Etiket: Ulvi Örel

  • Canlı Yapraklar – XLI

    Canlı Yapraklar – XLI

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XLI” : 1924 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XLI

    Fenerbahçe futboldaki büyük şöhretini ocağında yetişmiş ve gelişmiş çocuklarına borçludur. Esasen, memleketimizde genç takımları ilk kuran kulüp Fenerbahçe ve bu lüzumu duyan ve onu tatbik mevkiine koyan ilk idareci de Elkâtip Zade Mustafa beydir. Bu ileri görüşlü zat bu işe 1911 senesinde girişti.

    Elkâtip Zade ve takımları neden sonra diğer kulüplerimize örnek oldular…

    Fenerbahçe’de, hiç bir kulüple ölçülemeyecek nispette, şöhretli genç takımlar yetişmiştir.

    Bunların birincisi 1913 yılı genç takımıdır. Haydar, Ecvet, Fahri, Nuri, Necip Şahin, Necmi, Baron Feyzi, Zeki, Alâ, Bekir, Cafer ve Refik Osman’dan mürekkep olan bu kadro o yıl memleketimizde ilk defa olarak organize edilen İstanbul üçüncü takımlar şampiyonluğunu hiç yenilmeden almış ve Mahmut Muhtar Paşa merhumun, üzerinde: “Yarının kıymetli futbolcularına…” yazılı gümüş kupasını kazanmıştı.

    İmparatorluk devrinin spor muhibbi bu meşhur Paşasının kupaya yazdırdığı “Yarının kıymetli futbolcularına” sözü onun isabetli görüş kudretinin de mükemmel bir ölçüsüdür. Çünkü tam 10 yıl sonra, 1923’de Türk millî takımı kurulurken bu arada yetişmiş ve gelişmiş yukarıdaki gençler, yani 10 yıl önceki Fenerbahçe üçüncü takımı ay-yıldızlı ilk kadrolara esas olmuştu.

    Filhakika; ilk takımlarımızın meşhur Zeki, Alâ, Cafer, Bekir, Feyzi ve Refik Osman gibi 6 esas siması futbolu 1913’ün Fenerbahçe üçüncü takımında öğrenmiş gençlerdi.

    Futbol tarihimizin bu canlı hakikati Fenerbahçe kulübünün genç takımlar mevzuunda vaktiyle başardığı alemdarlık ve harcadığı büyük emeklerin ölmez hâtıra ve hattâ mükâfatı olarak yaşayacaktır.

    Filhakika; Sami Bey tarafından sol köşeye yazılmış şu bir kaç kelime yalnız bir şükran ifadesi değil; aynı zamanda, Fenerbahçeliler arasında cari sevgi, hürmet ve kadirşinaslık örneğidir de:

    (Fenerbahçe küçüklerinin muhterem muallimleri Fuat Beyefendiye. Bir hâtırai şükran olmak üzere takdim…)

    Bugün 30 yılını doldurmuş olan şu fotoğraftaki eski genç Fenerlileri birçok kimseler tanımayacaklar, fakat hüviyetleri sunuldukça içlerinde tanınacak ve hatırlanacaklar çok olacaktır.

    Ön sırada oturanlar, sağdan:

    Suat Belgin (Tekel levazım müdürü),

    Solaçık Seyfi, İzmir Fuar müdürü Ferruh Örel,

    Santrfor ve hâlen İstanbul futbol ajanı Sedat Taylan,

    Sağiç Şahap,

    Aynı zamanda milli atlet Haydar Aşan,

    Balkan şampiyonu tenisçilerimizden ve hâlen İstanbul Belediyesi Reis muavini Sedat Erkoğlu,

    Santrhaf ve hâlen İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret okulu müdürü Doktor Nihat Sayar.

    Ayaktakiler;

    Sağ baştaki kısaca boylu genç Suat Belgin’in ağabeysi Mocuk Hikmet merhumdur. Hikmet; milli takımımıza Fikret, Muzaffer, Niyazi ve Mehmet Reşat’ı veren Fenerbahçe’nin 1927 yılı genç takımının fedakâr antrenörü olup bu uğurda evvelâ sıhhatini, bir yıl sonra da hayatını feda etti.

    Merhum Hikmetin sağındaki beyaz saçlı zat Fenerbahçe’nin emektar uzvu ve eski reislerinden Doktor Hamit Hüsnü Kayacan merhumdur.

    Beyaz gömlekli genç de milli sağaçık ve eski Fenerbahçe genç takımlarının amatör antrenörlerinden Paşabahçe Cam fabrikası muhasebe müdürü Sabih Arca’dır.

    Sabih’in sağında solhaf Şevki, onun da sağında merhum bek Ziya görülüyor.

    Fenerbahçe kulübü, bugün, “genç takım” davasını ele almış bulunuyor. Gerçi şartlar düne nazaran çok değişmiştir. Fakat hâdisat ve hakikatler gösteriyor ki, randıman nispeti düne nazaran az da olsa, bu yola dönmeğe lüzum vardır. Bu bakımdan, Fenerbahçe kulübünde genç takım dâvasını feragat ve fedakârlıkla güden, vaktiyle o takımlardan yetişmiş, Sayın Siyami Arda’yı tebrik etmek ve ona müzahir olmak vazifedir.

    Fenerbahçe’nin 1913’ten sonraki ikinci meşhur genç takımı yukarıda resmini gördüğünüz 1924 yılı genç kadrosudur. Bu takım, 1924 yazında iki ay ilk milli takım antrenörü Hanter tarafından çalıştırılmış; sonra da, ilk Türk futbolcusu Fenerbahçeli Fuat Hüsnü Kayacan ve nihayet Sami Coşar elinde tekâmül etmiştir.

    Bu takım, o yılın genç takımları arasında tertiplenen meşhur (Fen kupası) galibidir. Ayrıca, futbol tarihimizde yurt içinde turneye çıkan ilk genç takımdır. Hatırlayacaklar çok olsa gerek; Fenerbahçe’nin 1924 genç takımı, yukardaki fotoğrafın alındığı tarihlerde, 16 eylül 1924 günü merhum doktor Håmit Hüsnü Kayacan’ın riyaseti altında İzmir’e hareket etmiş ve orada 4 muhtelif kulübün birinci – ikinci takımlar muhtelitleriyle maç yapmıştır.

    Altay’ı 8 – 0, Altınordu’yu 6 – 0, Hilâli 4 – 0 ve Karşıyaka’yı da (11 – 0) yenen Fenerbahçe küçükleri 4 galibiyet almak ve hiç gol yemeden 29 gol atmak gibi fevkalade bir başarı sağlamış ve İzmir’de umumi hayranlık uyandırmışlardı.

    İşte, yukardaki fotoğraf Türk futbolunun baktıkça insana fevkalâdelikler okuyan 1924 senesi Fenerbahçe üçüncü takımının canlı bir hâtırasıdır. 1924 sonbaharında çekilmiş ve 20 Aralık’ta Sami Coşar tarafından Fuat Hüsnü Kayacan’a hâtıra olarak sunulmuştur.

    Arkadaki takımın yedek haflarından Hikmet’tir.

    Sonra, sol müdafi Füruzan Şansal ve müteakiben de iki kaleciyi görüyorsunuz.

    Beyaz fanilalı İhsan’dır. Geçen seneler Ankara futbol ajanı idi.

    Başında kep olan da merhum Hüsnü’dür.

    Hüsnü’nün sağında (Bloke) namiyle maruf müdafi İhsan, sonra muavinlerden Ulvi Örel, gene muavinlerden hâlâ veteriner albay Hakkı Gürtay ve nihayet gene haf hattından, hâlen Devlet Demiryollarında, Hayri Başol’u görüyorsunuz.

    İki sivilden sağdaki devrin birinci takım futbolcularından ziraat mühendisi Ragıp Mağden, soldaki de Fenerbahçe’nin ilk kadrolarının teknik ve zekasıyla maruf forveti, o tarihlerde yeni kurulmuş İş bankası müfettişlerinden ve bu meşhur takımın püramatör antrenörü ve geçen yılların da Urfa mebusu Hüseyin Sami Coşardır.

    (Gelecek resim ve yazı; 32 sene evvel ilk milli takım antrenman maçında milli takımının Türk futbolunda pek meşhur 5 muhacimini, yağmurlu bir havada Kadıköy sahasında göstermektedir.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 1 Ocak 1955 – Akşam Gazetesi

  • Fenerbahçe’nin Ankara’ya İlk Gidişi

    23 Haziran 1926 tarihli Cumhuriyet gazetesinde maçın haberi.

    Dönemin önemli gazetelerinden Cumhuriyet gazetesinde, Fenerbahçe’nin Ankara’ya ilk seyahati… Keyifli okumalar.

    * * * * * *

    Fenerbahçe – Muhafızgücü Müsabakası

    Fenerbahçe Ankara’da Muhafız Gücü takımını sıfıra karşı iki sayı ile mağlup etti.

    Hususi muhabirimiz yazıyor. (Ankara 23)

    Tren müzik ve istikbale gelen sporcuların alkışları arasında ağır ağır istasyona girdi. Misafirler büyük bir samimiyet ve muhabbetle karşılandı. İstasyonda Muhafızgücü binasında bir müddet istirahatten sonra kendilerine tahsis olunan Gazi Numune Mektebi’ne geldiler.

    Saat 13:00’dan itibaren istasyon caddesi sahaya doğru akan halk ve otobüslerle doluştu. Herkes büyük bir merak ve heyecanla İstanbul’un sevimli kulübünün yüksek oyununu görmek için havanın müthiş sıcaklığına rağmen erkenden sahaya koşuştu.

    Tribünler tamamıyla dolmuş, açıkta kalanlar öbek öbek şemsiyeler altında sahaya çıkacak yirmi iki genci bekliyordu.

    Her tarafta çalınan müzikle beraber yükselen bir uğultu var : Fenerbahçe çok kuvvetli imiş!.. Herhalde beş altı tane atacak?..  Muhafız’dan Kamil Bey rahatsızmış!. Oynamayacak.

    Saat 17:30’da mızıka muhafız marşını çalarken sağ kapıdan Fenerliler ve soldan Muhafızgücü çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Mutad merasim yapıldı. Resimler çekildi. Kale alındı. Takımlar şu suretle dizildi :

    Fenerbahçe Takımı :
    Hamit
    Sabih – Kadri
    Fazıl – Cevat – Ulvi
    Bedri – Sedat – Zeki- Alaaddin – Haydar

    Muhafızgücü Takımı :
    Edip
    Nuri – Sudi
    Nafiz – Talat – Kadri
    Lütfü – Cemal – Kamil – Selahattin – Niyazi

    Hakem İbrahim Turgut Bey.

    Oyun başladı. Top mütemadiyen ortada dolaşıyor. Fener’in sağdan bir hücumu.. Korner atıldı. Ufak bir kargaşalık.. Muhafız müdafaası kendi kendilerine ilk golü yaptılar. Mızıka ile beraber alkış yükseldi : Bravo Fener…

    Daha oyunun ilk anlarında yapılan bu sayı Fener’in büyük zaferini bekleyenlerin imanını sağlamıştır. Diğer tarafta hafif bir yeis, fakat manasız bir golün verdiği yeis kaplamıştı. Bundan sonra oyun tamamıyla Muhafız’ın hücumu altında mütemadiyen kaçırılan muhakkak sayılarla geçiyordu. Birinci parti sıfır – bir Fenerlilerin galebesiyle bitti.

    İkinci parti Muhafız’ın hücumuyla başladı. Sağdan soldan Fener kalesine akan Muhafız hücumları bazen Kadri ve Sabih Beylerin fedakarane oyunuyla fakat ekseri Muhafız’ın mutlak şanssızlığıyla bir netice vermiyordu. Çekilen ve muhakkak sayı nazarıyla bakılan şutlar ya direğe çarpıyor veya sürünerek çıkıyordu. Oyun Muhafız’ın tam bir hakimiyeti altında cereyan ederken Fener’in sağdan yaptığı bir hücum golle neticeleniyor. Oyun böylece bitti.

    Nasıl oynadılar?

    Fenerliler : Çok çalıştı. Bilhassa kaleci Hamit ve müdafi Sabih ve Kadri Beyler galibiyetin amili idiler. Bedri, Zeki ve Alaattin Beyler fedakar bir uzuvdu. Fenerlilerin en zayıf noktası muavin hattı idi. Bilhassa cenah muavinler.

    Muhafızgücü : Çok büyük talihsizliğine rağmen tamamıyla hakim ve güzel oynadı. Kaleci Edip Bey başta olmak üzere Sudi, Talat, Nafiz Beyler müdafaa ve Cemal, Kamil ve Selahattin Beyler muhacim ruhu idiler. Hakem vazifesini çok bitarafane yaptı.

    Oyunda hazır bulunan Kazım Paşa ve Necati Bey, mıntıka ve Muhafızgücü reisi İsmail Hakkı Bey’i takımının gösterdiği yüksek muvaffakiyetten dolayı tebrik etti.

    Perşembe günü muhtelitle maç var. Ankara muhteliti, Turan kulübünün iştirak etmeyeceğine nazaran biraz zayıf teşkil edilecektir. Muhtelitten fazla ümit beklemek doğru olmamakla beraber kuvvetli bir azmin karşısında değişebilir (*).

    – – – – – –

    (*) Değişmedi. Fenerbahçe birkaç gün sonra Ankara karmasıyla yaptığı maçı, bu sefer 3-0 kazanacaktı.

  • Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe, hayat macerasına İstanbul’da başladı ama halkın içinden çıkan kulübün Anadolu’nun dört bir yanında “candan öte” sevilmesi fazla zaman almadı. Muvakkar Ekrem Talu’nun “Fenerbahçe Sevgisi” yazısını hatırlarsınız. İşte huzurlarınızda, Cumhuriyet gazetesinden bir haberle, Fenerbahçe’nin Ankara’ya ilk seyahati! Fenerbahçe Ankara’da krallara layık bir şekilde karşılandı. Ne de olsa halkın gönlünde taht kurmuştuk… Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe Ankara’da Muhafız Gücü takımını sıfıra karşı iki sayı ile mağlup etti.

    Hususi muhabirimiz yazıyor. (Ankara 23)

    Tren müzik ve istikbale gelen sporcuların alkışları arasında ağır ağır istasyona girdi. Misafirler büyük bir samimiyet ve muhabbetle karşılandı. İstasyonda Muhafızgücü binasında bir müddet istirahatten sonra kendilerine tahsis olunan Gazi Numune Mektebi’ne geldiler.

    Saat 13:00’dan itibaren istasyon caddesi sahaya doğru akan halk ve otobüslerle doluştu. Herkes büyük bir merak ve heyecanla İstanbul’un sevimli kulübünün yüksek oyununu görmek için havanın müthiş sıcaklığına rağmen erkenden sahaya koşuştu.

    Tribünler tamamıyla dolmuş, açıkta kalanlar öbek öbek şemsiyeler altında sahaya çıkacak yirmi iki genci bekliyordu.

    Her tarafta çalınan müzikle beraber yükselen bir uğultu var : Fenerbahçe çok kuvvetli imiş!.. Herhalde beş altı tane atacak?..  Muhafız’dan Kamil Bey rahatsızmış!. Oynamayacak.

    Maç Başlıyor

    Saat 17:30’da mızıka muhafız marşını çalarken sağ kapıdan Fenerliler ve soldan Muhafızgücü çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Mutad merasim yapıldı. Resimler çekildi. Kale alındı. Takımlar şu suretle dizildi :

    Fenerbahçe Takımı :
    Hamit
    Sabih – Kadri
    Fazıl – Cevat – Ulvi
    Bedri – Sedat – Zeki- Alaaddin – Haydar

    Muhafızgücü Takımı :
    Edip
    Nuri – Sudi
    Nafiz – Talat – Kadri
    Lütfü – Cemal – Kamil – Selahattin – Niyazi

    Hakem İbrahim Turgut Bey.

    Oyun başladı. Top mütemadiyen ortada dolaşıyor. Fener’in sağdan bir hücumu.. Korner atıldı. Ufak bir kargaşalık.. Muhafız müdafaası kendi kendilerine ilk golü yaptılar. Mızıka ile beraber alkış yükseldi : Bravo Fener…

    Daha oyunun ilk anlarında yapılan bu sayı Fener’in büyük zaferini bekleyenlerin imanını sağlamıştır. Diğer tarafta hafif bir yeis, fakat manasız bir golün verdiği yeis kaplamıştı. Bundan sonra oyun tamamıyla Muhafız’ın hücumu altında mütemadiyen kaçırılan muhakkak sayılarla geçiyordu. Birinci parti sıfır – bir Fenerlilerin galebesiyle bitti.

    İkinci parti Muhafız’ın hücumuyla başladı. Sağdan soldan Fener kalesine akan Muhafız hücumları bazen Kadri ve Sabih Beylerin fedakarane oyunuyla fakat ekseri Muhafız’ın mutlak şanssızlığıyla bir netice vermiyordu. Çekilen ve muhakkak sayı nazarıyla bakılan şutlar ya direğe çarpıyor veya sürünerek çıkıyordu. Oyun Muhafız’ın tam bir hakimiyeti altında cereyan ederken Fener’in sağdan yaptığı bir hücum golle neticeleniyor. Oyun böylece bitti.

    Nasıl oynadılar?

    Fenerliler : Çok çalıştı. Bilhassa kaleci Hamit ve müdafi Sabih ve Kadri Beyler galibiyetin amili idiler. Bedri, Zeki ve Alaattin Beyler fedakar bir uzuvdu. Fenerlilerin en zayıf noktası muavin hattı idi. Bilhassa cenah muavinler.

    Muhafızgücü : Çok büyük talihsizliğine rağmen tamamıyla hakim ve güzel oynadı. Kaleci Edip Bey başta olmak üzere Sudi, Talat, Nafiz Beyler müdafaa ve Cemal, Kamil ve Selahattin Beyler muhacim ruhu idiler. Hakem vazifesini çok bitarafane yaptı.

    Oyunda hazır bulunan Kazım Paşa ve Necati Bey, mıntıka ve Muhafızgücü reisi İsmail Hakkı Bey’i takımının gösterdiği yüksek muvaffakiyetten dolayı tebrik etti.

    Perşembe günü muhtelitle maç var. Ankara muhteliti, Turan kulübünün iştirak etmeyeceğine nazaran biraz zayıf teşkil edilecektir. Muhtelitten fazla ümit beklemek doğru olmamakla beraber kuvvetli bir azmin karşısında değişebilir (*).

    – – – – – –

    (*) Değişmedi. Fenerbahçe birkaç gün sonra Ankara karmasıyla yaptığı maçı, bu sefer 3-0 kazanacaktı.