Menü Kapat

Topuz Hikmet

Evet, bugün kullandığımız arma onun eseri.. Cem Ertuğrul’un kayıtlarına göre Topuz Hikmet, 1912’de Fenerbahçe formasını giymeye başladı. 1924 yılında yayınlanan bir dergi yazısında “bir nokta-i nazar ihtilafından ötürü” birkaç oyuncu ile beraber Fenerbahçe’den ayrıldığı yazıyor. Sene 1916 idi. Galatasaray’a gitti ve (yine Cem Ertuğrul kayıtlarına göre) 22 Aralık 1916 ve 20 Eylül 1918 tarihleri arasında dört kez Fenerbahçe’ye karşı forma giydi. Galatasaray bu maçların üç tanesini (4-1, 3-2 ve 4-0) kaybetmiş, birini de 3-2 kazanmıştı. 21 Aralık 1917’de oynanan o maçın galibiyet golünü Topuz Hikmet attı. Mütarekeden hemen sonra Fenerbahçe’ye geri döndü ve işgal seneleri boyunca, aralıklarla da olsa maçlara çıktı. 12 Mayıs 1922’de son kez Fenerbahçe formasını giydi. Formayı ondan devralan meşhur futbolcumuz Bedri Gürsoy, portrelerinden birinde ona yer verdi. Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Topuz Hikmet

Hasnun Galiplerin, Celallerin, Nedimlerin, Otomobil Nurilerin, Ariflerin, Galiplerin, Hasan Kamillerin, Oberlelerin, Nüzhet Abbasların devirlerinde bir de Galatasaray’ın Emin Bülent’i, Fenerbahçe’nin de Hikmeti sol açık mevkilerinde nam salmışlardı.

Kısa boylu, tıknazca olduğu için futbol meraklıları Hikmet’e (Topuz) lakabını koymuşlardı.

Bir zamanlar küçük kulüpçüler ve meraklılar bu meşhur futbolcuları -nefes almaktan bile korkarak” vecd içinde hayran hayran seyrederdik. İşte bu meyanda da Hikmet’in kurşun gibi sıkı şutlarını hayretten ve takdirden ağzımız bir karış açık bir halde avuçlarımız acıyıncaya kadar alkışlardık.

Hakikaten ne müthiş şutlardı onlar… Hikmet bu bomba gibi şutlarını kendisine mahsus bir şekilde çekerdi. Herkes gibi gerile gerile topa vurmaz, sadece sol ayağını kaldırıp vuruş vaziyetine sokar ve birden topa çakardı. Ama nasıl? O anda şimşek çaktı sanırdınız ve ayağın topa indiği o çelik darbeden ve o yerden nasıl olup da ateş çıkmadığına hayret ederdiniz.

Hikmet’in futbolculuğu baştan başa görülmemiş bir tarzda idi. Sağ ayağı adamakıllı zayıftı. Lakin Hikmet bütün maç imtidadınca o tarzda manevralı bir oyun oynardı ve topa vuruş yapardı ki bu kusurunu derhal kapatırdı. Driplinglerinin, paslarının vücud ve ayak çalımlarının, şutlarının, kaleye inişlerinin, kafa vuruşlarının, korner atışlarının, penaltı çekişlerinin fevkalade ve tamamıyla kendisine göre bir hususiyeti vardı.

Ekseriyetle yanında sol iç olarak oynayan Sait Selahattin ile Hikmet zamanının en teknik kombinezonunu gösterirlerdi. Bu iki değerli oyuncu o derece anlaşmışlardı ki adeta birbirlerinin en ufacık bir hareketlerinden ne yapacaklarını kavrayıverirlerdi.

Hikmet’in kale zaviyelerini bulan yerden çektiği şutları ve golleri, uzaktan isabetli top ortalamaları, bilhassa penaltıları fevkalade mükemmeldi. (Bugün bile meraklılar arasında bu şöhretini muhafaza etmektedir. Hâlâ : “Nerede o Hikmet’in şutları!”, “Nerede o Hikmet’in penaltı atışı!” diye stadyumlarda onu hatırlayarak bağıranlara çok rastlanır.)

İşte ben de “Vaktiyle sol açık oynadığım için şöyle bir tabir kullanayım” futboldaki mevki arkadaşım ve hocam üstat sol açık Hikmet’i, futbol tarihimizin bu unutulmasına imkan olmayan şahsiyetini bir kere daha burada hayranlıkla ve hürmetle anmayı bir sporcu vazifesi bildi.

Bedri Gürsoy, 23 Aralık 1941 – Akşam Gazetesi

Bir Cevap Yazın