Etiket: Union Club

  • Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı

    Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı

    “Fener” dergisi yetkilileri, Fenerbahçe’nin meşhur isimlerinden Hayri Celal Atamer’e en güzel hatırasını sormuşlar. Hayri Bey de buna karşılık 1934 yılında Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı seçilirken hangi süreçlerden geçtiğimizi kısaca anlatmış. Aslında aşağıda okuyacağınız yazıda sadece sonuç var ama yine de lezzetli satırlar. “Neden”i de yine kısaca biz anlatalım…

    Galatasaray ile oynadığımız kavgalı maçtan sonra, spor teşkilatının mühim ismi, İstiklal Madalyası sahibi eski asker Halit Bayrak çıkan olaylara sert bir tepki göstermiş ve (merhum Rüştü Dağlaroğlu’nun anılarında anlattığına göre) “Gerekirse Fenerbahçe’yi kapatırız” demiş. Hani şu Rüştü ağabey’in de karşılık olarak “Fenerbahçe’yi işgal kuvvetleri bile kapatamadı” diye sinirlendiği olay… Bizimkiler tabii işini biliyor; hemen bir heyet toplayıp, “Çaresi nedir?” diye danışmak için sıkı Fenerbahçeliliği dillere destan Şükrü Saracoğlu’na gidiyorlar. Rahmetli Şükrü Bey, odasında Halit Bayrak da bulunduğu halde, bizimkilere “Siz benim İstanbul’daki eve gidin, bir fotoğrafımı alın, kulübün duvarına asın” diyor, yani “Sıkıysa kapatsınlar”a getiriyor. Sinyali alan heyet “Akabinde bir de kongre tertip edip sizi başkan seçeriz” deyince de 16 senelik başkanlığa giden olaylar gelişiyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    En Güzel Hatıram

    Senelerdir yarım sütun yazı yazmamış bir adamın “Fener” için, belki de, en kolay yazılacak bir mevzudur diye “Fenerbahçe’ye dair en güzel hatıralarınız?” suali soruluverirse, o adam ne yapar? Hele o adam, benim gibi kırk beş senelik ömrünün tam 31 senesini Fenerbahçe’nin içinde geçirmiş bulunursa?..

    Yazı yazmak insiyakını bir hayli kaybetmiş olmama rağmen, “Fener” kelimesinin sihirli değneği bana bir cesaret kamçısı oldu. Ve bu sihirli değnek, 31 senenin büyük bir yığın haline getirdiği, acı, tatlı karma karışık hatıralarını canlandırıverdi. Yalnız onları tasnif etmek, sıraya koymak o kadar güç ki…

    14-15 yaşlarında, Kadıköy Sultanisi talebesi… Kulübe ilk girdiğim sene. İçeride, salonda kulübün büyükleri oturduğu için, giremeyerek, yağmurda, karda, arkamda siyah pelerinim bahçede saatlerce dolaşıp eve döndüğüm günler… Ve Fenerbahçe birinci takımında oynayan ve her birini insanların üstünde mahluklar sandığım, kolalı kısa beyaz pantolonlu ve çiçekler gibi sarı-lacivert formalı, temiz yüzlü gençler.. Seneler sonra Kuşdili’ndeki binanın yanışı… Bir tarihin, canlı, sağlam temeli bir varlığın, maddi ve manevi bütün hatıraları ile yersiz yurtsuz kalışı…

    Harap “Union Kulüp”te hummalı bir karınca faaliyetinin göz dolduran, gönül açan neticeleri: Kulüp binası, saha, tribünler, sayısı ona varan takımlar, Galip’in aziz ve temiz elleriyle diktiği yüzlerce ağaç ortasında canlanan, kökleşen ve yükselen Fenerbahçe çiçeği…

    Galibiyetler, mağlubiyetler ve hatta ufak veya büyük sarsıntılar hatıralarımın en zayıf olanlarıdır. Bunlar arasında belki de şahsıma çok yakından taalluk etmiş olmasından dolayı, en güzel hatıram, kafamda hala bütün canlılığıyla yaşayan ve bugünün kulüpçülerine, kulüpçülük ve aile tesanüdü örneği olarak gösterebileceğim bir hadise vardır.

    Çağ Değiştiren Bir Kongre

    “İdman Cemiyetleri İttifakı” zamanında ve benim umumi katip bulunduğum bir sırada, Fenerbahçe’ye taallük eden bir hakkın müdafaasında teşkilata karşı yazılan mektubun yazılış tarzında  ve bu hakkı, icabında mahkeme kanalıyla yerine getirteceğimiz şeklindeki iddiamız hoş görülmemiş, o zamanki idare heyetinde bulunan arkadaşlardan Cafer’le bana boykot cezası verilmişti. Bu cezanın infazını, biz müsabakalara girmediğimize göre takımı mağlup addedemeyeceklerinden, stadı Fenerbahçe’nin elinden almak ve hatta kulübü boykot etmek tehditleriyle sağlamak istediler. Bütün bunları görüşmek ve bir karara bağlamak üzere Fenerbahçe müessisler heyeti fevkalade bir toplantıya davet edildi.

    Kulüpte fevkalade günlere mahsus bir hava esiyordu. Toplantıyı ben açtım. Riyasete merhum Sabri Toprak getirildi. Hadiseyi, teati edilen mektuplara istinaden, izah ettim. Uzun ve çok anlayışlı müzakereler oldu, işin akıbetinin ne olacağı ve kulübün boykotu halinde ne yapılacağı uzun uzadıya görüşüldü.

    Bir takrirle nizamnamenin idare heyetine ait maddesinin değiştirilerek bir de ikinci reislik ihdas edilmesini isteyen arkadaşların arzuları yerine getirildi. Ve reislikte ittifakla sayın Şükrü Saracoğlu bırakıldıktan sonra beni ikinci reisliğe, yine ittifakla seçtiler. Bununla demir gibi sağlam Fenerbahçe ailesi hakkında bir mevzu üzerinde kendi uzuvlarından birini, kulübün hayatı pahasına da olsa feda edemeyeceğini göstermiş oluyordu. Spordan aranan istenen gayelerden biri de zaten bu, yani tesanüt ve fedakarlık değil midir?

    Hayri Celal ATAMER / Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı

  • Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan : Hamit Hüsnü Kayacan

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ilk şampiyonluklarında çok büyük katkısı olan, ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Kayacan’ın ağabeyi, büyük Fenerbahçeli Dr. Hamit Hüsnü Kayacan’ın Galatasaray’dan istifa edip Fenerbahçe Kulübü’ne girişinin hikayesi… Nur içinde yatsın.

    * * * * * *

    O zamanki âdet gereğince Union Kulüp sahası, her sene bir gün o yılın şampiyonuna parasız olarak verilirdi. Fenerbahçeliler bu fırsattan istifade ederek; sandalye parası olarak toplanılan 4-5 Lira ile 1911 senesi yazında büyük bir çiçek bayramı tertip ettiler. Yüksek zevat arasında ve bilhassa muhitte çok büyük alaka uyandırdı. Bayram neticesinde Fenerbahçe Kulübü 61 Lira kâr elde etti. İşte bu para da lokal ihtiyacını karşılamaya kâfi geldi.

    Kadıköy’de, Altıyol ağzından Kuşdili’ne giden iki yolun birleştiği noktadaki müselles şeklindeki bina kiralandı. Ayda üç lira üzerinden 6 aylık kontrat imza edilip; masalar, koltuklar, iskemleler de içeriye yerleştirildikten sonra bütün işler olup bitmişti. Fenerbahçe, artık bir lokale de sahipti. Burası tatlı günlerin samimi havası içinden yıkanıyordu.

    Bir gün bu mütevazi yuvaya kıymetli bir misafir geldi. Galatasaray Kulübü’nün reisi Dr. Hamit Hüsnü Bey (İlk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü’nün ağabeyi). Şimdi sözü muhterem Hamit Hüsnü Bey’e bırakalım, biraz da o anlatsın :

    “Galatasaray’ın yurt dışına yaptığı ilk Macaristan seyahatinin kafile reisi idim. Macaristan’dan döndükten sonra bir gün halen zahire borsasında bulunan sevgili ahbabım Yahya Berki muayenehaneme geldi. Dereden tepeden konuşurken bana :

    – Bugün gel seni bir yere götüreyim, dedi.

    Ve beraberce çıkarak Kadıköy’e geçtik. Yahya beni Altıyol ağzında iki sokağı birleştiren müselles şeklindeki bir evin tavan arasına çıkardı. Burası Fenerbahçe Kulübü idi.

    Genç Fenerbahçeliler beni büyük bir samimiyet ve hürmetle karşıladılar. O gün geç vakte kadar beraberce oturduk, çay içip sohbet ettik. Bu yuvanın sıcak havası üzerimde silinmez bir intiba bırakmıştı.

    Evim Erenköy’de olduğu için her akşam muayenehaneden eve dönerken bu tavan arasına uğruyor ve Fenerbahçelilerin arasında tatlı saatler geçiriyordum.

    Bir gün Fenerbahçeliler bana, bu samimi yuvanın reisliğini teklif ettiler. Bu vazifenin daha imtiyazlı bir şahsa verilmesi icap ettiğini söyleyerek bu samimi teklifi reddettim ve Fenerbahçe Kulübü’nün riyasetine gelmesi için Erenköy’deki evimin komşusu Nafia Nazırı Hulusi Bey’den ricada bulundum. Hulusi Bey bu ricamı kabul ederek, Fenerbahçe’nin fahri reisliğini üzerine aldı. Bu arada ben de Galatasaray’dan istifa ederek Fenerbahçelilerin arasına katıldım.”

  • Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan

    Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan

    Nasıl mümkün olur? Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye geçen Başkan öyle mi?

    Evet… Türkiye’de futbolun ilk yıllarında böyle şeyler oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ilk şampiyonluklarında çok büyük katkısı olan, ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Kayacan’ın ağabeyi, büyük Fenerbahçeli Dr. Hamit Hüsnü Kayacan’ın Galatasaray’dan istifa edip Fenerbahçe Kulübü’ne girişinin hikayesini eski dergilerden birinde bulduk. Keyifli okumalar..

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Çiçek Bayramı

    O zamanki âdet gereğince Union Kulüp sahası, her sene bir gün o yılın şampiyonuna parasız olarak verilirdi. Fenerbahçeliler bu fırsattan istifade ederek; sandalye parası olarak toplanılan 4-5 Lira ile 1911 senesi yazında büyük bir çiçek bayramı tertip ettiler. Yüksek zevat arasında ve bilhassa muhitte çok büyük alaka uyandırdı. Bayram neticesinde Fenerbahçe Kulübü 61 Lira kâr elde etti. İşte bu para da lokal ihtiyacını karşılamaya kâfi geldi.

    Kadıköy’de, Altıyol ağzından Kuşdili’ne giden iki yolun birleştiği noktadaki müselles şeklindeki bina kiralandı. Ayda üç lira üzerinden 6 aylık kontrat imza edilip; masalar, koltuklar, iskemleler de içeriye yerleştirildikten sonra bütün işler olup bitmişti. Fenerbahçe, artık bir lokale de sahipti. Burası tatlı günlerin samimi havası içinden yıkanıyordu.

    Bir gün bu mütevazi yuvaya kıymetli bir misafir geldi. Galatasaray Kulübü’nün reisi Dr. Hamit Hüsnü Bey (İlk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü’nün ağabeyi). Şimdi sözü muhterem Hamit Hüsnü Bey’e bırakalım, biraz da o anlatsın :

    Fenerbahçe’ye Nasıl Girdim?

    “Galatasaray’ın yurt dışına yaptığı ilk Macaristan seyahatinin kafile reisi idim. Macaristan’dan döndükten sonra bir gün halen zahire borsasında bulunan sevgili ahbabım Yahya Berki muayenehaneme geldi. Dereden tepeden konuşurken bana :

    – Bugün gel seni bir yere götüreyim, dedi.

    Ve beraberce çıkarak Kadıköy’e geçtik. Yahya beni Altıyol ağzında iki sokağı birleştiren müselles şeklindeki bir evin tavan arasına çıkardı. Burası Fenerbahçe Kulübü idi.

    Genç Fenerbahçeliler beni büyük bir samimiyet ve hürmetle karşıladılar. O gün geç vakte kadar beraberce oturduk, çay içip sohbet ettik. Bu yuvanın sıcak havası üzerimde silinmez bir intiba bırakmıştı.

    Evim Erenköy’de olduğu için her akşam muayenehaneden eve dönerken bu tavan arasına uğruyor ve Fenerbahçelilerin arasında tatlı saatler geçiriyordum.

    Bir gün Fenerbahçeliler bana, bu samimi yuvanın reisliğini teklif ettiler. Bu vazifenin daha imtiyazlı bir şahsa verilmesi icap ettiğini söyleyerek bu samimi teklifi reddettim ve Fenerbahçe Kulübü’nün riyasetine gelmesi için Erenköy’deki evimin komşusu Nafia Nazırı Hulusi Bey’den ricada bulundum. Hulusi Bey bu ricamı kabul ederek, Fenerbahçe’nin fahri reisliğini üzerine aldı. Bu arada ben de Galatasaray’dan istifa ederek Fenerbahçelilerin arasına katıldım.”

    Hamit Hüsnü Kayacan / Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan

  • Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi

    Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi

    Fenerbahçe’nin ilk tarihçesi, kuruluştan sadece 6 sene sonra, 1913 tarihli İdman dergisinde, Fenerbahçe’nin kurucu kadrolarında yer alan Mehmet Nasuhi (Baydar) Bey tarafından yazılmıştı. Keyifli okumalar diyerek, sizlerle paylaşıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Enver Hoca Bir Kulüp Kurmak İstiyor

    1323 senesinde Frerler (Saint Joseph) mektebi Türkçe muallimi ve elyevm rüsumat müfettişi bulunan Enver (Yetiker) Bey, talebe-i kadimesinden beş altı futbolcu genci bir araya toplayarak bir kulüp tesis etmek arzusunda bulunduğunu bildirmişti. Bu fikre bütün arkadaşları iştirak ederek akşamları Moda çayırında idman yapmaya başlamışlardı.

    Altı kişilik futbol takımı olmazsa da Enver Bey ve arkadaşları teşkil ettikleri heyete bir isim vermeyi unutmamışlar, o zaman hiçbir fikr-i siyasiye hamil edilmemesi için Fenerbahçe namını bulmuşlardı. Fenerbahçe o zamandan itibaren idmanlarına germi verdi, bu cihetle dört beş ay zarfında azasının adedini yirmiye iblağ etti.

    Nurizade Ziya Bey’in Başkanlığı ve Kulüpten Ayrılışı

    Biraz sonra Enver Bey Reis-i Fahri mevkiinden çekildi. Kulübün yed-i idaresi müteşebbis, faal olan Nurizade Ziya (Songülen) Bey’e tevdi edildi. Reis bulunduğu müddet zarfında kulübün gösterdiği faaliyet şayan-ı takdir bir dereceye yaklaştı.

    Kulüp İstanbul’un en kuvvetli timlerinden oldu. Ziya Bey faaliyetinin yalnız reisi bulunduğu kulübe münhasır kalmasını ve yalnız Fenerbahçe’nin terakki edip diğerlerinin mahrum-u tekmil bulunmasını istemiyordu. Binaenaleyh futbolun daha büyük bir mikyasta ilerlemesi için birkaç Türk ve İngiliz arkadaşıyla teşrik-i mesai ederek Kadıköy’deki Union Kulüp’ün teşkiline sai etti ve meramında muvaffak oldu.

    Liglere Katılış

    Union Kulüp inşa edildikten sonra Fenerbahçe her sene İstanbul kulüplerinin içtimasından hasıl olan lig heyetine dahil oldu. Fakat o sırada Hasan ve Hüseyin Beyler Kadıköy’e, Mösyö Armitage da Galatasaray’a dahil oldu.

    Kulüp en fazla güvendiği azasını kaybedince mağlubiyet de bittabî baş gösterdi ve hemen hemen her müsabaka kaybedilmeye başlandı. Sene nihayetinde Fenerbahçe lige dahil bulunan kulüplerin sonuncusu idi.

    Kulübün bekasından ümitvar olamayan rüesa birer mazeret ile kulübü terk ettiler. Kulübün idaresi en büyüğü on dokuz yaşını tecavüz edemeyen on beş gence kaldı. Bu gençler yorulmak bilmez bir faaliyetle çalışmamış olsaydılar, ne 1912 şampiyonluğu bir Türk kulübünde kalacak, ne de halen mevcudiyetleri ile terbiye-i bedeniye sahasını tezyin eden heyetler, cemiyetler bu kadar müşaşa bir hayata sahip olacaklardı.

    Çekilen Zorluklar ve Sonunda Şampiyonluk

    Halbuki Fenerbahçe birinci sene-i hayatında mağlup oldu; ikinci, üçüncü, dördüncü hatta beşinci sene dahi sonunculuğu muhafaza etti, fakat bununla maneviyatı münkesir olmadı. Yenildi, fakat istiklalini muhafaza etti. Yenilmemeyi arzu etti; mesela Kadıköy Kulübü’yle birleşti, Üsküdar Kulübü’yle teşrik-i mesai etti. Fakat bunlardan mesalikine mugayir bir fikir -velev ki ehemmiyetten ari olsun- telakki edince birinciliğe, şampiyonluğa bilatereddüt veda etti. Galibiyet maddiyattan ziyade azası beyanındaki mücanesetin maneviyattan, arkadaş hatta kardeşçe bir rabıtadan mütevellit olmasını özledi.

    Hüsnüniyet ve ikdamının mükafatını gördü. Tevfik (Haccar Taşçı) Bey’in taht-ı riyasetinde iken geçen sene şampiyonluğu kazandı. Mevcudiyetini dostlarına da düşmanlarına da gösterdi. Her hususta halkın muhabbetine, sportsmenlerin teşvik ve tergibine mazhar oldu. İsmini “Fenerbahçe Futbol Kulübü” iken “Fenerbahçe Spor Kulübü”ne tahvil etti. Ve böylece terbiye-i bedeniyenin aksam-ı mühimmesini programına ithal etmiş bulundu. Timlerinin adedini tezyid ederek; on dört ile on sekiz yaşlarındaki gençler için bir ikinci tim ve on ile on dört arasındaki çocuklar için de üçüncü ve dördüncü timlerini teşkil etti. Hokey, tenis, kriket, av, waterpolo, kürek, çocuklar için “keşşaf yoldaşlığı” şuabatını, temin ettikleri faide-i adideye, mebni nizamnamesine ithalde hiçbir mahzur görmedi.

    Ahaliden daha fazla rağbet ve evliyay-ı umurdan da daha fazla teşvik gördükçe terakki ve tealisi de daha büyük bir nispette olacaktır.

    Mehmet Nasuhi (1913 – İdman Dergisi – Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi)