Etiket: İstanbul Büyükşehir Belediyesi

  • Sonsuz Tahrifat

    Sonsuz Tahrifat

    Reddiye mahlaslı konuk yazarımız, “Türkiye Futbol Tarihi”ni konu alan kitaplarda yer alan bilinçli yanlışlara, karartmalara ve maddi hatalara dikkat çekmeye devam ediyor. Peşrevi fazla uzatmadan sözü kendisine bırakıyoruz. Bu sonsuz tahrifat çabası inanılır bir şey değil!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    (Fotoğraf Yazısı : 336-337 mevsimi Cuma Ligi futbol şampiyonu Fenerbahçe Kulübü)


    İkinci Fasıl

    Sayın Mehmet Yüce’nin enteresan bir tarzı var:

    Arşiv taramalarında gördüğü (?) haberleri kitaplarında yayınlarken, bunları sık sık kırpıyor.

    Hatırlayacaksınız; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından yayınlanan “Esir Şehirde Spor” isimli kitap da bu furyadan nasibini almıştı.

    Söz konusu kitabın 205-206. sayfalarında; Spor Alemi dergisinin Mayıs 1921 tarihli nüshasındaki baş makalenin bir kısmını kırpmış ve orada yazılanları İstanbul Türk İdman Birliği lig heyetinin bildirisi gibi yansıtmıştı. Yani beyefendi bu metni “ligde şampiyon tayin edilmemesine karar verilen” resmî bir duyuru gibi göstermişti.

    Fakat bu doğru değildi.

    Aynı tahrifatın (yine aynı konuyla ilgili) dahası da var.

    “Peki bunun Fenerbahçe ile ne alakası var?” diyeceksiniz. İlk bakışta haklısınız.

    Fakat Sayın Mehmet Yüce’nin (kulüpçülük gayretiyle olacak) “Nasılsa kimse okumaz!” dediği Osmanlıca metinlerde Fenerbahçe’nin şampiyonluklarını sansürleyecek kadar ince (!) çalıştığını unutmayalım.

    Kendisine, muhtemelen artık iyice idrak ettiği, kötü bir haberimiz var :
    O metinleri biz de okuyoruz. Ve sorumluluğumuz bütün bir spor tarihi yazımına özen göstermek olduğu için gerçekleri aramaya devam edeceğiz.

    Neyse efendim… Buyurun, ikinci fasıla…

    Kırkyama

    Sayın Mehmet Yüce’nin kırkyama tarih anlayışıyla “resmî bildiri” diyerek okuru yanılttığı bölümden hemen önce şöyle bir kısım var:

    “Kulüplerden sonra birliklere bir göz atarsak görürüz ki; daha ilk devre-i müsabakasını bile ikmal etmeden içinden iki kulübün infisah ederek eksilmesi sebebiyle gayrı-tam bir şekil alan Pazar Ligi, futbol mevsimi bittiği halde hatta bu noksan şekliyle ancak ilk devre-i müsabakayı ikmal ederek devre-i diğere daha başlamadığı için, şampiyon tayinine artık imkan görememiş;…”

    Bundan sonra, yazarın “kendince” resmî duyuru dediği ama aslında yalnızca bir dergi baş yazısının parçası olan kısım geliyor. Tabii biz tarihe olan saygımızı hep ön planda tutarak, bunu da yayınlayacağız. Şöyle ki:

    “Cuma günleri müsabaka yapan Türk İdman Birliği’ne gelince bu birliğe mensup kulüpler arasında nizamname ve tatbikatı mesailinden tahaddüs eden ihtilafat yüzünden dört beş oyunun tekrarı gibi artık gayrikabili icra mecburiyetler karşısında bulunulduğu için orada da bu sene şampiyon tayin edilmemesine karar verilmiştir.”

    Aslında makale burada bitse, sayın Mehmet Yüce işi kotaracak ve “resmî bildiri” ısrarına devam edecek ama… Gelin görün ki öyle olmuyor. Spor Alemi yazarı, metni kaleme almaya devam ediyor.

    İmza Kimin?

    “Şu halde, yapılan bunca aleyhdarane propaganda ve kıyl ü kâllere rağmen dürüst, muntazam ve ciddi yegane birliğin hala İstanbul Futbol Birliği olduğuna bundan beliğ delil ister mi?..

    Mahaza ümid ederiz ki; bu ayrı ve esassız birlikler yerine, gelecek mevsim idman ittifakının muayyen ve muntazam müsabakaları kaim olarak  her memleketteki tabiilik bizim spor hayatına da nizam-bahş olur.”

    Sayın Mehmet Yüce’nin makalenin altında yer alan (Spor Alemi) imzasını görmemiş olması mümkün mü? Kim bilir? Ama her halükarda “Gördüyse, neden resmî bildiri diyor? Görmediyse resmî bildiri olduğunu nereden çıkarıyor?” gibi sorular akla geliyor.

    Daha Başka Sorular

    Sayın Mehmet Yüce’ye bundan önce de “Neden Fenerbahçe tarihine dair bilgileri sansürlediğini” sorduk ama yanıt alamadık. Olsun, biz hem kendisine, hem de kitaplarını yayınlayanlara suallerimizi yöneltmeyi sürdüreceğiz.

    Bu konu özelinde sorularımız ise şu şekilde:

    • Neden metnin bir kısmını İstanbul Türk İdman Birliği’nin resmî duyurusu olarak gösterdiniz de ondan hemen önceki bölümü bu şekilde belirtmediniz? Yazının bir kısmı duyuru da Pazar Birliği lig heyetine dair yazılan diğer kısmı haiku mu?
    • Makalenin belli bir paragrafının başlangıcını bu şekilde “ayıklarken”, sonuna da aynı işlemi uygulamışsınız. Neden?

    Daha doğrusu, iki soruyu tek potada eritecek olursak; Metinleri tahrif ederken ölçünüz tam olarak nedir?

    Aslında soruların yanıtı belli… Aynı paragrafın bir bölümü işine geldiği için resmî duyuru , diğer kısmı işine gelmediği için resmî duyuru değil. Afiyet olsun.

    Saygılarımla,
    Reddiye


    Okura Not : “Esir Şehirde Spor”un 192. sayfasında : “…İttihatspor, şampiyonluk yolundaki en büyük rakibi Rum Pera kulübünü 1-0 mağlup ederek 1920-21 sezonu İstanbul Pazar Ligi şampiyonu olmayı başardı” yazıyor. Buradaki bilgi yanlış. İtthatspor şampiyonluğunu, 8 Mayıs’ta oynadığı ve 2-2 biten Beşiktaş maçıyla ilan etmiştir. Hoş, sevgili okur; neresi doğru ki?

  • Reddiye

    Reddiye

    “Reddiye” mahlasını kullanan konuk yazarımız, bu sayfada “Türkiye Futbol Tarihi”ni konu alan kitaplarda yer alan bilinçli yanlışlara, karartmalara ve maddi hatalara dikkat çekecek.

    Uzun soluklu bir çalışma olacak gibi gözüküyor. Kendisine doğruları gün yüzüne çıkartma yolunda şimdiden sonsuz başarılar diliyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bildiri mi?

    Sayın Mehmet Yüce’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan “Esir Şehirde Spor” isimli kitabında ciddi hatalar var. Bunlardan ilk ele alacağımız örnek, 1920-1921 sezonuna dair…

    Yazar, aşağıdaki metni yazarak, dönemin meşhur dergisi “Spor Âlemi”nin 1921 Mayıs tarihli nüshasına referans veriyor:

    Ancak oynanan maçlar üzerine kulüpler tarafından yapılan itirazlar fazlalaşınca işin içinden çıkamayan lig heyeti, Türk İdman Birliği Ligi’ni 1920-1921 sezonu için iptal ettiğini açıklayan bir bildiri yayınladı.

    Mehmet Yüce – Esir Şehirde Spor (syf. 205)

    Oysa (buradaki Spor Âlemi – Mayıs 1921 bağlantısından ulaşabileceğiniz) dergide ve beyefendinin alıntıladığı yazıda “Bend-i Mahsus” ibaresi ile “Spor Âlemi” imzası net olarak gözüküyor.

    Yani, o metin bir bildiri değil, yalnızca derginin baş makalesi…

    Haber mi?

    Yazar, dergideki baş makaleyi, “lig heyetinin bildirisi” olarak gösterdikten sadece bir sayfa sonra İkdam (*) gazetesinde başka bir habere rastladığını söylüyor ve bunun üzerine bir önceki bildiriyi (!) “haber” klasmasına geri transfer ederek şöyle diyor:

    Bu çelişkili haberlerin hangisinin doğru olduğunu bilmek pek mümkün görünmüyor? Türk İdman Birliği 1920-1921 sezonunda oynanan müsabakaların tamamına ulaşılamadığı için bu konuda bir yorum yapmak doğru olmaz.

    Mehmet Yüce – Esir Şehirde Spor (syf. 206)

    Cevapsız Kalan Sorular

    Arkadaşlarımız birkaç gün evvel “Neden?” başlıklı bir yazı kaleme almışlar ve sayın Mehmet Yüce’ye “Osmanlı Melekleri” isimli kitabında “üç sene İstanbul şampiyonluğunu ihraz eden Fenerbahçe” tabirini gazete metninden ne sebeple çıkarttığını sormuşlardı. Fakat cevap alamadılar…

    Şimdi ben de saygıdeğer yazara bir-iki başka soru yöneltmek istiyorum.

    1. Neden bir dergi makalesini kırparak, ona “resmî bildiri” diyorsunuz?
    2. Bu (aslında bildiri olmayan) metnin 1920-1921 Türk İdman Birliği Ligi’nin iptal kararı olduğunu neye dayanarak yazıyorsunuz?
    3. Dergideki baş makalenin önce “lig heyetinin bildirisi” olarak gösterdiğiniz “kırpılmış” bölümünü, hemen bir sonraki sayfada “haber” sınıfına alma ihtiyacını neden hissediyorsunuz?

    En önemlisi… Neden tarihi tahrif ediyorsunuz?

    Saygılarımla,
    Reddiye


    (*) İkdam gazetesinin ilgili nüshasına “buradan” ulaşmanız mümkün. Mehmet Bey, herhalde sehven olacak, kitapta iki yazmış ama bahse konu haber de gazetenin üçüncü sayfasında.

  • Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    “1959 Öncesi Türkiye Futbol Şampiyonlukları” konusunda, bunların Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmî organizasyonları olduğunu görmezden gelip, alabildiğine saçmalayan bazı insanlar olduğunu biliyoruz. Fakat geçen süreçte bu konuda çok ileri gidenler, çıtayı zirveye taşıyanlar oldu. O yüzden başlığımız, bazı Galatasaraylıların 1959 öncesi yalanları…

    Hatırlarsınız, bir tanesi ayrı ayrı Twitter yazılarında şöyle diyordu;

    “Türkiye Futbol Birinciliği’ni TFF düzenlemiyor mesela. Bugünkü Kulüpler Birliği tarzı Türk İdman Cemiyetleri Birliği düzenlemiş.”

    “Türkiye Futbol Birinciliği’ni Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı düzenliyor. TİCİ’nin yerini 1936’da doğrudan dönemin tek partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası’na bağlı olan Türk Spor Kurumu alıyor”

    “Milli Küme’yi işte bu spor kurumu düzenliyor. İki yıl sonra da yerini, Nazi Almanya’sındaki Hitlerjugend (Hitler Gençliği) ve faşist İtalya’daki Opera Nazionale Ballila örnekleri dikkate alınarak kurulan Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü’ne bırakıyor.”

    “Bu kurum dönemin Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olduğu için, “Milli Küme” adı 1940’lı yıllarda ilk olarak “Maarif Mükâfatı”, sonra da “Milli Eğitim Kupası” oluyor. Dolayısıyla her iki turnuvanın düzenlenmesinde Türkiye Futbol Federasyonu hiçbir şekilde devrede değildi.”

    Tarihi Saptırıyorlar

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı‘nın arşivinde 1923 yılında basılan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Teşkilat ve Nizamat-ı Umumiye” isimli bir resmî belge var. Şuradan erişebileceğiniz bu 94 sayfalık kitapçık, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve dolayısıyla Türkiye Futbol Federasyonu’nun ilk talimatnamesi. Peki neler yazılı burada? Fazla ileri gitmeye gerek yok. Hemen birinci maddede maksat, ikinci maddede ise vazifeler açıklanmış. Şöyle ki:

    T.İ.C.İ.’nin Amaç ve Vazifeleri

    Maksat

    Madde 1 – Türkiye’de idmancılığın (terbiye-i bedeniye ve sporun) fenni esaslar dairesinde tamim ve tekamülüne çalışmak, Türk idmancılığını dahil ve harice karşı temsilde salâhiyeti haiz olmak üzere “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” namıile bir cemiyet tesis edilmiştir. Cemiyetin Türkiye aksamı memalikinde federasyonları ve mıntıkaları vardır. Cemiyetin merkezi Ankara’dadır. Umumi merkez lüzum gördükçe riyaset divanı kararı ile Ankara Haricinde de içtima edebilir.

    Vezaif

    Madde 2 – Cemiyetin esas vazifeleri aşağıdadır.

    1. “Heveskarlığı” (amatörlük) tergip ve himaye etmek.
    2. Her sene mahalli ve umumi müsabakalar tertip ve Türkiye Milli İdman Birinciliklerini tayin etmek.
    3. Türkiye İdman rekorlarını tescil eylemek.
    4. İdmancılığın inkişaf ve tekamülüne muavenet temin edecek kavaninin neşri için teşebbüsatta bulunmak.
    5. Beynelmilel Olimpiyat Cemiyeti ile tesis-i münasebet etmek ve cihan müsabakalarında Türk idmancılığının hüsnü temsiline çalışmak.
    6. İdmancılığa ait bilcümle idari ve fenni nizamnaleleri tedvin ve tasdik eylemek.
    7. İdman mahallerinin taaddüdü ve nizamını temin etmek.
    8. Türkiye’de milli ve resmi bilcümle idman mükafat ve şehadetnamelerini vermek ve sair tergib ve teşvik vesaitine müracaat eylemek.
    9. Muhtelif idmanların heyet-i müttehidelerini (Federasyonlarını) peyderpey teşkil etmek.
    10. Tedrici surette idman mıntıkaları tesis etmek.
    11. Neşriyat, telifat, tercüme, konferans ve derslerle idmancılığı fennî esasat dairesinde inkişaf ettirmek.
    12. Memalik-i saire-i müessesat mümaselesi ve beynelmilel idman teşkilatı ile tesis-i idare-i münasebat eylemek.
    13. Mıntıka hudutlarını tayin etmek.
    14. “Profesyonelliği” heveskarlıktan tefrik etmek.
    15. Muhtelif idmanlarda muayyen hadd-i asgarileri tecavüz edebilenlere bilâimtihan idmancılık alamet-i farikası vermek.
    16. Terbiye-i bedeniyenin fenni usulleriyle neşr ve tamimine çalışmak.
    17. Bir terbiye-i bedeniye mekteb-i âlisinin ve memlekette mütehassıs yetiştirilmesi esbabına tevessül eylemek.

    Kulüpler Birliği Değil, Türkiye Cumhuriyeti!

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na “Bugünkü Kulüpler Birliği tarzı” diyerek 1959 öncesi şampiyonlukları yok sayan zihniyete sormak gerek;

    “Böyle Kulüpler Birliği mi olur? Her türlü branşta yerel karşılaşmalar düzenleyen, ulusal şampiyonları belirleyen, rekorları tescil eden, spor kanunları yayınlayan, Uluslararası Olimpiyat Komitesi ile temasa geçen, dünya müsabakalarında Türk sporculuğunu temsil eden (buraya dikkat edin) Federasyonları meydana getiren!

    Hayır! Böyle kulüpler birliği olmaz… Bu organizasyon, yani Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, bizzat Türkiye Cumhuriyeti devletidir!

    Atatürk döneminde Türkiye’nin en önemli kurumlarından birisi olan spor teşkilatını “Nazi Almanya’sındaki Hitlerjugend (Hitler Gençliği) ve faşist İtalya’daki Opera Nazionale Ballila” örneklerine benzeten yalanlara aşağıdaki yazılarda cevap vermiştik.

    Stadyumu Alırız ama Şampiyonluğu Saymayız. Yok Öyle!

    Bir Varmış, Bir Yokmuş, Futbol Türkiye’ye 1959’da Gelmiş! Ondan Öncekiler Hep Nazi İmiş! Yerseniz…

    Yazının sonunda dönmek üzere, kısa ve önemli bir ara verelim ve diyelim ki…

    Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    Şans, kısmet… Geçen gün, müzayede sitelerinden birinde, bir kitapçık çarptı gözümüze.

    Tarih 1933… Yer İstanbul… Bastıran, dikkat buyurun, “Devlet Matbaası”

    Kitabın adı : Beynelmilel Futbol Kaideleri

    En Üstte Yazan : T.İ.C.İ. (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) Futbol Federasyonu

    Demek ki neymiş?

    1. Türkiye Futbol Federasyonu, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na bağlı imiş.
    2. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, bir Türkiye Cumhuriyeti devleti kurumu imiş.
    3. Türkiye Futbol Birinciliği ve Millî Küme, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na bağlı olan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen, Türkiye Cumhuriyeti devletine ait resmî turnuvalar imiş.
    Bazı Galatasaraylıların 1959 Öncesi Yalanları

    Neden Sürekli Yalan Yazıyorlar?

    Yukarıda, tekrar üzerinde duracağımız bir yer olduğunu söylemiştik. Zamanı geldi!

    1920’li yılların sonunda Galatasaray’ın fahrî başkanı Mustafa Necati Bey idi. Ölümü Türkiye için öyle büyük bir kayıp oldu ki 1 Ocak 1929’da vefat eden Necati Bey’in kaybından ötürü Galatasaray kulübü bir aylığına spor faaliyetini tatil etti.

    Kaderin kötü bir cilvesiyle, ölüm haberi (harf inkılabının hayata geçtiği gün) 1 Ocak 1929’da gazetelere düşen ve başta Atatürk olmak üzere bütün devlet/inkılap erkânının arkasından ağladığı Necati Bey, bugün bazılarının “Nazi-Faşist” dediği teşkilatın bağlı bulunduğu makamın başında, yani Milli Eğitim Bakanı idi.

    Sözlerinin nereye gittiğini bilmeden, hatta bu memleketin kurtuluşuna ve kuruluşuna emek vermiş insanları harcamak pahasına yalan yanlış şeyler yazıyorlar. Dürüstçe “Biz Fenerbahçe’nin ve diğer kulüplerin 1920’lerden 1950’lere kadar kazandığı başarıları kıskanıyoruz. Biz yapamadık.” diyemiyorlar.

    Bunun yerine;

    “1959 öncesi şampiyonlukların hukuki dayanağı yoktur!” demekten utanmıyorlar.
    “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, bugünün kulüpler birliği gibi bir şey!” yazmaktan sıkılmıyorlar.
    “Türkiye Futbol Federasyonu hiçbir şekilde işin içinde değil!” yalanını söylemekten bıkmıyorlar.
    “Milli Eğitim Bakanlığı, Nazi ve Faşist bir spor teşkilatı kurdu!” diye saçmalamaktan çekinmiyorlar.

    Ama hiç önemli değil… Bazı Galatasaraylıların 1959 öncesi yalanları için yanıt yine tarihten, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten geliyor.

    Bu şampiyonluklar için…

    Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehal, olacaktır. Burada içtima edenler ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimizce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır.

     

  • Papazın Çayırı Nerede?

    Papazın Çayırı Nerede?

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı‘nda, Antoine Hekime imzalı, “Plan de Cadikeuy cote d’Asie” isimli bir harita var. Fahrettin Türkkan Paşa arşivinden çıkan haritanın tarihi 1900. Yani Fenerbahçe’nin kuruluşundan 7 sene önce… Bu haritada bize “Papazın Çayırı Nerede?” sorusunun cevabını verecek detaylar var.

    Biz şu anda Fenerbahçe Stadı’nın olduğu yere “Papazın Çayırı” diyoruz ama çayır aslında stadyumun tam karşısında. Sonraki bir asıra sportif olarak damgasını vuracak olan alan o zamanlar “Prairie Imperiale” olarak gözüküyor. Yani Saray’a ait bir kırlık alan…

    Nereden Biliyoruz?

    Kıymetli tarihçimiz Barış Kenaroğlu tarafından Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri‘nden bulunup “Fenerbahçe Stadı’nın Tarihteki İlk Belgeleri” yazısına konu olan bu çayırın ismi, padişah II. Abdülhamit tarafından verilen izinde geçmiyordu. Hatırlayalım…

    “İttihad kulübü  ünvanıyla Kadıköy’ünde tesis edilen kulübe tahsisi ve tevdii hal-i pa-i hümayun-ı cenab-ı hilafetpenahiden istida olunan bazı arazi hakkında Operatör Müşir devletlu Cemil Paşa hazretleriyle Mirliva Faik Bey tarafından arz ve takdim kılınıp emr-ü ferman mülükane-i mabeyn hümayun baş kitabet-i alisinden irsal olunan arizanın sureti leffen savb-ı alilerine tesyar kılındı. Ariza-i mezkurede bahs olunan araziden Uzunçayır’ın umuma mahsus olması cihetle kulübe tahsisi haiz olamayıp ancak kulübe mahsus olmadan inşa olunacak bina için tasarruf edilen mahallin karşısında bulunan ve on on beş dönümden ibaret olduğu beyan edilen çayır yerinin hazine-i hassa-i şahanece kulüp idaresine icarı münasib görülmüş olmağla icarı icabına himmet buyurulması siyakında tezkere-i penaveri terkim olundu efendim.”

    Türkiye’nin ilk futbolcularından olan, meşhur Tahtaperde Aleko’nun (sitemizde yer verdiğimiz röportajında) dediklerine şöyle bir göz atacak olursak, “Papazın Çayırı Nerede?” sualinin cevabı gün gibi ortada.

    “… Futbolu bizler getirdik ama, şimdi başkaları parsayı topluyor. Biz para almadık, üstelik para verdik!… Ömür verdik ve oğlum!… Ben, bek yerinden vurduğum zaman top, sahayı aşar, Papazın Bağı’na düşerdi (tahminen 100-110 metre). Böyle oynardık. Futbolda marifet, müdafaa oyuncusunun, rakip forların ayağından, zekasını ve hünerini kullanıp, topu çalabilmesidir!”

    Belli ki sonraları bu tabir, yalnızca çayırı değil, bütün bir araziyi anlatmak için kullanılmış ama asıl yer tam karşısı…

    Bu güzel haritanın tamamını merak edenleri şöyle alalım.