Etiket: Vasıf Çınar

  • Tarih ve Fenerbahçe 1929 – II

    Arşivlerde dolaşırken, araya gündeme dair diğer olayları da katarak, Fenerbahçe ve Türk spor tarihi haberlerini derliyorduk. Günün birinde her yıl için bir almanak haline gelebilir mi, bilemeyiz ama sitede bir araya toplayalım istedik. 1929 ile başlıyoruz… Huzurlarınızda “Tarih ve Fenerbahçe 1929 – II”

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    SPORDA İLK FİİLİ ADIM [1]

    Beyoğlu Fırka Binası Federasyon’a Verildi

    Avrupa’da kış spor hayatının büyük heyecanlarla beklendiği bir mevsimdir. Bilhassa futbol bu mevsimde en büyük maçlar hazırlar.

    Bizde ise iş berakistir; kış gelince koca bir çamur deryası halini alan “stadium” kapısına koca bir kilit asılır ve diğer sporlardan sarfı nazar en emektar olan futbol cephesi bile aylarca iyi hava, kuru toprak beklemeye mecbur kalır.

    Bu şerait dâhilinde futbolumuzun gittikçe kuvvetsiz kalmasını teaccüple karşılamamalıyız.

    Biz her şeyden evvel artık bu hale bir çare bulmanın zamanı geldiğine kaniyiz. Aksi halde futbol tedennisini her türlü tarizden muaf tutmak en samimi bir hareket olacaktır.

    Bu bahis etrafındaki mütalaaları düşünürken, futbol rüesasından birini pek haklı olarak işaret ettiği bir noktanın da hakkını vermeliyiz; futbol tarzı değişmiş ve her sahada olduğu gibi orada da tabii ve sıhhi şartlar altında aramaya başlanmıştır.

    Mazide olduğu gibi körü körüne maç yapan, terini, çamurunu giderecek imkânları temin etmeden maç yapmak isteyen sporcu kalmamıştır. Mesela Beykoz’dan ta Taksim’e gelen bir sporcu evvela bir duş ve maçtan sonra titremeyecek bir yer aramaya başlamıştır.

    Bunu bir “modernite” değil hayat kıymetinin manasının daha iyi anlaşılmış olmasında aramalıyız.

    Bunun içindir ki emanet tahsisat mı verecek, yardım mı edecek, Stadyum Çukurbostan’da mı yapılacak her ne olacaksa bir an evvel olmalıdır. Sporda aşağı yukarı 30 senelik bir mazisi olan şehrin bir stadyum istemeye hakkı vardır.

    Büyük bir memnuniyetle haber aldık; Cumhuriyet Halk Fırkası spor için azami teshilat ve yardımda bulunmaya karar vermiştir. Bunun ilk nişanesi Beyoğlu fırka binasının federasyona tahsisi suretinde tecelli edecektir.

    Binanın büyük bir kısmından istifade edecek olan İdman İttifakı burada güreş, boks, eskrim, voleybol salonları tesis edecek, bu hususta fırka tarafından yardım görecek ve bu suretle sporun bu şubeleri ve sporcular sıhhi ve tabii şerait altında çalışacak bir mekân bulmuş olacaklardır.

    BUGÜNKÜ FAALİYET [2]

    Bugün Taksim Stadyumu’nda Galatasaray ve İstanbulspor takımlarının bir maç yapması mukarrerdi. Fakat İstanbulspor kulübünün bugün senelik kongresi aktedileceğinden bu maçın taliki muhtemeldir.

    Kadıköy sahasında Fenerbahçeli küçükler Musevi Lisesi takımıyla karşılaşacaktır. Musevi takımı oldukça kuvvetli bir rakip olduğu için, yapılacak maç ehemmiyete maliktir.

    Beyoğlu Amerikan Kulübü’nde yapılmakta olan voleybol şampiyonası maçlarına bugün de devam edilecektir.

    Bugün icrası mukarrer maçlar şunlardır:

    1. Fenerbahçe-Taksim Yeni Yıldız. Saat 13.30’da.
    2. Vefa-Nişantaşı. Saat 14.30’da.
    3. Beşiktaş-Galatasaray. Saat 15.30’da.

    Hakemler sırasıyla Necmi, Bedi Beylerdir.

    Bu müsabakalar içinde şampiyonanın en kuvvetli namzedi olan Fenerbahçe’nin yapacağı maçla kuvvet itibariyle yekdiğerinin dengi olan Beşiktaş-Galatasaray’ın yapacağı maç şayanı dikkat olacaktır.

    Voleybol şampiyonasına iştirak eden takımların adedi, bugüne kadar asla vasıl olamadığı bir dereceye kadar yükselmiştir.

    Bu cihet, voleybolun İstanbul’da cidden taammüm etmekte olduğuna delil sayılabilir. Bu şayanı memnuniyet neticenin elde edilebilmesi her şeyden evvel mekteplerin voleybola ehemmiyet vermeleri ve alakadar teşkilatın sessiz, fakat muvaffak mesaisi sayesindedir.

    MARUF BEY’İN VEFATI [3]

    Gazetecilerin maruf dostu Maruf Bey ölmüş.

    Onu ilk defa bundan 10 sene evvel tanımış, görüşmüştüm. O zaman Meclis-i Mebusan’da Zabıt Kameli Müdürü idim. Kalemde münhal iki kâtiplik için müsabaka imtihanı açmıştık. Taliplerin iktidar derecelerini anlamak üzere yazdırılan tahrir mevzuuna ait imtihan evrakını okurken bunların arasında bir tanesinin verilen mevzu ile hiç alakası olmayarak “Erkan-ı Harbiye-i Umumiyenin ıslahından ve vilayetlerin, hatta Meclis-i Mebusan ile Meclis-i Ayan’ın da kolordularla beraber Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyasetinin idaresine verilmesinden” bahsediliyordu. Bu garip layihanın altındaki imza “Maruf”du.

    Müsabaka imtihanına girdiği günden beri kendini Meclis’e memur olmuş farz ederek dairenin misafir salonundan çıkmayan Maruf Bey ile şöyle bir konuşmak için Kalem odasına çağırttım. Yarım saat kadar görüştük. Bu esnada hiçbir hezeyanda bulunmadığına bakarak, akıllı mı, deli mi diye tereddüde düştüm. Biraz sonra Meclis toplandı. İçtima salonuna gittim, üç saat süren içtimayı müteakip kaleme geldiğim zaman Maruf Bey’i mümmeyizin masasına oturmuş harıl harıl yazı yazmakla meşgul buldum. Yazdıklarını bana uzattı:

    • Meclis-i Mebusan’ın ıslahı için layiha, dedi, lütfen emrediniz de bizim maaşı versinler!

    Zavallı Maruf Bey, kapıcılara, odacılara vaki olan sıkı tenbihlere rağmen mutlaka bir kolayını bulup hemen her gün Zabıt kalemine giriyor, saatlerce yazılar yazıyor, sonra da bana verip,

    • İdarei vilayata dair layihadır, diyor ve ilave ediyordu.
    • Lütfen muhasebeci beye emrediniz de bizim maaşı versin.

    Biçareyi atlatıp da işimize bakıncaya kadar akla karayı seçerdik.

    Nihayet İngilizler 16 Mart’tan sonra Damat Ferit hainine Meclis’i kapattırdılar, biz de Maruf Bey de Meclis’e giremez olduk.

    Ondan sonra Maruf Bey’i Gazete idarehanelerine dadandığı zaman tekrar gördüm. Gelir, Tahrir Müdürlerinin karşısında saatlerce, sessiz sadasız durur, gitmek bilmez, nihayet cebinden bir kâğıt çıkarıp uzatır,

    • Matbuatın ıslahı için baş makaledir. Lütfen dercediniz. Gazetenizin satışı dehşetli artar, kariler de siz de biz de müstefit oluruz. İdare müdürüne söyleyiniz de bize beş on lira versin, derdi.

    Hindi yumurtasına benzeyen çil dolu yüzüne dikkatle bakardım. Solgun çehresinde hepimizle alay ediyormuş gibi hafif müstehzi bir tebessüm dolaşırdı. Anut ve saburdu, bir kere geldi mi gitmek bilmezdi, geveze değildi ama iş arasında matbuatın ıslahından bahsederek zihninizi perişan ettiği için fazla işimiz olduğu vakit atlatır, başka bir arkadaşa, ekseriya İdare Müdürlerine musallat ederdik. Eline “Maruf Bey’e istediği kadar para veriniz” diye bir kâğıt tutuşturarak başımızdan savardık. Bazen haftalarca görünmez, bazen de günlerce matbaadan eksik olmazdı.

    Maruf Bey, gazetecilere dost bir meczup olduğu için meşhur ve maruf oldu. Bu itibarla gene talihi açık bir deli imiş. Biçare yalnız hayatını vakfettiği o büyük emeline nail olmadan, matbuatı ıslah edemeden matbaalardan da dünyadan da elini eteğini çekti. Allah rahmet eylesin.

    VEFA KULÜBÜ’NÜN KAR KOŞUSU [4]

    Koşucular Fatih’ten Ortaköy’e Kadar 45 Dakikada Koştular

    Vefa İdman Kulübü tarafından tertip edilen kar koşusu dün sabah icra edilmiştir. Koşuya üç kişi iştirak etmiştir. Koşucular Fatih Parkı önünde toplanmışlar ve saat 9.30’da hareket etmişlerdir. Koşucular bir heyet tarafından otomobil ise takip edilmiştir.

    Koşucular Fatih’ten hareket ettikten sonra Tramvay Caddesi’ni takiben Beyazıt, Sultanahmet, Eminönü, Karaköy, Fındıklı tarihiyle Beşiktaş’a kadar gelmişlerdir.

    Sabahki şiddetli fırtına ve kar ve yerlerin buzlu olması koşucuların tam süratle koşmalarına mani olmuştur. Bunlardan bir tanesi Beşiktaş’ta koşuyu terk etmiştir. Diğer koşucular koşuya devam etmişler ve Ortaköy’e kadar gitmişlerdir.

    Fatih’ten Ortaköy’e kadar olan mesafe 45 dakikada koşulmuştur. Koşuda Vefa kulübünden Süleyman Bey birinci gelmiştir.

    Vefalıların bu suretle bir kar koşusu tertip etmeleri kış sporu için şayanı tebriktir.

    Spor faaliyetinin bizim için ölü olan bu mevsimde diğer kulüplerimizin de bu gibi koşular tertip etmesi çok şayan-ı arzudur.

    KAR FIRTINASI [5]

    Müthiş kar fırtınası, karada ve denizde insan hayatını birde felce uğrattı. Vapurlar, tramvaylar, otomobiller işleyemez oldu ve bütün bu medeni vesaitin icadından evvelki zamanlarda olduğu gibi, insan hareket ermek için yalnız iki bacağından istianeye mecbur kaldı.

    Münakalatsız şehrin her mıntıkası, muhasım tabiatın muhasarası altında; sebzeciler kırdan sebze getiremediler, balıkçılar denizden balık çıkaramadılar, sucular suyu dağdan indiremediler.

    Bu satırları yazarken, birden matbaadaki elektrikler söndü. Şirkete telefon ettiler. Şu acayip cevap alındı:

    • Bir şey yapmayınız. Bu işe ancak Fatin Hoca karışır.

    Beş on dakika sonra bütün şehrin ışıkları da söndü. Kar fırtınası, kapkaranlık ve tenha sokaklar içinde haileengiz beyaz kasırgalarını raksettirmeye başladı, odalarda çoktan terk edilmiş gaz lambalarının cehennemi bir karanfili andıran kırmızı alevi duvarlarda korkunç gölgeler resmetti.

    Hâsılı bir saat içinde, tabiat koskoca medeniyeti iflas ettirdi.

    Meğer insan zekâsının ibda ettiği şu mağrur âlem (Japon evlikleri gibi!) bir kağıt köşkten başka bir şey değilmiş!

    VOLEYBOL TURNUVASI [6]

    Beyoğlu Amerikan Kulübü’nün geçenlerde tertip ettiği turnuvayı, malum olduğu üzere Fenerbahçe takımı kazanmıştı. Dün bu turnuvanın galiplerine kupa ve madalya tevzii merasimi, Beyoğlu Amerikan Kulübü’nde icra edilmiştir.

    Matbuat erkânı ve Voleybol Federasyonu azalarının huzuruyla yapılan bu raşime pek parlak olmuş ve spor muhibbi olarak tanınmış Türk, ecnebi birçok zevat da bu merasime iştirak etmişlerdir.

    Eski ve muhterem sporcu Mazhar Bey, bu merasimi idare etmiş ve Fenerbahçeli gençlere galibiyet kupasını ve madalyaları vererek beyanı tebrikat etmiştir.

    İkinciliği kazanan Kabataş takımına da kupa ve madalya tevzi edilmiş, bilahare bir çay ziyafeti verilmiştir.

    MUZİRDİR [7]

    Halk Fırkası sporculara meşkûr bir muavenet olmak üzere İstanbul ve Beyoğlu fırka binalarını spor teşkilatına tahsis etti. Söylendiğine göre heyeti müttehideler İstanbul’daki fırka binasına, mıntıka merkezi de Beyoğlu’ndakine yerleşecektir.

    Bizce bunun kadar manasız ve hatta muzir bir şey olmaz. Filhakika İstanbul’un spordaki vaziyeti dolayısıyla mıntıka merkezinin her an heyeti müttehidelerle temas etmesi lazımdır. Bilhassa lisans işleri gibi şeylerde bu temasların lüzumu pek kuvvetlidir.

    Bizim fikrimizce İstanbul’daki bütün spor teşkilatı aynı bina altında toplanmalıdır. Aksi takdirde mesela Adana mıntıkası heyeti müttehidelerle temasta bulunmak için nasıl fazla külfete giriyorsa bu külfete hiç lüzum yok iken İstanbul mıntıkasına da terettüp edecektir.

    Ümit ve temenni edelim ki bu yanlış ve hatta müzir adım atılmasın.

    ARTIK YETER! [8]

    Kış, kıyamet, kar, üçü de (k) harfiyle başlayan bu afetler devam ettikçe ediyor.

    Dün beni arabasına bin türlü naz ve niyaz ile alan bir şoförün, yağan kara bakıp da bağırdığı gibi, insanın:

    • Allah baba, artık yeter! Diyeceği geliyor.

    Koskoca bir şehrin manzarası değişti. Meydanlarda rüzgârın yığdığı karlar birer ufak tepeyi andırıyor. Sokaklar oldukça tenhalaştı. Birçok mağaza camakanları kepenk altındadır.

    Yalnız kömürcüler açık, yalnız kömürcüler dükkânlarının önünü ferahlı ferahlı süpürüyorlar. Bu kara kışın bembeyaz günlerinde İstanbul sokaklarında göze çarpan bir kafile de kukuleteli muşambalarla ellerinde kürek dolaşan (Ku-Kluks-Klan) cemiyeti azasını andıran süprüntücülerdir. Gök yağdırıyor, onlar kürümeye uğraşıyorlar.

    Allah kuvvet versin.

    VEHAMET YOK! [9]

    Milliyet arkadaşımızın ilk sayfasında, İstanbul’u alt üst eden kışa dair, kocaman harflerle şu sakin serlevha vardı:

    “Vaziyette hiçbir vehamet yoktur!”

    Bu serlevhanın altında da şu korkunç haberler vardı:

    “İstanbul mahsur bir şehir vaziyetinde…”

    “Trenler işlemiyor…”

    “Muhabere munkati…”

    “Daireler; mektepler boş…”

    “Kar altında kalan üç trenden birinin yolcuları kurtarıldı…”

    “Feneryolu ve Göztepe arasındaki mahalleler dün sabahtan itibaren müteaddit yerlerden (Ekmeksiz kaldık) diye istimdat etmişlerdir. Bunun üzerine hemen bu civara amele kolları sevkedilmiş fakat mütemadi bir surette çalışılmasına rağmen yolları açarak bu kar mahsurlarına ekmek sevkine imkân bulunamamıştır…”

    Refikimizin bu hali, bana şu fıkrayı hatırlattı:

    Vaizin biri camide vazederken:

    • Ey cemaat, demiş, enfiye çekmek günahı kebairdendir…

    Cemaat arasında bulunan bir Bektaşi, vaizin burun deliklerini enfiye ile tıkalı görünce:

    “Aman erenler” demiş, “Burnun ağzını tekzip ediyor!”

    Refikimizin de o serlevhasıyla bu tafsilatı tıpkı vaizin ağzıyla burnu gibi. Altı üstünü tekzip ediyor!

    İŞGAL FACİALARI [10]

    Süleyman Nazif ile Franşe Despre Karşı Karşıya Geldi

    (…) Franko Paşa’nın bu sözleri Franşe d’Espre’nin üzerinde yavaş yavaş yavaş iyi bir tesir bırakmıştı.

    • Onunla konuşabilir miyim? Dedi. Mademki bu zat sizin anlatığınız gibidir. Ben verdiğim emri geri alıyorum. Fakat bu ihtiyar vatanperver ile yakından temasa gelmek istiyorum.
    • Hay hay…

    Hemen o gün Nazif, Franşe d’Espre ile görüştü.

    Üstat kendine has vakarı ile ceneralın şahsı hakkında hiçbir husumet beslemediğini fakat İstanbul’a bu tarzda girişten müteessir olduğunu anlattı ve şöyle dedi:

    “Yine söylüyorum general. Bir Fransız generali olarak İstanbul’u böyle görmeyecektiniz.

    Sizi Beyoğlu sokaklarında gezdiren beyaz at, Fransa’ya karşı muhabbet dolu Türk kalplerinde unutulmaz yaralar açmıştır.

    Siz Fransa’yı kendi vahşi gayelerine alet etmek isteyen bir sürü Rum ve Ermeni yardakçılarının alkışlarına kapıldınız.

    Mazlumu ezmek için kendisine masum tavrı veren zalime el uzattınız.

    Hâlbuki asıl mazlum Türk milleti idi. Biz ikinci vatan dediğimiz Fransa’nın bir generalini büyük ümitle ve dört gözle bekliyorduk. O general sizdiniz.

    Geldiniz, gelişinizi gördük. Tafsilata hacet yok.

    İşte bu vaziyetin tesir ve teessürüdür ki o bana o makaleyi yazdırdı. Ben bu yazımdan dolayı sizden af istemiyorum. Çünkü vazifemi yaptım.

    Fakat siz bir Fransız generali sıfatı ile vazifenizi yapmadınız. Fransa’nın ve tarihin sizi affetmesini arzu ederim.”

    EMDEN İKİ GÜN SONRA ŞEHRİMİZDE [11]

    Alman talebesini hamilen limanımızı ziyaret edecek olan Emden zırhlısı Pazartesi günü saat 8’de gelecektir. Alman zırhlısı evvela Selimiye kışlasını selamlayacak, bundan sonra Boğaz’da bir cevelan yapacak ve Dolmabahçe önünde demirleyecektir. Bunu müteakip ziyaret kısmı başlayacaktır.

    Gemi süvarisi, valiyi, şehriminini, kolordu kumandanını, donanma kumandanını ziyaret edecek ve öğleden sonra kendisine ziyaretleri iade edilecektir.

    Dün akşam hariciye murahhaslığından, Alman sefaretinden ve bahriyeden intihap edilen zevat geminin limanımızda kalacağı günlere ait programı tespit etmişlerdir.

    Alman talebesi Bahriye mektebini ve diğer bazı mahalleri ziyaret edecekler, Zırhlı da Erkânı harbiye ve Bahriye mekteplerimiz tarafından gezilecektir.

    Emden futbol takımının şehrimizde Totonya Alman takımı ve İstanbul muhteliti ile birer maç yapması muhtemeldir.

    BASKETBOL MAÇLARI [12]

    Dün Beyoğlu Amerikan kulübünde Turnuva şampiyonası serisine devam olunmuştur. En mühim maç, Robert Kolej’in Yeni Yıldız takımı arasında yapılmıştır.

    Maç çok zevkli ve heyecanlı olmuş, neticede Robert Kolej takımı ufak bir farkla galip gelmiştir.

    Amerikan Mektebi – Saint Benoit maçında Saint Benoit takımı galip gelmiştir.

    ADALET TECELLİ ETTİ [13]

    Bursa’daki Mevkuflardan Beşi İdam Cezasına Mahkûm Edilmiştir

    Diğer Maznunlar Hakkındaki Karar Nedir?

    Bursa, 9 (Milliyet) – Bursa Ağır Ceza Mahkemesi taklibi hükümet maznunları hakkında kararını bugün tefhim etti.

    Havanın pek soğuk olmasına rağmen Adliye binası önünde toplanan kesif bir halk kitlesi maznunların getirilmesini bekliyordu. Maznunlar kamyonlarla getirildi. Meyus ve heyecanlı idiler. Zabıta tertibatı lazımeyi almıştı. Salon hınca hınç doluydu.

    Yarım saatlik bir intizardan sonra Heyeti Hâkime salona dâhil oldu. Mustantik kararnamesiyle muhakeme safahatını ihtiva eden rapor okundu. Bundan hükümeti devirmek maksadıyla teşkil edilen cemiyet faaliyetinin delail ve itirafat ile sübut bulduğu bertafsil izah ediliyordu.

    Raporun kıraatini müteakip bu ef’alde iştirakleri Sabri’nin ifadesinden başka bir delile istinat etmediği için masumiyetlerine vicdani kanaat hâsıl olan maznunlardan Mustafa, Hakkı çavuş, İsmail, Mustafa Rasim, Kocabaş İsmail, Ali Rıza, kapıcı Eşref, Selami, Hamit, İmam Halil, Hilmi, Laz Hüseyin, Uncu Ziya’nın beraatleri tefhim edilmiş ve salondan çıkarılmışlardır.

    Diğer maznunlardan Yetim, Laz Ali, Evliya Hocanın da cemiyete dâhil oldukları sübut bulduğundan Ceza kanununun 171inci maddesinin ikinci fıkrası mucibince tecziyeleriyle hidematı ammeden mahrumiyetleri tefhim edildikten sonra İbo, Kocabaş Hasan, Mustafa, Osman’ın, firari Ali’nin, Seyfi ile Hidayet, Batakçı’nın Mehmet’in de teşkilattan haberleri olduğu halde sui niyetle hükümete ihbar etmediklerinden haklarında ceza kanununun 151inci maddesinin 2nci fıkrasının tatbik edildiği gıyaben ve vicahen tebliğ edilmiş, bunlardan Kocabaş Hasan’ın 21 yaşını ikmal etmemesinden cezası altı aya indirilmiştir.

    Bu teşkilatın müessis ve mürettiplerinden olan Gökbayrakçı Dağıstanlı Cemal, Çerkeslerden Sabri, Kadem ile Gürcü Dikici, İsmail ve Tatar gardiyan Kamil’in de Ceza kanununun 146ncı maddesi mucibince idamlarına hükmedilmiştir.

    Kararın tefhimini müteakip Cemal ayağa kalkarak kararını haksız bulduğundan, adaletin tatbik edilmediğinden, hâkimlerin Allah’tan korkmaları icap ettiğinden bahsiyle bir takım hezeyanlarda bulunmuş, Mahkum Sabri de ayağa kalkarak Cemal gibi açmalamış, samiini güldürmüştür.

    Reis Bey bunlara şu müskit ve haklı mukabelede bulunmuştur:

    • Sen Allah’tan korkaydın, bu cürmü yapar mıydın? Muvaffak olaydın ne olacaktı?

    LİG MAÇLARI [14]

    İstanbul mıntıkası lig maçları ikinci devre müsabakalarına nihayet bir ay sonra başlanacaktır. Havaların açılmasını müteakip birinci küme takımları idmanlarına başlayacaklardır. Bu suretle yakın bir atide futbol faaliyetine şahit olacağız demektir.

    NÜMAYİŞ [15]

    Eski ramazanların kaba sofuları vardı. Ramazanda, arkada şamhırkası, elde teşbih, kaşları çatık, cehennem meydancıı gibi dolaşırlar, azarlayacak çocuk, paylayacak kadın, tahkir edecek fakir, kavga edecek insan ararlar. Onların bu halini görenler, sanki kıldıkları namazın, tuttukları orucun sevabı kendilerine değil de başkalarına imiş sanırdı.

    Bir gün bunlardan biri, iftar topuna yakın, pencerenin önüne oturuş, kemali azametle sokağı temaşa ederken, fakirin biri:

    • Efendi, Allah rızası için birkaç para himmet eyle!

    Diyince, zengin ve mağrur sofu, yüksek sesle içeriye bağırır.

    • Mehmet! Git, Ali’ye sule! Ali, vekilharca söylesin, ayvaz da uşağa söylesin, uşak da gitsin şu dilenciye: “İnayet ola!” desin…

    Bu sözü işiten fakir, ellerini açarak:

    • Yarabbi, der, Cebrail’e söyle, Cebrail Mikail’e söylesin, İsrafil Ezrail’ e söylesin, Ezrail de gelsin, şu herifin canını alsın!

    Çok şükür, ağzından söz çıkmayan, “İnayet ola!” demeye bile tenezzül etmeyen çatık suratlı evelzaman sofuları artık yok oldular ve gene çok şükür, din ile dünya işi birbirinden ayrıldıktan sonradır ki ibadet nümayiş olmaktan kurtuldu.

    STADYUM İÇİN MÜRACAAT [16]

    İstanbul mıntıkası Futbol Heyeti Cuma günü top oynanacağı cihetle Stadyum’un derhal tathirini istemiştir. Emanet bütün mevcut vesaiti ile ancak ana caddeleri temizlemekle meşgul olduğundan bu hafta için buna imkân olmadığını cevaben bildirmiştir.

    İLK TAYYARE [17]

    Milli mücadelenin ilk zamanları idi. O zaman maden kanatlı tayyarelerimiz yoktu. Birkaç bez kanatlı, kullanılmış tayyaremiz vardı.

    Bez kanatlı tayyareler gergin dursun diye bezlerinin üstüne bir ilaç sürerlerdi. Bu ilaç düşmanların memleketinde vardı. Bizim tedarik etmemiz kabil değildi.

    Kumandanlar, ustalar, tayyareciler düşünmeye vardılar. Ne yapalım ki tayyarelerin gevşeyen bez kanatlarına bir şey sürelim de o madde gibi gergin tutsun. Yoksa başka türlü uçmak kabil olmayacak.

    Hâlbuki düşman tayyareleri vızır vızır üstümüzde işliyor ve zararlar veriyordu.

    Bir genç tayyareci atıldı, dedi ki:

    • Ben bir çare biliyorum, onu yapalım.
    • O çare nedir? Diye sordular.
    • Çok, pek çok kaynatılmış patates suyu, o madde gibi yapışkanlık peyda ediyor. Patatesi kaynatalım ve tayyarenin kanatlarına onu sürelim.

    Herkes birbirine bakıştı ve silah arkadaşlarından birisi dedi ki:

    • Yahu uçarken yağmur yağarsa ne olur?
    • Kanatlar gevşer biz de ineriz.
    • Tehlikeli bir iş.
    • İstiklali, vatanı için uğraşan bir millet için tehlike, korku, kaza, ölüm yoktur.

    Bu söz üzerine koca bir kazan patates kaynattılar ve ilk tayyarenin kanadına sürdüler. Kurudu. Kanatlar gerildi. Genç tayyareci uçtu ve ilk uçuşta bir tayyareci düşürdü.

    Ondan sonra patates suyu ile çalıştılar. Ta çelik, maden tayyare filolarımız oluncaya kadar, bunlarla kahramanca uçtular ve zaferle dövüştüler.

    Bunu dünyada yalnız ve yalnız Türk tayyarecisi yapar.

    GÜZELLİK MÜSABAKAMIZ [18]

    Müsabakamıza iştirak etmek isteyen müteaddit hanım kızlardan dün de resimler aldık. Bu resimlerin sahipleri içinde küçük hanımlar ve muhtelif ırklardan matmazeller vardır.

    Hafta içinde aldığımız fotoğrafları derce başlayacağız.

    M.H. isimli kariimize:

    Fikirleriniz çok doğrudur. Hepsini nazarı dikkate aldık, teşekkür ederiz.

    Birinciliği tabii hakem heyeti ekseriyeti ara ile tayin edecektir. Mayo ile müsabakaya çıkmak mevzu bahis değildir. Endam tenasübü sade bir tuvaletle pek ala anlaşılabilir. Hakem heyeti en ciddi ve en salahiyettar zevattan mürekkep muhterem bir heyet olacaktır.

    Erkeklerin kıskançlığı meselesine gelince, müsabakamız gayet ciddi ve bedii bir gaye takip etmektedir. Fazla kıskanç olanlar kızlarına müsabakaya iştirake müsaade etmezlerse, buna kimsenin bir diyeceği yoktur. Fakat memleketin en güzide ve namuslu şahsiyetlerinden mürekkep bir heyeti mümeyyize, adeta mekteplerdeki imtihan heyetleri gibi olacaktır.

    GALATASARAY ATLETLERİNİN DÜNKÜ KAR KOŞUSU [19]

    Galatasaray kulübü atletleri tarafından dün büyük bir kar koşusu yapılmıştır. Bu koşu şimdiye kadar yapılan kar koşularının en mükemmeli olmuştur. Şimdiye kadar yapılan koşulara azami 10-12 atlet iştirak ettiği halde dünkü koşuya tam 40 atlet girmiştir. Koşuya sabahleyin saat 10’da Şişli tramvay garajı önünden başlanmıştır. Koşucular beşer kişiden mürekkep 8 takım halinde hareket etmişlerdir. Mesela Şişli-Hürriyet tepesi arasında gidip gelme olarak 3500 metre idi.

    Galatasaray kulübünün en iyi koşucuları ayrı ayrı takımlara taksim edildiklerinden takımlar arasında tam bir muvazene temin edilmiş, kuvvetli bir mücadele sahnesi vücuda getirilmiştir.

    Şişli-Hürriyet tepesi yolu tamamen karla örtülü olduğundan koşucular büyük müşkülat ile ilerlemeye mecbur olmuşlardır.

    Koşucular arasındaki rekabet bütün müşkülatı bertaraf etmiş, koşu muvaffakiyetle ikmal edilmiştir.

    Bir metreden fazla kar ile örtülü olan 3500 metrelik bu mesafe 16.25 dakikada Behzat Bey tarafından kazanılmıştır.

    Vasıf Bey ikinci, Memduh Bey de üçüncü olarak gelmişlerdir.

    Koşuyu takımlar arasında sayı hesabıyla Behzat, Nejat, Adil ve Haldun Beylerin dahil olduğu takım kazanmıştır. Galatasaraylı atletlerin dün tespit ettikleri rekor çok mucibi memnuniyettir.

    Kar koşusuna 40 kişilik bir atlet kafilesi çıkaran Galatasaray kulübünü tebrik ederiz.

    GALATASARAYLILAR ANTRENMANLARA BAŞLIYOR [20]

    Galatasaray kulübünün fahri reisi Mehmet Necati Bey’in vefatı üzerine Galatasaray idmancıları spor faaliyetini tevkif etmişti.

    Galatasaraylılar önümüzdeki Pazar gününden itibaren yeniden antrenmanlarına başlayacaklardır.

    TÜRK MARŞI [21]

    Evvelki gece “Emden” mürettebatı şerefine Alman sefarethanesinde verilen baloya Mösyö ve Madam Nadolni cenapları beni de davet etmek nezaketinde bulunmuşlardı.

    Balo alelade bir şekilde değil, bazı merasimle nihayet buldu. “Emden” kruvazörünün muzıkası evvela İstiklal Marşını çaldı. Hazır bulunan Türklerin çoğu da diğer ecnebiler gibi çalınan marşın Milli Türk Marşı olduğunu bilmiyorlardı. Neden sonra sefirin Türk zabitleriyle Alman Bahriyelilerin selam vaziyeti aldıklarını görünce onlar da çalınan havanın milli bir marş olduğunu anladılar ve ihtiram vaziyeti aldılar.

    İstiklal Marşını ben pek iyi tanırım. Çünkü onu öyle bir gün, öyle bir yerde dinledim ki artık unutmamın imkanı yoktur. İşgal kuvvetlerinin İstanbul’u tahliye ettikleri gün Dolmabahçe meydanında bütün o mağrur ve mütahakkim İtilaf jeneralleri ve askerleri selam durmuş, Müttefikin bayrakları hürmetle eğilmiş oldukları halde Türk istiklal marşını dinlemişlerdi… İşte ben o günden beri İstiklal Marşını bilirim, fakat benim veya birkaç yüz, birkaç bin kişinin bilmesi kafi mi? Milli Marşı bütün millet bilmelidir. Nitekim evvelki gece İstiklal Marşı bitip de arkasından Almanların “Almanya, Almanya, her şeyin fevkinde!”

    Milli Marşı çalınmaya başlar başlamaz, koca salonu dolduran bütün Almanlar, kadın ve erkek, muzıkayla beraber bu marşı taganni ettiler. Heyecan ve teessür içinde kaldım; biraz evvel bizim marşımızın öksüz öksüz yalnız muzıka tarafından çalındığını hatırlayarak üzüldüm ve müteessir oldum.

    Neden bizim de bütün milletin sevdiği ve bildiği bir Milli Marşımız olmasın? Neden bu Milli Marşı mektep çocuklarından itibaren büyük küçük, kadın ve erkek her Türk bilmesin ve söylemesin?

    Çarliston havalarını bilip, söyleyip de kendi Milli Marşını bilmemek ve söyleyememek ne elim şey! Alman sefarethanesinin muhteşem salonu, Doyçlant, Doyçlant, über alles nağmeleriyle inlerken kalbimin ta içinde bu elemi duydum.

    MİLLİYET’İN DÖRTLER KUPASI [22]

    Geçen spor sahifelerimizden birinde lig maçlarının birinci devresinde en başta gelen dört futbol takımı arasında bayram günlerinde bir turnuva tertip edilmesi fikrinin mevcudiyetinden bahsetmiştik.

    Spor ve bilhassa başta gelen futbol faaliyetinin hemen hemen sıfıra müncer olduğu bu sıralarda verdiğimiz bu haber, öğrendiğimize göre, spor meraklıları arasında büyük bir memnuniyet uyandırmıştır.

    En son haber aldığımıza göre bu turnuvaya dahil olacak dört kulüpten Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş müsabakalara girmeyi prensip itibariyle kabul etmişlerdir. Geriye kalan Vefa kulübünün de turnuvayı memnuniyetle kabul edileceğine şüphe edilmez. Esasen dört kulüp murahhaslarının şu bir iki gün zarfında bir araya gelerek kati kararlarını vermeleri ve turnuvanın bütün teferruatını tespit etmeleri mukarrerdir.

    Her fırsatta spor ve sporcuları teşvikten geri kalmayan “Milliyet” mevkii fiile çıkmak üzere olan bu turnuvayı gene bir teşvik vesilesi ittihaz etmek fikriyle ortaya bir kupa koymaktadır. “Milliyet” kupasını turnuvayı kazanacak olan Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe, Vefa takımlarından biri alacaktır.

    “Milliyet” verdiği ve bundan sonra da vereceği spor mükafatlarının kulüplerin tarihlerinde yekdiğerine karışmamasını temin için kendine izafe edilişinden maada ayırıcı bir isimler de tevsimini muvafık görmektedir.

    Geçen sene üçüncü takımlar arasındaki turnuva galibine verdiğimiz kupaya “Milliyet’in Küçükler Kupası” dediğimiz gibi bayramda vereceğimiz kupaya da “Milliyet’in Dörtler Kupası” namını veriyoruz.

    Turnuvanın bütün teferruatının tespiti dört kulüp murahhaslarıyla Stadyum idaresine ait olacaktır. Gazetemiz bu hususta karışmayarak isimleri bidayette taayyün edecek olan bu murahhasların nihai kararına göre kupayı galibine tevdi edecektir.

    Diğer taraftan öğrendiğimize göre turnuvanın şu şekilde tertip edilmesi düşünülmektedir. Bayramın ilk günü Fenerbahçe ile Beşiktaş ve Galatasaray’la Vefa takımlarının, üçüncü günü de iki galibin karşılaşması.

    Filhakika bu turnuvanın alabileceği en cazip şekildir. Zira malumdur ki lig maçlarının birinci devresinde Fenerbahçe Beşiktaş’a mağlup olmuş, Galatasaray da Vefa ile berabere kalmıştı. Bu şekilde yapılacak maçlar o beklenmemiş netayici yer alan müsabakaların birer rövanşı mahiyetinde olacaktır.

    Bakalım “Milliyet’in Dörtler Kupası”nı dört kuvvetli takımdan hangisi alacak?

    ASLAN AVI! [23]

    Dikkat ettiniz mi? Yevmi arkadaşlarımdan birinde yeniden bir aslan avı hikayesi çıktı. İşin garibi bundan bir iki sene evvel bizim avcı Said’in aslan avı menakibini yzmış olan gazetenin eski şeriklerinden birinin şimdi müstakilen sahip olduğu sabah gazetesinde yine bu nevi avcılıktan bahsetmesidir. A.N. Bey ismindeki bu arkadaşa dün sorduk:

    • Yahu! Sen hangi gazetede çalışsan bir “aslan avı” açarsın, bu nedendir?
    • Aslan payını severim de ondan!

    BEYNELMİLEL FUTBOL [24]

    Federasyon Reisimiz Madrid’deki Kongreye Davet Edildi

    Beynelmilel Futbol Federasyonu teessüsünün 25inci devri senevisi dolayısıyla Madrid’de bir kongre aktedecektir. Bu kongreye iştirak için Beynelmilel Futbol Federasyonu reisi M.Rimmer, Türkiye Futbol Federasyonu reisi Muvaffak Bey’i şahsen davet etmiştir.

    BALIKÇILIK SPORU [25]

    Moda deniz kulübünde yeni bir balıkçılık şubesi açılmıştır. Kulüp azaları yakında Adalar’da balık avına çıkacaklardır.

    NİÇİN? [26]

    Yunan ordusunu dört senede denize döktük. Mübadele meselesini beş senedir halledemiyoruz.

    Fesleri bir günde attık. Başörtülerini hala çıkaramıyoruz.

    Halifeyi bir günde def ettik. Kafesleri asırlardır kaldıramıyoruz.

    Medreseleri bir anda kapadık. Kanalizasyon çukurları hala açık duruyor.

    Yeni harf meselesi diye bir mesele yok. Darülbedayi meselesi diye bir mesele var.

    Hâsılı, bir asırda yapılabilecek işleri bir anda yapmak mucizesini göstermişiz. Bir anda yapılabilecek işleri ise senelerdir yapamıyoruz.

    Sebep ne?

    Sebep şu ki büyük işleri başarabilecek büyük bir adamımız var. Küçük işleri yapacak mekanizma ise baştanbaşa bozuktur.

    VOLEYBOL MAÇLARI [27]

    Dün, Beyoğlu Amerikan Kulübü’nde İstanbul mıntıkası voleybol birincilik maçları turnuvasına devam edilecekti. Fakat gene rakiplerden bazılarının sahada ispatı vücut etmemesi dolayısıyla maçlar çok tatsız bir hava içinde cereyan etti.

    Günün en mühim maçını Fenerbahçe takımıyla Nişantaşı arasında yapılacak müsabaka teşkil ediyordu. Nişantaşı takımının gelmemesi, Fenerlilerin hükmen galebesini intaç etti.

    Geçenlerde söylediğimiz üzere voleybol, memlekette henüz taammüm etmeye başlayan bir spordur. Her yeni spor gibi, daha bidayette aşkla karşılanması icap eden voleybol, maalesef İstanbul’da layık olduğu ciddiyetle karşılanmamaktadır.

    Bunun en bariz misali İstanbul voleybol şampiyonasının şimdye kadar intaç edilen bütün maçlarının hemen hemen kâmilen hükmen kazanılmış olmasıdır.

    Alakadar kulüpler ve teşkilatın bu hususta dikkatli davranması lazımdır.

    BAYRAMDA YAPILACAK FUTBOL MAÇLARI [28]

    İstanbul muhtelitinin bayramda İzmir’e giderek İzmir muhteliti ile bir maç yapılması için görüşülmüştü. Dün gelen İzmir gazetelerinin bu hususta verdikleri malumata göre, İstanbul futbolcuları şayet İzmir’e gitmezlerse, İzmir muhteliti İstanbul veya Ankara’dan başka bir kuvvetli takım celbedecek, bu suretle bayramı müsabakasız geçirmeyecektir.

    Diğer taraftan bizim haber aldığımıza göre bayramda şehrimizde Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Vefa kulüpleri arasında bir futbol turnuvasının yapılması muhtemeldir.

    Bunun takarrürü halinde, bayramın birinci ve üçüncü günleri Galatasaray-Vefa, Fener-Beşiktaş müsabakası yapılacaktır.

    Bu vaziyete göre İzmir’e İstanbul’dan kuvvetli bir futbol takımının gitmesi de mümkün olmayacak demektir.

    VASIF BEY MAARİF VEKİLİ OLDU [29]

    Ankara, 23 (Vakit) – Bugün Büyük Millet Meclisi’nde İzmir mebusu Vasıf Bey’in intihap mazbatası okunarak kabul edildi ve arkasından da tahlifi yapıldı.

    Vasıf Bey’in Maarif Vekaleti’ne tayin edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu husustaki kararname Başvekilimiz tarafından imzalanarak Reisicumhur hazretlerinin tasdikine arz olunmuştur.

    FUTBOL HEYETİ TOPLANDI [30]

    İstanbul A Takımı İdmansız Olduğu için İzmir’e Gidilemiyor

    İzmir mıntıkasının daveti üzerine İstanbul “A” muhtelitinin üç maç yapmak üzere bayramda İzmir’e gitmesi mevzuubahis olunmakta idi. İzmir mıntıkasının bundan bir ay evvel yaptığı bu teklif, mıntıka Futbol Heyetinin bir türlü toplanamaması yüzünden şimdiye kadar cevap verilememişti.

    Nihayet İzmir mıntıkasının gazetemiz vasıtasıyla mıntıka Futbol Heyetine vaki olan sonuncu müracaatından sonra Futbol Heyeti Perşembe akşamı toplandı ve bu hususta son kararını verdi.

    Verilen bu karara göre, İzmir mıntıkasının teklifi kabul olunmamaktadır.

    Futbol Heyeti bu kararı verirken “A” muhtelitine mensup oyuncuların lig maçlarının tatilinden beri idmanlarını terk etmiş bir halde olduklarını nazarı dikkate almıştır.

    Bir noktai nazara göre mıntıka bu kararında haklıdır. İdmansız bir takımı, böyle temsili bir maça çıkarmak, şehirler arsında bir rekabetin tebarüz etmeye başladığı bu günlerde hiç de musip olmayacaktı.

    Yalnız gönül isterdi ki İzmirli sporcu arkadaşlarımızın, makul bir fikre istinaden bu talepleri büsbütün ret edilmeyerek bir sureti tesviyeye rapt edildin. Bütün sporcuların birbirine hizmet etmesi icap ettiğine göre, İstanbul sporcularının İzmir seyahatini icra etmeleri bir vecibedir.

    Memnuniyetle haber aldığımıza göre, mıntıka Futbol Heyetinde de ilk fırsatta bir İzmir seyahati yapmak konusunda bir temayül mevcuttur. Mesela kurban bayramına kadar “A” takımını hazırlamak ve bir İstanbul-İzmir maçı yapmak mümkün olacaktır.

    BAYRAMA DOĞRU [31]

    Bayramda muhtelif şehirler arasında futbol temasları yapma mutattır. Bu cümleden olmak üzere İstanbul takımlarından bazılarının Edirne, Kocaeli, Tekirdağ, Bandırma gibi yakın merkezlere seyahat etmeleri takarrür etmiştir. Bazı şehir takımlarının da İstanbul’a gelmek hususunda kulüpler nezdinde münferit teşebbüslerde bulundukları temin edilmektedir.

    HOKEY FAALİYETİ [32]

    Bu sene ilkbaharda çoktan beri terk edilen hokey faaliyetinin canlanacağı söylenmektedir. Osman Hakkı Bey’in himmetiyle dolaplarda çürüyen stiklerin çıkarılacağı ve kulüpler arasında hususi temaslar yapılacağı temin edilmektedir. Yaptığımız tahkikata nazaran filhakika böyle bir tasavvur mevcut bulunmaktadır. Yalnız bu tasavvurun proje halinde kalan diğer emsaline benzememesi şayanı temennidir.

    DARÜLACEZE VE ARTİSTLER! [33]

    Bir garip ve acıklı şey öğrendim. Darülbedayi artistleri, Darülaceze müdürüne müracaat ederek artistlerden aciz ve muhtaç düşenlerin Darülaceze’ye kabulünü rica etmişler.

    Evvela bu müracaat fecidir. Sanat namına faciadır. Fakat ne çare ki her yerde olduğu gibi bizde de sanat sahibini pek nadir olarak zengin eder, bazen geçindirir, ekseri sefil eder ve muhakkak ihtiyarlıkta aç bırakır. Bunu gördükten sonra hala bu malihülyai mesleke sülük edenlere aşıkışûride diye acınmaktan başka ne yapılır?

    Şimdi bu tıraşlar bertaraf, Darülaceze müdürü aciz kalan artistleri kabul edemeyeceğini söylemiş. İşte bu hepsinden fecidir. Çünkü o müessesenin irat menbalarından biri de “Temaşalar”dır. Sağ ve sağlam iken yardım ettiği hayır müessessesinden de hayır görmezlerse bu biçareler nereye giderler?

    İki gün evvel sokaklardaki dilenciler toplanıp kamyonlarla Darülaceze’ye naklediliyordu. Oraya girebilmek için mutlaka sokakta avuç açmak mı lazım?

    MÜNEVVERLERİN TENVİRİ İÇİN [34]

    (…) Dün akşam Fransız tiyatrosunda Phedre’i seyretmeye gitmiştim; gözlerim her tarafta bizim genç şairlerimizi, genç ediplerimizi, genç sanatkârlarımızı arıyordu; lakin maatteessüf salonun her yerinde Galata halkından başka kimselere rastgelmiyordu! Türkiye’den başka herhangi bir memlekette Racine’in oynanması, başlı başına bir hadise teşkil eder. Bizde ise bu büyük, bu layemut sanat nefhası hiçbir kılı kıpırdatmadan esip geçiyor.

    Bir zamanlar Galatasaray Lisesi talebeleri, bir “Sara Bernar”ı, bir “Rejan”ı, bir “Mune Sulli”yi görebilmek için, Tepebaşı Kışlık tiyatrosuna adeta bir kale zapteder gibi hücum ederlerdi. Şimdi bunları, futbol kalesinden başka bir şey alakadar etmiyor. Bu da fikri ve hissi bir inhitat alameti değil midir?

    Müddeamızı ispat için bundan bin kere daha kuvvetli alametler sayıp dökebiliriz. Fakat neye yarar; dert ortadadır ve buna çare bulmak lazımdır.

    Maarif Vekâleti münevverler için umumi kütüphaneler mi açacak, vasi mikyasta tercüme ve telif kitaplar bastırıp gayet ucuz fiyatlarla mı dağıtacak; fikir ve edebiyata dair müsabakalar, anketler mi tertip edecek, senenin en güzel kitaplarını yazana veyahut herhangi bir şubede olursa olsun en güzel sanat eserini vücuda getireceklere yüksek mükâfatlar mı verecek; her ne yapacaksa yapmalı, bu düşen kafaları doğrultmaya gayret etmelidir.

    NEVESER! [35]

    Bu ismi tanıdınız mı? Bu Seyrisefain’in emektar ve eski bir vapurudur. Rivayete nazaran vapur üç dört gün evvel iskele vazifesini görmek üzere bağlı olduğu Kınalıada iskelesinden nabedit olmuş ve uzun taharriyattan sonra Çanakkale’ye doğru giderken Marmara’da yakalanmış. Ne yalan söyleyeyim, vapurun bu hareketi hoşuma gitti. Senelerce hizmetten sonra böyle iskele yapılınca haysiyetine dokunmuş ve kaçmıştır. Çoğumuz Neveser kadar olamayız.

    FUTBOL FAALİYETİ [36]

    Havaların ortada mevcut manileri bertaraf edecek bir şekil alması dolayısıyla çoktan beri tatil edilen futbol faaliyetine bu haftadan itibaren başlanacaktır. Eğer hava bugünkü müsait şekilde devam ederse gerek stadyum, gerek Kadıköy sahası tamamen futbol oynamaya müsait bir hale gelecektir. Önümüzdeki Cuma günü için bazı maçlar hazırlanmıştır.


    [1] 1 Şubat 1929 – Son Saat Gazetesi (A.S.)

    [2] 1 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [3] 2 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [4] 2 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [5] 3 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi (Ahmet Haşim)

    [6] 3 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [7] 4 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi

    [8] 5 Şubat 1929 – Vakit Gazetesi (Toplu İğne)

    [9] 6 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi (Yusuf Ziya)

    [10] 7 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi (Kemalettin Şükrü)

    [11] 8 Şubat 1929 – Vakit Gazetesi

    [12] 9 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [13] 10 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi

    [14] 11 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [15] 12 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi (Yusuf Ziya)

    [16] 13 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [17] 14 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi

    [18] 15 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [19] 16 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [20] 16 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [21] 17 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [22] 18 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi

    [23] 19 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [24] 20 Şubat 1929 – Vakit Gazetesi

    [25] 21 Şubat 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [26] 21 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi (Yusuf Ziya)

    [27] 22 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [28] 23 Şubat 1929 – Vakit Gazetesi

    [29] 24 Şubat 1929 – Vakit Gazetesi

    [30] 25 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [31] 25 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [32] 25 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

    [33] 25 Şubat 1919 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [34] 26 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi (Yakup Kadri)

    [35] 27 Şubat 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [36] 28 Şubat 1929 – İkdam Gazetesi

  • 1924 Derbi Kavgası VIII

    1924 Derbi Kavgası VIII

    1924 yılında Türkiye’nin ilk “Ulusal” Futbol Şampiyonluğu düzenlendi. Ankara’daki müsabakalara giden yolda İstanbul Şampiyonluğu büyük tartışmalara sahne oldu. Bu ay sitemizde, yarı finaldeki Fenerbahçe-Galatasaray kavgası ile zirveye ulaşan büyük şampiyonayı (Galatasaraylılığı ile bilinen) Cumhuriyet gazetesinden aktarıyoruz… Huzurlarınızda 1924 Derbi Kavgası VIII

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    21 Ağustos 1924

    Galatasaray – Fenerbahçe İhtilafının Son Safhası

    Neticeyi nasıl olsa kazanacaklarına nazaran Galatasaraylılar bari (penaltı)yı bağışlamak suretiyle bir kibarlık göstermeli idiler.

    Galatasaray-Fenerbahçe ihtilafı hallolundu mu, mesele büsbütün kapandı mı, insan bu suale “Evet” demekte tereddüt eder. Fakat son dedikoduların Galatasaraylılar tarafından çekilen penaltı ile nasıl neticelendiğini dünkü nüshamızda yazdık. Verilen karar hakkında Salı günü Taksim Stadyumu’nda son dakikaya kadar münakaşalar devam etmiş olmakla beraber nihayet Fenerbahçe takımı müsabaka meydanına çıktığına nazaran gerek Futbol Federasyonu tarafından gerek hakem Mösyö Haçopulo tarafından verilen hükmü kabul etmiş demektir. Çünkü boş kaleye çekilecek (penaltı) cezası muvazeneyi Galatasaraylılar lehine tebdil edeceğine göre Fenerliler bu kadar muhakkak bir netice karşısında kararı kabul etmezler ve meydana da çıkmayınca hiç olmazsa hükmen mağlup olurlardı. Fener takımının Galatasaray’la en son karar dairesinde yarım dakikalık müsabakayı kabul etmesi ihtilafatın nazarı safahatı nihayet kapandığına delil addolunabilir.

    Fenerbahçe kararı kabul edip meydana çıkmakla şayan-ı takdir bir cesaret göstermiştir.

    Filhakika hemen herkes Fenerbahçe’yi pek aşikâr bir surette mağlubiyete mahkûm eden vaziyet karşısında takımın meydana çıkmayacağını tahmin ediyordu. Fenerliler Federasyonla hakemin müşterek kararına mutâvaat etmekle belki bir gün evvelki sözlerini nakzetmiş oldular fakat sporculuğa pek yakışan bir kibarlıkla temayüz ettiler.

    Buna karşı Galatasaray ne yapmalıydı?

    Mademki Federasyonla hakem müştereken kendilerine hak veriyordu ve mademki Fenerbahçe de bu hakkı tasdik ederek yarım dakikalık bir müsabakayı kabul ediyordu. Artık Galatasaraylılar için manen en büyük muzafferiyet tecelli etmiş oluyordu. O zaman yapılacak pek kibar bir hareket vardı:

    (Penaltı)yı dışarı atmak!..

    Nitekim evvelki gün Fenerbahçe’nin boş kalesine sayı yapmayı şerefsiz bir hareket telakki edenleri gördük. Hatta seyirciler arasında (tabii bunlar da Galatasaraylı değildi!..) “Yuha..” çekenler oldu. Vaka bu da haksızdı. Hasım niçin fazla bir âlîcenap göstermedi diye onu muvaheze etmek, tahkire kalkmak manasız olur. Fakat Galatasaraylılar sporun nizâmatını temsil eden federasyon nezdinde bir hak, hatta bir şeref kazanmışlardı. Boş kaleye (penaltı) çekmekle bu hak, bu şeref adeta biraz husufa uğrar gibi oldu. Hâlbuki bu hakkı büsbütün tecelli ettirmek, şerefi daha ziyade arttırmak ve nihayet rakibi mahcup etmek de pek kabildi: (Penaltı)yı bağışlamak, bu ne kibar bir hareket olacaktı. O zaman herkes Galatasaray’ı alkışlayacak ve rakipleri de başlarını eğerek susacaklardı.

    Galatasaraylılar bundan zararlı çıkmazlardı.

    Penaltı dışarı atılınca yarım dakika bitecek ve böylece müsavat tecelli ederek yeniden yarım saat oyun oynamak lazım gelecekti. Fenerbahçeliler meydana yedi kişilik bir heyetle çıkmışlardı. Kalecileri, Zeki’leri yoktu. Zeki derhal soyunup oyuna girse bile Galatasaraylılar hem adetçe faik olacaklar, hem de maneviyat itibariyle hâkim vaziyete yükseleceklerdi. O zamana kadar itidallerini kaybetmekle meyus olan Fenerbahçe ise Galatasaray’ın bu alicenabı karşısında şaşıracak ve heyecana düşecekti. On kişilik bir Galatasaray takımı tabii yedi kişilik rakibine galip gelirdi. Vaziyetteki bu müsaadeye, kendi lehlerine olan bütün şeraite rağmen galip gelmezlerse demek ki buna liyakatleri yoktu. Bu liyakati hasmın gözüne sokarcasına ispat etmek için dediğimiz gibi şerefli bir hareket lazımdı. Galatasaraylılar mağlup bile olsaydı, şereflerinden bir şey kaybetmeyeceklerdi. Çünkü rakiplerine bir sayı bağışlamış oluyorlardı.

    Kendileri ne diyor?

    Bunu Galatasaraylılara da sorduk. Verdikleri cevap şu oldu: “Fenerbahçe buna layık değildir. Böyle bir ders onlar için lazımdı.”

    Gelelim müsabaka hakkında düşündüklerimize

    İlk karşılaşmanın arz ettiği çirkin safahatı evvelce de uzun uzadıya yazdık. O hadise bin defa tekrara layık olacak kadar çirkin olmakla beraber görüyoruz ki ne kadar söylense hafız bildiğini okuyor. Yalnız oyunun sanat ve fen itibariyle kazanacağı numara sıfırdır. İstanbul şampiyonluğuna namzet iki kulüpten terbiyevi ve manevi meziyetlerden başka bir de sanat ve maharet beklemek hakkımızdı. Halbuki oyun muydu o?.. Neticede beş gol atılmış oldu. Bunun dördü (penaltı)dan yapıldı; doğrusu alkışlanacak maharet!.. Hele Fenerbahçe’nin ahenginden, muhacim hattındaki tesanütten emin olanların iddiasına göre tıkır tıkır dört beş sayı yapmak lazımdı; hani ya?..

    Mağlup bile olsalar Galatasaray kalesinin önünde bu ahengi ispat etmeli, sanat itibariyle alkışlanacak bir iki sayı yapmalı idiler. Yapılan iki gol de (penaltı)dan olduğuna nazaran Fenerbahçe’nin maruf mekanizması hiç işlemedi demektir. Zaten Fenerbahçe’den beklenen pek bariz bir galebe idi. Bire karşı iki, ikiye karşı üç gibi neticelerle kazanılacak galibiyet bile onların iddiasını haksız çıkarabilirdi. Onlar sanatın, kuvvete galebesini ispat için sıfıra üç, bire dört, beş gibi muvaffakiyetlere muhtaçtılar. Dünkü (penaltı) sahnesi olmazsa da netice iki müsabakadaki safahattan ibaret bile kalsa faikıyetin Galatasaraylılara tevcih ettiğini kabul etmek icap eder.

    Bizi bu hadise esnasında Galatasaray’a taraftar zannedenler oldu. Bu meydanda evvela nezahet ve sonra maharet ve sanattan başka bir gayemiz olmadığını ispat etmesi icap eden son mütalaalarımız Galatasaraylıları da gücendirirse aramızda sporun manası sade hissiyata mağlubiyetten ibaret demektir. (K.R.)

    Fenerbahçelilerin Müracaatı

    Fenerliler, Galatasaray-Fener müsabakasının “Ankara”da tekrar icrasını istiyorlar.

    Fenerbahçe kulübü, müessif birtakım hadisatı müteakip Galatasaray kulübüne mağlup olmuş bir vaziyete girdikten sonra, dün İsmet Paşa hazretleriyle Maarif Vekili Vasıf Bey’e uzun bir telgrafname çekmiştir. Bu telgrafnamede, Fenerbahçe’nin mağlubiyetine sebep olan “penaltı” cezasının Galatasaray kulübü murahhasının nizamnameyi keyfi bir surette tefsirinden çıktığı, İstanbul Futbol Birliği’nin nizamnameye mugayir bir surette hakemin kararını “penaltı” cezasına tahvil ettiği, futbol heyetinin de yanlış karar verdiği, bu meselelerde, aynı zamanda Beşiktaş kulübü reisi olan ve nisf-ı nihai müsabakasında kulübünün daha zayıf bir kulüple çarpışarak şampiyon çıkmasını isteyen Futbol Heyeti Reisi Şerafettin Bey’in de tesiri bulunduğu, kararlarını mütemadiyen değiştiren bir hakemin oyunu baştanbaşa iyi idare ettiğinin düşünülemeyeceği kaydedilmektedir. Telgrafname şu cümlelerle hitam bulmaktadır:

    “Olimpiyatlara iştirak eden Türkiye milli takımına yedi oyuncu veren Avrupa’daki futbol galibiyetlerimizi temin eden kulübümüz takımının elinden hakkı olan şampiyonluk zor ile ve entrikalarla alınmak istenmektedir. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı idare eden ve kulüpçülük zihniyetini maalesef memleket sporuna hizmet maksad-ı ulvisine feda edemeyen kimselerin ızâa etmek istedikleri hukukumuzu muhafaza etmek için müdahalede bulunmanızı ve Galatasaray ile aramızdaki bu maçı merkez-i hükümetimiz olan Ankara’da Reisicumhur hazretleriyle Başvekil Paşa hazretlerinin ve zevat-ı devletlerinin huzurlarında şerefle ve muvaffakiyetle tekrara amade olduğumuzu ve genç Türkiye cumhuriyetinin bihakkın şampiyonu olmaya namzet bulunan kulübümüzün hukuku zayie uğramamak ve hakkı tezahür ettirmek için bu maçın icrası esbabının istikmali zımnında evvel-i emr-i lazımenin taraf-ı devletinizden îtâ buyurulmasını rica ve istirham…”

    22 Ağustos 1924

    Futbol

    Galatasaray – Beşiktaş bugün çarpışıyor.

    Galatasaray – Beşiktaş kulüpleri arasında bugün Taksim Stadyumu’nda saat altı buçukta İstanbul futbol birinciliği son müsabakası icra olunacak ve galip gelen İstanbul şampiyonu unvanını ihraz etmiş olacaktır.

    Dün akşam geç vakit Ziya Bey’in riyaseti altında toplanan Futbol Heyet-i Müttehidesi futbol birliği müsabakalarının devamına ve Galatasaray-Fenerbahçe ihtilafının da müsabakalar hitamından sonra halline karar vermiştir.

    23 Ağustos 1924

    Beşiktaş İstanbul Şampiyonu Oldu.

    Dün akşamüzeri Taksim Stadyumu’nda yapılan müsabakada Galatasaraylılar, sıfıra karşı iki sayı ile Beşiktaş takımına mağlup oldular.

    Fenerbahçe – Galatasaray ihtilafı futbol meydanında kapanıp masa başına havale olunduktan sonra İstanbul birinciliği (finalist)i olmak üzere dün Beşiktaş ve Galatasaray kulüpleri karşılaştı. Galatasaraylılardan Leblebi Mehmet, Fenerbahçe hadisesinde aldığı yaradan dolayı bugün oynayamayacak bir halde idi ve takım Ulvi, Ali, Kerim, Nihat, Hayri, Mehmet (A), Necip, Mithat, Muslih ve Edip Beylerden teşkil edilmişti. Buna mukabil Beşiktaş takımı hemen hemen son müsabakada gördüğümüz şeklini muhafaza ediyordu: Kaleci Sadrettin, Müdafaa: Tevfik, Refik, Yardımcı: Bahattin, Cavit, Şahap, Akıncı: Nafi, Abdi, Edip, Hasan, Saadet Beylerdi.

    Oyun sıfıra karşı iki sayı yapan Beşiktaşlıların galebesi ile neticelendi. Spor muharririmizin dünkü müsabakaya dair mütalaasını yarın neşredeceğiz.

    İstanbul’un bir köşesinde himayesiz kendi kendilerine çalışan bu gençler nihayetsiz tebriklere layıktırlar.

    (DEVAM EDECEK)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu VIII

    1924 Türkiye Şampiyonluğu VIII

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu VIII

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    9 Eylül 1924

    İdman Kongresi

    Üçüncü İçtimadaki Mukarrerat

    Üçüncü İçtimaını Yine Millet Bahçesinde Sinema Binasında Akdetmiştir.

    Reis vekâletinin taht-ı riyasetinde 2.25 sularında kongrenin üçüncü içtimaı ve birinci celsesi akdedildi. Geçen iki celsenin zabt-ı sabık hülasaları kıraat ve kabul edildi. Daha evvelden ruzname mevcut bulunmadığından evvel emirde verilen takrirden ruzname-i müzakerat istihracıyla uğraşıldı. Bade sırasıyla müzakerata başlandı. Müzakere mevzu harici olarak edilen tekâlif üzerine Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa hazretleriyle, İttifak’ın Reis-i Fahrisi Kazım Karabekir Paşa hazretlerine telgrafen ve heyet-i vekile erkânına da bir heyet vasıtasıyla gösterdikleri alakadan dolayı kongrenin şükran ve minnetlerinin iblağına karar verildi.

    İşbu heyet meselesi de hayli uzadı, birçok tekâlif meydan aldı. Nihayet menatık rüesası arasından ayrılacak dört zatın sporcuların şeyhi Faik Bey’in taht-ı riyasetinde bulunması ve bade hemen celsede kabul edilen ruzname-i müzakerata geçilerek merkezi umumi doktoru Selim Sırrı Bey’in sporu sıhhatle, fizyolojiyle tev’em kılınmasını lazım addedilen layihası okundu. Tam ihtisas ve salahiyet raporuydu. Sporun tıpla alakasını pek güzel izah ediyordu. Aynı zamanda sıhhi bir kongre de akdini teklif ediyordu. Bu son talep reddedildi. Fakat mütehassıs bir komisyon teşkiliyle eski jimnastik muallimlerinin de iştirakinin temini kabul edildikten sonra bunun Ali Seyfi ve Sami Beylerle kongrede mevcut doktorlardan müteşekkil olması da ayrıca kabul edildi.

    İzmir’in Kurtuluş Yıl Dönümü

    Bu aralık Karesi murahhaslarının müttefikan verdikleri bir takrir kongreyi taşırdı, bir saadet havası estirdi. İzmir’in istirdadı, binaenaleyh mevcudiyetimizin tesidi için sporcuların da iştiraki ve hatta fener alayının da yine sporcular tarafından icrası hakkındaki bu teklif alkışlarla karşılandı. Ve müttefikan meserretle kabul ve şekli icrası için de heyet-i icraiyeye havale edildi. Murahhaslar arasında bulunan Adliye Vekili Necati Bey ayağa kalkarak:

    “Arkadaşlar! Bendeniz İzmir’in bir evladı ve mebusu olmak dolayısıyla kongreye iştirak eden bütün murahhas arkadaşların İzmir’in bu istihlas gününe gösterdikleri samimi tezahüratını, iştiraklerini kemal-i şükranla karşılarım. Memleketin en buhranlı ve felaketli o anında bütün memleketin çocuklarının kalplerinde büyük bir aşk olarak yaşayan İzmir, bugün evlatlarının idaresindedir. Ve içinde yaşayan kardeşlerimiz de kurtulmuş ve memleketin umumi hayatında kuvvetli ve kudretli bir saha yaratmaya çalışmaktadır. Kongre arkadaşlarımın İzmir’in kurtuluş gününü tesit için gösterdikleri heyecan memleketteki varlığın, memleketteki milli benliğin hakikaten şaheser bir timsali olmuştur.

    Bu itibarla kongrede bulunan ve bütün sportmen arkadaşları temsil eden heyet-i muhteremeye İzmir’in bir evladı olmak sıfatıyla arz-ı şükran ederim” diye hitabede bulundu ve 3.50 sonra da birinci celse on dakika tatil edildi.

    Üçüncü İçtima İkinci Celse

    İkinci celsenin samiin mahalinde Maarif Vekili Vasıf Beyefendi gözüküyordu. Müşarünileyhin de kongreye iştiraki teklifi karşısında kalan kongre sallandı, fikir, nizam mücadeleleri oldu. Emin Ali Bey’in tuhaf bir tarzla tedrisat müdürlerini de davet edelim sözleri parçalandı. Vasıf Beyefendi alkışlar arasında samiin mahalinden kongreye berayi iştirak salona dâhil oldu ve bervechiati beyanatta bulundu:

    “Efendim, kongrenizi dinlemek için geldim. Dün ve evvelki gün de geldim. Yalnız Türk Ocağı binasında zannıyla oraya gittim. Kimseyi bulamadım ve döndüm. Bugün arkadaşlarımın müzakeratını dinlemek için geldim. Fakat heyet-i aliyeniz kongreye iştirakimi arzu buyurdular. Bendeniz de bunu şeref telakki ederek geldim. Kongrenin tabii bir azası olmak üzere bütün faaliyetinizle, bütün harekâtınızla, bütün şuurunuzla alakadarım. Bir arkadaşınızın biraz evvel beyan buyurdukları bir söz üzerinde tevkif etmek isterim. Bendenizin kongreye iştirakim teklifi vaki olduğu zaman da bir arkadaşımızın sözlerine cevap teşkil etmek için diyeyim ki benim buraya gelmeme hiçbir kuvvet cebir kullanmamıştır. Ben hangi faaliyetlere iştirak ediyorsam kendi vicdanımın, kendi ruhumun kararıyla iştirak ediyorum, spor teşkilatına ait alakam da aynı ruhtan, aynı kuvvetten tevlit eden bir neticedir. Çünkü ben on üç seneden beri spor hayatına bilfiil iştirak etmiş bir arkadaşınızım. (Alkışlar, bravo sadaları). Bunun için çalışmayı da canımın bir umdesi olarak bilirim. Binaenaleyh arkadaşınızın bu fikrini tashih etmek mecburiyetindeyim. Kongreye iştirak ediyorsam, kongreye ve kararlarınıza hürmet etmek vazifesini idrak etmekle beraber beni iştirak ettirmek için de hiçbir cebir kuvvetine ihtiyaç yoktur ve ne de ben böyle bir adamım.”

    Bade ruznameye ithal edilen birçok mevadın müzakeresine girilerek pek çok med ve cezirler hâsıl oldu ve sırasıyla bervechi ati mevad kabul edildi.

    1. Bilumum Türkiye memalikinde spor sahaları için alakadarın yardımının temini.
    2. Yalnız postaya ait olmak üzere bilumum spor muamelat ve evrakının bilaücret nakli.
    3. Bilumum spor teşkilatına merbut cemiyetlerin yaptığı müsamerelerde her türlü rüsum ahzından ___
    4. Bilumum spor teşkilatına merbut kulüplere bina temini
    5. Cemi bir surette yapılan spor kulüpleri seyahatlerinin nısf ücretle temini ve makamattan teshilat-ı lazıme gösterilmesi.
    6. Belediyelerin varidatlarından cüzi bir kısmının spora tahsis mecburiyeti zımnında Karesi murahhaslarının takriri ve Karesi Belediye Reisi Hayrettin Bey’in bu babda verdiği izahat üzerine bu babda belediyeler kanununa bir madde ilavesi.
    7. Sporcuların hayat ve sıhhatlerinin muhafaza ve itinası hususlarında hükümetten istirham ve temenniyatta bulunulmasına karar verildi.

    Kanunun hîn-i intişarına kadar bilumum belediyelerden sporla alakadar olmaları temenniyatında bulunulmasına ve spora fevkalade yardımlarda bulunmuş belediyelere teşekkürname gönderilmesi müttefikan kabul edildi.

    Antalyalılar nısf ücretten istifade edemediklerini, heyet-i icraiyenin meşgul bulunmasına ve müsabakaya iştirak etmek isteyenlerin gidip gitmemesi tekâlifi Maarif Vekaleti ve divan-ı riyasetin müştereken verecekleri karara terk edilmesi muvafık bulunduktan sonra denizcilik heyet-i müttehidesi teşkiline müttefiken karar verildi. Çarşamba günü içtima edilmek, vakti içtima yarın (bugün) divan-ı riyaset tarafından ilan edilmek üzere “6” sularında celseye nihayet verildi.

    Yüz Metre Sürat Birinciliği

    Cuma günü icra edilen yüz metrelik sürat birinciliğinde İzmir’den Sait, İstanbul’dan Rauf Beylerin hakem tarafından berabere kaldıkları ve müsabakanın tekrar icap ettiği kararlaştırılmıştı. Dün bu müsabaka yeniden kalabalık bir seyirci önünde icra edilmiş ve Rauf Bey birinciliği almıştır. Bundan sonra hususi suretle maçlar yapılmıştır.

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    7 Eylül 1924

    Türk Gençliğinin Şerefli Bir Günü

    Cuma günkü resmigeçit ve oyunlar hepimiz için istikbal üzerinde en müessir bir vaat olmuştur.

    Resmi Geçit-Muhtelif Müsabakalar-Kongrenin İlk İçtimaı

    Evvelki gün Ankara, pek müstesna bir gününü yaşadı. Vatanın her bucağından koşan on altı mıntıka idmancıları, Ankaramıza yeni bir hayat, çâlâkî verdi. Bu ümidbahş levha karşısında herkesin kalbi ümit ve teselli hisleriyle titrediğinde şüphe yoktur.

    Bundan pek az zaman evvel İzmir ve Denizli’ye bir seyahat yapan Başvekil İsmet Paşa hazretleri, her tarafta idmancıları ve idmancılığı teşvik etmekten bir an halî kalmamışlardı. Evvelki gün kendilerinin huzurunda bir resmigeçit gören Paşa hazretleri, zannederiz ki, en büyük lezzeti hissetmiş olsalar gerektir.

    Spor sahasında Paşa hazretlerinin refikaları hanımefendi, Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri, Maarif Vekili Vasıf, Adliye Vekili Necati, Sıhhiye Vekili Refik Beyefendilerle memleketimizin erkân-ı askeriye ve ekâbir-i memurini; süferadan bazıları heyet-i vekileye tahsis edilen çadırda toplanmışlardı. Resmigeçit Türk centilmenlerinin vakarını gösteren en hoş bir manzara oldu. Her mıntıka binihaye alkışlarla karşılandılar. Başvekilimiz bile arasıra coşuyor ve “Yaşa” diye bağırıyordu.

    Aşağıda dünkü programın bütün hülasasını ve neticelerini vereceğiz.

    Spor meydanı bir aralık hafif bir kargaşalık geçirdi, bütün gözler semanın bir noktasına dikilmiş bir şeyler arıyorlardı. İstanbul’dan posta getiren bir tayyare gelmiş ve sahayı selamlamakta bulunmuştu. Tayyarenin müdîr-i umuru bizzat pek güzel yapılmış bir çiçek demetini Başvekil Paşa hazretlerine arz ile refikaları hanımefendiye takdim ettiler.

    Başvekil ve Müdafaa-i Milliye vekilleri paşalar hazeratıyla bütün heyet-i vekile erkânı ve koca sahayı dolduran binlerce halk bu samimi günü fevkalade bir zevkle temaşa ettiler.

    Ümit ve temenni ederiz ki bu heyecanı bahşeden bütün idmancılarımıza muvaffakıyet temenni ederken, heyeti idare eden reislerini de kemal-i samimiyetle tebrik ederiz.

    Şurada bilhassa Türk idmancılığa yorulmak bilmeyen mesaisiyle büyük hizmetler eden Muhafız taburu zabitanını ve bilhassa başta bulunan İsmail Hakkı Bey arkadaşımızın eserinden büyük bir zevkle bahsetmek isteriz. Hiçbir vasıtaya malik olmaksızın bu kadar muntazam bir oyun mahalli meydana getirmek bizim için mucib-i iftihar bir eserdir. Bilhassa dünkü intizamdan sitayişle bahsetmemek elimizde değildir.

    Türkiye Birincilikleri Müsabakaları

    Spor muhabirimiz dünkü müsabakaları şu suretle telhis etmektedir: Dört beş gündür Ankara’yı sporcu beldesi haline getiren muhtelif mıntıkalara mensup idmancılarımız Perşembe gününden itibaren müsabakalara ibtidar ettiler.

    Sabahleyin Konya ile Trabzon çarpıştılar. Ferden daha kuvvetli olan Trabzon, Konya’nın daha muntazam ve mütesanit oyunu karşısında sıfıra karşı üç golle mağlup oldu.

    On bir buçukta İstanbul (Beşiktaş) ile Eskişehir (İdman Yurdu) karşılaştı. Mıntıkaların en zayıfı addedilen Eskişehir ilk kuradan büyük bir talihsizlikle en kuvvetli takıma düştü. On dakika sonra topu tutup elinden düşüren kaleci Beşiktaş’a ilk golü kazandırdı. Eskişehirliler güzel bir hücumla bu golü iadede gecikmedi. Beşiktaş ikinci golü penaltıdan yaptılar. İkinci partide Beşiktaş biri korner, biri serbest vuruş, biri ofsayddan olmak üzere üç gol daha yaptılar. Bu gollerin yapılması tarzı hiçbir zaman birinci sınıf bir kulüp olan Beşiktaş’a bir şeref vermeyeceği şüphesizdir. Yalnız altıncı gol cidden nefisti. Ben İstanbul şampiyonu olan Beşiktaş’ta her halde daha fazla bir usul ve intizam görmek isterdim. Fakat maatteessüf en zayıf bir takıma karşı bile on beş sene evvelki sisteminden başka bir şey gösterememiştir. Mahaza Beşiktaş’tan Nafi Bey cidden takdire seza…

    Öğleden sonra saat dörtte temiz kıyafetleriyle evvela Bahriyeliler, peşinden Karesililer sahaya çıktılar. Daha oyunun bidayetinde Bahriye’nin hâkimiyeti tezahür etti. Sıfıra karşı yedi sayı ile galip gelen Bahriye takımı bugün hiç şüphesiz bütün seyirciler ve sporcular üzerinde pek derin ve samimi izler bıraktı. Ben kendi hesabıma İstanbul’da bile bu kadar sakin, nezih ve zevkli bir oyun seyretmedim. Mahaza bunda, bütün görenler müttefikti. Hasımlarının her veçhile faik olduğu halde hiçbir surette centilmenlikten ayrılmayarak sportmence hareket ettiler. Bilhassa muhacim hattındaki beraberlik ve ahenk şimdiye kadar seyrettiğimiz birinci sınıf takımlardan bile yüksekti. Muavin hattı da fena değil. Ancak iki müdafi biraz acul ve topu nereye vurduklarını gayrimüdriktiler.

    Müdafiler biraz itidalle oynarlarsa Bahriye takımı hakkındaki ümitlerimiz daha ziyade takviye bulacaktır.

    Altıyı çeyrek geçe Ankara (Turan Anadolu Sanatkaran Gücü) ile Bursa sahaya çıktılar. Bursa Ankara’ya nazaran daha muntazam ve daha kuvvetli. Mahaza Turan’ın cansiperane oyunu kendilerine iki gol temin etti. Bursa’nın müdafileri bilhassa çok güzeldi.

    5 Eylül Cuma

    Bu sabah dokuz buçukta Edirne gelemeyen Canik’e seremoni yaptılar. Bunun akabininde ordu mıntıkası (Harbiye) ile Adanalılar meydana çıktılar. Bir buçuk saatlik sıkı ve şedit oyundan sonra Harbiye sıfıra karşı iki golle galip geldi. Öğleden sonra 3.30’da resmigeçide ibtidar edildi. En önünde mızıka ve onun arkasında iki idmancı arasında (Şeyhülidman) Faik Bey’in dest-i tevkirinde milli sancak kemal-i şan ve şerefle geçti. Bundan sonra sıra ile merkez-i umumi ve mıntıka heyet-i merkeziyesi azaları, Muhafızgücü, Antalya, Adana, Ankara, İstanbul, Edirne, Eskişehir, Bahriye, Bursa, Harbiye, Konya, Karesi, Kocaeli, Trabzon idmancıları önlerinde kendi mıntıka bayrakları bir idmancıları omuzunda geçtiler ve her geçenler alkışlandı. Bahriye bu resmigeçitte büyük bir intizam gösterdi.

    Olimpiyata iştirak eden arkadaşlar, oradaki idmancılar resmigeçidinin bu kadar muntazam olmadığını söylüyorlardı.

    4,25’de (100) metre seçme müsabakalarına ibtidar olundu. Birinci tertipte:

    (1)inci İstanbul (Galatasaray) Rauf Bey 11,35 saniye,

    (2)nci İzmir (Altınordu) Said Bey 10,45 saniye,

    İkinci tertipte:

    (1)inci Ankara (Muhafızgücü) Kadri Çavuş 12,15 saniye

    (2)nci Karesi (Balıkesir İdman Yurdu) Ferid Bey 12,25 saniye

    Üçüncü müsabaka ikinci tertibin birinci ve ikincisi arasında icra edildi. Son noktaya kadar birinciliği İzmir’den Sait Bey muhafaza ediyordu.

    Nihayette son iki hakemin mütezad kararları gözüktü. Birisi Rauf Bey’in diğeri Said Bey’in birinciliğini ve üçüncüsü de beraberliği iddia ediyordu. Bu şerait dâhilinde hakem heyeti beraberliği kabul ıztırârında kaldı. Burada bir iki noktayı arz etmek isterim: Nihayet iki hakemin bir hususta, kararda fikirlerinin tehâlüfü pek gariptir ve haklı olarak idmancılarda bazı şüpheler tevlit edebilir. Mahaza bu hakemlere nazaran hakem heyetinin bundan başka karar vermesi bittabi doğru olamazdı. Bu müsabakanın tekrar edeceği ve 800 metre Türk şampiyonun tayin edeceği şüphesizdir. (800) metrelik koşuya yedi mıntıka iştirak etti ve İstanbul (Galatasaray’dan) Besim Bey 2,11 dakikada birinci (2) İzmir (Altay’dan) Sami Bey 2,16 dakika.

    Uzun atlama müsabakasında 5,72.5 metre ile ordu mıntıkası (Harbiye’den) Cemal Bey birinciliği, 5,72 metre ile İstanbul (Galatasaray’dan) Mazhar Bey ikinciliği, 5,71 metre ile İzmir’den Sait Bey üçüncülüğü aldılar. Pek dakik bir ölçü belki bu üç genci yekdiğerine müsavi yaptırabilirdi.

    1000 metrelik bisiklet müsabakası (1)inci tertibinde birinci 1,53 dakikada İstanbul (Nişantaşı’ndan) Cavid Bey, (2)nci tertibinde (1)inci 2,09 dakikada Kocaeli mıntıkasından Muzaffer Bey.

    İkinciler arasında yapılan müsabakada İzmir’den Şadan Bey 2,08 dakikada birinciliği kazandı.

    Kocaeli (Adapazar İdman Yurdu) ile Antalya arasındaki müsabaka sıfıra karşı üç golle Adapazarlıların galibiyeti ile neticelendi. Antalyalılar çok fena oynadılar. Yalnız kalecileri cidden çok muvaffak oldu ve birçok sayıları kurtararak Antalyalıları daha fazla gol yemeden kurtardı.

    İdmancıların ve mıntıkalara mensup azaların sık sık hakem heyetlerinin kararlarına hemen itiraz ettiği ve sahayı tecavüz ettiği görülüyor. Sporculuk her şeyden evvel tevazu ve intizamı istihdâf eder. Her sporcu buna tam manasıyla riayetkâr olmalıdır.

    ~ Dün, saat beş buçukta Edirne mıntıkasıyla Bahriye mıntıkası şampiyonları arasında yapılan müsabaka sıfıra karşı birle Bahriye’nin galibiyetiyle neticelenmiştir. Tafsilatı yarın vereceğiz. (Azizoğlu)

    İlk Umumi Kongre

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı ilk umumi kongresini millet bahçesindeki sinema binasında akdetmiştir.

    İttifak merkez-i umumi reisi Ali Sami Bey alafranga saat ikiyi kırk beş geçe kürsü-i hitabete gelerek kongreyi küşat ve nutkunu irad etti.

    Evvel emirde umum heyet-i murahhasayı selamlayan ve tesit eden Ali Sami Bey bu hareketle spor işiyle beraber içtimaat ve medeniyetimiz sahasında bir inkılap vücuda getirmekle cidden pek mühim ve yeni kabiliyat ibrazıyla çok müterakki ve mütekâmil bir surette ilerleyebileceğimizi de anlıyoruz, dedi. Bütün bu hareketler şahsi değil sarf-ı duyguya medyun bulunduğumuzu uzun uzadıya izah ve hükümetin gösterdiği alakaya şükranlarını pek beliğ ve şümullü bir surette edâdan sonra sözlerini “Mazide sporun inkişafına baktık, bugün terakkinin birinci merhalesine geldik. Evvelce tâmimle uğraşıyorduk. Artık iş kongrenizdir. Yalnız bize malul hasta olmayan bir spor lazımdır. Menfaat gözetenler sporcular arasından tardedilmelidir” umdeleriyle bitirdi.

    Bade riyaset ve riyaset vekili, beş kâtip namzetleri siyah tahtaya yazıldı. Netice-i tasnif-i ârâda Ankara murahhası Adliye Vekili Necati Bey “140” rey ile riyasete, uzun münakaşalardan sonra merkez-i umumiden Naip Servet Bey “72” rey ile reis vekilliğine, Emin Ali, Feridun, Saim, Seyfettin, Kamil Beyler de divan-ı riyaset kitabetine intihap edildiler.

    Adliye Vekili Necati Bey riyasete namzet gösterildiği zaman: “Ben Ankara murahhası olarak bir zevk-i manevi duymak için geldim. Pek çok meşâgilim var, beni namzet göstermeyiniz, belki çalışamam; af buyurunuz” diye heyet-i umumiyeye hitap etti ve bunun için kongre coştu.

    Hayrettin Bey (Karesi): Yalnız sizin şahsiyet-i maneviyeniz kâfidir.

    Saip Servet Bey (Merkez-i Umumi): Necati Bey kongre azasıdır. Namzet göstermemiz hakkımızdır. Biraz da bizimle meşgul olmalarını rica ederiz.

    Burhaneddin Bey (İstanbul): Behemehâl böyle bir zatın mevki-i riyaseti ati-i tekâmülümüz için mühimdir. Mutlaka kongrenin riyasetine gelsin.

    Emin Ali Bey (İstanbul): Sporculuk bir ___ Necati Bey bir ___, pek fazla samimiyetini ibraz etti. Fazla kompliman yapmaya hacet yoktur. Mademki istemiyor, ısrarda mana yoktur, dedi.

    Gürültü, her taraftan patırtı başladı. Gürültü arasında Naip Servet Bey: Kompliman yapıldığını iddia eden ve bizi bu surette samimiyete davet eden Emin Ali Bey asıl kendisi samimiyetsizlik göstermiştir. Bunun kompliman neresinde… Necati Bey murahhastır. Bütün buradaki arkadaşlar da hep biri murahhastır. Onun da bizim de birer reyimiz vardır. İsteyen reyini verir. İstemeyen reyini vermez. Rica ederim bu gibi sözlerle rencide-i hatır etmeyelim dedi. Bütün eller şakladı ve intihabata başlanıldı. Neticede balada yazdığı şekilde tecelli etti ve Necati Bey hemen mevki-i riyaseti işgal etti. Necati Bey mevkiine çıkıncaya kadar, har, canlı, kuvvetli alkışlar devam etti ve hemen riyaseti işgalle beraber nutka başladı:

    Kongre Reisi Necati Bey: Bu samimi tezahürat bende heyecanlar, ziyade helecanlar tevlit etmiştir. Şükranlarımı, gençlerin gösterdiği canlı, taşkın, hissiyat-ı kalbiyesine mukabele ve şükranlarımı arz ederken belki muvaffak olamayacağım… Hüsn-ü telakki buyurunuz.

    Arkadaşlar:

    Sporda çalışan gençliğin terakki ve tealisi için serbest çalışan bir arkadaşınız olmakla müftehirim. Her sporcu, her arkadaş benim için en muhterem bir kardeştir. Şu gençliğin bana gösterdiği bu samimi tezahüratın şükranlarını nasıl öderim. Hayatta insan için gençliğin bugün bana verdiği bu şeref-i manevi, duyduğum zevk ve haz unutamayacağım kıymetli hatıralardır.

    Arkadaşlar: muvaffak olmak için intizam-ı tamla hareket etmek lazımdır. Yekdiğerinize karşı samimi bir surette el ele verirseniz muvaffak olursunuz.

    Kongrede mübareze-i fikrîye, müsademe-i içtihat vaki olacaktır. Fakat bütün buna bir inzibat, bir intizam-ı tam dâhilinde cereyan etmelidir. Ümit ederim ki bu hususta bütün arkadaşlar bana yardım edersiniz.

    Bir müddet sürekli alkışlar devam etti. Bu suretle kongreye beda’ edilmiş oldu.

    On dakikalık bir teneffüsten sonra ikinci celsesini akdeden kongrenin karşılaştığı ilk şey Emin Ali (İstanbul) ve rüfekasının elli ve altmış kişilik bir takrirle reis vekili intihabının muvafık nizam olmadığına dair olan iddiasıdır.

    Reis: Bu takrirle yeni bir şey hâsıl oldu. Elimizde bir nizamname vardır ki bundan evvel teşekkül eden kongrede hazırlanmıştır. Bu heyet-i âliyeyi teşkil eden umumi kongrede bu nizamnamenin vaziyeti ne olacaktır. Umumi kongrenin vaziyeti ve nizamnamenin alacağı şeklin tespitinden sonra ancak bu takriri okuyabilirim. Beni Ankara buraya, umumi kongreye sporculuğun meclis-i müessesana aza olarak intihap eyledi ve gönderdi dedi ve sözlerini teyit için de nizamnamenin on dördüncü maddesini okudu ve bu suretle iki fikir meydana çıkmış bulundu.

    Reis: Bir takrir vardır. Kongrenin mahiyet-i hususiyesi tespit edildikten sonra mı bu takriri mevzubahis etmek, kongrenin mahiyet-i hususiyesinin âdem-i tespitinden evvel mi bu takriri mevzubahis edelim…

    Bunun üzerine on üç kişi söz aldı, esna-i hitabede pek fazla gürültüler ve taşkınlıklar görüldü. Adeta parti teşekkül etti. Bir tarafın söylediği söz alkışlarla karşılanmaya, kongrenin nezahetine halel gelmeye başladı. Sözler hep nizamnamenin tamamen mutâ’ bulunup bulunmadığına ve kongrenin meclis-i müessesan mahiyetini haiz olup olmadığı hakkında hararetli bir surette cereyan ediyordu. Söz alan Karesi murahhası Nasih Bey: Teşekkül ettik, toplandık. Nizama ihzari mahiyette olan borcunu, vazifesini ifa etti. İlk umumi kongremiz bu nizamnameye karşı bir ___ kabul edemez. Kongre vaziyete hâkimdir, her mıntıkanın ihtiyacatı, zaruriyatı nazar-ı dikkate alınabilmesi ve o surette menatıkın tekâmül ve terakkisi sahasında dev adımlarla ilerlemesini temin için nizamnamenin ihzari mahiyette bir proje olarak kabul edilmesi lazımdır, dedi. Alkış tufanına boğuldu. Akabinde müzakerenin kifayeti kabul edildi.

    Reis Necati Beyefendi kongrenin gayritabii hâlât arz etmekte bulunduğunu uzun uzun izah ile samimiyete davet etti. Bu suretle hareket olunursa hiçbir karar ita edilemeyeceği gibi müfid bir neticeye desters olunamayacağından her şeyin heba olacağı acıklı bir lisanla yâd etti. Bade efkârı telhis ile kongrenin taşkın hava-i muhitini teskin için çare-i haller buldu.

    Nizamnamenin müzakereye ait olan mevadının kati tenkisi ile diğerlerinin tadilini ve bu suretle bir nizamname encümeni ile eski heyetin umur-u malumat-ı hesabiyesini tetkik encümeni namıyla iki encümenin teşkilini kongre heyet-i umumiyesi kabul etti.

    Bade Reis Bey’in âli, asil, yüksek, çevik, mahiyetkar ifadesi Emin Ali Bey ve rüfekasının takririni de bir mesele-i şahsiye zuhuruna meydan verilmeden geride bıraktı.

    Merkez-i umumi katibi encümenlerin intihabından evvel raporların kıraatinden ve bu suretle idare mahiyetinde bulunan raporların kıraatinden sonra takayyüd ve adem-i takayyüde dalalet eden işkâlin tevezzuhunu talep etti. Heyet-i Umumiye Reisi A. Sami Bey’i nutku akabinde hararetli alkışlamalarıyla pek ala ifade ettiğini ve encümenin bu işi daha iyi tetkik edebileceğini beyan etti.

    Encümenlere aza intihabıyla, teşkili de hayli gürültüyü mucip oldu.

    Emin Ali Bey ve rüfekası hemen encümenlerin intihabını ve bir kısmı da intihabın yarını talini teklif ediyordu. Her iki fikir de “72” rey ile tesâvî hâsıl oldu. Bazıları üç, bazıları dört rey hamil bulunduklarını söylediklerinden ve nizamnamenin 95inci maddesinde böyle şekle mesağ görülmekle netice taayyün etti ve şu suretle vekâletnameleri haiz olanlar divan-ı riyaset kâtiplerine tasdik ettirsin ve riyaset kimin kaç reyi olduğunu bilsin şekline girdi. Encümenin ne suretle intihabı meselesi üzerinde hayli uğraşıldı.

    Emin Ali Bey mümtaziyetten bahisle kongre havasında bir adem-i hoşnûdîyet alaimi izharına sebebiyet verdi ise de reis beyin buna karşı “Her arkadaş mümtazdır” sözleri bir tufan alkışına sarıldı. Neticede üç fikir tebellür etti: “Her iki encümen heyet-i umumiyeden intihap olunsun” fikri “28” rey kazandı.

    “Hesap encümeni mıntıkalardan birer ve nizamname encümeni heyet-i umumiyeden intihap edilsin” fikri “44” rey aldı. Bununla beraber daha bir fikir reye vazı lazım gelirken fazla patırtılar oldu, fakat Necati Beyefendinin kudretle idaresi bunu da halletti. Karesi murahhaslarının müttefikken verdikleri takrir kabul olundu. Şu suretle “malumat ve hesap encümenince mıntıkalardan birer “nizamname encümeninde de mıntıka ve heyet-i müttehide merkez-i umumilerinden birer murahhas” intihabıyla teşkiline müttefikan karar verildi. Mıntıkalara reis beyefendinin intihabıyla mazbatalarının divan-ı riyasete getirilmelerini ve yarın (bugün) saat dokuzda kongrenin inikad edeceğini tebliğ zevali saat 6,30’da celseye nihayet verildi. (Emineddin)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu IV

    1924 Türkiye Şampiyonluğu IV

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu IV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    4 Eylül 1924

    Takdim Merasimi ve Gezinti

    Şehrimizde toplanan idmancılar dün takdim merasimini müteakip şehrimizde bir gezinti yapmışlardır.

    Dün saat dörtte mensup bulundukları mıntıka bayraklarıyla bütün sporcular millet bahçesinde toplanmışlar ve grup grup bir müddet istirahatten sonra bahçeye gelen Maarif Vekili Vasıf Beyefendiyi alkışlar arasında karşılamışlardır. İdmancılar Vasıf Beyefendi ile samimi surette hasbihallerde bulunduktan sonra huruf hece sırasıyla ve saf halinde dizilmişler ve yekdiğerine takdim olunmuşlardır. Her takdim olunan grup; arkadaşları tarafından alkışlanıyordu. Biraz sonra idmancılar milli marşlar çalan mızıkanın arkasında bahçeden çıkarak caddelerde bir gezinti yapmışlardır.

    Dünkü Trenle Gelen Sporcularımız

    Dün sabahki trenle şehrimize; Edirne, İzmir, İstanbul [Beşiktaş], Harbiye ve Trabzon mıntıkaları idmancıları gelmişlerdir.

    Gelecek olan arkadaşlarını istikbal etmek üzere, şehrimizde toplanmış olan bütün idmancılar; dün sabah istasyona gelmişler ve trenin durduğunu müteakip, idmancıları hamil vagonların önlerinde toplanarak “Yaşa” sadaları ile gelen arkadaşlarını selamlamışlar ve hasretli bir surette görüşmüşlerdir.

    İstasyonda bulunan Maarif Vekili Vasıf Beyefendi de bu sırada idmancılar arasına karışarak kendileriyle birkaç dakika samimi bir surette hasbihalde bulunmuştur.

    İttifak Heyet-i İcraiyesi İçtimaı

    T.İ.C.İ. heyet-i icraiyesi dün saat ikide üçüncü içtimaını akdetmiştir.

    İttifaka duhul için müracaat eden Edirne mıntıkasının, evrak-ı mukteziyeyi tevdi etmedikleri ve şerait-i nizamnameyi haiz olmadıkları tebeyyün ettiği takdirde birincilik müsabakalarında kazanacakları derecelerin ke-en-lem-yekün addedilmesi şartıyla muvakkaten kabulü karargir olmuştur.

    İdmancılara verilen bir lira yevmiyenin ihtiyacı temine kifayet etmediği hakkında mıntıkalar rüesasının vaki olan müracaatı nazar-ı itibare alınarak tezyidinin alakadar makamat nezdinde istirham edilmesi müttefikan kabul edilmiştir.

    İdmancılar arasında ufak tefek hastalıkların baş göstermesi ve bunun ileride şayan-ı dikkat bir şekle girmesi ihtimaline karşı vesaya-ı sıhhiyeyi mutazammın bir tâmimin ihzarı ve kampların her sabah gezilerek hasta arkadaşlara müdâvât-ı lazimenin ifası hususunda ittifaka mensup tabiplerin müzaheretinin temini takarrür etmiş ve bugün saat onda içtima edilmek üzere müzakerata nihayet verilmiştir.

    Futbol Birliği

    Dün gece saat dokuzda futbol birliği içtima etmiştir. Mıntıka şampiyon murahhaslarının iştirak ettiği bu içtima hakkında vaktin gecikmesi hasebiyle malumat alınamamışsa da aldığımız haberlere nazaran bugün futbol tasfiye müsabakalarına mübaşeret edilmesi kaviyyen muhtemeldir.

    Birincilik Müsabakaları

    Önümüzdeki Cuma günü öğleden sonra saat birde, istasyondaki stadda muazzam bir geçit resmi ile birincilik müsabakalarının icrasına başlanacağı müstahberdir.

    Canlanan Yeni Bir Sahne

    Milli merkezimizde birkaç gündür yeni bir sahne canlanıyor. Memleketin yetiştirdiği gürbüz ve sevimli çehreli sporcular sokaklarımızı dolduruyor, şenlendiriyor. Türkiye’de son senelere kadar ihmal ve lakaydi ile karşılanan spor cereyanlarının bugün Ankara’da tecelli eden umumi kuvvetini görmek ve o kuvvetin yetiştirdiği sağlam vücutları selamlamak herkes için samimi bir zevk olduğu şüphesizdir.

    Terbiye-i bedeniyye ve spor hiç şüphe yok ki bir millete çok lazımdır. Sağlam fikir sağlam vücutta bulunur nazariyesi asırlardan beri hükmedegelmiş ve birçok nazariyeler alt üst olurken, bunda her zaman için bir tereddüt bile vaki olmamıştır. Türk tarihine ebedi iklil zaferleri kazandıran, şanlı muharebelerde feda-i can eden hem de bilerek, hedefini görerek şehit olan ve gazi dünün binlerce sporcularımızın gösterdikleri itimad-ı nefs, sürat, karar ve cesaret bize sporun memleketler mukadderatındaki mevkiine çok kuvvetli delildir. Bunu takdir ve sporcuları her suretle himaye eden genç cumhuriyetimizin bugünkü Ankara spor toplanmasını temin hususundaki muavenetini her sporcu şükranla yâd edecektir.

    Türkiye’deki spor cereyanlarını takip ve tetkik edenler çok iyi takdir ederler ki henüz yirmi senelik bir hayata malik olan Türk spor tarihi – bu kadar kısa mazisine rağmen – şerefle doludur.

    Top oyununu kendileri için bir tehlike zanneden devr-i istibdattan kurtulan Türk sporcuları daima siyaset cereyanlarından uzak yaşamış ve her zaman vatanın ve sporun ön saf müdafileri arasında bulunmuştur. Yine hükümetimizin lütuf ve muaveneti ile şanlı bayrağımızı bütün milletler arasında olimpiyat müsabakalarında dalgalandıran sporcularımızın birçok senelerden beri büyük himmetlerle sporun yükselmesine çalışan milletlere karşı kazandıklarını muvaffakiyetleri düşünürsek Türk cevahir ve kabiliyetinin her sahada olduğu gibi spor sahasında da ne kadar büyük ve sağlam olduğunu anlarız. İşte dün Avrupa’nın en medeni milletleri önünde alkışlanan gençlerimizi yarın biz de göğsümüzü kabarta kabarta samimi muhitimizde alkışlayabileceğiz.

    Türk milli tarihinde ebedi bir nam bırakan Ankara, Türk sporculuğunun ilk inkişaf temeli olan [Türkiye Birincilikler Müsabakalar]ına sahne olmakla pek büyük bir bahtiyarlık hissettiğine şüphe yoktur.

    Bizim; Ankara halkımızın misafirlerine hiçbir teşvikinden çekinmeyeceğine imanımız vardır. Sporcularımıza beyan-ı hoş amedi eyler, muvaffakiyetler temenni ederiz.

    Kazım Paşa Hazretlerini Takdirleri

    İstanbul’dan Türkiye İdman Birinciliği müsabakalarına iştirak etmek üzere gelen Bahriye idmancılarını Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri dün kabul buyurarak takımda gördükleri intizamdan dolayı kendilerini takdir eylemişlerdir.

    Karesi İdmancıları

    Birkaç günden beri başlarındaki milli serpuşlarıyla herkesin nazar-ı dikkatini celp eden Karesi heyet-i merkeziyesi memleketlerinin selam ve hürmetlerini gazetemizde de iblağ için dün idarehanemizi teşrif ettiler. Heyet arasında mıntıka ve belediye reisi Hayrettin, belediye azaları Naci ve Emineddin Beylerle meclis-i umumi azası Abdülşükür ve Feyzi Beyler de bulunuyorlardı. Hakimiyet-i Milliye Karesililerin lütufkarlıklarına karşı pek mütehassıstır. Muhterem misafirlerine teşekkürler eder.

    Ankara’da İdman Mıntıkası Reisliklerine

    Türkiye Atletizm Birincilik Birliği’ni teşkil menatıkta ve atletizm şampiyonluklarını ihraz etmiş idmancıların mensup oldukları kulüp murahhaslarının mıntıkalarından verilmiş bir salâhiyetname ile bu Perşembe günü saat onda Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı müracaat kalemine gelmeleri ve gelemeyenlerin bilahare mukarrerat hakkında itiraza salahiyetleri alamayacağı ehemmiyetle tebliğ olunur. (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Atletizm Heyet-i Müttehidesi Reisi Vekili Burhaneddin)

    Güreş Birlikleri Hakkında

    İttifak nizamnamesinin 46ncı maddesinin Türkiye Birliği fıkrası mucibince mıntıkalarda güreş ve halter (gülle) kaldırma birinciliklerini ihraz eden kulüplerin birer murahhasları bugünkü Perşembe günü saat altıda erkek muallim mektebinde salahiyetnamelerle (eğer henüz verilmemiş ise) şampiyonlarının isim, peder ismi, mıntıkası, kulübü, ihraz-ı muvaffakıyet ettiği siklet sınıfı, derece-i tahsilini, elyevm meşgalesini, mensup olduğu ahz-ı asker şubesini ve mevzi adresini işar birer liste ile beraber Türkiye Güreş ve Halter Birliği’ni teşkil ve müsabakalar hakkında icra-i müzakerat etmek üzere müracaat kalemine behemehâl teşrifleri mercûdur.

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu III

    1924 Türkiye Şampiyonluğu III

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu III

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    3 Eylül 1924

    Şehrimizde Büyük Faaliyet

    On Dört Mıntıka Toplanmak Üzere

    Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı riyaseti tarafından Reisicumhur Gazi Paşa Hazretlerine 30 Ağustos zaferinin yıl dönümü münasebetiyle bervech-i âtî telgraf keşide kılınmıştır:

    “Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine;

    Genç cumhuriyetimizin feyziyle büyük bir inkişafa mazhar olan İdman Cemiyetleri İttifakı ilk Türkiye birincilik müsabakalarını zaman-ı riyasetinizde Ankara’da yapmakla bahtiyardır. Bütün Türk idmancıları namına zât-ı devletlerinize arz-ı şükran ve takrimat eylerim büyük reisimiz efendimiz hazretleri.

    T.İ.C. Reisi Ali Sami”

    ~ Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri cevaben şu telgrafı lütuf buyurmuşlardır:

    “Ankara’da: T.İ.C.İ. Reisi Ali Sami Bey’e

    30 Ağustos zaferinin hatırasını ihya vesilesiyle vaki olan tebrikat ve temenniyatınıza teşekkür ederim.

    Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal”

    İsmet Paşa Hazretleri Nezdinde

    Dün Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı heyetini kabul buyurdular.

    Dün öğleden sonra Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kongresi muvakkat heyet-i icraiyesi Başvekil İsmet Paşa hazretleri tarafından kabul buyurulmuşlardır. Paşa hazretleri murahhas beylerden şehirleri idman teşkilatları hakkında bir müddet samimi ve mültefit suallerle izahat aldıktan sonra memleket sporcularına ittihat ve sporun memleketimizde hakkıyla teessüs edebilmesi için ilmî yollardan yürünmesini lüzumunu pek kıymetli ifadelerle anlatmışlardır.

    Vali Vekili Bey’in İade-i Ziyareti

    Evvelki gün kendilerini ziyaret eden Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı heyetine Vali vekili Bey dün iade-i ziyaret etmişlerdir.

    Heyet Kazım Paşa Nezdinde

    Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri heyeti makamlarında kabul buyurmuşlardır. Son icra edilecek müsabakalar hakkında izahat alan Paşa hazretleri idmancılarımıza muvaffakıyetler temenni etmişlerdir.

    Heyet Maarif Vekili Bey Nezdinde

    Maarif Vekili Vasıf Beyefendi (Maarif ve Spor) teşkilatının telifi için ilmî ve vakıfane fikirlerle heyeti tenvir etmişler ve şimdiye kadar yaptıkları muavenete ilaveten daha ne istediklerini idmancılardan sormuşlardır. Bu suretle az çok mahrumiyete katlanan gençlerimizin birçok ihtiyacatının daha temin edildiğini kemal-i memnuniyetle kaydederiz.

    ~ Mıntıka rüesasından teşkil edilen heyet-i icraiye ikinci içtimaını dün saat onda erkek muallim mektebinde akdederek matbuat bürosuna ait vezaifi taksim eylemiştir. Müsabakaların netayicini tebliğe ve spor teşvikatına müteallik makaleler tahririne Ferit Faik ziyaretler, kararlar ve içtimalarla her türlü münasebata müteallik istihbarata Sıtkı Hamid, kongre safahatını matbuata tebliğe Eminüddin Beyler memur edilmiştir.

    ~ İdmancılara ait umur ve hususatla iştigal etmek üzere Erkek Muallim Mektebi’nde bir müracaat kalemi tesis olunmuştur. İaşe ve ibate, kongre matbuat ve istihbarat, müsabaka şubelerine tefrik edilen bu kalem saat ondan on ikiye kadar ifa-i vazife edecek ve bilumum idmancıların müracaatına açık bulunacaktır.

    T.İ.C.İ. kalemi ve heyet-i icraiyenin dün teşekkül ettiğini haber verdiğimiz kalemleri erkek muallim mektebinde sabahların 10’dan 12’ye kadar faaliyette bulunacaktır.

    ~ Bugün saat 10’da bütün idmancılar istasyonda toplanarak İstanbul tarikiyle gelecek olan son idmancı kafilesini istikbal edeceklerdir.

    ~ Bugün saat dörtte bilumum menatık idmancıları millet bahçesinde saf-ı harp nizamında içtima edeceklerdir. Rasime-i takdimi müteakip önlerinde mızıka olduğu halde manga kolunda şehri dolaşacaklardır.

    ~ Henüz güreş ve atletizm birincilikleriyle hakem namzedleri esamisini göndermeyen mıntıkaların talimatnamedeki sarahat dairesinde mezkûr isimleri serian müracaat kalemine göndermeleri rica edilmektedir.

    ~ Maarif Vekâleti, Sıhhiye Vekâlet-i Celilesi’nden idmancılara tevzi için bir miktar kinin talep etmiştir.

    ~ Tahtakale ve Şengül hamamları münavebe ile sabahleyin saat yediden ona kadar idmancılara tahsis edilmiştir.

  • Türk Futboluna Atatürk İmzası

    Türk Futboluna Atatürk İmzası

    Türk Futbolunun bir kesim tarafından yok sayılan 1959 öncesi dönemi ile ilgili belgeleri yayınlamaya devam ediyorum. Bu dönemi yok sayanların iddialarından bazılarının, dönem futbolunun kurumsal olmaması ve müsabakaların “amatör” olarak tanımlanacak nitelikte olması olduğunu bilmekteyiz. Bu iddiaların gerçekliğini incelerken bir yandan da konunun hukuki ve sosyal boyutuna temas etmiş olacağım. “Türk Futboluna Atatürk İmzası” başlığının altında, genç cumhuriyetin sporu ve futbolu nasıl sahiplendiğini okuyacaksınız.


    Tüzükler – Maddeler

    Konunun hukuki boyutunu, geçtiğimiz günlerde Türkiye Futbol Federasyonu’nun FIFA’ya katılırken kabul ettiği tüzüğü ve bu uluslararası tüzük uyarınca FIFA’ya sunduğu Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) kuruluş nizamnamesinde yer alan bazı maddeleri yayınlayarak (*) ortaya koymuştuk. Bu maddeleri hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyoruz.

    1922 yılında yazılan TİCİ kuruluş tüzüğü Federasyonların (Heyet-i Müttehidelerin) görevini şöyle açıklıyor:

    “meşgul olduğu idmanın (spor dalının) Türkiye Birinciliğinin tayini (belirlenmesi) için mıntıka (bölge) birincileri arasında müsabaka tertibi (düzenlenmesi)”

    T.İ.C.İ. kuruluş tüzüğünden

    Sözünü ettiğimiz gibi FIFA’ya üye olurken bu tüzüğü temel alan Türkiye Futbol Federasyonu (o zamanki adıyla Türkiye Futbol Heyet-i Müttehidesi) FIFA’nın kuruluş tüzüğünü yayınlarken aşağıdaki maddeyi metnin sonuna eklemiştir. “Talimatlar” kısmında yer alan maddede:

    “Eşhas-ı hususiyenin (Özel Kişilerin) kasd-ı intifayla (yarar sağlama amacıyla) müsabaka tertip etmelerine müsaade edilemez. İttifak-ı teşkilat ve anasırıyenin (teşkilatı oluşturan unsurların) bu kabil (bu gibi) müsabakalara iştirak etmeleri memnudur. (katılmaları yasaktır)” denilerek, ülke çapında futbol organizasyonunun tek yetkili kurumu olan TFF olduğu bir anlamda kanıtlanmıştır. Bu durum, dönem futbolunu “kurumsal değildi, amatördü” diye tanımlayan iddialara hukuki olarak verilecek en güzel karşılıktır.

    TFF’nin FIFA’ya katılış tüzüğünden

    Şampiyona Bakanlar Kurulunun Gündeminde

    TİCİ’ye bağlı olan TFF, Türkiye’nin ilk Futbol Şampiyonasını 1924 yılında Ankara’da düzenlemiştir.

    Ülke çapındaki mıntıkalarda düzenlenen turnuvaların birincileri Ankara’da Türkiye’nin ilk Futbol Şampiyonu olabilmek için buluşmuşlardı. İstanbul’dan Beşiktaş, İzmir’den Altay’ın da katılacağı şampiyonanın öncesine ait Devlet Arşivlerinde bulduğumuz bir belge, ısrarla üzerinde durduğumuz “1959 Öncesini İnkar, Cumhuriyeti İnkardır” tezinde ne kadar haklı olduğumuzu ispatladı. Bunun da ötesinde futbola devletin zirvesinde verilen önemi de ortaya koydu.

    Belge günümüz Türkçesi ile şu ifadeleri ve imzaları içeriyor:

    Türk Futboluna Atatürk İmzası

    Türkiye Cumhuriyeti

    Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü

    Kararname

    Ağustos sonlarına doğru Ankara’da yapılacak büyük bir toplantıya, Türkiye’nin her tarafından gelecek sporcular için mevcut ödeneğin yol masraflarını karşılamaya yetmemesi nedeniyle; Eğitim Bakanlığının 7 ağustos 1924 tarih ve 9465/549 numaralı dilekçesindeki ücretsiz seyahatlerin, yarım ücretle seyahatlerin sağlanması hakkında bir kararın kabul edilmesine ilişkin talebi; Bakanlar Kurulunun 1924/8/13 tarihli toplantısında, Türkiye Müsabakalarına katılacak spor kulübü üyelerinin adı geçen bakanlığa, görevlerinin yazılı olduğu belgeleri göstermek koşuluyla, seyahatlerini yarı ücretle yapmalarının demiryolu ve denizyolu idarelerince sağlanması uygun bulunmuş ve gereğinin  Eğitim, Bayındırlık ve Ticaret Bakanlıklarına bildirilmesine karar verilmiştir.

    1924/8/13
    Türkiye Cumhurbaşkanı
    Gazi Mustafa Kemal (Atatürk)

    Başbakan ve Dışişleri Bakanı İsmet (İnönü)
    Adliye Bakanı Mustafa Necati (Uğural)
    Bayındırlık Bakanı Süleyman Sırrı (Aral)
    İçişleri Bakanı Ahmet Ferit (Tek)
    Maarif Bakanı Hüseyin Vasıf (Çınar)
    Maliye Bakanı Mustafa Abdülhalik (Renda)
    Milli Savunma Bakanı Kazım (Özalp)
    Mübadele İmar ve İskan Bakanı Refet (Canıtez)
    Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Refik (Saydam)
    Tarım Bakanı Zekai (Apaydın)
    Ticaret Bakanı Hasan (Saka)

    T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı‘ndan.

    Görüldüğü üzere Türkiye Şampiyonası öncesi Eğitim Bakanlığı, Bakanlar kuruluna bir dilekçe vererek, şampiyona katılacak sporcuların yol masrafları için bir talepte bulunmuştur. Belgenin ilk satırında yer alan “Ankara’da yapılacak büyük bir toplantıya, Türkiye’nin her tarafından gelecek sporcular için” ifadesi, düzenlenen futbol şampiyonasının kapsamının ne kadar geniş, katılacak sporcu ve kulüp yetkililerinin sayısının ne kadar fazla olduğunu işaret etmektedir. Bu bağlamda, kulüplere verilecek ödeneğin yetersiz kalacağını öngören Eğitim Bakanlığı, sporcuların seyahatlerini ücretsiz ya da yarı ücretle yapmalarını istemiştir. Bakanlar kurulunun kararı ise “Türkiye Müsabakalarına katılacak spor kulübü üyelerinin” görevli olduklarını gösteren belgeyi sunmaları şartıyla yarı ücretle Ankara’ya gelebilecekleri yönünde olmuştur. Sonrasında bu karar ilgili bakanlıklara bildirilmiştir.

    Kurucuların İmzaları

     “1959 Öncesi şampiyonluklar” başlığı altında, dönemin futbol organizasyonunu “amatör” olarak tanımlayan iddia sahiplerinin başvurdukları yöntem genellikle günümüz organizasyonları ile dönemin organizasyonlarını karşılaştırmaktır. Olayları dönemin şartlarına göre değerlendirmesi kuralı göz ardı edilerek benimsenen bu yöntem doğrultusunda yapılan karşılaştırmayı yukarıdaki belge için yapmayacağız. Keza tarih etiğine olan bağlılığımız buna izin vermemektedir. Bu aşamada aşağıdaki soruyu sorarak iddia sahiplerini, iddialarını tekrar gözden geçirmeye çağırıyoruz:

    “Günümüzde kabul edilmiş bir Federasyonca düzenlenen bir spor organizasyonuna katılacak sporcuların yol masraflarının, Cumhurbaşkanı başkanlığındaki ve Bakanlar kurulunun kararıyla belirlendiğini düşünelim. Bu durum, sözü geçen şampiyonanın resmi makamlar ve kamuoyu nezdinde kabul edilmesi için yeterli bir sebep midir?”

    Belgenin altındaki imzalara bakıldığında yukarıdaki sorumuz daha da anlam kazanıyor. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Refik Saydam, Kazım Özalp ve Hasan Saka gibi Cumhuriyetin kurucu kadrosunu oluşturan isimlerin imzalarının, Türk Futbolunun ilk organizasyonunun ne kadar önemli ve değerli olduğunu ortaya koyuyor.

    İlk Şampiyon : Harbiye

    Belgede de sözü edildiği gibi Türkiye’nin ilk resmi futbol organizasyonu 1924 yılının Ağustos ayının son günlerinde Ankara’da başladı. Bugünkü Tandoğan Meydanı’nın olduğu bölgede yer alan İstiklal Sahası’nda oynanan gerçekleştirilen organizasyon sonunda ülkenin ilk futbol şampiyonu Harbiye takımı oldu. 12 Eylül 1924’te sona eren şampiyonluk turnuvasına 15 takım katılmış ve toplamda 15 maç yapılmıştı

    Barış Kenaroğlu / Türk Futboluna Atatürk İmzası

    15 Eylül 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesinde 1924 yılı Türkiye Futbol Şampiyonu olan Harbiye takımı.

    (*) TFF’nin FIFA’ya Katılışı (Barış Kenaroğlu)

  • Vasıf Çınar

    Vasıf Çınar

    Vasıf Çınar, Kurtuluş Savaşı’nın ve Cumhuriyet devrimlerinin önemli isimlerinden biriydi. Kendisi kamuoyunda daha çok “Altay’ın kurucularından” olarak bilinse de aynı zamanda Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bir üyesidir. Vasıf Çınar, 1925 yılında Saruhan Mebusu iken Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Kuşdili Lokali‘ni ziyarete geldi ve aşağıdaki satırları kaleme aldı. Rüştü Dağlaroğlu‘nun bizlere ulaştırdığı yazı, Atatürk’ün de çok yakını olan bu müthiş vatan evladını anma vesilesi olsun istedik.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Spor Kulübü Hatıra Defterinden

    Azası olmakla derin bir iftihar ve meserret duyduğum Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaret ederken mühim tesirler altında kaldım. Memleketimde ilmî ve mazbut esaslar dahilinde hakikî bir spor terbiye ve hayatını inkişaf ettiren bu kıymetli kulüp beynelmilel müsabakalarda gösterdiği kudret ve kabiliyet ile bütün milletin samimi alaka ve muhabbetini kazandı.

    Türk vatanı dahilinde yaptığı seyahatler, müsabakalar şamil ve umumî bir hale-i muhabbeti kendi gençlerinin ve azasının mütesanid gayretleri ve nezih sevgileriyle kazandı. Bütün bu kıymetleri kazanan müessese, müntesiplerine mefharet ve şeref bahşeden bir varlıktır.

    Türk gençliği için kuvvetle ümit ve temenni ettiğimiz zinde, azimkar bir ruh ve iradeyi yaratacak, payidar bırakacak bu gibi âmilleri takdir ve tergip etmek her duyan ve anlayan için vazifedir. Bu vazifeyi düşünerek kulübe yardım edecek bütün müesseseler ve şahsiyetlerin kıymetli bir varlığa karşı esirgemeyeceklerine kanî olduğum devamlı sevgileri Fenerbahçe’yi bütün bir milletin çok sevdiği ve icabında kıskanacağı bir mevcudiyet haline getirecektir, buna eminim. Bu derin emniyetle kulübüm için daima muvaffakiyet ve şuurlu mesai beklerim. Azası için de sıhhat ve saadet temenni ederim.

    22/5/925, Saruhan mebusu Vasıf

    Vasıf Çınar
    Fenerbahçe Spor Kulübü Hatıra Defterinde Vasıf Çınar’ın yazısı.
  • Türkiye’nin İlk Şampiyonu

    Türkiye’nin İlk Şampiyonu

    24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalandıktan ve 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet ilan edildikten sonra Türkiye yeni sosyal organizasyonlara daha bir hızla yelken açtı. Bunlardan birincisi, 1924 yılında yapılan “Türkiye Spor Birincilikleri” idi. Daha önce sitemizde yayınlanan “1959 Öncesini İnkar, Cumhuriyeti İnkardır” yazısından hatırlayacaksınız, dönemin imkansızlıklarına rağmen müthiş bir katılımla düzenlenen 1924 Türkiye Futbol Birinciliği de bu açıdan bir ilkti. Ve Türkiye’nin ilk şampiyonu Harbiyeliler oldu!

    Aşağıda dönemin gazetelerinden derlenen haberleri okuyacaksınız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şampiyon Harbiye… Türkiye’nin İlk Şampiyonu Vatanı Kurtaranlar Oldu

    Türkiye'nin İlk Şampiyonu

    Yukarıdaki gazete, Kurtuluş Savaşı sırasında başkanlığını Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi’nin yayın organı olarak 10 Ocak 1920’de Ankara’da yayın hayatına başlayan Türkçe gazete. Yani Atatürk’ün gazetesi : Hakimiyet-i Milliye

    Tarih 13 Eylül 1924… Savaş kazanılmış, vatan kurtulmuş, Cumhuriyet kurulmuş. Türkiye, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde her alanda olduğu gibi, spor alanında da büyük işler başarıyor. Yeni başkent Ankara’da spor birincilikleri düzenlenmiş. Tabii ki en büyük başlıklar, yine futbola dair. Maçın oynandığı sahanın adı “İstiklâl Sahası”… 12 Eylül 1924’de yapılan ve Harbiye’nin Bahriye’ye karşı 3-0 kazanarak şampiyon olduğunu anlatan haberde şöyle yazıyordu :

    Büyük Spor Müsabakalarının Hitamı

    Harbiye Kulübü Türkiye Futbol Şampiyonluğunu Almış ve Kongre de Dün Mesaisini Bitirmiştir

    Cuma günü müsabakaların en ehemmiyetli ve en güzeli pek kalabalık ve gençlerimizin takdirkârı bir halk huzurunda hitama erdi. Harbiyelilerle Bahriyelilerin, memleketimizin bu iki müdafaa uzvunun karşı karşıya gelmesi sahada bulunanlara daha başka bir heyecan veriyordu. Bu iki müdafaa-i milliye unsuru tam bir centilmen ruhuyla çarpıştılar. Bilhassa oyunun hitamında Bahriyelilerle Harbiyelilerin galip ve mağlup değil, iki samimi mücadeleci şeklinde yekdiğerine sarılarak sahayı yekdiğerine takdir nidaları, o kuvvetli “Şa, Şa”larla inletmeleri çok iyi bir tesir bıraktı. Harbiye bütün zanaati, bütün kudreti ile Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmıştır.

    Fakat birinci kısımda berabere kalan, ikinci kısımda en kıymetli oyuncularının bulunmamasının tesiri olduğu şüphesiz bulunan Bahriyeliler de bu takdire sezadırlar. Harbiyelileri candan tebrik eder ve Bahriyelilerimize de önümüzdeki sene daha mücehhez olarak gelecekleri kanaatini izhar ederiz.

    Spor ve tafsilatını muhabirimiz aşağıda vermektedir.

    Harbiye Türkiye Futbol Şampiyonu

    Cuma günü finale (sona) kalan Harbiye ve Bahriye takımları karşılaştılar. Bahriye en kıymetli oyuncularından, Rıza Bey’den mahrumdu. Harbiye aynı takımdı. İlk haftaymda Harbiye rüzgar altına düştü ve Bahriye’nin bir çok tehlikeli hücumlarına maruz kaldıysa da gol olmadı. Bu kısımda Bahriye bir penaltıyı kaçırdı. İkinci haftaymda her iki takım da onar kişi olarak oyuna devam ettiler. Harbiye’den bir oyuncu hakemin ihtarına rağmen pek şedit oynadığından, hakeme itiraz ettiğinden çıkarılmıştı.

    Bu partide Harbiye penaltıdan ilk sayıyı yaptı. Bunu Kemal Bey’in pek nefis ikinci golü takip etti.

    Bahriye bu partide bir penaltı daha kaçırdı. Üçüncü golden sonra Bahriye güzel bir hücumla Harbiye kalesine kadar sokuldu. Fakat iki penaltıyı kaçıran muhacimlerinde bugün büyük bir talihsizlik vardı. Hüsnü Bey kaleye üç metreye kadar yaklaştığı halde topu auta attı ve oyun sıfıra karşı üç golle, Harbiye’nin zaferiyle nihayet buldu.

    Oyun heyet-i umumiyesiyle çok heyecanlı ve muntazam oldu. Harbiye bilhassa üçüncü golden sonra teknik oynamaya başladılar. Eğer oyun biraz daha az faulle icra edilmiş olsaydı, bittabi daha zevkli olacaktı. Yusuf Ziya Bey de birçok faulleri görmeye mecbur olarak Harbiye’den Hıfzı Bey’in “Penaltı. Ofsayt. Faul” sözleri tesiri altında çok kaldı. Bu hal insana Hıfzı Bey’in hakem muavini olduğunu hissini veriyordu.

    Şu halde Türkiye Futbol Birincisi Harbiye takımı, ikincisi de Bahriye (Efrâd-ı Cedide Mektebi), üçüncü de Ankara (Turan-Anadolu Sanatkarân Gücü) olmuş oluyor.

    Her üçünü de hararetle tebrik ederiz.

    Sporcularımız ve Başvekilimiz

    Dün yine Başvekil İsmet Paşa hazretleri sporcularımızı bizzat istasyonda teşyi etmişler ve her kulübe ayrı ayrı iltifatlarda bulunarak gençleri ayrı ayrı teşci’ eylemişlerdir. İsmet Paşa hazretleri kulüp reislerini ve muallimlerini tebrik ediyor ve ellerini iki eliyle çok samimi surette sıkıyor, okşuyordu. Beşiktaşlılara çok takdirde bulunmuşlar, Harbiye Kulübü’ne iltifatta bulunmuşlardır. Harbiyeliler beraberce fotoğraf almasını rica etmişler, Paşa hazretleri memnuniyetle icabet etmişlerdir.


    Türkiye'nin İlk Şampiyonu
    Dönemin meşhur mecmuası Spor Alemi’nden…
    Üstte “Futbol Şampiyonluğunda Birinciliği Kazanan Harbiyeliler”
    Altta “Futbol Şampiyonluğunda İkinciliği Kazanan Bahriyeliler”

    Türkiye'nin İlk Şampiyonu

    14 Eylül 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesi ise spor haberlerinde şu satırlara yer veriyordu.

    Ankara’da Türkiye Şampiyonu Şerefine Bir Ziyafet

    Ankara 12 (A.A.) – Bugünkü nihai müsabakada Türkiye Futbol Birinciliği’ni ihraz eden Harbiye takımı şerefine gece on birde Dârülmuallimîn bahçesinde bir çay ziyafeti verilmiştir. Ziyafette Maarif Vekili Vasıf Bey ile gazeteciler ve Harbiye takımı hazır bulunmakta idi. Çay esnasında Dârülmuallimîn Müdürü bir nutuk irat ederek muvaffakıyetlerinden dolayı Harbiyelileri hararetle tebrik etmiştir. Darülmuallimin Müdürü’nün nutkuna Harbiye takımı kaptanı Yüzbaşı Hıfzı Bey cevap vermiş ve Ankara’da bulundukları müddet zarfında mektepten gördükleri hüsn-i kabulden dolayı arkadaşlarının şükranlarını arz etmiştir.

    Maarif Vekilinin Nutku

    Müteakiben irad-ı nutuk eden Maarif Vekili Vasıf Bey mütevazı bir sofra etrafında toplanan şerefli galebelerin duydukları sürura tamamen iştirak etmekte olduğunu söyledikten sonra yirminci asırda sporun gençliği tam bir vahdet ve iştirak hissine sevk edecek bir vasıta olarak tanınması lazım geldiğini ifade etmiştir. Vekil Bey gençliğin bugünkü ve istikbaldeki vazifelerini kemal-i muvaffakıyetle ifa edeceğini ve Türkiye’nin mukadderatına her an hakim bulunacağına tamamen kâni olduğunu söyleyerek sözlerine hitam vermiştir. Vasıf Bey’in nutku hararetle alkışlanmıştır. Müteakiben hâzîrun dağılmışlardır.


    Türkiye'nin İlk Şampiyonu
    Türkiye’nin ilk şampiyonu Harbiyeliler

    Bir gün sonra, 15 Eylül 1924 tarihli Cumhuriyet gazetesi ise ilk Türkiye Şampiyonu’nun İstanbul’a geri dönüşünü haber yapmıştı.

    Türkiye Şampiyonu Harbiye Takımı Dün Geldi

    Futbolcular İstasyonda Arkadaşları Tarafından Alkışlarla Karşılanmışlardır.

    Türkiye Şampiyonu “Harbiye Takımı” dünkü Ankara treniyle şehrimize avdet etmiştir. Aynı trenle Karesi futbol takımı ile İstanbul’un muhtelif kulüplerine mensup atletlerimiz de avdet etmişlerdir. Haydarpaşa istasyonunda gerek atletlerimiz ve gerekse Harbiye takımı birçok idmancılar tarafından istikbal edilmişlerdir.

    Bilhassa Harbiye takımı bütün Harbiye Mektebi talebesi kendilerine şerefli bir galibiyet kazandıran arkadaşlarını fevkalade merasimle karşılamışlardır.

  • Onları Tanımak Fenerbahçe Tarihini Bilmek Demek : Müessisler

    1932 yılında Fenerbahçe Spor Kulübü tarafından yayınlanan bir kitapçıkta Fenerbahçe’nin müessisleri, yani kurucuları tanıtılmış. O yıllarda toplam 62 kişi olan bu isimler alfabetik sırayla yazılmış. Çok önemli bir belge…

    * * * * * *

    1) Ahmet Nuri Bey (İbnirefik)
    Kulübe ilk senelerinde intisap etmiş ve hizmetlerde bulunmuştur. Muharrir ve müelliftir.

    2) Alaattin Esat Bey
    Ankara’da Yün-İş muhasebesinde memurdur. Küçük takımlarda yetişmiş, birinci takımlarda yetişmiş, birinci takımda senelerce oynamıştır. “Futbol Artisti” olmakla maruftur. Buraya gelen ecnebi takımlarının ve Avrupa turnesinde kendisini seyreden bütün halkın derhal nazarı dikkatini celbeden bir avcı hakimiyetine maliktir. On dört defa beynelmileldir.

    3) Ali Muhiddin Bey (Hacı Bekir Zade)
    Müessis âzâdan olan Ali Muhiddin Bey kulübün mâlî işlerinde çok çalışan ve kulübe büyük yardımlarda bulunanlardandır.

    4) Ali Naci Bey;
    Senelerce Türk matbuatında gazete sahipliği, başmuharrir sıfatıyla hizmet etmiş, Fenerbahçe’nin lehinde yaptığı neşriyatla esasen halk kütleleri arasında çok sevilen Sarı-Lacivertlilerin muhabbetlerini kalplerde kökleştirmiştir. Şimdi Anadolu Ajansı’nın Balkan mümessilidir.

    5) Arif Rıza Bey
    Küçük takımlarda futbola başlamış, sırasıyla birinci takıma kadar geçmiştir. Geçirdiği bir hastalık yüzünden istifade edilecek bir yaşta futbolu terk etmiştir. Liman şirketinde memurdur.

    6) Asaf Bey
    Deniz inşaat mühendislerinden olan bu zat kulübü ilk kuranlardan biridir.

    7) Bedri Hakkı Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda ve milli futbol ekibimizde oynamıştır. Kadıköyü’nde Altıyolağzı’nda diş doktoru.

    8) Cafer Ali Bey
    Senelerce birinci takım müdafaasında sarı lacivert forma için çok çalışmıştır. Milli takımda yer almış kıymetli futbolcularımızdandır. Eczacıdır.

    9) Celal Bey
    Kulübe bilahare intisap etmiş olmakla beraber çok hizmetleri görülmüştür. Elektrik şirketi memurin müdürüdür.

    10) Emin Ahmet Bey
    Seyrisefain sabık memurlarından

    11) Enver Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. Senelerce ecnebi mekteplerde Türkçe okutmuş, rüsumat müfettişliği yapmıştır.

    12) Enver Cemal Bey
    Büyükdere belediye muhasebecisidir.

    13) Fahir Bey
    Darülfünun kimya şubesinde asistandır. Üçüncü takımdan başlamış, birinci futbol takımında beş sene sol muavin oynamıştır.

    14) Fuat Hüsnü Bey
    Mütekait bahriye kaymakamı ve sabık üssübahri kumandanı. İlk Türk futbolcusu olmakla maruftur.

    15) Galip Bey
    Senelerce Fenerbahçe’de oynamış, emektar bir futbolcudur. Bütün gençler için numune olmaya layık bir spor adamıdır. Şimdi Fenerbahçe Stadı’nın müdürlüğü vazifesini kabul etmiştir.

    16) Hakkı Saffet Bey
    Kulübü ilk kuranlardan biridir. Emlak ve Eytam Bankası umumi müdürüdür.

    17) Hakkı Şinasi Paşa
    İstanbul mebusu. Kulübe çok hizmet etmiştir.

    18) Hamdi “Nebizade” Bey
    Kulübe değerli himmetleri dokunmuştur. Trabzon mebusudur.

    19) Hamit Hüsnü Bey
    Kulübün ilk inkişaf devrelerinde senelerce başta bulunmuştur. Doktordur.

    20) Hasan Kamil Bey
    Fenerbahçe’nin ilk takımlarında oynamıştır. Amerika’dan dönüşte uzun müddet Fenerbahçe’nin ve milli takımın kaptanlığını yapmış. “Dalgakıran” lakabıyla şöhret kazanmıştır. Standart Oil şirketinde memurdur.

    21) Hayri Celal Bey
    İdare heyetinde senelerce çalışmıştır ve umumi katiptir. Muhtelit mübadele komisyonunda memurdur.

    22) Hikmet Agah Bey
    İlk takımlarda sol açık oynamış ve bu mevkide senelerce rakipsiz kalmıştır. Rıhtım şirketinde memurdur.

    23) Hulki Bey
    Kulübün futbol ve hokey takımlarında uzun müddet çalışmış, denizcilikte himmeti görülmüştür. Emlak sahiplerindendir.

    24) Hulki Bey
    Ticaretle meşguldür.

    25) Hüseyin Hüsnü Bey
    Kulübe ilk intisap edenlerden olup şimdi Girit’tedir.

    26) Hüseyin Sami Bey
    Küçük takımları çalıştırmak suretiyle kulübün son yıldızlarını bizzat yetiştirenlerden ve kulübe büyük hizmetleri dokunanlardan biridir. İş bankası umumi müfettişidir.

    27) Hüsnü Bey
    Çok eski bir sporcu olan Hüsnü Bey kulübe cidden değerli hizmetler ifa etmiştir. Geyve kaymakamıdır.

    28) İsmet Salih Bey
    Futbol, teniz, denizcilik ve boks şubelerinde çalışmıştır. Zamanının en iyi futbolcularındandı. Senelerce Fenerbahçe’de ve milli takımda merkez muavin oynamıştır. Adana askeri hastanesi göz mütehassisidir.

    29) Kadri Celal Bey
    Küçük takımlardan başlayarak birinci takımda senelerce muavin ve müdafi oynamıştır. On bir defa beynelmileldir. Tütün inhisarı memurlarındandır.

    30) Kemal Aşkı Bey
    Kulübe ilk senelerinde girmiştir. İlk kulüp binasını Fenerbahçelilere tahsis etmiştir. Mühendistir.

    31) Kemal Cenap Bey
    Yeni, fakat çok yardım etmiş müessislerdendir. Memleketin en kıymetli profesör ve doktorlarındandır.

    32) Kenan Hasan Bey
    Çok çalışkan bir Fenerbahçelidir. Mütehassis röntgencidir. Yalnız Fenerbahçelilere değil, bütün sporculara yaptığı tıbbi yardımlar minnetle kaydedilecek kadar büyüktür.

    33) Lütfü Cemal Bey
    Futbol ve hokey takımlarında uzun müddet muvaffakiyetle oynamıştır. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    34) Mahmut Celalettin Bey
    Kulübe hizmeti çok dokunanlardandır. Sigorta işleriyle meşguldür. Neşe verici sohbetleri maruftur.

    35) Mazhar Bey
    Eski Fenerbahçelilerdendir. Bankacıdır.

    36) Mehmet Reşat Bey
    Futbol ve teniste çok çalışmıştır. İdare heyetinde muhasebecidir. Devlet Demiryolları şeflerindendir.

    37) Muhsin Yeğen Bey
    Mısır prenslerindendir. Futbol ve tenis şubesinde çalışmış, her sporda muvaffakiyet gösterenlerdendir.

    38) Mustafa Bey (Elkatipzade)
    Kulübün ilk kuruluş devirlerinde en fazla çalışanlardan biridir. Yalnız Fener’in değil, belki bütün Türkiye’nin en maruf futbolcularını yetiştirmiştir. Zeki, Bekir, Alaattin, Cemil, Haydar ve daha yüzlerce futbolcu onun teşvik ve himmetiyle yükselmiştir.

    39) Muvaffak Rıfat Bey
    Kulübe bir çok değerli hizmetler yapmıştır. Senelerce futbol ve bisiklet federasyonlarının başında çalışmış, halis ve eski bir sporcudur. Anadolu Ajansı Umumi Müdürüdür.

    40) Müfit Şevket Bey
    Bursa’da Doç otomobil şirketi acentasıdır.

    41) Nasuhi Esat Bey
    Kulübü ilk kuranlar meyanındadır. Senelerce İstanbul mıntıkasının başında ve futbol federasyonunda çalışmıştır. Ankara’da Emlak Bankası umumi katip muavinidir.

    42) Necip Bey
    Kulübü ilk kuranlar arasındadır.

    43) Ömer Nazıma Bey
    Almanya’da ticaretle meşguldür.

    44) Ragıp Bey
    Fenerbahçe’nin üçüncü, ikinci ve birinci takımlarında uzun müddet oynamıştır. Adana’da Ziraat mektebi mütehassıslarındandır.

    45) Sabih Fani Bey
    Hokey, birinci futbol takımlarında ve tenis ekibinde çalışmış eski bir sporcudur. Teknik bilgisiyle maruftur. Dört defa beynelmileldir. Milas Osmanlı Bankası muhasebecisidir.

    46) Sabri Bey
    Sabık Ziraat Vekili. Mebus. Kulübe en çok hizmeti dokunanlardan biridir. İlk teşekkül devirlerinde ve en müşkül zamanlarında kulübe yardım etmiş. Fenerbahçe’nin bugünkü kuvvetli halinde fiilen en büyük amil olmuştur. Her Fenerbahçeli onu daima minnetle yad eder. Bunun içindir ki Sabri Bey daima kulübün umumi reisidir.

    47) Saip Şevket Bey
    Sporda nazari ihtisasıyla tanınmıştır. Selanik Bankası hukuk müşaviridir.

    48) Sadi Hayri Bey
    Birinci futbol takımının orta muavinliğinde senelerce çalışmıştır. Müteahhittir.

    49) Sait Selahattin Bey
    Kulübün ilk takımlarından itibaren senelerce sol iç ve orta muhacim oynamıştır. Tenis ve avcılıkta şöhreti vardır. Orta Afrika’da avlanan yegane Türk sporcusudur. Deniz Ticaret Mektebi idman muallimidir.

    50) Sait Tevfik Bey (Çelebizade)
    Kulübe büyük hizmetleri dokunan, umumi harp senelerinde herkesin ümitsizliğe düştüğü fena şerait içinde en çok çalışan bir idarecidir. Otomobil ve radyo komisyonculuk ve ticaretle meşguldür.

    51) Selahattin Manço Bey
    İzmir’de memuriyetle iştigal etmektedir.

    52) Servet Bey
    İstanbul belediye mühendislerindendir.

    53) Süreyya Salih Bey
    İş Bankası levazım şefidir.

    54) Şakir Bey (Beşe Zade)
    Eski futbolculardandır. Kulübe fiilen hizmet edenlerdendir. Ticaretle meşguldür.

    55) Şefkati Bey
    Kulübü ilk kuranlardandır. İzmir’de emlak sahibidir.

    56) Şekip Mustafa Bey
    Kulübün küçük takımlarından yetişmiş bir futbolcusu ve birinci takımın eski kalecisidir. Zonguldak Madem Mühendis Mektebi muallimlerindendir.

    57) Tevfik Haccar Bey
    Eski ve kıymetli bir sporcudur. Tenis, futbol ve hokey şubelerinde, denizcilikte çalışmıştır. Atletizm federasyonu tenis komitesi reisidir. Kibrit şirketi emtia şefidir.

    58) Vasıf Bey
    Kulübe çok hizmeti görülen müessislerdendir. Roma sefirimizdir.

    59) Yahya Berki Bey
    İlk intisap edenlerden biridir. İdare işlerinde hizmeti görülmüştür. Ticaret ve zahire borsası memurudur.

    60) Zeki Rıza Bey
    Fenerbahçe’nin ve milli takımın senelerden beri kaptanıdır. En maruf futbolcularımızdandır. İyi bir tenisçidir. Milli Spor Mağazası’nın sahibidir.

    61) Zeki Mazlum Bey
    Sanayi Maden Bankası memuru.

    62) Ziya Bey
    Kulübün bir numaralı âzâsı ve ilk kuranların başında bulunan müessisidir. Böyle olduğu halde alfabe sırasıyla yazılan müessislerin en sonuna düşüyor.