Menü Kapat

Tahtaperde Aleko ve Galip’in Son Gecesi

Türkiye’de futbolun kuruluş yıllarından meşhur bir ismi konuk ediyoruz bu kez… Kıymetli büyüğümüz Seyhun Binzet, sağ olsun, Tahtaperde Aleko’nun bir söyleşisini göndermiş. Bize de aktarmak kaldı. İçindeki güzel hatıralar bir yana, meğerse (Midilli eşrafının aile tanışıklığından ötürü olacak) Aleko, Fenerbahçe’nin efsane ismi Galip Kulaksızoğlu ile çok iyi arkadaşmış ve hatta Galip Bey ölmeden önceki gece birlikte bir-iki kadeh bir şeyler içmişler… Huzurlarınızda Tahtaperde Aleko ve Galip’in son gecesi. Her ikisi de nur içinde yatsın.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Tahtaperde Aleko

– Kafa koçanı mı, dedi. Geçenlerde kömür kağıdı ile birlikte kaybettim! Bir bakarsan iyi oldu! Artık benim ne işime yarayacak! 1905 yıllarında ilk takım arkadaşlarım 27 kişi idi. Bugün onlardan yaşayan üç kişi var : Biri ben, Tahtaperde Aleko, diğeri, İngiltere’de Toto, Yunanistan’da Kimon. Eh üçümüz de artık antika sayılırız. Yaşımı vallahi billahi bilemeyeceğim.

Bir süre parmaklarıyla hesaplar gibi yaptı. O sırada, kızı Panayota hemen söze karıştı :

– Baba, 84 yaşındasın şimdi!

Aleko gülerek, sakin bir sesle devam etti :

– Biliyorum. 1296 yılında (1880) Midilli’de doğdum, diyeceksin. Biliyorum be, ama hatırlamak işime gelmiyor…

– Bu Tahtaperde adını nasıl aldınız?

– Bir futbol hastası Musevî gencinin azizliği oldu. Gene o tarihlerde, İngilizlerin bir küçük harp gemisi gelirdi buralara… Bahriyeliler ilk defa meşin topu getirdikleri için, bizimle eni konu ahbaptırlar. Her gelişlerinde hemen takımlarını getirirler, çıkardık Fenerbahçe çayırına… İngilizlerin zehir gibi bir sol açıkları vardı. Fakat, bütün akınları gelip, benim önüme kesilirdi. Bir türlü geçemezdi beni! Gene bir maçta idi. Akınlar kesilince, sol açık çılgına dönmüş, tepinip duruyordu. Bu sırada, sahanın kenarında bir Musevî genci birden bağırdı : “Geçemezsin onu, bak çekmiş tahta perdesini… Tahtaperde Aleko… Tahtaperde Aleko…”

İşte o günden sonra bu isim, yafta gibi yapıştı bize. Bir daha da çıkmadı. Elli yıldır yukarı gitsem, Tahtaperde Aleko, aşağı gitsem, Tahtaperde Aleko, diye çağırırlar beni…

Türkiye’nin İlk Futbolcuları

– Futbolu kaç yıl oynadınız? İlk golünüzü hatırlar mısınız?

– İlk zamanlarda Moda Kulübü, Elpis takımları vardı. Sonra bunlar çoğaldı. Ben, Moda Kulübü’nde sağ bek oynuyordum. Hatırımda kaldığına göre, yukarıda soyadı aldığım maçtı. İngilizlerin o su gibi akan sarı delikanlısı, gelip gelip şutları çekiyor ama bir türlü gol olmuyordu. Maç sonlarına doğru, bir ara bizimkilerin bir akını oldu. Ben, santra yerine kadar gelmiştim. Birden, top bizim akıncının ayağından alındı. Bir şutla bana kadar geldi. Biraz sürüp körlemeden bir vurdum. Nasıl vurdum, ben de bilmiyorum. Ama, birden seyirciler tarafından bir “Goooolll!” sesidir geldi. Bir de baktım, fesler havada uçuyordu. Bu, benim bek olduğum halde, attığım ilk golüm oldu. 40 yıl var, oynadım bu mereti… Günde 10 altın kazandığım olurdu.

“Tahtaperde, maç var, gel!” diye bir haber saldılar mı, ne altın, ne iş, soluğu sahada alırdım. Böylesine severdim meşin topu… Futbolu bizler getirdik ama, şimdi başkaları parsayı topluyor. Biz para almadık, üstelik para verdik!… Ömür verdik ve oğlum!… Ben, bek yerinden vurduğum zaman top, sahayı aşar, Papazın Bağı’na düşerdi (tahminen 100-110 metre). Böyle oynardık. Futbolda marifet, müdafaa oyuncusunun, rakip forların ayağından, zekasını ve hünerini kullanıp, topu çalabilmesidir!

Maçlara hazırlanışlarını şöylece anlattı :

– Bu sıralarda bekardım. Takım arkadaşlarımdan Hasan, Hüseyin adında iki kıymetli for vardı. Onları daha bazılarını alıp, eve getirir, çilingir sofrasını kurar, hem tek tek atar, hem de ertesi günü birlikte çıkacağımız maç için, İngilizlere karşı oyun şekli hazırladık!

Hey gidi Galip!

– Oyun arkadaşlarınızdan en çok kimi severdiniz?

Gözleri birden perdelendi. 84 yaşına basmış bu koca ihtiyar, anlatılması güç bir dostluğa bağlılıkla, bir yandan ağlıyor, bir yandan anlatıyordu :

– Bir Galip beyimiz vardı. Senelerce Fenerbahçe’ye takım kaptanlığı yapmıştır. Mertti, cömertti, Her şeyini kulübüne verenlerdendi. Son akşamı, onunla bir-iki çakıştırmıştık. Sonra gitti. O gidiş! Ölüm haberini aldığım zaman, bana bıçak soksalardı, kan çıkmazdı…

Bundan 20 yıl evvel, onu son defa bir oyuna çağırmışlar. Fenerbahçe Stadı’na gitmiş. Kendisine forma ve futbol donu vermişler. “Yok” demiş. “Bu yaştan sonra bacaklarımı gösterip, meşin topla aramı bozamam! Şöyle bir-iki vurup, kurdumu dökeyim yeter!…”

Baldızı İzmaro, Tahtaperde Aleko’nun sevdiği yemekler için bakınız ne diyor:

– Ah efendim, hâlâ ete, pilava bayılıyor. Sebzeyi yediği zaman, kendimi doymuş saymıyor. 4 yumurtayı bir akşam yemeğinde yer. Bir bir yumurta yesek, ancak setliçle kendimizi kurtarıyoruz!…

Onun, spor hayatı dışında avcılığı, balıkçılığı vardı. Onun sepetinde İstanbul’un en nadide ıstakozları bulunurdu. Bir avcılık hikayesini anlatırlar. Meşhur Avcı Sait, Fenerbahçeli Galip, Aleko ava giderler. Bir sülün çıkar. Aleko ateşler. Sülün tepeaşağı gelir. Galip bağırır : “Yaşa Sait!”. Aleko kızar, göğsüne vura vura : “Ne Said’i be! Aleko yok mu burada!…”

Tahtaperde Aleko’nun yanlış teşhis yüzünden 19 yaşında ölen bir oğlunun yası ona hayatı zehir etmiş. Bu konuda şöyle diyor :

– Onun ölümünden sonra neşem gitti. Hayatı bıraktım. Ne yapalım ki, hayat hâlâ bizi bırakmadı. Bakalım, sevdiklerimize ne zaman kavuşacağız.


Yazıya Dair

Röportaj : Necdet Erdem – T.E.
Fotoğraflar : Tamer Güvenç

En Üstte : Aleko’nun da aralarında bek oynadığı 1905’deki Elpis Kulübü’nün futbol takımını gösteriyor. Takım durumuna göre kaleci Yorgo, sağ bek Aleko (Tahtaperde), sol bek Mihal, İdareci Yorgo (giyimli), saf haf Kiryako, santrhaf Papazınoğlu, sol haf Boyacı Niko, sağ açık İstefo, saç iç Todori, santrfor Yorgo, sol iç Vasil (sağ ve Yunanistan’da), sağ açık Yorgi Lagopolos’u göstermektedir.

Küçük Fotoğraf : Tahtaperde Aleko

Sol Altta : Aleko 84’lük ama, gönlü taptazedir. Bütün ev halkı hizmetinde vazife alır. Baldızı kravatını düzeltirse, kızı kol düğmelerini takar. Onu, ömründe bir kere olsun traşsız gören olmamış!…

Sağ Altta : Zaman olur, yaş ilerler, top oynanmaz, maça gidilmez olur!… İşte, o devir için, Aleko : “Benim gibi yapınız, diyor. Radyonun başına oturun. Dinler, bağırır, kurdunuzu dökersiniz…”

Bir Cevap Yazın