Belki sadece çok uzakta olduğu için, belki de gerçekten her şey daha kaliteli olduğundan… Her nedense çok özlenen zamanların birinde, 1950 yılında Fenerbahçe’nin Sarı Kanarya’sı Cihat Arman, Roma’da Müzeyyen Senar’a rastlamış. Öz Fenerbahçe dergisinde “Müzeyyen Senar’la Roma’da Bir Saat” başlığıyla yayınlanan yazıda Fenerbahçe’nin aynı zamanda kuvvetli bir kaleme sahip olan efsanesi, bu büyük tesadüfü yazıyor.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Rengarenk Şortlar
Roma’dan İstanbul’a hareketimden bir gün evveldi. Son defa olarak caddelerde sağa sola ve vitrinlere bakınarak dolaşırken gözüm, bir dükkanın içinde Galatasaraylı Bülent’le Beşiktaşlı Faruk, önlerine serilmiş olan bir sürü rengarenk şortlardan hangisini alacaklarını şaşırmış vaziyette idiler. Kendilerine daha merhaba dememiştim ki arkamdan “Ayol ben bundan bir şey anlamadım. Daha büyük ve irisi yok mu?” diye bir kadın sesi geldi. Merakla arkama dönüp baktığım zaman bir de ne göreyim. Telaşlı telaşlı konuşarak elinde mavi bir şortla bize doğru gelen kadın, sevimli ve kıymetli ses sanatkarımız Müzeyyen Senar Işıl değil mi?
Kendisinin Roma’da olduğunu bilmediğimiz ve böyle bir karşılaşmanın da olacağını hiç tahmin etmediğimiz için doğrusu hayret ettim. Meğer masanın üzerine yayılan şortlar Müzeyyen Senar’a beğendirilmek için çıkarılan şortlarmış ve her seferinde giydiği şort vücuduna uymadığı için bir yenisini prova ediyormuş ki işte bu son provadan dönerken de ben gelmişim.
Merhaba ve hoşbeşi müteakip kocasına, çocuklarına ve kendine birer şort aldıktan sonra dışarı çıktığımız zaman kıymetli sanatkarın haline gülmekten kendimi alamadım.
Kuş Dili
Başındakı eşarpı, belindeki kuşağı ve ayağındaki cicili bicili şosetler ve sandal ayakkabılarından başka, kucağındaki paketlerle Müzeyyen Senar bambaşka bir tip olmuştu. Bu haline bizim kadar kendisi de gülerken bir taraftan “Elimde bir maşa eksik değil mi?” diyor, diğer taraftan da, Roma’daki alışverişlerinde güçlük çektiği için bize rastlamaktan mütevellit yüzünde bir memnuniyet okunuyordu.
Dükkanların kapanma saati yaklaştığından ve ertesi sabah da Napoli’ye gideceğinden ne varsa hepsini almak için elini çabuk tutuyordu. Bu arada girdiğimiz dükkanlarda sanatkarımızın elinin çabukluğuna, dükkan müstahdemleriyle “kuş dili” anlaşmasına ve tatlı dili sayesinde, fiyatı maktu olan malları pazarlık suretiyle daha ucuza almasına hayret ettim. Her aldığı malın fiyatını düşürmesi, kendisine niye daha evvel rastlayıp da biz de aldıklarımızı ucuza temin edemedik diye bizi bayağı üzdü.
Ön Po İskonto
Emprime ve bin bir çeşit mal satan mağazalara girip çıktıktan sonra en enteresan alışveriş ayakkabı mağazasında oldu. Müzeyyen Senar’ın, vitrinde beğendiği bir ayakkabıyı çıkaran dükkan sahibi tam ayağına giydirmek üzere idi ki sanatkarımızın, seyrüsefer memuru gibi elini havaya kaldırarak “durrrr” demesi üzerine adamcağız şaşırdı kaldı. Müzeyyen Senar ayağındaki şosetlerle ayakkabının büyüklüğünü küçüklüğünü anlayamayacağı için çantasına bir de ipekli çorap koymuştu. Dur işaretinden sonra şoset çıkarak ipek çorap ayağa giyilince dükkan sahibi işin farkına vardı ve ayakkabıyı giydirdi. Bu enteresan alışverişe İtalyan kadar ben de şaşmış ve hemen makinemi hazırlayarak bu çorap değiştirme faslının resmini çekmiştim. Etrafın aydınlanmasıyla beraber şaşıran Müzeyyen Senar, beni İstanbul’da rezil edeceksin, derken bir taraftan da pakete sarılan ayakkabının pazarlığını yapıyordu. Adamın bütün ısrarlarına rağmen Müzeyyen Senar’ın, elinin şahadet parmağının yardımı ile de “Ne olur, birazcık, ön po iskonto yapın” demesi bizleri gülmekten kırıp geçiriyordu. Netice malum. Adam iskontoyu yapmıştı. Son alışverişten çıkarken hava kararmış ve kepenkler yavaş yavaş inmeye başlamıştı. Kendisine iyi yolculuklar dileyerek ayrılırken bir yandan da “aman bunları yazma” der gibi bakıp gülüyor ve o da bizlere iyi yolculuklar temenni ediyordu.
Cihat Arman / Öz Fenerbahçe – 26 Haziran 1950 (Müzeyyen Senar’la Roma’da Bir Saat)