Etiket: Vildan Aşir Savaşır

  • Bayram Haftası

    Bayram Haftası

    Pek az kişi bilir ama Halit Kıvanç‘ın Fenerbahçe yazarlığı muhteşemdir. Üstat her hafta kaleme aldığı “Fener Alayı” köşesinin “Bayram Haftası” başlıklı yazısında, Fenerbahçe Stadı’nın 1949 yılındaki açılışını yazmış. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bayram Haftası

    Allah’ın inayetiyle stadımızı açtık. Lâkin geçen Pazar Kadıköyü’nü bir görmeliydiniz! Doğrusu yarım Üniversite inşaatını, yıllanmış Radyo Sarayı’nı düşününce bu mütevazı stad karşısında iftihar duymamak elde değildi.

    Malûmunuz, bu seneki kış gariplik ve şiddette meşhur Ceza Hey’etimizi bile gölgede bıraktı. Bir bakıyorsunuz kar, fırtına, tipi, soğuk, don… Bir de bakıyorsunuz güneş, parlak sema, ılık rüzgâr, bahar güneş! Amma isterseniz bir sokağa çıkın! Mektep çocuklarına bir haftalık kartopu tatili kazandıran modern nezle hazır: Hapşuuu!

    Eeee böyle havada da cahil yan hakemi gibi şaşkına dönmemek mümkün değil… (Lafa bakın yani! Sanki hakemin bilgilisi olurmuş da…)

    Neyse ki Ulu Tanrı bizleri çok seviyormuş da hemen imdadımıza yetişti. Aman efendim, neydi o hava, neydi o hava? Hani hilafsız söylüyorum, bu kışta o güzel havayı görüp de sandığa koşup mayoyu çıkarmamak elde değildi. (Ne attım ama? Maç tahmini yazıyorum sanki!)

    Kısacası yirmi beş kuruşluk roman tabiriyle tam “yazdan kalma” bir gündü.

    Stadın önündeki mahşeri kalabalığı yararak ve insana serbest seçimi hatırlatan jandarmaların yanından geçerek içeri girince hepimiz bir “Aaaaa!” çektik. Ne ayıplıyorsunuz canım? İnönü Stadı’nın 21 kademeli tribünlerine: “Amma da yüksek ha?” dedikten sonra Fener Stadı’nın 35 kademeli tribünü karşısında “Aaaa!” değil, alfabenin bütün harflerini sıralasak yine az…

    Çok geçmeden Şehir Bandosu marşlara başladı. Ankara radyosunu dinleye dinleye Şopen’le Bethoven’e alışmış olan halk, zeybek havalarını dudak bükerek karşıladı. Nihayet kordela da kesildikten sonra Vali Lütfü Kırdar’ı sahanın ortasında gördük. Topa ilk vuruşu o yapacaktı. Fakat epey durakladıktan sonra yanında bulunan Vildan Aşir’in kulağına eğildi ve : “W mi vurayım?” diye sordu. “Bu hususta hükümetin nokta-i nazarı ne?”

    Derken ilk vuruş yapıldı. Böylece sayın valimiz bir sene evvel temel atma ve bir sene sonra da kordela kesme törenlerinde hayli yorulmak suretiyle stadın bu hale gelmesine büyük mikyasta yardım etmiş oldu.

    Nihayet oyun başladı. Fenerbahçelilerin bugünün şerefine tertiplemiş oldukları gol müsabakası zevkle seyredildiği sırada hakemin bir kararı tribünü az kalsın Kravçenko davasına çeviriyordu. Neyse ki haftaym imdada yetişti.

    Nihayet oyun bittiği zaman İnönü Stadı’nın frigofrik tribünlerinde titremiş tecrübeli seyircilerin verdikleri parayı helal ederek staddan çıktıkları görüldü.

    Bu sırada büyüklerden birine sokulup “Efendim” diyecek oldu, “Şu İnönü Stadı’nın duşlarının ısıtılmasını rica…”

    Büyüğümüz tebessümle: “Haydi haydi” dedi, “Soğuk duş insanı daha dinçleştirir”

    Kendisine artık: “Öyle amma, hasta oluyor çocuklar…” diyemedim.

    Muhakkak ki ona da: “Aldırma” cevabını verecekti, “Sporcudur onlar. İki günde iyileşiverirler.”

    Halit Kıvanç | 21 Şubat 1949 – Öz Fenerbahçe (Bayram Haftası)

  • Bu Koltuk Başka Koltuk

    Bu Koltuk Başka Koltuk

    Türk futbolu 2021-2022 yılını yönetim katında büyük çalkantılarla geçirirken, biz 1986 yılına gidelim ve İslam Çupi‘nin “Bu Koltuk Başka Koltuk” dediği Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı üzerine yazdıklarına bakalım. Yazının son cümlesi müthiş bir tespit içeriyor. Aradan geçen 36 yıla rağmen hâlâ iyileşmeyen bir hastalığın teşhisi…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Mutat Not : Yolunuzu, üstadın yazılarının derlendiği IslamCupi.org adresine düşürmeyi unutmayın.


    Bu Koltuk Başka Koltuk

    Futbol Federasyonu Başkanlığı, öyle sıradan bir “baş” değil, ciddi bir “baş”tır.

    Alman Futbol Federasyonu Başkanı Neuberger, dilediği anda telefonun ahizesini kaldırır ve başbakanı ararsa, Kohl’un kafasından düşürmediği adamdır.

    Havelange, FIFA Başkanı olmadan önce, 25 yıl icra-i büro ettiği Brezilya futbolunun patronluğu sırasında cumhurbaşkanı ile haftada bir mutlaka bir sabah kahvaltısı eder ve ülke futbolunu sahası ile parası ile enine boyuna bir devlet masasına yatırırlardı.

    İtalya, İspanya, İngiltere gibi futbolda Avrupa krallığını sürdüren ülkelerde, futbol federasyonu başkanları, devlet protokolü içinde mütalaa edilir şekilde bir ciddi sarıp sarmalanmış adamdır.

    Enver Sedat’ın kızının düğün töreninde hazırlanan evrensel davetiye protokolünde Alman futbolunun imparatoru Franz Beckenbauer’in de bulunması, futbolculukta süper star olmanın futbol federasyonu başkanı kişiliğinde saygın bir ağırlık kazanmanın çok ciddi ve önemli bir mesele olduğunu belgelemektedir.

    1985 yılında Türkiye’de “ya davulcuya, ya zurnacıya” giden Futbol Federasyonu Başkanlığı, başlama yılı olan 1923’te hiç de hafife alınmış bir pamuk ipliği değildi.

    Türk futbolunun ilk Federasyon Başkanı, kendisine “esrarengiz adam” lakabı iliştirilen Yusuf Ziya Öniş’tir.

    Atatürk takımının başoyuncuları arasında olan Yusuf Ziya’nın yanına girmek için 15 gün öncesinden randevu alınır, esrarengiz adam İngiliz kuponu giyer, bir iki lisanı kusursuz konuşurmuş…

    Öniş’ten sonra o koltuğa oturmuş Muvaffak Menemencioğlu, Hamdi Emin Çap, Sadi Karsan, Vildan Aşir Savaşır, Ulvi Yenal da, saygın kişilikleri, engin kültürleri, lisan rahatlıkları ile Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı “devlet içinde devlet” olma gibi bir yüce makama çevirmişlerdir.

    Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı “koltuğuna yakışan adam” ağırlığında tutan son iki isim vardır. Orhan Şeref Apak ve Hasan Polat…

    12 Eylül’den sonra Yılmaz Tokatlı’nın şahsında “paşa”laşmaya başlayan federasyon sedareti, ne yazık ki, kısa sürdü.

    Türkiye’de özellikle son 15 yılda Futbol Federasyonu Başkanlığı, müthiş bir kişilik erozyonuna uğramıştır, yani tilt…

    Seçilen isimler, telefon rehberi nizamında ve çabukluğunda düzenlenmiş, makamın saygınlığı eritilmiş, tüm futbol icraatı, politik bir otomatiğe bağlanmış ve Futbol Federasyonu Başkanlık makamı, herkesin bağırıp çağırdığı bir “odacılar odası” küçümserliğine hapsedilmişti.

    Türk futbolunun ölümüne, Milli Takım mevtasına ağıt yakanlar, esas ölünün Futbol Federasyonu Başkanlık odasında yattığının acaba neden farkında değillerdi?

    Bu bakımdan, görevin Ali Uras’a verilmesini, nihayet düşünenleri alkışlamak gerek…

    Sayın Uras’ın şahsında Futbol Federasyonu Başkanlığı çok ciddi, çok saygın, lisan bilen, tıp neşteri evrensel olan çok önemli bir insana teslim edilmiştir.

    Verilen görevin, alınan nöbetin ne mene belalı bir iş olduğunu en iyi bilen insan, bizzat Sayın Uras’ın kendisidir.

    Bana göre, başarı her şeyi yenilemekten geçiyor, Federasyon’un 06 Ankara adresinden tutun da, koltuk masasına, bugüne kadar orasını han kapısı yapmış ve ne kadar insan varsa, onları da yok ederek yeni ufuklara, yepyeni bir kadro ile yeni ve dinamik bir anlayışla uçmalıdır Ali Uras…

    Yanına eskiye ait hiçbir şey almamalıdır. Çünkü, futbolumuz bugüne kadar ne çekti ise, “Eskiler alıyorum” diyenlerden çekti…

    İslam Çupi | 9 Aralık 1986 – Milliyet Gazetesi

  • Kim Kimdir?

    Kim Kimdir?

    Türk spor tarihinin en büyük sorunlarından biri fotoğrafların teşhisi. En büyük soru ise aynı başlıktaki gibi : Kim Kimdir?

    Yukarıdaki fotoğrafı Twitter hesabımızda yayınladığımızda açıklama olarak şunu yazdık:

    “Büyük ihtimalle bir spor bayramı… En sağda Muvaffak Menemencioğlu, yanında Zeki Rıza Sporel, biraz ileride Fuat Hüsnü Kayacan ve Elkatipzade Mustafa Bey. En solda Ali Sami Yen, arkalarda ise Con Kemal Onan ve Nihat Bekdik göze çarpıyor.”

    Sağ olsun, kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu mesaj attı ve yanlışlarımızı düzeltti. Aşağıda mesajını aynen yayınlıyoruz. Gerçekten çok faydalı bir bilgi. Keşke bütün fotoğraflar için aynısını yapabilecek bir zamanımız, fırsatımız olsa…

    Daha aşağıda ise dönemin Akşam gazetesinden fotoğrafın özeti var.

    “8 Haziran 1947. Fenerbahçe Stadı. Fenerbahçe-Galatasaray spor bayramı. Ön sıra soldan : Ali Sami Yen, Dr. Ömer Seyfettin Yalkın, Saim Gogen, Elkatipzade Mustafa, Dr. Hamit Hüsnü Kayacan, Vildan Aşir Savaşır, Zeki Rıza Sporel, Muvaffak Menemencioğlu. İkinci sıra soldan : Füruzan Şansal, Mithat Ertuğ, Übeyid Çınar, Vahyi Oktay, Asaf Çınar, Mehmet Nazif Gerçin, Av. Ramiz Bakanoğlu, Hasan Kamil Sporel. Con Kemal’in sağında Suphi Batur, Hasan Kamil’in iki arkasında yüzü yarım gözüken beyaz ceketli Ulvi Yenal. Mehmet Nazif’in (papyonlu) arkasında Niyazi Sel. Nihat Bekdik’e benzettiğiniz kişi Suphi Batur. Fuat Hüsnü değil Hamit Hüsnü.”

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe-Galatasaray Bayramı

    Fenerbahçe-Galatasaray kulüpleri senelik bayramlarını dün Fenerbahçe Stadı’nda kutladılar. Memlekette en fazla sevilmiş olan iki kulübümüzün bayramı hep birlikte tesidetmek için stada her zamanki gibi kulüplerin taraftarlarından mürekkep büyük bir kalabalık toplanmıştı. Merasime saat 14 te geçit resmiyle başlandı. Deniz bandosunun temposuna ayak uyduran gelmiş geçmiş bütün Fenerbahçeli ve Galatasaraylıların iştirak ettiği bu geçit resmi çok muntazam ve heybetli oldu. Önde saçları beyazlanmış, göbeklenmiş idareci ve mütekait sporcular, ortada kulüplerin atlet, denizci, basketbolcu, boksör ve futbolcuları muntazam bir yürüyüş yaparak şeref tribününün önünde yer aldılar.

    Şanlı bayrağımız direğe çekilirken hep birlikte İstiklâl marşı söylendi. Bundan sonra Galatasaray’ın 1 numaralı âzası Ali Sami Yen mikrofon başına gelerek Galatasaray’ın kısa bir tarihçesini yaptı. Ve iki kulübü birbirine yaklaştıran sebepleri saydı. Fener sahasının Türk sporunda oynadığı rolden bahsetti. Zaman zaman alkışlarla kesilen bu nutka, Fenerbahçe’nin reisi Muvaffak Menemencioğlu mukabele etti. Ve bu suretle bayramın merasim programı nihayetlenmiş oldu. Bundan sonra müsabakalara geçildi.