayalı bir olgu olarak, yukarıda yaptığımız değerlendirmelerden de anlaşılacağı üzere, Cumhuriyet öncesinde ortaya çıkmıştır. İngiltere’nin emperyal hedefleri için bir araç olarak kullandığı futbol oyunu, Osmanlı Türkleri tarafından hemen benimsenmiştir. Batı kültürünün bir ürünü olan bu oyunu geliştirmek, geliştirdikten sonra kurumsallaştırmak için yine Batı’nın uygulamaları örnek alınmıştır. Bu anlamda futbol oyunu, Osmanlı Modernleşmesi’nin bir ürünüdür. 1908 Jön Türk Devrimi’nin bu ürünü sahiplenmesi, bu yargıya dayanak olarak gösterilebilir. Anadolu’da verilen Kurtuluş Savaşı esnasında İstanbul’da işgal kuvvetleri askerlerinin oluşturduğu takımlarla maçlar yapan kulüpler, yeni devlet tarafından da kabul edilmiştir. Savaşın muzaffer komutanlarına göre işgal altında verilen sportif mücadeleler, Milli Mücadele’nin bir parçası olarak görülmüştür. Spor kulüplerinin kurumsallaşarak, üst bir teşkilat olan TİCİ’yi kurmaları ise, Cumhuriyet Devrimi’nin amaçları ile bire bir örtüşmektedir. Tanzimat’tan sonra modernleşmeye başlayan meşruti monarşik kurumların sonuncusu TİCİ’dir. Bu özelliği, TİCİ’nin, Cumhuriyet yönetimi tarafından sahiplenilmesini/himaye edilmesini sağlamıştır. 

    Barış Kenaroğlu

  • 1925 Türkiye’sinde Spor Teşkilatlanması

    1925 Türkiye’sinde Spor Teşkilatlanması

    Bir süredir yayınlamayı sürdürdüğüm Türk spor yapılanmasının ilk yıllarına ait hukuki metinlerde bugün sırayı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (TİCİ), 1922-1925 yılları arasında, Türkiye’deki Spor Teşkilatlanmasını kayıtlara geçirdiği belge alıyor.

    Hatırlanacağı üzere Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın 1922 yılında yazılmış kuruluş tüzüğünün ve TFF’nin 1923 yılında FIFA’ya katılırken kabul ettiği tüzüğün bazı maddeleri ile 1924 İlk Türkiye Birinciliği Organizasyonu Talimatnamesi ve programını geçtiğimiz günlerde sitemizde yayınlamış, bu metinlere dayanarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1959 öncesi şampiyonluklar konusundaki tezine hukuki bir temel oluşturmaya çalışmıştım.

    Çevirisini yaparken beni fazlaca heyecanlandırmış olan belge; ortaya koyduğu detaylar ile Türk spor yapılanmasının kuruluşundan itibaren organize, kurumsal ve resmi nitelikte olduğunu kanıtlıyor. Türk spor tarihinde ilk kez yayınlanan bu belge üzerinde yaptığım değerlendirme ve analizlerin,  başta 1959 öncesi Şampiyonluklar olmak üzere, döneme ilişkin meselelerin çözüme kavuşturulmasında önemli bir kaynak olacağı düşüncesindeyim. Yazının son kısmında, belgede İstanbul Bölgesi’ne ilişkin yazılan bilgileri aktaracak, İstanbul’un spor hayatına ve kulüplerine ilişkin sayısal detaylara da yer vereceğim.

    Barış Kenaroğlu


    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Teşkilatı

    Kuruluşundan (1922), ikinci genel kongreye kadar (18 Eylül 1925);
    Genel Merkez, Federasyonlar, Bölgeler ve Spor Kulüpleri hakkında bilgiler

    Hami
    Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri
    Fahri Başkan Başbakan İsmet Paşa Hazretleri


    Himaye

    Yukarıda belgenin başlığı ve giriş sayfasını görüyorsunuz. Israrla üzerinde durduğumuz “1959 Öncesini İnkar Cumhuriyeti İnkardır” tezi adeta giriş sayfasındaki ifade ile vücut buluyor. Dönemin spor yapılanmasını “gayrıresmi” olarak niteleyen karşı tezi, TİCİ’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himayesinde ve Başbakan İsmet Paşa Fahri Başkanlığı’nda faaliyet gösteren bir kurum olduğunu kanıtlayan bu ifade ile çürütmüş oluyoruz. Devam eden satırlarda sözü edilen tezin, daha birçok yerde çürütüldüğüne tanık olacaksınız.

    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden:
    Heyet-i vekile büyük müsabakaları temaşa ederlerken. (Kaynak : Wikipedia)

    9 Federasyon – 18 Bölge – 120 Kulüp – 10.000’i Aşkın Sporcu

    Belge, 1922-1925 yılları arasında Türkiye’de 9 spor branşının Federasyonunun kurulduğu bilgisini bize veriyor. Bunlar;

    Atletizm, Atletik (Voleybol-Basketbol) Eskrim, Bisiklet, Boks, Futbol, Denizcilik, Güreş, Hokey ve Tenis

    Yine belgede Türkiye’nin 18 bölgeye ayrıldığını ve her bir bölgenin kendine ait yöneticilerinin olduğunu görüyoruz. Bu bölgeler;

    Edirne, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana, Antalya, Ankara, Giresun, Trabzon, Uşak, Balıkesir, Bursa, Samsun, Denizli, Canik, Konya, Kocaeli ve Ordu Spor Teşkilatı.

    Yukarıdaki 18 bölgede TİCİ’ye katılmış kulüplerin tamamının isimleri belgede sıralanmış durumda. Bu bilgiden, o dönemde, Türkiye’deki toplam spor kulübü sayısı olan 120’ye ulaşıyoruz. Ayrıca ülkedeki toplam sporcu sayısı olarak 10.443 karşımıza çıkıyor.

    Belge üzerinde yapılabilecek bir diğer değerlendirme de spor dallarının ülkedeki faaliyet dağılımı. Tüm bölge yöneticilerinin genel merkeze gönderdiği raporlarda yer alan bu bilgiden, hangi spor dalının kaç bölgede faal olduğunu öğrenmiş oluyoruz.

    Futbol: 18 Bölgenin 17’sinde
    Atletizm: 18 Bölgenin 14’ünde
    Güreş: 18 Bölgenin 4’ünde
    Denizcilik: 18 Bölgenin 5’inde
    Bisiklet: 18 Bölgenin 4’ünde
    Atletik: 18 Bölgenin 4’ünde
    Boks: 18 Bölgenin 3’ünde
    Hokey: 18 Bölgenin 1’inde
    Tenis: 18 Bölgenin 1’inde
    Eskrim: Kuruluş aşamasında.

    Görüldüğü üzere futbol, hem kurulma hem de gelişme (belgedeki tanımlamasıyla “inkişaf”) bakımından diğer spor dallarının hepsinden ileride yer almaktadır. Futbol, genel merkeze gönderdiği raporda yeterli bilgi vermeyen Antalya Bölgesi hariç, tüm bölgelerde faaldir ve bölgelerin tamamının gönderdiği raporlarda ilk sırada yazılmıştır.

    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden :
    Konya mıntıkasını temsil ederek Ankara’ya gelen Konya futbolcuları. (Kaynak : Wikipedia)

    “Resmî” Teşkilat

    TİCİ’nin devletin himayesinde teşkilatlandığını, buradan hareketle TİCİ tarafından yapılan organizasyonların “resmi” nitelik taşıdığını defalarca dile getirmiştik. Bu belge üzerinde yaptığımız bir diğer analiz ile, teşkilatın bu niteliğini kanıtlamış olacağız.

    Belgede isim, adres ve meslekleri hakkında bilgiler verilen yöneticilerin sayısını 126 olarak belirledik. Bu sayıya; başkanlığını Galatasaray’ın kurucularından olan Ali Sami Bey’in yaptığı, Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri, Federasyon Yönetim Kurulu üyeleri ve Bölge Yönetim Kurulu üyeleri dahil edilmişken, sayıları 120 olan Spor Kulüplerinin yöneticileri ise hariç tutulmuştur.

    Bu ayrımı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı yalnızca isminin günümüz Türkçesi’ndeki anlamı olan “Türkiye Spor Kulüpleri Birliği”ne dayanarak, günümüzün “Kulüpler Birliği” statüsünde değerlendiren ve bu doğrultuda 1959 öncesi organizasyonları “gayrıresmi” olarak niteleyen tezi çürütmek için yapan aslında biz değiliz. Spor Kulüplerinin yöneticilerinin isimlerine belgede yer vermeyerek bu ayrımı Ali Sami Bey’in başında bulunduğu TİCİ Genel Merkezi Yönetim Kurulu yapmış durumda.

    Peki Türk Sporunun 126 yöneticisinin meslekleri neydi? Federasyonlarda, Bölgelerde, Genel Merkezde görev yapan bu kişiler profesyonel olarak nereye bağlıydılar? Bu soruların cevabı bizi, TİCİ’nin resmi bir teşkilat olduğu gerçeğine daha da yaklaştıracak. Basit bir ayrım ile 126 kişinin sadece 40 tanesi özel sektörde, kalan 86 kişi ise devletin çeşitli kurumlarında değişik kademelerde çalışmakta olduğunu anlayabiliyoruz. Bu iki sayı bize TİCİ teşkilat yöneticilerinin %68’nin devlet memuru olduğunu göstermektedir. Bu memurlar arasında valiler, öğretmenler, doktorlar, çeşitli rütbelerden askerler vardır.

    Türkiye’nin En Büyük Spor Kulübü

    Belgede İstanbul Bölgesi ile ilgili kayda geçirilen bilgilerin yer aldığı bölümü aktararak yazımızı sonlandırıyoruz. İstanbul bölgesi, teşkilata kayıtlı 25 kulübü ile ülkenin sportif olarak en faal bölgesi durumunda. Bölgenin bir diğer özelliği olarak, teşkilata bağlı, federasyonu kurulmuş bütün spor dallarının bölgede faal olmasını gösterebiliriz. Ülke çapında teşkilata kayıtlı sporcuların üçte biri, kulüplerin ise beşte birinin İstanbul bölgesinde yer alması da dikkate değer bir başka noktadır. Fenerbahçe’ye bu noktada özel bir yer vermek gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü 1922-1925 yılları arasında, bünyesindeki 576 sporcusu ile sadece İstanbul’un değil, aynı zamanda Türkiye’nin de en büyük spor kulübü olduğu bu belge ile ortaya çıkmıştır.

    File:19240925 SporAlemi 5.jpg
    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde Fenerbahçe ve Polonyalı futbolcular. (Kaynak : Wikimedia Commons)

    İstanbul Bölgesi

    Rengi: Kırmızı

    İttifaka Kabul Edildiği Tarih: İlk olarak kurulmuş olup, Birinci resmi kongresi Haziran 1923’te yapılmıştır.

    Merkezinin Bulunduğu Yerin Adresi: Eminönü Rıhtım Han, numara:10

    Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri
    Başkan: Servet Bey (Sultanhamam İstanbul Ticaret Odası Müdürü)
    İkinci Başkan: Burhanettin Bey (Babıali Şeref Sokağında Yenises Gazetesi Yazı Heyetinden
    Genel Sekreter: Hamit Bey (Anadoluhisarı – İdman Yurdu)
    Muhasip Veznedar: Saim Turgut Bey (İstanbul Erkek Lisesinde Öğretmen)
    Müfettiş: Mahmut Eşref Bey (Sultanhamamda İstanbul Ticaret Odasında )

    Bölgedeki Spor Sahaları ve Sahiplik Durumları: Taksim’de eski kışla avlusunda (Manifatura Tüccarı Münazırzade Abdulaziz Bey tarafından kiralanmış), Kadıköy İttihat Spor Kulübü Meydanı: Günümüzde Beşezade Emin Bey idaresinde

    Bölgede faaliyet gösteren Spor Branşları: (Sporun bölgedeki gelişmesi sırasıyla) Futbol, Atletizm, Güreş, Hokey, Denizcilik, Tenis, Bisiklet, Basketbol ve Voleybol, Boks

    Bölgede Federasyona Üye Olmayan Kulüp Sayısı : Sekiz Türk Kulübüdür.


    İstanbul Bölgesindeki Spor Kulüpleri

    25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden :
    İstanbul sporcularını Ankara istasyonunda istikbal. (Kaynak : Wikipedia)

    Barış Kenaroğlu

    Not : En üstteki fotoğraf, 25 Eylül 1924 tarihli Spor Alemi dergisinde 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu resimlerinden… İstanbul sporcularını Ankara istasyonunda istikbal. (Kaynak : Wikipedia)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu Nizamnamesi

    1924 Türkiye Şampiyonluğu Nizamnamesi

    Fenerbahçe ve Türk futbol tarihini belgeler eşliğinde yazmaya devam eden Barış Kenaroğlu, arşiv araştırmalarının gün yüzüne çıkardığı yeni bir belge ile karşınızda : 1924 Türkiye Futbol Şampiyonluğu Nizamnamesi!


    Talimatname

    Geçen hafta yayınladığım “Türk Futboluna Atatürk İmzası” başlıklı yazıda, Ankara’da yapılan “1924 Türkiye Birinciliği Organizasyonu”na ilişkin önemli detaylara ver yermiştim. Bu detaylar; Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (TİCİ) 1922 yılında yazılmış kuruluş tüzüğünün ve TFF’nin 1923 yılında FIFA’ya katılırken kabul ettiği tüzüğün bazı maddelerini de içeriyordu.

    1924-1959 Dönemi futbol organizasyonları için yapılan “kurumsal bir yapının ürünü değildi”, “organizasyonların resmi bir niteliği yoktu” gibi iddialara da yukarıda sözü geçen tüzüklerin ilgili maddeleri ile karşılık vermiştim.

    Bugünkü yazımda ise, yaptığım araştırmalar sonucunda, bulduğum 1924 Türkiye Birinciliği Organizasyonu Talimatnamesi ve programını sizlerle buluşturacak, dönem ile ilgili iddialara hukuki açıdan karşılık vermeye çalışacağım.

    Türk Spor Tarihi araştırmalarında ilk kez yayınlanan İlk Türkiye Birinciliği Organizasyonu Talimatnamesi ve Programı’nın maddelerini günümüz Türkçesiyle aktardıktan sonra bu maddelerden yaptığım çıkarımları sıralayacağım.

    Barış Kenaroğlu


    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı

    1924 Yılı Ağustos Ayı Sonunda Ankara’da Yapılacak

    İlk Türkiye Birinciliği Müsabakaları Talimatları ve Genel Program

    Türkiye Birinciliği Müsabakaları

    1 – Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı tüzüğünün 2.maddesinin 2. ve Federasyonlar tüzüğü kısmındaki 22.maddenin aynı şekilde 2.fıkraları gereğince her sene Ağustos’ta düzenlenmesi gereken “Türkiye Birinciliği” müsabakaları bu sene 29 Ağustos 1924 Cuma günü başlamak üzere Ankara’da yapılacaktır. (Genel Merkez, sporcuların hakkıyla ehliyetlerini gösterebilmelerini sağlamak için müsabakaların birer gün ara ile yapılması esasını kabul ettiğinden, ilgili kişiler, Ankara’da bir haftadan fazla kalacaklarını göz önüne alarak, 27 Ağustos Çarşamba günü Ankara’ya gelmiş olmaları lazımdır.)

    2 – Sözü geçen 22.maddenin aynı fıkrasında yazılanlara göre bu müsabakalara yalnız bölge birincileri (kişi ve takım) iştirak edebileceklerdir. Kişi ve takımların resmen kurulmuş ve ittifakça onaylanmış bölgelere üye olması şarttır. Müsabakalara hiçbir karma takım kabul olunamaz. Kişi veya takımlar muhakkak bir kulübü temsil edeceklerdir. Müsabakalara girecek sporcular, TİCİ tarafından verilmiş bir kimliğe sahip bulunacaklardır.

    3 – Tüzüğün küme ve birlik tüzüğü kısmının 43. ve 44.maddelerinin işaretiyle, 45.madde ve 46.maddenin 1.kısmı gereğince, işbu müsabakalar da federasyonları olan mevcut sporların her biri, yani; futbol, atletizm, güreş, halter, bisiklet için birer “Türkiye Birliği” kurulacaktır.

    4 – Sözü geçen 46.maddede yazılanlara göre işbu Türkiye Birliğinde, ilgili Federasyon Başkanı, ve Katibi, başkanlık ve katiplik makamlarında olacağı gibi, her bölgede o sporun birinciliğini kazanmış olan takım veya kişilerin üye olduğu kulüplerden birer üye de bu birlikte delege olarak görev yapacaklardır.

    5 – Birlik tüzüğünün 43.maddesine göre geçici olan ve kendine ait müsabakaların sonucunda görevi sona erecek bu birlikler, tüzüğün kendileri ile ilgili olan 49.maddesinin 4-5-7-8-10-13-14-15 numaralı fıkralarını uygulamakla yükümlüdürler. (buna göre; ilk toplanmada delegeler temsil ettikleri sporcuların isimlerini içeren bir listeyi – Futbol takımları yedeklerle beraber 15 sporcuyu geçmeyecektir – birliğe sunacaklardır. Birlikler, kendine ait müsabakaların sonunda birinciliği kazananların  birincilik beratlarını düzenleyecekler ve TİCİ heyetine sunacaklardır.

    6 – Federasyonların mevcut sporun ancak bir bölgede resmen birincileri belirlemiş olduğu ve Türkiye Birinciliği müsabakalarında rakipleri çıkmadığı takdirde bunların Türkiye Birincisi olduğu kabul edilir.

    7 – Müsabakalar, büyük bir resmi geçit ile açılacak ve Türkiye Birinciliklerinin ödülleri, fevkalade merasim ile bütün müsabakaların sonunda verilecektir.

    8 – Yukarıdaki tüzük şartları ve esaslar çerçevesinde yapılması gereken bu resmi müsabakalara ait tüm talimatları TİCİ genel merkezi verecektir.

    9 – Müsabaka şartlarını ve değerlendirmesi için; TİCİ başkanı ve bölge başkanlarından oluşan bir icra heyeti tam yetkili olacaktır.

    10 – Ankara’da sahaların düzenlenmesi, soyunma ve seyirci yerlerinin bulunması ve tüm sporcuların Ankara’daki barınma ve beslenmeleri gibi işler için, genel merkez tarafından Ankara Bölgesi Merkez Kurulu’na yetki verilmiştir.

    11 – Sporcuların en iyi şartlarda seyahat etmeleri, barınmaları ve beslenmelerinin sağlanması için Genel Merkez, hükümetten istekte bulunacaktır.

    Tören Programı

    1 – Müsabakaların başlangıç günü olan 29 Ağustos 1924 Cuma günü öğleden sonra saat 1’de bütün sporcular müsabaka sahasında toplanacak ve aşağıda belirtilen sıraya göre bir resmi geçit yapılacaktır.

    • 3 Sporcunun taşıdığı Türk Sancağı
    • (10 adım sonra) Genel Merkez, Federasyon ve Bölge Merkez heyetleri
    • (20 adım sonra) Olimpiyatta Türkiye’yi temsil etmiş olan her branştan sporcular (milli  formaları ile)
    • (20 adım sonra) Alfabetik sırayla Bölgeler:
    • 3 sporcunun taşıdığı Bölge bayrağı (Bölge bayrağı kenarları 180 santimetre, yüksekliği 90 santimetre olan üçgen bir bayrak olacak ve 2,5 metre bir göndere bağlı taşınacaktır. Bayrak, bölgeyi temsil eden renkte olacak ve ortasına bir beyaz yıldız işlenmiş olacaktır.)
    • (10 adım sonra) Bölge formasını giymiş futbolcu 11 futbolcu
    • Türkiye müsabakalarına katılacak olan sporcular (Kendi kulüpleri formasıyla katılacaklar, branşa özel en düzgün kıyafetleriyle törene katılacaklardır.   Formanın sol tarafında kendi mensup oldukları bölgenin renginde ve 10 santimlik bir daire içerisinde çizilmiş bir yıldız bulunacaktır. (Madde 34)

    2– Tören geçidinin ardından gruplar kendilerine sahada gösterilen yere geçeceklerdir.

    3-Bu törenin sona ermesinden sonra herkes görevinin başına geçecek ve müsabakalar başlayacaktır.

    Müsabaka Türleri

    Müsabakalarda Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı tüzüğündeki ve Uluslararası Spor Kurallarındaki hükümler geçerli olacaktır.

    Atletik Sporlar
    1. 100 metre koşu
    2. 200 metre koşu
    3. 400 metre koşu
    4. 800 metre koşu
    5. 1500 metre koşu
    6. 5000 metre koşu
    7. 10000 metre koşu
    8. 110 metre engelli koşu
    9. Hız alarak yüksek atlama
    10. Hız alarak uzun atlama
    11. 3 adım uzun atlama
    12. Sırıkla yüksek atlama
    13. Cirit atma
    14. Gürz atma
    15. Gülle atma
    16. Bayrak yarışı 4×100 metre

    Pentatlon: ( 5 branş) Yukarıdakilerden 2-5-10-13-14 numaralı müsabakalardır.

    Dekatlon: (10 branş) Aynı şekilde 1-3-5-8-9-10-12-14-15 numaraları müsabakalardır.

    ( 5 veya 10 branşa girecek olanlar hakem kurulundan bir özel logo talep etmelidirler.)

    Futbol

    Futbol turnuvasında “yenilenin elenmesi” usulü uygulanacak ve hangi takımın hangi takımla karşılaşacağı kura ile belirlenecektir. (Takım sayısının 16, 8 veya 4’e tamamlanması için, olimpiyatlarda olduğu gibi, gerekli olduğu takdirde resmi müsabakalardan önce ön eleme maçları yapılacaktır. / Olimpiyat Programı sayfa:4)

    Güreş ve Halter

    Karşılaşmalar, uluslararası kurallar gereğince kabul edilen altı sıklet üzerinden yapılacaktır.

    Bisiklet

    1000 metre hız ve 50 kilometre dayanıklılık yarışları yapılacaktır.

    Program

    1.Gün / 29 Ağustos
    Resmi geçit
    100 metre koşu (seçme)
    800 metre koşu (final)
    Hızla uzun atlama (final)
    Gürz atma (final)
    100 metre koşu (final)
    Bisiklet: 1000 metre sürat (seçme)
    Futbol: 1 ile 2 numaralı takımlar arasında
    Güreş: (kapalı yerde) birinci seçme

    2.Gün / 30 Ağustos
    Kongre resmi açılışı
    Futbol: 3 ve 4 numaralı takımlar arasında

    3.Gün / 31 Ağustos
    Futbol: 5 ve 6 numaralı takımlar arasında (sabah)
    200 metre koşu (seçme)
    400 metre koşu (seçme)
    3 adım atlama (final)
    110 metre engelli (seçme)
    200 metre koşu (final)
    Bisiklet: 1000 metre sürat (final)
    Futbol: 7 ve 8 numaralı takımlar (akşam)
    Güreş: (kapalı yerde) İkinci seçme

    4.Gün / 1 Eylül
    Kongreye devam

    5.Gün / 2 Eylül
    110 metre engelli (final)
    10000 metre koşu (final)
    Hızla yüksek atlama (final)
    4×100 bayrak yarışı (seçme)
    1500 metre koşu (final)
    Bisiklet: 50 kilometre (final)
    Futbol: 2 ve 1 numaralı grubun galibi ile 3 ve 4 numaralı grubun galibi arasında
    Güreş: (kapalı alanda) 3. Seçme

    6.Gün / 3 Eylül
    Kongrenin devamı
    Güreş: (final karşılaşması)

    7.Gün / 4 Eylül
    Gülle atma (final)
    5000 metre koşu (final)
    Sırıkla irtifa atlama (final)
    400 metre koşu (final)
    4×100 bayrak yarışı (final)
    Futbol: 5 ve 6 numaralı grubun galibi ile 7 ve 8 numaralı gurubun galibi arasında

    8.Gün / 5 Eylül
    Kongrenin devamı
    Futbol: son iki mağluplar arasında (3.ve 4.lük için)
    Son iki galipler arasında (1.ve2.’lik için)


    DETAYLAR

    *Talimatnamenin 1.maddesinden de anlaşılacağı üzere, 1924 Türkiye Birinciliği; TİCİ, TFF – FIFA tüzükleri ile hukuki olarak temellendirilmiş, resmi bir organizasyondur.

    *Organizasyona katılan sporcu ve takımlar, TİCİ Bölge Kurullarınca onaylanmış ve bölgelerinin şampiyonu olarak Ankara’ya gelmişlerdir. Bununla birlikte “Karma takımlara izin verilmeyecektir” ibaresi organizasyonun ciddiyetini ortaya koymaktadır.

    *Bölgelerden gelen Federasyon temsilcilerinin temsil ettikleri spor dalı için, şampiyona süresince görev yapmak üzere bir Türkiye Birliği kurmaları, organizasyonun hatasız işlemesi için gösterilen özeni göstermektedir. 3.Maddede yer alan “Türkiye Birliklerinin; sporcular, kulüpler ve Federasyon üyeleri tarafından oluşturulması”, spor yönetimi açısından etkileri günümüze kadar uzanan dikkate değer bir unsurdur.

    *Talimatnamenin 8.maddesinde; organizasyon kapsamında gerçekleşecek müsabakalara “resmi” tanımlamasının yapılması, 1923-1959 arası dönem için bir ilk olma özelliğini taşımaktadır.

    *”Tören Programı” başlığı altında verilen detaylar, ülke sporunun geldiği kurumsallık seviyesini gözler önüne sermektedir. Tören programında takım sporlarından sadece Futbol’a özel bir madde ile yer verilmiş olması ise ayrıca önemlidir.

    *”Müsabaka Türleri” başlığı altında yer alan ifadelerden, Futbol şampiyonluk turnuvasının Olimpiyat programına uygun şekilde düzenlendiği anlaşılmaktadır. “Ön eleme” “Üçüncülük Maçı” gibi örnekler, günümüze kadar ulaşan uygulamalar olarak 1924 Türkiye Birinciliği organizasyonunda yer bulmuşlardır.

    Sonuç olarak “1959 öncesini inkar, Cumhuriyet’i inkardır” söylemini tekrar vurgulayarak, döneme ait hukuki metinlere ulaşma çabamızın devam ettiğini kaydediyoruz. Döneme ilişkin yapılacak değerlendirmelerin tarihçilerden önce hukukçuların önceliği olmasının gerekliliğini de tekrar ediyoruz.

    Barış Kenaroğlu

  • Türk Futboluna Atatürk İmzası

    Türk Futboluna Atatürk İmzası

    Türk Futbolunun bir kesim tarafından yok sayılan 1959 öncesi dönemi ile ilgili belgeleri yayınlamaya devam ediyorum. Bu dönemi yok sayanların iddialarından bazılarının, dönem futbolunun kurumsal olmaması ve müsabakaların “amatör” olarak tanımlanacak nitelikte olması olduğunu bilmekteyiz. Bu iddiaların gerçekliğini incelerken bir yandan da konunun hukuki ve sosyal boyutuna temas etmiş olacağım. “Türk Futboluna Atatürk İmzası” başlığının altında, genç cumhuriyetin sporu ve futbolu nasıl sahiplendiğini okuyacaksınız.


    Tüzükler – Maddeler

    Konunun hukuki boyutunu, geçtiğimiz günlerde Türkiye Futbol Federasyonu’nun FIFA’ya katılırken kabul ettiği tüzüğü ve bu uluslararası tüzük uyarınca FIFA’ya sunduğu Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) kuruluş nizamnamesinde yer alan bazı maddeleri yayınlayarak (*) ortaya koymuştuk. Bu maddeleri hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyoruz.

    1922 yılında yazılan TİCİ kuruluş tüzüğü Federasyonların (Heyet-i Müttehidelerin) görevini şöyle açıklıyor:

    “meşgul olduğu idmanın (spor dalının) Türkiye Birinciliğinin tayini (belirlenmesi) için mıntıka (bölge) birincileri arasında müsabaka tertibi (düzenlenmesi)”

    T.İ.C.İ. kuruluş tüzüğünden

    Sözünü ettiğimiz gibi FIFA’ya üye olurken bu tüzüğü temel alan Türkiye Futbol Federasyonu (o zamanki adıyla Türkiye Futbol Heyet-i Müttehidesi) FIFA’nın kuruluş tüzüğünü yayınlarken aşağıdaki maddeyi metnin sonuna eklemiştir. “Talimatlar” kısmında yer alan maddede:

    “Eşhas-ı hususiyenin (Özel Kişilerin) kasd-ı intifayla (yarar sağlama amacıyla) müsabaka tertip etmelerine müsaade edilemez. İttifak-ı teşkilat ve anasırıyenin (teşkilatı oluşturan unsurların) bu kabil (bu gibi) müsabakalara iştirak etmeleri memnudur. (katılmaları yasaktır)” denilerek, ülke çapında futbol organizasyonunun tek yetkili kurumu olan TFF olduğu bir anlamda kanıtlanmıştır. Bu durum, dönem futbolunu “kurumsal değildi, amatördü” diye tanımlayan iddialara hukuki olarak verilecek en güzel karşılıktır.

    TFF’nin FIFA’ya katılış tüzüğünden

    Şampiyona Bakanlar Kurulunun Gündeminde

    TİCİ’ye bağlı olan TFF, Türkiye’nin ilk Futbol Şampiyonasını 1924 yılında Ankara’da düzenlemiştir.

    Ülke çapındaki mıntıkalarda düzenlenen turnuvaların birincileri Ankara’da Türkiye’nin ilk Futbol Şampiyonu olabilmek için buluşmuşlardı. İstanbul’dan Beşiktaş, İzmir’den Altay’ın da katılacağı şampiyonanın öncesine ait Devlet Arşivlerinde bulduğumuz bir belge, ısrarla üzerinde durduğumuz “1959 Öncesini İnkar, Cumhuriyeti İnkardır” tezinde ne kadar haklı olduğumuzu ispatladı. Bunun da ötesinde futbola devletin zirvesinde verilen önemi de ortaya koydu.

    Belge günümüz Türkçesi ile şu ifadeleri ve imzaları içeriyor:

    Türk Futboluna Atatürk İmzası

    Türkiye Cumhuriyeti

    Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü

    Kararname

    Ağustos sonlarına doğru Ankara’da yapılacak büyük bir toplantıya, Türkiye’nin her tarafından gelecek sporcular için mevcut ödeneğin yol masraflarını karşılamaya yetmemesi nedeniyle; Eğitim Bakanlığının 7 ağustos 1924 tarih ve 9465/549 numaralı dilekçesindeki ücretsiz seyahatlerin, yarım ücretle seyahatlerin sağlanması hakkında bir kararın kabul edilmesine ilişkin talebi; Bakanlar Kurulunun 1924/8/13 tarihli toplantısında, Türkiye Müsabakalarına katılacak spor kulübü üyelerinin adı geçen bakanlığa, görevlerinin yazılı olduğu belgeleri göstermek koşuluyla, seyahatlerini yarı ücretle yapmalarının demiryolu ve denizyolu idarelerince sağlanması uygun bulunmuş ve gereğinin  Eğitim, Bayındırlık ve Ticaret Bakanlıklarına bildirilmesine karar verilmiştir.

    1924/8/13
    Türkiye Cumhurbaşkanı
    Gazi Mustafa Kemal (Atatürk)

    Başbakan ve Dışişleri Bakanı İsmet (İnönü)
    Adliye Bakanı Mustafa Necati (Uğural)
    Bayındırlık Bakanı Süleyman Sırrı (Aral)
    İçişleri Bakanı Ahmet Ferit (Tek)
    Maarif Bakanı Hüseyin Vasıf (Çınar)
    Maliye Bakanı Mustafa Abdülhalik (Renda)
    Milli Savunma Bakanı Kazım (Özalp)
    Mübadele İmar ve İskan Bakanı Refet (Canıtez)
    Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Refik (Saydam)
    Tarım Bakanı Zekai (Apaydın)
    Ticaret Bakanı Hasan (Saka)

    T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı‘ndan.

    Görüldüğü üzere Türkiye Şampiyonası öncesi Eğitim Bakanlığı, Bakanlar kuruluna bir dilekçe vererek, şampiyona katılacak sporcuların yol masrafları için bir talepte bulunmuştur. Belgenin ilk satırında yer alan “Ankara’da yapılacak büyük bir toplantıya, Türkiye’nin her tarafından gelecek sporcular için” ifadesi, düzenlenen futbol şampiyonasının kapsamının ne kadar geniş, katılacak sporcu ve kulüp yetkililerinin sayısının ne kadar fazla olduğunu işaret etmektedir. Bu bağlamda, kulüplere verilecek ödeneğin yetersiz kalacağını öngören Eğitim Bakanlığı, sporcuların seyahatlerini ücretsiz ya da yarı ücretle yapmalarını istemiştir. Bakanlar kurulunun kararı ise “Türkiye Müsabakalarına katılacak spor kulübü üyelerinin” görevli olduklarını gösteren belgeyi sunmaları şartıyla yarı ücretle Ankara’ya gelebilecekleri yönünde olmuştur. Sonrasında bu karar ilgili bakanlıklara bildirilmiştir.

    Kurucuların İmzaları

     “1959 Öncesi şampiyonluklar” başlığı altında, dönemin futbol organizasyonunu “amatör” olarak tanımlayan iddia sahiplerinin başvurdukları yöntem genellikle günümüz organizasyonları ile dönemin organizasyonlarını karşılaştırmaktır. Olayları dönemin şartlarına göre değerlendirmesi kuralı göz ardı edilerek benimsenen bu yöntem doğrultusunda yapılan karşılaştırmayı yukarıdaki belge için yapmayacağız. Keza tarih etiğine olan bağlılığımız buna izin vermemektedir. Bu aşamada aşağıdaki soruyu sorarak iddia sahiplerini, iddialarını tekrar gözden geçirmeye çağırıyoruz:

    “Günümüzde kabul edilmiş bir Federasyonca düzenlenen bir spor organizasyonuna katılacak sporcuların yol masraflarının, Cumhurbaşkanı başkanlığındaki ve Bakanlar kurulunun kararıyla belirlendiğini düşünelim. Bu durum, sözü geçen şampiyonanın resmi makamlar ve kamuoyu nezdinde kabul edilmesi için yeterli bir sebep midir?”

    Belgenin altındaki imzalara bakıldığında yukarıdaki sorumuz daha da anlam kazanıyor. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Refik Saydam, Kazım Özalp ve Hasan Saka gibi Cumhuriyetin kurucu kadrosunu oluşturan isimlerin imzalarının, Türk Futbolunun ilk organizasyonunun ne kadar önemli ve değerli olduğunu ortaya koyuyor.

    İlk Şampiyon : Harbiye

    Belgede de sözü edildiği gibi Türkiye’nin ilk resmi futbol organizasyonu 1924 yılının Ağustos ayının son günlerinde Ankara’da başladı. Bugünkü Tandoğan Meydanı’nın olduğu bölgede yer alan İstiklal Sahası’nda oynanan gerçekleştirilen organizasyon sonunda ülkenin ilk futbol şampiyonu Harbiye takımı oldu. 12 Eylül 1924’te sona eren şampiyonluk turnuvasına 15 takım katılmış ve toplamda 15 maç yapılmıştı

    Barış Kenaroğlu / Türk Futboluna Atatürk İmzası

    15 Eylül 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesinde 1924 yılı Türkiye Futbol Şampiyonu olan Harbiye takımı.

    (*) TFF’nin FIFA’ya Katılışı (Barış Kenaroğlu)

  • TFF’nin FIFA’ya Katılışı

    TFF’nin FIFA’ya Katılışı

    1959 öncesi şampiyonluklar konusunda bugüne kadar hemen hiç üzerinde durulmayan bir konu, işin hukukî boyutu oldu. Bizler bu sitede yayınlanan yazılarımızda “1959 Öncesini İnkar, Cumhuriyeti İnkardır” diyerek vaziyete parmak bastık. Şimdi işi bir adım öteye taşıyoruz. Söz tarihçi Barış Kenaroğlu’nun… Huzurlarınızda, TFF’nin FIFA’ya Katılışı!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Giriş

    Türk futbolunun erken dönemine ait belgeleri yayınlamaya başlıyorum. Bu yazıda, 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı‘na (TİCİ) bağlı olarak kurulan Türkiye Futbol Heyet-i Müttehidesi‘nin (birliği) (TFHM) , 21 Mayıs 1923’te, o zamanki adı Uluslararası Futbol Federasyonu olan FIFA‘ya girerken kabul ettiği tüzüğü sizlerle buluşturuyorum.

    Belgede dikkat çeken noktalardan ilki Uluslararası Futbol Federasyonu’nun 1907 yılından itibaren futbol karşılaşmalarına ilişkin kuralları çeşitli şehirlerde yaptığı kongrelerde belirlemiş olması. Türk futbolunu ilgilendiren kısmı ise belgenin Türkiye’de futbolun kurumsal olarak TİCİ tarafından yönetildiğinin; belgenin son bölümüne eklenen “Talimatlar” bölümünün altındaki TİCİ ibaresi ile kanıtlanıyor olması.

    Uluslararası Futbol Federasyonu’na girerken TİCİ tüzüğünü esas olarak beyan eden TFHM; TİCİ kuruluş tüzüğünün “federasyonlar” başlığı altında yer alan maddelerden biri de TİCİ’nin kendisine bağlı federasyonların (heyet-i müttehidelerin) görevini açıklayan şu maddedir: “meşgul oldukları idmanın (spor dalının) Türkiye Birinciliği’nin tayini için mıntıkalar (bölgeler) arasında müsabakalar düzenlemek” Gerek bu madde ile, gerekse aşağıda detaylarına ulaşacağınız tüzük ile Türk futbolunun bağlı olduğu kurumun TİCİ olduğunu ortaya çıkmış oluyor.

    Barış Kenaroğlu


    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Futbol Heyet-i Müttehidesi

    Futbol Beynelmilel Federasyonu Nizamnamesi

    Bu nizamnameye müteferri talimat, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nca tazim ve tezyil edilmiştir.

    İstanbul – 1340 (1924)

    Asoşiyeşın Futbol Beynelmilel Federasyonu Nizamnamesi

    İsim ve Teşkilatı

    Madde 1

    Federasyonun ismi (Asoşiyeşın Futbol Beynelmilel Federasyonu) olacak ve ancak bu federasyonca kendi memleketlerinde Asosiyeşın futbol idare eylediği – her memlekette bu iş ile meşgul yalnız bir tek heyet tanınmak şartıyla – kabul edilen teşkilatı ihtiva edecektir. Aşağıda isimleri muharrer olan cemiyetler* temsil eyledikleri memleketlerde futbolu idarede selahiyetdar olmak üzere beynelmilel federasyonca tanınmışlardır.
    (Milan – 15/16 Mayıs 1910)

    *Metnin nihayetinde derc edilmiştir.

    Amaç

    Madde 2

    Federasyonun maksadı, asosiyeşın futbolun beynelmilel inkişafını temin ve murakabe eylemekdir.

    Kongre

    Madde 3

    Beynelmilliyet nokta-i nazarından futbola temas eden mesail ve federasyonu alakadar eyleyen diğer hususatı münakaşa etmek üzere her sene Mayıs ve Haziran ayı esnasında bir kongre akd olunur. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 4

    Beynelmilel federasyona dahil bir teşkilat tarafından kongrede müzakere edilmek üzere arz olunacak mesaili teklif sahibinin ve buna delalet eden heyetin ismi ile birlikte, nihayet o senenin Mart ayının 25’ine (dahil) kadar katip – veznedara iş’ar edilmiş olmalıdır.
    Kongre, mesail-i müstacelede hazır bilmeclis azanın dörtte üçü tarafından keyfiyet-i istical kabul edildiği takdirde mezkur tarihten sonra da tevdi edilen mesail müzakere edilebilir. (Budapeşte – 30/31 Mayıs 1909)

    Madde 5

    Katip – Veznedar, kongrenin mahal, tarih ve saat inikadını müzakere edilecek mesaili havi ruzname-i müzakerat ile birlikte beynelmilel federasyona dahil bütün teşkilata bir ay evvel ilam edecektir. Bir kıta hülasaa-i hesabiye sureti de 14 gün zarfında gönderilebilir. (Stokholm-3 Haziran/1 Temmuz 1912)

    Madde 6

    Senelik her kongrede gelecek kongrenin mahal ve tarih-i inikadını tespit olunur. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 7

    Kongrede mesail-i müstaceleyi derpiş eylemek üzere her hangi bir zamanda komite tarafından veya federasyon azasının üçte ikisinin tahrir-i talepleriyle katip – veznedar tarafından bir içtima-ı mahsus akdine davet olunabilir. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 8

    Her teşkilatın kongrede 5 reyi olacak ve ruzname-i müzakeratta münderiç bilumum mesaili tedkik ve müzakere etmek üzere beş murahhas izam edebilecektir. Beynelmilel federasyona dahil bir teşkilat murahhaslarının beheri bir rey-i müstekale maliktir. Memleketleri namına ita-ı reye selahiyetdar olan murahaslarla haiz oldukları aded-i arayı havi bir liste celsenin küşadında reise tevdi olunur. hiçbir murahhasın birden fazla teşkilat namına ita-ı rey selahiyeti olmayacak ve yalnız hazır bilmeclis olup resmen memur edilmiş olan mümessiller ita-ı rey edebilecektir. (Milan – 10/11 Mayıs 1910)

    Madde 8/A

    Senelik kongredeki murahhaslar temsil ettikleri teşkilatın hakiki azasından olacaklardır. (Kopenhag – 31 Mayıs/1 Haziran 1912)

    Üyelerin Seçilmesi

    Madde 9

    Beynelmilel federasyona dahil olmak isteyen her teşkilat nizamnamesini kongreye arz etmeye mecburdur. (Amsterdam-19/20 Mayıs 1907)

    Madde 10

    Beynelmilel federasyona yeni bir aza ancak kongrenin celse-i seneviyesinde ve ita-i reye malik hazır bilmeclis azanın ekseriyet salisen arasıyla kabul olunacaktır. Mamafih (madde 13 – müstacele komisyonu)nun duhul talebinde bulunan teşkilatı muvakaten kabul selahiyeti vardır. Bu kabul muvakkat kararlarının ilk senelik kongrede tasdiki iktiza eder. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1909)

    Madde 11

    Duhul talebinde bulunan her teşkilat kongreye murahhaslar izam edebilirse de gerek kendi teşkilatlarının kabulu hakkındaki müzakerede gerekse bu babda ita-i rey esnasında bu murahhaslar hazır bulunamazlar. (Viyana – 7/8 Haziran 1908)

    Resmi Yetkililer

    Madde 12

    Beynelmilel futbol federasyonunun erkan-ı resmiyesi senelik kongrece müntehib bir reis ve birinci reis vekili, ikinci reis vekili ve bir katip-veznedardan ibarettir. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 13

    Sabık büronun azası tekrar intihab olunabilirler. Kongre her sene beynelmilel federasyonun hesabatını tedkik eder. İhtiyaç halinde mukarrarat acele ittihaz etmek üzere reis ile katip-veznedar müstacele komitesini teşkil eder. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 14

    Katip-Veznedar, federasyonunun hesabatını tanzim ve hesabat müfettişi tarafından tasdik olunmuş bilançoyu senelik kongreye arz eyler. aynı zamanda, bütün içtimaiyatın zabıt ceridesini tanzim ve federasyonun muhaberatını ifa ile de mükelleftir. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Mali İşler

    Madde 15

    Her müşterek teşkilatın senevi mükellefiyeti 50 Frank olup her sene 1 Haziranda vacib’el-tediyedir. Mükellefiyet-i nakdiyesini Eylül ibtidasına kadar tediye etmemiş olan teşkilatın bu hareketiyle federasyondaki aza sıfatı zayie uğrar. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 16

    Federasyonun sene-i maliyesi her sene Mayıs bidayetinde başlayı gelecek sene Nisanının 30.günü hitam bulur. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Haberleşme, Bildirimler ve Saire

    Madde 17

    Her teşkilat, beynelmilel federasyon katip-veznedarına kendi namına beynelmilel federasyonla resmi muhabereye memur erkanının isim ve adreslerini bildirmeye mecburdur. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 18

    Her teşkilat, beynelmilel federasyon katip-veznedarına ve diğer müşterek teşkilata salnamesiyle sair evrak-mühimme-i resmiyesinin birer suretlerini gönderecektir. (Viyana – 7/8 Mayıs 1908)

    Madde 19

    Muhtelif … bütün mesail için gerek beynelmilel federasyon bürosu gerekse beynelmilel federasyona dahil her bir teşkilat diğer müşterek teşkilat ile ancak her birinin mümessil-i resmisi vasıtasıyla muhabere edebilirler. (Dresden – 4/5 Haziran 1911)

    Madde 20

    Teşkilatın her biri kendilerine irsal olunan evrağın tercümesiyle mükellef olmak üzere, beynelmilel federasyonun zabıt cerideleri muhaberat-ı resmiyesinde İngilizce istimal olunacaktır. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907, Viyana – 7/8 Haziran 1908)

    Yasaklılık ve Yasaklar

    Madde 21

    Beynelmilel federasyona dahil bulunan teşkilatın bunlara mensup kulüplerin ve azasının beynelmilel federasyona dahil olmayan teşkilat ve kulüpkere ve şahsiyetler ile oyun oynamaları memnudur. Gerek beynelmilel federasyona dahil teşkilat gerekse bu teşkilata mensup kulüpler kendi sahalarında beynelmilel federasyona dahil olmayan kulüp veya takımların oyun oynamalarına da müsaade edemezler.
    (Viyana – 7/8 Haziran 1908)

    Madde 21 A

    Beynelmilel federasyona mensup milli bir teşkilatın hududu dahilinde tesis etmiş olan kulüpler ve bunlardan mürekkep bir teşkilatın diğer bir milli teşkilatına intisap etmelerine müsaade edilmeyecektir. “Bu kararın ma’kabline şümulü yoktur”
    (Kopenhag – 31 Mayıs/1 Haziran 1913)

    Madde 21 B

    Beynelmilel federasyona mansup olmayan bir memleketin arazisi dahilinde tesis etmiş olan kulüpler ve bunlardan mürekkep bir teşkilatın federasyonuna mensup milli bir teşkilata intisap etmelerine müsaade edilmeyecektir. Bir memleketin müstemlekeleri dahilinde tesis etmiş olan kulüplere ve bu kulüplerden mürekkep teşkilata bu maddenin hükmü cari olamaz. (Kopenhag – 31 Mayıs/1 Haziran 1913)

    Uluslararası Şampiyonluklar

    Madde 22

    Beynelmilel şampiyonluk tertip etmek hakkı münhasıran Beynelmilel futbol federasyonuna aittir. (Amsterdam 19/20 Mayıs 1907)

    Müsabakaların Tarifi

    Madde 23

    Beynelmilel federasyonca muteber bir beynelmilel müsabaka, bu federasyona dahil iki muhtelif milli teşkilat arasında tertip olunan müsabakadır. Oyuncular, alakadar milli teşkilat tarafından intihab edilmiş olacaklardır.

    Madde 24

    Beynelteşkilat müsabaka, beynelmilel federasyona dahil iki teşkilat arasında oynanan oyundur. Her ne kadar her iki teşkilatın beheri ayrı bir milliyeti temsil etmekte ise de müsabaka beynelmilel telakki edilmez. (Aynı memleketin teşkilatı arasında kararlaştırılan müsabakalar beynelmilel federasyon nizamatına tabi değildir.) (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 25

    Beynelcemiyat müsabaka, her biri beynelmilel federasyonca tanınmış bir teşkilata mensuğ iki kulüp arasında yapılan oyundur. Her ne kadar bu kulüpler muhtelif milliyetten olabilirlerse de bu müsabakalar beynelmilel müsabaka telakki edilmez. (Aynı millyete mensup kulüpler arasındaki müsabakalar beynelmilel federasyon nizamatıyla mukayyed değildir.) (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    23,24 ve 25.Maddelerde mezkur müsabakalardan maadası ancak ait olduğu teşkilatın müsaade-i mahsusasıyla icra edilebilir. (Stokholm – 30 Haziran/1 Temmuz 1912)

    Uluslararası Müsabakalar

    Madde 26

    Beynelmilel maçların senelik kongrede tertip edilmiş olması lazımdır. Ve beynelmilel hiçbir müsabaka başka bir zaman kararlaştırılamaz. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 27

    Beynelmilel federasyona dahil her teşkilat kendi nizamnamesine beynelmilel oyun oynayacak oyuncuların evsafını derc eylemeye mecburdur. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Bir memleketin teşkilatı namına oynayan oyuncular, o memleketin tabiyetini haiz olacaktır. (İngiltere ile İskoçya, Gal ve İrlanda’nın beynelmilel münasebatına bu maddeni tesiri yoktur) (Stokholm – 30 Haziran/1 Temmuz 1912)

    Hiçbir milli teşkilatın evsaf-ı lazımeyi haiz bir oyuncuyu beynelmilel maçlarda kendi milli teşkilatı namına oynamaktan men etmeye hakkı yoktur. (Kristiyanya* – 27 Haziran 1914) *Oslo

    Madde 28

    Beynelmilel müsabakalar için bitaraf milletten bir hakem ittihağ edilmelidir. (Viyana 7/8 Haziran 1908)

    Teşkilatlararası Müsabakalar

    Madde 29

    İki muhtelif milliyete ait teşkilat arasındaki müsabaka, bu müsabakayı icra edecek takımlardan her birinin aid oldukları milli teşkilatların müsaadesi olmadıkça icra edilemez. Her teşkilat, kendi milli teşkilatının kavanin ve nizamatına iktifaya mecburdur.
    (Amsterdam-19/20 Mayıs 1907)

    Cemiyetlerarası Müsabakalar

    Madde 30

    Muhtelif mililyetlere mensup kulüpler arasında müsabakalar, ancak o kulüplerin müteallik oldukları milli teşkiların muvafakati ile icra olunabilirler. Her kulüp kendi milli teşkilatının nizamatına tevfikan hareket mecburiyetindedir. (Amsterdam-19/20 Mayıs 1907)

    Müsabakaların Denetlenmesi

    Madde 31

    Beynelmilel federasyona mensup her teşkilat 29 ve 30.maddelerde zikr olunan müsabakalar murakabesine ait nizamname ve kavaid mecellesine ve buna müteallik mevada malik olacaktır. Bu mevad bilhassa atideki hususatı ihtiva eder:
    A) Diğer bir millete mensup bir kulüple oyun oynamayı arzu eden bir kulüp o oyunun kendi mensup olduğu teşkilat tarafından tasdikini talep ve istihsale mecburdur. Tasdik talebi mevzu-ı bahs müsabakanın tarih-i icrasından laakal 14 gün evvel icra edilmiş olmalıdır. Hududlara pek yakın yerlerdeki kulüpler yine hududa yakın diğer ecnebi bir şehrin kulübüyle – iki alakadar teşkilatın tasdiki olmaksızın – bir gün evvel ihbar-ı keyfiyet ederek oynayabilirler.
    B) Her milli teşkilat bu kabil müsabaklara ita ettiği tasdik kararından alakadar diğer milli teşkilatı haberdar etmelidir.
    C) Her milli teşkilat kendi hudud selahiyeti dahilinde resmi tasdik kararı alınmaksızın bu kabil bir müsabaka icra edildiğine muttali olur olmaz alakadar diğer milli teşkilatına hadiseyi ihbar edecektir.
    D) Her milli teşkilat kendi nizamnamesinde, eşhas-ı hususiyenin bir menfaat-i ticariye kasdıyla müsabaka tertip eylemelerini men etmelidir.
    E) Her milli teşkilat teşkilatın nizamnamesinde kendisine mensup olan bir kulüp veya teşkilatın tasdik-i resmi olmaksızın bir ecnebi kulübüyle müsabakası halinde tetkik edilecek mücazerat musarrah edilmelidir.
    F) Muhtelif milletlere açılan müsabakalar ancak kulüplere teşkilat yahud milletler arasında icra olunabilir. Müsabaka harici bırakılan takımlar ancak müsabakaya dahil olan bütün takımların ve ait oldukları teşkilatın ve federasyonun müsaade-i mahsusasını istihsal ettikten sonra milletleri veya teşkilatları temsil eden kulüpler ve takımlarla müsabaka icra edebilirler. Bu nizamata muhalefeti muhalefeti men ve tecziye eden bir maddeyi beynelmilel federasyona mensup olan her teşkilat nizamnamesine der etmeye mecburdur. (Kongre şu fikri izhar ediyor ki; muhtelif milletlere mensup kulüpler arasında icra edilen müsabakalarda takımlar münhasıran ait oldukları kulüplerin hakiki azalarından teşkil etmiş olacaklardır.)
    (Stokholm – 30 Haziran/1 Temmuz 1912)

    Oyuncular

    Madde 32

    Bir oyuncu aynı mevsim zarfında iki muhtelif milli teşkilat namına o iki milli teşkilatın rızaları olmaksızın oyun oynayamaz. Milli bir teşkilatın doğrudan doğruya veya dolayısıyla daire-i selahiyeti dahilinde tertip edilmiş olan herhangi müsabakaya iştirak etmek o teşkilat namına oynamak fiilini teşkil eder. (Viyana – 7/8 Haziran 1908)

    Müsabakadan Men

    Madde 33

    Beynelmilel federasyona dahil olan her teşkilat bu federasyona dahil diğer teşkilatın vermiş olduğu (oyundan men) kararlarını tanıyacaktır. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Oyun Kuralları

    Madde 34

    Beynelmilel federasyona dahil teşkilat Asosiyeşın futbol oyununu Büyük Britanya beynelmilel komitesince mevzu-ı kavaide tevfikan oynayacak ve her sene bu kavaidin birer nüshası beynelmilel federasyonca kendine mensup teşkilata gönderilecektir. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Madde 35

    Senelik kongrede kavaidname-i resmiyenin federasyona mensup memleketler lisanına bir suret-i sahihede tercümesine nezaret etmek üzere bir komite teşkil olunacaktır. (Dresden – 4/5 Haziran 1911)

    Bu komite, oyun nizamatının Fransızca ve Almanca tercümelerini tespit eder. Başka lisanlara yapılan tercümelerden ait oldukları teşkilat mesuldur.

    Bu komite tarafından tespit edilen tercümeler yegane resmi tercübe itibar edileceklerdir. (Stokholm – 30 Haziran/1 Temmuz 1912)

    Anlaşmazlıklar

    Madde 36

    İki teşkilat arasında bir ihtilaf zuhur eder ve bunun halli için bir hakem intihabında da bu iki teşkilat ittifak edemezlerse (müstacele komitesi) bu hususta alakadar teşkilatı tevfik edecek bir karar ittihazına selahiyetdardır. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    İstifa

    Madde 37

    Beynelmilel federasyondan çekilmek arzu eden her teşkilat üç ay evvel katip-veznedarı bu niyetinden haberdar etmelidir. Bu mühletin inkızasında o teşkilatın beynelmilel federasyonla olan alakası münkat olur. (Amsterdam – 19/20 Mayıs 1907)

    Beynelmilel Futbol Federasyonuna Merbut Milli Teşkilatın İsimleri

    Arjantin
    Almanya
    Amerika
    Avusturya
    İspanya
    Estonya
    İsveç
    İsviçre
    Uruguay
    İtalya
    İrlanda*
    Brezilya
    Belçika
    Paraguay*
    Portekiz
    Türkiye
    Cenubi Amerika
    Çekoslavakya
    Danimarka
    Rusya
    Romanya
    Şili
    Fransa
    Flemenk
    Finlandiya
    Kanada
    Lüksenburg
    Letonya
    Macaristan
    Mısır
    Norveç
    Yugoslavya

    Federasyona dahil olmak isteyen teşkilat:

    Avustralya
    Peru
    Şarki Hindia

    *Henüz kabul-i muvakkat kararı ile federasyona merbuttur.

    Talimat

    1) Beynelmilel müsabakalara iştirak edecek oyuncuların evsafı: (Beynelmilel federasyon madde: 1)
    a) Türk olmak (tici madde 169)
    b) Amatör olmak (tici madde 118)
    c) Centilmenliği ve futboldaki ehliyet ve mahareti futbol heyet-i müttehidesince müsellem bulunmak
    d) Hiçbir surette ceza görmüş olmamak (tici madde 133,134,136,137,186,188,189,191,192,200,201,203..)
    e) Beynelmilel federasyona tabi ve muhtelif milliyetlere mensup milli teşkilat ile bunlara merbut tali teşkilat veya kulüpler arasında müsabaka icrası için (Beynelmilel federasyon madde:31)

    a) Müsabaka ayrı ayrı milletlere mensup iki milli teşkilat arasındaysa: Türkiye Futbol Heyet-i Müttehidesi, temas edeceği milli teşkilat ile ve beynelmilel federasyonla re’sen hall-i mesele edecektir.
    b) Müsabaka ayrı ayrı milletlere mensup iki tali teşkilat arasında ise: iş bu tali teşkilatın futbol heyetleri, müsabaka tarihinden laakal on dört gün evvel Türkiye Futbol Heyet-i Heyet-i müttehidesine müracaatla müsaade talep ve istihsal edecektir
    c) Müsabaka ayrı ayrı milletlere mensup bir tali teşkilat ile bir kulüp arasında ise: tali teşkilat futbol heyeti re’sen müsabaka tarihinden laakal on dört gün evvel Türkiye Futbol Heyet-i Heyet-i müttehidesine müracaatla müsaade talep ve istihsal edecektir
    d) Müsabaka ayrı ayrı milletlere mensup kulüpler arasında ise: kulüpler merbut oldukları tali teşkilat futbol heyeti marifetiyle müsabakadan laakal on dört gün evvel Türkiye Futbol Heyet-i Heyet-i müttehidesine müracaatla müsaade talep ve istihsal edecektir
    e) Türkiye Futbol Heyet-i Müttehidesi, Beynelmilel federasyon nizamnamesindeki serahate tevfikan ita edeceği müsaade ve tasdik-i kararından alakadar milli teşkilatı haberdar edecektir
    f) Türkiye Futbol Heyet-i Müttehidesi, ittifak-ı anasırıyenin resmi tasdik kararı ahz etmeksizin bu kabil müsabaka icra ettiğine veya edeceğine müttali olur olmaz hadiseyi alakadar milli teşkilata ihbar edecektir
    g) Eşhas-ı hususiyenin kasd-ı intifayla müsabaka tertip etmelerine müsaade edilemez. İttifak-ı teşkilat ve anasırıyenin bu kabil misabakalara iştirak etmeleri memnudur
    h) İttifaka mensup her teşkilat ve kulüp müsaade-i resmiye istihsal etmeksizin diğer bir milliyete mensup teşkilat veya kulüp ile müsabaka icra ettiği takdirde TİCİ nizamnamesinin 187.maddesi mucibince tecziye edilecektir.

    TİCİ (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı)

    Transkripsiyon : Barış Kenaroğlu

  • Refet Paşa’nın Fenerbahçe Kulübü’nü Ziyareti

    Refet Paşa’nın Fenerbahçe Kulübü’nü Ziyareti

    Anadolu’dan doğan kurtuluş mücadelesinin 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanmasından sonra imzalanan Mütareke gereğince Refet Paşa 19 Ekim 1922’de Mudanya’dan İstanbul’a geldi. Başkent, 16 Mart 1920 tarihinden beri işgal altındaydı. Ancak kazanılan zaferin ardından Türk’ün İstanbul’da ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı. Bu ayak seslerini Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) adına temsil eden Refet Paşa, İstanbul’da çok önemli temaslarda bulundu. O önemli temaslardan biri de 3 Kasım 1922 tarihinde futbol takımının maçını izledikten sonra Fenerbahçe Kulübü’nü ziyareti idi. Bu yazımda Fenerbahçe Tarihi’nde ilk kez yayınlanan iki belge ve Spor Âlemi Dergisi’nin ziyaret gününe ait izlenimlerine yer vereceğim.


    Mudanya’dan İstanbul’a

    Refet Paşa, İstanbul’da coşku ile karşılandı. Anadolu’da Kurtuluş Savaşı veren milletin İstanbul’daki mensupları işgal altında geçirdikleri yılların yakında sona ereceğinin sevinci içerisindeydiler. Toplumun her kesiminde yaşanan bu sevinci paylaşanlar arasında şüphesiz spor kulüplerinin yöneticileri de vardı. Temmuz ayında bir araya gelerek kurdukları ülkenin ilk spor örgütü olan “Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı” (TİCİ) olarak Refet Paşa’yı karşılamakla kalmamış, gelişinden 2 gün sonra, 21 Ekim 1922’de kendisine “hoş geldiniz” ziyaretinde bulunmuşlardı. Başkanı Galatasaray’dan Ali Sami Bey (Yen) olan, üyeleri arasında Fenerbahçe’den Hasan Kamil Bey (Sporel)’in de bulunduğu TİCİ heyetinin, Refet Paşa ile bu  ilk görüşmesinin detaylarını Spor Alemi Dergisi’nden öğreniyoruz.

    Refet Paşa’nın heyete hitaben “İstanbul idmancılarının yabancı devlet kuvvetlerine karşı kazandıkları başarılardan dolayı çok memnun olduğunu” belirtmesi, işgal yıllarında işgal kuvvetlerine karşı bir çok spor dalında verilen mücadelenin önemini ortaya koyuyor. Bu konuya yazımızın sonunda tekrar değineceğiz.

    Refet Paşa'nın Fenerbahçe Kulübü'nü Ziyareti

    Refet Paşa Hazretleri Sporcularımız Arasında

    Refet Paşa Hazretleri Cumartesi günü Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Heyeti ile Spor Alemi Mecmuası Müdürünü kabul buyurmuşlardır.

    21 Ekim Cumartesi günü öğleden sonra Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Reisi Ali Sami Bey’in başkanlığında bir heyet Refet Paşa Hazretlerini ziyaret ederek kendisine İstanbul’daki idmancılar adına hoş geldiniz dileklerini iletmişlerdir.

    Heyet; Ali Sami, Burhaneddin, Fethi, Nuri, Hikmet, Hasan Kamil, Saib, Hamdi Beyler ile fahri üyelerden Abidin Daver ve Spor Alemi dergisi adına Sait Beylerden oluşuyordu.

    Refet Paşa’nın İdmancılarımıza Hitabesi:

    Refet Paşa, dergimiz için resimlerinin çekilmesine izin verdikten sonra, fevkalade bir samimiyet ile kabul ettiği heyet üyelerinin ayrı ayrı ellerini sıkarak kısa bir konuşma yapmışlardır:

    “Milletlerin yalnız dimağları değil bedenlerini de terbiye ve takviye etmek zorunda olduklarını, çünkü sağlam bir dimağın sağlam bir bedende bulunduğu gerçeğinin bütün milletlerce bilindiğini ve İstanbul’daki Türk gençlerinin idmancılık alemindeki başarılarını işiterek daima memnuniyet hissettiğini, yalnız vatanı kurtarmayı amaçlayan milli mücadelenin emrettiği görevleri yerine getirirken idmancılarımızın çalışmalarını yakından takip edemediği için çok üzgün olduğunu” belirtmiş ve “Gençlik her sahada olduğu gibi idmancılık sahasında da çalışmalı, yükselmelidir. Çalışmalarınızı takdir ve tebrik, bütün İstanbul idmancılarına selam ve teşekkür ederim. Sizlerin ellerini sıktığım zaman gelecekten çokça ümitli oluyor ve haklı bir gurur hissediyorum” demiştir.

    Refet Paşa, heyete hitaben İstanbul idmancılarının yabancı devlet kuvvetlerine karşı kazandıkları başarılardan dolayı çok memnun olduğunu söyledikten sonra “Fikri teşebbüsü kaybetmiş milletler en büyük felaketlere ve izmihlale uğramaya mahkumdurlar. Teşebbüslerinize ve bana karşı gösterdiğiniz muhabbete teşekkür ederim. İdmancı arkadaşlarınızın her birini ayrı ayrı öpüp takdir edemediğim için çok üzgünüm. Bütün sporcu arkadaşlarınızı benim adıma selamlar ve benim tarafımdan hepsini ayrı ayrı öpersiniz” demiştir.

    26 Ekim 1922 – Spor Âlemi Dergisi
    Refet Paşa'nın Fenerbahçe Kulübü'nü Ziyareti

    “Gençler! Saltanat Sizindir!”

    Refet Paşa’nın 26 Ekim’de TİCİ Heyeti ile yaptığı görüşmeden sonra Türk Devrim Tarihi’nin en önemli olaylarından biri gerçekleşti. 1 Kasım 1922’de TBMM, Osmanlı Saltanatını kaldıran kararı kabul etti. Refet Paşa’nın, TBMM’nin bu kararını ertesi gün Dolmabahçe Sarayı’na giderek Padişah Vahdettin’e iletmesiyle Türk vatanının hakimiyeti resmen Türk Milletine geçmiş oluyordu.

    Refet Paşa bu önemli görevi yerine getirdikten sonraki ilk ziyaretini Fenerbahçe Kulübü’ne yaptı. 3 Kasım 1922’de gerçekleşen bu ziyaretin detaylarını 9 Kasım 1922 tarihli Spor Alemi Dergisi’nde bulduk. Refet Paşa’nın “Gençler! Saltanat sizindir” diyerek bitirdiği konuşmanın en can alıcı cümlesinin “Türk Milletinin gençleri arasında geçirdiğim bugün hayatımın en mutlu günüdür. Gençler kazanılan bu büyük zaferde sizin payınız çok büyüktür” olduğuna inanıyoruz.

    Fenerbahçe’nin İlk Başkanı Refet Paşa ile Beraber

    Refet Paşa’nın bugünün Fenerbahçe, o günün İttihat Spor Stadı’nda yaptığı konuşma esnasında çekilmiş fotoğrafı ilk kez “bu detay eşliğinde” yayınlanıyor. Zira fotoğrafın Fenerbahçe Tarihi için en önemli noktası,  kuruculardan biri olan Nurizade Ziya Bey’in de fotoğrafta yer alması… Kendisinin bugüne dek yayınlanmış fotoğraflarının sayısının azlığı düşünüldüğünde, belgenin tarihimizdeki önemi bir kat daha artmış oluyor. Bu vesileyle Suna ve İnan Kıraç Vakfı arşivinden çıkan bu değerli fotoğrafı bizlerle paylaşan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’ne, çalışanlarına ve özellikle Furkan Sevim Beyefendi’ye şükranlarımızı sunuyoruz.

    Refet Paşa'nın Fenerbahçe Kulübü'nü Ziyareti

    Refet Paşa Hazretleri Kadıköy İttihat Kulübü’nde

    3 Kasım Cuma günü bütün idmancılar için bir bayram günüydü. Daha sabahtan yüzlerce genç vapurlarla Kadıköy İskelesine akmaya başladı. Müsabakaların yapılacağı İttihat Kulübü rengarenk bayraklar ile donanmış ve sahanın bir tarafından kapıya kadar halılar döşenmişti. Binanın içi de aynı güzellikte döşenmişti. Kuşdilindeki Fenerbahçe Kulübü ise beyaz-kırmızı, sarı-lacivert bukleler ile süslenmişti. Refet Paşa Moda yoluyla Fenerbahçe’ye ve oradan da Altınordu Kulübü’ne gidecekti. Bunun için saat 1’de Fenerbahçe gençleri Moda’ya doğru akına başladılar. Fakat bütün bu hazırlıkları Refet Paşa’nın kıraat olunan mevlitde hazır bulunması erteletmişti. Kadıköy İskelesine Nil İstimbotu ile geldiği sırada Kızılay ve İdmancı heyetleri arasında karadan Fenerbahçe’ye getirildi. Fakat zamanın az olmasından dolayı ziyaretin yapılacak müsabakalardan sonra yapılmasına karar verilerek İttihat Kulübü sahasına geçildi.

    Kulübün kapısı adeta insan kitlesinden örülmüştü. Nihayet kahraman askerlerimiz dar bir yol açabildilerse de safların arasından sızan kalabalık ile yollar yine bozuldu. Kapıdan göründüğü sırada kulübün her tarafından “yaşa” “var ol” ve alkış sesleri yükseldi. Bu alkış bütün idmancıların kalbinden gelen samimi bir sesti. Refet Paşa, karşılıklı olarak sıra olmuş Altınordu – Fenerbahçe gençleri arasından binaya giriş yaptı. Her iki takım paşanın geçişi sırasında üç defa “çok yaşa” diye bağırarak istikbal eylediler. Balkonda hususi hazırlanmış yere oturduğunda sahaya toplanan binlerce idmancılar paşaya bakmakla meşguldüler. Paşa Hazretleri alkışlar arasında ayağa kalkarak bir konuşma yaptılar.

    “Gençler! Burada, Türk Milletinin, kuvvetli Türk Milletinin en sağlam gençlerini selamlamakla bahtiyarım. Bugün sizin aranızda kuvvetli Türk Milletinin gençleri arasında geçirdiğim bugün hayatımın en mutlu günüdür. Gençler kazanılan bu büyük zaferde sizin payınız çok büyüktür. Fakat bu iş efendiler, düne kadar tam değildi. Büyük Millet Meclisi dün verdiği kararla bu muazzam işi tamamladı. Bu sabah gazeteleri eline alanlar öğrendiler ki Türkiye’de ancak bir saltanat vardır. Ve o saltanat da sizindir. O saltanat milletindir. Vay ona dokunmak isteyen baykuşlara, yarasalara, gece kuşlarına! Vay ona dokunmak isteyecek şaha, padişaha, vezire, paşaya! Bu padişahlık ey ulu milletim, yalnız ve yalnız size aittir. Ve gençler! Saltanat sizindir.”

    9 Kasım 1922 – Spor Alemi Dergisi
    Refet Paşa'nın Fenerbahçe Kulübü'nü Ziyareti

    Refet Paşa Fenerbahçe Kulübü’nde

    Paşa’nın Saltanatın kardırılmasının verdiği coşkuyla yaptığı bu konuşmanın ardından Fenerbahçe – Altınordu futbol takımları arasında bir maç oynandı. Cem Ertuğrul’un kayıtlarına göre 0-0 biten maçın ardından. Refet Paşa, 1932 yangınında yok olan Kuşdili binamızı ziyaret etti. Paşa’nın Fenerbahçe Kulüp merkezinde yaşadıklarını, kulübün o dönem bir orkestrası olduğu gibi detaylarla beraber Spor Âlemi Dergisi’nden öğreniyoruz.

    Konuşmanın ardından Fenerbahçe – Altınordu müsabakası başladı. Ve Paşa Hazretleri bu heyecanlı müsabakayı merakla takip buyurdular. Maç sonunda verilen çay ziyafetinden sonra Paşa Hazretleri binlerce halk arasında Fenerbahçe Kulübü’ne geliyordu. Meraklı kalabalık ve kulüp üyeleri bahçeden kapıya kadar iki sıra dizilmişlerdi. Paşa büyük tezahürat arasında binaya ayak bastığı sırada kulüp orkestrası tarafından istiklal marşı çalınmaya başlanmıştı. Marşın beraberce söylenmesinden sonra eskrim yapıldı ve paşaya kulüp gezdirilerek üst kata çay içmeye çıkıldı. Burada kulübün idare heyeti ve idmancıları ayrı ayrı paşaya taksim edildiler. Nihayet tekrar salona geçildi. Orkestra burada bazı parçalar çaldıktan sonra üyelerin “yaşa”ları arasında Paşa, kulüpten ayrıldı.

    9 Kasım 1922 – Spor Alemi Dergisi

    Refet Paşa’dan “En Büyük Günü Beraber Geçirdiği” Fenerbahçe’ye

    Bu çalışmada Fenerbahçe Tarihi’ne kazandırdığımız bir diğer belge de Refet Paşa’nın, kulübü ziyareti sırasında kendisine sunulan Kulüp Hatıra Defteri’ne yazdıkları. Refet Paşa İlk kez transkripte edilen satırlarında şunları demekteydi:

    “En büyük günü beraber geçirdiğim Fenerbahçe’ye… 3 Kasım 1922 Refet Paşa”


    Ali Sami Yen’in Anısına Saygıyla

    Refet Paşa’nın İstanbul’a gelişinden iki gün sonra kendisi ile görüşen TİCİ Heyetinin Başkanı, Galatasaray’ın kurucusu, Ali Sami Bey’in hatırasını saygıyla anmak istedik. Ali Sami Bey’in, Spor Alemi Dergisi’nde yer verilen ifadelerini içeren metin, şüphesiz erken dönem futbol araştırmaları yapan tarih meraklıları için önemli bir kaynak niteliğindedir. Bu önemli metnin hem transkripte edilmiş halini hem de orijinalini yayınlamadaki amacımız, yazarını saygıyla anmanın yanı sıra, tarihi istedikleri tarafa eğip bükme işinde mazhar olanlara da bir ders vermektir.

    “Fakat bu teşkilatı takdir etmek kafi değildir (yeterli değildir)  tatbikinde de (uygulamada da) istical (acele) etmeliyiz. Onun için mücadele-i milliyenin idmancılar saflarında açtığı şerefli boşluklara rağmen en büyük harbimiz esnasında bu işin esasatını vaz ettik (esaslarını ortaya koyduk) ve bütün mahrumiyetlere (eksikliklere) rağmen teşkil ettiğimiz (oluşturduğumuz) takımlarla İstanbul’da ecanibin (yabancıların) en kuvvetli idmancılarını mağlup ederek milli coşkunluğun mütehassiri olan (özlemini çeken) ahalimize (halkımıza) bazı sürur (sevinç) dakikaları geçirebildik”

    Ali Sami Bey, Refet Paşa’ya yaptığı konuşmada şöyle diyor:

    “İşgal yıllarında yabancılarla yapılan spor müsabakaları,  milli mücadelenin esaslarını ortaya koymuş ve büyük zorluklarla yapılan bu mücadeleler sonrasında alınan galibiyetler, işgal altındaki İstanbul’da milli coşkunun özlemini çeken insanlara bir sevinç kaynağı olmuştur”

    Refet Paşa'nın Fenerbahçe Kulübü'nü Ziyareti

    Refet Paşa’nın (Ali Sami Bey’in kendisine yaptığı açıklamadan bir hafta sonra o günün İttihat Spor, günümüzün Fenerbahçe Stadı’nda) sporcularla buluştuğu gün yaptığı konuşmada yer alan  “İstanbul idmancılarının yabancı devlet kuvvetlerine karşı kazandıkları başarılardan dolayı çok memnunum” ve “Türk Milletinin gençleri arasında geçirdiğim bugün hayatımın en mutlu günüdür. Gençler kazanılan bu büyük zaferde sizin payınız çok büyüktür” ifadeleri şüphesiz Ali Sami Bey’in sözlerini daha da anlamlı kılıyor. Kendisini tekrar saygıyla anarken; verdiğimiz tarih dersini pekiştirecek birkaç soruyla yazımızı sonlandırıyoruz.

    Sorular

    Soru 1 – “Fenerbahçe yabancılarla maç yaparak onların işgal ettikleri ülkedeki varlıklarını meşrulaştırmalarına yardım etti” yargısı hangi tarihi kaynaklara dayanmaktadır? Dönemin spor örgütünün lideri ile ülkeyi kurtaran iradenin temsilcisinin ifadeleri yukarıda görüleceği üzere gayet açık iken lütfen tarihi kanıtlarınızı yayınlayınız. Yok eğer bu yargı size ait ise,  yapılan maçların skorunu bile bilmeden yaptığınız yayınlarınız da ortadayken bu yargınıza nasıl güveneceğiz?

    Soru  2 – Tez statüsünde olan Akademik bir çalışmaya danışman olan ya da onay veren öğretim görevlilerinin altına imza attıkları metnin içerisindeki bariz hataları (maç skoru gibi) görmemeleri çalışmanın konusuna ilişkin bilgisizliklerinden mi yoksa dikkatsizliklerinden mi kaynaklanmaktadır?

    Soru 3 – Bir kurumun tarihi, bir araştırmacıya yazdırılırken, o araştırmacının o kurumun tarihi hakkındaki görüşleri dikkate alınmalı mıdır? Mesela “Fenerbahçe yabancılarla maç yaparak onların işgal ettikleri ülkedeki varlıklarını meşrulaştırmalarına yardım etti” yargısına sahip bir araştırmacıya Fenerbahçe Tarihi yazdırılabilir mi?

    Soru 4 – İstanbul’un işgal yıllarında  yabancılarla yapılan maçların istatistiklerinin yer aldığı tabloda “Fenerbahçe” ve Galatasaray” isimlerini yer değiştirdiğini varsayalım. Ali Sami Bey yukarıda yer alan konuşmasından farklı bir konuşma yapar mıydı?

    Soru 5 – Fotoğraf üzerinden tarihçilik yaparken daha doğrusu yapmaya çalışılırken, fotoğrafın yer aldığı sayfaların devamında neler yazdığının günün birinde ortaya çıkacak olması akıllara gelmemekte midir? 

    Soru 6 – Refet Paşa, Saltanatın kaldırıldığını Padişaha bildirmesinin ertesi günü, onun tabiriyle “EN BÜYÜK GÜNÜ” beraber geçirdiği Fenerbahçe Kulübü’nün fahri başkanının kim olduğunu bilmeyecek bilgi düzeyinde bir komutan mıdır? Eğer öyleyse onu bu göreve atayan Mustafa Kemal Paşa’nın bilgi düzeyi hakkında neler düşünülmektedir?

  • Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    “1959 Öncesi Türkiye Futbol Şampiyonlukları” konusunda, bunların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmî organizasyonları olduğunu görmezden gelip, alabildiğine saçmalayan bazı insanlar olduğunu biliyoruz. Fakat geçen süreçte bu konuda çok ileri gidenler, çıtayı zirveye taşıyanlar oldu. O yüzden başlığımız, bazı Galatasaraylıların 1959 öncesi yalanları…

    Hatırlarsınız, bir tanesi ayrı ayrı Twitter yazılarında şöyle diyordu;

    “Türkiye Futbol Birinciliği’ni TFF düzenlemiyor mesela. Bugünkü Kulüpler Birliği tarzı Türk İdman Cemiyetleri Birliği düzenlemiş.”

    “Türkiye Futbol Birinciliği’ni Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı düzenliyor. TİCİ’nin yerini 1936’da doğrudan dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası’na bağlı olan Türk Spor Kurumu alıyor”

    “Milli Küme’yi işte bu spor kurumu düzenliyor. İki yıl sonra da yerini, Nazi Almanya’sındaki Hitlerjugend (Hitler Gençliği) ve faşist İtalya’daki Opera Nazionale Ballila örnekleri dikkate alınarak kurulan Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü’ne bırakıyor.”

    “Bu kurum dönemin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğu için, “Milli Küme” adı 1940’lı yıllarda ilk olarak “Maarif Mükâfatı”, sonra da “Milli Eğitim Kupası” oluyor. Dolayısıyla her iki turnuvanın düzenlenmesinde Türkiye Futbol Federasyonu hiçbir şekilde devrede değildi.”

    Tarihi Saptırıyorlar

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı‘nın arşivinde 1923 yılında basılan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Teşkilat ve Nizamat-ı Umumiye” isimli bir resmî belge var. Şuradan erişebileceğiniz bu 94 sayfalık kitapçık, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve dolayısıyla Türkiye Futbol Federasyonu’nun ilk talimatnamesi. Peki neler yazılı burada? Fazla ileri gitmeye gerek yok. Hemen birinci maddede maksat, ikinci maddede ise vazifeler açıklanmış. Şöyle ki:

    T.İ.C.İ.’nin Amaç ve Vazifeleri

    Maksat

    Madde 1 – Türkiye’de idmancılığın (terbiye-i bedeniye ve sporun) fenni esaslar dairesinde tamim ve tekamülüne çalışmak, Türk idmancılığını dahil ve harice karşı temsilde salâhiyeti haiz olmak üzere “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” namıile bir cemiyet tesis edilmiştir. Cemiyetin Türkiye aksamı memalikinde federasyonları ve mıntıkaları vardır. Cemiyetin merkezi Ankara’dadır. Umumi merkez lüzum gördükçe riyaset divanı kararı ile Ankara Haricinde de içtima edebilir.

    Vezaif

    Madde 2 – Cemiyetin esas vazifeleri aşağıdadır.

    1. “Heveskarlığı” (amatörlük) tergip ve himaye etmek.
    2. Her sene mahalli ve umumi müsabakalar tertip ve Türkiye Milli İdman Birinciliklerini tayin etmek.
    3. Türkiye İdman rekorlarını tescil eylemek.
    4. İdmancılığın inkişaf ve tekamülüne muavenet temin edecek kavaninin neşri için teşebbüsatta bulunmak.
    5. Beynelmilel Olimpiyat Cemiyeti ile tesis-i münasebet etmek ve cihan müsabakalarında Türk idmancılığının hüsnü temsiline çalışmak.
    6. İdmancılığa ait bilcümle idari ve fenni nizamnaleleri tedvin ve tasdik eylemek.
    7. İdman mahallerinin taaddüdü ve nizamını temin etmek.
    8. Türkiye’de milli ve resmi bilcümle idman mükafat ve şehadetnamelerini vermek ve sair tergib ve teşvik vesaitine müracaat eylemek.
    9. Muhtelif idmanların heyet-i müttehidelerini (Federasyonlarını) peyderpey teşkil etmek.
    10. Tedrici surette idman mıntıkaları tesis etmek.
    11. Neşriyat, telifat, tercüme, konferans ve derslerle idmancılığı fennî esasat dairesinde inkişaf ettirmek.
    12. Memalik-i saire-i müessesat mümaselesi ve beynelmilel idman teşkilatı ile tesis-i idare-i münasebat eylemek.
    13. Mıntıka hudutlarını tayin etmek.
    14. “Profesyonelliği” heveskarlıktan tefrik etmek.
    15. Muhtelif idmanlarda muayyen hadd-i asgarileri tecavüz edebilenlere bilâimtihan idmancılık alamet-i farikası vermek.
    16. Terbiye-i bedeniyenin fenni usulleriyle neşr ve tamimine çalışmak.
    17. Bir terbiye-i bedeniye mekteb-i âlisinin ve memlekette mütehassıs yetiştirilmesi esbabına tevessül eylemek.

    Kulüpler Birliği Değil, Türkiye Cumhuriyeti!

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na “Bugünkü Kulüpler Birliği tarzı” diyerek 1959 öncesi şampiyonlukları yok sayan zihniyete sormak gerek;

    “Böyle Kulüpler Birliği mi olur? Her türlü branşta yerel karşılaşmalar düzenleyen, ulusal şampiyonları belirleyen, rekorları tescil eden, spor kanunları yayınlayan, Uluslararası Olimpiyat Komitesi ile temasa geçen, dünya müsabakalarında Türk sporculuğunu temsil eden (buraya dikkat edin) Federasyonları meydana getiren!

    Hayır! Böyle kulüpler birliği olmaz… Bu organizasyon, yani Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, bizzat Türkiye Cumhuriyeti devletidir!

    Atatürk döneminde Türkiye’nin en önemli kurumlarından birisi olan spor teşkilatını “Nazi Almanya’sındaki Hitlerjugend (Hitler Gençliği) ve faşist İtalya’daki Opera Nazionale Ballila” örneklerine benzeten yalanlara aşağıdaki yazılarda cevap vermiştik.

    Stadyumu Alırız ama Şampiyonluğu Saymayız. Yok Öyle!

    Bir Varmış, Bir Yokmuş, Futbol Türkiye’ye 1959’da Gelmiş! Ondan Öncekiler Hep Nazi İmiş! Yerseniz…

    Yazının sonunda dönmek üzere, kısa ve önemli bir ara verelim ve diyelim ki…

    Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    Şans, kısmet… Geçen gün, müzayede sitelerinden birinde, bir kitapçık çarptı gözümüze.

    Tarih 1933… Yer İstanbul… Bastıran, dikkat buyurun, “Devlet Matbaası”

    Kitabın adı : Beynelmilel Futbol Kaideleri

    En Üstte Yazan : T.İ.C.İ. (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) Futbol Federasyonu

    Demek ki neymiş?

    1. Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na bağlı imiş.
    2. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumu imiş.
    3. Türkiye Futbol Birinciliği ve Millî Küme, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na bağlı olan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen, Türkiye Cumhuriyeti devletine ait resmî turnuvalar imiş.
    Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    Neden Sürekli Yalan Yazıyorlar?

    Yukarıda, tekrar üzerinde duracağımız bir yer olduğunu söylemiştik. Zamanı geldi!

    1920’li yılların sonunda Galatasaray’ın fahrî başkanı Mustafa Necati Bey idi. Ölümü Türkiye için öyle büyük bir kayıp oldu ki 1 Ocak 1929’da vefat eden Necati Bey’in kaybından ötürü Galatasaray kulübü bir aylığına spor faaliyetini tatil etti.

    Kaderin kötü bir cilvesiyle, ölüm haberi (harf inkılabının hayata geçtiği gün) 1 Ocak 1929’da gazetelere düşen ve başta Atatürk olmak üzere bütün devlet/inkılap erkânının arkasından ağladığı Necati Bey, bugün bazılarının “Nazi-Faşist” dediği teşkilatın bağlı bulunduğu makamın başında, yani Milli Eğitim Bakanı idi.

    Sözlerinin nereye gittiğini bilmeden, hatta bu memleketin kurtuluşuna ve kuruluşuna emek vermiş insanları harcamak pahasına yalan yanlış şeyler yazıyorlar. Dürüstçe “Biz Fenerbahçe’nin ve diğer kulüplerin 1920’lerden 1950’lere kadar kazandığı başarıları kıskanıyoruz. Biz yapamadık.” diyemiyorlar.

    Bunun yerine;

    “1959 öncesi şampiyonlukların hukuki dayanağı yoktur!” demekten utanmıyorlar.
    “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, bugünün kulüpler birliği gibi bir şey!” yazmaktan sıkılmıyorlar.
    “Türkiye Futbol Federasyonu hiçbir şekilde işin içinde değil!” yalanını söylemekten bıkmıyorlar.
    “Milli Eğitim Bakanlığı, Nazi ve Faşist bir spor teşkilatı kurdu!” diye saçmalamaktan çekinmiyorlar.

    Ama hiç önemli değil… Bazı Galatasaraylıların 1959 öncesi yalanları için yanıt yine tarihten, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten geliyor.

    Bu şampiyonluklar için…

    Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehal, olacaktır. Burada içtima edenler ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimizce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır.

     

  • Bir Varmış, Bir Yokmuş, Futbol Türkiye’ye 1959’da Gelmiş! Ondan Öncekiler Hep Nazi imiş! Yerseniz…

    Bir Varmış, Bir Yokmuş, Futbol Türkiye’ye 1959’da Gelmiş! Ondan Öncekiler Hep Nazi imiş! Yerseniz…

    Hatırlarsınız, başkanımız sayın Ali Koç, Ekim 2019 tarihinde 1959 öncesi şampiyonluklar için şöyle bir beyanat vermişti :

    “Bizim argümanımız çok basit. TFF nezdinde oynatılan tüm şampiyonluklar sayılmalı diyoruz. İşin boyutunu çok mantıklı bir boyutta incelediğiniz zaman, tarafsız bakan herkesin hakkımızı vereceğini düşünüyorum.”

    Hemen arkasından, “bu konuda hiç söylenmemiş şeyler söylüyormuş gibi yapıp, aslında bin kere tekrar edilenleri biraz süsleyerek yazan” bir beyefendi ise şöyle buyurmuştu :

    “Futbol Birinciliği’ni  Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı düzenliyor. TİCİ’nin yerini 1936’da doğrudan dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası’na bağlı olan Türk Spor Kurumu alıyor. Milli Küme’yi işte bu spor kurumu düzenliyor. İki yıl sonra da yerini, Nazi Almanya’sındaki Hitlerjugend (Hitler Gençliği) ve faşist İtalya’daki Opera Nazionale Ballila örnekleri dikkate alınarak kurulan Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü’ne bırakıyor. Bu kurum dönemin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğu için, “Milli Küme” adı 1940’lı yıllarda ilk olarak “Maarif Mükâfatı”, sonra da “Milli Eğitim Kupası” oluyor. Dolayısıyla her iki turnuvanın düzenlenmesinde Türkiye Futbol Federasyonu hiçbir şekilde devrede değildi”

    Ali Sami Yen’in meşruiyetinde en ufak bir sorun görmediği (hatta bizzat içinde yer aldığı) ve Abidin Daver’in Galatasaray’a stadyum hediye edecekleri için öve öve bitiremediği teşkilatı Hitlerjugend’e benzetme garabeti bir yana, acaba gerçekler beyefendinin yazdığı gibi miydi? Elbette hayır! Şimdi yukarıdaki yazılara bir yenisini ekleyelim ve “1959 Öncesi Şampiyonluklar” konusunda Galatasaraylıların yarattığı sunî sis bulutunu biraz daha ortadan kaldıralım. Bu kez başrollerden biri, Galatasaray’ın 17 Mayıs’ta 40. ölüm yıldönümünde andığı sembol oyuncularından biri; Gündüz Kılıç.


    25 Mayıs 1947 Pazar günü Ulus gazetesinin birinci sayfasında şöyle bir haber vardı:

    Milli Eğitim Bakanı Dün Sporculara Bir Ziyafet Verdi

    1946-1947 mevsimi futbol birinciliği müsabakalarına katılan futbolcular şerefine Milli Eğitim Bakanı Şemsettin Sirer tarafından dün saat 21’de Mutlu salonunda bir akşam yemeği verilmiştir. Bu yemekte C.H.P. Başkan Vekili Şükrü Saracoğlu, Çalışma Bakanı Sadi Irmak, Başbakanlık Müsteşarı Cemal Yeşil, Vali ve Belediye Başkanı İzzettin Çağpar, Beden Terbiyesi Genel Müdürü Vildan Savaşır, spor federasyonları erkânı ve sporcular hazır bulunmuşlardır.

    Aynı gazetenin on birinci sayfasında ise tek devreli lig usulü oynanacak olan 1947 Türkiye Futbol Şampiyonluğu maçlarından ilkinin haberi görülüyordu.

    24 Mayıs 1947 tarihinde oynanan maçta, Hüsnü Teoman, Murat Alyüz, Necati Köksal, Selahattin Torkal, Samim Var, Müzdat Yetkiner, “Küçük” Fikret Kırcan, Erol Keskin, “Lawton” Suphi Ural, Halil Özyazıcı ve Halit Deringör ilk on biriyle sahaya çıkan Fenerbahçe, Ferit, Kemal, Oğuz, Mecit, Muharrem, Lütfi, İhsan, Halil, Mahmut, Bedri ve Rıza’dan oluşan Adana Demirspor’u “Lawton” Suphi Ural (2), Halil Özyazıcı (2), “Küçük” Fikret Kırcan ve Halit Deringör’ün golleriyle 6-0 yendi.

    25 Mayıs 1947’de oynanan ikinci maçta bizim için işler pek de iyi gitmedi. Ulus gazetesi karşılaşmayı şöyle anlatıyordu :

    Türkiye Futbol Birinciliği için dün yapılan karşılaşmada Ankara Demirspor takımı Fenerbahçe takımını 3-0 yenmeye muvaffak olmuştur. Bu müsabaka, kalabalık bir seyirci kütlesi tarafından takip edilmiştir. Türkiye Futbol Birinciliği’in son karşılaşması bugün şehrimizde Ankara ve Adana Demirspor takımları arasında yapılacaktır.

    Demirsporlular dün bu mevsim içinde çıkardıkları en başarılı oyunlarından birini Fenerbahçe’ye karşı oynayarak haklı bir galibiyete ulaştılar.

    Takımlar aşağıdaki kadroları ile sahada yer aldılar.

    Demirspor : Nevzat, İskender, Şevket, Mehmet, Naci, Mustafa, K.İsmail, Kadri, Gündüz, Rıdvan, Hamdi.

    Fenerbahçe : Hüsnü, Murat, Necati, Selahattin, Samim, Ömer, “Küçük” Fikret, Erol, Suphi, Melih, Halit

    Oyuna İzmirli ile hakem Fethi Turgay’ın idaresinde başlandı, iki tarafta seri bir oyun tutturdular, yerden ve kısa paslarla, birbirlerinin zayıf taraflarını yokladılar, Gündüz’ün dördüncü dakikada Fener kalecisine yaptığı hafif bir şarjdan sonra oyunun temposu bir parça daha hızlandı, fakat iki taraf da kendi aralarında anlaşamadıkları için bir müddet sallapati bir oyun izledik.

    On dokuzuncu dakikaya kadar devam eden bu hesapsız ve ahenksiz oyun arasında, Halit’in yaptığı münferit bir hücumdan sonra topu kapan Demirsporlular soldan yaptıkları bir hücumda, Gündüz’ün şimşek gibi bir şutuyla ilk sayılarını çıkardılar : 1-0. Bu gol Demirsporluları da Fenerlileri de canlandırdı. Demirspor sağ açığı İsmail güzel bir sürüşten sonra kaleci ile başbaşa kaldığı halde attığı şut boşa gitti.

    Fenerbahçe en seri oyuncuları olan Fikret’le, Suphi’yi besleyemiyor, buna inzimamen Demirspor müdafaası da yerinde müdahalelerle bu iki tehlikeli oyuncuya adım attırmıyorlardı.

    Otuz beşinci dakikaya kadar devam eden karşılıklı bir çekişme arasında zaman zaman iki taraf kalesi de sıkıştı, fakat ele geçen fırsatlardan iki taraf da istifade edemedikleri gibi, Demirsporlular sık sık ofsayta düştükleri için oyun hakem tarafından durduruldu.

    Devre sonlarına doğru Fener kalesine tekrar yüklenen Demirsporlular topu sağa geçirdiler, sağ açık İsmail son müdafi Necati’yi de atlatarak topu Gündüz’e verdi ve Gündüz kısa mesafeden bu pası Fener kalesine soktu, bu suretle Demirsporlular birinci devreyi 2-0 galip bitirdiler.

    İkinci devre başında Fenerlilerin yaptığı ilk akın boşa gittikten sonra, Demirsporlular da üst üste iki hücum yaptılarsa da, Fenerliler bunları kornere atarak durdurdular ve atılan kornerden Demirsporlular faydalanamadılar. Birinci devrede sakatlandığı için sol tarafı büsbütün muattal kalan Fenerbahçeliler, Fikret’i de işletemediklerinden topu ortadan söküp götürmek gibi güç bir usulü tatbik etmek zorunda kaldıklarından çok zorluk çekiyorlardı. Fenerbahçeliler bir ara kısa paslarla Demirspor kalesine abandılarsa da, Şevket’le İskender emsalsiz bir müdafaa yaparak Naci’nin de yardımıyla Fenerbahçe’nin bu hızını durdurduktan sonra yirmi altıncı dakikada topu birdenbire sağa geçirdiler, İsmail Fener’in hemen hemen bütün müdafaasını teker teker atlatıp topu Rıdvan’a geçirdi. Rıdvan da sağ ayağı ile vuracakmış gibi yaparak, topa sol vurarak kaleci şaşırtıp, Demirspor’un üçüncü golünü de çıkarınca Fener’in durumu bütün çıkmaza girdi : 3-0.

    Fenerliler buna rağmen topu ayaklarında çok tutup, fazla paslaştıkları yetişmiyormuş gibi, uzaktan şut çektikleri için Demirspor kalesine yaptıkları tesir de zayıf oluyordu

    Otuzuncu dakikadan sonra sertleşmeye yüz tutmasına rağmen iki tarafın oyunu tavsadı, bu arada bir müddet çelmeler, takışmalar da oldu ise de hakem kesin kararlarla bunları önledi, devrenin geri kalan dakikalarında Fenerliler bütün oyuncuları ile Demirspor yarı sahasına yerleştilerse de Demirsporlular da bütün oyuncularını geri çekerek sıkışık bir müdafaaya koyulduklarından bu vaziyet de Fenerbahçe’nin büsbütün aleyhine oldu.

    Demirsporlular da 3-0’lık galibiyeti kafi görerek dakikaları öldürdüklerinden Fenerbahçe sahadan mağlup çıktı.

    Dünkü oyunda Fenerbahçe şöhretine layık bir oyun çıkaramadığı gibi Demirsporlular da çok enerjik hareketlerle Fener’in oyununu bozduklarından bu netice hasıl oldu. Demirspor’dan Gündüz, küçük İsmail, İskender, Şevket, Naci, Fenerbahçe’den Samim, Selahattin, Boncuk Ömer çok güzel bir oyun çıkardılar. Hakemin idaresi iyiydi

    Bugün saat 17.30’da Adana Demirspor ile Ankara Demirspor takımları karşılaşacak ve Türkiye futbol birincisi bundan sonra belli olacaktır.

    Türkiye Futbol Birinciliği maçında Fenerbahçe’ye iki gol atan Ankara Demirsporlu Gündüz, Galatasaray’ın meşhur futbolcusu Gündüz Kılıç idi.

    Bu arada konumuzla biraz uzak, sevimli bir parantez açalım. Maç haberiyle aynı sayfada 1914 yılında Fenerbahçe’nin meşhur Kuşdili Lokali açılırken henüz 9 yaşında olan (ve kim bilir, belki de dedesi Ahmet Rasim Bey ile beraber orada bulunan) Osman Nihat Akın da maça dair bir makale yazıyor ve şunları söylüyordu:

    Fenerbahçe hiç şüphe yoktur ki memleketin her tarafında sevilmiş, milyonları bulan taraftar kazanmış bir kulüptür. Şimdiye kadar yaptığı maçlardan başka bilhassa yabancı karşılaşmalarda yalnız kendi mazisine değil, Türk Milletinin de spor tarihine şerefli yapraklar eklemiş bulunan bu kulüp, son zamanlarda nedense bir türlü istikrar tesis edemiyor. Bu kararsızlığın sebep ve âmillerini kurcalamak bizden ziyade Fener idarecilerini ilgilendiren bir konudur. Ancak futbol kalitesinin ibresi haline gelmiş bulunan bir kulübün her seferinde başka bir manzara arz etmesi, Fenerbahçe’yi sevenlerin kalplerini üzdüğü kadar, Fenerbahçe’ye rakip olanlara dahi azap vermektedir.

    27 Mayıs 1947 tarihli Ulus gazetesi birinci sayfada ve spor haberlerinde aynı büyük başlıkla çıktı:

    “Ankara Demirspor Türkiye Birincisi”

    Yine İzmirli Fethi Turgay’ın yönettiği maçta takımlar aşağıdaki şekilde dizilmiş; Demirsporlardan Ankara, Adana’yı Fenerbahçe maçındaki akıbete yeniden uğratarak 6-0 yenmiş ve Türkiye Şampiyonu olmuştu.

    Ankara Demirspor : Nevzat, İskender, Şevket, Ç.İsmail, Naci, Mustafa, K.İsmail, Kadri, Celal, Hakkı, Rıdvan

    Adana Demirspor : Ferit, Kemal, Ali, Mecit, Muharrem, Lütfi, İhsan, Halil, Akif, Bedri, Rıza

    Ulus gazetesi haberi şöyle bitiriyordu :

    Türkiye Birinciliğini Kazanan Ankara Demirspor takımı kendini yormadan rahat bir oyunla bu galibiyeti elde etti. Buna mukabil Adanalılar ellerinden geldiği kadar çalıştılar ve arada yaptıkları kombineli hücumlarla şut atabilselerdi belki bir iki sayı çıkartabilirlerdi. Hakem maçı güzel idare etti.

    Türkiye Futbol Birinciliğini kazanan Ankara Demirspor Kulübü ve idarecilerini tebrik eder. Başbakanlık Kupası’nda başarılar dileriz.

    28 Mayıs 1947 tarihli Ulus gazetesinin beşinci sayfasında “Bu organizasyonların Türkiye Futbol Federasyonu ile ilgisi yok” diyenleri utandıracak iki tebliğ alt alta yayınlandı. “Beden Terbiyesi Futbol Federasyonu Başkanlığı’ndan”

    Birincisinde “Beşiktaş Millî Eğitim Mükafatı Birincisi Oldu” diyor.

    İkincide ise “26 Mayıs 1947’de sona eren Türkiye Futbol Müsabakaları Birinciliği’ni Ankara’dan Demirspor takımı 946-947 yılı Türkiye Futbol Birinciliği’ni kazanmıştır” yazıyordu.

    1959 Öncesi Şampiyonluklar’a canla başla karşı çıkanlara yönelteceğimiz sorulara geçmeden evvel, son olarak şu haberi de verelim. Milli Küme şampiyonu Beşiktaş ile Türkiye Futbol Birinciliği Şampiyonu Ankara Demirspor, 31 Mayıs 1947’de “Başbakanlık Kupası” için karşı karşıya geldiler. Beşiktaş maçı 4-0 kazandı ve kupayı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Peker’in elinden aldı. Ulus’un haberine göre törende, yaptığı konuşmaya “Yiğit Beşiktaşlılar…” diye başlayan Başbakan Recep Peker’den başka, C.H.P. Genel Başkan Vekili Şükrü Saracoğlu, generaller ve birçok zatlar da hazır bulunmuşlardı.

    Şimdi gelelim, 1959 öncesinin Türk futboluna adeta düşman olanlara sorularak sorulara…

    Senede bir gün yere göye koyamadığınız rahmetli Gündüz Kılıç’ı yılın geri kalan 364 gününde nasıl unuttuğunuzu sormayacağız. Onun cevabı herkesin malûmu…

    1. Sayın Ali Koç’un bu konuda söyledikleri belgelerle kanıtlanmışken, siz “Her iki turnuvanın düzenlenmesinde Türkiye Futbol Federasyonu hiçbir şekilde devrede değildi” diyerek neden gerçekleri saptırıyorsunuz?
    2. Hiç sıkılmadan “Nazi Almanya’sındaki Hitlerjugend (Hitler Gençliği) ve faşist İtalya’daki Opera Nazionale Ballila gibi” dediğiniz teşkilatın “Başbakanlık Kupası” organizasyonu kulübünüzün resmî sitesinde (gayet doğal olarak) yer alırken, siz nasıl oluyor da Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği’ne böyle bir iftira atıyorsunuz?

    Her zamanki gibi bitirelim…

    1959 ÖNCESİNİ İNKAR, CUMHURİYETİ İNKARDIR

  • Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Türk futbolunun 1959 öncesine dair belgeli dersler devam ediyor. King Santillana‘nın kaleminden yine yalın bir gerçeğin anlatımı… Tarihi görmezden gelebilirsiniz ama değiştiremezsiniz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türk Futbol Tarihi

    Bilenleriniz vardır. Türkiye Futbol Federasyonu’nun bizzat kendisinin yayını olan “Türk Futbol Tarihi” isimli, bir kaç ciltten oluşan bir kitap var. Bu kitaba şöyle bir göz gezdirelim istedik. Bazen fazla lâf kalabalığına, uzun analizlere gerek kalmaz. Hem “Türk Futbol Tarihi”ni yazıp, hem de o tarihin uzunca bir bölümünü görmezden gelenlere bizzat kendi yayınlarından örnekler sunmak, herhalde ârif olanın ziyadesiyle anlayabileceği hususlardır. Bakalım Türkiye Futbol Federasyonu’muz, Türk Futbol Tarihi’nin bazı kesitlerini nasıl sunmuş..

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Türkiye Futbol Federasyonu kendi kuruluşunu ve kronolojik olarak yönetiliş biçimlerini yukarıdaki şekilde aktarmış. Çok doğru ve doğal olarak 31 Temmuz 1922’de kurulduğunu aktarıyor. Yani 1959’dan önceki TFF’ler TFF, hatta taa 1922’den bu yana TFF. Ama onların düzenledikleri “Ulusal Futbol Şampiyonlukları”, bugün Ulusal değil! Peki, devam edelim..

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    1923 Nasıl 1959 Oldu?

    Türkiye Futbol Federasyonu, Fifa’ya üye oluşunu yukarıdaki şekilde aktarıyor. 1922’de kurulan, 1 yıl bile dolmadan 1923’te Fifa Üyesi olan bir kurum, 1959’dan (veya 1957’den) önceki futbola ve o dönemdeki ulusal şampiyonluklara bugün “Ulusal” payesi vermekten, bunları şampiyonluk sayısı hesabına dahil etmekten imtina ediyor!

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Türkiye Futbol Federasyonu, yukarıda da görüldüğü üzere Türk Milli Futbol Takımı’nın maçları hakkında, çok doğru ve doğal olarak 1923 yılından bu yana istatistik tutuyor, 1923’ten bu yana oynanan tüm Milli Maçları sayıyor. Ama Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı ise 1959’dan (veya 1957’den) bu yana!

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Türkiye Futbol Federasyonu, Türk Milli Futbol Takımı Antrenörleri hakkında, olması gerektiği gibi 1923 yılından bu yana istatistik tutuyor, 1923 yılından bu yana sayıyor. Fakat Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı ne hikmetse 1959’dan (veya 1957’den) bu yana!

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Herkes Var Ligler Yok

    Türkiye Futbol Federasyonu, bırakınız Federasyon Başkanları’mızı, Federasyon Kurullarında Görev Alan Üyeleri bile 1923 yılından bu yana sayıyor, istatistiğini tutuyor. Ama gelin görün ki, Federasyon Kurullarındaki Yöneticilere verdiği ehemmiyeti, 1959 öncesinde sahalarda ter döken, emek veren futbolculardan esirgiyor olmalı ki, Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı 1959’dan (veya 1957’den) bu yana dikkate alıyor!

    Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz

    Türkiye Futbol Federasyonu, 1959’dan (veya 1957’den) önceki Milli Maçları ve zaferleri çok doğru ve doğal olarak övüyor, yere göğe koyamıyor. Ama aynı futbolcuların, aynı dönemde kazandıkları Türkiye Ulusal Futbol Şampiyonlukları’nı ise bugün bir türlü görmüyor!

    Türkiye Futbol Federasyonu, Türk Futboluna büyük hizmetler vermiş 30’lu, 40’lı yılların futbol adamlarını, isimlerinin yanına çoğul takısı ekleyerek, çok doğru ve doğal olarak efsaneleştiriyor. Şeref Bey’ler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Hayri Celâl Bey’ler diyor. Ancak aynı insanların dönemindeki Ulusal Futbol Şampiyonlukları’na aynı muameleyi çok görüyor!

    Peki, Türkiye Futbol Federasyonu’muz, kendi yayınladığı bu kitapta Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme Organizasyonlarına yer veriyor mu? Veriyor tabi, vermez olur mu. Bakalım nasıl anlatıyor;

    Ulusal Lig Nedir? Budur!

    Görüldüğü üzere Milli Küme için; “TÜRKİYE LİGİ tesisi konusunda atılan ilk adım” diyor. “Deplasmanlı oynanacak olan bir LİG” ifadesini kullanıyor.

    Ayrıca Türkiye Futbol Birincilikleri’ne de şöyle atıfta bulunuyor; “O güne kadar TÜRKİYE ÇAPINDA BİR ORGANİZASYON OLARAK YALNIZ TÜRKİYE BİRİNCİLİKLERİ vardı” yazıyor.

    Pardon da, daha ne demesi gerekiyor?

    “Ulusal değildi, bölgeseldi” falan diye saçmalayanlar için sadece bu bile yeter de artar ama konumuz onlar değil. Konumuz Türkiye Futbol Federasyonu’muz. Hem kendi yayınında yukarıdakileri yazıp, hem de Ulusal Şampiyonlukları halen 1959’dan (veya 1957’den) bu yana dikkate almak nasıl bir tutarsızlık? Dünyanın hiç bir yerinde örneği olmayan, kendi futbol tarihinin 36 yılını kulüpsel bazda görmezden gelen böyle bir garabeti daha ne kadar içlerine sindirecek acaba Federasyonumuz..

    Yukarıda yazılanlar Türk Futbol Tarihi’nin kesitleridir. Yazan da bizzat Türkiye Futbol Federasyonu’dur. 1959 (veya 1957) öncesi için belli konularda methiyeler düzen, pâyeler veren ve o günleri öven, seven, tanıyan bakış açısı, Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme Şampiyonlukları söz konusu olunca yerini inanılmaz bir körlüğe ve inkârcılığa artık bırakmamalıdır.

    Türkiye Futbol Federasyonu, futbol tarihimizin uzunca bir dönemini belli açılardan sahiplenip, belli açılardan inkâr etmeye veya yokmuş gibi davranmaya artık bir son vermelidir.

    1959 (veya 1957) öncesinde Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme organizasyonlarında kazanılmış “Ulusal Şampiyonluklara” hak ettikleri pâye ivedilikle verilmeli ve bu şampiyonlukları kazanan, babalarımızı, dedelerimizi taraftar yapan o efsane futbolculara yapılan ayıbın, vefasızlığın, hâkir görmelerin artık bir son bulması gerekmektedir. Bu şampiyonlukların, şampiyonluk hesabında dikkate alınması ve bu garabetin Türk Futbolundan kaldırılması elzemdir ve doğrusudur.

    Hepsinden öte bir hak’tır ve tarihe saygıdır..

    King Santillana / Tarihi Görmezden Gelebilirsiniz ama Değiştiremezsiniz