Etiket: Seçkin Töreli Dinçer

  • Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XV

    Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XV

    Kadim bir metinle karşınızdayız… Cem Atabeyoğlu ve Muhtar Sencer’in, Fenerbahçe’de basketbol takımını meydana getirmesinin hikayesi… Cem Atabeyoğlu anlatıyor: Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir de Kız Takımı Ortaya Çıkıyor

    Yine bu yıllarda ortaya çıkan Fenerbahçe Kız Basketbol Takımı bu şubeye ayrı bir renk kattı. Çamlıca Kız Lisesi Ekibi tüm kadrosuyla Fenerbahçe’ye gelmiş, hem basketbolda hem voleybolda Sarı-Lacivertli ekibi oluşturmuştu. 1954’ten 1959’a kadar yenilgi yüzü görmeyen bu takım İstanbul ve Türkiye Şampiyonluklarını da elinden bırakmamıştı. Bu takımla da Önder Dai meşgul olmuştu. Fenerbahçe basketbolunun bu büyük gönüllüsü gençler ve yıldızlarda olduğu gibi kızlarda da büyük başarılara imzasını atmıştı.

    Halen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı bulunan Dr. Ayten Salih’in kaptanlığını yaptığı bu takımda, kulüp üyelerinden Dr. Selim Çapa’nın kızları Güneş Çapa ile Oya Çapa, eski futbolcularımızdan Püsant’ın kızı Seta Yağcı, İnci, Süeda, Mahiru ve Seçkin gibi yetenekli kızlar vardı bu şampiyon takımda. Yaman kızlardı onlar. Böylesine yetenekli kızların bir araya gelmeleri, itiraf etmeliyim ki gerçekten büyük bir şanstı. Bu kızlar yalnız basketbolda ve voleybolda değil, atletizm ve kürek dallarında da Fenerbahçe’ye şampiyonluklar kazandırmışlardı. Onları da burada takdirle anmak isterim.

    1954-1959 arasının şampiyon kızları bugün Fenerbahçe Kulübü’nün kongre, hatta Yüksek Divan Kurulu üyeleri. Onlarla Yüksek Divan Kurulu toplantılarında karşılaşmak da ayrıca gurur veriyor insana.

    Bu şampiyon kızlarınızdan Seçkin’in Fenerbahçe basketbolunun unutulmaz isimlerinden biri olan eşi Altan’dan dünyaya getirdiği oğlu Kemal Dinçer ise uzun yıllar şerefle ve başarıyla sırtında formasını taşıdığı Fenerbahçe basketbol takımının başında menajerlik yapıyor bugün.

    Güzel, hem de ne kadar güzel şeyler bunlar.

    Altın Yıllar

    Fenerbahçe, basketbol potaları altında en şanslı dönemini yaşıyordu kuşkusuz. Birinci takım, Genç Takım, Yıldız Takım, Kız Takımı İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını kazanırken kulübün müzesi basketboldan gelen kupalarla doluyordu. Ve artık kulüpte kimsecikler basketbol şubesine toz kondurmuyordu.

    Biraz himmetle Fenerbahçe, basketbol potaları altında en büyük patlamayı yapmıştı. Ve doruk noktaya ulaşmıştı. Bizler, tam 10 yıl süreyle bin bir zorluklar içinde mücadele ederken “Biraz ilgi” diye yakınmıştık hep. Ve ancak 10 yıl sonra uyandırabilmiştik ilgi beklediklerimizi. İşte bu “biraz ilgi” ile Fenerbahçe, basketbolda iki yıl içinde doruk noktasına ulaşmıştı.

    Demek ki rahmetli Muhtar Sencer ile inancımızda da, güvencemizde de, ısrarlarımızda da ve isteklerimizde de haksız değildik asla. Bunu anlamış olmak dahi gururların ve hazzın en yücesini veriyordu bizlere. Ve tabii ki boşa giden koskoca 10 yıla da büsbütün yanıyorduk. O boşa giden yıllara rağmen Fenerbahçe kulübünde basketbol şubesini kurmak, yaşatmak ve mutlu sona ulaşmanın hazzını ve gururunu ömrüm olduğum müddetçe yaşayacağım. Unutulmuş olmak veya olmamak ayrı bir konudur. Takdir edilip edilmemek de ayrı bir konu. Gönüller, yaptıkları bir işi, ona inandıkları ve gönül verdikleri için yaparlar. Karşılığında hiçbir şey, hatta bir teşekkür bile beklemeden. Bunu yaşayabilmek ve duyabilmek onlar için armağanların en yücesidir.

    Cem ATABEYOĞLU

    (DEVAM EDECEK)

  • Güneş Çapa

    Güneş Çapa

    1954-1960 yılları arasında yapılan 21 İstanbul ve Türkiye şampiyonluğunun 19 tanesini kazanan Fenerbahçe kadın basketbol ve voleybol takımlarının kahraman sporcusuydu. Sonra bırakıp gitmedi; kaptanlık yaptı, yöneticilik yaptı, federasyonda, milli takımlarda görev aldı. Güneş Çapa! Fenerbahçe’de doğdu, orada büyüttü ve onu büyüttü. Bir başka büyük Fenerbahçeli, babası Dr. Selim Çapa ile birlikte kalbimizin en müstesna yerinde… Fotoğraf albümünü sizlere sunmakla gururluyuz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Güneş Çapa Albümü


    Fotoğraflarda Kimler Var?

    Alaettin Güneş, Altan Karpuzlu, Ayla Keskin, Ayten Salih, Bercis Türkoğlu, Canel Konvur, Çamlıca Kız Lisesi, Deniz Aydıncı, Deniz Esinduy, Eser Berktan, Fenerbahçe, Feyza Özarca, Galatasaray, Güneş Çapa, Güngör Demirel, İnci Önen, İsmet Uluğ, Mahiru Akdağ, Meliha Isıkan, Nazmiye Kor, Oya Çapa, Reşat Dermanver, Seçkin Töreli Dinçer, Selim Çapa, Seta Yağcıoğlu, Süheda Özçiçekçi

  • Altan Dinçer Fenerbahçe’de

    Altan Dinçer Fenerbahçe’de

    Yukarıdaki fotoğraf 1955 yılında, Ankara’da çekilmiş. Yılmaz Gündüz’ün ve İnci Yiğit’in düğünlerinden… Sayın Murat Gündüz sağ olsun, sayesinde biliyoruz. Bugünkü konumuz “Altan Dinçer Fenerbahçe’de” diyebilmek için kulübün başına gelenler. Muhtar Sencer ile beraber Fenerbahçe basketbol şubesinin kurucusu olan Cem Atabeyoğlu, doyumsuz kalemiyle, Altan Dinçer’in Fenerbahçe’ye transferini anlatıyor.

    Fotoğrafta ise kimler yok ki… Altan Dinçer, Cem Atabeyoğlu, Muhtar Sencer, Erdoğan Karabelen, Sacit Seldüz, Rüştü Dağlaroğlu, Reşat Dermanver, Selahattin Torkal, Basri Dirimlili… Hepsi nur içinde yatsın.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Mahvolduk!

    Bir sabah Cağaloğlu’ndaki evime gelen Muhtar Sencer o telaşlı haliyle,
    “Mahvolduk… Mahvolduk…” diye içeri dalmıştı. Ve kendini holdeki koltuğun üzerine külçe gibi bırakırken “Altan’ın lisansını alamıyoruz. Mahvolduk” diye inlemişti.

    Sevgili dostumun tarifsiz bir heyecan içinde anlattığına göre, Altan Dinçer, Teşvik Turnuvası’nın bir maçında Vefa takımında oynadığı için Beden Terbiyesi Bölgesi bu sporcunun transferine izin vermiyordu. Bir sporcunun, bir sezon içinde iki takımda yer alamayacağı yolundaki genel prensip, Altan Dinçer’in Vefa’dan Fenerbahçe’ye transferini engelliyordu.

    Ben de şok olmuştum. Kafamı toparlamaya çalıştım zorlukla. Sonra çalışma odama geçip, oradaki yönetmeliklere sarıldım. Bildiğime inandığım bir hususu bir kez de gözlerimle görüp kendi kendime kanıtlamaya çalıştım. İncelediğim yönetmelikler beni rahatlatmıştı. Salonda döndüğümde Muhtar bir yandan kahvesini içiyor, bir yandan da karşısına oturttuğu rahmetli anneme olup bitenleri anlatmaya çalışıyordu.

    “Kahveni iç, gidelim” diye konuştum.

    Muhtar’cık şaşırmıştı. Fakat yine de iki yudumda kahvesini içti:

    “Nereye gideceğiz?” diye sormaktan da kendini alamadı.

    “Nereye olacak?” dedim sakin bir sesle “Bölge’ye, Altan’ın lisansını almaya gideceğiz”

    Asla inanmamıştı, daha doğrusu inanamamıştı bir türlü. Nitekim yolda durmadan aynı konuyu tekrarlıyordu:

    “Vefalılar, Teşvik Turnuvası’nın maç kağıdını getirip Bölge’ye vermişler. Altan oynamış bu maçta. Nasıl faka bastık yahu?” diyordu durmadan.

    “Üzme kendiniii” diyordum ona “Bir de ben konuşayım bakalım”

    “Konuşmasına konuş ama, bitti bu iş artık” diye söyleniyordu arkadaşım.

    Ne Yapıp Edip O Lisansı Almalıydık

    Muhtarcığım alabildiğine büyük bir karamsarlığın içindeydi. Onu gayet iyi tanırdım. Ne söylesem onu feraha çıkaramazdım. Bu konuda onu bu büyük karamsarlıktan ancak Altan’ın lisansını kurtarabilirdi.

    O zamanlar Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürlüğü’nün Sicil ve Lisans Servisi Şefi, Sorbon Üniversitesi’nin Yüksek Matematik bölümünden mezun olmuş rahmetli Raşit Bey’di. Cin gibi zeki, yönetmelikleri ezbere bilen, son derece dürüst, fakat asık suratlı bir insandı rahmetli. Hayli de sertti. Muhtar’ı koridorda bıraktım, odasına tek başıma girdim. Reşit bey, beni karşısında görünce, gözlüklerinin üzerinden baktı her zamanki gibi donuk sesiyle;

    “Hoş geldin.” Dedi ve hemen arkasından sordu “Hayrola bir şey mi var?”

    “Altan’ın lisansını almaya geldim Reşit Bey” diyiverdim.

    Gözlüklerinin üzerinden attığı bakışları birden sertleşiverdi:

    “Muhtar’a söyledim.” Diye homurdandı. “Altan, Teşvik Turnuvası’nda Vefa’da oynamış. Resmi maçta oynamış bir oyuncunun aynı sene içinde başka bir kulübe transferi yapılamaz. Bilmiyor musun? Seneye alabilirsin ancak”

    Sakince sordum kendisine:

    “Teşvik Turnuvası resmi maç mıdır Raşit Bey?”

    Bakışları alabildiğine alevlenmişti o anda:

    “Bölge tarafından düzenlenen Teşvik Turnuvası’nın resmi maç olduğunu bilmiyor musun sen?” diye homurdandı.

    Kara Kaplı Kitap Ne Diyor?

    Yine masum bir tavır takınmaya çalıştım:

    “Kabul Reşit bey. Fakat hangi kitabın hangi maddesine göre?” diye konuştum. “Bunu bana gösterirseniz, bir daha böyle hataya düşmem”

    Rahmetli Reşit Bey, bana bir şey öğretmek hevesiyle işin üzerine eğildi. Çekmecesinden “Basketbol Müsabaka Yönetmeliği”ni çıkardı. Sayfalarını birkaç kez baştan sona karıştırdıktan sonra:

    “Buraya alınmamış ama resmi maçtır Teşvik Turnuvası” diye söylendi.

    Cüretimi birden arttırıverdim:

    “Fakat bu söylediğiniz, Basketbol Müsabaka Yönetmeliğinin son maddesine biraz ters düşmüyor mu Reşit Bey?” diyiverdim.

    Adamakıllı öfkelenmişti. Bu öfkeyle yönetmeliğin son sayfasını açtı ve son maddeye baktı. Bu son maddede “Bu yönetmelikte yer almayan hususlar için Futbol Müsabaka Yönetmeliği esas alınır” diyordu. O bu maddeyi okurken, cebimden çıkardığım Futbol Müsabaka Yönetmeliği’ni usulca masası üzerine bıraktım. Bu yönetmelikte “Resmi Müsabakalar”ın ne olduğu açıkça izah eden bir madde vardı. Onu gösterdim. Okudu. Bu maddede Teşvik Müsabakaları diye bir kayıt yoktu. Olamazdı da zaten Teşvik Turnuvaları yalnız basketbol ve voleybolda vardı. Ve takımları liglere hazırlamak amacıyla düzenlenirdi. Reşit Bey fena halde öfkelenmiş, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Üst üste belki üç dört defa okudu maddeleri. Sonra yine gözlükleri üzerinden baktı bana yine:

    “Sen de biliyorsun ya Teşvik Turnuvaları’nın resmi maç olduğunu” diye homurdandı.

    Boynumu büküp öfkeli gözlerine baktım:
    “Kara kaplı kitabın söyledikleri yanında benim bildiklerimin ne değeri olabilir ki Raşit Bey?” diye konuştum.

    Durdu, uzun uzun düşündü. Kara kaplı kitap, onun pek büyük bir sadakatle bağlı olduğu şeydi. Birden çekmecesini çekti., bir lisans çıkardı. Bana uzatırken yüzünde ve bakışlarında hafif bir tebessümün bir an için belirip uçtuğunu fark ettim.

    “Maddelerdeki açıklardan faydalandın” diye söylendi.

    “Vazifemiz de bu Reşat Bey” diyiverdim gayriihtiyari.

    Bu kez yüzünde, bir an için de olsa açık ve seçik bir tebessüm belirmişti:

    “Hak ettin” diye söylendi “Al Altan’ın lisansını, git”

    Altan Dinçer Fenerbahçe’de

    Lisansı kapmamla teşekkürü basıp odasından fırlamam bir oldu. Kapının önünde tarifsiz heyecanlar içinde, piposunu kemire kemire volta atmakta olan Muhtar’a elimdeki lisansı uzattım.

    “Al bakalım Altan’ın lisansını” diye söylendim.

    Muhtarcık, elinde tuttuğu lisansa hayretler içinde bakıyor, gözlerine inanamıyordu sanki. Sonra birden boynuna sarılıp “Allah Allah” nidalarını atmaya başlamıştı.

    İşte koca Altan Dinçer, yönetmeliklerdeki küçücük bir madde açıklığı sayesinde resmen Fenerbahçeli oluvermişti böylece.

    Elbette ki Fenerbahçeli milli futbolcu Yaşar Alpaslan’ın özbeöz yeğeni olan Altan Dinçer de “Oğlan çocuk dayıya çeker” sözünü boşa çıkarmayıp Fenerbahçeli olacaktı. Seneler sonra Altan, yine Fenerbahçeli bir bayan voleybolcu olan Seçkin ile evlenecek ve yıllar sonra da bu Fenerbahçeli çiftin çocukları Kemal Dinçer, Sarı-Lacivert’li forma altında basketbol oynayacak, takım kaptanlığı yapacak ve sonunda takımın menajeri olarak başa geçecekti.

    Cem Atabeyoğlu / Altan Dinçer Fenerbahçe’de

  • Geçmiş Zaman Röportajları : Bercis Türkoğlu

    Geçmiş Zaman Röportajları : Bercis Türkoğlu

    1950’li yıllarda yayınlanan Öz Fenerbahçe dergisinde, Fenerbahçe’nin efsanevi kadın basketbol/voleybol takımının kaptanı Dr. Ayten Salih, takım arkadaşlarıyla röportajlar yapmıştı. Bunlardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istedik. 8 Mart 2019’da düzenlenen “Tarihe İz Bırakan Fenerbahçe Kadınları” etkinliğinde de yer alan Türkoğlu, röportajın sonunda “Takımımız için en büyük temennim Fenerbahçe ismine lâyık olarak şampiyonluğunu yıllarca devam ettirmesidir” demiş. Temennisi yerini buldu. 1960 yılına kadar 21 şampiyonluğun 19 tanesini kazandılar… Keyifli okumalar…


    Geçen yıllarda Fenerbahçeli futbolculara verilen “Küçük Şeytanlar” adı kızlarımızda da devam ediyor.

    Resminden de göreceğiniz gibi cin gibi bir kız bu.

    Taksim’de oturduğu için “Üç antrenman bana fazla geliyor. Eve geç kalıyorum” diyerek arada sırada kaçamak yapar ama haftanın maçlarında daha da güzel oynayarak istirahatin yaradığını kabul ettirerek tatili (!) daha başlangıçtan elde eder. Cin gibi dedim ya. O işini bilir… Mesela onca film seyretmek de bir nevi istirahattir! Eğer evde veya sinemada istirahat etmiyorsa muhakkak Merallerdedir.

    Mamafih bütün bu yazdıklarım onun antrenmanlarına ehemmiyet vermemesi demek değildir. Çünkü o da nâmağlup şampiyon olamamamızdaki sebebi son hafta az antrenman yapmamızda ve dolayısıyla moralimizin bozukluğunda buluyor. Mamafih “O fena oyunla yenilmeyi hak etmiştik ama hakem yeni kaidelerin üçünü hakkıyla kullansaydı yine de İstanbul Üniversitesi’ni mağlup edebilirdik” diyor.

    1936 senesinde Trabzon’da doğan ve tahsilini Çamlıca Kız Lisesi’nde tamamlayan Bercis ancak mühim maçlarda heyecanlanırmış ama hiçbirinde de Fenerbahçe’nin basket maçlarını seyrederken heyecanlandığı kadar değil…

    -Evlilik spora mani midir?

    Evet. Çünkü hanımının spor yapmasına müsaade edecek modern zihniyetli bir şahıs bulmak, bizim cemiyette, bence büyük bir şans eseridir. (Beyler dikkatli okusun)

    Beğendiğim sporcular Can, Altan, Lefter, Naci, Ayten abla, Güneş, Seçkin, Seta… Tam bir sporcu olması bakımından Ayferi’yi Sevim’e her zaman tercih ederim. (Çok cesur konuşuyor bizim şu küçük kız vesselam…)

    Tercüme romanları, bilhassa Cronin, Tolstoy ve Dostoyevski’yi okumaktan pek hoşlanan Bercis’in en büyük arzusu güzel bir kütüphaneye malik olmakmış. (Mütevazi kütüphanesi her zaman emrime amade imiş. Teşekkürker.)

    -Başka söylemek istediğin bir şey var mı?

    -Bizimle beraber heyecan çekenlere, bizi candan teşci edenlere, nihayet çalıştırıp hazırlayanlara teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca takımımız için en büyük temennim Fenerbahçe ismine lâyık olarak şampiyonluğunu yıllarca devam ettirmesidir.

    Dr. Ayten Salih – 19 Mart 1956 – Öz Fenerbahçe Dergisi