Döneminde yazılmış sporcu portrelerini çok önemsiyoruz. İşte onlardan birisi; Haluk Reman… Keyifli okumalar…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Haluk Reman
Milli bir atlet olan Haluk Reman, basketbol sahasında da ay-yıldızlı formanın en büyük namzetlerindendir.
Spor için yaratılmış insanlar vardır. Bunlar sporun hangi sahasına el atarlarsa, aynı büyük muvaffakiyeti gösterirler. Vücudu ve ruhlarındaki emsalsiz kabiliyet onları en kısa bir zamanda bir yıldız olarak karşımıza çıkarır. İşte Fenerbahçe atletizm ve basketbol takımlarının sempatik elemanı Haluk Reman da bu müstesna kabiliyetlerden biridir. Pistlerde fırtınalar yaratan Haluk, basketbol sahasında da henüz pek kısa mazisine rağmen ortalığı allak bullak eden bir eleman olarak temayüz etmektedir.
Ufak tefek yapısının içinde engin bir enerji taşıyan bu genç elemanımız, basketbol potasının dibinde bir senelik bir çalışma neticesinde, bu sporda da hemen yıldızlar arasına duhul etti. Haluk gerek atletizmde ve gerekse basketboldaki bu muvaffakiyetlerini vücudunun müstesna kabiliyetine olduğu kadar, devamlı ve sıkı çalışmasına da medyundur.
Onu bundan sekiz sene önce tanıdığım zaman, henüz 16 – 17 yaşında bir lise talebesi idi. Elinde çantası ile hemen her gün Fenerbahçe stadına gelerek atletizme çalışıyordu. Pist kenarından onun çalışmalarını takip ederken, Fenerbahçe atletizm takımının fedakâr elemanı Kâmuran Tekil’in bu gencin üzerinde büyük bir ısrarla durduğu da gözümden kaçmamıştı. Bir gün bunu Kâmuran’a da söyledim. Sadece: “Büyük bir kabiliyet… Bu şekilde çalışırsa, pek kısa bir zaman içinde fevkalade bir sprinter olacak” demekle iktifa etti. Kâmuran o gün, bu büyük kabiliyetin Şişli Terakki Lisesi’nde talebe ve isminin de Haluk Reman olduğunu söylemişti.
Burada Haluk’un bir meziyeti daha meydana çıkıyor. O da kendisine güvenenleri asla mahcup etmemesi… Dün pistte Kâmuran onun hakkındaki kanaatinde ne kadar isabet gösterdi ise, bugün de basketbolda Samim’in kendisi hakkındaki ümitlerinin ne kadar yerinde olduğunu görüyoruz. Bu iki çalıştırıcı da Haluk’tan ümitli idiler. Haluk da bu ümitlerine layık olduğunu gösterdi…
Atlet Haluk Reman önce üçüncü kategoride parladı, 1945 senesinde 17.8; 1946’da da 17.4 ile 110 metre engelli yarışın Türkiye şampiyonluklarını kazandı. Bu onun pistteki ilk büyük başarılarıdır.
1947 de onu birinci kategoride görüyoruz. Haluk Reman, o sene Fenerbahçe’nin meşhur Balkan Bayrak takımında da dördüncü adam olarak yer aldı ve Adnan, Doğan, Kemal ve Haluk’tan mürekkep Fenerbahçe takımı o sene 3.23.7 ile bir Türkiye rekoru tesis etti.
Haluk hemen ertesi yıl milli takıma terfi etti. Doğu Akdeniz müsabakalarında çok güzel yarışlar çıkaran bu büyük kabiliyet, 1948 Londra Olimpiyatlarında ilk darbeyi yedi. Büyük bir form üzerinde bulunan ve Türkiye rekoruna doğru giden Reman, Olimpiyat takımından atlatıldı. Fakat bu haksızlık onun kulübüne ve atletizme olan sevgisini asla azaltmadı. Yine pistteki çalışmalarına devam etti, Haluk Reman gerek sürat koşularında ve gerekse atlamalarda birçok başarılar kazandı.
Haluk, geçen sene basketbola da heves etti. Fenerbahçe takımında basketbol çalışmalarına başlayan Reman, önceleri büyük bir sabırla yedek olarak saha kenarında bekledi. Fakat onun spor anlayışı ve renge olan bağlılığı kendisini asla kırmadı. Fenerbahçe takımı Samim Göreç’in eline geçtiği zaman bu kıymetli hoca, ondaki büyük kabiliyeti derhal keşfederek üzerinde ısrarla durmağa başladı. Haluk, kendisi gibi genç takım arkadaşlarıyla birlikte bütün bir sezon durup dinlenmeden çalıştı. Nihayet bu sene bu fasılasız yaz çalışmalarının semeresini gördü. Lig maçlarının başlamasıyla beraber gayet güzel oyunlar çıkarmaya başlayan Haluk Reman, derhal bütün nazarları üzerinde topladı. Bütün basketbol idarecileri kendisinden sitayişle bahsetmeğe başladılar ve her geçen hafta biraz daha artan basketbol tekniği ile Haluk, bu kısa zaman zarfında memleketin en iyi basketbolcuları arasına katıldı. Bu ciddi çalışması şüphesiz ki onu bugünkü seviyesinin çok daha üzerine çıkaracaktır.
Haluk Reman, hâlen Tıp Fakültesi’nde talebe bulunmaktadır. Gerek spor sahasındaki ve gerekse hususi hayatındaki efendiliği ile kendisini pek geniş bir muhite haklı olarak sevdirmiştir.
Öz Fenerbahçe – Yıl 5 – Sayı 261 – Şubat 1953

Yorum bırakın