Menü Kapat

Canlı Yapraklar – XXXI

Canlı Yapraklar - XXXI

Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XXXI” : 1912 yılından geliyor.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XXXI

Türkiye’de İzmir’de İngilizler tarafından ilk defa 1894 te oynanmağa başlanan futbol, İstanbul’da da ilk defa 1897’de yine İngilizler tarafından oynandı. İstibdat rejimi TürkJeri cemiyet kurmaktan menettiğinden ilk spor kulüplerini memleketimizde İngiliz ve Rumlar kurdular ve ilk defa olarak bu kulüpler tarafından 1904/5 senesinde 4 takım arasında bir lig teşkil olundu. Bu takımlar İngiliz elçilik gemisi İmojen, İngiliz Moda, Rum Elpis ve İngilizlerle Rumların müşterek kurdukları Kadıköy’dür.

İşte; tam 50 senedir devam eden İstanbul lig maçlarının temeli böyle atıldı. Bu ligin kurucuları avukat Henri Pears ve James La Fontaine, maçları iddialandırmak ve alâka toplamak için İngiltere’den muhteşem bir gümüş şild getirttiler. Bu şild, her sene lig birincisine bir sene için verilecek ve 10 sene sonunda en çok İstanbul şampiyonluğunu kazanan kulüp ebedi sahibi olacaktı.

Seneler ilerledikçe lige Galatasaray, Rum Stroglez, Fenerbahçe, İngiliz Ramblez, tatlı su frenklerinin kurdukları Progres ve İngiliz telefoncuları da dâhil oldular. Ligin harareti gittikçe artıyor, iddia büyüyordu.

Bir kaç fedakâr Türk gencinin büyük müşkülâtla kurabildikleri Fenerbahçe 1909/10 ve 1910/11 senelerinde üst üste iki defa beşinci oldu. 1911/12 senesinde ise Ramblez, Stroglez, Progres ve Kadıköy kulüpleri karşısında yegâne Türk kulübü olarak müsabakalara katıldı. İstanbul liglerinde ilk iki sene ancak beşinci olan Fenerbahçe’yi bu üçüncü katılışında da aynı akıbetin beklediği umumi kanaat halinde iken netice tamamiyle aksi çıktı ve Fenerbahçeliler 5 galibiyet, beraberlik ve 7’ye karşı 16 gol ve 21 puvanla senenin İstanbul şampiyonu olmağa muvaffak oldular. İkinciliği de 20 puvanla İngiliz Ramblez takımı kazandı.

Genç Fenerbahçe takımının daha tecrübeli ve kurt rakipler önünde hiç yenilmeden İstanbul şampiyonu olması umumi efkârda takdirle karşılanmış ve bugünkü, hiç bir kulübümüze nasip olmamış, o cidden büyük sevginin ilk tohumları o senenin bu tarihi ve muzafferane maçlarında atılmıştır.

Fenerbahçe takımı, o sıralarda, bugün için akla sığmaz büyük mahrumiyetler içinde kıvranıyordu. Barındığı ver, futbolcularından mühendis Mektebi talebesi Kemal Aşkın’ın Kuşdilindeki evinin bahçesinde bir odadan mürekkep ufacık bir kulübe idi. Bu lokalin mobilyası da yine âzaların, evlerinden taşıdıkları bir masa 6 sandalyeden ibaretti. 44 sene önce bu halde olan bugünün muazzam Fenerbahçesi, mensuplarının isabetli görüşleriyle, bu tarihi ve kıymettar şampiyonluklarının bir fotoğrafhanede tespitini düşündüler ve o devrin meşhur (Foto Resne)sine gittiler.

İşte aşağıdaki tarihi fotoğraf Fenerbahçe’nin ilk İstanbul şampiyonluğunun, evvelce Babıali’de kâin olan Resne fotoğrafhanesinde çekilmiş pek kıymetli hâtırasıdır ve hiç bir yerde neşrolunmamıştır. 44 sene evvelki İstanbul şampiyonlarından acaba kaçını tanıyacaksınız? Hepsini tanıyabilecekler bugün parmakla gösterilecek kadar az ise de, biz sizlere, toprağa mevdu olan büyük ekseriyetini rahmetle anmanız şartıyla ve tazimle takdim edelim:

Fesli gençlerden sağdaki Hulki, soldaki de Yahya Berki’dir. Her ikisi de Fenerbahçe’nin adları daima hürmetle yâda lâyık fedakâr mensuplarıdır.

Hulki Bey, Trakyalı bir çiftçinin çocuğu ve Fenerbahçe’nin âşığı bir gençti.

Yahya Berki ise, 1910 senesi yazında kulübün bütün mensupları istifa etmişken son olarak Galip merhumun uzattığı istifanameyi alırken: “Ya ben istifamı artık kime vereyim?” diyen ve Galip merhumdan “Sen de Allaha ver!” cevabını alan zattır. Yâni bir ara, henüz Kemal Aşkın’ın kulübesine de yerleşmeden önce, yersiz Fenerbahçe’nin tek mensubu olarak kalmış; sebat etmiş ve Fenerbahçe’yi yeniden kurmuştur.

Ayaktaki 3 gençten sağ baştaki Emir zade Arif’tir. O sene kulübün reisi, takım ve devrinin de o meşhur müdafii idi. Birinci Cihan Harbi sonunda şehit olmuştur.

Ortadaki beyaz fanilalı kulübün o zaman ikinci reisi ve kalecisi Zeki Mazlum, soldaki de müdafi Elkâtip zade Abbas merhumdur.

Sandalyede oturan üç genç, şampiyon kadronun muavin hattıdır. Sarı-Lâcivert renkleri bin bir yokluk içinde fedakârane koruyan ve şampiyon da çıkaran bu leventler sağdan itibaren İzzi, Sabri ve Hüseyin’dir. Bugün, maalesef, her üçü de rahmeti rahmana müntakildirler!

Oturanlar hücum hattıdır. Sağ başta umumi kaptan Hasan Kâmil Sporel (hâlen Sokoni Vakum Türkive Umum Müdürü), onun sağında Sait Selâhaddin Cihanoğlu (Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürü), ortada merhum Galip, onun sağında rahmetli otomobil Nuri ve nihayet mühendis Kemal Aşki’dir.

Galip merhumun önünde İngiliz kulüplerince İngiltere’den getirtilen 10 senelik meşhur gümüş şild görülüyor. Fenerbahçe bu şildi 1915 senesine kadar hiçbir kulübe kaptırmadı ve böylece, onun ebedi sahibi olmak şerefini de kazandı. Bu şild, gerçi, 1932 yangınında kulüp binası ile beraber yanmıştır. Fakat büyük hâtıraları ve ebedi şerefi bakidir.

(Gelecek resim ve yazı: Türk Milli Takımının 31 sene önceki ilk Polonya seyahati)

Rüştü Dağlaroğlu – 23 Ekim 1954 – Akşam Gazetesi  

Bir Cevap Yazın