Menü Kapat

Tıbbiye’den Anadolu’ya

Tıbbiye'den Anadolu'ya

Fenerbahçelilerin 1919-1922 arasındaki Kurtuluş Savaşı hikayeleri ne yazık ki yeterince kayıt altına alınamadı. Fakat bunlardan birisi, “Yavuz” lakaplı efsane sporcumuz ve başkanımız İsmet Uluğ‘un Tıbbiye’den Anadolu’ya nasıl silah kaçırdıklarını anlattığı hatırası çok meşhur. Sitemizde bulunmadığını fark edince hemen yazalım istedik. İlk ağızdan! Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

Not: Yukarıdaki fotoğrafta yer alanlar sırası ile şu şekilde… Ayaktakiler: Hüsnü Bey, Kamil Bey, Hasan Kamil Sporel, Kenan Or, Suat, Galip Kulaksızoğlu. Oturanlar: Ethem Bellisan, İsmet Uluğ, Yaver Ekrem Rüştü Bey, Fenerbahçe Başkanı Şehzade Ömer Faruk Efendi, Şehzade Ali Vasıf Efendi, Zeki Rıza Sporel, Sabih Arca


Yavuz İsmet Anlatıyor

Askeri Tıp talebesiydim. Okul, bugünkü Haydarpaşa Lisesi…

Biraz ilerimizde Selimiye Kışlası, İngilizlerin işgali altındaydı… Osmanlı İmparatorluğu’nun silahları burada, depolarda saklıydı…

Müslüman bir Hint askerinden parolayı öğrenmiştik. Gece Fenerbahçeli gençler buraya girer, silahları çalar ve İbrahimağa Çayırı’na taşırdık. Arkadaşlarım arasında atlet Salim, futbolcu Mehmet de vardı. Mehmet sonra şehit oldu…

Gece karanlığında, çaldığım silahlarla İbrahimağa Çayırı’na koşuyordum. Peşime bir manga İngiliz askeri takıldı… Hedefime gidemezdim, okula kaçtım ve silahları röntgen dairesine kilitledim… Buraya girdiğimi görmüşlerdi.

Sabah okul, İngiliz askerleri tarafından basıldı. Başlarında subayları Arthur Whittall vardı… Arthur Whittall, Cadikeuy ve Moda’nın santrhafı idi… Çok defa karşı karşıya oynamıştık. Birbirimizi severdik.

Okul arandı ve sıra röntgen deposuna geldi. Açmamı istediler. Artık her şey bitmişti…

Son bir deneme ile “Kapı açılırsa, içerideki röntgenler yanar” dedim. Arthur Whittall durakladı. Bana hafifçe tebessüm etti. “Haklı, haydi gidelim” dedi… Ve askerlerini aldı gitti. Silah olduğunu anlamış, fakat bir sporcuyu mahkum etmek istememişti.


Bir Not Daha: Vesileyle İsmet Uluğ’un Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye nasıl geçtiğini de bir kez daha anımsayalım istedik.

“… İki sene sonra etrafımda alaylar, istihzalar yerine hayretler, takdirler görünmeye başladı. Bu zamana kadar ağabeyimin o kulüpte bulunması dolayısıyla Galatasaray’da oynuyordum. Bu kulübü cidden severdim. Harp senelerinde Galatasaray’ın şayan-ı hürmet azaları vatanı müdafaaya koştuğundan kulüp bir takım spor ruhu taşımayan şahsiyetlerin elinde kalmıştı. Ve nihayet sporculuğun kıymettar bir uzvu olan muhterem reisi Ali Sami Bey bile gücendirilerek istifa ettirildiğinden kulüp bütün bütün çığrından çıkmıştı. Bu hal karşısında biraderim istifa ettiği gibi ben de kulüple olan alakamı kıta ederek ilk defa ve resmen Fenerbahçe kulübüne dahil oldum.”

Bir Cevap Yazın