Etiket: Vatan Gazetesi

  • Altan Erbulak

    Altan Erbulak

    Fenerbahçelilerin en çok sevdiği Galatasaraylı kimdir? Bu sorunun “en azından bir-iki kuşak için” en net cevabı; Altan Erbulak olsa gerek… Nur içinde yatsın, bu güzel insanı, bir başka güzel insanın, Fenerbahçeli Tekin Aral’ın kaleminden okuyalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Altan Erbulak’ın Ardından

    Altan Erbulak’ı tanıdığımda on iki on üç yaşlarında bir çocuktum… Ama galiba o benden daha da çocuktu… Gerçi bıyıkları, ağzında piposu falan vardı ama ağabeyim Oğuz Aral’ı görmek için Vatan gazetesinde O’nu ilk kez gördüğüm o gün, başında kovboy şapkası, göğsünde yıldızı, belinde oyuncak tabancası, Amerikan şerifi kılığında masasında karikatür çiziyor, bir yandan da odaya girenlere “degav degav” diye ateş ediyordu.

    Birkaç yıl sonra Altan abi ile daha sık görüşür olmuştuk… Onlar ağabeyimle birlikte Yeni Sabah gazetesinde çalışıyorlar, ben de okuldan fırsat bulduğum zamanlarda tatillerde soluğu onların yanında alıyordum… Saatlerce tepelerine dikiliyor, nasıl çizdiklerine bakıyor… Ayrıca çizdikleri karikatürlerin siyahlarını dolduruyor, son rötuşlarını ben yapıyordum. Altan abi’nin sağ elinin orta parmağı sakattı… Kalemi üç parmağı ile tutar karikatürlerini öyle çizerdi… Bu arada ben de orta parmağımı kullanmamaya başlamış, Altan abi gibi çizebilmek için kalemi üç parmakla tutup, karikatürlerimi öyle çizer olmuştum.

    Sonra araya yıllar girdi görüşemedik… Ta ki, Fırt çıkana dek… Sonra da ayrılmadık zaten (halen de)…

    Fırt’ı çıkarttığımız zaman çok sıkıntı çektim. Çok yalnızdım… Birlikte çalıştığım çevremdeki arkadaşların hepsi çok gençti… Ben de böylesine bir sorumluluğa yeterince hazırlıklı değildim…

    Dergi’yi çıkaralı birkaç ay olmuştu sanırım… Bir gün ağabeyim Oğuz Aral, “Bugün bana Altan gelecek… Bir konuş istersen, belki birlikte çalışırsınız, sana yararı olur” dedi… O gün kucaklaştık, ertesi gün de birlikte çalışmaya başladık… Birden işler daha tıkırında gitmeye başlamış, hepimiz de garip bir coşku oluşmuştu. Keyifle çalışıyor, Altan abi’nin dergiye geleceği saatleri iple çekiyorduk… O geldiğinde, önce kendimiz için başka bir dergi çıkarıyorduk adeta… Çılgınlarcasına gülüyor, dünya güzeli günler yaşıyorduk Altan abi ile…

    Önceleri onun deneyiminden yararlandığımızı sanırdım. Oysa asıl yararlandığımız onun gençliğiydi.

    Ne mutlu cennettekilere! Artık bir gazeteleri, bir mizah dergileri, bir tiyatroları, bir de televizyonları olacak… Belki kompitürları bile…

    Tekin Aral – 10 Mayıs 1988 – Fırt Dergisi

  • Tarz-ı Teşkil

    Tarz-ı Teşkil

    Bundan tam bir asır önce, Vatan gazetesinin spor köşesinde Slavia Prag karşısına çıkacak İstanbul karmasının nasıl kurulması gerektiği yazılmış. İlk “tarz-ı teşkil” gazetenin hoşuna gitmemiş olacak ki kendi önerilerini yapmışlar. Enteresan bir yazı. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor

    İstanbul Muhtelit Takımının Bugünkü Müsabakası

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı İstanbul Mıntıkası Futbol Heyeti dünkü nüshamızda intişar eden bir tebliğname ile İstanbul muhtelit futbol takımını, bugün, İngilizlerin kuvvetli bir muhtelit takımıyla müsabaka icra etmek üzere Kadıköyü’ndeki İttihat Spor Meydanı’na davet etti.

    “Roska” kulübünün İstanbul’a geleceği şayi olduğu esnada birkaç talim ve müsabaka yapan İstanbul muhtelit takımının aradan geçen üç ay zarfında tamamen atıl durduktan sonra böyle birdenbire egzersize davet olunması, takımı “Slavya” maçlarına hazırlamak arzusuna müstenid olmak lazımdı. Esasen tebliğnamenin serlevhası İstanbul futbol heyetinin bu endişesine tercüman olmaktadır.

    Binaenaleyh “Slavya”ya karşı hazırlandığı anlaşılan İstanbul muhtelit takımının tarz-ı teşkili hakkında futbol heyetinin nazar-ı dikkatini celb etmek isteriz.

    Davet olunan futbolistler meyanında kaleci Nedim Bey vazifesinin eridir. Yalnız son Altınordu müsabakasında mümaileyhin eli incinmişti. Eski selabetini iktisap etmemiş olan bir el ile kalecilik etmek evvela Nedim Bey’in sıhhati, saniyen muhtelit takımın menfaati namına iyi bir şey olmasa gerektir. Her ihtimale karşı mumaileyhe halef olmak üzere irae edilen Nüzhet Bey’e gelince: Bu zattan daha mahir bir kalecimiz daha vardır ki onun ismini namzetler meyanında görmemekle mütehayyiriz. Şekip Bey her halde tecrübe edilmek lazımdır.

    Müdafi Cafer Bey hakkında bir diyeceğimiz yoktur. Fakat Şükrü Bey’in müdafi olmasını muvafık bulamadık. Zira mademki muhtelit takım Slavya’ya karşı ihzar edilmektedir, oyuncuların çok koşan ve hiç yorulmayan Slavya muhacimlerini tevkif edebilecek kadar seri ve çevik olması iktiza eder, hâlbuki Şükrü Bey’in sürati azdır. Bizce Şükrü Bey, Zeki ve Bedri Beylerin arasına, sol iç muhacim olarak takıma ithal edilmeli ve müdafi olarak da Hasan Kamil Bey alınmalı idi.

    Muavinlerden Nihat ve İsmet Beyler diğerleriyle esasen kabil-i tebdil değillerdir. Lakin Feyzi Bey’e tercih edilecek birkaç futbolistimiz vardır. Mesela: İbrahim ve Sadi Beyler. Vakıa Feyzi Bey topa hâkimdir. Pas vermek hususunda oldukça melekesi vardır. Fakat Slavya’ya karşı ittihaz edeceğimiz tabiye mutlak tedafi olacağı için muavinler mümkün mertebe fazla koşanlardan ve vücutça kuvvetli olanlardan intihap edilmek muvafıktır. Bu sebeplere binaen biz Sadi ve İbrahim Beyleri namzetler meyanında görmek istedik.

    Muhacim hattı (dediğimiz gibi) Şükrü Bey ilave olunduğu takdirde İstanbul’da teşkili mümkün olan “ideal” muhacim hattı olur.

    Mamafih önümüzde fazla zaman olmadığı için bugün bittabi futbol heyetinin tertip ettiği takım sahaya çıkacaktır. Fakat Salı veya Çarşamba günü ikinci bir talim müsabakası daha tertip edilir ve müdafaaya Hasan Kamil Bey, muavinler hattına İbrahim veya Sadi Beylerden biri getirilir, muhacim hattına da Hasan Bey’in yerine Şükrü Bey geçirilirse, ümit ederiz ki, daha iyi bir netice hâsıl olur.

    8 Temmuz 1923 – Vatan Gazetesi

  • Tenisin Kalbi Sende Atar

    Tenisin Kalbi Sende Atar

    24 Haziran 1923 tarihli Vatan gazetesindeki bir haber, Fenerbahçelilere “Tenisin Kalbi Sende Atar” dedirtiyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Cuma Günkü Tenis Maçları

    Bugünkü Büyük Futbol Müsabakası

    Fenerbahçe, İngiliz Muhtelit Takımının Davetini Kabul Etti.

    Evvelce haber verdiğimiz veçhile Fenerbahçe tenisçileriyle Harbiye’deki İngiliz zabitleri arasındaki tenis maçları Cuma günü icra edilmiş ve hemen cümlesinde Türk gençleri muvaffak olmuşlardır. Tek (singl) müsabakalarda beşe karşı yedi ile Fenerbahçe Tevfik Bey (mumaileyh İstanbul Tenis Federasyonu Reisidir), dörde karşı altı ile Said Bey, beşe karşı yedi ile Zeki Bey, dörde karşı altı ile Galip Bey, dörde karşı altı ile Fuad Bey kazanmış ve yalnız sekize karşı yedi ile Şefik Bey mağlup olmuştur.

    Çift (dabl) müsabakalarda Said ve Tevfik Beyler takımı dörde karşı altı ile, Zeki ve Galip Beyler takımı üçe karşı altı ile, Fuad ve Reşad Beyler takımı beşe karşı yedi ile, Kemal ve Şefik Beyler takımı bire karşı Altı ile İsmet ve Suad Beyler takımı ikiye karşı altı ile galip gelmişler ve yalnız Semih ve Sabih Beyler takımı altıya karşı iki ile yenilmişlerdir.

    Kadınlar arasındaki tek müsabakalarda Fenerbahçe’den Matmazel Lusi, Miss Diana’yı bire karşı altı ile, Matmael Roza, Miss Beta’yı dörde karşı altı ile mağlup etmişlerdir.

    Kadın erkek muhtelit müsabakalarda Said Bey’le Matmazel Lusi takımı bire karşı altı ile ve Zeki Bey’le Matmazel Roza takımı keza bire karşı altı ile ihraz-ı galibiyet etmişlerdir.

    Fenerbahçeliler Cuma günü yaptıkları bu on altı maçtan on dördünü kazanmışlar ve rakiplerinin elli sekiz oyununa mukabil doksan altı oyun yapmışlardır.

    Müsabakaların nihayetinde İngilizler tarafından bir çay ziyafeti verilmiş ve Türk gençlerinin teniste kendilerine tefevvuk ettikleri beyan edilerek cümlesi ayrı ayrı tebrik edilmişlerdir.

    İngiliz oyunu olan teniste kendilerine mütefevvik oldukları bizzat İngilizler tarafından itiraf olunan gençlerimizin bu muvaffakiyetlerinden dolayı ne kadar iftihar edilse azdır.


    Bugün Taksim Stadyumu’nda Altınordu kulübü ile İngilizler arasında bir futbol müsabakası icra edileceğini yazmıştık. Türk kulübüne karşı çıkacak olan takım İngiliz topçu kıtaatının futbol takımıdır. Bu takım Fenerbahçe ile müsabaka icra etmiş olan topçu takımı ise pek kuvvetlidir. Mamafih Altınordu da en kuvvetli takımını tekrar tesis ve Refik Bey gibi maruf futbolistlerin iştirakini temin eylemiştir. Oyunun heyecanlı olacağını umarız. Neticeyi karilerimize arz edeceğiz.


    Turnuva şampiyonluğunu kazandığı için Fenerbahçe’yi maça davet ederek galip geldiği takdirde bir de kupa vadeden İngiliz takımının Irish Guard, Grenadier Guard ve Coldstream Guard’dan mürekkeb bir muhtelit takım olduğu tahakkuk etmiştir. Her biri ayrı ayrı mühim bir kuvvet olan bu İngiliz takımlarının birleştikleri takdirde arz edecekleri manzara ancak “müthiş” kelimesiyle tarif olunabilir ve Fenerbahçe’nin bu muhtelit takımı yenmesi müstehildir denilebilir. Mamafih bu Cuma günü Taksim’de icra edilecek olan bu müsabakadan -çok gayret ederlerse- gençlerimizin mahcup olarak çıkmayacaklarını ümit ederiz.


    Bugünkü Büyük Futbol Müsabakası

    Bugün Taksim Stadyumu’nda saat beş buçukta Altınordu ile İngiliz topçuları arasında icra edilecek futbol müsabakası bilumum spor müntesiplerini meraklı ve heyecanlı zamanlar geçirtecektir. Altınordululara galibiyet temenni olunur.

    24 Haziran 1923 – Vatan Gazetesi

  • Selahaddin Adil Paşa’nın Kararı

    Selahaddin Adil Paşa’nın Kararı

    Fenerbahçe ile Galatasaray, 15 Haziran 1923 tarihinde “Spor Matbuatı Kupası” finalinde karşı karşıya geldiler. “Spor Âlemi” ve “Türkiye İdman Mecmuası” dergilerinin düzenlediği turnuvanın finalinde Galatasaray, yedikleri golün ofsayt olduğunu iddia edip de sahadan çekilince Selahattin Adil Paşa’nın kararı şampiyonu belirledi. Aşağıda Vatan gazetesinde yayınlanan ve keyifle okuyacağınız maç haberi var.

    Fenerbahçe ve Galatasaray’ın kıymetli oyuncuları ile beraber, Millî Mücadelemizin kahramanı Selahattin Adil Paşa’yı saygı ve rahmetle anıyoruz. Nur içinde yatsınlar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Cuma Günkü Futbol Müsabakası

    Fenerbahçe Kulübü Sıfıra Karşı Bir Sayı ile Nasıl Galip Geldi?

    Saat beş buçuğu bulmuştu. Eski Taksim Kışlası’nın avlusu, bütün pencereleri, damları fesli, şapkalı, genç, ihtiyar, kadın, erkek belki on bin kişi ile dolmuştu. Ortada Galatasaray ile Altınordu’nun mütekait futbolistleri düşe kalka, inleye oflaya topun peşinde koşuyorlar, yekdiğerlerini teşvik için bağırıyorlar, bazen aralarında şakalaşıyor, gülüyor, güldürüyorlardı. Nihayet Galatasaraylılar bir gol yapmaya muvaffak oldular ve biraz sonra oyunları bitti. “Kin” şairi Emin Bülent Bey kollarını kabartarak geldi, İstanbul Kumandanı’nın elinden ihtiyarlar turnuvasına mahsus kupayı aldı.

    Şimdi büyük maç başlayacaktı. Seyirci safları sıkıştı, gözler Fenerbahçe ile Galatasaray’ın birinci takımlarının görüneceği kapıya dikildi. Evvela Fenerbahçeli, sonra Galatasaraylı gençler koşa koşa meydana çıktılar. Arkalarından Hakem Mösyö “Krati” göründü. Sükût umumileşti. Spor Âlemi gazetesi sahibi Sait Tevfik Bey tarafeyn takımları kaptanlarının kulaklarına bir şeyler fısıldadı. Günün kahramanları yan yana iki sıra oldular. İstanbul Kumandanı’nın önüne kadar gelip durdular. Kumandan Paşa her birine ayrı ayrı iltifat ederek göğüslerine iki kulübün renklerini taşıyan rozetleri taktı. Takım azası yerlerine gittiler ve altıya çeyrek kala müsabaka başladı. İlk haftaymın ilk nısfı Galatasaray’ın mütemadi hücumları ve Fenerbahçe’nin şedit bir müdafaasıyla geçti. Yirminci dakikadan sonra Fener de akınlarına germi vermiş. Fakat beklenmeyen zamanlarda yaptığı gollerine alıştığımız Zeki Bey, rakip tarafın müdafaa hututu arasından bir sel gibi akan Alâeddin Bey bugün Galatasaray kalesine ancak yirmi beş metre yaklaşabiliyorlar, ya ayaklarından topu kaçırıyor yahut neticesiz şutlarla izaa-i vakit ediyorlardı. Çünkü galibiyeti akla getirmeyen Galatasaray iki seneden beri tahakkuk eden mağlubiyetlerinde olduğu gibi üç veya dört gol ile yenilmemek için hücum hattından sol açığı muavinler hattına almış ve esasen ayağından sakat olan Fenerbahçe sol açığını büsbütün ihmal ederek geri kalan dört muhacimin karşısına altı kişi ikame etmişti. Ve ne kadar mahir olsalar, dört kişinin dört muavin, iki müdafi ve bir kaleciden mürekkep olan müdafaa hattını yarıp geçmesi imkânını selb eylemişti. Binaenaleyh birinci haftaym (yukarıda dediğimiz gibi) kısmen Galatasaray’ın ve kısmen Fenerbahçe’nin neticesiz akınlarıyla geçti.

    Neticeye taalluk eden cihetler itibariyle bu suretle geçen kırk beş dakika futbol kavaidi nokta-i nazarından türlü vekaile dolu idi. Tarafeyn onlarca “faul” yaptılar, oyun mütemadiyen durdu ve tekrar başladı. Hatta bir kere çirkin bir şekil almak üzere bulundu. Fenerbahçe sağ açığı Sabih Bey topu Galatasaray kalesine doğru sürerken Galatasaray muavinlerinden Edip Bey’i kazara veya ankasdin düşürdü. Edip Bey ayağa kalkar kalkmaz, Sabih Bey’in boynuna sarılarak vurmaya başladı. “Yanağına vurana öteki yanağını da arz et!” nasihat-i mesihanesine yirminci asırda kimde ittiba etmez. Binaenaleyh Sabih Bey de elini kolunu bağlayıp mütearrızın karşısında durmadı. İşe diğer müsabıklar da karıştı. Neyse takım kaptanlarının müdahalesi ile delikanlılar yekdiğerinden ayrıldı. Ama herkesin asabiyeti ziyadeleşti, etrafta ağır, korkunç bir kavga havası esmeye başladı.

    İkinci haftaymda başından itibaren Fenerbahçe vaziyete katiyen hâkim olmuştu. Artık top sahanın Fenerbahçe’ye ait olan nısfına nadiren geçiyor ve oyun Galatasaray kalesi civarında cereyan ediyordu.

    On sekiz dakika böyle geçti. Sıkışan Galatasaray müdafaası topu kale hattından harice attılar ve bittabi “korner”den bir ceza vuruşu verildi. Bedri Bey attı, top havalanarak Galatasaray kalesinin önüne, orada birikmiş olanların başlarının üzerine düştü ve baştanbaşa zıplamaya başladı; kaleye doğru giderken kaleci kurtardı, fakat Ömer Bey tarafından bir kafa darbesiyle kalenin sağ köşesinden içeri girdi. İlk golü Fenerbahçe yapmıştı. Derken dışarıdan birkaç kişi Galatasaray kalesine doğru koşuştular. Ve baktık ki top hakemin işaret ettiği gibi oyuna tekrar başlanmak üzere ortaya geleceğine kalenin önünde duruyor ve Galatasaraylılar sahayı terk etmeye hazırlanıyor. O zaman herkes sahaya hücum etti ve artık her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

    • Gol!
    • Hayır!
    • Ofsayt!
    • On kişi kalenin içinde iken ofsayt olur mu?
    • Olur.
    • Nasıl olur?
    • Bayağı olur.

    Artık laf ayağa düşmüştü. Altısından altmışına kadar herkes fikrini söylüyor, arada birkaç kişi (yeni bir maçın getireceği harı düşünerek): “Artık devam edilmez. Başka bir gün oynamalı” mütalaasını ileri sürüyordu. Bu keşmekeş içinde Türk sporculuğunun şerefini Selahattin Adil Paşa kurtardılar. Tarafeyni dinlediler. Hakemden iştişarede bulundular ve Galatasaray Reisi Yusuf Ziya Bey’e “Görüyorsunuz ki sahada itiraz dermeyanı usulden değildir. Müsabakaya devam ve lazımsa itirazınızı Federasyon’a bilahare arz edin” dediler. Ziya Bey: “Emredersiniz” dedi, fakat sahayı çoktan terk edip “Lokal”lerine avdet eden azayı bir türlü toplayamadı. O zaman Paşa Hazretleri selis bir Fransızca ile hakeme: “İcap eden merasimi ifa ediniz” buyurdular.

    Mösyö Krati de Fransızca olarak ilan etti: “Fenerbahçe sıfıra karşı bir gol ile Galatasaray’ı mağlup etmiştir”

    Bunun üzerine Paşa Hazretleri önlerinde duran kupayı Fenerbahçe takımı kaptanı Zeki Bey’e tevdi ve Fenerbahçe’yi sportmence harekâtından dolayı tebrik ettiler. İşte Fenerbahçe böyle turnuva şampiyonluğunu kazandı.

    Gelelim bu vakanın cihet-i fenniyesine: Galatasaray itirazında tamamen haksızdı. Çünkü evvela: Gol “ofsayt”tan olmamıştı. Saniyen: Ofsayttan olduğu kabul edilse bile bu husustaki itiraz sahada ve başıbozukçasına değil, dünyanın her tarafında olduğu gibi oyun ikmal edildikten sonra tahriren heyet-i aidesi (mesela İstanbul Futbol Federasyonu) nezdinde teşebbüsatta bulunarak dermeyan edilmek lazımdı.

    Bugünkü Müsabaka

    Bugün Kadıköyü’nde İttihat Kulübü’nde saat beşte mühim bir müsabaka icra edilecektir. Tarafeynden biri üç hafta evvel Fenerbahçe’yi ikiye karşı üç gol ile mağlup eden ve sonra Fenerbahçe’ye bire karşı beş gol ile yenilen İngiliz muhtelit takımı, diğeri de İstanbul’un en kuvvetli kulüplerinden Altınordu’dur. Gençlerimize muvaffakiyetler temenni ederiz.

    17 Haziran 1923 – Vatan Gazetesi


    Selahattin Adil Paşa'nın Kararı
  • İşgalde Tenis

    İşgalde Tenis

    Sitemizin ilk yazılarından birisiydi; “Türk Tenisinin Kalbi Fenerbahçe’de Atıyordu“. Bunu doğrulayan bir haber, 21 Haziran 1923 tarihli Vatan gazetesinden çıktı. İşgal döneminin spor haberlerini derlediğimiz sayfa malumunuz. Bu kupürü özellikle ana sayfaya da çekmek istedik. Zira “İşgalde Tenis” konusunda önemli bir metin olduğunu düşünüyoruz. Hemen altındaki Altınordu-İngilizler ve (ileride Harington Kupası olarak anlatılacak) Fenerbahçe-İngilizler maçı da ayrıca ehemmiyetli. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor

    Tenis Maçları – Pazar Günkü Futbol Müsabakası – İngilizler, Fenerbahçe’yi davet ediyorlar.

    Yarın öğleden sonra üçte Fenerbahçe kulübünün tenisçileriyle İngiliz tenisçileri arasında Harbiye mektebindeki “kort”ta on dört müsabaka icra edilecektir. Bu müsabakaların ilk altısı çift (dabl), diğer altısı tek (singl), diğer ikisi kadınlar arasında tek (singl) ve mütebaki ikisi de muhtelit (kadın ve erkek) olacaktır.

    Kış bidayetine kadar İstanbul sporcularından pek çoğunun hassaten meşgul olacağı bu spor hakkında –şu münasebetle– biraz malumat verelim: Tenis, asgari iki ve azami dört kişi arasında asfalt, katı toprak ve ince kesilmiş çayır üstünde oynanılır. “Kort” tesmiye edilen tenis mahali 11×23 metre ebadında bir müstatildir. Oyun levazımı lastikten küçük toplarla “raket” namı verilen o topları atmaya mahsus olan ortasına çaprazvari gerilmiş kirişleri ve bir sapı hamil beyzi şekil çemberlerdir. Kort, çizgilerle sekize taksim edilir ve ortasına bir ağ gerilir.

    Oyun kavaidine gelince: Tenisçilerden biri tarafından ortaya atılan topu düştüğü yerde iki defa zıplamaksızın iade etmek, harice çıkarmamak, ağa çarptırmamaktan ibarettir. Bu kavaid hilafında hareket eden taraf sayı kazanır. Bu veçhe ile kırk beş sayıdan fazla kazanan taraf bir oyun yapmış olur. Altı oyun bir partidir. İki partiyi üst üste veya üç partiden ikisini kazanan taraf maçta galip gelmiş demektir.

    Cuma günkü müsabakalara rücu edelim: Fenerbahçeliler İstanbul’un en iyi Türk tenisçileridir. Geçen seneler zarfında gerek yerli, gerek ecnebi Hristiyan tenisçilerden pek çoğunu yenmişlerdir. Müsabakaların neticesini bilahare bildireceğiz.

    ***

    Önümüzdeki Pazar günü Taksim stadyumunda Altınordu kulübü ile bir İngiliz takımı arasında bir futbol müsabakası icra edileceğini istihbar ettik. Neticesinden karilerimizi haberdar edeceğiz.

    ***

    Turnuva müsabakalarına iştirak etmiş olan İngiliz takımlarından birinin kaptanı şampiyonluğu kazanacak olan takıma karşı bir muhtelit İngiliz takımı çıkararak şampiyonu yenmeye çalışacağını bildirmişti. Şampiyonluğu Fenerbahçe kazanmış olduğundan yakında bu muhtelit takımla mühim bir müsabaka icra edileceğini mevsuken istihbar ettik. Bu haber tahakkuk ettiği takdirde müsabakanın yevm-i icrasından karilerimize ayrıca malumat vereceğiz.

    21 Haziran 1923 – Vatan Gazetesi

  • Profesyonellik

    Profesyonellik

    Türk futbolunun doğumundan itibaren tartışılan bir konu olan profesyonellik, 1941 yılında alevlenen bir tartışma neticesinde Zeki Rıza Sporel’in kalemine takılmış. 80 yıl önceden, bugün bile geçerliliğini koruyan satırlar var. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yanlış Telakkiler

    Muhtaç Bir Çocuğa Yapılan Yardım O Gence Profesyonellik Damgasını Vurduramaz

    Amatörlük-Profesyonellik davası son günlerde günün başlıca mevzuu halini aldı. Hemen hemen bütün sporcu gençliğe bir profesyonellik damgası vurdular.

    Evvela şunu bilmelidir ki profesyonelliğin bugünkü şartlar altında bizim memleketimizde tatbikine imkan yoktur. Maçlardan elde edilen hasılat kulüplerin mübrem ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Bu vaziyet dahilinde elbette ki profesyonelliğin tatbiki imkansız olur.

    Bizde maalesef profesyonelliğin manası da yanlış anlaşılıyor.

    Profesyonel demek bir teşekküle profesyonellik çerçevesi dahilinde muayyen şartlarla bir taahhüt altına girmek suretiyle mukavele ile bağlı sporculardır. Halbuki bizde kulüplerin insani düşüncelerle yaptıkları birkaç liralık zaruri masraf karşılığını profesyonellik diye telakki ediyorlar. Fakir bir ailenin çocuğu kulübünün idmanlarına gelmek için cebinde yol parası bulunmaz da ve ona yardım yapılırsa o çocuk bir profesyonel mi olur? Elbette hayır.

    Memleketimizde menafii umumiyeye hadim müessesattan olan kulüplerimizin unutulmamalıdır ki bir de içtimai cephesi vardır. Esasen o cemiyet, fakir bulunan azasına yardımla mükelleftir. Bu vazife o cemiyetin ana hatlarını teşkil eder.

    Farz edelim ki bu yardımı mensup bulunduğu cemiyet yapmadı da bir arkadaş insani bir hizmet olarak yaparsa o çocuk profesyonel midir? Ve kulübün yapacağı yardımla herhangi bir kimsenin yapacağı yardım arasında ne fark vardır?

    Şunu da bilmeliyiz ki bugünkü hayat şartlarına göre, bu çocuklara zaruri masrafları verilmedikçe bu işin yürümesine imkan yoktur. Çünkü fakir bir aile çocuğunun bir lira masraf yaparak antrenmana gelmesi mümkün değildir.

    Biz esasen bu zaruri masrafı kabul ederken bu noktaları düşünmüştük. Randıman almak, antrenmanlara çocukları getirebilmek için yegane çare olarak bunu bulduk. Çocuk aldığı parayı ancak vapur ve tramvaya veriyor. Bununla maişet temin etmiyor ki bunu profesyonellik olarak kabul ediyorlar. Bu çok sakat bir düşüncedir. Gençliğin alnına bu şekilde profesyonellik damgası vurmak da büyük haksızlık olur.

    Sporumuzu kurtarmak istiyorlarsa yapılacak daha büyük işler var. Her şeyden evvel kulüplerimizi yaşatmak, sporumuzu kurtarmak için çareler aramalıyız.

    Her gün bir sual karşısında kalıyoruz. Bize soruyorlar: Futbolumuz yükseliyor mu, geriliyor mu diye… Hiç şüphe yok ki bugün düne nazaran daha gerilemekteyiz. Bu vaziyet dahilinde daha da gerileyeceğiz. Çünkü eleman yetişmiyor. Eskiden bir futbolcu üçüncü takımdan başlayarak kademe kademe birinci takıma yükselirdi. Birinci sınıf futbolcular arasında yer alması da büyük bir hadise olurdu. Halbuki bugün futbolcular doğrudan doğruya birinci takımlar arasına karışmakta ve tabiatıyla muvaffak olamamaktadırlar. Bir defa da muvaffak olamayınca da istidatlı bir genç de olsa ortadan silinip gidiyor. Futbolumuzun yükselmesini istiyorsak evvela işe genç takımlardan başlamak lazımdır. Bir futbolcu zamanla yetişir Kulüplerimizin genç takımlar teşkil etmeleri ve bu takımlar arasında müsabakalar tertibi suretiyle ancak eleman yetiştirilebilir. Onun içindir ki sporda her şeyden evvel gençliğe ehemmiyet şarttır.

    Zeki Rıza Sporel | 21 Eylül 1941 – Vatan Gazetesi (Profesyonellik)

  • Tehlikeli Eğlenceler

    Tehlikeli Eğlenceler

    Fenerbahçe’nin 29 Haziran 1923 (Harington Kupası) maçından hemen sonra, 3 Temmuz 1923 tarihinde yayınlanan Vatan gazetesinde aşağıdaki haber yayınlandı. Galatasaray’ın İngiliz işgal kuvvetleri takımıyla yaptığı maçta emekli oyuncularından birini oynatması tehlikeli eğlenceler olarak nitelenmiş.

    Bu haberin (tarihsel tartışmalar özünde) bir önemi daha var.

    Fenerbahçe işgalcilerle maç yaptığı için tuhaf argümanlarla eleştiriliyor. Oysa gördüğünüz gibi, Fenerbahçe’nin Harington Kupası maçından sadece üç gün sonra, aynı takımla Galatasaray da oynadı ve yenildi.

    Ayrıca Galatasaray kurucusu Ali Sami Yen, Türk takımlarınının işgal kuvvetleriyle maç yapmasının en büyük destekçilerinden biriydi.

    İşgal ve esaret hazin birer tecrübedir. Allah tekrar yaşatmasın. X bir kulübü işbirlikçi veya vatan haini olarak etiketlemek için o dönemi yaşamak gerekir. Tek umumi gerçek “dönemin ve halkın” hissiyatıdır. Fenerbahçe içinse tek gerçek tanım şudur: Esir Şehrin Moral Kaynağı!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Galatasaray’ın Cuma Günkü Müsabakası

    Galatasaray’ın futbol birinci takımı, geçen Cuma günü Fenerbahçe’ye mağlup olan İngiliz muhtelit takımıyla (fakat merkez muavinle diğer bir iki İngiliz eksik olduğu halde) habersizce bir müsabaka yaptı.

    Galatasaray, müdafi olarak Süleymaniye kulübünden Osman Nuri ve Ahmet Beyleri almış, sağ açık mevkiine de mütekaidin takımında oynayan Mehmet Bey’i geçirmişti.

    Netice: İlk haftaymda tarafeyn birer gol ve ikinci haftaymda da İngilizler iki gol yaptılar. Binaenaleyh Galatasaray bire karşı üç gol ile İngiliz takımına yenilmiş oldu.

    Sporda yenilmek de yenmek kadar şereflidir. Fakat ciddiyet elden bırakılmamak şartıyla…

    Böyle topa vurmasını bile unutmuş olan mütekait Mehmet Bey gibi futbolistler İngiliz muhtelit takımının karşısına çıkarılınca müsabaka müsabakalığını kaybeder.

    Bundan Galatasaray’ın (takım teşkilatıyla mükellef olan azası her kim ise) müteessir olmasa bile Galatasaraylılarla beraber bütün müsabakada bulunan Türkler müteessir olur.

    Galatasaray zimamdarlarına böyle tehlikeli eğlencelerden ihtiraz etmelerini tavsiye ederiz.

    3 Temmuz 1923 | Vatan Gazetesi (Tehlikeli Eğlenceler)

  • On Gole Bedel Gol

    On Gole Bedel Gol

    99 yıl önce Fenerbahçe Slavia Prag’a karşı oynadığı maçı 1-10 kaybettiğinde halk tek golde büyük payı olan Alaaddin Baydar’ı stadyum kapısına kadar omuzlarda götürmüştü. Beklenen, umut edilen, taahhüt edilen ve yapılan arasındaki denge taraftarın da ruh halini belirliyor. Aşağıdaki yazı Vatan gazetesinde, muhtemelen Nasuhi Baydar tarafından kaleme alınmış maç haberi ve on gole bedel gol hikayesi…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Dünkü Futbol Maçının Neticesi

    (18 Temmuz 1923 – Vatan Gazetesi)

    Slavya 10 – 1 Fenerbahçe

    Fenerbahçe İstanbul futbolculuğunun şerefini kurtardı. Bugün Slavya, Fenerbahçe, Altınordu ve Galatasaray azasından mürekkep muhtelit takımla karşılaşıyor.

    Stadyum: 17 Temmuz 1339, saat 5:15. İstanbul futbolculuğunun ümidi bugün Fenerbahçe’de… Muvafık ve muhalif -şampiyon takım mevzubahis olunca futbolda da muvafıklar vardır- evet muvafık ve muhalif, hemen herkes bugünkü müsabakanın yüzümüzü güldüreceğini ümit ediyor. Ve bu ümit, iki evvelki müsabakanın suret-i cereyanından ve Fenerbahçe’nin gayrikabil-i itiraz olan maharetinden inbias ediyor. Filvaki Galatasaray nasıl mağlup olmuştu? Slavia Altınordu’yu ne surette yenmişti? İnsan bu suallerin cevaplarını kendi kendine verirse Fenerbahçe’den ümitvar olmakta haklıdır. Sonra Galatasaray’ın da, Altınordu’nun da akıncıları arasında bir Alaaddin ve bir Zeki var mıdır? Olsaydı zuhur eden o kadar fırsat kaçırılır mıydı? Bir istatistik meraklısı evvelki günkü müsabakada Slavia tarafından yirmi altı, Altınordu tarafından da on iki şut çekildiğini hesap etmiş… Biliyoruz ki Slavia‘nın yirmi altı şutundan yedisi gole tahvil etmişti. Hâlbuki Altınordu’nun on iki şutundan biri gol olmamıştı. Sebebi: şutların uzaktan çekilmiş ve kaleci tarafından suhuletle iade edilmesinden ibaretti. Fakat kuvvetli İngiliz takımlarının hemen hepsine birer ikişer gol hediye etmiş olan Zeki, Slavia kalecisinin İstanbul’dan Prag’a hiçbir hatıra götürmemesine muvafakat eder mi?

    İşte, Slavia maçlarıyla alakadar olan İstanbulluların bugünkü (dünkü) müsabaka hakkındaki düşüncelerinin muhassalası budur.

    Evet, herkes Fenerbahçe’den Slavia’ya birkaç gol umuyor, bittabi galibiyet değil… Bu, yedişerden on dört golü henüz unutulmamışken fazla nikbinlik olurdu.

    İstanbul’da mütevattın maruf Çekoslovakyalı hakem, Mösyö Kratki’nin bugünkü (dünkü) müsabaka hakkında ne düşündüğünü sordum. “Bilmem” dedi. Israr ettim. “Slavia’nın oyununa bakar” diye cevap verdi. Anlaşılan o da vatandaşlarının muvaffakiyet-i mutlakasından şüpheli.

    İşte alkışlar yine başladı. Çekler de Türkler de yine karşı karşıya… Berberin biri: “Berber saçım ak mı kara mı?” diye sorana “Önüne düştüğü zaman görürsün” demiş. Biz de şimdi göreceğiz.

    Bugünkü hakem Çekoslovakya futbol federasyonu reisi idi. İlk düdük altıya on kala öttü. Ve ilk hücum Slavia tarafından yapıldı. Slavialılarda bugün diğer iki günkünden fazla şiddet ve çâlâkî vardı. Anlaşılan rakiplerinin İstanbul’un en kuvvetli takımı olduğunu öğrenmişlerdi.

    İlk hücum dalgaları kırıldıktan sonra Fenerliler de Slavia kalesine doğru birkaç münferit teşebbüste bulundular. Fakat Slavia’nın iki defa devasa müdafiini geçmeye muvaffak olamadılar. Slavialıların ayağına takılan bir top iki pasla Fenerbahçe kalesi önüne geldi ve Ştapel’in bir şutuyla kaleye girdi.

    Mütekabil hücumlarla beş dakika daha geçti ve topu yine önlerine takan Slavialılar fevkalade seri paslarla Fener müdafaasını geçerek ikinci golü de yaptılar. Top ortaya geldi. Fener hücuma başladı. Bir iki şut çekildi. Fakat uzaktan atılan bu şutları kaleyi “Hanya” suhuletle kurtardı. Yirmi beşinci dakikada Fahir Bey’in bir hatası yüzünden Slavia üçüncü golü de yaptı. Müsabaka tarafeyn hücumlarıyla devam ederken şaşırtıcı paslarla Fener müdafaa hattını yaran Slavialılar dördüncü golü yaptılar. Haftaymın hitamından beş dakika evvel Cafer Bey’in kale civarında el ile topu tutması üzerine kaleye bir serbest vuruş verildi ve bu suretle beşinci gol de oldu.

    İkinci devrenin ilk yirmi dakikasında Slavialılar sistem dairesinde yekdiğerine verdikleri paslar sayesinde iki gol daha yaptılar. Fenerbahçe, Galatasaray ile Altınordu’dan fazla gol ile yenilmek üzere idi. Bu esnada Zeki Bey’den bir pas alan Alaaddin Bey Slavia müdafaa hattını kendi başına yararak topla beraber rakip kalesine girdi. Üç müsabaka esnasında Slavia kalesine ilk ve son gol olmuş ve Fenerbahçe İstanbul futbolculuğunun şerefini kurtarmıştı. Stadyum inledi. Fesler havalarda uçtu. Oyuna tekrar başlamak üzere bir defa da Slavialılar topu sahanın ortasına getirdiler. Fenerbahçe bir gol daha yapmak için tekrar çalışmaya başladı.

    Fakat ağızlarını tadını alan Slavialılar Alaaddin’i, Zeki’yi teker teker tutmaya başladılar. Mamafih yine fırsat buldukça gol adedini tezyid etmekten fariğ olmadılar. Bu suretle sekizinci, dokuzuncu ve onuncu gollerini de yaptılar. Sekize yirmi kala müsabaka nihayet buldu. Sahaya hücum eden halk üç müsabakanın tek golünü yapmayı muvaffak olan Alaaddin Bey’i stadyum kapısına kadar el üstünde götürdü.

    Dünkü müsabaka heyet-i umumiyesi itibariyle diğer iki müsabakadan pek farklı değildi. Yalnız Slavialılar yukarıda da dediğimiz gibi daha şedit ve daha seri bir oyun oynadılar. Her halde ellerinden geleni yaptılar. Buna mukabil Fenerbahçe’nin bilhassa müdafaa hutûtu kendisinden beklenildiği kadar muvaffakiyet gösteremedi. Hücum hattı muavinlerden fazla yardım göremediği için ancak fırsat buldukça ilerleyebildi.

    Slavialılar bilaistisna güzel oynadılar. Fenerbahçe’den başta Alaattin Bey olmak üzere Zeki, Sabih, Bedri, Fahir ve Kadri Beyler vazifelerini hakkıyla ifa ettiler.

    Slavia bugün stadyumda Fenerbahçe, Altınordu ve Galatasaray muhtelit takımı ile karşılaşacak. Muhtelit takımda Nedim, Cafer, Şükrü, Kamil, Feyzi, Baytar Kamil, İbrahim, İsmet, Nihat, Emin, Alaaddin, Zeki, Hüsnü, Bedri ve Sabih Beylerin bulunduğu heyet-i tertibiyece haber verilmekte ve bu zevatın saat dörtte stadyumda hazır bulunmaları rica edilmektedir. Bugünkü müsabakanın galibine Selanik Bonmarşesi tarafından büyük bir vazo hediye edilecektir.

    (18 Temmuz 1923 – Vatan Gazetesi)

  • Fenerbahçe’den İşgalcilere 5 Gol Daha

    Fenerbahçe’den İşgalcilere 5 Gol Daha

    29 Haziran 1923’ün yıldönümü yaklaşıyor. Ama bugün Fenerbahçe’nin işgalde oynadığı maçların bir diğerinin yıldönümü.

    Yukarıda gördüğünüz kupürler, 4 Haziran 1923 tarihli Vakit ve Vatan gazetelerine ait.

    Fenerbahçe, 3 Haziran 1923 tarihinde (Rüştü Dağlaroğlu’nun kayıtlarına göre) “İngiliz Kara Karması”nın karşısına çıktı.

    Cem Ertuğrul’un “Şekip, Osman Nuri (Süleymaniye’den), Cafer, Fahir, İsmet, Kadri, Bedri, Ömer, Zeki Rıza, Alaeddin, Sabih” şeklinde verdiği Fenerbahçe on biri maçı 5-1 kazanmayı başardı.

    İngiliz Takımı 1 – 5 Fenerbahçe

    Dün Kadıköyü’nde İttihat Spor Kulübü’nde Fenerbahçe Kulübümüz geçen hafta mağlup olduğu İngiliz takımıyla çarpışmış ve (1)e mukabil (5) gol ile galip gelmiştir. Fenerbahçe’yi bu muvaffakiyetinden dolayı tebrik ederiz. Tafsilat yarınki nüshamızdadır.

    4 Haziran 1923 – Vakit Gazetesi

    Fenerbahçe’nin Galibiyeti

    İngiliz Muhtelit Takımı Bire Karşı Beş Golle Mağlup Olmuştur

    Dün Fenerbahçe muhtelit İngiliz takımını bir gole karşı beş golle yendi. Oyun çok heyecanlı oldu. Müsabakanın ilk kısmında Fenerbahçe’den Ömer Bey’in ayağı sakatlandı. Buna rağmen Fenerbahçeliler yine aynı şiddetle oyuna devam ederek birinci haftaymda bir ve ikincide de dört gol daha yaptılar. Şu suretle geçen haftaki mağlubiyetin acısını şanlı bir surette çıkarmış oldular.

    4 Haziran 1923 – Vatan Gazetesi

    Vakit gazetesinin bahsettiği tafsilatı, yanı detayları da bir başka gün veririz. Fenerbahçe’nin işgalde yaptığı maçları küçümseyenlere yazacak daha çok şeyimiz var. Tarih belgeyle yapılır…

  • Esir Şehrin Moral Kaynağı

    Esir Şehrin Moral Kaynağı

    Bugün sizlerle “Türk futbolunun ilk yıllarında hiçbir maç gazetelerde yer almadı” şeklinde göz göre göre yalan söyleyenlere ders verecek bir şey paylaşacağız. Fenerbahçe nasıl esir şehrin moral kaynağı olmuş, bunu göreceksiniz.

    Harington Kupası’nın fotoğrafını ve detaylarını araştırmak için açtığımız sayfada, dönemin Tevhid-i Efkar ve Vatan gazetelerinin birinci sayfalarında bu maça yer verildiğini görmüştük. Şimdi bunlara biri daha eklendi. Vakit gazetesi…

    Tarih, belgeyle yapılır. Birkaç tane ergeni etkileyip vatana hizmeti geçmiş insanları karalamanın adı çok başka bir şey…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İngilizler Yenildi

    Fenerbahçe 2, İngiliz Muhtelit Takımı 1 Gol Yaptılar

    Dün Taksim Stadyumu’nda heyecanlı ve mühim futbol maçları icra edilmiştir. Stadyum kesif bir temaşakar ile dolmuştu.

    Günün mühim müsabakası Fenerbahçe ve İngiliz muhtelit takımı arasında olan idi. Müsabakaya Fenerliler sağlam takımlarıyla gelmişlerdi. Hasım taraf da kuvvetliydi. Hakem bir İngiliz intihap edilerek maça saat altıya doğru başlandı. İlk 15 dakika tamamen İngilizlerin hâkimiyetini gösteriyordu. Bu faikıyet İngilizlere bir sayı kazandırdı. Bundan sonra netice değişmeyerek parti nihayetlendi.

    İkincinin başlangıcında Ömer Bey’in iyi bir pasından istifade eden merkez muhacim Zeki Bey vaktinden evvel kaleden çıkan İngiliz kalecisinin ayakları yanından mahirane bir şutla sayıyı yaptı.Bu sayıdan sonra Fenerliler hasmı fazla sıkıştırmaya başladılar ve oyunun nihayetine 10 dakika kala yine Zeki Bey tarafından ikinci sayıyı yaparak müsabakayı kendi galibiyetleri ile neticelendirdiller.

    Müsabakada İngilizlerden kaleci, merkez muavin, merkez muhacim, sol açık güzel oynamışlardır. Fenerlilerden İsmet, Kadri, Zeki, Şekip Beyler galibiyete yegâne âmil olmuşlardır. Fenerbahçe’nin bu muvaffakiyeti şahane addedilmeye şayandır. Maçın hitamında günün en kıymetli oyuncusu Zeki Bey ahalinin omuzların üstünde taşınarak şiddetle alkışlarnmıştır. Gençlerimizi hararetle tebrik ederiz.

    Aynı günde Fenerbahçe ikinci takımı 3 golle Galatasaray’ın ikinci takımına galip gelmiş ve üçüncü takımı da Darüşşafaka üçüncü takımına 2 sayı ile mağlup olmuştur.

    30 Haziran 1923 tarihli Vatan gazetesinden…


    Merak edenler inceleyebilsin diye, gazetelerin yüksek çözünürlüklü resimlerini de aşağıya ekledik.

    Fenerbahçe… Esir Şehrin Moral Kaynağı

    30 Haziran 1923 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinin 1. sayfası

    30 Haziran 1923 tarihli Vakit gazetesinin 1. sayfası

    30 Haziran 1923 tarihli Vatan gazetesinin 1. sayfası