Menü Kapat

Atatürk’ü Fenerbahçe’ye Getiren Başkan

3 Mayıs 1918 günü Mustafa Kemal Paşa, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyarete gelmeden önce, geceyi Fenerbahçe Başkanı Sabri Toprak‘ın evinde geçirmişti. Türkiye’nin, Kadıköy’ün ve Fenerbahçe’nin bu namus timsali ismi, Atatürk’ü Fenerbahçe’ye getiren Başkan, 19 Şubat 1938’de hayatını kaybetti. Gazetelerde arkasından yazılanları burada derlemeye çalıştık. Keyifli okumalar.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Sabri Toprak

Sabri Toprak 1878 senesinde Saruhan’ın adı şimdi Turgutlu olan eski kasaba kazasında bir tüfekçi ustasının oğlu olarak doğdu.

İlk tahsilini orada görürken gösterdiği zeka ve kabiliyet üzerine o zaman kasabada bulunan Haydar Rıfat ailesi tarafından Haydar Rıfat’ın tahsilde bulunduğu Darüşşafaka’ya sevkedilerek yerleştirildi ve burada her yıl daima sınıfının birincisi olarak 1313’de (1897) mezun oldu. O zamanlar Darüşşafaka’nın mütefennin mezunlarının tercihan Telgrafhane’ye ayrılmaları usuldendi. Bu suretle Posta ve Telgraf Nezareti’nin tercüme kalemine memur olan Sabri Toprak, bir taraftan da hukuk tahsiline devam ederek, oradan da şahadetname aldıktan sonra telsiz telgraf tahsili için Berlin’e gönderildi.

Sabri, posta ve telgrafta vazife görürken iki arkadaşı vardı : Birinin adı Kemal, birinin adı Hamdi idi. Kemal’i politika alemi Kara Kemal olarak tanır. Hamdi de Sigortacı Hamdi denmekle maruf idi.

Meşrutiyet ve Hürriyet

Meşrutiyet, Sabri Toprak’ı Almanya’dan döndükten sonra Telgrafhane’de buldu ve kendisi Telgraf Mektebi Müdürlüğü’nü ifa ettikten siyasi hayata girerek “İttihat ve Terakki” namzedi olarak Saruhan mebusluğuna intihab edilerek Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın ikinci içtima devresine iştirak etti.

Sabri Bey, bütün umumi harp senelerinde İttihat ve Terakki’nin Kadıköy Katib-i Mesullüğünü yaptı. Talat Paşa kabinesinin istifası üzerine toplanan son İttihat ve Terakki kongresinde işgal kuvvetlerine, saraya ve memlekete hakim olmaya çalışan menfi cereyanlara mukavemet etmek maksadıyla İttihat ve Terakki’nin temiz kalmış unsurlarından mürekkep olmak üzere kurulan Teceddüd Fırkası’nın başına geçti. Sabri Toprak, o zaman büyük bir tecellüd ve medeni cesaret göstererek saraya ve işgal kuvvetlerine dayanan mütareke hükümleriyle mücadele etti ve nihayet Damat Ferit hükümetinin emriyle 1919 senesi Mart ayında tevkif edildi. Bekirağa bölüklerinde ıstırap çekti. Malta’ya gönderildi.

Ancak Sabri Bey merhum, Kadıköy İttihat ve Terakki mesullüğü esnasında bütün Kadıköy halkının muhabbet ve hürmetini kazanmış bir zat olduğundan böyle apansız tevkifi, muhitte derin bir teessür uyandırmış, Türk ve ecnebilerden mürekkep 500 kişi bir mazbata hazırlayarak bu hadiseyi işgal kuvvetleri kumandanı Amiral Calthorpe ile Damat Ferit hükümeti nezdinde şiddetle protesto etmişlerdi.

Malta Sürgünü

Sabri Toprak Malta’da “Tel Örgüsü Hastalığı” denilen sinir rahatsızlığından uzak kalan pek az mahpustan biriydi. Daima neşesini ve latifeci tabiatını muhafaza eder, arkadaşlarının bedbinliğini dağıtmaya çalışırdı.

Sabri Bey’in tevkifi üzerine Teceddüd Fırkası da dağılmış ve Damat Ferit hükümetiyle işgal kuvvetleri İstanbul’a tamamıyla hakim olmaya başlamışlardı.

Anadolu’nun muvaffakiyetiyle Malta mevkuflarının tahliye olunan ilk kafilesi arasında esaretten kurtulan Sabri Toprak, Antalya tarikiyle Ankara’ya gelerek Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü ile vatana çok değerli hizmetler ifa etmiş ve ikinci intihap devresinden sonra hep Saruhan mebusu seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Reis Vekilliği, Ziraat Vekilliği ve Bükreş sefirliği yapmıştı.

Geçirdiği mahrumiyet ve ıstırap devirlerinin yadigarı olarak kalp rahatsızlığı çekerek, istirahate çalışıyordu. Bu halinde bile son demlerine kadar nasıl millî gaye uğrunda uğraştığını, Büyük Millet Meclisi’nde mevzzu bahsolunduğunu son zamanlarda yazdığımız takrir ve teklifleri gösterir.

Nasıl Yaşadı?

Sabri Toprak, çok basit bir hayat geçirdi. Bunu görenler, kendisini para arttırmaya çalışır bir adam zannederlerdi. Oysa eline geçen paranın yarısını arttıracak şekilde yaşar ve bu para ile yetimlere bakardı. Kendisi yetimlik acısı çektiği için hayatta tattığı en büyük haz, yetim kalplerindeki yaraları sarmaktı. Hayır işlerine olan bu yüksek alakasını adeta bir sır gibi gizli tutar, kazancının yarısını yetimlere bakmaya ayırdığını, bir-iki sıkı dostundan başka kimse bilmezdi.

Sabri Toprak, kendisini ziyaret eden bütün arkadaşlarına, pek yakın bildiği ölümünden, uzak bir seyahate çıkar gibi bir tarzda bahsetmiştir. Bir arkadaşına demiştir ki:

– Dünyaya ait emelimin hasıl olmasını isterdim. Keşke biraz daha para sahibi olsaydım! Üç yetimin tahsiliyle meşgul oluyordum. Tahsillerini ikmal etmelerine kâfi para bırakabilseydim çok mesut ölecektim.

Ölümü, tabii bir hadise diye büyük bir sükunetle karşılayan ve trene binip seyahate gidecekmiş gibi dostlarına veda eden Sabri Toprak, ölümünden dört dakika evvel eski arkadaşı Nazım Bey’e şu sözleri söylemiştir :

– Burada bana büyük bir sevgi ile baktılar. Hepsine bol bahşiş vererek gönüllerini hoş et..

Ve Atatürk’ü Fenerbahçe’ye getiren Başkan, bu sözleri söyledikten sonra gözlerini ebedi surette kapamıştır.

Bir Cevap Yazın