Etiket: Michael Jordan

  • Sarı Kanarya : Bir Kültür Mirası

    Sarı Kanarya : Bir Kültür Mirası

    1974 yılının yaz ayları…

    Didi yönetimindeki Fenerbahçe Şampiyon olunca, başkan Emin Cankurtaran bir Fenerbahçe marşının hazırlanmasını istiyor. Hemen kollar sıvanıyor. Fecri Ebcioğlu sözleri yazıyor, Şerif Yüzbaşıoğlu aranjmanı yapıyor, Nesrin Sipahi o güzelim sesiyle marşı söylüyor ve piyasaya çıkan 45’lik plak yarım asırdır ülkenin en çok çalan melodilerinden biri oluyor.

    Günümüzde de bu marş çalmadan, “Kalpleri fetheden renkler…” nakaratına, on binlerce kişilik dev koro “Yaşa Fenerbahçe” diye eşlik etmeden  Fenerbahçe  futbol takımı stadının çimlerine adım atmıyor…

    Marşta  “Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler…” diye adı geçen 4 futbolcu Cihat Arman, Lefter Küçükandonyadis, Can Bartu ve Fikret Arıcan.

    İlk sırada adı geçen Cihat Arman Fenerbahçe forması altında 5 Milli Küme, 1 Türkiye Futbol Birinciliği olmak üzere 6 Türkiye şampiyonluğu kazanmış. Aynı zamanda 3 İstanbul Şampiyonluğu, 3 Başbakanlık Kupası, 1 İstanbul Şildi, 1 İstanbul Kupası da var. Fenerbahçe’deki abide yeri ve önemiyse tüm bu kupalardan biraz daha fazlası…

    Cem Atabeyoğlu’nun “Türk Futbolunda Unutulmayan 200 Ünlü” kitabında Cihat Arman’ı anlattığı bölüme gidelim…

    Futbolumuzda “Uçan Kaleci” adıyla ün yapmıştı Cihat Arman. Fenerbahçe’ye “Kanaryalık” da onunla geldi.Uçan Kalecinin kanarya sarısı renginde bir kaleci kazağı vardı.Fenerbahçe seyircisi bu kanarya sarısı kazağından ötürü önce ona “Kanarya” dedi. Sonra “Kanaryalık” bütün Fenerbahçe’ye mal edildi…

    Her ne kadar İslam Çupi onun için “Cihat Arman  giyimi, kuşamı ve başındaki kepi ile en az 100 bin İstanbullu çocuğu Fenerbahçeli yapmış çekiciliği tartışılmaz karizmatik bir erişilmez kalecilik kişiliğine sahipti” dese de kalecilik nankör meslek. 310 defa koruduğunuz kalede son 4-5 maçınızdaki performansınızla anılabilirsiniz. Hele o maçlarda yediğiniz hatalı bir gol bir şampiyonluğu, bir kupayı kaybettirirse… Bir hata binlerce sevabı hatırlanmaz kılabilir.

    Micheal Jordan’ın son dansı varsa, Kanarya Cihat Arman’da âlâsı var…

    İzmir, 6-7 Mayıs  1950

    Milli Küme’nin 1950 sezonuna fırtına gibi giren Galatasaray ilk haftadan liderliği alıyor ve tüm maçlarını bitirdiğinde hala zirvede. Galatasaray maçlarını bitirmiş ancak ikinci Fenerbahçe’nin hala 2 maçı daha var ve İzmir’de 2 gün arka arkaya bu maçlar için sahaya çıkacak.  Şampiyon olmak istiyorsa, sezonun tuhaf averaj hesabına göre hiç gol yemeden kazanması gerek. Yediği her gole karşılıksa 4 gol atmak zorunda !

    6 Mayıs günü rakip Türkiye Futbol Birinciliği kazanan Göztepe.

    Fenerbahçe, Cihat Arman-Hilmi Ardağ-Müzdat Yetkiner-Samim Var-Kamil Ekin-Süleyman Köprülü-Erol Keskin-Lefter Küçükandonyadis-(Bego)Ahmet Erol-Cemal Uzkes-Halit Deringör kadrosuyla Alsancak stadına çıktığında isteyeceği son şey gol yemek.

    Ama o  istemeyeceği gol maçın daha ilk dakikasında Göztepe’li Yüksel’den geliyor ve 1-0 yenik duruma düşüyor. 4 dakika sonra (Bego)Ahmet Erol ile bir gol buluyor ve şimdi skor 1-1.

    1950 yılı, Milli Küme’nin de 35 yaşındaki sembol kaleci Cihat’ın son sezonları.

    Her sporcunun başına gelebilir, yaş ilerledikçe yeterliliği sorgulanır. Cihat Arman içinde benzer yorumlar var: yaşlandı ! Cihat Arman’ın kanıtlaması gereken hiçbir yetenek kalmamış, her türlü başarı öyküsünü yazmış. Öyle ki, tehir edilen maçlarda tek başına kaleye geçmiş, stadyuma gelenlere özel bir gösteri sunmuş  Yine İslam Çupi’ye kulak verirsek:

     “Lacivert ve sarının tonları ile duruş yerlerinin değiştiği kazaklar giyer, başına beyaz bir kep geçirirdi. Zemheri kışlarda maçlar sahada tehir olduğunda Cihat kaleye geçer Fenerbahçe forvetlerinin attığı şutlarda yarım saat bir kalecilik resitali yapar, bu gösteriden sahaya gelen tüm futbolseverler bir maç seyretmişçesine keyif alırlardı.”

    Ancak büyük kaptan ne olursa olsun şampiyonlukla veda etmek istiyor ve bu konuda arkadaşlarına da güveniyor.

    Maçın 12.dakikasında Göztepe bir korner kullanıyor, top Cihat’a geliyor ama olmayacak oluyor, Cihat topu elinden kaçırıyor. İlk golü atan Yüksel sarı kırmızılı takımı 2-1 öne geçiriyor…

    Bu şampiyonluk gitmemeli, Cihat’ın hatasıyla  hiç gitmemeli. Hele averajla giderse yıllarca “Ah o Cihat’ın elinden kaçırdığı top” denecek. Cihat kalesine başka gol yememek üzerine dönüyor. Cihat’ın güvendiği Fenerbahçe forvetleri de kaptanı kupasız göndermemeye kararlılar,  iş başı yapıyorlar. Bego Ahmet iki, Lefter bir gol atıyor ve Fenerbahçe maçı 4-2 kazanıyor.

    7 Mayıs günkü Milliyet Gazetesinin başlığı şöyle: Fenerbahçe’nin şampiyon olabilmesi için bugün Altay’ı 4-0 yenmesi lazımdır.

    Tuhaf bir averaj hesabı olduğunu yazmıştık. Fenerbahçe 4-0 kazanmalı. 1 gol yerse 8-1, 2 gol yerse 12-2 kazanmak zorunda.

    7 Mayıs günkü final maçın son dakikasına girilmek üzere. Bego Ahmet’in 2, Samim Var’ın 1 golüyle Fenerbahçe 3-0 önde ve bu skor Galatasaray’ı şampiyon yapacak. O dönemde maçlardaki kayıp zaman maçın sonuna eklenmiyor. Dışarı kaçan topun patlatılıp geri döndüğü oluyor. Maç defalarca durmuş. Fenerbahçe gol üstüne gol kaçırmış ve son bir korner kullanıyor. İzmir’de tribünlerde “re re re ra ra ra Galatasaray” sesleri var. Fenerbahçe’de de Samim Var. Kornerde dokunduğu top Fenerbahçe’yi averajla şampiyon yapıyor. 14 maçlık serüvende ilk haftadan son maçın 89. dakikasına kadar lider olan Galatasaray ve o son dakikada şampiyon olan Fenerbahçe. Şarkıdaki gibi bazen küçük bir an için ömür bile verilir…

    Son şampiyonluğun kupası kaptan Cihat’ın ellerinde yükseliyor…

    Ankara, 17 Haziran 1950

    Türkiye Futbol Birinciliği şampiyonu Göztepe ve Milli Küme Şampiyonu Fenerbahçe bu defa Başbakanlık Kupası maçı için Ankara’da.

    Fenerbahçe yoğun bir programla   önce Anıtkabir’i ziyaret edip çelenk bırakıyor. Ardından Köşkte Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı ve son olarak da yeni başbakan Adnan Menderes’i ziyaret ediyor.

    Saat 18’de başlayan maçın ilk yarısını Fenerbahçe Lefter’in golüyle 1-0 önde kapatıyor. İzmir’de de Fenerbahçe’ye gol atan Yüksel ikinci yarıda skoru 1-1 yapıyor. Uzatmaya giden maçın 114.dakikasında Erol Keskin’in golü son Başbakanlık Kupası’nı Fenerbahçe’ye getiriyor. Fenerbahçe 1 ay içinde İzmir ve Ankara’da sevenlerine şampiyonluk yaşatıyor.

    Seremonide kaptan Cihat Arman Federasyon başkanı Ulvi Yenal ve Başbakan Menderes’in ortasında objektiflere gururla poz veriyor. Nasıl gururlu olmasın,son 2 maç 2 kupa…

    Kaptan futbolu bırakırken bir de büyük miras bırakıyor: Sarı Kanaryalar !

    Kaplan, Aslan, Kartal, Fırtına, Şimşek, Boğa, Timsah, Dragon, Atmaca, Ateş gibi sembolleri kullanan rakiplerinin yanında gücünü temsil etmek için bir isime ihtiyaç duymayan Fenerbahçe’nin Kanarya olarak anılması ne büyük bir farklılıktır.  Sarı Kanaryalar diye başlayan cümlelerin hep mutluluk kokması ne güzeldir. Bir sezon finalinde televizyon  ekranlarında yanıp sönen “şampiyon” yazısı ne tarifsiz bir gururdur. Anadolu’nun uzak bir köşesinde Fenerbahçeli çocuğun “oley oley oley oley Şampiyon Kanaryaaa” tezahüratını duyduğu andaki, “ben de bir gün orada futbolcu veya taraftar olarak olmalıyım” hedefi ne güzel bir yolculuktur.

    Zaman içinde çok şeyi kaybederken, şampiyonluklar sonundaki tezahürattaki Kanarya da  uyumsuz bir Fener sözüne yenik düştü. Bir gün o da yerine dönecektir, Fenerbahçe de…

    Maç yaparken sahada Sarı Kanaryalar” sözlerini her maçın başlangıcında ve her sezonun sonunda hep duymak dileğiyle, Cihat Arman’a  rahmet ve saygıyla…

    Bozkurt K. Yılmaz


    Talha Altınbaşak’ın Öz Fenerbahçe’de yaptığı bir röportajda yayınlanan, Cihat Arman’ın çocukluk ve gençlik resimleri.
    Cem Atabeyoğlu’nun Öz Fenerbahçe’de yaptığı bir röportajda yayınlanan, Cihat Arman’ın askerlik resimlerinden.

  • Kareem Abdul Jabbar’ın Huzurunda Cumhurbaşkanlığı Kupası

    Kareem Abdul Jabbar’ın Huzurunda Cumhurbaşkanlığı Kupası

    Tapfereritter bu defa ilginç bir başlıkla karşımızda… 26 Mayıs 1990’da Türkiye, Kareem Abdul Jabbar’ın huzurunda bir Cumhurbaşkanlığı Kupası maçına sahne oldu. Fenerbahçe’nin şampiyonluğu bu ilginç güne unutulmaz bir çeşni verdi.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    26 Mayıs 1990

    1990’da “Tüm zamanların en büyük basketbolcusu” Karem Abdul-Jabbar idi. Michael Jordan devri henüz başlamamıştı. İstatistikler her şeyi söylüyordu. 1989’da emekliye ayrıldığında 20 yıllık profesyonel kariyerinde “attığı sayı”, “oynadığı maç”, “oynadığı dakika”, “aldığı galibiyet”, “aldığı savunma ribaundu” ve “yaptığı blok” sayılarında açık ara liderdi. İlk ikisinde hâlâ lider…

    Yolu ikinci defa Türkiye’den geçiyordu. Ve Ankara Atatürk Spor Salonunda 6. kez oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda ayaklarını iki alt basamağa koymak zorunda kalan tek izleyiciydi. 

    Sporla haşır neşir olan Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ın da basketbolda izlediği ilk Cumhurbaşkanlığı Kupası idi zira 1989’da bu göreve seçilmişti. 

    Fenerbahçe için ise o sezonun onur maçıydı. Zira, normal sezonu lider bitirdiği gibi ezeli rakibini iki maçta da net galibiyetlerle yenmiş olan Sarı Kanaryalar şampiyonluğun en büyük adayıydı. Ama istim üzerinde önüne geleni deviren takım 1982-83’ten beri play-off’larda karşılaştığı “ilginç” engellerden biriyle karşı karşıya kalmış ve beş haftayı aşan bir ara sonrasında maç temposunu kaybetmişti. Paşabahçe’ye tartışmalı kararlar ve olaylı maçlar sonucu yarı finalde elenen Fenerbahçe ezeli rakibinin şampiyonluğunu izlemişti hüzünle. Bu, Galatasaray’ın 23 sene hasret kalacağı bir unvandı. Ama sezon içinde iki kez yenildiği Fenerbahçe’nin ve sarı-lacivertli taraftarların huzuruna çıkmadan şampiyon oluvermişti. Rövanş Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda olacaktı.

    Maç Üstüne Maç

    Ancak bu maç öncesinde Fenerbahçe, enerjisini hukuk mücadelesine harcamak zorunda kaldı. Zira normal sezon lideri olarak Cumhurbaşkanlığı Kupası’nda oynamaya hak kazanan Fenerbahçe, aynı zamanda statü gereği yarı finalde elenen iki takımın oynayacağı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Kupası için sahaya çıkma hakkını elde etmişti. Ancak bir sonraki perde, gazetelerin “Skandal” manşetiyle verdiği Federasyon’un 16 Haziran 1989 tarih ve 20197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğe (93. sayfa) aykırı bir şekilde Fenerbahçe’nin Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Kupası’nda oynama hakkından mahrum etmesiydi. Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kastederek “Fenerbahçe’ye iki günde iki maç oynatmam” diyen Federasyon Başkanı Osman Solakoğlu’nun mevzuata aykırı kararından dönmek zorunda kalmasıyla 24 Mayıs’taki maça hazırlanamadan çıkan sarı-lacivertli takım Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Kupası’nı Efes Pilsen’e kaybetti.

    Elde ise Cumhurbaşkanlığı Kupası kalmıştı. “Baba” lakaplı kaptanlardan Necdet Ronabar’ın son resmî maçını oynadığı, Fenerbahçe’nin 17 yıl sonraki ana sponsorunun (Ülker) reklamını formasında taşıdığı 26 Mayıs 1990 günü, tribünleri tıklım tıklım dolduran seyircilerin ana atışma konuları ise Galatasaraylı Semih Yuvakuran’ın Fenerbahçe’ye transferiydi.

    Başlıyor

    İlk yarı savunmaların esamisinin okunmadığı, skorerlerin ise coştuğu bir mücadele izlendi ve Galatasaray ilk yarıyı 57-53 önde kapadı. İki ezeli rakip, tribündeki emekli NBA’liye nazire yaparcasına 100’lü sayıları geçtikleri bir NBA maçı skoru mu yaşatmaya çalışıyordu seyircilere?

    27. dakikaya kadar da böyle gitti. Galatasaray’da Hakan Yörükoğlu ve Cem Caniklioğlu (maç boyunca ilki 28, ikincisi 22 sayı atmıştı) durmuyor, Fenerbahçe’nin uzunları Can Sonat ve Larry Richard’ın faul problemleri karşısında sürekli içeri drive ederek sayı bulan Galatasaray’a karşı Fenerbahçe savunması adam adamada çaresiz kalıyordu. Galatasaray 73-65 öndeydi. 

    Bu dakikada kenardan müdahale ve uyarı geldi: Başantrenör Çetin Yılmaz “alan savunması”na dönülmesi direktifini verdi sahadaki beşe. Ayrıca dörder faulle oynayan Pete Williams (önceki iki sezon Fenerbahçe’de oynamıştı) ve Lütfi Arıboğan’a karşı daha etkili hücum etmeye başladı Fenerbahçeliler. 32. dakikaya kadar beş dakika boyunca tıkanan Galatasaray’ın boş hücumlarını, Larry Richard’ın ribaundlarda ezici üstünlüğünü ve sarı-lacivertlilerin basketle sonuçlanan hızlı hücumlarını izledi seyirciler. Durum 77-77 olmuştu. 33. dakikada Fenerbahçe 81-78 öne geçtiğinde ise “Yar saçların lüle lüle” tezahüratları başlamıştı bile.

    Şampiyon

    Maçın sonunu (ligde olduğu gibi) yine Fenerbahçe getirdi: 95-86. Oyuncular ve attıkları sayılar şöyleydi: Fatih Özal (24), Larry Richard (23), Can Sonat (21), Ferhat Oktay (13), Ali Rıza “Aliço” Limoncuoğlu (11), Serdar Susmuş (3), Necdet Ronabar, Hakan Artış

    Fenerbahçe, hem tarihinde ilk kez bu kupayı kazanmış, hem beş sene önce bir sayıyla kaçırdığı Kupanın rövanşını almış, hem de rakibini üç maçta üç kez yenerek şampiyon olmuş kadar özgüven kazanmıştı. Şampiyonluğu da zaten bir sezon sonra hiçbir rakibe nefes aldırmadan kazanacaklardı.

    4 gün sonra ise futbol takımı Beşiktaş’ı 3-2 yenerek Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı yine Turgut Özal’ın elinden alacaktı. Bir daha da futbolda ve erkek basketbolunda aynı sezon (hem de beş gün içinde) bu kupayı alabilen çıkmayacaktı zaten. O ayrıcalık Fenerbahçe Spor Kulübü’ne aitti…

    Tapfereritter / Kareem Abdul Jabbar’ın Huzurunda Bir Cumhurbaşkanlığı Kupası