Etiket: Selahattin Manço

  • Canlı Yapraklar – XXXVIII

    Canlı Yapraklar – XXXVIII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XXXVIII” : 1914 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XXXVIII

    Fenerbahçe Rusya’da

    1913/14 senesi liglerinde yaptığı 10 maçın 8’inde galip gelen ve yalnız ikinci devrenin Galatasaray ve Ramblez maçlarında 0-0 ve 3-3 berabere kalan Fenerbahçe on sekiz puvan almış ve kalesine yapılan 6 gole 36 golle mukabele edip, yine yenilmeden, ikinci defa İstanbul şampiyonluğunu kazanmıştı. Progres ve İngiliz Ramblez kulüpleri (12)şer, Galatasaray 10, Stroglez 6 ve İngiliz Telefoncuları da 0 puvan almıştılar.      

    İstanbul şampiyonu Fenerbahçe parlak muvaffakiyetini Nisan ve Mayıs aylarında muhtelif cemiyetler ve bilhassa (Osmanlı İttihad ve Terakki Fırkası) tarafından tertiplenen cidden heyecanlı kupa maçları galibiyetleriyle taçlandırırken Çarlık Rusyasından bir davet aldı.       Ruslar, Cablo Stren kumpanyası direktörü delâletiyle vaki müracaatlarında Fenerbahçe takımını, bütün masrafları üzerlerine alarak, üç maç için memleketlerine çağırıyor; Türk takımının fevkalâde bir hüsnü kabule mazhar olacağından şüphe edilmemesini de rica ediyorlardı.      

    Fenerbahçe kulübü bu daveti kabul etti ve 26 Mayıs 1914 pazartesi günü yola çıktı. Galata rıhtımından (Koca Petro) adlı Rus vapuruyla ilk defa olarak yurtdışına çıkmakta olan Fenerbahçe’ye yapılan teşyi merasimi İstanbul şampiyonunun şanına yaraşır bir tantana ve fevkaladelik arz etmiştir.      

    Kulüp reisi Doktor Hamit Hüsnü’nün başkanlığındaki 19 kişilik kafilede 4 idareci ve 14 futbolcu vardı. İdareciler Zeki Mazlum, Yahya Berki, Şâkir Beşe ve Selâhaddin Manço. Futbolcular da Arslanyan, Galip, Arif, Hasan, Dalaklı Hüseyin, Boris kardeşler, Süreyya Sabri, Miço, Otomobil Nuri, Nüzhet, Sait Selâhaddin ve Topuz Hikmet’ti.      

    Şampiyon takımın kaptanı ve santrforu Hasan Kâmil (Sporel) ile sağ muavin Kemal (Aşki) pek az önce Mişigan üniversitesinde tahsil için Amerika’ya hareket ettiklerinden bu seyahate katılamamışlardır.      

    Odesa’ya varan Fenerbahçeliler, haklarında yapılan neşriyat, reklâmlar ve sokaklarda gözlere çarpan büyük afişler dolayısile, muazzam bir kalabalık ve Çarlık spor teşkilâtı erkânı tarafından hararetle karşılanmışlar ve pek muhteşem bir bina olan Balşayı Moskovskaya yâni «Moskova Sarayı»na misafir edilmişlerdir. Odesa Cemaat-i İslamiye reisi Gani Efendi ile bir İtalyan ve bir Rus kendilerine mihmandar olarak vazifelendirilmiş bulunuyorlardı.      

    Fenerbahçe Odesa’da 3 maç yaptı. Evvelâ şehrin ikincisi Şaka kulübü ile 1-1 berabere kaldı. Sonra, şampiyon Sporting’i 1-0 yendi ve nihayet, son maçta, Odesa muhtelitine 3-0 yenildi. Son maçın mağlubiyetle neticelenmesinde müdafaanın en kıymetli unsurları Arif ile Sabri’nin mühendis mektebindeki imtihanları dolayısile bir gün önce İstanbul’a hareket etmeleri başlıca amildir.       Bu sıralarda Fenerbahçe kafilesine mektup ve telgraflar yağıyor, Rusya’nın her tarafından davet ediliyorlardı. Bunlardan Nicolayef şehri adına gelen bir heyetin ısrarları reddolunamadı, takım angajmanını bitirmiş ve Arif ile Sabri’nin İstanbul’a dönmeleriyle 12 kişi kalmış olmasına rağmen iki maç için Nicolayef’e gidildi.      

    Birinci maçta (Nicolayef Club)a karşı, sakatlık dolayısile, 10 kişi ile oynamakta bulunan Fenerbahçe, Sait Selâhaddin’in bir şutunun son dakikada direkten dönmesi akabinde yediği talihsiz bir golle yenilmiş, ikinci maçta ise fevkalâde bir oyundan sonra Nicolayef muhtelitini 3-0 mağlup etmeğe muvaffak olmuştur.      

    Nicolayef’te iken Kiyef’ten vaki ısrarlı davet de kabul edilmek üzere idi ki Odesa konsolosu Şâkir Paşazade Tahir Bey’in ikazı üzerine bundan vazgeçildi. Zira siyasi ahval çok kötüleşmiş, Birinci Cihan Harbinin kokuları duyulmağa başlanmıştı. Nitekim takım Karadeniz boğazının kapanmasından 3 gün önce İstanbul’a döndü.      

    Fenerbahçeliler Rusya’da fevkalâde hüsnü kabul gördüler. Şereflerine hemen her akşam muhteşem ziyafetler verildi. İçlerinde bir kaç İngiliz’in de bulunduğu Odesa şampiyonuna karşı kazandıkları galibiyetten sonra arabalarına kadar Rus halkının elleri üstünde tasındılar. Kendilerine birçok kıymetli hediyeler verdiler. Bu arada avcı olduğunu öğrendikleri Sait Selâhaddin’e de cins bir av köpeği hediye ettiler. Hulâsa, bu seyahat Fenerbahçe için her bakımdan muvaffakiyetli ve yapılan propaganda dolayısile memleket için de hayırlı oldu.      

    İşte yukarıdaki resim Fenerbahçe’nin 41 yıl önceki 5 maçlık Rusya seyahatinin çok kıymettar bir hâtırasıdır. 19 kişilik kafileden, merhum Dalaklı Hüseyin hariç, 18’ini maçlardan önce Odesa stadını ziyaretleri esnasında ve bir arada gösteriyor.       Bu tarihi ve kıymettar hâtıranın gözlerimizin önünde canlandırdığı simalardan ekserisi bugün artık aramızdan ebediyete göçmüş bulunmaktadırlar! 41 sene önce Rus topraklarında muzaffer olup Türkün ve Fenerbahçe’nin şanını yükselten bu kıymettar grup içinde ilk futbol neslimizin en büyük aslarını bulacaksınız. Bunlar içinde kimler yok ki!      

    Resimde olmayan merhum Dalaklı Hüseyin’den başka rahmetli Hasan ve Galipler, merhum Sabri, Nuri ve Süreyyalar. Şehit Arifler. Rahmetli Hamit Hüsnü’ler ve Selâhaddin Mançolar… İşte… Hepsi o heybetli tavırlarıyla karsınızdadırlar. Sanki ölmemişlerdir. Ve sanki “Türk futbolu ve Fenerbahçe yaşadıkça biz de yaşıyoruz!” demekteler…      

    Fenerbahçeyi bugünkü Fenerbahçe yapan ve kılanlardan Türk sporunun bu büyük kıymetlerini tanımayanlara huşu ile sunalım: Sağdan itibaren ayaktakiler: Yahya Berki, Santrfor Nüzhet (Baba) ki halen Nevyork basın ataşesidir. Yedek müdafilerden Jan Boris, santrhaf merhum Sabri, ilk futbol oynayan Türklerden meşhur Hasan merhum. Şakir Beşe, sağ acık müteveffa Miço, merhum Selahaddin (Manço) ve nihayet Türk futbolunda plonjon mucidi namdar kaleci Karnik Arslanyan.      

    Oturanlar, yine sağdan: Müdafi Galip merhum, sol açık Hikmet (Topuz). Soliç Sait Selâhaddin (Cihanoğlu), sağiç rahmetli Otomobil Nuri, kafile ve kulüp başkanı Dr. Hamit Hüsnü (Kayacan) merhum, müdafi şehit Arif, Zeki Mazlum, muavin K. Boris ve nihayet muavin Süreyya merhum.      

    (Gelecek resim ve yazı: Fenerbahçe’nin yine Rusya seyahatine ait hâtıralardır. Takım Nicolayef’te maça çıkarken ve Ruslar ile gazetelerinin Fenerbahçe futbolu ve Türkler hakkında)  

    Rüştü Dağlaroğlu – 9 Aralık 1954 – Akşam Gazetesi

  • Cem Atabeyoğlu Röportajı

    Cem Atabeyoğlu Röportajı

    Yüksek müsaadesiyle, geçmiş yıllarda Fenerbahçe Resmî Dergisi için yaptığı röportajları sitemizde yayınladığımız Sibel Kurt, müthiş bir Cem Atabeyoğlu röportajı ile karşınızda… Nur içinde yatsın, Cem ağabey’in anlattıkları insanın yüzünde güller açtırıyor fakat bir yandan da kaybedilenleri düşündükçe insanı hüzün sarıyor.

    Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    O Cumhuriyetimizin İlk Kuşağından

    Mustafa Kemal Atatürk; “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir; şayet yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtıcı mahiyet alır” demişti. Bu sözler sporun duayeni Sayın Cem Atabeyoğlu’nun her daim ışığı oldu.

    Fenerbahçe adının geçtiği her an, hepimizin gözleri parlar. Ardından bir tutku bir heyecan… Cem Atabeyoğlu röportajını okuduğunuzda yaşadığınız bu duygularla beraber gururunuz da iki kat artacak.

    “Fenerbahçe işgal takımlarına toz attıran takımdır…” diye başlıyor söze.

    Bugün seksen iki yaşında ve halen aynı hazzı alıyor. Nice geceler biz en derin uykudayken o daktilosunun tuşlarına sabaha dek dokunarak bize muhteşem tarihimizi en doğru şekilde ulaştırmaya çalışıyordu hep yıllar boyu.

    Sadece Fenerbahçe tarihi mi? Sporun tüm branşlarında tam kırk dört kitap ve tefrikalar. Takdiri çok, inanması zor…

    “Fenerbahçe’ye hizmet bitmez” diyor. O zaman daha çok düşünüyoruz, kendi payımıza düşen katkı ve hizmetlerimizi. Ve ne kadar yetersiz kaldığımızı anlıyoruz bu büyük ulu çınarın yanında. Cumhuriyetin ilk kuşağı olan sizinle çok daha anlamlı bu Ekim sayımız Sayın Cem Atabeyoğlu. Teşekkür ederiz. Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.


    Cem Atabeyoğlu Röportajı

    – Biz aramızda “Fenerbahçeli olunmaz Fenerbahçeli doğulur.” deriz her zaman. Peki, siz nasıl Fenerbahçeli oldunuz Cem Bey?

    Fenerbahçelilik malum sonradan olunmuyor.

    Ben kalabalık bir aileden geliyorum. Eski İstanbul evleri üç katlı evler. Tüm aile dayım, babam, dedem, teyzem hep beraber aynı evde kiracı olarak kalıyorduk. Dayım Galatasaray Lisesi’nde okuyordu. Teyzem ise kız ve erkek çocuklarının arasındaki rekabetin tesirinden olacak Fenerbahçeli oldu. Fenerbahçe takımının sağlam taraftarlarından biriydi. O kadar ki dayımla beraber Fenerbahçe-Galatasaray maçlarına gittiklerinde dayım Galatasaray tribününde, teyzem Fenerbahçe tribününde otururdu.

    Ben teyzemin etkisinde kaldım. Yıl 1932, ilkokula başlayacağımın bir gün öncesi teyzem beni aldı postanenin karşısındaki Kızılay Caddesi Vakıf Han’da bir mağazaya götürdü. Mağazaya girdiğimizde hiç unutmam tezgâhtara “Yeğenim yarın okula başlıyor, ona bir Fenerbahçe rozeti hediye etmek istiyorum” dedi. Bizim bu konuşmalarımızı duyan kasadaki bey yerinden kalktı, yanımıza geldi. “Hanımefendi sizi tebrik ederim, bizim Fenerbahçe’nin işte böyle kuşaklara ihtiyacı var” dedi. O kişi Zeki Rıza Sporel’di. Teyzemin aldığı rozeti kendi eliyle göğsüme taktı.

    Artık bu benim Fenerbahçe’ye bir tescilim oldu.

    – “Her yerde inlesin gürleyen sesin / İstanbul Yıldızı Erkek Lisesi” marşınız. Fenerbahçe’nin ayrı bir yeri vardır İstanbul Erkek Lisesi tarihinde. O günleri anlatır mısınız?

    İstanbul Erkek Lisesi bir defa lise olarak en eski liselerinden biri. Bir de Galatasaray Lisesi vardı. Bu iki lise arasında her zaman rekabet vardır.

    Galatasaray Lisesi “Zadegân” dediğimiz yüksek tabaka çocuklarının mektebiydi. Onlara Galatasaraylı olmanın ayrıcalık olduğunu öğretirlerdi.

    İstanbul Erkek Lisesi ise halk lisesiydi. Memur çocuğu, esnaf çocukları gibi. Belirli semtlerin mektebiydi. Beyazıt, Çemberlitaş, Sirkeci, Eminönü Sultanahmet, Aksaray’dan öğrenciler gelirdi. Hatta Bakırköy’den bile trenle gelirlerdi. Münir Özkul da Bakırköy’den gelenlerdendi.

    – Sizin döneminizdeki Fenerbahçeli okul arkadaşlarınız kimlerdi?

    Sadri Alışık vardı. Oğlu Kerem Alışık da Fenerbahçelidir. Sadri tam bir deli Fenerbahçeliydi. Sadri’nin en keyifli anları Galatasaray’ın yenildiği Fenerbahçe maçlarıydı. “Oh ömrüme ömür kattı” derdi. Dünya tatlısıydı.

    Bir diğeri Eşref Aydın atletimiz sonra yönetimde de yer alıp 70 senesini Fenerbahçe’ye adadı. Onun da sonra nikâh şahidi ben olmuştum. Halen bildiğiniz gibi Eski Sporcular Derneği başkanı.

    Hababam Sınıfı filmlerinin de yapımcısı Nahit Ataman da Fenerbahçeliydi. O da başka bir Fenerbahçeliydi. O kadar Fenerbahçeliydi ki her filminde bir Fenerbahçe konusu olurdu.

    İstanbul Erkek Lisesi çok sporcu çıkardı. Yine Fenerbahçeli Neriman Tekil, Selim Duru gibi kıymetli öğretmenler vardı.

    Necmettin Erbakan da bizim okuldaydı ama onun sporla alakası yoktu. Hepsi arkadaşımızdı.

    – Ya Galatasaraylılar?

    İstanbul Erkek Lisesi’nde bizim dönemimizde bir tane Galatasaraylı vardı. O da Halit Narin’di.

    – “Bir Baba Hindi”nin hikâyesini bir de sizden dinleyebilir miyiz?

    Fenerbahçeli hocamız Selim Duru okulun yönetim kurulundaydı. Beş ayrı kolda değerlendirirdi bizleri. 100 metre koştururdu 10-12 saniyede. Gülle atma, yüksek atlama, uzun atlama yaptırır, ondan sonra o notları toplar, beşe böler, yıllık karne notu çıkardı. Futbol o zamanda ön plandaydı. Öğretmenimiz Selim Duru ile izci oymağında Sakarya’da çıkan yemek öncesi söylenirdi.

    Sonraları İstanbul Erkek Lisesi’nden Süha Erge bizim dönemimizde “Bir Baba Hindi”yi Fenerbahçe tribününe taşımıştır.

    “Bir baba hindi, hey yallah!
    Olaydı şimdi, hey yallah!
    Pilavla zerde, hey Allah!
    Kaşık da nerde, hey Allah!
    Yallah yallah!
    Hey yallah, başlıyoruz billah
    Karavana yallah
    Hey yallah”

    O zaman şeker yoktu ki zerde olsun, hiçbir şey yoktu kuru fasulyeden başka. O günleri yaşamayanlara bu günleri anlatabilmek çok zordur. Hey gidi günler hey…

    Cem Atabeyoğlu Röportajı

    – Spor tarihinin duayenisiniz. Yazarlığınız babanızdan geçti… Çalışma hayatınıza nasıl başladınız?

    İstanbul Erkek Lisesi’ne giderken Fenerbahçe tarihine alaka göstermeye başladım.

    O zaman “Kırmızı Beyaz” spor dergisi çıkıyordu. Dergiyi çıkaran Talat Mithat’ın kardeşi İlhan da bizimle aynı okulda öğrenciydi. Bir gün İlhan’a “Okulda eli kalem tutan, sporla alakası bilgisi olan biri varsa bana gönder, ben onları cumartesi günkü amatör faaliyete göndereyim. Pazar günkü büyük maça da davetiye veririm.” diyor.

    Biz üç kişi böylece başladık. Bugün onlardan bir tek ben kaldım. İstanbul Erkek Lisesi son okulum oldu zaten. Böyle başladı benim spor muhabirliği hayatım.

    Babama gelince Türkiye’nin Emile Zola’sı. Salâhaddin Enis Bey. Babamın “Son posta” gazetesindeki son durağı, benim profesyonel meslek hayatımın ilk durağı oldu.

    1942’de muhabir olarak girdim 50 TL para veriyorlardı. Haftanın beş günü adliye muhabirliği, cumartesi – pazar ise spor muhabirliği yapardık.

    Sonrasında 1945-1964 Cumhuriyet gazetesinde çalıştım. Ve spor servisini kurdum.

    Cumhuriyet’ten ayrıldıktan sonra Haldun Simavi’nin, Babıali’de ilk kez ofset tekniğini kullanarak çıkardığı “Günaydın” gazetesinin kadrosuna katıldım.

    Günaydın gazetesinde belli bir süre çalıştıktan sonra ayrılıp serbest çalışmaya başladım.

    Futbol, Fener, Öz Fenerbahçe, Fotospor, Türkspor, Spor Haber, Spor 21 gazete ve dergilerinde yazılar yazdım.

    1973’te ise Hayat Spor’un Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlendim. Taa ki iki yıl sürecek greve kadar. Hayat Spor’da iki sene süren grev olduğunda o sürede maaş alamadım. İşimi değiştirebilir oradan ayrılabilirdim. Fakat kendi ekibim iş bulmadan benim başka yere geçmem şahsi vicdani meselemdi. O nedenle bekledim.

    1973-1977 yılları arasında TSYD müdürlüğünü yaptım.

    1978’de emekli olduktan sonra çalışmadığım gazete kalmadı. Hürriyet, Milliyet, Tercüman gazetelerinin ilavelerine araştırma yazıları, Milliyet’in çıkardığı Türkiye Ansiklopedisi’nin spor maddeleri yazarlığı, Tercüman’ın hazırladığı üç ciltlik Spor Ansiklopedisi…

    1981’de Günaydın tekrar beni çağırınca yeniden gazeteye dönüp, spor yazarlığı yaptım. Spor yazarlığının yanında da Günaydın’ın Almanya baskısına pehlivan tefrikaları, 50 büyük Türk zaferi, umut kapıları, evliyalar, yatırlar ve türbeler, şifalı sular ve kaplıcalarla ilgili dizi yazıları hazırladım.

    1991’de Fotospor, 1995’te ise Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Bilgi Birikim Merkezi’ni kurdum. Altı sene yönettim.

    Ve 2002’de anjiyo ile başlayan sağlık bozukluğum By-Pass ameliyatıyla sonuçlandı. 

    – Bir gazeteyi “giydirdiniz”…

    O zaman Tan gazetesi vardı. Diğer gazetelere o zamana nazaran çok açık saçık bir gazeteydi. “Bu gazeteyi giydireceksin” dediler.

    Asil Nadir vardı gazetenin başında ama gazetenin sorumlusu Noyan Yiğit “Ne yapacaksın, sen ne düşünüyorsun?” dedi. Çok tehlikeliydi. Tüm tirajla oynayacaktım.

    O yıl Fenerbahçe şampiyon olmuştu. “Şampiyonlar Şampiyonu Fenerbahçe” diye bir dizi yaptım ve eski fotoğraflar buldum. Eski futbolcuların çoğu yaşıyordu.

    Bir patlama yaptı gazete. Onu televizyon reklamlarıyla duyurdu. Ve Asil Nadir benim için “Gözlerinden öpün” dedi. Bir milyon lira maaşımdan hariç para verdi. Hayatımda ilk defa 1.000.000 TL gördüm. 400-500 TL’ye çalışıyorduk.

    – Çalışma disiplininiz nasıldır?

    Bir bilgi birikimim, düzenli bir arşivim var.

    Atatürk’ün bir sözünün ışığı altında yazdım tüm yazılarımı. Belgesi olmayan hiçbir şey söylemedim, yazmadım hayatım boyunca…

    Atatürk’ün bir sözü var “Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir, şayet yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtıcı mahiyet alır.”

    Tarihi yapana sadık kalarak yazdım. Her kitabım her tefrikam bu ışığın altındadır. Size gösterdiğim bu Atatürk heykeli de bunun işaretidir; İstanbul Gazeteciler Cemiyeti tarafından cumhuriyetin ilk kuşağı olan gazetecilere verilen bir heykeldir.

    – Hiç Atatürk’ü görme şerefine nail oldunuz mu?

    Altı defa çok yakından gördüm.

    Biz 1920 kuşağının içindeyiz. 1925 doğumluyum Cumhuriyet çocuklarıyız.

    Florya plajında kumda güneşlenirken gözümüz Florya köşkünün verandasında olurdu. Atatürk’le aynı güneşle güneşlenmek müthiş haz verirdi. O denize girer girmez biz de denize girerdik. Onunla aynı denizde yüzmek bile bizim için büyük bir onurdu.

    – Sporun her dalında 44 adet kitap yazdınız. Ve çok büyük değerli düzenli bir arşiviniz var. Bir röportajınızda bu arşivi yakacağınızı söylediniz. Bu düşünceniz hala geçerli mi?

    Arşivimi yakmayacağım. O an için söylenmiş bir sözdü, öyle bir niyetim yok. Fakat halen ne yapacağıma karar vermiş değilim. Oğlum karar vermeli. Eşimin, çocuğumun haklarını yemeyeceğim, onlara bırakacağım. Onlar kararlarını versinler. Ben 65 sene amatör bir aşkla çalıştım. Profesyonel olmanın icaplarını yerine getirdiğimi zannetmiyorum. Kötü bir profesyonelim.

    – Türkiye’deki spor yazarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Türk Spor Yazarları Derneği’nin üyesiyim ama karşıyım. Onların hepsi spor yazarı mı? Futbol yazarı mı? Türkiye Futbol Yazarları Derneği yapın, değiştirin adını.

    Bende yüzme, atletizm, kayakçılık, avcılık, yelkencilik hepsi var. Karşıma yelkenci geliyor “Yelken sporu tarihini sizin kitabınızdan öğrendim” diyor. “Madem spor yazarıyım, sporun bütün branşlarıyla ilgilenmeliyim” denmesi lazım. Sadece futbolla kalınmamalı.

    – Yazmakta en zorlandığınız kitabınız?

    Fotospor’ a yaptığım 600 sayfalık Türk Spor Kronolojisi beni epeyce zorladı. Çok dikkat harcamak gerektiren bir kitaptı. Çok sabahladığım gece oldu. Elimde şu an ne yazık ki bu kitaptan bir adet kaldı. Artık kızım mı alır oğlum mu bilemiyorum. Gazetenin binasına gelirken 10 tonluk kitap yüklü kamyon kayboldu. Allah bilir artık. Kupon mukabelesinde dağılacaktı.

    – Fenerbahçe Spor Kulübü’ nün hemen hemen ilk üyelerindensiniz…

    İstanbul Erkek Lisesi’nin spor basketbol takımında her beş kişiden üçü Fenerbahçe’de Yüksek Divan Kurulu üyesi oldu. Benim de Fenerbahçe Spor Kulübü’nde numaram 327 idi. Divan üyesiyim. Bir de şimdi ulaştığı sayıyı düşünün…

    – En sevdiğiniz spor branşı hangisidir?

    40 yılımdan fazlasını basketbola verdim. Tabii Fenerbahçe’de basketbolu kurmamız da bunda büyük rol oynadı. Hakemlik ve antrenörlük de yaptım. Ayrıca basketbol, atletizm ve yüzmede de hakemliğim var. Bütün talimatnameleri de okumuşumdur.

    1956 senesinde o zaman basketbol spor oyunları federasyonu, voleybol, tenis, hentbol ve masa tenisi ile beraber spor federasyon üyeliği, federasyonda basın temsilciliği, 1968’de Türkiye Basketbol Federasyonunda Asbaşkanlık yaptım.1981’e kadar devam etti. 1981’de bıraktım.

    1970 yılında Uluslararası Spor Yazarları Derneği “AIPS”e (Basketbol Komitesi) seçildim. İlk Türk üyesi oldum.

    1956 Yapı ve Kredi Bankası “En Başarılı Spor Yazarı” armağanı, 1965-1977 yılları arasında katıldığım 6 yarışmada “Türkiye Spor Yazarları Derneği” armağanı (4 birincilik, 2 ikincilik), 1986 “Haliç’in Öyküsü” eseriyle Haliç Rotary Kulübü armağanını kazandım. 

    Cem Atabeyoğlu Röportajı

    – Fenerbahçe Spor Kulübü basketbol şubesinin kurulumu nasıl gerçekleşti?

    Harp yılları; pamuk yok ekmek yok bunlar olmadığı gibi arpa buğday yok, süpürge tohumundan yapılmış ekmek üç gün yiyeceksin, bütün bunlar zor ve sıkıntılı yıllardı. Devlet pamuğa el koymuş, pamuklu elbise yoktu. Tüm gençler askere alınmıştı. Üç dönümlük toprağın bir dönümüne devlet el koymuştu.

    Savaş bittikten sonra 1945’de Haydarpaşa Lisesi’nde Muhtar Sencer idare memuruydu. Fenerbahçe’de hentbol takımını kurmuştu. İstanbul şampiyonu, Türkiye ikincisi olmuştu. Sonra Haydarpaşa Lisesi’nde talebeler mezun olunca takım dağıldı.

    Muhtar Sencer “Bana yardım edersen basketbol takımını kuralım” dedi. Ve sonunda kurduk. Basketbolda çok emeğim var. O zamanlar pek çok kişi karşı duruyordu

    Bir tek yardım eden Rüştü Dağlaroğlu oldu. Onaylayan yoktu. Hatta bir büyük Fenerbahçe-Galatasaray maçından önce gazeteye beyanat verilmiş “Takım motor sporlarına devir edilecek” diye. Tüm sporcular çok üzgündü. Sonra ben “Ne oluyorsunuz, çıkıp Galatasaray’ı yeneceğiz” dedim. Ve bir sayı farkla yenildik. Biz çok yeni bir takımdık. Tek farkla yenilgi kurulma aşamasında olan bir takım için büyük bir başarıydı. Basketbol çok daha zor spor çünkü bir saniyede her şey değişebilir.

    – Bir anınızı anlatabilir misiniz?

    Bir milli takım maçındayız. İspanya’da İsrail’le oynuyoruz. Bir sayı farkla kazandığımız maçtı. Yanımızda bir tek Türk seyirci Barcelona başkonsolosumuz var. Ben de Türkiye Basketbol federasyonu as başkanıydım.

    Maç uzatmada berabere ve maçın bitimine 3 dakika var. Top gitti, çembere oturdu, bir tur attı. 2. turu attı çemberin üzerinde içine düştü. Bir anda altı, yedi kişiyi üzerimde buldum.

    O heyecanla tribünde tek büyüğümüz konsolosumuz Şevki Beye dönmeye çalıştım “Eyvah” dedim. Vücudum hareket şansını kaybetti. Bir eğildim baktım; Doğan Hakyemez bacaklarımın üzerinde yüzükoyun yatmış. “Doğan bırak ayaklarımı” dedim. Bıraktı. Şevki beye döndüm ne yapıyor diye. Kendinden geçmiş tribünlere bir takım hareketler yapıyor, yanına gittim. “Aman Şevki Bey yapma” dedim. Sonra soyunma odasına geldi. Sen bu işle kaç senedir uğraşıyorsun” dedi “30 senenin üstünde” dedim. “Maşallah iyi kalbin var” dedi. 

    – Çok ilginçtir ki bugüne kadar hiçbir olimpiyatı izlemeye gitmediniz…

    Evet, hiç gitmedim, çalıştığım gazetelerde ajanslarda gelen haberler bende toplanıyordu. O yüzden gidemiyordum. Hep “Sen gidersen biz ne yaparız?” derlerdi. .

    Olimpiyat denince aklıma bir de 1948’de Olimpiyat üçüncüsü olan Ruhi Sarıalp gelir. Çok zor şartlar altında hazırlanmış, Fenerbahçe kulübünün verdiği bodrum katında günleri geçmişti. Olimpiyatlara gidemedim ama basketbol maçlarına Avrupa’ya çok gittim. Basketbol Federasyonu asbaşkanlığım sırasında kafile başkanı olarak takımı götürürdüm.

    – En beğendiğiniz ve en yakın olduğunuz futbolcular kimlerdi?

    Fenerbahçeli oyunculara karşı her zaman sınırsız bir sevgim var. Küçük Fikret canciğerimdi.

    Bapçum modası vardı. İlk taklit edenlerden birisiydi. Uzun ceket, top ense saç, nokta kravat. Yakışıklı bir adamdı o. Aramıza katıldığında “Bapçum aşağı Bapçum yukarı”

    Cihat Arman vardı, canım ciğerimdi. Bir de kitabı vardı. “Ben kitap çıkarıyorsam sensiz olmaz” dedi. Sizce bir kaleci nasıl uçar? O bir efsane! Sarı kazağıyla 90 derece tabir ettiğimiz yere uçuyor, topu tutuyor. Şeref Stadı’nda bütün saha “Uç sarı kanaryam benim” diye bağırıyor. Sarı kanarya Cihat’la geliyor Fenerbahçe’ye. Sarı kanarya sarı kazakla uçuşundan geliyor. Takılan lakaplar boş değil.

    Anlatacak o kadar çok şey vardır ki hangi çocuğu beğenmem?

    Ogün Altıparmak, Lefter, İsmail Kurt, Can Bartu, Küçük Fikret, Büyük Fikret ve sayamadıklarım… Hepsi çok büyük insanlar, o kulüpte yetiştiler, o kulüpte bıraktılar.

    Düşünün ki Eşref Aydın, ben, kaç senedir şu kulübün içindeyiz. Bunlar yaşanmış olaylar, unutulmaması gereken olaylar. Ama şunu söylerim o zamanki futbol daha kaliteliydi.

    – Bir dönem üye kayıt defteri gözden geçirilmesi nedeniyle göreve çağrıldınız…

    Şerefli vazifeyi ifa daveti 16.11.1959’da kongre azası genel sekreter Faruk Ilgaz’dan geldi.

    Üye kayıt defterinin felaket hale geldiği söyleniyordu. Beş kişilik bir komite belirlendi.

    En büyük şansımız eski Fenerbahçelilerin hepsinin hayatta olmasıydı. Selahattin Bey’e, Hasan Kamil Bey’e gittik. En büyük kazancımızdı onların verdiği yolda yeni defter hazırladık, sonra o defter de felce uğradı.

    Donki Necdet vardı Galatasaraylı. Notere tasdik ettirelim derken vefat etti. O defter de kayba uğradı, güvenilir kişi olarak görev almak bir onurdu benim için

    – Fenerbahçe Spor Kulübü 50. yıl komitesinde, basın yayında, hem de tarih komitesinde yer aldınız…

    Evet, ilk toplantıda Zeki Bey efsane kaptandı. Zeki Rıza başkan ben geldiğimde gayet ilgi ile karşıladı. Bulunanlara döndü “Bakın tarih komitesinde genç bir arkadaşımız da var” dedi.

    Ben de Zeki Rıza Sporel’e dönüp yine aynı heyecanla “Sayın kaptan size eski bir sözünüzü hatırlatabilir miyim, 1932’de küçük bir çocuk teyzesinin elinde mağazanıza gelip de yeğenim yarın mektebe başlıyor ona bir Fenerbahçe rozeti hediye etmek istiyorum” demişti. 

    Ben sözümü bitirmeden “O sen misin yoksa” dedi. Sonra dönüp arkadaşlara “Yanlış mı konuşmuşum” dedi. O an ve o komitede görev almak benim için onur kaynağı oldu.

    -Türk sporu adına yazılan kitapları yeterli buluyor musunuz? Özellikle futbol içeren kitapları karşılaştırdığınızda farklı bilgiler insanı şüpheye düşürüyor… Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?

    Spor basınına inanmıyorum her branş var ama yazılara baktığınızda sadece futbol…

    Ayrıca bu futbol yazılarına da hiç kanaat getirmiyorum. Biri bir yıldız veriyor diğeri dört yıldız, biri üç biri beş yıldız, bu nasıl bir matematiktir. Bütün bunları üzülerek izliyorum.

    Bugüne kadar hep dokümanla konuştum.

    Federasyonda asbaşkanken bir maçta Fenerbahçe’nin attığı bir basketin bana kale hesabını yaparak şu kadar kare Fenerbahçe’nin attığı sayı sayılmaz dendi. “19.59’da maç bitiyor” dedim. 60 saniyenin dolması için bir 20 saniye daha lazım siz önce bir öğrenin. Bunu bilmeden karşıma geliyorsunuz önce öğren şu alet nasıl çalışıyor işten anlamayan ahkâm yürütenlerle uğraşmak zorunda kalıyorsunuz, aldığınız resmi bir görev varsa.

    -Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimini nasıl buluyorsunuz?

    Eski Fenerbahçeliler olarak Aziz Yıldırım’ı takdir ediyoruz. Yaptığı şeyler bizim aklımıza gelmezdi.

    “Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak” dedi. Bu yıl da büyük bir artış var taraftar sayısında.

    “Avrupa takımı olacak” dedi. Bunda hala biraz engeller görüyorum. Çünkü Avrupa’da 15-16 takıma karşı oynuyorsunuz.

    Yabancı oyuncu sınırlandırılması kalkmalı. Sen Türkiye’de genç oyuncu yetişmesini istiyorsan hala milli takıma Rüştü’yü çağırmak niye? Aklım ermiyor.

    Bir de Roberto Carlos var. O dünya çapında bizim milletin hayal bile edemediği bir oyuncuydu. Ama o kadar abarttılar ki o kadar büyüttüler ki bu bizim milletin mayasında var. O bir defans oyuncusu ama beklentiler abes. Adam ağzıyla kuş tutsa yaranamaz.

    – Spor kulübü olmanın özellikleri nedir? Spor kulübü olmayı kimler hak ediyor?

    Türkiye’de futboldan kazandığını diğer branşlara yatıran kulüplerle, futboldan kazandığını futbola yatıran kulüpler aynı kefeye konuyor. Sonunda da her ikisi de spor kulübü olarak karşımıza çıkıyor. Adalet yok.

    Fenerbahçe tam anlamıyla bir spor kulübü. En son 100. yılımıza bakın, en büyük başarısı sadece futbol değil. Atletizm, boks, voleybol yüzme, masa tenisi hepsinde şampiyon olmuş. Dereceye girmiştir. Örneğin bayan voleybolda 2. olmuş şampiyon olmamış ama dereceye çıkmıştır.

    Fenerbahçe Spor Kulübü futbol kulübü değil, spor kulübü adını taşıyor. Bunun şartlarını da mükemmel bir şekilde yerine getiriyor. Sadece Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın amatör şubeleri var. Ama ligde bulunan tüm kulüpler spor kulübü diye geçiyor. Örneğin Ligdeki kulüplerin çoğunun futboldan başka ne branşı var? 2. bir şube yok neden bu adı alıyor. Arsenal Futbol Kulübü diye anılır. Avrupa’da bunlara dikkat edilir.

    Fenerbahçe bugün tesisi bakımından da Türkiye’nin en zengin tesislerine sahip. Spor dalları bakımından en fazla spor dalına sahip. O basketbol da örnek genç var, erkek var, bayan var, A takımı var… Lisanslı sayısına, yapılan spor faaliyetlerine bakarsanız diğer kulüpleri mat edecek kadar çoktur. Tekrar söylüyorum 100. yıl da olaydır. Fenerbahçe Spor Kulübü futboldan kazandığını Anadolu’nun çeşitli yerlerinde spor okulları açarak harcar. Neden büyüktür, işte bu yüzden büyüktür Fenerbahçe. Büyümek sadece futbolda şampiyon olmakla kalmamıştır. Şampiyonluk kazanamadığı dallarda da kürsüye çıktı; ya 2. ya 3. Bunları görmek örnek almak lazım…

    – Ve Şampiyonlar Ligi’ndeyiz? Teknik direktörümüz Sayın Zico’yu değerlendirir misiniz?

    Gene Fenerbahçe üzerine düşeni yapacak. Karşımızdaki yabancılar kaç yabancıyla oynuyorlar, biz kaç yabancıyla. Ayaklarımız eşit değil. Onların bacağı daha yüksek. Eşitsizliklerimiz, haksızlıklarımız çok. Fakat ben teknik bakımdan da, idari bakımdan da, futbolcular bakımından da her zaman kulübüme güvendim, yine güveneceğim. 100 yıllık şanlı şerefli kulübüme.

    Evet, Zico’yu tutuyorum. Futbol dünyasında Brezilya gibi bir ülkede Beyaz Pele lakabıyla ün yapmış futbol bilgisi yüksek, Didilerle, Pelelerle oynamış değerli bir futbolcuydu Zico.

    Carlos diyor ki; “Onun yanında bile çalışmak gururu verici”. Futbol bilgisi olan insanların ortak görüşü Zico futbol bilgisine sahip bir insan. Bunu hocalığı ile de ispatladı. İlk geldiği sene bir takımı şampiyon yaptı. Daum ilk geldiği sene şampiyon yapamadı. Doğru dürüst derbi bile kazanamadı. Birde Zico’ya bakın. Ben güveniyorum.

    Fenerbahçe 1922-23 yılında hiç gol yemeyen bir İstanbul takımı oldu. Oyuncuların hepsi yüksek tahsilli üniversite mezunlarıydı. Yavuz İsmet Uluğ Zeki Rıza Sporel Veteriner, Bedri Gürsoy Diş Hekimliği Fakültesi, Fahir Yeniçay Fen Fakültesi mezunu sonra profesör. Türkiye’nin tek atom profesörü Sonra Fen Fakültesi’ne dekan oldu. 58 atılan gole karşı hiç gol yemedi bu oyuncular. Böyledir Fenerbahçe takımı. Türk futbol tarihinde kırılmayan rekoru kırdılar. Fenerbahçeliler ne kadar övünseler azdır. Biz her şeyin üstesinden geliriz.

    – Fenerbahçe’nin yüz yıllık tarih kitabı yazılıyor. Bunda sizin de emeğiniz çok fazla…

    Hayatımın kitabı. Benim üzerime düşen görev bitti. Sanırım yakında çıkacak. En duygulandığım an Fenerbahçe 100. yıl kitabını yazma şerefine nail olmak ve bu görevi arkadaşım Sertaç Kayserilioğlu ile paylaşmış olmam. Ben bu katkılarımla 82 yaşında bu işin altından kalktığıma göre Fenerbahçe’ye hizmetin yaşı yoktur.

    Ayrıca torunumun Dünya Fenerbahçeliler günü olan 19 Temmuz ilan edilmeden 19.07.2000 günü doğmuş olması, yapılan üç tane Fenerbahçe görsel tarihinin içinde yer almam (ki bunlar: “Kuruluştan kurtuluşa”, “Bahçedeki Fener” ve “Bir Tutkunun Tarihi”)… Hepsi çok hoş rastlantılar. Bir insan için güzel hatıralar.

    – Fenerbahçe dergimiz hakkındaki düşünceleriniz ve önerileriniz eleştirileriniz?

    İlk sayısından beri inceliyorum. Her şeyiyle mükemmel. Baskı kalitesi de harika. Hacim olarak doyurucu, Fenerbahçe’den en doğru haberleri alabileceğimiz iki kaynaktan biri. Bir diğeri ise Fenerbahçe TV.

    Dergi vasıtasıyla her ay sonu ve dolayısıyla yılsonu haberlerin bir toplamı geçiyor elimize. Arşivimiz oluyor aynı zamanda. Kötünün bir sınırı vardır; “bundan kötüsü olmaz” deriz . Ama iyinin sınırı yoktur. Daha iyisi olur, onun da iyisi olur. Ölçü olarak tahlilim bu. Her şey için söyleriz. “Bundan iyisi can sağlığı” deriz. Ama kötü için noktayı koyarsın. Kötü kötüdür.

    Dergi hep iyiye gidiyor. Tatmin ediyor. Tüm branşlardan haberler veriyor. Gazetelere baktığınızda ise nerde yüzme? Nerde kürek? Nerde boks? Ama dergimizde hepsi var.

    1950’li yıllarda 4 kalecili bir takım vardı. Öz Fenerbahçe Dergisi futbol takımı. Futbolu bıraktıktan sonra bir araya gelip oynayan 4 kalecinin de yer aldığı takımdı. Sabri Kiraz, Cihat Arman (santrfor), Fecri Ebcioğlu (takımın kalecisi). Ortaköy’lü Behiç. Bu takım, tarihinde yenilgi görmedi.

    – Fenerbahçe’nin büyük taraftarına mesajınızı alabilir miyiz?

    Bizim zamanımızda kazanan-kaybeden hep birlikte maçtan sonra birbirimizi tebrik edip, akşam da eğlenceye giderdik. Mesajım şu;“En olgun taraftar olmak!” Bu Fenerbahçe’ye en çok yakışan şeydir. Bunun için ne kadar tahrik görürsen gör, efendiliğini kaybetme, hep destek tam destek, Fenerbahçe’nin en güzel işaretidir.

    Bir adamını ıslıklıyorsun, bu sana yakışacak olay değil, sana her şeyden önce hayran olduğun renklerine bağlılık lazım. Belki o beğenmediğin ıslıkladığın oyuncu attığı bir golle seni galip çıkaracak. Sen de hatırladığında mahcup olacaksın.

    Bunun örneklerini de çok yaşadık. Her zaman desteklersen bu çok daha iyi olacaktır. Fenerbahçe en çok taraftarı olan kulüptür. Bize yakışan duruşu her zaman muhafaza etmeliyiz.

    – Sizin bizimle paylaşmak istedikleriniz…

    Can Bartu benim basketbolcumdu. Bir gün basketboldan çocuklar Genç Milli Takım İstanbul şampiyonu olduklarının 40. yılında bir yemek hazırlamışlar. Faruk Ilgaz Tesisleri’ndeki bu yemeğe ben de gittim. Yemekte Atatürk sevgisi ve Fenerbahçe tarihi ile ilgili konuşmalar yapıldı. Orada da anlatmıştım.

    Fenerbahçe’nin tarihi o kadar geniş ki mesela gazetede bir haber okumuştum. Hemen kulübe haber vermiştim. Sabiha Rıfat İzmir’de vefat etmiş. Ve gazete ilanı onu sadece inşaat mühendisi kimliği ile belirtmişti. Hemen kulübe ilettim. Kulüp de çelenk göndermişti. Fenerbahçe tarihindeki kişiler bir efsanedir.

    Sabiha Rıfat’ı bilmeyen kişilere tanıtmak istiyorum. Kulübümüze hizmet veren her insan bizim için değerlidir. Yıl 1929 tamamı yüksek mühendis mektebi (teknik üniversite) öğrencilerinden kurulu Fenerbahçe’nin güçlü voleybol takımında bir de bayan sporcunun yer aldığı görüldü. O tarihlerde Türkiye’de henüz bir bayan voleybol takımı bulunmadığından teknik üniversitede öğrenim görmekte olan ve büyük bir voleybol yeteneğine sahip bulunan Sabiha Rıfat hanıma okul arkadaşları kendi aralarında yer vermişlerdi. Yönetmeliklerde bir bayan sporcunun erkek takımında yer alamayacağına dair bir maddenin bulunmaması yüzünden Sabiha Rıfat Hanım’a Fenerbahçe Spor Kulübü adına tescili yapılmıştı. Ve bu takım İstanbul şampiyonluğunu kazanmıştı. Dünyada ilk ve tekti. Ve Fenerbahçe Spor Kulübü umumi kaptanı genel sekreter vekili Hayri Celaleddin Atamer Sabiha Rıfat’a bir mektup göndermişti. Bu mektupta; “Bu memlekete ilk defa cem’i bir sporda erkek arkadaşlarla beraber olarak oynamak suretiyle gösterdiğiniz teceddüt ve muvaffakiyetten dolayı sizi Fenerbahçe gençliği ve Hey’et- i İdaresi namına hararetle tebrik ederim efendim” diye yazıyordu.

    Bir Türk kızının şampiyon bir erkek takımında yer alması Türk sporu adına büyük olaydı. 

    Daha sonraları Anıtkabir inşaatında da kontrol mühendisliği yapmıştı. Diyeceğim o ki; Fenerbahçeliler tarihlerini iyi bilsinler ve onları bu duruma getiren efsane insanları asla ve asla unutmasınlar…

    Röportaj: Sibel Kurt (Ekim 2007 – Fenerbahçe Resmî Dergisi)


    Bir İstanbul Vardı

    Ben, İstanbul’da doğdum. İstanbul’da büyüdüm.

    Yetmiş beş yılı aşan ömrüm hep İstanbul’da geçti.

    Çocukluğumun, delikanlılığımın, gençliğimin geçtiği bu şehirde arkamda bıraktım yaşlarımı.

    Ömrümün ihtiyarlık çağındayım şimdi. İstanbul’u yazarak tadını çıkarıyorum İstanbullu olmanın.

    Bir kez daha.

    Azrail’le randevum nerededir, bilinmez. Fakat yine de bu şehirde olmasını isterim kabrimin. Mezar taşımda İstanbullu yazmasını isterim.

    Bu şehirde diyorum. Çünkü benim yaşlandığım, toprağında yatmayı arzuladığım şehir, doğup büyüdüğüm o güzel İstanbul asla değil şimdi. İstanbul’um diyemeyeceğim bir garip diyar oldu burası

    Cem Atabeyoğlu

  • Müessisler Toplantısı

    Müessisler Toplantısı

    Fenerbahçe Spor Kulübü, Şehzade Ömer Faruk Efendi’nin “fahrî” başkanlığından sonra, yani 1924 yılından itibaren, Şükrü Saracoğlu’nun başkan seçildiği 1934 Ekim ayına kadar, 10 sene boyunca üç kişiden oluşan bir yönetim kurulu ve müessesan (kurucular) heyeti tarafından idare edildi. “Müessisler Toplantısı” olarak nitelendirilen görüşme duyurularına gazetelerde sık sık tesadüf etsek de orada konuşulanlara dair detaylı bilginin olduğu haberler çok az. Bunlardan birine rastlayınca siteye alalım istedik.

    Bu toplantıdan sonra bir yönetim değişikliği ve Taksim Stadyumu idaresi ile kavgamız yazılmış.

    Hemen altında da iki ay sonra yayınlanan bir haberde meselenin halli…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Müessisleri

    Fenerbahçe müessisleri dün kulüp merkezinde bir içtima akdetmişler ve kulübün ehemmiyetli bazı işlerini görüşmüşlerdir. Muvaffak, Hayri, Reşat Beylerden mürekkep olan idare heyeti istifa etmiş, yapılan yeni intihabatta idare heyetinin şu şekilde olması müttefikan tasvip edilmiştir: Muvaffak, Hacı Bekir zade Ali Muhiddin ve Selahattin Manço Beyler.

    Muvaffak Bey gene idare heyetinde vazife almamak için çok ısrar etmiş, fakat arkadaşlarının ısrarı karşısında kabule mecbur olmuştur.

    Müessisler badema Taksim Stadyumu’nda maç yapmamaya karar vermişlerdir. Bu şekilde bir karar ittihazına sebep olarak Fenerbahçe kulübünün ve kulüp erkanının stadyum müdürlerinden biri tarafından tahkir edilmesi gösterilmektedir.

    Fenerbahçe badema bütün maçlarını Kadıköyü’nde yapacaktır.

    1 Eylül 1929 – İkdam Gazetesi (Müessisler Toplantısı)


    Stadyumdaki Maçlar

    Fenerbahçe kulübü, bundan bir müddet evvel yaptığı bir müessesan içtimaında badema Taksim stadyumunda maç yapmamaya karar vermişti. Bu karar kulüp erkanından birinin stadyum müdiranından diğer bir zat tarafından istiskal edilmesi üzerine ittihaz olunmuştur.

    Stadyum idaresinin nazikane bir tarziye ile vaziyeti tavzih etmesi ve ismi geçen müdürün müesseseden ayrılması üzerine mesele kalmamış ve Fenerbahçeliler kararlarından feragat etmişlerdir.

    Binaenaleyh bu hafta Taksim Stadyumu’nda lig maçlarının başlamasına hiçbir mani kalmamış demektir.

    5 Kasım 1929 – İkdam Gazetesi

  • Fenerbahçe’nin İlk Yurt Dışı Seyahati

    Fenerbahçe’nin İlk Yurt Dışı Seyahati

    1933 tarihli Olimpiyat dergisinin “Fenerbahçe’nin 25. Yılı” özel sayısından devam ediyoruz. Bu kez yazarımız Şakir Beşe. Fenerbahçe tarihine müthiş hazineler bıraktığını daha önce de yazdığımız bu özel insanın bir eserine daha rastladık. Beşe Zade Şakir Bey, 1914’de gerçekleşen Fenerbahçe’nin ilk yurt dışı seyahati ile karşımızda… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şakir Beşe Anlatıyor

    Bugün en samimi dostumuz ve komşumuz bulunan Rus milletinin centilmen sporcuları bu tarihten tamam 20 sene evvel Fenerbahçe’nin şahsiyet-i maneviyesinde olgunlaşan Türk sporu ile alakadar olmuş ve rumî 1330 senesi bidayetinde Odesa şampiyonu (Sporting Club) tarafından kulübümüze ve dolayısıyla Türk sporcularına ecnebi bir memleketten ilk davet vaki olmuştur.

    Kulübümüz, Türk sporunu ecnebi memlekette ilk defa temsil edeceğinden ve bilhassa senelerden beri biz Türklere hiç de iyi bir nazarla bakmayan Çarlık idaresine rağmen genç Rus sporcularının uzatacağı eli dostça sıkacak ilk Türk heyeti olacağından bu seyahate azami derecede ehemmiyet vermiş ve o suretle hazırlanmıştık.

    Seyahate iştirak edenler:

    Dr. Hamit Hüsnü Bey (kafile reisi)

    Galip, Zeki Mazlum, Yahya Berki, Şakir, Sait (Avcı), Hikmet, Selahattin (Manço), Arif merhum, Sabri merhum, Nüzhet, Nuri (Otomobil) merhum, Süreyya, Küçük Arslanyan, Miço, Alexander Boris, Jan Beyler.

    Kulüp İdaresi futbol takımının daha fazla takviyesini düşünmüş ve o sırada kulüp haricinde temayüz etmiş futbolculardan Hasan ve Hüseyin beyleri Rusya seyahati için angaje etmişti.

    19 kişiden mürekkep heyetimiz 330 senesi Mayısının ilk cuması öğleden sonra Galata rıhtımında toplanmış bulunuyordu. Bizi Odesa’ya götürecek olan vapura resmi muamelenin hitamından sonra yerleştik. Alafranga saat beşte kulüp mensupları ve kulübü seven yüzlerce halkın (Yaşa Fener! Şerefle… Güle Güle) teşyi sedaları, hediye yağmurları arasında hareket ettik.

    Seyahat Nasıl Geçti?

    Vapurumuz boğazın mavi sularını yara yara yol alıyor. Bütün arkadaşlar güvertede toplanmış etrafı seyrediyoruz. Boğazı geçtik, Karadeniz’e daldık.

    Seyahatin çok eğlenceli safahatı, yolculuğa iştirak eden bütün eski Fenerliler arasında hala en aziz hatıradır. Cumartesi günü Odesa uzaktan gözükmeye başladı. Tam saat birde limana girdik ve rıhtıma yanaştık. Uzun antrepoları ve birçok tren hatlarıyla bu koca liman Rusya’nın Karadeniz’e açılan sayılı ticaret merkez ve menfezlerinden biri.

    Rıhtımda (Odesa) şampiyonun Sporting Clup idaresi tarafından karşılandık. Kafilemize hürmeten hafif geçen gümrük muayenesinden sonra kazak elbiseli, koca kavuklu, pos bıyıklı, çember sakallı arabacılar tarafından idare edilen küçük brik arabalara bindik ve oldukça dik bir yokuştan çıkarak şehre girdik. (Deribasıf Sıkâye Uliça) namında şehrin en geniş ve en mükemmel ve tahta parkeden caddesindeyiz. Bu cadde her halde elli metreden dar değildi. Yaya kaldırımları ise bizim caddeler kadar geniş. İlerledikçe katettiğimiz bütün diğer caddeler cetvelle çizilmiş bir şekilde dümdüz uzuyor. (Deribasıf) caddesinin nihayetine doğru sol tarafta muazzam bir bina önünde arabalardan indik.Burası (Balşayi Moskofıskaye) büyük Moskof Sarayı namında mükemmel ve mükellef bir otel. Sonradan ahbap olduğumuz sahibi Kırım eşrafından Odesa imamı Gani efendi isminde muhterem bir zat.

    Odalarımıza yerleştik. Otel, ziyaretimize gelen Odesa’nın gençleriyle dolmuş taşmıştı.

    Şehirdeyiz

    Ertesi gün maç yapacağız. Çünkü teglrafımızı alan Sporting Clup reklamlar yapmış, duvarlara büyük ilanlar yapıştırmış. Bizler ise henüz deniz tutkunu ve yol yorgunuyuz. Fakat oynayacağımız sahayı bir kere görmek ve hiç değilse üzerinde biraz konuşmak lazım.

    Hamit Hüsnü, Zeki Mazlum, Yahya, Selahattin beylerden maada hepimiz soyunduk, futbol kıyafeti ile ve mihmandarlarımızla birlikte bizi sahaya götürecek elektrikli tramvaya bindik.

    Saatte en aşağı elli kilometre yol alan tramvay bizi yirmi dakikada sahaya ulaştırdı. Bir kısmı duvar bir kısmı siyah tahta perde ile çevrilmiş geniş bir sahaya girdik. Bizi haber alan mütecessis bir grup seyre gelmişti. Sahaya alışmak için biraz hareket yaptık ve birkaç şut çektik. Saha kumlu ve yumuşak ve fazlaca otlu idi. Sporting Clup erkanından birkaçının nazarları ekseriya bende toplandığından oldukça meraka düştüm. Spor hayatımda avcılığı daima futbola tercih etmiş olduğundan futbolda iyi bir derecem yoktu. Fakat çok dikkat ediyorlardı işte! Meğerse sebebi varmış. Sait Bey kardeşimiz otelde beni (kafilenin bıyık tıraşı faslından sonra) İngiliz zanneden bu zevata (Evet takımın antrenörüdür, fakat belli etmiyor) diye tanıtmamış mı? İşte o günden beri adım antrenöre çıktı. Bir aralık Sait yanıma sokuldu ve bu muzipliğini söyledi, işi anladım ve tertibi bozmadım.

    Biraz idmandan sonra bize çay ikram edildi ve aynı tarikle otele geldik ve istirahate çekildik.

    Birinci Maç

    Kiliselerin çan sesleri ile uyandık. Nefis bir kahvaltı ettikten sonra şehri gezdik. Hep bir boyda büyük binaları, çok temiz ve çok düz geniş caddeleri, çok şirin bulvarları, çok mültefit ve misafirperver halkı ile burası her halde güzel bir şehir.

    Öğle yemeği ve istirahatten sonra takım otelde soyundu sahaya gittik. Sahada 6000 kadar seyirci var. Etraf Rus süvarileri ile sarılı. Şaka takımı ile karşılaştık. müthiş bir alkış tufanı (Hura Turko) sadaları ve havada mektepli kasketleri. Para atıldı, yerler tutuldu.

    Hakem : Orta boylu, güler yüzlü, oldukça bitaraf hareket eden bir zat idi.

    Bizim takım şu şekilde :

    Küçük Arslanyan, Arif, Hasan, Süreyya, Galip, Sabri, Hikmet, Sait, Nüzhet, Nuri, Miço

    Birinci Devre : Oyun başladı. İlk deneme akınları, her iki taraf ince oynuyor. On dakika sonra hakimiyeti aldık ve üst üste akınlara başladık. Oyun çok heyecanlı ve çok temiz. Bizim hücum hattı hasma nazaran daha çevik ve cevval. Her iki tarafın müdafaası çok dürüst, vaktinde müdahaleler, top alışlar ve uzaklaştırmalar yerinde. Oyun bu şekilde devam ederken bizim bir aklımızda hasım müdafii topu elle tuttu. Penaltı. Bunu Hikmet çekti ve çok tabii olarak (sağ yukarı köşeden) gol oldu. Saha bir kere yerinden oynadı. Halk karıştı, dalgalandı ve müthiş bir gök gürültüsü gibi patlayan halkın sesi : (Bravo Turko)…

    Oyun devam ediyor, hakimiyet bizde, fakat arkadaşlar gittikçe kuvvetten düşüyorlar. Henüz yol yorgunluğu geçmemiş bir vücut bundan fazla çalışamazdı. Hal böyle iken canla başla çalışarak dört gözle bekledikleri devre sorunu buldular.

    İkinci Yarı

    İkinci Devre: Takımımız yorgun, akıllarımız daha zayıf. Hakimiyet Şaka takımına geçti. Müdafaamız canla başta çalışıyor ve daha çok yoruluyor. Arslanyan ismi gibi çalışıyor; fakat denizden hâlâ başı dönüyor ve rengi sapsarı. Hal böyle iken hasım sol içinin yaman şutlarını kurtardı.

    Bu devrenin otuzuncu dakikasında bizim haf hattı üzerinde hasım oyuncuları faul yaptı. Hakem yanlışlıkla bizim aleyhimize frikik verdi. Bundan sonra hasıl olan karışıklık esnasında bize bir gol oldu. Oyun daha bir müddet tarafeynin akınları ile devam ettikten sonra maç 1-1 beraberlikle neticelendi.

    Pazartesi günü Rus Çarı (Kiev’e) gitmek üzere Odesa’dan geçecek idi. İki gün evvelinden bütün şehir donanma tertibatı ile meşguldü. Öğle yemeğinden sonra liman cihetinde kurulan takı zaferin yanında bize tahsis edilen yere toplandık.

    Büyük bir kalabalık toplanmıştı. Epeyce bir bekleyişten sonra uzaktan bir otomobil göründü. Bir daha, bir daha… Bunların içinde tamamen kırmızı ve sırmalı elbiseler giymiş Çarın maiyet yaverleri bulunuyordu. Bütün bandolar hep birden marş çalmaya başladılar. Otomobiller arka arkaya geçiyordu. Ara yerde muhteşem bir otomobil ve bunun etrafında bir bölük kadar mızraklı süvari muhafız kıt’ası son süratle geçti. Ben kendi hesabıma Rus Çarını göremedim desem yalan değil. Fakat o anda yüz binlerce halkın hurraları, baştan şapkaların, kalpakların, külahların anı vahitte kaybolması, limanda birbirini müteakip topların tarrakası gösteriyordu iki bir şeyler olmuştu.

    İkinci Maç

    Öğleden evvel biraz yağmur yağdı. Öğleden sonra bermutat otelde soyunduk ve tramvayla sahaya gittik. Bugün saha çok kalabalık.

    Birinci Devre : Hakem aynı hakem. Halkın alkışları arasında her iki takım yer aldı ve oyuna başlandı.

    Bizim takım şu şekilde :

    Küçük Arslanyan, Arif, Galip, Süreyya, Hasan, Sabri, Hikmet, Sait, Nüzhet, Nuri, Miço.

    Her iki taraftan mukabil akınlar. Saha kumlu ve otlu olduğundan bizim takım çevik hareketinden kaybediyor. Ruslar uzun boylu ve atlet yapılı. Bizimkiler onlara nazaran oldukça çelimsiz. Oyunumuz açılmaya ve paslar düzelmeye başladı. Her iki taraf müdafaası oldukça çetin. Galip’in yerinde müdahaleleri, rahmetli Arif’in top kurtarışları, Süreyya’nın soldan makaslama ta Nuri’ye varan pasları çok mükemmeldi. Hücum hattımızdaki kombinezon hasım müdafaasını çok şaşırtıyordu. Solda Hikmet’le Sait kombinezonu, sağda Nuri ile Miço akını hasım nısıf sahasında fırtınalar koparıyor. Bütün muhacim hattımız çelik bir zemberek gibi açılıp kapanıyordu. İşte böylece hakimiyet bize geçmişti. Fakat hasım kalecisi lastik gibi adamdı. Kaç şut atıldıysa elinde kalıyordu.

    Odesa ikincisi Şaka Kulübü’nün oyunu daha ince, daha kombine. Fakat bu şampiyon Sporting takımı birinciliklerini sert oyun sistemlerine değil, herhalde kalecilerinin maharetine medyun.

    Devrenin sonlarına doğru hasım tarafa lehine penaltı. Top yerine kondu. Sol açık Hikmet, adeti veçhile topu düzeltti ve yalnız kendine mahsus müthiş şutu çekti Gol… Hasmın çok mahir ve çevik kalecisi vazifesini ifa etmiş ve çok mükemmel bir plonjon yapmıştı. Fakat bütün futbol hayatında çektiği penaltıları her seferinde göre tahvil eden Hikmet’in tutulmaz şutunu bu zat dahi ellerinden kaçırmış ve gol olmuştu.

    İkinci Devre

    İkinci devre : Sporting Clup oyuncuları mağlup vaziyetten kurtulmaya azmetmişler; çok sert ve seri oynuyorlar ve daha fazla faul yapıyorlar. Rahmetli Hasan da mukabelede gecikmiyor. Miço daha ziyade yardımcı oynuyor, müdafaamız canla başla oynuyor. Bilhassa Arslanyan’ın kurtarışları çok mükemmel. Hasım muhacimlerin tehlikeli bir akını esnasında Sporting soliçinin sağ gösterip sola havale ettiği müthiş şutunu Arslanyan’ın kurtarması şaheser. Bütün sahadan taşan alkış tufanı ve takdirler.

    Bu devreyi ara sıra akın yapmakla beraber zorlu bir müdafaa oyunu ile bitirdik ve 1-0 Odesa şampiyonuna galip geldik.

    Maçın hitamında hurra sadaları ile halk sahaya koştu ve penaltı kralı Hikmet’le fedakar kalecimiz Arslanyan’ı havaya kaldırdı.

    Çarşamba günü sol müdafi rahmetli Arif ile sağ yardımcı rahmetli Sabri mühendis mektebinin imtihanlarına yetişmek üzere Odesa’dan İstanbul’a hareket ettiler. En mühim iki müdafaa uzvunun takımdan bu suretle ayrılması bundan sonraki maçlarda tesisini göstermiş ve müdafaamız zayıf kalmıştı.

    Üçüncü Maç

    Öğleden sonra bermutat otelde soyunduk, sahaya gittik. Türk sporcularına halkın gittikçe artan alakasını anlamak için etrafa şöyle bir bakmak kafi idi.

    Karşılaştığımız takım Odesa’nın en mühim seçme oyuncularından mürekkep. İkisi müdafaada ve ikisi hücum hattında dört İngiliz var.

    Bizim takım şu şekilde:

    Arslanyan, A. Boris, Hasan, Süreyya, Galip, Jan Boris, Hikmet, Sait, Hüseyin, Nuri, Miço.

    Rusların bir akını ile oyun başladı ve çok seri devam ediyor. Takımın neresinde yer alırsa orasının oyuncusu oluveren çok değerli sporcumuz Galip’ten maada bütün müdafaa bocalıyordu. Arslanyan’ın mahareti ve fedakarlığı olmasa bir kaç gol yemek işten değildi. Devre sonuna doğru rahmetli Hasan’ın bir ıskası bize bir gole mal oldu ve devre 1-0 aleyhimize bitti.

    İkinci Devre

    İkinci devre: Ruslar daha sert ve seri oynuyorlar. Müdafaamız birinci devrede çok yorulmuş. Rahmetli Arif’le rahmetli Sabri’nin müdafaada bıraktığı boşluğu, ne ikinci derecede bir futbolcu olan A. Boris ne de çok çalımlı ve faullü bir müdafaa oyunu oynayan rahmetli Hasan dolduramazlardı.

    Muhacim hattımız oldukça tehlikeli akınlar yapıyor, fakat hasım müdafaası zorlu ve kalecisi mahir olduklarından bir türlü gol çıkaramıyor. On dördüncü dakikada Rusların seri bir akını aleyhimize bir gol kaydetti. Bundan sonra daha ziyade müdafaa oyunu tatbikine başladık. Hikmet soldan ve Miço sağdan yardımcı vaziyete geçtiler. Ruslar kırkıncı dakikada aleyhimize bir gol daha kaydettiler. Devre bitti ve Odesa muhtelitine 3-0 mağlup olduk.

    Oyun çok heyecanlı oldu ve halk her iki tarafı da müthiş alkışladı.

    Nikolayef’e Gidiyoruz

    Bu akşam Alexandr parkta şerefimize tertip edilen ziyafete otomobillerle gittik. Bu park sayısız Odesa parklarının en büyüğü ve en güzeli, oteli ve tiyatrosu ile herhalde en mükellef ve mükemmel iyiydi.

    Cuma günü, iki maç yapmak üzere Nikolayef’e hareketimiz mukarrer olduğundan hareket hazırlıkları ile meşgul olduk.

    Saat beş raddelerinde yirmi iki mil sürati olan beyaz bir vapurla Nikolayef’e hareket etmiştik. Nihayetinde Nikolayef şehri ve Rusya’nın tersanesi bulunan nehire girdik. Nehrin her iki sahilinde yer yer mevzu istihkamları gece geçtik. Cumartesi şafakla beraber Nikolayef’e vasıl olduk. Yolda bize refakat eden Odesa musevilerinden bir hakem bizi karşılamaya gelmiş olan Nikolayef Clup kulüp erkanı ile tanıştırdı. Hep birlikte güzel bir otele gittik.

    Maç Başlıyor

    Öğleden sonra yakın olan sahaya yaya olarak gittik ve bize tahsis olunan mahalde soyunduk Bizim takım şu şekilde idi :

    Arslanyan, A. Boris, Hasan, Süreyya, Galip, Nüzhet, Hikmet, Sait, Hüseyin, Nuri, Miço.

    Oyun ahenksiz başladı. Muhacim hattında Hikmet biraz aksıyordu. Sağ haf Nüzhet rahatsız olduğundan iyi oynayamadı. Ekseriya saha kenarında oturuyor ve dinleniyordu. Miço yardımcı vaziyette, sana taşlık ve berbat, oyun her iki tarafın mütevali fakat semeresiz akınları ile devamdan sonra devre 0-0’a bitti.

    İkinci devre: Sahaya alışan takımımız bu devrede daha iyi bir oyun oynadı. Her iki taraf akınları devam ediyor, bir türlü gol çıkaramıyorduk. Hüseyin çok fırsat kaçırdı, Sait’in bir şu direğe çarptı ve gol olmadı. Devrenin sonlarına doğru hasım muhacimler tehlikeli bir akın yaptılar. Bizim kale önünde bir karışıklık oldu ve bir gol yedik ve oyun böylece 1-0 aleyhinize neticelendi.

    Pazartesi günü Nikolayef’in tersanesini heyetimize bir cemile olmak üzere gezdirdiler. Bilhassa orada inşa edilmekte olan Prenses Maria drednotunu seyrettik, kasabayı gezdik, parkta eğlendik ve otele avdet ettik.

    Son Maçımız

    Mutat veçhile öğleden sonra yaya olarak sahaya gittik. Bugün halk çok daha fazla kalabalıktı.

    Bizim takım :

    Arslanyan, A. Boris, Hasan, Süreyya, Galip, Jan Boris, Hikmet, Sait, Hüseyin, Nuri, Miço.

    Birinci devre : Oyun bizim güzel bir aklımızla başladı. (Burada zikretmeden geçemeyeceğim. Kafile reisi Dr. Hamit Hüsnü Bey’in takımımızın istirahati uğrunda vaki olan hizmetleri bilhassa kayda şayandır) Bugün takım çok zinde ve çok güzel çalışıyor. Biraz sonra kombinezon teessüs etti ve hakimiyet bize geçti. Sağdan ve soldan tehlikeli hücumlar yapıyoruz. Bugün bilhassa sol taraf çok güzel işliyor. Bu güzel kombinezon nihayet semeresini verdi. Hikmet’ten yerinde bir pas alan Sait, güzel bir şutla ilk golünü kaydetti. Bir müddet sonra devre 1-0 lehimize bitti.

    İkinci devre: Hasım takımı yediği golün acısını çıkarmak için gayet seri ve tehlikeli birkaç akın yaptı. Arslanyan’ın çok güzel kurtarışları gol çıkarmalarına mani oldu. Gene hakimiyeti elde ettik. İşte çok mükemmel bir akın, top Sait’te, hasım müdafii ile karşı karşıya, o sırada Hüseyin’e kısa ve ani bir pas, Hüseyin’in yerden sol köşeye sıkı bir şutu. Gol..

    Bu ikinci golden sonra oyun tamamen hasım nısıf sahasına intikal etti. Devre sonlarına doğru gene Sait’in güzel bir pası ve Hüseyin’in sıkı bir şutuyla üçüncü gol.

    Maç böylece 3-0 galebemizle neticelendi.

    Halkın alkışları arasında ateli avdet ve istirahat.

    Kiev’e Gitmeden Geri Dönüş

    Çarşamba: Nikolayef’ten hareket ettik.

    Perşembe sabaha Odesa’ya avdet ettik. Takımımız Kiev şehrine davet edilmişti. Fakat Odesa şehbenderimiz Tahir Beyefendinin ahvali siyasiye hakkında bize verdiği malumat ve tavsiyeler üzerine bu seyahatten sarfınazar ettik. Rusya’da gördüğümüz misafirperverlik fevkalâde idi. Başımızı nereye çevirdikse muhabbet dolu gözler, tebessüm ve iltifat dolu çehreler gördük.

    Mesela bir müzikhole gideriz halk ayağa kalkar, hürmet ve iltifat eder ve yer gösterir; bir parka gideriz, bütün gruplardan çok samimi bir alâka ve bütün masalardan davet ricaları alırız; mektepli kardeş muamelesi yapar; zabiti hürmetle selam verir; kadını iltifatlar yağdırır; memuru yardım eder, tüccar ve esnaf ikram eder; velhasıl Ruslar çok ince ruhlu sevimli ve asil bir millet. İşte Fenerbahçe’nin ilk Rusya seyahatinin bizde bıraktığı intiba…

    Beşe Zade Şakir

  • Fenerbahçe’yi Kimler Kurdu? Kimler İhya Etti?

    Fenerbahçe’yi Kimler Kurdu? Kimler İhya Etti?

    Fenerbahçe Spor Kulübü Müzesi’nde 1923 tarihli bir kulüp nizamnamesi var. Bu nizamnamede “Kulüp Müessislerinin Kıdem Sırasıyla İsim ve Hüviyetleri” başlıklı bir de liste bulunuyor.

    Kıymetli tarihçimiz Rüştü Dağlaroğlu da “1907-1987 / Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi” kitabında, aşağıdaki girişi yaparak, bir başka liste yayınlamış :
    “Kulüp, bir taraftan göz boyamak amacıyla, yönetim kurulunu devirmek diğer taraftan düşman başkomutanı General Charles Harington’un ünlü sporculuk hüviyetinden yararlanmak suretiyle, İngiliz işgalinden kurtulunca, 1922 yılında yeni bir tüzük hazırladı. Bu tüzüğün 2. maddesinde, (Kulübü Tesis ve İhya Edenler) başlığı altında otuz ad yazılıdır. Bu maddedeki (Tesis) sözü ile kulübü kuranlar, (İhya) sözüyle de düşman tarafından kapatıldıktan sonra, gizli toplantılarla, yaşatanlar kast edilmiştir. İşte, kısaca, Müessesan Heyeti (kurucular Kurulu), adıyla anılan ve adları yazılı 30 kurucu, 1925’lerdeki meslek ve görevleriyle şunlardır.

    Merhum Rüştü Dağlaroğlu’nun sözünü ettiği tüzük ile müzede sergilenen nizamname aynı mı, bilmiyoruz ama (ikisini de sırayla aşağıda göreceğiniz) listeler birbirinden değişik… Biz önce ortak isimleri ve aradaki farkları görelim istedik.


    Hem 1923 Nizamnamesi, Hem de 1987 Tarihli Kitap Listesinde İsmi Olanlar

    Enver BeySabık Rüsumat Müfettişlerinden
    Fuat Hüsnü BeyBahriye Binbaşılarından
    Galip BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Hamit Hüsnü BeyDoktor
    Hikmet BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Hüseyin Sami BeyDüyunu Umumiye Müfettişlerinden
    İbnürrefik Ahmet Nuri BeyHududu Sıhhiye Muhasebecisi
    Kemal Aşki BeyMühendis
    Mehmet Reşat BeyAnadolu Demiryolları Memurlarından
    Mustafa Bey (Elkatipzade)Tacir
    Nasuhi Bey (Nazikizade)Türkiye İdman Cemiyetleri Müfettişi
    Ömer Nazıma BeyKomisyoncu
    Sabri BeyPosta ve Telgraf Müdür-i Umumisi
    Sait Selahattin BeyBahriye Jimnastik Muallimi
    Sait Tevfik BeySpor Âlemi Gazetesi Sahibi
    Selahattin Manço BeyBanka Memurlarından
    Şakir BeyAshab-ı Emlaktan
    Tevfik Bey (Haccarzade)Tacir
    Yahya BeyZiraatçi
    Ziya Bey (Nurizade)Düyunu Umumiye Müfettişlerinden

    1923 Nizamnamesi’ndeki Listede İsmi Yazılı Olup 1987 Tarihli Kitapta Bulunmayanlar

    Alaaddin Bey (Nazikizade)Sanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlisinden
    Emin BeySeyrisefain Mübayaa Memuru
    Hasan Kamil BeyMakine Mühendisi
    Hüseyin BeyDava Vekili
    İsmet BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Muhsin Yeğen BeyAshab-ı Emlaktan
    Müfit BeyDuhan Şirketi Memurlarından
    Sabih BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Saip Şevket BeyT.İ.C.İ ve Millî Mahsulât Şirketi Müdür-i Sabıkı
    Zeki BeyBaytar

    1987 Tarihli Kitaptaki Listede İsmi Yazılı Olup 1923 Nizamnamesi’nde Bulunmayanlar

    Ali Muhittin (Hacıbekir) BeyŞeker Tüccarı
    Asaf (Beşpınar) BeyDeniz İnşaat Mühendisi
    Ayetullah BeySu Şirketinde Memurdu
    Doktor Nazım Bey 
    Enver (Yeğin) BeySarıyer Belediye Muhasebecisi
    Hakkı Saffet (Tarı) BeyBankacı
    Hulki (Malkoç) BeyZiraatçı
    Hulusi BeyEski Nafia Nazırı
    İhsan Ziya BeyUrla Hakimi idi
    Necip (Okaner) BeyAkdeniz Denizüssü Komutanı

    Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Suret-i Teşkili ile Maksadı / Matbaa-ı İkdam – 1339 (1923)
    Kulüp Müessislerinin Kıdem Sırasıyla İsim ve Hüviyetleri

    Nurizade Ziya BeyDüyunu Umumiye Müfettişlerinden
    Enver BeySabık Rüsumat Müfettişlerinden
    Galip BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Nazikizade Nasuhi BeyTürkiye İdman Cemiyetleri Müfettişi
    Haccarzade Tevfik BeyTacir
    Yahya BeyZiraatçi
    Elkatipzade Mustafa BeyTacir
    Kemal Aşki BeyMühendis
    Sait Selahattin BeyBahriye Jimnastik Muallimi
    Hasan Kamil BeyMakine Mühendisi
    Hikmet BeyDüyunu Umumiye Memurlarından
    Selahattin Manço BeyBanka Memurlarından
    Ömer Nazıma BeyKomisyoncu
    Şakir BeyAshab-ı Emlaktan
    Emin BeySeyrisefain Mübayaa Memuru
    Mehmet Reşat BeyAnadolu Demiryolları Memurlarından
    Nazikizade Alaaddin BeySanâyi-i Nefîse Mekteb-i Âlisinden
    Hamit Hüsnü BeyDoktor
    Zeki BeyBaytar
    İbnürrefik Ahmet Nuri BeyHududu Sıhhiye Muhasebecisi
    Saip Şevket BeyT.İ.C.İ. Muhasebecisi ve Millî Mahsulât Şirketi Müdür-i Sabıkı
    Fuat Hüsnü BeyBahriye Binbaşılarından
    Müfit BeyDuhan Şirketi Memurlarından
    Sabri BeyPosta ve Telgraf Müdür-i Umumisi
    Hüseyin BeyDava Vekili
    Sait Tevfik BeySpor Âlemi Gazetesi Sahibi
    Hüseyin Sami BeyDüyunu Umumiye Müfettişlerinden
    İsmet BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Sabih BeyTıp Fakültesi Müdavimlerinden
    Muhsin Yeğen BeyAshab-ı Emlaktan

    Rüştü Dağlaroğlu : 1907-1987 / Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi
    Kulübü Tesis ve İhya Edenler

    Nuri zade Ziya (Songülen) BeyNATTA Seyahat Bürosu Sahip ve Müdürü
    Ayetullah BeySu Şirketinde Memurdu
    Necip (Okaner) BeyAkdeniz Denizüssü Komutanı
    Enver (Yetiker) BeyGümrük Müfettişi
    Kulaksızzade Galip BeySerbest
    Hintli Asaf (Beşpınar) BeyDeniz İnşaat Mühendisi
    Hulusi BeyEski Nafia Nazırı
    Hulki (Malkoç) BeyZiraatçı
    Fuat Hüsnü (Kayacan) BeySokoni-Vakum Şirketi Beykoz Müdürü
    Hamit Hüsnü (Kayacan) BeyDoktor
    Hakkı Saffet (Tarı) BeyBankacı
    Mehmet Reşat (Pekelman) BeyDevlet Demir Yolları Hareket Müfettişi
    İhsan Ziya BeyUrla Hakimi idi
    Nazikizade Nasuhi Esat (Baydar) BeyMilletvekili
    Şakir (Beşe) Bey 
    Selahattin Manço BeyZonguldak Kömür Şirketi Memuru
    Elkatipzade Mustafa BeyFes Tüccarı
    Enver (Yeğin) BeySarıyer Belediye Muhasebecisi
    İbnürrefik Ahmet Nuri BeyPiyes Yazarı
    Sabri (Toprak) BeyZiraat Bakanı
    Doktor Nazım Bey 
    Ağabeyzade Ömer Nazıma (Elbi) BeyKomisyoncu
    Çelebizade Sait Tevfik BeyChevrole Oto Acentası Memuru
    Hüseyin Sami (Coşar) Beyİş Bankası Umum Müfettişi
    Haccarzade Tevfik (Taşçı) BeyKibrit Şirketi Satış Memuru
    Yahya Berki (Karagözoğlu) BeyZahire Borsası Tevzi Memuru
    Hikmet (Topuz) BeyRıhtım Şirketi Veznedarı
    Sait Selahattin (Cihanoğlu) BeyYüksek Deniz Ticaret Okulu Öğretmeni
    Ali Muhittin (Hacıbekir) BeyŞeker Tüccarı
    Kemal (Aşkın) BeyYüksek Mühendis
  • Onları Tanımak Fenerbahçe Tarihini Bilmek Demek : Müessisler

    1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. O yıllarda toplam 62 kişi olan bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…

    * * * * * *

    1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik)
    Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.

    2) Alaattin Esat Bey
    Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.

    3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade)
    Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.

    4) Ali Naci Bey;
    Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.

    5) Arif Rıza Bey
    Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.

    6) Asaf Bey
    Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.

    7) Bedri Hakkı Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.

    8) Cafer Ali Bey
    Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.

    9) Celal Bey
    Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.

    10) Emin Ahmet Bey
    Seyrisefain sabık memurlarından

    11) Enver Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.

    12) Enver Cemal Bey
    Büyükdere belediye muhasebecisidir.

    13) Fahir Bey
    Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.

    14) Fuat Hüsnü Bey
    Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.

    15) Galip Bey
    Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.

    16) Hakkı Saffet Bey
    Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.

    17) Hakkı Şinasi Paşa
    İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.

    18) Hamdi “Nebizade” Bey
    Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.

    19) Hamit Hüsnü Bey
    Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.

    20) Hasan Kamil Bey
    Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.

    21) Hayri Celal Bey
    İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.

    22) Hikmet Agah Bey
    İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.

    23) Hulki Bey
    Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.

    24) Hulki Bey
    Ticaretle meşguldür.

    25) Hüseyin Hüsnü Bey
    Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.

    26) Hüseyin Sami Bey
    Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.

    27) Hüsnü Bey
    Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.

    28) İsmet Salih Bey
    Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.

    29) Kadri Celal Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.

    30) Kemal Aşkı Bey
    Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.

    31) Kemal Cenap Bey
    Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.

    32) Kenan Hasan Bey
    Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.

    33) Lütfü Cemal Bey
    Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    34) Mahmut Celalettin Bey
    Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.

    35) Mazhar Bey
    Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.

    36) Mehmet Reşat Bey
    Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    37) Muhsin Yeğen Bey
    Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.

    38) Mustafa Bey (Elkatipzade)
    Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.

    39) Muvaffak Rıfat Bey
    Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.

    40) Müfit Şevket Bey
    Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.

    41) Nasuhi Esat Bey
    Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.

    42) Necip Bey
    Kulübü ilk kuranlar arasındadır.

    43) Ömer Nazıma Bey
    Almanya’da ticaretle meşguldür.

    44) Ragıp Bey
    Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.

    45) Sabih Fani Bey
    Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.

    46) Sabri Bey
    Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.

    47) Saip Şevket Bey
    Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.

    48) Sadi Hayri Bey
    Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.

    49) Sait Selahattin Bey
    Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.

    50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade)
    Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.

    51) Selahattin Manço Bey
    İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.

    52) Servet Bey
    İstanbul belediye mühendislerindendir.

    53) Süreyya Salih Bey
    İş Bankası levazım şefidir.

    54) Şakir Bey (Beşe Zade)
    Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.

    55) Şefkati Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.

    56) Şekip Mustafa Bey
    Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.

    57) Tevfik Haccar Bey
    Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.

    58) Vasıf Bey
    Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.

    59) Yahya Berki Bey
    İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.

    60) Zeki Rıza Bey
    Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.

    61) Zeki Mazlum Bey
    Sanayi Maden Bankası memuru.

    62) Ziya Bey
    Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.

  • Fenerbahçe Müessisleri

    Fenerbahçe Müessisleri

    1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. Farklı tarihlerde, farklı sayılarla yayınlanan bu liste, o yıllarda toplam 62 kişiden ibaretmiş. Bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    A-E Arası

    1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik)
    Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.

    2) Alaattin Esat Bey
    Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.

    3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade)
    Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.

    4) Ali Naci Bey;
    Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.

    5) Arif Rıza Bey
    Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.

    6) Asaf Bey
    Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.

    7) Bedri Hakkı Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.

    8) Cafer Ali Bey
    Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.

    9) Celal Bey
    Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.

    10) Emin Ahmet Bey
    Seyrisefain sabık memurlarından

    11) Enver Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.

    12) Enver Cemal Bey
    Büyükdere belediye muhasebecisidir.

    F-H Arası

    13) Fahir Bey
    Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.

    14) Fuat Hüsnü Bey
    Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.

    15) Galip Bey
    Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.

    16) Hakkı Saffet Bey
    Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.

    17) Hakkı Şinasi Paşa
    İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.

    18) Hamdi “Nebizade” Bey
    Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.

    19) Hamit Hüsnü Bey
    Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.

    20) Hasan Kamil Bey
    Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.

    21) Hayri Celal Bey
    İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.

    22) Hikmet Agah Bey
    İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.

    23) Hulki Bey
    Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.

    24) Hulki Bey
    Ticaretle meşguldür.

    25) Hüseyin Hüsnü Bey
    Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.

    26) Hüseyin Sami Bey
    Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.

    27) Hüsnü Bey
    Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.

    İ-N Arası

    28) İsmet Salih Bey
    Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.

    29) Kadri Celal Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.

    30) Kemal Aşkı Bey
    Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.

    31) Kemal Cenap Bey
    Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.

    32) Kenan Hasan Bey
    Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.

    33) Lütfü Cemal Bey
    Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    34) Mahmut Celalettin Bey
    Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.

    35) Mazhar Bey
    Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.

    36) Mehmet Reşat Bey
    Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    37) Muhsin Yeğen Bey
    Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.

    38) Mustafa Bey (Elkatipzade)
    Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.

    39) Muvaffak Rıfat Bey
    Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.

    40) Müfit Şevket Bey
    Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.

    N-Ş Arası

    41) Nasuhi Esat Bey
    Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.

    42) Necip Bey
    Kulübü ilk kuranlar arasındadır.

    43) Ömer Nazıma Bey
    Almanya’da ticaretle meşguldür.

    44) Ragıp Bey
    Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.

    45) Sabih Fani Bey
    Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.

    46) Sabri Bey
    Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.

    47) Saip Şevket Bey
    Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.

    48) Sadi Hayri Bey
    Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.

    49) Sait Selahattin Bey
    Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.

    50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade)
    Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.

    51) Selahattin Manço Bey
    İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.

    52) Servet Bey
    İstanbul belediye mühendislerindendir.

    53) Süreyya Salih Bey
    İş Bankası levazım şefidir.

    Ş-Z Arası

    54) Şakir Bey (Beşe Zade)
    Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.

    55) Şefkati Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.

    56) Şekip Mustafa Bey
    Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.

    57) Tevfik Haccar Bey
    Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.

    58) Vasıf Bey
    Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.

    59) Yahya Berki Bey
    İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.

    60) Zeki Rıza Bey
    Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.

    61) Zeki Mazlum Bey
    Sanayi Maden Bankası memuru.

    62) Ziya Bey
    Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.

  • Şakir Beşe ve Fenerbahçe Hazinesi

    Şakir Beşe’ye bazen bir “Fenerbahçe Tarihi” kitabında, bazen de eski fotoğrafların “soldan sağa” yazılarında rastlamak mümkün. Hakkında fazla bir şey bilmediğimiz ve yalnızca ismine (o da bir miktar) aşina olduğumuz rahmetli Şakir Bey, meğerse Fenerbahçe tarihine bir hazine bırakmış.

    1914 yılında Rusya’ya giden Fenerbahçe’nin ilk yurt dışı seyahatine katılan ve 1923 tarihli Fenerbahçe tüzüğünde “Kulübü Tesis ve İhya Edenler” başlığı altında adını gördüğümüz “Kuruluştan Fenerbahçeli” Şakir Beşe’nin Torunu, sayın Belgin Beşe Aral hanımefendi, bu hazinenin en kıymetli parçasının, bir asrı devirmiş, muhteşem güzellikteki Fenerbahçe armalı yüzüğün hikayesini şöyle anlatıyor :
    “Babamın söylediğine göre bu yüzükten 16 kişi yaptırmış. Biri Şakir Beşe. Ondan babama, babamdan da bana kaldı. Hatta Şakir Beşe, bu yüzüğü ölene kadar hiç çıkartmamış. Babama ‘Öldüğüm zaman parmağımdan çıkart ve sen tak oğlum’ demiş. Büyükbabam babamın dükkanında vefat edince, babam dediğini yapıp, yüzüğü kendi parmağına takmış. Babam da yüzüğü parmağından ölene kadar hiç çıkarmadı.”

    Aşağıda resimlerini ve (İzzet İsrael Benyakar ağabeyimizin yardımıyla) isimlerini göreceğiniz isimlerin hemen hepsinin detaylı hayat hikayelerinin yazılmış olmasını hak ediyor. Fenerbahçe’yi “tesis ve ihya edenler” herkes tarafından bilinmeli…

    Arka Sıra, Soldan Sağa:
    Hamit Hüsnü Kayacan, Rus mihmandar, Yahya Berki Karagözoğlu, Selahattin Manço, Nüzhet Baban, Galip Kulaksızoğlu, Konstantin Boris, Hasan Basri Bey, Süreyya Mithat, Zeki Mazlum, Jan Boris, Şakir Beşe

    Oturanlar, Soldan Sağa:
    Miço Dimitropoulos, Otomobil Nuri, Karnik Arslanyan, Dalaklı Hüseyin, Sait Selahattin Cihanoğlu, Hikmet Topuzer

    Arka Sıra, Soldan Sağa :
    Şakir Beşe, Jan Boris, Çerkes Kenan, Garbis Arslanyan, Ömer Nazıma Elbi

    Orta Sıra, Soldan Sağa :
    Karnik Arslanyan, Elkatipzade Mustafa Bey, Armenak Efendi

    Ön Sıra, Soldan Sağa :
    Mehmet Reşat Pekelman, Şinok Efendi, Ethem Bellisan, Nasuhi Esat Baydar, Adil Akşyoti

  • Şakir Beşe’nin Fenerbahçe Hazinesi

    Şakir Beşe’nin Fenerbahçe Hazinesi

    Şakir Beşe‘ye bazen bir “Fenerbahçe Tarihi” kitabında, bazen de eski fotoğrafların “soldan sağa” yazılarında rastlamak mümkün. Hakkında fazla bir şey bilmediğimiz ve yalnızca ismine (o da bir miktar) aşina olduğumuz rahmetli Şakir Bey, meğerse Fenerbahçe tarihine bir hazine bırakmış. Evet, Şakir Beşe’nin Fenerbahçe hazinesi eşine zor rastlanan, muazzam bir miras.

    1914 yılında Rusya’ya giden Fenerbahçe’nin ilk yurt dışı seyahatine katılan ve 1923 tarihli Fenerbahçe tüzüğünde “Kulübü Tesis ve İhya Edenler” başlığı altında adını gördüğümüz “Kuruluştan Fenerbahçeli” Şakir Beşe’nin Torunu, sayın Belgin Beşe Aral hanımefendi, bu hazinenin en kıymetli parçasının, bir asrı devirmiş, muhteşem güzellikteki Fenerbahçe armalı yüzüğün hikayesini şöyle anlatıyor :
    “Babamın söylediğine göre bu yüzükten 16 kişi yaptırmış. Biri Şakir Beşe. Ondan babama, babamdan da bana kaldı. Hatta Şakir Beşe, bu yüzüğü ölene kadar hiç çıkartmamış. Babama ‘Öldüğüm zaman parmağımdan çıkart ve sen tak oğlum’ demiş. Büyükbabam babamın dükkanında vefat edince, babam dediğini yapıp, yüzüğü kendi parmağına takmış. Babam da yüzüğü parmağından ölene kadar hiç çıkarmadı.”

    Mazide Bir Tarih Yatıyor

    Aşağıda resimlerini ve (İzzet İsrael Benyakar ağabeyimizin yardımıyla) isimlerini göreceğiniz isimlerin hemen hepsinin detaylı hayat hikayelerinin yazılmış olmasını hak ediyor. Fenerbahçe’yi “tesis ve ihya edenler” herkes tarafından bilinmeli…

    Fenerbahçe’nin ilk yurt dışı seyahatini onun kaleminden okuduğumuzu ve meşhur Kuşdili Lokali’nin yerini de yine Şakir Beşe’nin bir yazısının yardımıyla tespit ettiğimizi de unutmamak gerekiyor.

    Arka Sıra, Soldan Sağa:
    Hamit Hüsnü Kayacan, Rus mihmandar, Yahya Berki Karagözoğlu, Selahattin Manço, Nüzhet Baban, Galip Kulaksızoğlu, Konstantin Boris, Hasan Basri Bey, Süreyya Mithat, Zeki Mazlum, Jan Boris, Şakir Beşe

    Oturanlar, Soldan Sağa:
    Miço Dimitropoulos, Otomobil Nuri, Karnik Arslanyan, Dalaklı Hüseyin, Sait Selahattin Cihanoğlu, Hikmet Topuzer

    Arka Sıra, Soldan Sağa :
    Şakir Beşe, Jan Boris, Çerkes Kenan, Garbis Arslanyan, Ömer Nazıma Elbi

    Orta Sıra, Soldan Sağa :
    Karnik Arslanyan, Elkatipzade Mustafa Bey, Armenak Efendi

    Ön Sıra, Soldan Sağa :
    Mehmet Reşat Pekelman, Şinok Efendi, Ethem Bellisan, Nasuhi Esat Baydar, Adil Akşyoti

  • Fenerbahçe’nin Savaşçıları

    Fenerbahçe’nin Savaşçıları

    Birinci Dünya Savaşı yıllarında cepheye gidenlerin arasında tabii ki sporcular ve kulüp üyeleri de vardı. Kasım 1915 tarihli Donanma mecmuasında yayınlanan “Şehit ya da Silah Altında Bulunan Sporcular” listelerinde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün azaları da bulunuyor. Galip Kulaksızoğlu, Yahya Berki Karagözoğlu, Sait Selahattin Cihanoğlu, Wilhelm Kohlhammer vb. belli başlı isimler dışında 1932 yangını bu isimlerin kim olduğunun bilinmemesine bahane olmamalıydı. Gerçekten çok yazık. Onlar kelimenin tam anlamıyla, Fenerbahçe’nin savaşçıları…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Kulübü’nün Elyevm Şehit Yahut Silah Altında Bulunan Azaları

    Galip Bey                                     Birinci Futbol Takımı Kaptanı

    Yahya Bey                                   Mecruh ve Taht-ı Tedavide

    Kemal Bey                                   Şehit

    Nüzhet Bey                                 Birinci Futbol Timi Azasından (Mecruh)

    Sait Bey                                       Birinci Futbol Timi Azasından

    Zeki Bey                                       İhtiyat Zabitlerinden

    Safi Bey                                       İhtiyat Zabitlerinden

    Hafid Bey                                    Zabit Namzedi

    Cemi Bey

    Nuri Bey                                      Birinci Futbol Azasından

    Sadık Bey                                    Birinci Futbol Azasından

    Rüştü Bey                                    Kotra ve Denizcilik Şubesinden

    Osman Bey                                 Futbol İkinci Tim Azasından

    Fahri Bey                                     Sandal ve Deniz Şubesinden

    Sezai Bey                                    

    Burhaneddin Bey

    Hulki Bey                                     Deniz ve Sandal Şubesinden

    Ömer Bey                                    Süvari Mülazım-ı Sani (İhtiyat)

    Garî Bey                                      Futbol Birinci Timi Azasından

    Afif Bey                                        Zabit Namzedi

    Bedri Bey                                    Zabit Namzedi

    Hafid Bey                                    Zabit Namzedi

    Ferit Bey                                      Zabit Namzedi

    Kemal Bey                                   Zabit Namzedi

    Emin Bey                                     Zabit Namzedi

    Zeki Bey                                       Mecruh ve Taht-ı Tedavide

    Nebil Bey

    Vasıf Bey

    Şevki Bey

    Servet Bey

    Kenan Bey

    Sabri Bey                                     Birinci Futbol Timi Azasından

    İsmail Bey

    Atâ Bey

    Rauf Bey

    Şakir Bey                                     İhtiyat Zabit Vekili

    Vehbi Bey                                    Müftüzade – Futbol Birinci Tim Azasından

    Arif Bey                                       Futbol Birinci Tim Azasından (Askeri Mühendis)

    Nurettin Bey                               Şehit

    Mehmet Bey                              Mülazım-ı Sani

    Nurettin Bey

    Cemal Bey

    Wilhelm Kolhammer                 Birinci Tim Azasından (Almanya’da Asker)

    Mehmet Nasuhi Bey                 İkinci Tim Azasından ve İhtiyat Zabitlerinden

    Ethem Bey                                  İkinci Tim Azasından

    Manço Selahattin Bey

    Süreyya Mithat Bey                  Birinci Tim Azasından

    Mustafa Behçet Bey                 Mecruh ve Taht-ı Tedavide

    Müfit Bey                                    İhtiyat Zabit Namzedi

    Sami Bey                                     İhtiyat Zabit Namzedi

    Mithat Bey

    Donanma Dergisi / Fenerbahçe’nin Savaşçıları